AZAMET VE KİBRİYA- EZEL VE EBED BOYUTLU
AZAMET VE KİBRİYA- EZEL VE EBED BOYUTLU
El azametü izari Vel kibriyau ridai.
Azamet izarım, Kibriya ridamdır.
Ebu Said ve Ebu Hureyre (radıyallahu anhümâ) anlatıyorlar: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
“Allah Teala Hazretleri şöyle dedi: “Büyüklük ridamdır, izzet de izarımdır. Kim bu iki şeyde benimle niza ederse ona azap veririm.” (Müslim, Birr 136; Ebu Davud, Libas 29)
*********
MİKRO ALEMDEN MAKRO ALEME
Hadis-i Kudsî, tevhidin en mühim esaslarından birini, yani Allahu Taala’nın Zatî sıfatları olan Azamet ve Kibriya’da (Ululuk ve Büyüklük) O’na hiçbir surette ortak koşulamayacağını beyan eder.
Rivayetde geçen (ve Müslim’deki rivayette de pekiştirilen) “Azamet izarım, Kibriya ridamdır” ifadesi, yüksek bir temsil (metafor) ve istiaredir.
1. Temsilin İzahı: İzar, Rida, Azamet ve Kibriya
Arap lisanında İzar, belden aşağıyı örten, vücuda daha yakın olan iç elbiseye (peştamal, futa gibi) denir. Rida ise, belden yukarısını kaplayan, dışarıdan görünen ve izarın üstüne giyilen dış örtüye (cübbe, aba, şal gibi) denir.
Bu iki elbise, bir şahsın bütün vücudunu kaplar ve onun haşmetini, görünüşünü tamamlar. Hadis-i Kudsî’de bu iki kelimenin seçilmesi, Azamet ve Kibriya sıfatlarının Allah’ın (c.c.) Zatı’nı ve tecellilerini (yansımalarını) tam manasıyla kuşattığını ifade eder.
A. İzar ve Azamet (İzzet)
* İzar (İç Örtü): Vücuda en yakın olan, daha mahrem ve temel olan örtüdür.
* Azamet (Ululuk/İzzet): Bu sıfat, Allah’ın Zatî (Zatı’na mahsus) büyüklüğünü temsil eder. O’nun Zatı’nın haşmeti, kimseye muhtaç olmaması (Müstağni oluşu), kudretinin sonsuzluğu gibi batınî (derûnî) ve temel vasıflarıdır.
* Bağlantı: Nasıl ki izar, bir şahsın en temel örtüsüdür ve Rida’nın altındadır; Azamet de Allah’ın Zatı’na ait olan, mahlukat tarafından tam manasıyla idrak edilemeyen, O’nun batınî ululuğudur. Bu, O’nun “iç” haşmetidir.
B. Rida ve Kibriya
* Rida (Dış Örtü): İzarın üstüne giyilen, dışarıdan görünen, haşmeti ve görünüşü temsil eden örtüdür.
* Kibriya (Büyüklük/Haşmet): Bu sıfat, Allah’ın fiilî ve zahirî (görünen) büyüklüğünü temsil eder. O’nun eserlerindeki, fiillerindeki, emirlerindeki haşmettir.
* Bağlantı: Nasıl ki rida, bir sultanın haşmetini dışarıya gösteren cübbesidir; Kibriya da Allah’ın Azamet’inin dış aleme, mahlukata yansıyan zahirî tecellisidir.
Kısacası, Azamet (İzar) O’nun Zatı’nın derûnî ululuğu iken, Kibriya (Rida) bu ululuğun kainattaki görünen haşmetidir. Her ikisi de sadece O’na mahsustur.
2. Makro (Külli) ve Mikro (Cüz’i) Alemlerle Bağlantısı
Bu iki sıfat, hem afakî (dış alem) hem de enfüsî (iç alem) tefekkürde kendini gösterir:
A. Makro Alem (Alem-i Afak) ve Kibriya (Rida)
Kâinat, Allah’ın Kibriya sıfatının, yani O’nun dış örtüsünün (Rida) tecelli ettiği yerdir. Külli alem (makro kozmos) O’nun büyüklüğünün zahirî bir ilanıdır:
* Galaksilerin, yıldızların ve semavatın sonsuz genişliği ve nizamı,
* Dağların haşmeti, denizlerin azameti,
* Tabiat kanunlarının (Kuvve-i cazibe, nükleer kuvvetler vs.) şaşmaz bir kudretle faaliyeti,
Bütün bunlar, Allah’ın Kibriya sıfatının, yani O’nun “Rida”sının kainatı nasıl kapladığını gösterir. Kâinata nazar eden (bakan) bir kimse, bu zahirî haşmet (Kibriya) karşısında secdeye kapanma ihtiyacı hisseder.
B. Mikro Alem (Alem-i Enfüs) ve Azamet (İzar)
İnsan (mikro kozmos), Allah’ın Azamet sıfatının, yani O’nun iç örtüsünün (İzar) tecelli ettiği, daha derûnî bir aynadır:
* İnsanın bir damla sudan (nutfe) mükemmel bir surette yaratılışı,
* Akıl, hafıza, hayal gibi manevî cihazatın (donanımların) ruha yerleştirilmesi,
* Vicdanın ve kalbin, sonsuz bir Zatı (Allah’ı) bilme ve sevme kabiliyeti (Fıtrat),
Bütün bunlar, Allah’ın Zatî ululuğunun (Azamet) insanın batınında (derûnunda) nasıl tecelli ettiğini gösterir. İnsan, kendi acziyetini ve fakirliğini idrak ettikçe, kendi varlığının en “iç” noktasında, O’nun Azamet’ini (İzar) hisseder.
3. Azaba Sebep Olan Durum: Niza (Çekişme)
Hadis-i Kudsî’nin sonundaki tehdit (“Kim bu iki şeyde benimle niza ederse ona azap veririm”) meselenin esasını teşkil eder.
Niza (Çekişme) Nedir?
Bu, mahlukun (yaratılmışın), Hâlık’a (Yaratan’a) ait olan bu sıfatları sahiplenmeye kalkmasıdır. Bu, varoluşsal bir suç ve en büyük günahtır (Şirk).
* Kibriya’da Niza (Kibir):
Bu, insanın zahirî (dış) alemde büyüklük taslamasıdır. Kendini büyük görmek, başkalarını küçük görmek, makamıyla, malıyla, gücüyle gururlanmaktır. Bu, Allah’ın “Rida”sını (dış örtüsünü) çalmaya, O’nun sultanlığının alametini giymeye kalkmaktır. Firavun’un enaniyetini (benliğini) ilahlaştırması bunun zirvesidir.
* Azamet’te Niza (Enaniyet ve İzzet Taslama):
Bu, insanın batınî (derûnî) alemde kendini müstağni (muhtaç olmayan) görmesidir. Kendi aklına, gücüne, ilmine güvenmek; “Ben yaptım, ben başardım” demek; kendi nefsine bir varlık ve izzet vermektir. Bu, kulun kendi acziyetini unutup, Allah’ın “İzar”ına (iç örtüsüne) el uzatması, O’nun Zatî sıfatlarına ortak çıkmaya çalışmasıdır.
Azabın Sebebi Nedir?
İnsanın yaratılış gayesi, bu sıfatları sahiplenmek (teşebbüs) değil, bu sıfatların tecellilerine ayna olmak (tefekkür) ve O’nu tesbih etmektir.
Kibir ve enaniyet, varoluşun aslına zıt bir harekettir. Azap, bu zıddiyetin zorunlu ve adil bir neticesidir. Allah’ın mülkünde O’nun sıfatlarına ortak çıkmaya çalışmak, o mülkün sahibinin gazabını celbeder.
4. Konuyla İlgili Ayetler
Kur’an-ı Kerim, Kibriya ve Azamet’in münhasıran (sadece) Allah’a ait olduğunu ve kibirlenenlerin akıbetini açıkça beyan eder:
1. Kibriya’nın Sadece Allah’a Ait Olması:
> Câsiye Suresi, 37. Ayet:
> “Göklerde ve yerde ululuk (Kibriya) O’na mahsustur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
> Haşr Suresi, 23. Ayet:
> “O, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, mülkün gerçek sahibi, kutsal (her türlü eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, güvenlik veren, gözetip koruyan, mutlak güç sahibi, düzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve büyüklükte (Kibriya) eşsiz olandır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.”
>
2. Kibir ve Azamet Taslamanın (Niza) Akıbeti (Azap):
> Nahl Suresi, 29. Ayet:
> “Öyle ise, içinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!”
> Mü’min Suresi, 35. Ayet:
> “Onlar, kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı hâlde, Allah’ın âyetleri hakkında tartışan kimselerdir. Bu, Allah katında ve iman edenler katında büyük bir nefrete sebep olur. Allah, her kibirli zorbanın kalbini işte böyle mühürler.”
> Zümer Suresi, 60. Ayet:
> “Kıyamet günü, Allah’a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenler için cehennemde bir yer mi yok?”
>
Bu ayetler ve Hadis-i Kudsî, bizlere kul olarak haddimizi bilmemizi; Kibriya ve Azamet sahibi olan Rabbimizin karşısında acziyet, fakirlik ve hiçlik ile secde etmemiz gerektiğini talim etmektedir.
Bak:
https://tesbitler.com/2019/07/28/azamet-ve-kibriya/
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
07/11/2025