SON DERS VE VASİYET: VEDA DEĞİL, DEVAM EMRİ

SON DERS VE VASİYET: VEDA DEĞİL, DEVAM EMRİ

Bediüzzaman Hazretleri, 1960 yılının Mart ayında, ağır hastalığına rağmen yanındaki talebelerine “Beni Urfa’ya götürün” demiştir. Urfa’ya vardığında, vefatından birkaç gün önce, talebelerine son bir ders vermiş ve bu dersi kaleme aldırmıştır. Bu ders, Risale-i Nur hizmetinin kıyamete kadar sürecek olan “Hareket Metodu”nu belirler.

1. Son Dersin Özü: Müsbet Hareket ve Asayiş

Üstad’ın son nefesinde dahi üzerinde titrediği en büyük mesele **”Müsbet Hareket”**tir. O güne kadar kendisine yapılan onca zulme, işkenceye ve zehirlemeye rağmen; talebelerine intikamı, sokağa dökülmeyi veya devlete isyan etmeyi değil; sabrı, asayişi ve sadece iman hizmetini vasiyet etmiştir.
Son Ders’te geçen şu ifadeler, bu hareketin manifestosudur:
> “Bizim vazifemiz müsbet harekettir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlahîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlahiyeye karışmamaktır. Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde, her sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.” (Emirdağ Lahikası-II, RNK Neşriyat).
>
Bediüzzaman, “Dahilde (ülke içinde) kılıç çekilmez” düsturunu yerleştirerek, anarşiye ve teröre set çekmiştir. Cihadın; kılıçla değil, “Sözler”le, yani ilimle ve ikna ile yapılacağını (Manevi Cihad) göstermiştir.

2. Gizli Kabir Vasiyeti: Şahsı Değil, Kitabı Sevmek

Tarihte birçok büyük zatın kabri türbe haline getirilmiş, insanlar zamanla o zatın “fikrinden” ziyade “şahsına” bağlanmış, hatta bazen tevhid inancını zedeleyecek derecede kabirperestlik oluşmuştur.
Bediüzzaman Hazretleri, hayatı boyunca “teveccüh-ü nas”tan (insanların ilgisinden) kaçtığı gibi, vefatından sonra da şahsının putlaştırılmasını engellemek için kabrinin gizli kalmasını vasiyet etmiştir.
Vasiyetinde şöyle der:
> “Dostlar uzaktan ruhuma Fatiha okusunlar, manevi dua ve ziyaret etsinler. Kabrimin yanına gelmesinler. Fatiha uzaktan da olsa ruha gelir. Risale-i Nur’daki azamî ihlası kırmamak için ve o ihlasın sırrıyla, kabrimi bildirmemeyi vasiyet ediyorum.”
>
Nitekim kader-i İlahi bu vasiyeti infaz etmiş; 1960 ihtilalinden sonra kabri meçhul bir yere nakledilmiştir. Bugün Said Nursi’nin belirli bir mezarı yoktur; fakat Risale-i Nur külliyatı her evde, her kalpte yaşamaktadır. Bu durum, insanların “Fani Said”e değil, “Baki Kur’an Hakikatlerine” bağlanmasını sağlamıştır.

3. Genel Değerlendirme: Çizdiğimiz Harita

Bu tefekkür serisi boyunca, Risale-i Nur Külliyatı üzerinden muazzam bir harita çıkardık. Geriye dönüp baktığımızda şu manzarayı görüyoruz:
* Ontolojik Temel (Varlık): Ene ve Zerre, Tabiat Risalesi, Hüve Nüktesi ile maddenin ve benliğin hakikatini, tesadüfün imkânsızlığını ve Allah’ın varlığını isbat ettik.
* Teolojik Zirve (İman): Haşir, Mirac, Kader, Esma-i Hüsna ile imanın en derin meselelerini akıl ve kalp dengesinde çözdük.
* Sosyolojik Reçete (Toplum): Uhuvvet, Hutbe-i Şamiye, Münazarat ile İslam birliğinin, kardeşliğin ve meşrutiyetin (hürriyetin) formüllerini inceledik.
* Psikolojik Destek (İnsan): Gençlik, İhtiyarlık, Hastalar, Meyve Risalesi ile hayatın her evresine ve her haline özel teselliler bulduk.
* Metodolojik Kılavuz (Yol): Muhakemat, Lahikalar, Sikke-i Tasdik ile Kur’an’ı anlama usulünü ve iman hizmetinin prensiplerini öğrendik.

Netice: Sözler Sizin Malınızdır
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, eserlerinin son sözünü okuyucusuna bırakır ve onları bu davanın “sahibi” ilan eder.
> “Sözler (Risale-i Nur), şahsi malım değildir. Kur’an’ın malıdır, Kur’an’ın denizinden tevellüd etmiştir… Sizler de bu Nurlara sahip çıkınız.”
>
Bizim bu çalışmamız; bir okyanustan alınan bir bardak su misalindedir. Asıl kaynak, o eserlerin kendisidir ve her okuyuşta yeni manalar açılmaya devam edecektir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
15/11/2025