HERŞEY DE BİR HİKMET VAR. BİR YAPRAK BİLE BİR KADERLE DÜŞERSE….

HERŞEY DE BİR HİKMET VAR. BİR YAPRAK BİLE BİR KADERLE DÜŞERSE…[1]


Her Şeyde Bir Hikmet Var: Bir Yaprak Bile Kaderle Düşer

Evrenin en küçük detayından en büyük düzenine kadar her şey bir nizam ve ölçü içinde hareket eder. Bunu görebilmek için kainata dikkatle bakmak yeterlidir. Bir yaprağın düşüşünden, insanın doğumuna ve ölümüne kadar her olay, tesadüflerden uzak, büyük bir hikmetle şekillenir.

Bir sonbahar sabahı, ağaçtan kopup süzülerek yere düşen bir yaprağı ele alalım. Görünüşte basit bir tabiat olayı gibi görünse de, aslında içinde sayısız hikmet ve ibret barındırır. O yaprak, belli bir vakitte, belli bir yöne doğru düşer. Belki bir karıncanın yolunu kapatacak, belki toprağa karışarak yeni bir canlının besini olacak, belki de bir çocuğun eline düşüp ona hayaller kurduracaktır. Kimin aklına gelirdi ki küçücük bir yaprağın bile bu kadar anlamlı bir yolculuğu olsun?

Kaderin İncelikleri: Küçük Olaylar, Büyük Neticeler

İnsan hayatında da tıpkı yapraklar gibi büyük ve küçük olaylar vardır. Başımıza gelen her şey, Allah’ın sonsuz ilmi ve hikmetiyle takdir edilmiştir. Bazen bir aksilik gibi görünen şey, yıllar sonra büyük bir hayır ve nimet olarak karşımıza çıkar. Bir kapı kapanır, ama daha güzel bir kapı açılır.

Tarih boyunca nice olaylar vardır ki, başta felaket gibi görülmüş ama zaman içinde büyük hayırların doğmasına vesile olmuştur. Mesela, bir insanın işten çıkarılması, onu daha iyi bir fırsata götürebilir. Bir hastalık, insanı dünya meşgalesinden uzaklaştırıp, ahireti ve Allah’ı daha çok düşünmeye sevk edebilir.

Bu konuda Hz. Musa’nın (a.s.) kıssasında geçen Hızır’ın (a.s.) yaptığı işler çok ibretlidir. Gemiyi delmesi, bir çocuğu öldürmesi ve bir duvarı düzeltmesi gibi olaylar ilk bakışta yanlış gibi görünse de, hepsinin arkasında derin bir hikmet yatmaktaydı. Hz. Musa (a.s.) bu olayların hikmetini öğrenince, Allah’ın kaderinin ne kadar ince ve hassas olduğunu bir kez daha anlamış oldu.

İnsanın Teslimiyeti: Kaderde Rahmet Aramak

Bazen hayat bizi zorlar. Başımıza gelen olaylar, bize adaletsiz veya anlamsız gibi gelebilir. Fakat Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmıştır ve her şey O’nun kontrolündedir. İnsana düşen, sabır ve tevekkül ile O’na teslim olmaktır. Çünkü, “Belki hoşunuza gitmeyen şeyde sizin için bir hayır vardır, belki de sevdiğiniz şeyde sizin için bir şer vardır. Allah bilir, siz bilemezsiniz.” (Bakara, 2/216) ayeti bize her işin sonunda bir hikmet olduğunu gösterir.

Bir yaprak bile kaderle düşüyorsa, insanın hayatındaki hiçbir olay tesadüf olamaz. Her şey, Allah’ın sonsuz ilmi ve hikmetiyle şekillenmiştir. Önemli olan, ibret alarak bakabilmek, sabır ve şükürle hayata devam edebilmektir.

Son olarak, Yunus Emre’nin şu güzel sözüyle bitirelim:

“Bunca varlık var iken, gitmez gönül darlığı. Her işte bir hayır var, sabreyle ve gör bak!”

Kader konuşursa, kudreti beşer susar.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=Ph8fRfjuKMk




İNSAN OLMAK MI İNSANİYETTE KALMAK MI?

İNSAN OLMAK MI İNSANİYETTE KALMAK MI?[1]

  1. ÂDEM İNSANİYYETİN ÇEKİRDEĞİDİR. İNSAN VE İNSANİYET FARKI.


Hz. Âdem: İnsanlığın Çekirdeği ve İnsaniyetin Şahidi

Hz. Adem (a.s.), insan neslinin atası olduğu gibi, insaniyetin de çekirdeğidir. Yani sadece biyolojik olarak insanlığın başlangıcı değil, aynı zamanda insana has değerlerin, bilincin ve ruhun da ilk temsilcisidir. Ancak burada çok önemli bir ayrım yapmak gerekir: İnsan olmak ile insaniyet sahibi olmak aynı şey değildir.

İnsan, fiziki ve biyolojik yönüyle bir varlıktır; doğar, büyür ve ölür. Ancak insaniyet, ruhun kemale ermesiyle, ahlakın ve bilincin olgunlaşmasıyla ortaya çıkan bir haldir. Hz. Adem hem insan hem de insaniyetin bir timsalidir; fakat insanlık tarihi göstermiştir ki, her insan insaniyet sahibi değildir. İşte bu ayrım, insanlığın en büyük imtihanlarından biridir.

İnsan Olmak Yetmez, İnsaniyet Gerek

Kur’an-ı Kerim’de Hz. Adem’in yaratılışı ve meleklerin ona secde etmesi anlatılırken, insanoğlunun yeryüzündeki konumu vurgulanır: “Biz insanı en güzel surette yarattık.” (Tin, 95/4) Ancak hemen ardından gelen ayette şu uyarı yapılır: “Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik.” (Tin, 95/5)

Bu ayetler, insanın iki yönlü bir varlık olduğunu gösterir:

1. En güzel şekilde yaratılan, üstün kabiliyetlere sahip bir varlık.

2. Bu kabiliyetleri yanlış kullanarak aşağıların aşağısına düşebilecek bir varlık.

Hz. Adem’in kıssasında iblisin isyanı, insaniyet ile insan olmanın farkını gözler önüne serer. Şeytan, Adem’i küçümsedi ve kendisini ondan üstün gördü. Oysa Adem, Allah’tan gelen emanetleri taşıyan, ruhunu terbiye eden bir varlıktı. İşte insaniyet burada devreye girer:

İnsaniyet, insanın sadece akıl sahibi olması değil, aklını hakikati bulmak için kullanmasıdır.

İnsaniyet, yalnızca yaşamak değil, yaşamayı anlamlandırmaktır.

İnsaniyet, kendi nefsinin peşine düşmek değil, nefsini terbiye etmektir.

İnsaniyetin Kaybı: Adem’den Nemrut’a, Firavun’dan Günümüze

Hz. Adem’den sonra gelen nesiller, insaniyetin zirvesine de çıkabildi, insaniyetsizliğin bataklığına da saplanabildi. Tarih boyunca insan suretinde olup insaniyetini kaybetmiş sayısız örnek görüyoruz:

Nemrut, Allah’a meydan okuyacak kadar kibirlenmiş, insanlıktan çıkmıştı.

Firavun, kendi halkına zulmederek, zulmü normalleştirmişti.

Ebu Cehil, hakikati bile bile inkar ederek, insanı insan yapan en temel özelliği, doğruluğu terk etmişti.

Bu isimler, insan olmalarına rağmen insaniyetlerini kaybettikleri için kötü hatırlanıyorlar. Ancak insaniyetin timsali olan peygamberler ve veliler, isimleriyle değil, temsil ettikleri erdemlerle anılıyorlar.

İnsanlık Teknolojide İlerledi, Peki Ya İnsaniyet?

Günümüzde insanlık bilimde, teknolojide ve sanayide büyük ilerlemeler kaydetti. Ancak insaniyet konusunda aynı ilerleme var mı?

Bir insan, Mars’a gidebilecek teknolojiye sahip olabilir ama eğer komşusuna yardım etmiyorsa, insaniyet noktasında gelişmemiştir.

Milyarlarca dolarlık ekonomi yönetebilir ama vicdanını kaybetmişse, insan suretinde bir makine gibidir.

Akademik olarak en üst seviyede olabilir ama hakkı ve adaleti gözetmiyorsa, sadece bilgi yığını taşıyan bir bedenden ibarettir.

Bu yüzden, Hz. Adem’in sadece fiziksel olarak insanlığın atası olduğunu düşünmek eksik olur. O, aynı zamanda insaniyetin de çekirdeğidir. Çünkü o, hatasını kabul edip tövbe eden ilk insandır. Onu üstün kılan, hatasızlığı değil, hatasını fark edip Allah’a yönelmesidir.

Sonuç: Hz. Adem’in İzinden Gitmek

Bugün her insan, Hz. Adem’in bir evladı olarak dünyaya gelir ama insaniyet noktasında nereye varacağı kendi seçimlerine bağlıdır. İnsanlık, doğuştan gelen bir mirastır; fakat insaniyet, çabayla elde edilen bir meziyettir.

Şu soruyu kendimize sormalıyız: “Sadece insan olarak mı yaşayıp gideceğiz, yoksa insaniyetimizi inşa edip hakkı ve adaleti mi savunacağız?”

Hakikati arayan, nefsini terbiye eden ve insaniyetiyle yükselenlerden olabilmek dileğiyle…

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=uqiPvlGr4Yg