BİR DELİ YETER: AKL-I MELEKÛTİYİ KAYBEDENLERİN DÜNYASI
BİR DELİ YETER: AKL-I MELEKÛTİYİ KAYBEDENLERİN DÜNYASI
Tarihin sayfalarını çeviren el, çoğu zaman bir deli parmağı olmuştur.
Bir mecnunun bir tuşla bastığı düğme, bir dünyanın sonu olmuştur.
Bir kurşunla başlayan savaş, milyonların mezar taşına dönüşmüştür.
Bir “karar” adı verilen cinnetle, şehirler küle dönmüştür.
Evet, dünyayı yıkmak için bir deli yeter…
Daha önce böyle bir yazı kaleme almıştım.[1]
Çünkü delilik, aklın kaybı değil; aklın şeytanın eline geçmesidir.
Dünya, bir imtihan meydanıdır; insan da o meydanın merkezinde bir mikyastır.
Kur’ân “إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ” (Asr, 2) buyurur — insan gerçekten ziyandadır.
Zira eline verilen kudreti, şerre sarf eder; imar için verilen aklı, tahribe kullanır.
Bir deli, bir manyak, bir mecnun…
Eğer ene’sini (benliğini) ilahlaştırırsa, Firavunlaşır.
Eğer hırsını adaletin önüne geçirirse, Nemrutlaşır.
Eğer makamını kudsiyetle karıştırırsa, Deccal’in yoluna girer.
Bütün zamanların belaları, bir “büyük deliliğin” türevleridir.
Bir zamanlar bir Sırp askeri, bir kurşun sıktı — kıtalar karardı.
Bir gün bir diktatör “Alman ırkı üstün” dedi — insanlık karardı.
Bir sabah Hiroşima’da bir pilot düğmeye bastı — güneş karardı.
Şimdi bir adam çıkmış, “Dünyayı yüz elli defa havaya uçuracak kadar silahımız var” diyor.
Trump bu, belli olmaz!
Bu söz, sadece nükleer başlıklı bir tehdit değil; aynı zamanda akl-ı beşerin iflas belgesidir.
Evet, bu devirde delilik diplomalıdır, cinnet protokollüdür, mecnunluk resmîdir.
İnsanlık, ilimle kudret kazandı; fakat hikmetsiz kaldı.
İman olmadan akıl, cehennemin yolunu aydınlatan bir meşaledir.
Vicdan olmadan ilim, şeytanın elinde kılıç gibidir.
Eğer akıl, kalbin hizmetine girmezse, şeytanın aleti olur.
Bugün o hâl tam da budur:
Atom, bir nimet iken; ene’nin elinde bir lanet oldu.
Kudret, bir emanet iken; ihtirasın elinde bir tahrip âleti oldu.
Trump, Putin, Xi, Zelenski…
Hepsi aynı satranç tahtasının taşlarıdır.
Kimi beyaz oynar, kimi siyah; ama hepsi aynı masanın oyunudur.
Zira perde arkasında menfaatin ilahı oturur.
Birileri yaşamak için öldürür, kazanmak için yıkar, barış demek için bomba atar.
Bu çağda akıl, vicdanını kaybettiği için delilik sistemleşti.
Savaş artık bir cinnet değil, bir sanayi koludur.
Ve o cinnet, “ilerleme” diye alkışlanmaktadır.
Ey insan!
Kainatın nizamı senin vicdanına bağlıdır.
Bir kalp bozulsa, bir dünya sarsılır.
Bir akıl delirse, bir millet mahvolur.
Bir lider azsa, bir çağ kararır.
Kur’ân “وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ” (Tekvîr, 5) buyurur — vahşiler bir araya toplandığında…
İşte bugün o âyetin manası, nükleer düğmelerin başında bekleyen ellerde tecelli ediyor.
Delilik bir kişide zuhur eder, ama sonuç bütün insanlığı yakar.
Kıyamet, sadece semadan değil; insanın kendi elinden kopacaktır.
Sonuç:
İnsanoğlu, kendini bilmezse Rabbini de bilmez.
Rabbini bilmeyen, kudretini kudsiyet sanır.
O vakit bir delilik, bir kıyamete bedel olur.
Bir deli yeter…
Ama bir “hakîm” de yeter — hikmetiyle, merhametiyle, imanı ve aklıyla.
Dünya, mecnunların değil; melekûtî akla sahip olanların omuzunda durur.
Yoksa o akıl çekilirse, kıyamet sadece semadan değil; insanın kalbinden kopar.
ÖZET:
Bu makale, “Bir deli dünyayı yıkmaya yeter” hakikatinden hareketle; modern çağın güç, silah, ve menfaat hırsının insanlığı nasıl cinnet eşiğine getirdiğini ele alır.
Tarihten misallerle, günümüz liderlerinin nükleer tehditleri, aklın hikmetsiz kaldığında şeytanî bir kuvvete dönüştüğünü gösterir.
İman ve hikmetin insanı aklın ifsadından koruyan yegâne siper olduğu bir hakikattir.
Neticede, dünyayı yıkacak bir deli kadar, onu kurtaracak bir hakîm de yeter denilerek; insanın kendi derûnî ıslahına çağrı yapılır.
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
03/11/2025