Hapishane Mektubları

Hapishane Mektubları

Risale-i Nur Külliyatı’nın “hapis” mefhumuna bakış açısını ve bu mefhumu nasıl bir “Medrese-i Yusufiye” olarak yeniden manâlandırdığını vuzûh ile ortaya koymaktadır.

1. Hapishane Mefhumunun Dönüşümü: Medrese-i Yusufiye Sırrı

Risale-i Nur’da hapishane, zâhirî bir ceza ve tecrid mekânı olmaktan çıkarılıp, mânevî bir terbiye ve tekâmül merkezi olarak “Medrese-i Yusufiye” (Yusuf Aleyhisselâm’ın Medresesi) şeklinde vasıflandırılır. Bu tabir, doğrudan doğruya Hazret-i Yusuf’un (a.s.) haksız yere zindana atılmasına ve orayı bir irşad ve tefekkür mekânına çevirmesine telmihtir.
Cenâb-ı Hak, onun zindanda kalışını şöyle beyan eder:
Ayet-i Kerime ( Meali):
“(Yûsuf) onlardan, kurtulacağına inandığına dedi ki: ‘Efendinin yanında benden bahset.’ Fakat şeytan ona, efendisine (Yûsuf’tan) bahsetmeyi unutturdu. Böylece (Yûsuf) birkaç sene daha zindanda kaldı.” (Yûsuf Sûresi, 12:42)
Hazret-i Yusuf, bu mekânı bir hüsran ve ye’s (ümitsizlik) yeri değil, bilakis tevhid hakikatlerini anlattığı bir dershâne kılmıştır. Bu sırra binaen, Bediüzzaman Hazretleri ve talebeleri için hapis, fânî sıkıntıların bâkî meyvelere tebdil edildiği bir “çilehâne” ve “inzivâgâh” hükmüne geçmiştir.
• Müradifleri (Alakalı Mefhumlar): İmtihan (sınanma), ıslah (düzelme, iyileşme), tefekkür (derin düşünme), inzivâ (kenara çekilme), keffâret (günahlara bedel), mânevî kazanç.
Bu medreseden alınan dersler, “üç dört adamı öldüren bir adamın, tahta bitlerini öldürmekten çekinir” hâle gelmesi gibi, en azılı cânileri dahi ıslah edebilmiştir.

2. Gençliğin Sû-i İstimâli ve Akıbeti
En mühim meselelerden biri, gençlik nimetinin “sû-i istimâl” edilmesidir. Gençliğin, akıldan ziyade hissiyatı dinlemesi, onu fânî ve anlık lezzetlere (sefâhet) sevk eder.
• “Bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder; bir dakika intikam lezzeti ile katleder, seksen bin saat hapis elemlerini çeker.”
Bu hissiyatın ve hevesatın kaynağı, terbiye edilmemiş “Nefs-i Emmâre”dir. Kur’ân-ı Kerîm, bu hakikati Hazret-i Yusuf’un lisanından şöyle beyan eder:
Ayet-i Kerime ( Meali):
“Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü nefis, rabbimin merhameti olmadıkça daima kötülüğü emreder. Şüphesiz rabbim çok bağışlayandır, çok merhametlidir.” (Yûsuf Sûresi, 12:53)
Bu kör hissiyata tâbi olmanın akıbeti, “hastahâneler”, “hapishâneler”, “meyhâneler” veya “kabristan” olarak gösterilir. Hapishanedeki ekser gençlerin durumu, bu acı hakikatin canlı bir şahididir.
• Müradifleri: Sefâhet (gayr-i meşru eğlence), hevâ ve heves (nefsin geçici arzuları), gaflet (habersizlik, umursamazlık), hissiyat (duygular), hüsran (ziyan), zevâl (sona erme).

3. Zulm-ü Beşer İçinde Adalet-i İlâhiye ve Hikmet
Risale-i Nur talebelerinin hapse girmeleri zâhiren bir “zulm-ü beşer”dir (insanların zulmü). Fakat imân nazarıyla bakıldığında, bu zulmün perdesi altında “Adalet-i İlâhiye”nin ve “Hikmet-i Rabbâniye”nin bir cilvesi vardır. Mutezile fırkasının hatasına işaret edilerek, “halk-ı şer (şerrin yaratılması), şer değil; belki kesb-i şer (şerri işlemek), şerdir” düsturu hatırlatılır.
Yani, başa gelen musibetler (hapis gibi), neticeleri itibarıyla hayra hizmet edebilir. Bu musibetin hikmetleri şöyle sıralanır:
• Kader-i İlâhînin bir hissesi (bilinmeyen kusurlara karşı adalet).
• Rızkın bir hissesi (rızkın oraya sevki).
• Hikmet ve Rahmet-i Rabbâniye (diğer mahpusları nurlandırmak ve teselli vermek).
• Nefsin bilmediği kusurları (tevbe ve istiğfara sevk etmesi).
Bu bakış açısı, kulun başına gelen hadiselerdeki kendi mesuliyetini idrak etmesini sağlar.
Ayet-i Kerime ( Meali):
“Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. Biz seni insanlara peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak Allah yeter.” (Nisâ Sûresi, 4:79)
• Müradifleri: Kader (alın yazısı), hikmet (gizli sebep, bilgelik), rahmet (merhamet), rızâ (hoşnutluk), teslimiyet (boyun eğme), kesb (kazanma, irade ile yapma).

4. Sabır, Şükür ve Mânevî Kazanç Fırsatı
Madem musibet, kaderin bir cilvesi ve mânevî terbiye için bir fırsattır; o halde kula düşen vazife, şekvâ (şikayet) değil, “sabır içinde şükretmek”tir.
Hapishane, haricî dünyadaki birçok günaha mâni olduğu gibi, orada yapılan ibâdetlerin sevabını da katbekat artırır.
• “Eğer mahpus, zulmen mahkûm olmuş ise, farz namazını kılmak şartıyla, herbir saati bir gün ibâdet olduğu gibi, o hapis, onun hakkında bir çilehâne-i uzlet olup…”
• “Husûsan hapiste farz namazını kılan ve tevbe edenin herbir saati on saat ibâdet hükmüne geçmesiyle…”
Bu ağır imtihan altında gösterilen sabır ve teslimiyet, doğrudan doğruya Cenâb-ı Hakk’ın himayesi ve gözetimi altında olmanın bir nişanıdır. Bu hakikat, hapiste iken mânevî bir ihtar ile gelen şu ayetle de teyid edilmiştir:
Ayet-i Kerime ( Meali):
“Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen bizim gözetimimizdesin. Kalktığında rabbini hamd ile tespih et.” (Tûr Sûresi, 52:48)
• Müradifleri: Sabır (tahammül), şükür (minnettarlık), tevekkül (Allah’a dayanma), beşaret (müjde), necat (kurtuluş), rahmet (merhamet).

Netice
Takdim edilen “Hapishane Mektubları” iktibasları, Risale-i Nur mesleğinin temelini teşkil eden “müsbet hareket” ve “imân nazarı” ile hadiselere bakışın bir tezahürüdür.
Bu izaha göre hapis;
• Gençler için; Sefâhetin fânî lezzetlerinin acı bir neticesi ve bir ikazıdır.
• Mahpuslar için; Nefis terbiyesi, günahlardan keffâret ve ıslah olmak için bir fırsattır.
• Nur Talebeleri için; Haksız bir zulüm altında, sabır, şükür ve teslimiyetle fânî saatleri bâkîleştiren, ibâdet sevabını katlayan ve Hazret-i Yusuf’un (a.s.) vazifesini (tevhid dersi verme) icra ettiren bir “Medrese-i Yusufiye”dir.

Bakınız:

https://tesbitler.com/2015/01/02/hapishane-mektublari/

Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
12/11/2025