Risale-i Nur’da Risale-i Nur- 2 –
Risale-i Nur’da Risale-i Nur- 2 –
1. Risale-i Nur’un Mahiyeti: Kur’ân’ın Manevî Bir Tefsiri ve Bürhanı
Risale-i Nur, kendini her şeyden evvel Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın bu asrın fehmine (anlayışına) uygun bir dersi olarak takdim eder. O, müellifinin şahsî bir eseri değil, doğrudan doğruya Kur’ân hakikatlerinin bir “tereşşuh”u (sızıntısı) ve “lem’a”sıdır (parıltısıdır)
a) Kur’ân’ın Malıdır ve Menbaı (Kaynağı) Kur’ân’dır:
Külliyat, müellifinin “bir hiç” olduğunu, eserin kıymetinin Kur’ân’dan gelmesinden ileri geldiğini ve “hiç bir kitabdan alınmadığını”, “Rabbanî ve Kur’anî” olduğunu ısrarla vurgular. Risale-i Nur, Kur’ân’ın “bu asırda bir mu’cize-i maneviyesi” ve “hakikî bir tefsiri” olarak tasvir edilir. Bu tefsir, klasik tefsirler gibi ahkâm ayetlerinden ziyade, “dinin en has ve en yüksek kısmı olan imanın erkân-ı azîmesinden” bahseder.
b) “Nur” İsminin Tevafuku:
Risale-i Nur’un kendisi bir “Nur”dur. Bu “Nur”, Cenâb-ı Hakk’ın “en-Nûr” ism-i şerifine bakar. Kur’ân-ı Kerîm, hidayeti bir “nur” olarak tavsif eder. Risale-i Nur’un gayesi de, ism-i Hakîm ve Rahîm’in bir mazharı olarak, bu asrın “zulümat”ını (karanlıklarını) dağıtan o Kur’ânî “nur”u neşretmektir.
Cenâb-ı Hak, Kur’ân’ın bu vasfını şöyle beyan eder:
$”…Size Allah’tan bir nûr ve apaçık bir kitap (Kur’an) gelmiştir. Allah, onunla rızası peşinde gidenleri selâmet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir.”$
( Meali, Mâide Sûresi, 5:15-16)
Risale-i Nur, bu ayetin işaret ettiği gibi, “karanlıklardan aydınlığa” çıkarma vazifesini, bilhassa iman hakikatleri sahasında yerine getirdiğini ifade eder.
2. Risale-i Nur’un Gayesi ve Vazifesi
Risale-i Nur’un vazifesinin “imanı kurtarmak” olduğunu teyid etmektedir.
a) İman-ı Tahkikîyi Vermek (Tahkikî İmanı Kazandırmak):
Risale-i Nur’un en temel gayesi, bu “âhirzaman” fitneleri ve “küfr-ü mutlak” cereyanları karşısında, sarsılan “taklidî” (geleneksel) imanı, “tahkikî” (araştırmaya ve isbata dayalı) bir imana çevirmektir. O, “herkesin anlayacağı bir tarzda; hakaik-i Kur’aniye ve imaniyenin en derin ve en gizlilerini, gayet kuvvetli bürhanlar ile isbat ederek” bu vazifeyi yapar. Haşir (diriliş) gibi en derin meseleleri, İbn-i Sina gibi dâhîlerin “Akıl buna yol bulamaz!” dediği hakikatleri, “avamlara da, çocuklara da bildirir”.
b) Dalalet ve Zındıka ile Mücadele:
Bu iman kurtarma hizmeti, aynı zamanda bir “mücahede-i maneviye”dir . Risale-i Nur, Kur’ân’ın elinde “bir elmas kılınç hükmünde” olarak, “dalaletin en sert kuvvetli kalesi olan tabiatı, Tabiat Risalesi’yle parça parça etmiş” ve “maddiyyunluk fikrini ibtal eylemiştir”
c) Gençliğin ve Mahpusların Islahı:
Risale-i Nur’un iman dersleri, “cazibedar lehviyat ve hevesatın hücumları karşısında” gençleri “daire-i meşrua”da tutmak için tesirli bir ders ve “hakikî teselli” kaynağıdır. Hapishaneleri “Medrese-i Yusufiye”ye çevirerek, “onbeş sene hapse atmaktan ise, onbeş hafta Risale-i Nur dersini” almanın daha tesirli bir ıslah metodu olduğunu isbat etmiştir.
3. Risale-i Nur’un Mesleği ve Metodu
Risale-i Nur’un gayesine ulaşmak için takip ettiği yol, diğer İslâmî hizmetlerden farklı hususiyetler arz eder.
a) Siyasetten Tam İçtinab (Kesin Olarak Kaçınma):
Risale-i Nur’un mesleği, dünyaya ve siyasete karışmamaktır. “Eûzü billahi mineşşeytani vessiyase” (Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım) düsturudur. Vazifesi “hayat-ı ebediyeyi mahvetmek” olan küfr-ü mutlaka karşı imana hizmet etmektir. Siyasete girenlerin “istiklaliyetini ve ihlasını muhafaza edemeyeceğini” belirtir.
b) Müsbet Hareket ve Asayişin Muhafazası:
Siyasetle iştigal etmemesi, onun hayat-ı içtimaiyeye (toplumsal hayata) hizmet etmediği manasına gelmez. Bilakis, “iman-ı tahkikî” dersleriyle “vatanı ve milleti anarşilikten ve serserilikten muhafaza eder”. Nur talebeleri, “asayişin manevî muhafızı” ve “manevî bir zabıta” hükmündedir. Çünkü “her adamın kafasında bir yasakçı bırakır”.
c) İhlas, Uhuvvet ve Şefkat Esası:
Risale-i Nur mesleği, “tarîkat” değil, “hakikat” ve “uhuvvet” (kardeşlik) mesleğidir. Tarîkattaki “şeyhlik” ve “makam” rekabeti yerine, “kardeş kardeşe muavin ve zahîr olur” . Bu mesleğin temeli “a’zamî ihlas”, “terk-i enaniyet” (benliği terk) ve “şefkat”tir.
d) Akıl, Bürhan ve Tefekkür Metodu:
Risale-i Nur, “Eski hükema” gibi “Bu nakildir, iman ederiz, akıl buna yetişmez” demez. Bilakis, “Bütün ahkâm-ı şer’iye ve hakaik-i imaniye aklîdir. Aklî olduğunu isbata hazırım” der ve bunu Külliyat’ta isbat eder.Metodu, “müvazeneler” (karşılaştırmalar) yoluyla küfürdeki manevî Cehennemi ve imandaki manevî Cenneti göstererek “hissi mağlub etmektir”. Bu yönüyle “tefekkürî bir ibadet” yoludur.
4. Risale-i Nur Şakirdlerinin (Talebelerinin) Vasfı
Risale-i Nur, tek bir müelliften ziyade, onun şakirdlerinin teşkil ettiği “şahs-ı manevî”yi esas alır.
a) Hademe-i Kur’ân (Kur’ân Hizmetkârları):
Şakirdler, “sahil-i selâmet olan Dâr-üs Selâm’a ümmet-i Muhammediyeyi (A.S.M.) çıkaran bir sefine-i Rabbaniyede çalışan hademelerdir” . Vazifeleri, aldıkları dersi “neşretmektir” . Tebliğ vazifesinde Peygamber (A.S.M.) Efendimizin şu düsturunu esas alırlar:
$”…Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir.”$
( Meali, Nur Sûresi, 24:54)
$”Şüphesiz ki sen sevdiğin kimseyi hidayete erdiremezsin. Ama Allah, dilediği kimseyi hidayete erdirir…”$
( Meali, Kasas Sûresi, 28:56)
b) Uhuvvet (Kardeşlik) Ruhu:
Risale-i Nur talebeleri “bir cemaattır” ancak bu siyasî bir “cem’iyet” değil, “sırf hizmet-i imaniyede hâlis bir kardeşlik ve uhrevî bir tesanüddür” . Bu kardeşlik, “hakikî, samimî bir ittifakta herbir ferd, sair kardeşlerin gözüyle de bakabilir” sırrına mazhardır. Aralarındaki bu “rabıta-i diniye”, Kur’ân-ı Kerîm’in şu emrine dayanır:
$”Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.”$
( Meali, Hucurât Sûresi, 49:10)
c) Vaad Edilen Netice: Hüsn-ü Hâtime (İmanla Kabre Girmek):
Risale-i Nur şakirdlerine verilen en büyük müjde, “imanlarını kurtarmaları” ve “imanla kabre girmeleridir” . Bu, rüyalarla da teyid edilmiştir: “Risale-i Nur şâkirdleri îmansız ölmezler, kabre imanla girerler”. İlk iktibasta yapılan dua da bu gayeye matuftur: “…bize ve Risale-i Nur talebelerine iman-ı ekmel ve hüsn-ü hâtime ver.”
5. Risale-i Nur’un Hususiyetleri (Ayırt Edici Özellikleri)
a) Kendi Kendine Yetkinlik:
Risale-i Nur’un “hocası, Risale-i Nur’dur” . Başka eserlerden ders almaya ihtiyaç bırakmaz. Şerh ve izahları dahi yine kendi cüzleri içindedir . Müellifi dahi kendini bir talebe olarak görür ve “şimdi yeni görüyorum gibi tekrar okumağa ihtiyaç ve iştiyakım var” der.
b) Usandırmayan Üslûb:
“Yüz def’a okunsa, yüz birincide yine zevk ile okunabilir” . Sebebi, “hikmetli, lüzumlu usandırmayan tekraratı”nın bulunması ve “daima tekrar edilen kelime-i tevhidin delilleri” olmasıdır.
c) İlahî Muhafaza ve Kerametler:
Külliyat, te’lifi ve neşri boyunca “inayet-i Rabbaniye” ve “himayet-i Rabbaniye” altında olduğunu sayısız “tevafukat” ve “kerametler” ile isbat etmiştir. Ona ilişenlerin “maskara olmaları” ve “şefkat veya hiddet tokatları” yemeleri bu muhafazanın bir cilvesidir.
Hâtime (Sonuç)
Risale-i Nur’un kendi lisanıyla, “Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın bu asırda bir mu’cize-i maneviyesi olan yüksek ve parlak bir tefsiri” olduğunu; gayesinin “imanı kurtarmak” olduğunu; mesleğinin “siyasetten içtinab” , “müsbet hareket” ve “a’zamî ihlas” üzerine kurulduğunu; şakirdlerinin de bu “cihanşümul” hakikatlerin “hademeleri” olduğunu şüpheye yer bırakmayacak bir vuzuhla (açıklıkla) ortaya koymaktadır.
O, bu asrın manevî hastalıklarına Kur’ân eczahanesinden tiryaklar sunan bir “halâskâr-ı İslâm” ve “Sefine-i Nuh gibi Anadolu’yu Cebel-i Cûdi hükmüne getirip, küre-i arzın yangınından ve tûfanından kurtulmasına sebeptir” .
Cenâb-ı Hak, bu hakikatlerden tam manasıyla istifade ve istifaza edebilmeyi nasib eylesin.
Bakınız:
https://tesbitler.com/2015/01/01/risale-i-nurda-risale-i-nur/
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
13/11/2025