Bediüzzaman’a göre Risale-i Nur Külliyatı’nda bidat konusu ile ilgili ne gibi tarif ve ölçü verilmektedir?

Bediüzzaman’a göre Risale-i Nur Külliyatı’nda bidat konusu ile ilgili ne gibi tarif ve ölçü verilmektedir?


Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı’nda bidat konusuna büyük önem atfetmiş ve bu konuda İslam’ın safiyetini koruma açısından önemli ölçüler sunmuştur. Bidat, dinde olmayan bir şeyin sonradan eklenmesi ve dinin aslındanmış gibi sunulması anlamına gelir. Bediüzzaman, bidatları İslam’ın ruhuna zarar veren bir hastalık olarak görmüş ve bunlardan sakınılmasını öğütlemiştir. Risale-i Nur Külliyatı’nda bidatla ilgili şu temel ölçü ve tariflere yer verilir:

1. Bidatın Tanımı ve Tehlikesi

Bediüzzaman, bidatı dinin aslında bulunmayan yenilikler olarak tanımlar. Bidatlar, ibadet ve itikatta dinin temel kaynaklarına (Kur’an ve sünnet) uygun olmayan yeniliklerdir.

Bidatların dinin özüne zarar verdiğini, safiyetini bozduğunu ve toplumda dini yozlaşmaya yol açtığını ifade eder.

Bidatların özellikle İslam’ın ihya ve tecdid hareketlerine zarar verdiğini belirtir.

Örnek: “Bidalar, sünnet-i seniyyenin zıddı olan sapmalardır ve İslam’ın ruhani hayatını karartan perdeler gibidir.”

2. Sünnet-i Seniyyenin Önemi

Risale-i Nur’da sünnet-i seniyye, bidatlara karşı en güçlü kalkan olarak tarif edilir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hayat tarzı, ahlakı ve uygulamaları, dinin değişmez temelini oluşturur.

Müslümanlar, ibadet ve muamelatlarını sünnete uygun şekilde sürdürdüklerinde bidatlardan korunurlar.

Alıntı: “Ehl-i bid’aya karşı en kuvvetli silah, sünnet-i seniyyeye ittibadır.”

3. Bidatın Türleri

Hakiki Bidat: Dinin temel esaslarına aykırı olan, açık şekilde yanlış ve batıl olan bidatlardır.

Adat-ı Hasene (Güzel Adetler): Dine aykırı olmayan, dünya işleriyle ilgili yeniliklerdir. Bu tür yeniliklerin dini boyutu olmadığından bidat kapsamına girmez. Örneğin, teknolojik yenilikler gibi.

Not: Bediüzzaman, dini hassasiyetle ibadette bidata yaklaşılmaması gerektiğini vurgularken, teknolojik ve dünyevi yeniliklerin makul olduğunu belirtir.

4. Bidat ve Tecdid Arasındaki Fark

Tecdid, İslam’ın özünü koruyarak, onu çağın şartlarına uygun bir şekilde yeniden ihya etmeyi ifade eder. Tecdid hareketleri, İslam’ın safiyetini korur ve mücedditler tarafından gerçekleştirilir.

Bidat ise dinin aslını değiştirme ve özüne zarar verme amacını taşır. Bu nedenle Bediüzzaman, bidatla tecdidi net bir şekilde ayırır.

Örnek: “Tecdid, İslam’ın aslına dönmeyi ifade ederken, bidat İslam’ın aslını bozan bir tehlikedir.”

5. Bidatlara Karşı Mücadele

Bidatlarla mücadele için yapılması gereken en önemli şey, İslam’ın asli kaynaklarına sarılmak, Kur’an ve sünneti merkeze almaktır.

Bediüzzaman, bidatlara karşı mücadelenin bir nevi iman hizmeti olduğunu ifade eder ve Risale-i Nur’un bu mücadelede önemli bir vazife gördüğünü belirtir.

Alıntı: “Risale-i Nur, asrın ihtiyaçlarına uygun şekilde sünnet-i seniyyeyi ihya ederek bidatların karşısında set çeker.”

6. Zararlı Bidatların Sonuçları

Bidatlar, ümmetin birlik ve beraberliğini zedeler.

Dini yozlaşmaya neden olur ve bidatların yaygınlaşması Allah’ın rızasını kaybetmeye yol açabilir.

Peygamber Efendimizin hadislerinde bidatların cehenneme götüren yollar olarak nitelendirildiği vurgulanır.

Sonuç

Bediüzzaman Said Nursi’ye göre bidatlardan uzak durmak, sünnet-i seniyyeye sımsıkı sarılmakla mümkündür. Risale-i Nur Külliyatı, bu konuda Müslümanlara rehberlik ederek, iman ve ibadette bidatlardan sakınma noktasında ölçüler sunar. Bediüzzaman, İslam’ın safiyetini bozan bu tür yanlışlara karşı iman hakikatlerinin tecdidi ve sünnetin ihyası ile mücadele edilmesi gere




ABD derin devleti ve faaliyetleri.

ABD derin devleti ve faaliyetleri.


ABD derin devleti, genellikle hükümetin resmi yapılarının dışında ve halka açık olmayan gizli bir güç ağı olarak tanımlanır. Bu terim, özellikle ABD’nin iç ve dış politikalarını etkileyen gizli, örgütsel ya da kurumsal bir yapıya işaret eder. Ancak bu kavram, zaman zaman devlet içinde güçlü bürokratik ve kurumsal aktörlerin, demokratik süreçlerin ötesinde politika üzerinde etkili olduğu iddialarıyla gündeme gelmiştir.

ABD Derin Devleti: Tanım ve Anlam

1. Tanım:

Derin devlet, genellikle demokratik yollarla seçilen hükümetten bağımsız veya ona paralel çalışan, gizli, güçlü ve etkili gruplar veya kurumlardan oluştuğu iddia edilen bir yapıdır.

ABD bağlamında, bu kavram genellikle istihbarat teşkilatları (CIA, NSA, FBI), ordu, büyük iş dünyası, medya ve lobi grupları gibi güç odaklarıyla ilişkilendirilir.

2. Hedefler:

Devletin uzun vadeli çıkarlarını korumak.

Küresel düzeni şekillendirmek ve ABD’nin hegemonyasını sürdürmek.

Resmi hükümet politikalarının ötesinde stratejik çıkarları gözetmek.

Derin Devlet Faaliyetleri İddiaları

ABD derin devletinin varlığına ilişkin teoriler, aşağıdaki alanlarda etkili olduğu iddialarını içerir:

1. Dış Politika ve Müdahaleler

ABD’nin dış politikasında gizli operasyonlar, rejim değişiklikleri ve askeri müdahaleler sıklıkla derin devletle ilişkilendirilir.

CIA’nın Soğuk Savaş dönemindeki faaliyetleri, örneğin 1953 İran darbesi (Operasyon Ajax), Şili’de Salvador Allende’nin devrilmesi ve Nikaragua’daki Contra operasyonları, derin devletin etkisine örnek olarak gösterilir.

Küresel enerji ve stratejik kaynaklar üzerindeki kontrol çabaları da bu kapsamda değerlendirilir.

2. İç Politika ve Baskılar

İç siyasette, kritik olayların (ör. John F. Kennedy suikastı, 9/11 saldırıları) derin devlet unsurları tarafından etkilenmiş olabileceği öne sürülür.

Bazı teoriler, ulusal güvenlik adına özgürlüklerin kısıtlanması, gözetim politikaları ve medya manipülasyonu gibi faaliyetleri de derin devletin etkisine bağlar.

3. Ekonomik ve Finansal Güç

ABD ekonomisini kontrol eden büyük bankalar, finansal kuruluşlar ve şirketler de derin devletin bir parçası olarak görülür.

Federal Rezerv Sistemi gibi yapılar ve büyük ekonomik krizlerin yönetimi, bu kapsamda analiz edilir.

4. İstihbarat ve Gözetim Faaliyetleri

NSA’nın geniş çaplı gözetim programları ve Amerikan vatandaşlarının izlenmesi, derin devletin bireysel hak ve özgürlükleri tehdit ettiği iddialarına örnek olarak gösterilir.

Edward Snowden’ın 2013’te ifşa ettiği PRISM programı gibi projeler, derin devletin gözetim gücüne işaret eden örneklerdir.

Derin Devletin Temel Unsurları

ABD derin devletiyle ilişkilendirilen kurumlar ve aktörler şunlardır:

1. İstihbarat Teşkilatları: CIA, FBI, NSA gibi kurumların, özellikle Soğuk Savaş döneminde ve sonrasında küresel operasyonları şekillendirdiği iddia edilir.

2. Askeri-Endüstriyel Kompleks: Savunma sanayisi şirketleri (ör. Lockheed Martin, Raytheon) ve Pentagon, ABD’nin savaş ekonomisinde belirleyici bir rol oynar.

3. Lobicilik Grupları: Özellikle İsrail lobisi (AIPAC), enerji şirketleri ve büyük ilaç şirketleri, politikaların şekillenmesinde etkili görülür.

4. Finansal Kurumlar ve Medya: Büyük bankalar, Wall Street ve medya organlarının, kamuoyu algısını yönlendirmede ve politika oluşturulmasında kritik bir rol oynadığı düşünülür.

Derin Devletin Eleştirileri

1. Demokratik Süreçlere Müdahale: Demokratik yollarla seçilen hükümetlerin iradesini hiçe saydığı iddia edilir.

2. Küresel Güç Mücadelesi: ABD’nin diğer ülkelerdeki karışıklıkları artırarak kendi çıkarlarını koruma politikası eleştirilir.

3. Şeffaflık Eksikliği: Derin devlet, faaliyetlerini halka ve yöneticilere açıklamaktan kaçınmakla suçlanır.

Komplo Teorileri ve Gerçeklik

Tarihsel olaylar ve belgeler, devlet kurumlarının zaman zaman hükümetin kontrolü dışında hareket edebildiğine dair örnekler sunmaktadır.

Sonuç:
ABD derin devleti, resmi devletin ötesinde bir güç ağı olarak algılanır. Bu yapı, iç ve dış politikaları etkilediği iddia edilen istihbarat teşkilatları, askeri-endüstriyel kompleks ve finansal aktörler gibi unsurlardan oluşur. Ancak bu kavramın doğruluğu ve kapsamı, somut kanıtların eksikliği nedeniyle tartışmalı kalmaya devam etmektedir.

@@@@@@

ABD de derin devleti temsil edip faaliyet gösteren Biden gibi Şahsiyetler ve bilinen kimler ve temsilcileri hangileridir?
ABD’de derin devleti temsil ettiği iddia edilen şahsiyetler, genellikle kamuoyunda büyük siyasi, ekonomik veya askeri güce sahip olan kişilerle ilişkilendirilir. Bu şahıslar arasında başkanlar, istihbarat teşkilatlarının yöneticileri, büyük şirketlerin CEO’ları ve finans dünyasının önde gelen isimleri yer alabilir. Ancak bu tür iddialar genellikle komplo teorisi düzeyindedir ve somut kanıtlara dayandırılması zordur. Aşağıda, derin devletle ilişkilendirilen bazı kişiler ve gruplar açıklanmıştır.

1. Başkanlar ve Siyasi Liderler

Bazı ABD başkanlarının veya yüksek düzeyli politikacıların derin devletin etkisi altında olduğu veya doğrudan onun temsilcisi olarak hareket ettiği iddia edilmiştir:

Joe Biden: Biden’ın uzun siyasi kariyeri, özellikle ABD’nin dış politikadaki müdahaleci tutumunu desteklemesi ve büyük finansal kurumlarla ilişkileri nedeniyle bazı çevrelerce derin devletle bağlantılı olarak değerlendirilmiştir.

George H. W. Bush: Eski CIA Direktörü olması ve ABD’nin küresel müdahaleci politikalarını desteklemesi, Bush’un derin devletle bağlantılı olduğu iddialarını güçlendirmiştir.

Barack Obama: Obama’nın küreselci politikaları ve ulusal güvenlik politikalarındaki uzlaşmacı yaklaşımı, derin devletin çıkarlarına hizmet ettiği şeklinde yorumlanmıştır.

Donald Trump: Trump, seçim kampanyasında derin devletle mücadele edeceğini iddia etmiştir. Ancak başkanlığı sırasında özellikle istihbarat teşkilatlarıyla yaşadığı çekişmeler, onun da derin devletin etkisi altında olduğu veya onunla mücadele ettiği tartışmalarına yol açmıştır.

2. İstihbarat ve Askeri Figürler

ABD derin devletiyle en sık ilişkilendirilen kurumlar arasında CIA, FBI, NSA ve Pentagon gelir. Bu kurumların liderleri, gizli operasyonlar ve müdahaleler nedeniyle eleştirilmiştir:

John Brennan: Eski CIA Direktörü olan Brennan, özellikle Obama döneminde Orta Doğu’daki drone saldırıları ve rejim değişikliği operasyonları nedeniyle derin devletle ilişkilendirilmiştir.

James Clapper: Eski Ulusal İstihbarat Direktörü, NSA’nın gözetim programlarını savunması ve küresel istihbarat faaliyetleriyle dikkat çekmiştir.

Dick Cheney: Eski Başkan Yardımcısı ve savunma sanayiyle yakın bağları nedeniyle derin devletin çıkarlarını temsil ettiği iddia edilmiştir.

Donald Rumsfeld: Savunma Bakanı olarak Irak Savaşı’nı yöneten Rumsfeld, askeri-endüstriyel kompleksi temsil eden figürlerden biri olarak değerlendirilir.

3. Ekonomik ve Finansal Temsilciler

Büyük finansal kurumların ve şirketlerin liderleri, ABD derin devletinin ekonomik çıkarlarını temsil eden figürler olarak görülür:

Alan Greenspan ve Jerome Powell: Federal Rezerv Başkanları, ABD ekonomisini kontrol eden finansal politikaları nedeniyle derin devletle ilişkilendirilmiştir.

Jeff Bezos: Amazon’un kurucusu ve Washington Post’un sahibi olan Bezos, hem teknoloji hem de medya alanında büyük bir güce sahiptir ve derin devletin medya üzerindeki etkisini temsil ettiği iddia edilmiştir.

Elon Musk: Teknoloji ve savunma sanayiindeki (ör. SpaceX, Tesla) yatırımları nedeniyle ABD’nin küresel stratejik çıkarlarına hizmet ettiği ileri sürülmüştür.

George Soros: Küresel düzeydeki fonları ve siyasi aktivizmi nedeniyle derin devletin “küreselci kanadını” temsil ettiği iddiaları sıkça dile getirilmiştir.

4. Medya ve Düşünce Kuruluşları

Medya ve düşünce kuruluşları, kamuoyu algısını yönlendirmek ve ABD politikalarını şekillendirmekle suçlanır:

CNN, Fox News ve New York Times: Bu medya kuruluşları, ABD’nin dış politika müdahalelerini destekleyen yayınları nedeniyle eleştirilmiştir.

Council on Foreign Relations (CFR): Bu düşünce kuruluşu, ABD dış politikalarını şekillendiren elitlerin buluşma noktası olarak görülmektedir.

Trilateral Commission ve Bilderberg Grubu: Bu gruplar, küresel düzeyde derin devletin politikalarını belirleyen elit toplantılar olarak anılır.

5. ABD Derin Devletini Temsil Ettiği İddia Edilen Diğer Şahsiyetler

Henry Kissinger: ABD’nin eski Dışişleri Bakanı ve uluslararası stratejist, uzun yıllardır ABD dış politikasında etkili bir figür olarak görülür.

Bill Gates: Teknoloji dünyasındaki gücü ve küresel sağlık projeleri nedeniyle derin devletle ilişkilendirilmiştir.

Zbigniew Brzezinski: Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı, ABD’nin küresel stratejik çıkarlarını savunan teorileri nedeniyle eleştirilmiştir.

Eleştiriler ve Gerçeklik Payı

Derin devletle ilişkilendirilen bu şahıslar ve kurumlar hakkındaki iddialar genellikle kesin kanıtlardan ziyade varsayımlara dayanır.

Bu kişiler ve gruplar, ABD’nin kurumsal yapısının bir parçasıdır ve politikaları doğrudan kamuoyuna yansır. Ancak bu politikaların derin devlet adına mı, yoksa ulusal çıkarlar için mi olduğu konusunda görüş birliği yoktur.

Sonuç

ABD’de derin devleti temsil ettiği iddia edilen şahıslar arasında başkanlar, istihbarat liderleri, askeri figürler, büyük finans kuruluşlarının yöneticileri ve medya sahipleri sayılabilir.

 

 




ALLAH HAYATI YARATTI İMTİHAN İÇİN

ALLAH HAYATI YARATTI İMTİHAN İÇİN[1]

 

Kuran-ı Kerim’de Hayat hakikati ile ilgili gerçekler.


Kur’an-ı Kerim, hayatın hakikatiyle ilgili derin mesajlar ve prensipler ihtiva etmektedir. Bu mesajlar, hayatın anlamını, amacını ve insanın dünyadaki rolünü ortaya koyar. Hayat, Kur’an’a göre geçici bir imtihan süreci ve ahirete hazırlık için bir fırsattır. İşte Kur’an-ı Kerim’de hayatın hakikatiyle ilgili temel gerçekler:

1. Hayatın Kaynağı Allah’tır

Hayatın kaynağı, her şeyi yaratan ve insana can veren Allah’tır. Hayatın varlığı ve devamı O’nun iradesine bağlıdır.

“O, her şeyi en güzel şekilde yaratan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır.” (Secde, 32/7)

“Sizi O yarattı ve size işitme, görme ve akıl verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (Mülk, 67/23)

2. Hayat Geçici Bir İmtihan Alanıdır

Dünya hayatı, insanların davranışlarının sınandığı geçici bir imtihan yeridir. Asıl hedef ahiret hayatına hazırlanmaktır.

“O, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk, 67/2)

“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurdu ise asıl hayattır. Keşke bilselerdi!” (Ankebût, 29/64)

3. Hayatın Amacı Allah’a Kulluktur

İnsanın yaratılış amacı, Allah’a kulluk etmek ve O’nun rızasını kazanmaktır.

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56)

“De ki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (En’âm, 6/162)

4. Hayat Bir Süre ile Sınırlıdır

Her insan için belirli bir ecel vardır. Bu süre dolduğunda dünya hayatı sona erer ve ahiret başlar.

“Hiçbir nefis, yarın ne kazanacağını bilemez. Hiçbir nefis, hangi yerde öleceğini de bilemez.” (Lokman, 31/34)

“Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde ne bir an geri kalırlar, ne de öne geçebilirler.” (A’râf, 7/34)

5. Hayat Ahiretin Tohumudur

Dünya hayatı, ahiretteki durumumuzu belirleyen bir hazırlık dönemidir. İnsan, bu hayatta yaptıklarıyla ahiretteki yerini şekillendirir.

“Kim ahiret kazancını isterse, biz ona kazancını artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona da ondan veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.” (Şûrâ, 42/20)

“O gün, herkes yaptığı her iyiliği ve işlediği her kötülüğü karşısında bulur.” (Âl-i İmrân, 3/30)

6. Hayatın Geçici Süslerine Aldanılmamalıdır

Dünya hayatı, aldatıcı bir süs ve oyun olarak tanımlanır. Bu nedenle insanlar dünya nimetlerine aldanmamalı, ahiret için çalışmalıdır.

“Bilin ki dünya hayatı bir oyun, eğlence, süs, aranızda övünme ve mal ile evlat çoğaltma yarışından ibarettir.” (Hadîd, 57/20)

“Dünya hayatı, aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir.” (Âl-i İmrân, 3/185)

7. Hayatta Adalet ve İyilik Esastır

Kur’an, hayatın adalet ve iyilik üzerine inşa edilmesini emreder. İnsan, hem kendisine hem de çevresine karşı sorumludur.

“Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı yasaklar.” (Nahl, 16/90)

“Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür. Kim de zerre kadar kötülük işlerse onu görür.” (Zilzâl, 99/7-8)

8. Hayatın Değeri ve Şükrü

Hayat, Allah’ın bir nimeti olarak değerli görülmeli ve şükürle yaşanmalıdır. İnsan, bu nimeti Allah’ın rızasına uygun kullanmalıdır.

“Eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi artırırım.” (İbrahim, 14/7)

“De ki: O sizi yarattı ve size işitme, görme ve gönüller verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (Mülk, 67/23)

9. Hayatın Sorumsuzca Yaşanması Yasaktır

İnsan, hayatını bilinçli bir şekilde yaşamalı, heva ve hevese uyarak sorumsuzca hareket etmemelidir.

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes yarın için ne hazırladığına baksın.” (Haşr, 59/18)

“O halde, boş kaldığında hemen (başka bir işe) koyul ve yalnızca Rabbine yönel.” (İnşirâh, 94/7-8)

10. Hayatın İhyası ve Korunması

Kur’an, hayatı ihya etmeyi (yaşatmayı) büyük bir değer olarak görür ve insanlara hayatı korumayı emreder.

“Kim bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur.” (Mâide, 5/32)

Kur’an-ı Kerim’de hayat, Allah’ın bir lütfu ve emaneti olarak tanımlanır. İnsanın görevi, bu hayatı bilinçli bir şekilde yaşamak, adaleti ve iyiliği yaymak, ahirete hazırlık yapmak ve yaratılış amacına uygun bir yaşam sürmektir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=_sCXijjRWG8




ALLAH ÖLÜMÜ YARATTI İMTİHAN İÇİN.

ALLAH ÖLÜMÜ YARATTI İMTİHAN İÇİN.[1]

 

Kuran-ı Kerim’de Ölüm hakikati ile ilgili gerçekler.


Kur’an-ı Kerim, ölümün hakikati hakkında derin mesajlar ihtiva eder. Ölüm, insanın dünya hayatından ahiret hayatına geçişi olarak ifade edilir ve hayatın ayrılmaz bir gerçeği olarak kabul edilir. Bu konu, hem ölümün kaçınılmazlığı hem de ahiretle olan ilişkisi çerçevesinde açıklanır. İşte Kur’an-ı Kerim’de ölüm hakikati ile ilgili bazı temel gerçekler:

1. Ölüm Kaçınılmazdır

Her canlının ölümü tadacağı ifade edilir. İnsanların, ölümden kaçmasının mümkün olmadığı vurgulanır.

“Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.” (Ankebût, 29/57)

“De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, mutlaka sizi bulacaktır. Sonra gaybı ve görüleni bilen Allah’a döndürüleceksiniz.” (Cuma, 62/8)

2. Ölüm Bir Sınavdır

Dünya hayatı bir imtihan yeridir ve ölümle bu sınav sona erer. İnsanlar ölümden sonra yaptıklarından hesaba çekilecektir.

“O, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk, 67/2)

3. Ölümün Zamanı ve Şekli Allah’a Aittir

İnsan ne zaman ve nasıl öleceğini bilemez. Bu bilgi sadece Allah’a mahsustur.

“Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez.” (Lokman, 31/34)

“Eceli geldiğinde, Allah bir kimseyi asla ertelemez.” (Munâfikûn, 63/11)

4. Ölüm Ahiretin Kapısıdır

Ölüm, dünya hayatının sonu ve ahiret hayatının başlangıcıdır. İnsanlar ölümle birlikte dünya hayatındaki davranışlarının sonuçlarını görmeye başlar.

“Her nefis, kazandıklarıyla rehin alınmıştır.” (Müddessir, 74/38)

5. Meleklerin Ölümdeki Rolü

Ölüm anında ruhu almakla görevli melekler (Azrail ve onun yardımcıları) görevlidir. Bu meleklerin kâfirlere ve müminlere yaklaşımları farklıdır.

“De ki: Sizin üzerinize görevli olan ölüm meleği canınızı alacak. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” (Secde, 32/11)

“İnkar edenlere canları alınırken melekler şöyle der: ‘Hani nerede Allah’tan başka taptıklarınız?'” (En’am, 6/93)

“Melekler, ‘Korkmayın, üzülmeyin! Size vaad edilen cennetle sevinin.’ diyerek onları selamlayarak gelirler.” (Fussilet, 41/30)

6. Ölüm Sonrası Hayat (Ahiret)

Ölümden sonra diriliş (ba’s) ve hesap verme (kıyâmet) gerçekleşecektir. İnsanlar dünya hayatındaki davranışlarına göre cennet veya cehennemle karşılaşacaktır.

“Sonra siz, bunun ardından şüphesiz öleceksiniz. Sonra da kıyamet günü diriltileceksiniz.” (Mü’minûn, 23/15-16)

“Kabirlerde olanlar diriltilip dışarı çıkarıldığı zaman; insan o gün, ne yaptığını ve neyi ihmal ettiğini anlar.” (Zilzal, 99/6-7)

7. Ölüm Bir Hatırlatıcıdır

Ölüm, insanlara dünya hayatının geçiciliğini ve ahiretin sonsuzluğunu hatırlatır. Dünya, ebedi bir yer değil, bir imtihan alanıdır.

“Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurdu ise, işte asıl hayat odur. Keşke bilselerdi!” (Ankebût, 29/64)

“Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan salih ameller ise, Rabbinin katında hem sevap bakımından daha hayırlıdır hem de ümit edilmeye daha layıktır.” (Kehf, 18/46)

8. Ölüm ve Takva

Takva (Allah’a karşı bilinçli saygı), insanı ölüm sonrası kurtuluşa götüren en önemli özelliktir.

“Allah’tan sakının ve bilin ki O’nun huzurunda toplanacaksınız.” (Bakara, 2/203)

9. Ölümün Güzel Karşılanması (Husn-i Hatime)

Allah’a iman edenler ve salih amel işleyenler için ölüm bir korku kaynağı değil, cennet kapısının başlangıcıdır.

“İyiler, kesinlikle nimet içindedir.” (İnfitâr, 82/13)

10. Ölüm ve Teselli

Ölüm, bir son değil, Allah’a kavuşma vesilesidir. İnananlar için ölüm, Allah’ın rahmetine ulaşmanın bir yolu olarak görülür.

“Allah’a döneceğinizi umarak başınıza gelen musibetlere sabredin.” (Bakara, 2/156)

“Şüphesiz biz Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz.” (Bakara, 2/156)

Kur’an-ı Kerim’de ölüm, hem dünya hayatının geçiciliğini hatırlatma hem de ahiret hayatına hazırlık için bir fırsat olarak görülür. İnsanlar, ölümün farkında olarak yaşamalı, ahiret hayatı için salih ameller işlemelidir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=el4Rd1GluGg




İLAHİ NUSRET VE YARDIM

İLAHİ NUSRET VE YARDIM[1]

 

Kuran-ı Kerim’de, in tensurullahe yensurküm ve yüsebbit akdameküm ayetini benzer ayet ve müfessirlerin görüşleri.


“İn tensurullâhe yensurküm ve yüsebbît akdâmeküm” ifadesi, Muhammed Suresi 7. ayette geçmektedir. Ayetin meali şu şekildedir:
“Eğer siz Allah’a (dinine ve davasına) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.”

Ayetin Genel Anlamı ve Bağlamı

Bu ayet, müminlere bir uyarı ve müjde niteliğindedir. Allah’ın yardımını kazanmak için, müminlerin O’nun davasına samimi bir şekilde hizmet etmeleri ve İslam’ın hüküm ve değerlerini yaşatmaya gayret göstermeleri gerektiği anlatılır. Burada iki önemli husus ön plana çıkar:

1. Allah’ın Yardımı: Allah’ın yardımını hak edenler, O’nun dinine destek veren ve bu uğurda sabır gösteren kimselerdir.

2. Sebat ve Kararlılık: Allah, davasına yardım edenlere zorluklar karşısında kararlılık ve direnç bahşeder.

Benzer Ayetler

Bu ayetin anlamını destekleyen ve açıklayan başka ayetler de Kur’an’da yer alır:

1. Ali İmran Suresi 160. Ayet:
“Eğer Allah size yardım ederse, size galip gelecek yoktur. Ama eğer sizi yardımsız bırakırsa, O’ndan başka size kim yardım edebilir? Müminler yalnızca Allah’a tevekkül etsinler.”
Bu ayet de Allah’ın yardımının önemini ve müminlerin tevekkül anlayışını vurgular.

2. Hac Suresi 40. Ayet:
“Allah, kendisine yardım edenlere mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, güçlüdür, mutlak galiptir.”
Bu ayette, Allah’ın yardımının ilahi bir vaat olduğu belirtilir.

3. Ankebut Suresi 69. Ayet:
“Bizim uğrumuzda çaba harcayanları, elbette yollarımıza ulaştırırız. Şüphesiz Allah, iyilik yapanlarla beraberdir.”
Bu ayet, çaba göstermenin Allah’ın yardımını celbedeceğini ifade eder.

Müfessirlerin Görüşleri

1. İmam Taberî:
Taberî’ye göre bu ayet, müminlere Allah’ın yardımının bir şartla gerçekleşeceğini açıkça bildirir: Allah’ın dinine yardım etmek. Bu yardım, Allah’ın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından sakınmak ve dinin yayılması için gayret sarf etmektir.

2. İbn Kesîr:
İbn Kesîr, Allah’ın yardımının sadece maddi destekle sınırlı olmadığını, aynı zamanda müminlerin kalplerine sebat, güç ve cesaret verdiğini belirtir. Bu, özellikle savaş meydanlarında müminlerin moral ve direnç kazanmaları için önemlidir.

3. Elmalılı Hamdi Yazır:
Elmalılı, Allah’ın yardımının sebep-sonuç ilişkisiyle bağlantılı olduğunu vurgular. İnsanların Allah’ın davasına yardım etmeleri bir sebeptir ve bu sebeple Allah da onlara manevi ve maddi yardımda bulunur.

4. Seyyid Kutub:
Seyyid Kutub, ayeti tefsir ederken İslam’ın bir dava olduğunu ve bu davanın başarısının sadece Allah’a güvenmekle değil, aynı zamanda ciddi bir çaba ve fedakârlıkla mümkün olduğunu ifade eder. Allah’ın yardımının, samimi gayret gösteren müminler için bir vaat olduğunu söyler.

Ayetin Mesajı ve Günümüze Yansıması

Bu ayet, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde müminlerin sorumluluklarını hatırlatır. Günümüzde de bu ilke geçerlidir: Müminler, Allah’ın dinini yaşamak ve yaymak için gayret gösterdiklerinde, karşılaştıkları zorluklara rağmen Allah’ın yardımını ve desteğini göreceklerdir. Bu, zorluklara sabırla göğüs germek ve sebat etmekle mümkün olur.

Bu ayet, iman edenlere Allah’ın yardımıyla zafer ve istikrarın mümkün olduğunu hatırlatan güçlü bir mesajdır.

@@@@@@@

Kuran-ı Kerim’de Sekinet ve izahı.

Kur’an-ı Kerim’de geçen sekinet (sükûnet) kavramı, Allah’ın müminlere zor ve sıkıntılı zamanlarda bahşettiği bir huzur, güven ve manevi dinçlik ve güçlük hâlini ifade eder. Sekinet, kalbin ferahlığı, korku ve endişelerin giderilmesi, Allah’a tam bir teslimiyet ve tevekkül ile yakından ilişkilidir.

Sekinet Kavramının Geçtiği Ayetler

Sekinet, Kur’an’da doğrudan birkaç ayette zikredilir. Bu ayetlerde genellikle, müminlerin zorlu durumlarda Allah’ın yardımıyla nasıl sükûnet buldukları ve sebat ettikleri anlatılır. İşte bazı örnekler:

1. Tevbe Suresi 26. Ayet:
“Sonra Allah, Resulü ile müminlerin üzerine sekînetini indirdi, sizin görmediğiniz ordular indirdi ve inkâr edenleri azaba uğrattı. İşte kâfirlerin cezası budur.”
Bu ayette sekinet, Allah’ın yardımı olarak tanımlanır ve müminlere moral veren bir unsur olarak sunulur.

2. Tevbe Suresi 40. Ayet:
“Eğer siz ona (Peygambere) yardım etmezseniz, Allah ona yardım etmiştir. Hani, kâfirler onu (Mekke’den) çıkardıklarında iki kişiden biri olarak mağarada iken arkadaşına ‘Üzülme, Allah bizimle beraberdir’ diyordu. Allah, onun üzerine sekînetini indirdi, sizin görmediğiniz ordularla onu destekledi…”
Bu ayet, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile Hz. Ebubekir’in Sevr Mağarası’ndaki zorlu anlarını anlatır. Sekinet, Allah’ın yardımı olarak kalplerine huzur verir.

3. Fetih Suresi 4. Ayet:
“Müminlerin imanlarına iman katsınlar diye onların kalplerine sekînet indiren O’dur…”
Burada sekinet, müminlerin imanını pekiştiren ve kalplerini güçlendiren bir ilahi rahmet olarak tanımlanır.

4. Fetih Suresi 18. Ayet:
“Andolsun, o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bildi ve onlara sekînet indirdi…”
Hudeybiye Antlaşması sırasında müminlerin manevi huzura kavuşmaları için Allah’ın sekinet indirdiği anlatılmaktadır.

Sekinetin Anlamı ve Özellikleri

Huzur ve Dinçlik güçlülük: Sekinet, Allah’ın özel bir lütfu olarak müminlere kalp huzuru verir ve zorluklar karşısında onları rahatlatır.

Güç ve Sebat: Zor zamanlarda sekinet, müminlere dayanma gücü verir ve korkularını giderir.

Tevekkül ve Teslimiyet: Sekinet, Allah’a tam bir güvenin ve teslimiyetin sonucudur. Allah’a güvenen kişi, en zor anlarda bile kalbinde huzur bulur.

Manevi Yardım: Sekinet, Allah’ın görünmeyen bir desteği ve yardımını temsil eder.

Müfessirlerin Sekinet Yorumu

1. İbn Kesir: Sekineti, Allah’ın müminlere indirdiği manevi bir kuvvet, kalplerine bahşettiği huzur ve sükûnet olarak açıklar.

2. Fahreddin Razi: Sekinetin, müminlerin zorluklar karşısında gösterdiği dayanıklılığın ve Allah’a duyduğu güvenin bir tezahürü olduğunu söyler. Bu durum, özellikle savaş ve fitne dönemlerinde daha belirgindir.

3. Taberî: Sekinet, korku ve endişelerin yok olması; yerine tam bir huzur ve teslimiyetin gelmesi olarak yorumlanır. Müminlerin zorlu dönemlerde bu sayede ayakta kalabildiğini ifade eder.

Sekinetin Günümüzdeki Önemi

Sekinet, modern dünyada da maneviyatın ve iç huzurun anahtar bir kavramıdır. İnsanlar, stres, korku ve kaygıyla baş etmekte zorlanabilir. Allah’a tevekkül eden ve O’na yönelen müminler, sekineti kalplerinde hissederek zor durumların üstesinden daha kolay gelebilirler.
Sekinet, sadece bireysel huzur değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı da güçlendirir. İslam’ın değerleri doğrultusunda bir araya gelen toplumlar, Allah’ın yardımıyla sekineti bir manevi güç olarak hissederler.

Sonuç

Sekinet, Allah’ın müminlere bahşettiği çok değerli bir manevi destek ve lütuftur. Kur’an’da geçen ayetler, Allah’a yönelenlerin ve O’na tevekkül edenlerin, sekinetle korkularından arınacağını ve kalplerinin huzur bulacağını göstermektedir. Bu, hem bireysel hem de toplumsal hayat için önemli bir ders ve rehberlik kaynağıdır.

İşte o sekinettir ki,
“Talut, askerleriyle yola çıkınca onlara: “Allah, sizi bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse benden değildir. Bir avuç kadar tatmakla yetinirse o bendendir.” dedi. Çok azı hariç, ondan doyasıya içtiler. O ve yanında yer alan inananlar, nehri geçince: “Bugün Calut’a ve askerlerine karşı savaşacak gücümüz kalmadı.” dediler. Allah’a kavuşacaklarına inananlar ise: “Nice az topluluklar, Allah’ın izni ile nice çok topluluklara galip gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir.” dediler.” Bakara. 249.
Kem min fietin galiletin ğalebet

nkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” Ebu leheb gibi.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=mKL9R6brSaU




Soykırıma uğrayan Gazzede yıkım ve ölüm bilançosu.

Soykırıma uğrayan Gazzede yıkım ve ölüm bilançosu.


Gazze’de 15 aydır süren çatışmalar sonucunda, bölge büyük bir yıkım ve insani krizle karşı karşıya kalmıştır. Gazze’deki Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, hayatını kaybedenlerin sayısı 47.500’ü aşmış durumdadır. Ancak, The Lancet dergisinde yayımlanan bir makaleye göre, gerçek ölüm sayısının 64.000’in üzerinde olabileceği tahmin edilmektedir.

Birleşmiş Milletler Uydu Merkezi (UNITAR) tarafından yapılan analizlere göre, Gazze’deki binaların %66’sı hasar görmüş veya tamamen yıkılmıştır. Özellikle Gazze ve Han Yunus şehirlerinde altyapının büyük bir kısmı enkaza dönmüş, Rafah ise yerinden edilmiş kişiler için çadır kentlere ev sahipliği yapmaktadır.

Yıkımın boyutu, Gazze’nin yeniden inşasını büyük bir meydan okuma haline getirmektedir. Tahminlere göre, yeniden inşa maliyetleri 80 milyar dolara ulaşabilir ve sadece enkazın kaldırılması yaklaşık 1 milyar dolar tutarında olup 14 yıl sürebilir. Nüfusun üçte ikisinin evleri ya tamamen yıkılmış ya da ciddi hasar görmüş durumdadır. Ayrıca, hastaneler ve su sistemleri gibi kritik altyapılar da büyük ölçüde zarar görmüştür.

Son olarak, 60 günlük bir ateşkes anlaşması yürürlüğe girmiş ve bu süre zarfında insani yardımın bölgeye ulaşması planlanmaktadır. Ancak, anlaşmanın kırılgan olduğu ve kalıcı bir çözüm için daha kapsamlı müzakerelere ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir.

@@@@@@@

Soykırıma uğrayan Suriyede yıkım ve ölüm bilançosu.

Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş, ülke genelinde büyük bir yıkıma ve insani krize yol açmıştır. Çeşitli kaynaklara göre, savaşın başlangıcından bu yana ölü sayısı farklılık göstermektedir. 2021 yılında Euronews, Birleşmiş Milletler verilerine dayanarak yaklaşık 387 bin kişinin hayatını kaybettiğini bildirmiştir. Ancak, 2019 yılına kadar doğrudan çatışma sebepli ölümlerin 570 bin civarında olduğu, dolaylı olarak çatışma sebepli ölümlerin ise 102 bin olduğu tahmin edilmektedir.

Savaş nedeniyle milyonlarca insan yerinden edilmiş, 5,6 milyon kişi yurt dışına kaçmak zorunda kalmıştır. Ülke içinde ise altyapı büyük ölçüde tahrip olmuş, şehirler harabeye dönmüş ve ekonomik çöküş yaşanmıştır. Birleşmiş Milletler yetkilileri, savaşın yaklaşık 400 milyar dolarlık bir yıkıma neden olduğunu tahmin etmektedir.

Savaşın etkileri arasında sağlık hizmetlerinin çökmesi, eğitim sisteminin zarar görmesi ve temel ihtiyaçlara erişimde ciddi sıkıntılar yer almaktadır. UNICEF’in 2021 yılında yayımladığı bir rapora göre, son 10 yılda 12 bin çocuk hayatını kaybetmiş ve 3,5 milyon öğrenci okula gidememektedir.

Sonuç olarak, Suriye’deki iç savaşın bilançosu, yüz binlerce ölü, milyonlarca yerinden edilmiş insan ve büyük bir ekonomik yıkım olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkenin yeniden inşası ve toplumsal yaraların sarılması için uluslararası toplumun desteği ve uzun vadeli bir barış süreci gerekmektedir.