KADER VE CÜZ-İ İRADE: İLAHİ PROGRAM VE İNSANIN HÜRRİYETİ
KADER VE CÜZ-İ İRADE: İLAHİ PROGRAM VE İNSANIN HÜRRİYETİ
İnsan, vicdanen hisseder ki; elinde bir tercih yetkisi (İrade) vardır. İyiyi veya kötüyü seçebilir. Fakat aynı zamanda aklıyla görür ki; kâinatta her şey muazzam bir plan ve program (Kader) dahilinde işlemektedir. İşte bu iki hakikat (İrade ve Kader), zahiri nazarda zıt ve aykırı gibi görünse de, hakikatte birbirini tamamlayan iki esastır.
Risale-i Nur, bu meseleyi Ehl-i Sünnet’in dengeli bakış açısıyla; ne insanı ilahlaştırıp her şeyi ona veren (Mutezile), ne de insanın elini kolunu bağlayıp onu sorumsuz kılan (Cebriye) fikrine düşmeden halleder.
1. Kader İlimdir, Zorlama Değildir
Kader konusundaki en büyük yanılma; kaderin insanı zorladığını zannetmektir. Halbuki Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, kaderin bir “kudret” (zorla yaptırma) değil, bir “ilim” (önceden bilme) olduğunu isbat eder.
Kaide şudur: “İlim, malûma tâbidir.” Yani, bir şey nasıl olacaksa, ilim onu öyle bilir. İlim, o şeyi zorla öyle yapmaz.
Mesela; bir astronom, güneşin yarın saat kaçta tutulacağını hesaplasa ve yazsa; güneş, astronom yazdığı için tutulmaz. Güneş tutulacağı için astronom onu bilmiştir. Aynen öyle de; Cenab-ı Hak, ezelî ilmiyle bizim kendi irademizle neyi seçeceğimizi bilmiş ve kader defterine yazmıştır.
Risale-i Nur’da bu hakikat şöyle ifade edilir:
> “Kader, ilim nevindendir. İlim, malûma tâbidir. Yani, nasıl olacak, öyle taallûk ediyor. Yoksa malûm, ilme tâbi değil.” (Sözler, Yirmi Altıncı Söz).
>
Bu cümle, “Alın yazım böyleymiş, ne yapsam boş” bahanesini kökünden keser. Çünkü o yazı, senin hür iradenle yapacağın tercihin bir kaydıdır.
2. Günahın ve Sevabın Kaynağı: Halk ve Kesb
Burada ince bir nokta daha vardır: “Madem her şeyi yaratan Allah’tır, o halde kötülüğü yapan da O mudur?”
Risale-i Nur, bu suale “Halk” (Yaratmak) ve “Kesb” (Kazanmak/Talep Etmek) ayrımıyla cevap verir.
* İnsan: İster, talep eder, elini uzatır (Kesb).
* Allah: O talebe göre neticeyi yaratır (Halk).
Kötülüğü isteyen insanın nefsidir, o kötülüğü (imtihan sırrı gereği) yaratan ise Allah’tır. Fakat “Halk-ı şer şer değil, kesb-i şer şerdir.” Yani, kötülüğü yaratmak çirkin değildir (çünkü imtihan ve neticeleri vardır), ama o kötülüğü işlemek ve istemek çirkindir.
Üstad Hazretleri, insanın sorumluluğunu şöyle bir misalle anlatır: Bir adam, bir çocuğu omzuna alsa ve “Nereye istersen götüreceğim” dese. Çocuk tehlikeli bir dağa gitmek istese ve adam onu götürse, çocuk orada düşüp ayağını kırsa; “Beni sen getirdin” deyip adamı suçlayamaz. Çünkü isteyen çocuktur, götüren adamdır.
> “İnsan, seyyiatında (günahlarında) tamamen mesuldür. Çünkü seyyiatı isteyen odur… İyiliklerinde ise gururlanmaya hakkı yoktur. Çünkü onu isteyen ve yaratan Allah’tır, insan sadece mazhar olmuştur.”
>
3. Kader ve İradenin Kullanım Alanları
Risale-i Nur, kader inancının psikolojik ve sosyal hayattaki yerini harika bir denge ile belirler. Kader ve İrade, insanın “Haddini bilmesi” ve “Yeise (ümitsizliğe) düşmemesi” için iki sınırdır.
* Başarıda ve İyilikte: İnsan gururlanmamak için Kadere bakmalıdır. “Ben yaptım, ben kazandım” dememeli, “Allah verdi” demelidir.
* Hatada ve Günahta: İnsan sorumluluktan kaçmamak için İradeye bakmalıdır. “Kaderim böyleymiş” dememeli, “Ben ettim, ben suçluyum” diyerek tövbe etmelidir.
* Musibetlerde (Geçmişte): Üzülmemek ve isyan etmemek için Kadere bakmalıdır. “Takdir-i İlahi böyleymiş” diyerek sabretmelidir.
* Gelecek Planlarında: Tembellik etmemek için İradeye sarılmalıdır. Çalışmalı ve çabalamalıdır.
Metinde geçen şu cümle, bu dengeyi özetler:
> “Kader, nefsi gururdan kurtarmak içindir; cüz-i ihtiyari (irade), nefsi mesuliyetten kurtarmamak içindir.” (Sözler, s. 468).
>
Netice: Teklif ve Mesuliyet
Kur’an-ı Kerim, insanın gücünün yetmediği şeyden sorumlu olmadığını, ancak kazandığı her şeyin (iyi veya kötü) karşılığını göreceğini Bakara Suresi’nde şöyle ilan eder:
> “Allah, hiçbir kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük de kendi aleyhinedir…” (Bakara Suresi, 2/286).
>
Hülasa; Kader, Allah’ın ilminin bir unvanıdır. Biz o ilmi bilemeyiz. Bize düşen; cüz-i irademizi hayırda kullanmak, şerden kaçınmak, başımıza gelen musibetlerde kadere teslim olup rahatlamak, işlediğimiz günahlarda ise nefsimizi suçlayıp istiğfar etmektir.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
14/11/2025