HAYATA BAKIŞ
HAYATA BAKIŞ
(Câsiye Sûresi 24-26 Âyetleri Işığında)
İnsan, hayata nasıl bakarsa öyle yaşar; neyi görürse ona inanır, neye inanırsa onunla yön bulur. Kiminin nazarında hayat, sadece doğmakla başlar, ölmekle biter. Kiminin nazarında ise hayat, ezelî bir hikmetin parçası, ebedî bir yolculuğun kısa bir menzilidir. İşte bu iki bakış, insanlık tarihinin en köklü ayrışmasını oluşturur: Maddeye tapanın bakışı ve mana ile bakanın nazarı.
1. Hayata Hayvanî Bir Bakış
Kur’ân-ı Kerîm, Câsiye Sûresi’nin 24. âyetinde bu bâtıl nazarı şöyle beyan eder:
“Bir de şöyle demekteler: ‘Bu dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur. Ölürüz, yaşarız. Bizi öldüren ise zamandan başkası değildir.’ Halbuki onların bu konuda bir bilgileri yoktur; zannetmekten başka bir şey yaptıkları yok.”
(Câsiye, 24 – Meali)
Bu söz, Allah’ı unutan, hayatı sadece cismanî zevklerin toplamı zanneden inkârcıların sözü olmuştur. Onlar “tabiat” dedikleri meçhul bir kuvvete, “zaman” dedikleri tesadüf zincirine hayatın sahibi muamelesi yaparlar. Halbuki bu, aklın değil hevânın hükmüdür.
Onlar, mülkü görür, ama mâlikini görmezler.
Yapıyı seyreder, ama ustayı inkâr ederler.
İşte bu inkâr, insanı hayvan derekesine indirir; çünkü gayesiz bir hayat, şuurlu bir mahlûkun değil, sevkle ve hisle hareket eden bir canlının yaşayışıdır.
2. İnsana ve İslâmî Hayata Bir Bakış
İslâm, hayatı hem emanet hem imtihan olarak tarif eder.
Allah Teâlâ buyurur:
“O, hanginizin daha güzel amel edeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.”
(Mülk, 2)
Bu bakış, insana bir mesuliyet şuuru kazandırır. Hayat, başıboş bir serüven değil, ebedî bir saadetin tohumu ekilen bir tarladır.
Bir mü’min için hayat, yalnız bedenin hareketi değil; ruhun gayesi, imanın tezahürü, ibadetin nefesidir.
İman, insana hem istikamet verir hem de gayesizlikten kurtarır.
İbadet ise bu imanın fiilî tecellisidir.
Böylece mü’min, dünyayı ahiretin tarlası bilir;
Her nefeste Rabbini hatırlayıp her amelde O’nun rızasını arar.
3. Tarihten İbret: Hayatın Hikmeti
Tarihin ibretli sahifelerinde nice kavimlerin “yalnız dünya hayatı vardır” diyerek helâk oldukları anlatılır. Âd, Semûd, Firavun, Nemrud… Hepsi dünyayı “ebedî mülk” sandılar. Fakat o dünya, bir sabah ansızın onların elinden kaydı gitti.
Bâki zannettikleri servet, şan ve kudret; bir mezar taşına sığdı.
Onlar için artık ne zamandan bir yardım vardı, ne de tabiatın bir merhameti…
Çünkü zaman öldürmez; Allah öldürür.
Tabiat yaratmaz; Allah yaratır.
Câsiye Sûresi’nin 26. âyetinde Rabbimiz bu hakikati şöyle beyan eder:
“De ki: Allah sizi yaşatıyor, sonra sizi öldürecek, sonra da kendisinde şüphe olmayan Kıyamet gününde sizi bir araya getirecek. Ama insanların çoğu bilmezler.”
(Câsiye, 26)
4. Hikmetle Nazar Etmek
Hayata iman penceresinden bakan bir kimse için ölüm bile bir yokluk değil, bir geçittir.
Hayat bir sermayedir; azdır, fakat kıymetlidir. Ebedî hayatı kazandırmak için verilmiştir.
Demek ki imanlı nazar, hayata şükürle bakar;
İnkârcı nazar ise tesadüfle açıklamaya kalkar.
Biri her şeyde hikmeti görür,
Diğeri her şeyi anlamsız sanır.
5. Hayatın Gerçek Sahibi
İnsanın hayata dair en büyük yanılması, kendisini “sahip” zannetmesidir.
Hâlbuki insan, ne kendini yaratmıştır, ne de ömrünü uzatabilir.
Kur’ân şöyle buyurur:
“Allah’ın izni olmadan hiçbir kimseye ölüm yoktur. O, belirlenmiş bir vakittir.”
(Âl-i İmrân, 145)
Bu şuuru kazanan bir mü’min, artık hayata emanet nazarıyla bakar;
Her nimeti sahibine nisbet eder, her hâliyle şükreder.
6. Sonuç ve Hikmetli Düşünce
Hayata hayvanî bir bakış, anlamı öldürür,
İmanî bir bakış ise ölümü bile diriltir.
Biri hayatı yeme, içme, geçme gayesine indirir,
Diğeri hayatı bir imtihan, bir emanet, bir vazife olarak görür.
Dünya, bir yol; insan, o yolda yolcu; hedef ise ebediyettir.
O halde hakikî hayat, iman ve ibadetle geçen hayattır.
KONUYLA ALAKALI VE MÜRÂDİF ÂYETLER
• “Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.”
(Ankebût, 57)
• “Sizi boş yere yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?”
(Mü’minûn, 115)
• “Kim Rabbine mü’min olarak salih amel işlerse, artık ona ne bir korku vardır ne de bir hüzün.”
(Tâhâ, 112)
• “Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır bir takvâ ile korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölün.”
(Âl-i İmrân, 102)
• “Dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; asıl hayat ahiret yurdudur, keşke bilselerdi.”
(Ankebût, 64)
ÖZET
Câsiye Sûresi’nin 24-26. âyetleri, insanın hayat anlayışını ikiye ayırır:
Biri zamanı ilahlaştıran inkârcı nazar, diğeri Allah’a iman eden mü’min bakışı.
İnkârcı, hayatı tesadüflerin ürünü sanarak anlamı kaybeder.
Mü’min ise hayatı Allah’ın emaneti bilip, iman ve ibadetle değerlendirir.
Gerçek hayat, ölümsüzlük arayışında değil, ebedî hayatı kazanacak imanda gizlidir.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
06/11/2025