İNSANI BOŞ VE DOLU KILAN SEBEPLER VE BUNLARIN NETİCESİ.

İNSANI BOŞ VE DOLU KILAN SEBEPLER VE BUNLARIN NETİCESİ.


İnsan, varoluşu gereği hem maddi hem de manevi bir yolculuğun yolcusu olan eşsiz bir varlıktır. Onu değerli kılan, hayatına anlam katan unsurlar olduğu gibi, onu içi boş bir kabuğa dönüştüren sebepler de mevcuttur. Bu makalede, insanı “dolu” veya “boş” kılan sebepleri hikmetli, ibretli ve düşündürücü bir bakış açısıyla ele alacak, bu sebeplerin neticelerini derinlemesine inceleyeceğiz.

İnsanı Dolu Kılan Sebepler
İnsanı dolu kılan, özünü zenginleştiren unsurlar, onun hem bireysel hem de toplumsal hayatında anlam bulmasını sağlar. Bu unsurlar, insanın yaratılış gayesine uygun bir yaşam sürmesine vesile olur.

İman ve Amaç Bilinci
İnsan, yaratılışının bir tesadüf olmadığını idrak ettiğinde ve kendisini Yaratan’ın bir emanetçisi olarak gördüğünde, hayatı anlam kazanır. İman, insanın ruhunu besleyen bir kaynaktır. Kur’an-ı Kerim’de, “İman edenler ve salih amel işleyenler için güzel bir gelecek vardır” (Bakara, 2:25) ayeti, insanın doluluğunun iman ve güzel işlerle şekillendiğini vurgular.
Hikmet: İman, bir ağacın kökü gibidir; kök sağlam olduğunda, dallar meyve verir. Amaç bilinci ise, insanı bir yaprak misali rüzgârın önünde savrulmaktan korur.
İlim ve Hikmet Arayışı
İnsan, öğrenme ve anlama kabiliyetiyle donatılmıştır. İlim, insanı boşluktan kurtarır ve ona bir ufuk çizer. Ancak ilim, hikmetle birleştiğinde gerçek değerini bulur. Hikmet, ilmi hayra yönlendiren bir pusuladır.
İbret: Hz. Ali’nin, “İlimsiz bir akıl, kanatsız bir kuş gibidir” sözü, ilmin insanı nasıl uçurabileceğini bize hatırlatır. İlim öğrenmeyen bir insan, bir kütüphanede tozlu raflara terk edilmiş bir kitap gibidir.
Erdemli Davranışlar ve İyilik
İnsan, başkalarına faydalı oldukça kendi varlığını anlamlandırır. İyilik, insanın ruhunu dolduran bir hazinedir. Bir yetimin başını okşamak, bir fakire el uzatmak, bir gönlü hoş etmek, insanı boşluktan uzaklaştırır.
Düşündürücü: Bir damla su, bir çiçeği canlandırabilir; bir tebessüm ise bir insanın hayatını değiştirebilir. İyilik, insanın içindeki boşluğu dolduran bir nefestir.
İnsanı Boş Kılan Sebepler
İnsanı boş kılan sebepler, onun yaratılış gayesinden uzaklaşmasına ve ruhsal bir çöküntüye sürüklenmesine yol açar. Bu sebepler, genellikle insanın kendi tercihlerinin bir sonucudur.

Amaçsızlık ve Anlamsızlık
İnsan, hayatının bir amaca hizmet etmediğini düşündüğünde, içi boş bir kabuğa dönüşür. Modern dünyanın dayattığı tüketim kültürü, insanı bir makine gibi yaşamaya mahkûm eder. Bu durum, ruhsal bir boşluk doğurur.
Hikmet: Bir gemi, rotasız kaldığında dalgalara teslim olur. İnsan da amaçsız kaldığında, hayatın fırtınalarında kaybolur.
Bencillik ve Hırs
İnsan, yalnızca kendi çıkarlarını düşündüğünde ve hırslarının esiri olduğunda, ruhsal bir çölde kaybolur. Bencillik, insanın içini kemiren bir hastalıktır. Hırs ise, bir bataklık gibidir; içine çekildikçe daha fazla batarsınız.
İbret: Tarih, hırslarının kurbanı olan nice kralların, hükümdarların hikâyeleriyle doludur. Firavun, Karun gibi isimler, bencilliğin ve hırsın insanı nasıl boşluğa sürüklediğinin açık birer örneğidir.
Nankörlük ve Şükürsüzlük
İnsan, elindeki nimetlerin kıymetini bilmediğinde, ruhu bir doyumsuzluk girdabına kapılır. Şükürsüzlük, insanı boşluğa mahkûm eder. Oysa şükür, insanın ruhunu zenginleştiren bir iksirdir.
Düşündürücü: Bir bardak su, çöldeki bir yolcu için bir hazineyken, bir sarayda yaşayan biri için sıradan bir nesne olabilir. Nankörlük, insanın gözlerini kör eder; şükür ise gönülleri aydınlatır.
Bunların Neticesi
İnsanı dolu veya boş kılan sebepler, hem bu dünyada hem de ahiret hayatında farklı neticeler doğurur. Bu neticeler, insanın tercihlerinin bir aynasıdır.

Dolu Bir İnsanın Neticesi:
Dolu bir insan, hem kendisiyle hem de çevresiyle barışık bir hayat sürer. İman, ilim ve erdem, onun ruhunu bir bahar bahçesine çevirir. Toplumda iz bırakan, hayırla anılan bir birey olur. Ahiret hayatında ise, “Onlar, cennetlerde ağırlanırlar” (Âl-i İmrân, 3:15) müjdesine nail olur.
Hikmet: Dolu bir insan, bir mum gibidir; hem kendini aydınlatır hem de çevresine ışık saçar.
Boş Bir İnsanın Neticesi:
Boş bir insan, hayatı boyunca bir tatminsizlik ve huzursuzluk içinde yaşar. Amaçsızlık, bencillik ve nankörlük, onun ruhunu bir karanlığa hapseder. Toplumda unutulur, iz bırakmaz. Ahiret hayatında ise, “Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, ona dar bir geçim vardır” (Tâ-Hâ, 20:124) uyarısı onun için bir gerçeklik olur.
İbret: Boş bir insan, içi boş bir testi gibidir; ne kendi susuzluğunu giderir ne de başkasına bir fayda sağlar.
Son Söz: Tercih Bizim Ellerimizde
İnsan, bir yol ayrımında duran bir yolcu gibidir. Bir yol, onu doluluğa ve huzura götürürken; diğer yol, boşluğa ve karanlığa sürükler. Bu yol ayrımında, tercih tamamen insana aittir. Unutmayalım ki, her bir tercih, bir tohumdur; ektiğimiz tohumlar, yarın karşımıza bir bahçe ya da bir dikenlik olarak çıkacaktır.

Düşündürücü: Bir an için gözlerimizi kapatalım ve kendimize soralım: “Ben, dolu bir insan mıyım, yoksa boş bir kabuk mu?” Cevap, sadece bizim ellerimizde değil, aynı zamanda gönlümüzde saklıdır.

Bu makale, insanı derin bir tefekküre davet etmek için kaleme alınmıştır. Hayat, bir anlık gafletin değil, bir ömürlük bilincin eseridir. Öyleyse, dolu bir insan olmak için bugün bir adım atalım; çünkü yarın, bugünün aynasıdır.




İNSAN LEYLA, DÜNYA VE FANİ İÇİN YANARSA KÜL OLUR. ALLAH İÇİN, AHİRET VE BAKİ İÇİN YANARSA KUL OLUR.

İNSAN LEYLA, DÜNYA VE FANİ İÇİN YANARSA KÜL OLUR. ALLAH İÇİN, AHİRET VE BAKİ İÇİN YANARSA KUL OLUR.


Tıpkı odun gibi, bir yanı kül olurken, diğer yanı Nur ve ışık olmaktadır.

Yanışın Mahiyeti: Kül mü, Kul mu?

İnsan, yaratılışı gereği bir şeye bağlanmadan, bir hedefe yönelmeden yaşayamaz. Kimi servetin, kimi şöhretin, kimi makamın, kimi de bir insanın peşinde yanar. Kimisi de Allah için yanar. İşte, insanın ne için yandığı onun sonunu belirler: Kül mü olur, kul mu?

Dünya İçin Yanan, Kül Olur

Dünya, geçici bir duraktır. İçindeki nimetler ve lezzetler ancak belirli bir süre için insana tahsis edilmiştir. Fani olana aşkla bağlanan, aslında bir seraba koşar. Leyla için yanan Mecnun misali, ne kadar uğraşırsa uğraşsın sonunda eli boş kalır. Dünya sevgisi, insanın kalbini öyle sarar ki, hakikati göremez hale gelir. Mal, mülk, şöhret, makam gibi şeyler için yananlar, sonunda ruhen ve bedenen tükenirler. Onların yanışı, bir mumun aleve teslim olup kül olması gibidir.

Tarihe baktığımızda nice zenginler, nice hükümdarlar, nice şöhret sahipleri, sahip olduklarıyla mutmain olamamış, daha fazlasını isterken ömürlerini heba etmişlerdir. Firavun, Nemrut, Karun… Hepsi dünya için yandı, ama sonunda külden başka bir şey olamadılar. Çünkü faniyi amaç edinen, fanilikle yok olur.

Allah İçin Yanan, Kul Olur

Öte yandan, Rabbine yönelen, dünya nimetlerini birer vasıta olarak gören kişi, yanışını anlamlandırır. O artık kül olmak için değil, kul olmak için yanar. Aşkını, şevkini ve enerjisini ebedi olan için harcar. Ahireti merkeze alır ve dünya imtihanlarını sabır ve şükürle karşılar. İşte bu kişi, yanarken tükenmez; aksine olgunlaşır, arınır ve gerçek huzura erişir.

Mevlana’nın pervane metaforu burada ne kadar hikmetlidir! Pervane, ışığa aşkla yönelir ve sonunda ateşte yanar. Ancak bu yanış yok olmak için değil, hakikati bulmak içindir. İnsan da, fani aşkların peşinde yanıp kül olacağına, ebedi hakikatin ateşinde yanarak gerçek bir kul olmalıdır.

Yanışını Seç!

Her insan bir ateşle sınanır. Kimi dünyevi arzuların peşinde yanar ve sonunda pişmanlık içinde yok olur. Kimi de hakikatin nurunda yanarak kulluğunu idrak eder ve ebedi saadete kavuşur.

Öyleyse kendimize şu soruyu soralım: Biz ne için yanıyoruz? Kül mü olacağız, kul mu?

@@@@@@@

Tıpkı huzur ve huzuru bulmak için çabalayan kral gibi

huzuru arayan krala huzurlu birinin gömleğini giymesi tavsiye edilir.adamlari arastirip bulur ancak adam ciplaktir