MEYVE RİSALESİ VE DÖRDÜNCÜ MESELE: HAYATIN EN BÜYÜK DAVASI

MEYVE RİSALESİ VE DÖRDÜNCÜ MESELE: HAYATIN EN BÜYÜK DAVASI

İnsan, yapısı gereği meraklıdır. Ancak bu merak duygusu, doğru yönetilmezse insanı kendi aslî vazifesinden uzaklaştırıp, hiç alakası olmayan meselelerde boğulmasına sebep olur. Dördüncü Mesele, tam da bu “odak kayması” sorununu tedavi eder. O dönemde herkes radyoların başında “Almanlar ne yaptı, İngilizler ne etti?” diye savaş haberlerini merak ederken, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri talebelerine “Ömür sermayesi pek azdır, lüzumlu işler pek çoktur” diyerek, nazarları “asıl savaşa”, yani insanın kendi ruhundaki imtihana çevirmiştir.

1. Daireler Teorisi: Kalp Dairesi mi, Dünya Dairesi mi?

Üstad Hazretleri, insanın meşguliyet alanlarını iç içe geçmiş dairelere benzetir. En içte kalp ve mide dairesi, sonra hane, sonra mahalle, şehir, memleket ve en dışta dünya dairesi vardır.
Burada çok mühim bir ters orantı kanunu işler:
* En küçük dairede (Kalp/Şahsi Hayat): Vazife en büyüktür, yetki ve tesir en fazladır. İnsan buradaki ihmalinden doğrudan sorumludur.
* En büyük dairede (Dünya Siyaseti/Afakî Hadiseler): Vazife en küçüktür (veya yoktur), yetki ve tesir en azdır.
Ancak ne gariptir ki; insan, şeytanın da telkiniyle, en büyük vazifesi olan “kalp ve ahiret dairesini” bırakıp, merak saikasıyla elinin yetişmediği “dünya dairesi” ile meşgul olur.
Risale-i Nur’da (Şualar mecmuası) bu tehlike şöyle tasvir edilir:
> “Evet, bu zamanda merakla radyo vasıtasıyla ciddi alâkadarâne küre-i arzdaki boğuşmalara merak edip bakanlar, dikkat edenler, maddî ve manevî pek çok zararları vardır. Ya aklını dağıtır, mânevî bir divane olur; ya kalbini dağıtır, manevî bir dinsiz olur; ya fikrini dağıtır, mânevî bir ecnebî olur.”
>
2. İnsanın Başındaki En Büyük Dava
Haberlerdeki savaşlar, krizler, siyasi çalkantılar ne kadar büyük görünürse görünsün; her bir insanın (ve bilhassa Müslümanın) başında, bunlardan trilyonlarca kat daha büyük bir “Dava” açılmıştır. Bu, “İman ve Küfür” davasıdır; neticesi ise ya ebedi cennet ya da ebedi cehennemdir.
Bu dava öyle büyüktür ki, dünya hakimiyeti bile onun yanında bir hiç kalır. Üstad Bediüzzaman, bu mukayeseyi şu çarpıcı ifadelerle yapar:
> “Herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hadise ve öyle bir dava açılmış ki: Her adam, eğer Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da olsa, o tek davayı kazanmak için bilâ-tereddüt sarf edecek.” (Şualar, RNK Neşriyat, s. 220).
>
Düşünün ki; bir insan idamla yargılanıyor. O insana “Dünyanın en zengin adamı oldun” denilse, o idam sehpasının gölgesinde bu haberin bir kıymeti olur mu? Elbette olmaz. İnsan, ölümle “ebedi idam” tehlikesi altındayken, dünya siyasetini takip etmekle bu davayı kazanamaz.

3. Davanın Avukatı ve Vesikası: Namaz
Peki, bu dehşetli davayı kazanmanın yolu nedir? Bu davanın en büyük “avukatı” iman, en sağlam “vesikası” (belgesi) ise Namaz’dır.
Namaz kılan bir insan, o büyük davasına sahip çıkmış demektir. Günde sadece bir saatini (24 saatin 23’ünü dünyaya ayırıp) namaza veren kişi, ahiret davası için en büyük yatırımı yapmış olur. Namaz, insanı o lüzumsuz “malayani” (boş) işlerin bataklığından çeker alır, “Huzur-u İlahi”ye çıkarır ve ona der ki:
“Senin Rabbin Rahim’dir, Kerim’dir. Dünya işleri O’nun idaresindedir. Sen vazifeni yap, O’nun vazifesine karışma.”
Bediüzzaman Hazretleri, namazın bu kurtarıcı rolünü şöyle ifade eder:
> Bu davayı kazandıracak olanlar da; namazını kılan, günah-ı kebairi (büyük günahları) işlemeyen müminlerdir.
>
Netice: Hakiki Haber Ahiretten Gelendir
İnsan elbette dünyadan tamamen kopamaz. Ancak ölçü şudur: Eğer dünya meşguliyeti, namaza ve iman hizmetine engel oluyorsa, o meşguliyet zararlıdır. Eğer namazını kılıyor ve vazifesini yapıyorsa, arta kalan zamanda “ibret” nazarıyla dünyaya bakmasında beis yoktur.
Kur’an-ı Kerim, Ankebut Suresi’nde dünya hayatının geçiciliğini ve asıl yurdun ahiret olduğunu şöyle ihtar eder:
> “Bu dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilselerdi!” (Ankebût Suresi, 29/64 – TDV Meali).
>
Özetle; Dördüncü Mesele bize modern çağın hastalığı olan “gündem bağımlılığına” karşı şu reçeteyi sunar:
* Merakını israf etme.
* Önce kendi kalbini ve evini düzelt.
* Namaz ile ebedi davanı garantiye al.
* Dünya, ahiret davasının yanında bir “oyuncak” hükmündedir.

Hazırlayan: Meh