KÂİNAT SARAYI
KÂİNAT SARAYI
“İnanan insan ile inanmayan insanın hayattan aldığı lezzet aynı mıdır?”
Bediüzzaman Hazretleri, imanın sadece ahirette değil, bu dünyada da insanı manevi bir cennette yaşattığını harika bir temsil ile isbat eder.
1. Temsil: İki Adam, İki Bakış
Hikâye şöyledir: İki adam, padişahın muhteşem sarayına (dünya bahçesine) girerler. Fakat karakterleri ve gözlükleri (bakış açıları) tamamen zıttır.
* Hodbin (Bencil) Adam: Bedbahttır, serseridir. Her şeye kötü nazarla bakar.
* Saraydaki harika hizmetkârları (varlıkları), kendisine saldıran canavarlar zanneder.
* İnsanların neşeli seslerini, cenaze ağlamaları ve yetim feryatları gibi duyar.
* Yiyecekleri ve içecekleri zehirli sanır.
* Kendi iç dünyasındaki cehennemi, o güzel saraya yansıtır ve zindanda gibi azap çeker.
* Hudabin (Hakkı Gören) Adam: Bahtiyardır, güzel ahlaklıdır.
* Sarayı, bir genel ziyafet ve bir sergi yeri (meşher) olarak görür.
* Hizmetkârları, padişahın memurları bilir; onlarla dost olur.
* Duyduğu sesleri, padişahı öven zikirler ve terhis edilen askerlerin sevinç naraları olarak işitir.
* Kendi içindeki iman nuruyla, sarayı bir cennet bahçesi gibi görür ve lezzet alır.
2. Hakikat: Kâinat Sarayı
Bu temsili hakikate tatbik ettiğimizde, Risale-i Nur bize şu muazzam tabloyu çizer:
* Saray: Bu kâinattır.
* İki Adam: Biri mü’min (inanan), diğeri kâfir (inkâr eden) veya gafildir.
* Görülen Manzaralar:
* Cenaze vs. Terhis: Gafil insan, ölümü bir yok oluş, çürüyüp gitme ve ebedi ayrılık (cenaze) olarak görür. Mü’min ise ölümü; vazifesini tamamlayan askerin “tezkere alması” (terhis) ve dostlarına kavuşması olarak görür.
* Vahşet vs. Ünsiyet: İnkârcı nazarında hayvanlar ve tabiat olayları, insana saldıran düşmanlardır. Mü’min nazarında ise onlar, Rezzâk-ı Kerim’in emrindeki munis (dost) memurlardır.
3. Risale-i Nur’dan İktibas: İman Bir Tûbâ Ağacıdır
Bediüzzaman Hazretleri, İkinci Söz’ün sonunda imanın ve küfrün insanın psikolojisinde yaptığı etkiyi şöyle özetler:
> Demek iman, bir manevî Tûbâ-i Cennet çekirdeğini taşıyor. Küfür ise, manevî bir Zakkum-u Cehennem tohumunu saklıyor.
> Demek selâmet ve emniyet, yalnız İslâmiyet’te ve imandadır. Öyle ise biz daima; «Elhamdülillahi alâ dini’l-İslâm ve kemâli’l-iman» demeliyiz.
>
4. Nazarın (Bakışın) Önemi
Buradaki ince sır şudur: Saray aynı saraydır. Olaylar aynı olaylardır. Deprem aynıdır, ölüm aynıdır, hastalık aynıdır. Değişen tek şey **”Nazar”**dır.
* Siyah gözlük takan (iman nurundan yoksun olan), güneşi bile karanlık görür.
* Şeffaf ve nurani gözlük takan (iman eden), karanlıkta bile nuru görür.
5. Netice: Cenneti İçinde Taşımak
Bu tefekkürden anlıyoruz ki; mutluluk dışarıda değil, insanın “kalb” ve “inanç” dünyasındadır.
* Allah’a iman eden kişi, dünyanın bütün yükünü “Kudret-i Ezelî”ye bırakır, “tevekkül” eder ve rahatlar.
* İnanmayan kişi, dünyanın bütün yükünü, korkularını ve ayrılık acılarını o zayıf omuzlarında taşır. Daha cehenneme gitmeden, bu dünyada manevi bir cehennem azabı çeker.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
13/11/2025