İMTİHANIN HİKMETİ: BELÂDAKİ LÜTUF

İMTİHANIN HİKMETİ: BELÂDAKİ LÜTUF

(Hz. Ebû Hureyre Rivayeti ve Bakara 216. Âyet Işığında)
İnsan, hayatın cilvesine bazen güler, bazen ağlar. Gülmek nimete; ağlamak ise musibete düşer. Lâkin her ikisi de aynı elden gelir. Çünkü nimeti veren kim ise, imtihanı da gönderen O’dur.
İmtihan, rahmetin perdelenmiş hâlidir; musibet ise kemalin merdivenidir.
Bu hakikati Peygamber Efendimiz (asm) şu hadis-i şerifle açıklar:
“Şüphesiz bir kişinin Allah katında bir mevkii olur ki, kendi ameliyle oraya ulaşamaz. Bu sebeple Allah o kişiyi –o makama ulaşıncaya kadar– hoşlanmadığı şeylerle imtihan eder.”
(Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, h. no: 3741)
Demek ki bazı acılar, ilâhî bir terfidir; bazı sıkıntılar, Allah katında yükseliş vesilesidir.

1. Bela ve Musibet: Lütuf Görünümlü İmtihan

İnsan, çoğu zaman acıyı azap sanır. Hâlbuki bazen rahmet, zahmet elbisesi giyer.
Bir annenin evladını doğururken çektiği sancı nasıl bir doğumun habercisiyse, mü’minin sabırla katlandığı belâlar da manevî doğumların müjdesidir.
Cenâb-ı Hak buyurur:
“Olur ki hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırlı olur. Olur ki sevip arzu ettiğiniz bir şey sizin için şerli olur. Gerçeği Allah bilir, siz bilmezsiniz.”
(Bakara, 2/216 )
İşte bu âyet, kaderin derin hikmetini öğretir.
İnsanın dar aklı, acıyı azap sanır; oysa Hak nazarında o acı, kalbi cilalayan bir iksirdir.
Nice musibetler vardır ki kulun günahlarına kefaret olur, nice belalar vardır ki insanı cennete hazırlar.

2. Tarihten İbret: Peygamberlerin Sabrı

Tarih boyunca hiçbir peygamber sıkıntısız bir hayat sürmemiştir.
Hz. Nûh (as) 950 yıl kavminin inkârıyla mücadele etti.
Hz. İbrahim (as) ateşe atıldı.
Hz. Yakub (as) yıllarca Yusuf hasretiyle gözlerini kaybetti.
Hz. Eyyûb (as) bedenini saran hastalıklara sabırla direndi.
Hz. Muhammed (asm) hem açlıkla hem de düşmanlarla imtihan edildi.
Hepsi aynı gerçeği yaşayarak gösterdi:
Belâ, Allah’ın dostlarını terbiye etme yoludur.
Onlar musibeti değil, musibetin Sahib’ini gördüler.
Bu sebeple isyan etmediler, bilakis teslim oldular.

3. Hikmet Penceresinden Musibet

İmtihanın hikmeti, insanın kemale ermesidir.
Çünkü sıkıntı, kalpteki pası siler; nefsi kırar; kulun aczini hissettirir.
Eğer insan daima nimet içinde kalsa, şükrü unutur;
Eğer daima sıkıntı içinde kalsa, ümidi yitirir.
İşte bu dengeyi koruyan kudret, Rahman’ın hikmetidir.
Onun içindir ki;Musibet, sûreten zahmet; mânen rahmettir.
Bu cümle, sabrın sır kapısını açar.
Zira bela, mü’mini yıpratmak için değil, yükseltmek için gelir.
Bazen günahların affına, bazen derecenin artmasına, bazen de kalbin Rabbine yönelmesine vesile olur.

4. Akıl ve Kalp Arasında Bir Denge

Akıl, musibetin zahirine bakar; kalp ise batınını görür.
Akıl der ki: “Neden ben?”
Kalp der ki: “Rabbim beni unutmuyor.”
Akıl, sıkıntıyı bir eksiklik zanneder; kalp, imtihanın içindeki ilâhî hikmeti sezdiğinde huzura kavuşur.
Musibet, Allah’ın kuluna olan özel terbiyesidir.
Allah bir kulunu sevdiğinde, onu musibetlerle imtihan eder.
Bu, rahmetin acı tecellisidir.
Zira dert, duayı doğurur; dua ise kalbi Rabbine bağlar.

5. Sonuç ve Hikmetli Düşünce

Her belâ, bir imtihan mektubudur.
Her imtihan, bir tevhid dersi verir.
Kimi zaman mal, kimi zaman can, kimi zaman sevdiklerinle sınanırsın.
Ama her defasında bir sır fısıldanır:
“Ben seni olgunlaştırmak için seçtim.”
Sabır, acının ilacıdır; rıza, huzurun anahtarıdır.
Mü’min, sıkıntıya değil; sıkıntının arkasındaki hikmete bakar.
Çünkü bilir ki, Allah zulmetmez.
Kulu için yazdığı her şey, sonunda rahmete çıkar.
Allah, mü’minlerin başına bela verir; çünkü onları günahlarından temizlemek ister.

KONUYLA ALAKALI VE MÜRÂDİF ÂYETLER

• “Andolsun ki sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele.”
(Bakara, 155)
• “Allah bir kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.”
(Bakara, 286)
• “Sabredenleri elbette ecirleriyle mükâfatlandıracağız.”
(Nahl, 96)
• “Şüphesiz her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.”
(İnşirah, 6)
• “Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu verir. Ve ummadığı yerden rızıklandırır.”
(Talak, 2-3)

ÖZET

Bu hadis ve âyetler, belâ ve musibetlerin birer ceza değil, imtihan ve terfi vesilesi olduğunu bildirir.
İnsan bazen duayla, bazen sabırla, bazen de sıkıntı ile olgunlaşır.
Musibet, Allah’ın kuluna “Ben seninle meşgulüm” demesidir.
Kısacası; belâ, ilâhî terfi; sabır, kulluk imtihanının anahtarıdır.
Kimin kalbi rızaya ererse, o artık musibette bile rahmeti görebilir.

********

Kıssadan Hisse:

“Beyazıt caminin şadırvanında yan yana oturmuş abdest alan üç adam düşünün…

Ve bahçeye aniden giren ızbandut gibi bir zorba, çok güçlü, eli kolu kuvvetli bir adam, keyfi olarak üçüne de (enselerine) sert birer tokat attı…
Birinci kişi, tokadı yiyince abdeste ara verip kalktı, hayırlısıyla yediği tokat şiddetinde bir tokatla cevap verdi.
Bu Şeriattır. Hakkını istedi ve aldı.
İkincisi, tokadı yiyince şöyle bir tebessümle dönüp baktı.
Bakmasındaki maksat şu:
Cenab-ı Hak bana bir tokat göndermiş.
Acaba postacı kim?
Getiren kim?
Merak etti, ona baktı.
Bu tarikattır.

Üçüncüsü, dönüp bakmadı bile:
Kiminle gönderirse gönderir.
O’nun bileceği iştir, dedi.
Bu da hakikattir.
Soran kişinin yüzündeki tereddütün gitmediği gören Özal, bak der, başka bir açıdan izah edeyim:
Şeriatta bu senindir bu benimdir…
Tarikatta hem senindir hem benim…
Hakikatte ne senindir ne benim…”

İmanın üç farklı tezahürü.
Kaderden atılan musibet taşına maruz kalan üç farklı kişinin tavrı ve hali;
Avamın imanı – Hassın imanı
ve Hassul Hassın imanının farkı.

Veya imanın üç mertebesi;
İlmel yakin, Aynel yakin ve Hakkel yakin

Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
06/11/2025