BAB-I KEREM VE RAHMET: SONSUZ İKRAMIN EBEDİ NETİCESİ
BAB-I KEREM VE RAHMET: SONSUZ İKRAMIN EBEDİ NETİCESİ
Kâinatın yüzüne dikkatle bakıldığında, her tarafta coşkun bir merhametin ve sınırsız bir cömertliğin (Kerem) izleri görülür. Hiçbir canlı unutulmamakta, en aciz yavruların rızkı en mükemmel şekilde gönderilmekte, kuru topraktan rengarenk çiçekler ve tatlı meyveler, canlıların imdadına koşturulmaktadır. Bu muazzam faaliyet, bu kâinatın Yaratıcısının mutlak bir “Rahîm” (Sonsuz Merhamet Sahibi) ve “Kerîm” (Sonsuz Cömertlik Sahibi) olduğunu güneş gibi gösterir.
1. Hakiki Kerem, İdamı Kabul Etmez
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Onuncu Söz olan Haşir Risalesi’nin “İkinci Hakikat”inde, bu sonsuz merhametin ahireti nasıl zorunlu kıldığını harikulade bir mantıkla izah eder. Mantık şudur: Bir zât, misafirlerine nihayetsiz ikramlarda bulunsa, onları şefkatle beslese, sonra da o misafirleri ebediyen yok etse (idam etse), bu durum o zâtın cömertliğine ve merhametine tamamen zıt ve aykırı düşer.
Risale-i Nur’da bu hakikat şöyle ifade edilir:
> “Evet, hiç mümkün müdür ki insan umum mevcudat içinde ehemmiyetli bir vazifesi, ehemmiyetli bir istidadı olsun da insanın Rabb’i de insana bu kadar muntazam masnuatıyla kendini tanıttırsa, mukabilinde insan iman ile onu tanımazsa; hem bu kadar rahmetin süslü meyveleriyle kendini sevdirse, mukabilinde insan ibadetle kendini ona sevdirmese; hem bu kadar bu türlü nimetleriyle muhabbet ve rahmetini ona gösterse; mukabilinde insan şükür ve hamdle ona hürmet etmese cezasız kalsın, başı boş bırakılsın, o izzet, gayret sahibi Zat-ı Zülcelal bir dâr-ı mücazat hazırlamasın?
Hem hiç mümkün müdür ki: O Rahman-ı Rahîm’in kendini tanıttırmasına mukabil, iman ile tanımakla ve sevdirmesine mukabil, ibadetle sevmek ve sevdirmekle ve rahmetine mukabil, şükür ile hürmet etmekle mukabele eden mü’minlere bir dâr-ı mükâfatı, bir saadet-i ebediyeyi vermesin?” Sözler.
>
Bu ifadelerden anlaşılan şudur: Allah’ın rahmeti, insanı hiçliğe atmaya müsaade etmez. Çünkü hiçlik ve yokluk, en büyük musibettir. Sonsuz merhamet sahibi olan Allah, sevdiği ve nimetlendirdiği kuluna en büyük kötülük olan “ebedi yok oluşu” reva görmez.
2. Nimetin Zehir Olmaması İçin Ebediyet Şarttır
Dünyadaki nimetler ne kadar güzel olursa olsun, eğer sonunda ebedi bir ayrılık varsa, o nimetler insana acı verir. “Ayrılık acısı, vuslat lezzetini bozar.” İnsanın aklı olduğu için, gelecekteki ölümü düşünür ve yediği lezzetli bir yemekten sonra “Bu da bitecek, ben de öleceğim” diye hüzünlenir.
Eğer ahiret olmazsa, Allah’ın verdiği akıl ve şefkat gibi duygular, insanı sürekli geçmiş ve geleceğin hüzünleriyle yakan birer azap aletine dönüşür. Halbuki “Rahmet”, kendisine muhatap olanı acı içinde bırakmaz.
Bediüzzaman Hazretleri, şefkatin hakiki mahiyetini şöyle tasvir eder:
> “Hilkat-i kâinatta bir hikmet-i tamme görünüyor. Evet, inayet-i ezeliyenin timsali olan hikmet-i İlahiye, kâinatın umumunda gösterdiği maslahatların riayeti ve hikmetlerin iltizamı lisanı ile saadet-i ebediyeyi ilan eder.
Çünkü saadet-i ebediye olmazsa şu kâinatta bilbedahe sabit olan hikmetleri, faydaları, mükâbere ile inkâr etmek lâzım gelir. Onuncu Söz’ün Onuncu Hakikati, bu hakikati güneş gibi gösterdiğinden, ona iktifaen burada ihtisar ederiz.
….İşte, eğer saadet-i ebediye olmazsa, şu esaslı nizam, bir suret-i zaife-i vahiyeden ibaret kalır. Yalancı, esassız bir nizam olur.” Sözler.29.söz.
>
Demek ki, Allah’ın rahmetinin hakiki rahmet olması ve nimetlerin şükrü gerektiren gerçek nimetler olması için, ebedi bir hayatın varlığı şarttır. Ahiret, bu dünyadaki lezzetlerin zehirli bir bala dönüşmesini engelleyen yegâne hakikattir.
3. Cömertlik, Daimi Bir Ziyafeti İktiza Eder
Kısa bir süre için misafir ağırlayan bir ev sahibi bile, misafirini memnun etmek için çırpınır. Kâinatın sahibi ise, insanı bu dünyada hadsiz nimetlerle donatmıştır. Bu kadar masraf, bu kadar özen, sadece 60-70 yıllık, hastalık ve musibetlerle dolu bir hayat için olamaz. Bu özen, insanın çok daha kıymetli bir aleme namzet olduğunun delilidir.
Dünya, o Kerîm Zât’ın sadece bir numune dairesidir. Asıl hazineler ve asıl ziyafet, Dâr-ı Saadet’tedir.
Netice: Rahmetin Eserlerine Bakmak
Bu hakikat, Kur’an-ı Kerim’de Rum Suresi’nde şu muazzam ayetle özetlenir ve insan aklına havale edilir:
> “Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. Şüphe yok ki O, ölüleri de elbette diriltecektir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Rûm Suresi, 30/50)
>
Netice olarak; “Bab-ı Kerem ve Rahmet” bize müjdeler ki: Ölüm bir son değil, Rahîm-i Zülcemal’in ebedi sofrasına bir davetiyedir. O’nun merhameti, bizi yokluk karanlığında bırakmayacaktır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
14/11/2025