HÜVE NÜKTESİ: BİR ZERRENİN BİNLERCE DİLİ VE GÖREVİ
HÜVE NÜKTESİ: BİR ZERRENİN BİNLERCE DİLİ VE GÖREVİ
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, İstanbul’da Yuşa Tepesi’nde, rüzgârın estiği bir ortamda; elindeki Kur’an’dan okuduğu ayetlerde geçen “Hüve” (O, Allah) zamirine ve havanın hareketine dikkat eder. O tefekkür anında, gözle görülmeyen hava zerrelerinin aslında ne kadar muazzam birer “memur” olduğunu keşfeder.
1. Bir Avuç Havada Saklı Mucize
İnsan ağzından çıkan bir tek kelime, anında havada dağılır ve etraftaki binlerce insanın kulağına aynı anda, hiç bozulmadan, karışmadan ulaşır. Bu şu demektir: Ağızdan çıkan o tek kelime, havada milyonlarca nüsha (kopya) haline gelip çoğalmaktadır.
Daha da hayret verici olanı; aynı hava boşluğunda telefon sinyalleri, radyo dalgaları, ışıklar, sesler, farklı diller, gök gürültüsü ve kuş sesleri beraberce dolaşır. Fakat o küçücük hava zerreleri, bu binlerce farklı sinyali birbirine karıştırmadan, şaşırmadan ve en hassas şekilde hedefine ulaştırır.
Risale-i Nur’da bu manzara şöyle tasvir edilir:
> “emir ve iradenin bir arşı olan havanın, rüzgârın her bir parçası ve bir nefes ve tırnak kadar olan هُوَ lafzındaki havada; küçücük mikyasta, bütün dünyada mevcud telefonların, telgrafların, radyoların ve hadsiz ve muhtelif konuşmaların merkezleri, santralları, âhize ve nâkileleri bulunsun ve o hadsiz işleri beraber ve bir anda yapabilsin. Veyahut o هُوَ deki havanın belki unsur-u havanın her bir parçasının her bir zerresi, bütün telefoncular ve ayrı ayrı umum telgrafçılar ve radyo ile konuşanlar kadar manevî şahsiyetleri ve kabiliyetleri bulunsun ve onların umum dillerini bilsin ve aynı zamanda başka zerrelere de bildirsin, neşretsin. Çünkü bilfiil o vaziyet kısmen görünüyor ve havanın bütün eczasında o kabiliyet var.” (Sözler, On Üçüncü Söz, s. 143).
>
2. Ya Memur Olacak Ya da İlah! (İki Şık)
Bu noktada akıl, zorunlu olarak iki ihtimalden biriyle karşı karşıya kalır:
* Birinci İhtimal (Tevhid Yolu): Bu hava zerreleri, başıboş değildir. Onlar, her şeye gücü yeten, ilmi her şeyi kuşatan bir Zât-ı Zülcelal’in (Allah’ın) emriyle ve izniyle hareket eden birer askerdir, birer memurdur. Tek bir merkezden emir aldıkları için, bu kadar karışık işleri şaşırmadan yaparlar.
* İkinci İhtimal (Küfür ve Tesadüf Yolu): Eğer bu zerreler Allah’ın memuru değilse; o zaman her bir hava zerresinin, dünyadaki bütün dilleri bilmesi, bütün sesleri tanıması, fizik ve kimya ilimlerine vakıf olması, diğer zerrelerle iletişim kurabilecek bir “beyne” ve “kudrete” sahip olması gerekir.
Yani, ya “Bir İlah” kabul edilecektir; ya da “Hava zerreleri adedince ilahlar” kabul edilecektir. İkinci şık, aklın kabul edemeyeceği bir hurafedir.
Üstad Hazretleri bu mantığı şöyle bağlar:
> “Demek serseri tesadüf ve kör kuvvet ve sağır tabiat ve karışık, gayesiz esbab (sebepler); bu sahifeye karışamazlar. O kalem-i kudsînin işine müdahale edemezler.” (Sözler, s. 145).
>
3. Havanın Görevi: İletişim ve Hayat
Hüve Nüktesi bize gösterir ki, hava (atmosfer) sadece nefes alıp vermeye yarayan bir gaz kütlesi değildir. Hava;
* Seslerin Nakil Vasıtasıdır: İlahi kelamın ve insanların iletişiminin taşıyıcısıdır.
* Elektrik ve Işığın İletkenidir: Kâinattaki enerjinin transfer hattıdır.
* Hayatın Kaynağıdır: Bitkilerin aşılanması ve solunumun merkezidir.
Hava, Allah’ın “İrâde” ve “Kelam” sıfatlarının tecelli ettiği bir “Arş” gibidir. Toprak nasıl ki tohumların büyümesi için bir tarladır; hava da seslerin ve kelimelerin sümbüllenmesi (çoğalması) için manevi bir tarladır.
4. Bir Tohum Gibi: “Hüve” Kelimesi
Nüktede verilen en güzel örnek, “Hüve” kelimesidir. İnsan “Hüve” dediğinde, ağzından çıkan hava dalgası, bir tohum gibi havaya atılır. O tohumdan, hava zerreleri adedince “Hüve” kelimeleri açılır ve etrafa yayılır. Bu, Allah’ın kudretinin “Kün fe yekûn” (Ol der ve olur) sırrına ne kadar yakın olduğunu gösterir. Bir anda, zahmetsizce, binlerce kopya yaratılır.
Netice: Hava “Hüve” Diyor
Hüve Nüktesi’nin verdiği ders şudur: Gözle görülmeyen, elle tutulmayan, şeffaf bir madde olan hava bile; üzerindeki bu muazzam intizam ve hikmetle “Hüve” (O Allah var ve birdir) diye haykırmaktadır. Maddiyunların (materyalistlerin) “tesadüf” dediği şey, aslında İlahi kudretin en hassas terazisidir.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
14/11/2025