KAİNAT KİTABINDA İMAN DELİLLERİ VE İSTİKBAL MÜJDELERİ

KAİNAT KİTABINDA İMAN DELİLLERİ VE İSTİKBAL MÜJDELERİ


​1. Levha: Bedendeki Devr-i Daim ve Haşrin İspatı
​Metin: “Ey haşir ve neşri inkâr eden kafasız! Ömründe kaç defa cismini tebdil ediyorsun! Sabah ve akşam elbiseni değiştirdiğin gibi her senede bir defa tamamıyla cismini tebdil ve tecdid ediyorsun… Eğer düşünebilseydin… haşir ve neşri inkâr etmezdin.”
Kaynak: Risale-i Nur – Mesnevi-i Nuriye –

​İzah ve Araştırma:
Bediüzzaman bu metinde, biyolojik bir hakikati, ahiretin en büyük meselesi olan “Haşir” (öldükten sonra diriliş) için muazzam bir isbat aracı olarak kullanır. Modern bilim bugün isbat etmiştir ki, insan vücudundaki hücreler sürekli yenilenmekte, yaklaşık 6-7 ayda veya senede bir, vücudun zerreleri büyük oranda değişmektedir.
​Bu tasvir, mantıksal bir kıyastır: Bir binanın tuğlaları sürekli değiştiği halde bina ayakta duruyorsa, o binayı ayakta tutan “ruh” veya “kanun” bakidir. Allah (c.c.), dünyada her sene insanın bedenini adeta yeniden yaratmaktadır (tecdid). Gözünün önünde her yıl gerçekleşen bu “küçük dirilişi” gören insanın, “Öldükten sonra bu kemikler nasıl dirilecek?” demesi, aklın faaliyetini durdurması demektir. Metindeki “kafasız” tabiri, hakaret değil, bir durum tesbitidir; “kafası (aklı) olduğu halde onu kullanmayan” demektir. Zira göz önündeki tabiat kitabını okumayan, manen kördür.
​2. Levha: Hakikat ve Şerri Hayra Yormak (Hüsn-ü Bizzat ve Hüsn-ü Bilgayr)
​Metin: “Herşey ya hakikaten güzeldir, ya bizzât güzeldir veya neticeleri itibariyle güzeldir.”
Kaynak: Risale-i Nur – Sözler (18. Söz) –

​İzah ve Araştırma:
Bu vecize, İslam düşünce tarihinin en derin estetik ve kötülük problemi çözümüdür. İnsan nazarı genellikle zahire takılır; hastalığı, ölümü, fırtınayı çirkin görür. Bediüzzaman ise güzelliği ikiye ayırır:
• ​Hüsn-ü Bizzat: Gül gibi, ışık gibi, sıhhat gibi kendisi güzel olanlar.
• ​Hüsn-ü Bilgayr (Neticeleri itibariyle güzel): Görünüşte çirkin veya sert, fakat neticesi muhteşem olanlar.
​Ameliyatın kendisi kanlı ve acılıdır (görünüşte çirkin), fakat neticesi şifadır (hakikatte güzel). Yağmurun çamuru zahiren kirliliktir, fakat baharın gelmesi o çamura bağlıdır. Bu bakış açısı, insana kainattaki her hadiseye “Güzel gören güzel düşünür” prensibiyle bakmayı öğretir. Hayatın zorlukları karşısında isyan etmek yerine, o zorluğun arkasındaki Rahmani hediyeyi (neticeyi) beklemeyi telkin eder.
​3. Levha: İslam’ın Küresel İstikbali
​Metin: “Rûy-i zeminin geniş kıtaları ve büyük hükûmetleri Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklar.”
Kaynak: Risale-i Nur – Mektubat/Sözler –

​İzah ve Araştırma:
Bu ifade, bir temenniden öte, sosyolojik bir öngörü ve müjdedir. Bediüzzaman, materyalizmin ve dinsizliğin insanlığı manevi bir buhrana sürüklediğini, Batı’nın fen ve teknolojide ilerlese de ruhunu kaybettiğini teşhis etmiştir.
​İnsan fıtratı, hakikate ve huzura muhtaçtır. Tabiatperestlik ve maddeci felsefe, ruhun ebediyet arzusunu tatmin edemez. Tarih şahittir ki, büyük buhranların ardından insanlık hep semavi talimlere sığınmıştır. Bugün Avrupa ve Amerika’da İslam’a olan ilginin artması, manevi boşluğun Kur’an ile dolacağının ayak sesleridir. Kur’an’ın cihan şümul mesajı, aklı ikna ve kalbi tatmin eden tek reçete olduğu için, istikbalde “geniş kıtaların” sığınağı olacaktır.
​4. Levha: Tarihi Misyon ve Uyanış Çağrısı
​Metin: “Ey asırlardan beri Kur’an’ın BAYRAKTARLIĞI vazifesiyle cihanda en mukaddes ve muhterem bir mevki-i muallâyı ihraz etmiş olan ecdadın evlat ve torunları! UYANINIZ!…”
Kaynak: Risale-i Nur – Tarihçe-i Hayat –

​İzah ve Araştırma:
Bu haykırış, Türk milletinin İslam tarihindeki şerefli mazisine bir atıftır. Selçuklu ve Osmanlı ecdadı, asırlarca “İla-yı Kelimetullah” (Allah’ın adını yüceltme) davasının sancaktarlığını yapmış, Haçlı seferlerine göğsünü siper etmiştir.
​Bediüzzaman, “Fecr-i Sadık” (Gerçek şafak) tabiriyle, İslam dünyasının üzerindeki gaflet ve gerileme karanlığının bitmek üzere olduğunu müjdeler. Ancak bu aydınlık, kuru bir bekleyişle değil; ecdadın sahip olduğu o yüksek fazilet, iman ve fedakarlık ruhuna yeniden sahip çıkmakla mümkündür. Bu metin, milli şuuru dini şuurla birleştiren, gençliği yanlış inançlardan (dogmalardan) kurtarıp tarihsel misyonuna çağıran bir manifestodur.
​5. Levha: Gökyüzündeki İtaat ve Tevhid
​Metin: “Şimdi göğe bak! Gök içinde hadsiz ecramdan yalnız KAMER’E dikkat et! Onun hareketi, bir Kadîr-i Hakîm’in EMRİYLE…”
Kaynak: Risale-i Nur – Sözler –

​İzah ve Araştırma:
Gökyüzü, tevhidin en büyük laboratuvarıdır. Bediüzzaman, nazarımızı gök cisimlerine (ecram) ve özellikle Ay’a (Kamer) çevirir. Ay’ın Dünya etrafındaki dönüşü, milim şaşmayan takvimi, gelgit olaylarını düzenlemesi; kör ve sağır bir “tesadüf” eseri olamaz.
​Kocaman kütlelerin, direksiz ve dayanaksız uzay boşluğunda, birbirine çarpmadan ve yörüngeden çıkmadan dönmesi, ancak mutlak bir Kudret ve Hikmet sahibinin “Emri” ile mümkündür. “Hareket”, bir muharriki (hareket ettireni) gerektirir. Bu tasvir, astronomiyi bir tefekkür aracına dönüştürür. Ay’a bakan insan, sadece bir gök cismi değil, Rabbinin kudretine boyun eğmiş itaatkar bir memur görmelidir.
​6. Levha: Tablacı ve Nimetin Gerçek Sahibi
​Metin: “Birinci Söz’de denildiği gibi, bir padişahın matbahından bir tablacının getirdiği taamlar bir fiat ister. Tablacıya bahşiş verildiği halde, çok kıymetdar olan o nimetleri kıymetsiz zannedip onu İN’AM EDENİ TANIMAMAK NİHAYET DERECEDE BİR BELÂHET…”
Kaynak: Risale-i Nur – Sözler (1. Söz) –

​İzah ve Araştırma:
Bu temsil, sebepler (esbab) ile Müsebbib (Allah) arasındaki ilişkiyi anlatan en meşhur Risale-i Nur örneklerinden biridir. Ağaç, toprak, güneş veya marketteki satıcı; hepsi birer “tablacı”dır (garson/getirici). Elmayı ağacın, sütü ineğin yaptığını sanmak; garsona bahşiş verip yemeği ısmarlayan padişahı yok saymak kadar büyük bir ahmaklıktır (belahet).
​İnsan düşüncesi bazen sebeplere takılır ve zahiri olana minnet eder. Oysa hakiki şükür, nimetin aslı ve esası olan Allah’a yapılmalıdır. Bu vecize, insanı şirkin gizli türlerinden arındırır ve “Elhamdülillah” demenin şuurlu halini ders verir.
​Müradif Ayet-i Kerimeler
​Bu hikmetli sözlerin Kur’an’daki kaynakları ve müradifleri şunlardır:
• ​(Haşir ve Bedenin Yenilenmesi) – Rum Suresi, 19. Ayet: “O, ölüden diriyi çıkarır, diriden ölüyü çıkarır ve toprağı ölümünden sonra diriltir. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.”
• ​(Güzellik ve Hayır) – Secde Suresi, 7. Ayet: “O (Allah) ki, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve insanı yaratmaya çamurdan başlamıştır.”
• ​(İslam’ın Hakimiyeti) – Nasr Suresi, 1-2. Ayet: “Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman, ve insanların Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğün zaman…”
• ​(Tarihi Misyon/Allah Yolunda Cihad) – Maide Suresi, 54. Ayet: “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilsin ki) Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler…”
• ​(Gökyüzü ve Ay) – Yasin Suresi, 38-40. Ayet: “…Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik… Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.”
• ​(Nimet ve Şükür) – Nahl Suresi, 53. Ayet: “Size ulaşan her nimet Allah’tandır.”
​Özet
​Bediüzzaman Said Nursi’nin (r.a.) bu altı vecizesi; insanın enesini ve tabiat anlayışını tenkit ederek hakikati ortaya koyar. Birinci levha, bedendeki hücresel yenilenmeyi haşir için bir delil sayarken; ikinci levha, kainattaki her hadisenin neticesi itibariyle güzel olduğunu vurgular. Üçüncü ve dördüncü levhalar, Kur’an’ın cihan şümul hakikatinin istikbalde tüm dünyayı kuşatacağını ve Türk milletinin ecdadına yakışır bir uyanışla bu sancaktarlığı sürdürmesi gerektiğini hatırlatır. Beşinci ve altıncı levhalar ise, gök cisimlerinin itaatinden ve nimetlerin sunuluşundan yola çıkarak; sebepleri (tablacıları) aşıp, her şeyin dizgini elinde olan Müsebbibü’l-Esbab’ı tanımanın külli bir şuur gerektirdiğini isbat eder. Bu dersler, “kafası boş” bir inkar yerine, tahkiki bir imanı inşa eder.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
19/11/2025