Tefekkür yolculuğumuzun en hayret verici ve akılları en çok zorlayan durağı, “Haşir”

Tefekkür yolculuğumuzun en hayret verici ve akılları en çok zorlayan durağı, “Haşir” (öldükten sonra diriliş)

“Zerre” bahsinde gördüğümüz o baş döndürücü hareketliliğin, nihayetinde nasıl bir nizamla tekrar toplanacağını anlamak, imanın en mühim rükünlerinden biridir. İbn-i Sina gibi bir dâhinin “Akıl buna yol bulamaz, bu nakildir (sadece ayetle bilinir), akılla anlaşılmaz” dediği bu meseleyi, Risale-i Nur bir askeri ordu temsiliyle akla yaklaştırır ve “isbat” eder.

1. Kur’an-ı Kerim’de “İade” (Tekrar Yaratılış)

Cenab-ı Hak, insan aklının “Çürümüş kemikler ve dağılmış zerreler nasıl toplanır?” şeklindeki şüphesine karşı, ilk yaratılışı delil gösterir.
Rum Suresi 27. Ayet şöyledir:
> “O, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayacak olandır. Bu O’na göre (ilk yaratmadan) daha kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce ve eşsiz sıfatlar O’nundur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Rûm, 30/27)
>
2. Risale-i Nur’un Keşfi: “Boru Sesi” ve “Askeri İntizam”

Risale-i Nur, dağılan zerrelerin toplanmasını, bir ordunun toplanmasına benzetir.
Nasıl ki bir ordu, “İstirahat!” emriyle dağılır; askerler çarşıya, pazara gider ve birbirine karışır. Fakat “Başına geç!” borusu çaldığında, her asker derhal kendi bölüğünü, taburunu bulur ve nizamla dizilir. Çünkü hepsi kayıtlıdır, nizamı bilirler.
Aynen öyle de:
* Vücut Zerreleri: İnsan vücudunun zerreleri de ölümle dağılır; toprağa, suya, havaya karışır.
* İsrafil’in Borusu (Sur): Haşir sabahında Sur borusu çaldığında, o zerreler -ki hepsi Kudretin emrine mutî birer askerdir- Sultan-ı Ezelî’nin emriyle, asli yerlerine koşarlar.
* Kalıp ve Kayıt: İnsanın ruhu ve manevi mahiyeti (Ene), o zerrelerin toplanacağı plan ve kalıp gibidir.

3. Risale-i Nur’dan İktibas: Akla Yaklaştıran Temsil

Bediüzzaman Hazretleri, Onuncu Söz’de (Haşir Risalesi) bu hakikati, akılları tatmin edecek bir vuzuhla şöyle tasvir eder:
“Hem, hiçten, yeniden bütün zîhayatın ordularını bütün cesedlerinin taburlarında kemâl-i intizamla zerrâtı emr-i -1- ile kaydedip yerleştiren ordular icâd eden Zât-ı Zülcelâl, tabur-misâl cesedin nizâmı altına girmekle birbiriyle tanışan zerrât-ı esâsiye ve eczâ-i asliyesini bir sayha ile nasıl toplayabilir, denilir mi?
Hem, bu bahar haşrine benzeyen, dünyanın her devrinde, her asrında, hattâ gece gündüzün tebdilinde, hattâ cevv-i havada bulutların icâd ve ifnâsında haşre numune ve misâl ve emâre olacak ne kadar nakışlar yaptığını gözünle görüyorsun. Hattâ, eğer hayalen bin sene evvel kendini farz etsen, sonra zamanın iki cenâhı olan mâzi ile müstakbeli birbirine karşılaştırsan, asırlar, günler adedince misâl-i haşir ve Kıyâmetin numunelerini göreceksin. Sonra, bu kadar numune ve misâlleri müşâhede ettiğin halde, haşr-i cismânîyi akıldan uzak görüp istib’âd etmekle inkâr etsen, ne kadar divânelik olduğunu sen de anlarsın.”(Sözler.10.söz)
“bir zat bir günde, yeniden büyük bir orduyu teşkil ettiği halde biri dese: “O zat bir boru sesiyle, efradı istirahat için dağılmış olan taburları toplar. Taburlar, nizamı altına girerler.” Sen desen ki: “İnanmam.” Ne kadar divanece hareket ettiğini anlarsın.
…….Hem hiçten, yeniden bütün zîhayatın ordularını, bütün cesetlerinin taburlarında kemal-i intizamla zerratı “Emr-i kün feyekûn” ile kaydedip yerleştiren, ordular icad eden Zat-ı Zülcelal; tabur-misal cesedin nizamı altına girmekle birbiriyle tanışan zerrat-ı esasiye ve ecza-yı asliyesini bir sayha ile nasıl toplayabilir, denilir mi? ”
> (Sözler, Onuncu Söz, Dokuzuncu Hakikat)
>
4. Hikmet Penceresi: İlk Yaratılış mı Zor, İkincisi mi?

Mantıken, bir şeyi hiç yoktan, modelsiz icat etmek (ilk yaratılış), var olan ve dağılmış parçaları tekrar toplamaktan (ikinci yaratılış) daha zordur. Gözümüzün önünde her bahar mevsiminde, milyarlarca bitki ve hayvanın, köklerinden ve tohumlarından diriltildiğini (Haşr-i Baharî) görüyoruz.
* Bahar Haşri: Kışın ölen yeryüzü, baharda “Bâ’sü ba’de’l-mevt” (öldükten sonra diriliş) hakikatini haykırır.
* Hafîziyet (Koruyuculuk): Bir incir çekirdeğinde koca incir ağacının programını saklayan (Hafîz) Allah, insanın amellerini ve zerrelerini de öyle muhafaza eder.

5. Netice
“Zerre”nin başıboş gezmediğini, “Ene”nin de bir anahtar olduğunu anlamıştık. Şimdi anladık ki; o zerreler, “Haşir” meydanında büyük bir mahkemenin kurulması ve insanın hesabını vermesi için tekrar o anahtar (Ene/Ruh) etrafında toplanacaktır. Bu, ilahi adalet ve hikmetin zaruri bir neticesidir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
16/11/2025