KÂİNATIN AÇAN ANAHTAR
KÂİNATIN AÇAN ANAHTAR
Tefekkür yolculuğumuzun başlangıç noktasına, her kapıyı açan o mübarek anahtara, “Besmele” (Bismillâh) hakikatine geldik.
Risale-i Nur Külliyatı’nın ilk eseri olan “Birinci Söz”, “Bismillâh her hayrın başıdır” cümlesiyle başlar. Bu söz, sadece bir giriş cümlesi değil, kâinatın işleyiş kodudur. Bediüzzaman Hazretleri, Besmele’nin gücünü ve sırrını, harika bir temsil (hikâye) ile aklımıza yaklaştırır.
1. Çölde Yolculuk: Bir İsme Dayanmak
Birinci Söz’de insan hayatı, uçsuz bucaksız bir çölde (sahra) yapılan yolculuğa benzetilir.
* Temsil: Bu çölde yol alan birinin, düşmanları çok, ihtiyaçları sınırsızdır. Eğer o yolcu, o bölgelerin hâkimi olan bir kabile reisinin ismini alırsa; hırsızlardan kurtulur, çadırlarda hürmet görür. “Ben filan reisin ismiyle geziyorum” der, selamet bulur.
* Hakikat: İnsan, şu dünya çölünde aciz ve fakir bir yolcudur. Düşmanları (mikroptan depreme kadar) hadsiz, ihtiyaçları (bir yudum sudan ebedi cennete kadar) sonsuzdur.
* Çare: İnsan, “Bismillâh” diyerek Kâinatın Hâkimi’nin ismini aldığında; o sonsuz kudrete dayanır. Artık o aciz insan, arkasında devletin ordusu bulunan bir asker gibi kuvvetli olur.
> Ondandırki:
> İşte ey mağrur nefsim! Sen o seyyahsın. Şu dünya ise, bir çöldür. Aczin ve fakrın hadsizdir. Düşmanın, hacatın nihayetsizdir. Madem öyledir; şu sahranın Mâlik-i Ebedî’sinin ve Hâkim-i Ezelî’sinin ismini al. Tâ bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisatın karşısında titremekten kurtulasın.
>
2. Kâinatın Lisan-ı Hali: Her Şey “Bismillâh” Der
Birinci Söz’ün en çarpıcı tespiti şudur: Sadece insan değil, kâinattaki bütün mevcudat lisan-ı hal (beden dili) ile “Bismillâh” der ve Allah namına hareket eder.
* Yumuşak Kökler: İpek gibi yumuşak bitki köklerinin, sert taşları ve toprağı delip geçmesi, fizik kanunlarıyla değil, “Bismillâh” kuvvetiyledir. Onlar Allah namına hareket ettikleri için, sert taşlar onlara “Buyurunuz, geçiniz” der.
* Ateş Saçan Dallar: İncecik dalların, cehennemî bir sıcakta kurumayıp yemyeşil kalması ve meyve vermesi; “Bismillâh” tılsımıyladır.
* Tablacı Hayvanlar: İnek, deve, koyun gibi hayvanlar; kendi güçleriyle değil, Allah’ın rahmet feyzinden süzülen o bembeyaz sütü “Bismillâh” diyerek bize sunarlar. Onlar birer tablacıdır (garson).
3. Üç Fiyat: Zikir, Fikir, Şükür
Madem her şey Allah’ın nimetidir ve o “tablacı”lar (ağaç, hayvan, toprak) O’nun namına getiriyorlar. O halde, o nimetlerin asıl sahibi (Mün’im-i Hakiki) bizden ne istiyor?
Birinci Söz, bu sorunun cevabını üç manevi fiyat ile verir:
* Zikir (Başta): “Bismillâh” demek. Nimeti yerken veya bir işe başlarken, “Bu Allah’tandır” diyerek O’nu anmak.
* Fikir (Ortada): Tefekkür etmek. “Bu güzel meyve, o kuru ağacın işi olamaz. Bu, Rahmet-i İlahiyenin bir hediyesidir” diye düşünmek.
* Şükür (Sonda): “Elhamdülillâh” demek. Nimeti verene minnettar olmak.
> Mesela:
> Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp, hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet (ahmaklık) ise; öyle de zahirî esbabı (görünen sebepleri) medh ü muhabbet edip, Mün’im-i Hakikî’yi (Allah’ı) unutmak, ondan bin derece daha belâhettir.
>
4. Pratik Bir Ölçü: Vermek ve Almak
Bediüzzaman Hazretleri, bu bahsi sosyal hayata bakan müthiş bir ahlaki ölçüyle bitirir:
* Allah Namına Vermeyenler: Allah’ı tanımayan, “Bismillâh” demeyen, sebeplere (tabiata, tesadüfe) tapan insanlardan bir şey alırken dikkatli olmalıyız. Veya biz bir şey verirken, “Bismillâh” diyerek vermeliyiz.
* Gasp Etmemek: “Bismillâh” demeden yenen lokma, sahibinin izni olmadan yenen çalıntı mal hükmüne geçebilir (manevi açıdan).
Netice: Acziyetteki Kudret
Bu tefekkür durağında anlıyoruz ki; “Bismillâh” sadece bir söz değil, insanın acziyetini kabul edip sonsuz bir Kudrete bağlanmasıdır.
Nasıl ki bir asker, padişahın ismini alarak tek başına bir şehri esir alabilir; insan da “Bismillâh” diyerek kâinata meydan okuyabilecek bir manevi kuvvete erişir.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
13/11/2025