Tefekkür yolculuğumuzda, kâinat sarayındaki “Nazar”

image_pdfimage_print

Tefekkür yolculuğumuzda, kâinat sarayındaki “Nazar”

Bu sarayda yaşamanın bedelini ve en kârlı ticaretini anlatan **”Üçüncü Söz”**deki bakış açısı.
Bediüzzaman Hazretleri, bu risalede “İbadet, ne büyük bir ticaret ve saadet; fısk (günah ve sefahat) ne büyük bir hasaret (zarar) ve helâket olduğunu” yine askerî bir temsil ile isbat eder.

1. Temsil: İki Neferin (Askerin) Yolculuğu

Hikâye şöyledir: İki asker, uzak bir şehre gitmek üzere emir alırlar. Yol uzun ve tehlikelidir.
* Birinci Nefer (Bahtiyar): Padişahın ismini ve emrini kabul eder. Sırtındaki ağır yükü devlete teslim eder, rahatlar. Yolda kime rastlasa, “Ben Padişahın askeriyim” der.
* Yol kesen haydutlar, ona ilişemez; çünkü arkasındaki devlet kuvvetinden korkarlar.
* Erzakı bittiğinde, devletin kilerinden (nimetlerinden) “memuriyet” unvanıyla alır.
* Kendisinden güçlü olanlara karşı izzetlidir (dilencilik etmez), zayıflara karşı şefkatlidir.
* Sırtında yük olmadığı için seyahati lezzet içinde geçer.
* İkinci Nefer (Bedbaht/Mağrur): “Padişahı tanımam, ben kendi başıma giderim” der.
* Sırtında kendi erzakını, silahını taşımak zorunda kalır; beli bükülür.
* Karşısına çıkan en küçük düşmandan korkar, titrer.
* İhtiyaçlarını karşılamak için herkese dilencilik eder, zelil olur.
* Hayatı bir korku ve azap içinde geçer.

2. Hakikat: İbadet Bir Yük Değildir

Bu temsili hakikate tatbik ettiğimizde, ibadetin (başta namazın) aslında bir “yük” değil, bilakis “yükü bırakmak” olduğunu anlarız.
* Asker: İnsandır.
* O Neferin Teçhizatı: Takva (günahlardan kaçınma) ve amel-i salihtir (ibadet).
* Padişaha İntisap (Bağlanmak): İman etmek ve ibadetle O’na asker olmaktır.
İbadet eden insan (Birinci Nefer), şu fani dünyada, sonsuz ihtiyaçlarının yükünü **”Kudret-i Ezelî”**ye bırakır.
* “Rızkımı O verir” der, maişet derdinin ağırlığı altında ezilmez.
* “Ölüm O’nun emridir” der, ecelden korkmaz.
* Her şeyin dizgini O’nun elinde olduğu için, hiçbir hadiseden (deprem, hastalık, düşman) panik derecesinde korkmaz.

3. Risale-i Nur’dan İktibas: Saadet ve Hasaret

Bediüzzaman Hazretleri, Üçüncü Söz’ün sonunda bu kıyaslamayı muazzam bir tasvir ile özetler ve ibadetin insan ruhuna verdiği o eşsiz güven duygusunu özetle şöyle anlatır:
> İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hâdisatın tazyikatından (olayların baskısından) kurtulabilir.
> …
> İşte ey nefsim! ‘İbadetim beyhude (boşuna) zahmettir’ deme. Belki o zahmet dediğin ibadet; dünyada bir manevî istirahat ve huzur olduğu gibi, zahiri ve hafif bir hizmettir (askerlik gibi). Ve ahirette öyle bir saadetin biletidir ki; ona malik olan, Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm gibi bir saltanat-ı haşmetliyi, dua ile arzu edebilir.
>
4. Tevekkül Sırrı: Yükü Gemiye Bırakmak
Bu bahiste ince bir nokta daha vardır: Tevekkül.
Fısk ve sefahat yolunu seçen (İkinci Nefer), kendi aklına ve gücüne güvenir. Halbuki insanın gücü, okyanusta yüzen bir adamın gücü gibidir; ne kadar çabalasa da boğulmaya mahkumdur.
İbadet eden ise, okyanusta bir gemiye binmiş gibidir. Yükünü (dertlerini) gemiye (Kaderin hükmüne) bırakır, geminin üzerinde keyifle çayını içer.
* Fâsık (Günahkâr): Hem gemide gider, hem de “Ben taşırım” diye yükünü sırtından indirmez. Hem belini kırar, hem de Kaptan’a (Allah’a) itimatsızlık edip hakaret eder.

Netice: Memuriyet Lezzeti
Sonuç olarak Üçüncü Söz bize şu dersi verir:
Allah’a kul olmak, kula kul olmaktan kurtulmaktır. Namaz kılan, sadece Allah’ın önünde eğilir; böylece kâinattaki diğer hiçbir şeyin önünde eğilmek zorunda kalmaz. Bu, en büyük özgürlük ve izzettir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
13/11/2025

Loading

No ResponsesKasım 14th, 2025