ŞÜKÜR VE KANAAT: NİMETİN LEZZETİ VE HUZURUN ANAHTARI

ŞÜKÜR VE KANAAT: NİMETİN LEZZETİ VE HUZURUN ANAHTARI

Kâinatın yaratılış ağacına dikkatle bakıldığında, o ağacın en uçtaki ve en tatlı meyvesinin “Şükür” olduğu görülür. Cenab-ı Hak, yarattığı hadsiz nimetlerle kendini tanıttırmak ve sevdirmek ister; mukabilinde ise kulundan sadece “Şükür” bekler. Şükürsüzlük, nimetin kıymetini bilmemek; kanaatsizlik ise o nimete hürmetsizlik etmektir.

1. Kâinatın Fabrikası Şükür Üretir

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Mektubat adlı eserinde, kâinatın düzeninin tamamen şükre baktığını tesbit eder. Bir elmanın renginden kokusuna, tadından şekline kadar her özelliği, insanı onu vereni tanımaya ve O’na teşekkür etmeye davet eder.
Üstad Hazretleri, bu muazzam hakikati şöyle tasvir eder:
> “Hâlık-ı Rahman’ın ibadından istediği en mühim iş, şükürdür. Furkan-ı Hakîm’de gayet ehemmiyetle şükre davet eder.”
Mektubat” (Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup)
>
Görüyoruz ki; hayatın gayesi sadece yemek, içmek ve tüketmek değildir. Asıl gaye, o nimetin içindeki iltifat-ı Rabbaniyi hissedip, “Elhamdülillah” diyerek nimeti vereni tanımaktır. Şükür, nimetin lezzetini bin kat artırır; çünkü içinde “hatırlanma” ve “sevilme” lezzeti vardır.

2. İktisat ve Kanaat: Bereketin Kaynağı
Çağımızın hastalığı olan “hırs” ve “israf”, insanı hem maddi hem manevi fakirliğe sürükler. İnsan elindekiyle yetinmeyip hep daha fazlasını istedikçe, elindekinin bereketini kaybeder ve huzursuz olur. İşte burada “Kanaat” ve “İktisat” devreye girer.
Risale-i Nur’un İktisat Risalesinde çok mühim bir düstur vardır: “Kanaat bir hazinedir.” Kanaat eden, elindeki nimeti Allah’ın bir ikramı olarak görür, hürmet eder ve israf etmez. İsraf etmeyen, zillete düşmez.
Bediüzzaman Hazretleri, hırsın zararı ve kanaatin faydasını şöyle formüle eder:
> “kanaat, bir define-i hüsn-ü maişet ve rahat-ı hayattır. Hırs ise bir maden-i hasaret ve sefalettir.

Üçüncü Netice: Hırs ihlası kırar, amel-i uhreviyeyi zedeler. Çünkü bir ehl-i takvanın hırsı varsa teveccüh-ü nâsı ister. Teveccüh-ü nâsı müraat eden, ihlas-ı tammı bulamaz. Bu netice çok ehemmiyetli, çok cây-ı dikkattir.

Elhasıl: İsraf, kanaatsizliği intac eder. Kanaatsizlik ise çalışmanın şevkini kırar, tembelliğe atar; hayatından şekva kapısını açar, mütemadiyen şekva ettirir.” (Lem’alar, On Dokuzuncu Lem’a)
>
Örneğin; karınca hırsla çalıştığı için ayaklar altında ezilirken, arı kanaatle başkalarına da bal ikram ettiği için başlar üstünde taşınır. Hırs, bereketi kaçırır; kanaat ise bereketi çeker.

3. Şükür, Nimeti Ziyadeleştirir
Şükür, sadece sözlü bir “teşekkür”den ibaret değildir. Hakiki şükür; o nimeti Allah’tan bilmek, o nimete ihtiyaç hissetmek ve o nimeti veriliş gayesine uygun kullanmaktır (israf etmemektir).
Allah (c.c.), şükreden kuluna nimetini artıracağını vaad etmiştir. Ancak nankörlük ve israf, o nimetin elden alınmasına veya lezzetinin kaçmasına sebep olur. Şükür, nimet ağacının köküne dökülen bir ab-ı hayat gibidir; döktükçe meyve artar.

Netice: Nimet İçinde Nimeti Vereni Görmek

Kur’an-ı Kerim, bu ilahi kanunu İbrahim Suresi’nde bütün insanlığa şöyle ilan eder:
> “Hani Rabbiniz şöyle buyurmuştu: ‘Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.'” (İbrahim Suresi, 14/7 – TDV Meali).
>
Netice olarak; huzurlu bir hayatın formülü “Şükür ve Kanaat”tedir.
* Kanaat: “Olanda hayır vardır” deyip, mevcutla yetinip huzur bulmaktır.
* Şükür: O mevcudun sahibini tanıyıp, nimeti ebedileştirmektir.
* İktisat: Nimete hürmet edip, onu zayi etmemektir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
14/11/2025