Tefekkür yolculuğumuzda “Çalışmaya mecburum, namaza vaktim yok”
Tefekkür yolculuğumuzda “Çalışmaya mecburum, namaza vaktim yok”
Tenbellikten kaynaklanan bu söze tokat gibi inen, ama bir o kadar da şefkatle yol gösteren **”Beşinci Söz”**ü inceleyelim.
Bediüzzaman Hazretleri, bu risalede insanın hayat gayesinin sadece mideyi doyurmak olmadığını, asıl vazifesinin ne olduğunu yine bir askerlik temsiliyle harika bir şekilde tasvir eder.
1. Temsil: Talim mi, Maişet Derdi mi?
Hikâye şöyledir: Bir orduda iki asker vardır.
* Birinci Nefer (İtaatli): Askerlik vazifesini bilir. Talimine (eğitimine) ve cihadına gider. Rızkını ve yemeğini hiç düşünmez. “Benim vazifem talimdir, devletin vazifesi beni beslemektir. Padişah beni aç bırakmaz” der.
* İkinci Nefer (Gafil): Talime gitmez, “Ben çalışmazsam aç kalırım” diyerek çarşıda, pazarda iş kovalar. Arkadaşına da der ki: “Gel, sen de çalış, devletin vereceği ekmek yetmez, aç kalırsın.”
* Cevap: İtaatli asker ona der ki: “Biz buraya ekmek parası kazanmaya değil, askerlik yapmaya geldik. Padişahın taahhüdü (sözü) var, rızkımızı verir. Sen talimi bırakıp çarşıda gezersen ceza görürsün.”
2. Hakikat: İnsan Bir Askerdir
Bu temsili hakikate tatbik ettiğimizde, dünya hayatındaki “çalışma” ve “ibadet” dengesinin formülü ortaya çıkar:
* Ordu: İnsanlık cemiyetidir.
* O Nefer: İnsandır.
* Talim: Başta namaz olmak üzere ibadetlerdir.
* Rızık: Allah’ın canlılara verdiği hayat gıdasıdır.
İnsan, dünyaya sadece keyif sürmek veya sadece rızık peşinde koşmak için gelmemiştir. Asli vazifesi; Rabbini tanımak, O’na itaat ve ibadet etmektir.
3. Rızık Endişesi: Taahhüt Altındadır
Beşinci Söz’ün en can alıcı noktası, rızkın Allah’ın garantisi altında olduğunun isbatıdır.
Cenab-ı Hak, Rezzâk ismiyle rızkı taahhüt etmiştir. Nasıl ki bir hasta, hastalığı için değil, ilacı almak için çabalar; insan da rızkı yaratmak için değil, Allah’ın yarattığı rızkı aramak için çalışır.
* Yanlış Anlaşılmasın: Risale-i Nur “çalışmayın” demez. “Çalışmayı gaye-i hayat (hayatın tek amacı) yapmayın” der. Namazı kıldıktan sonra yapılan çalışma da ibadet hükmüne geçer.
* Asıl Tehlike: İkinci askerin durumu gibi; “Rızık peşindeyim” diyerek namazı (talimi) terk etmek, hem rızkın bereketini kaçırır hem de ahiret cezasını getirir. Çünkü o asker, Padişahın (Allah’ın) sözüne güvenmemiş, kendi cüz’i gücüne güvenmiştir.
4. Risale-i Nur’dan İktibasla: Namaz Berekettir
Bediüzzaman Hazretleri, namaz kılmayanın rızkında bereket olmayacağını ve dünyevi çalışmasının da bir nevi ceza olduğunu özetle şöyle ifade eder:
> Demek namazı kılmayan; hem şahsî rızkının bereketinden mahrum kalır, hem Mâlik-i Kerim’in ‘Namaz kıl’ diye verdiği sözü ve taahhüdü itham eder (suçlar) gibi rızkı için endişe edip, O’nun va’dine itimad etmeyerek (güvenmeyerek), rızık peşinde serseri gibi koşar; hem de vazife-i asliyesini (namazı) terkettiği için, o rızık peşindeki meşakkati, bir nevi ceza olarak çeker.
>
5. Netice: Dünya İşini İbadete Çevirmek
Beşinci Söz’ün sunduğu muazzam formül şudur:
Bir insan namazını kılsa, sonra rızkı için çalışsa; o çalışması da bir nevi ibadet olur. Böylece fani ömrü, baki bir hayatı kazandırır.
* Namaz Kılan Çiftçi: Tarlasını sürerken, “Allah’ın hazinesinden rızık çıkarıyorum” der, her hareketi ibadet olur.
* Namazsız Çiftçi: Sadece maddi menfaat için çalışır, ruhu sıkılır, kazancı da bereketsiz olur.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
13/11/2025