KURAN-I KERİM’DE FARKLI DİN VE YAŞAYIŞ ÖRNEKLERİ

KURAN-I KERİM’DE FARKLI DİN VE YAŞAYIŞ ÖRNEKLERİ[1]

 

Kuranı Kerimde farklı din ve yaşayış örnekleri.


Kur’an-ı Kerim, farklı dinlere, yaşam biçimlerine ve bu yaşamların insanları nasıl etkilediğine dair çeşitli örnekler sunar. Kur’an’ın amacı, farklı inanç ve yaşayış biçimlerini tanıtarak insanları hak dine davet etmek, Allah’ın birliğini ve ahiret inancını öğütlemektir. Farklı dinlerin ve yaşam biçimlerinin hem olumlu hem de olumsuz yönlerini içeren kıssalar, Kur’an’ın kapsayıcı bir rehber olarak tüm insanlığa yönelik öğütlerini ortaya koyar.

1. Putperestlik ve Şirk (Allah’a Ortak Koşma)

Kur’an, şirk koşan kavimleri çokça eleştirir. Özellikle putperestliğin geçici dünya hayatında kişiyi tatmin edebileceğini ama sonsuz ahiret için bir tehlike olduğunu belirtir.

Hz. İbrahim’in, kavminin putlara tapmasını sorgulaması buna örnektir: “Hani babasına ve kavmine demişti ki: ‘Sizin taptıklarınız nedir?'” (Enbiya Suresi, 52. Ayet).

Putperestliği kınarken, insanlara Allah’ın birliğini öğütleyerek onlara ibret sunar. Örneğin, “Gerçek şu ki Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz.” (Nisa Suresi, 48. Ayet).

2. Kitap Ehli (Yahudiler ve Hristiyanlar)

Kur’an, Yahudiler ve Hristiyanlar gibi kendilerine kutsal kitap gönderilmiş toplumlara “Ehl-i Kitap” olarak hitap eder. Ehl-i Kitap ile Müslümanlar arasında ortak inançlara dikkat çeker; Allah’a iman, peygamberler, ahiret inancı gibi temel konularda benzerlikler vurgulanır.

Aynı zamanda, kitaplarını tahrif ettikleri (değiştirdikleri) ve Allah’ın emirlerini ihlal ettikleri için uyarılmışlardır. Yahudilerin dünya malına düşkünlükleri ve Hristiyanların İsa’yı ilahlaştırmaları, Kur’an’da eleştirilmiştir: “Andolsun ki, ‘Allah, Meryem oğlu Mesih’tir.’ diyenler kesinlikle kafir oldular.” (Maide Suresi, 72. Ayet).

3. Hz. Musa ve İsrailoğulları

Hz. Musa’nın kıssasında İsrailoğulları’nın, Allah’ın sayısız nimetlerine rağmen isyan etmeleri, yanlış yaşam tercihleri ve inanç eksiklikleri detaylı olarak anlatılır. İsrailoğulları, Hz. Musa’ya itaatte sıkıntı çekmiş, bu yüzden farklı musibetlerle sınanmışlardır.

“Musa: ‘Ey kavmim! Gerçekten siz, buzağıyı (tanrı edinmekle) kendinize zulmettiniz.'” (Bakara Suresi, 54. Ayet) ifadesi, onların ilahi uyarılara rağmen buzağıya tapmalarını eleştirir.

4. Sabii

Sabii ve Mecusiler, Kur’an’da adı geçen diğer din mensuplarıdır. “Şüphesiz iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiilerden Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için Rableri katında mükafat vardır.” (Bakara Suresi, 62. Ayet) ayeti, bu toplumlara da adaletle muamele edilmesini önerir.

-Seyyid Kutup, Bakara süresinin 62. âyetini tefsir ederken şöyle demektedir: “Sabiîlere gelince onlar, en tercih edilen rivayete göre, bi’setten önce kavimlerinin puta tapmasından hoşlanmayarak, gönüllerine hitap eden ve samimiyetle bağlanabilecekleri bir itikat arayan Araplardır.


Kur’ân-ı Kerim’de, yahudi ve hristiyanlarla birlikte zikredilen bir topluluk. “Şüphesiz iman edenler, yahudiler, hristiyanlar ve sabiîler’den Allah’a, ahiret gününe iman edenler ve salih amel işleyenlerin Rableri katında mükafatları vardır…” (el-Bakara. 2/62; Ayrıca bk. el-Maide, 5/69; el-Hac, 22/17). Âyetlerde, sabiûn, şeklinde çoğul kalıbındadır. Müfredi, “sabiî”dir. Âyetlerde zikredilen sabiîlerin kimler olduğu hakkında müfessirler değişik görüşler ileri sürmüşlerdir: Sabiîler; hristiyanlar, yahudiler ve mecusîler arasında bir topluluk olup hiç bir dine sahip değillerdir; Ehl-i kitap olup Zebur’u okumaktadırlar; Yahudiler ile mecusîler arasında bir topluluktur. Onların dini yoktur; Sabiîlik diğer dinler gibi bir din olup mensupları sadece “Lailahe illallah” derler ve hiç bir şekilde ibadet etmedikleri gibi bir kitapları ve tanıdıkları bir peygamberleri yoktur. Ceziretul-Mevsil bölgesinde yaşarlar; Meleklere tapınan bir topluluk olup, bir kıbleye yönelerek namaz kılarlar ve Zebur’u okurlar; Irak taraflarında yaşayan bir topluluk olup, peygamberlerin tamamına iman ederler, her sene otuz gün oruç tutup, Yemen’e doğru yönelerek günde beş defa namaz kılarlar (Taberî, Camiul-Beyan an Te’vil-i Âyâtil Kur’ân, Mısır 1969, I, 318-320; İbn Kesir, Tefsirul-Kur’ânil-Azim, İstanbul 1984, I, 148-149). Fahruddin er-Razî diğer görüşleri zikrettikten sonra sabiîlerin, yıldızlara tapan bir topluluk olduğu görüşünü doğruya en yakın olarak kabul etmektedir (Tefsir-i Kebir, II, 105).

https://www.google.com/amp/s/sorularlaislamiyet.com/kaynak/sabiiler%3famp

@@@@@@

Tefsirlerdeki yorumu.

Bakara Suresi 2/62. ayeti, birçok tefsirci tarafından farklı yaklaşımlarla yorumlanmıştır. Ayet, farklı dinlere mensup grupların Allah’a ve ahiret gününe iman edip salih amel işledikleri takdirde Allah katında mükafat göreceklerini ifade eder. İşte bu ayetin tefsirlerde ele alınışına dair bazı detaylar:

1. Genel Anlam ve Öncelikli Mesaj

Ayet, imanın ve salih amellerin önemini vurgular. Ayette, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiîler gibi diğer dinlere mensup kişilerin de Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih ameller işlemesi durumunda mükafat görecekleri belirtilir. Bu, dinler arası bir kapsayıcılığı ifade eder gibi görünmekle birlikte, İslam bağlamında bu imanın ne şekilde olması gerektiği konusunda farklı yorumlar geliştirilmiştir.

2. Tefsirlerdeki Yorumlar

a. İslam Öncesi Döneme İşaret

Bazı müfessirler, bu ayetin İslam’dan önceki dönemde yaşayan Yahudi, Hristiyan ve Sabiîleri kapsadığını belirtmiştir. Onlara göre, İslam’ın gelmesinden önce kendi peygamberlerine ve vahiylerine uygun olarak Allah’a ve ahiret gününe iman edenler mükafat görecektir. Ancak İslam geldikten sonra hak dinin İslam olduğunu kabul etmeyenler bu kapsama girmez.

b. İnanç ve Amel Bütünlüğü

Müfessirlerin çoğu, bu ayette bahsedilen imanın ve salih amellerin, Kur’an’da tanımlandığı şekilde Allah’a iman ve ibadetler olduğunu vurgular. Onlara göre, burada Allah’a ve ahiret gününe iman edenlerden kasıt, İslam’ı ve Hz. Muhammed’i tasdik edenlerdir.

c. Sabiîler Kimdir?

“Sabiîler” hakkında farklı görüşler vardır. Bazı müfessirler, Sabiîleri yıldızlara veya meleklere tapan bir grup olarak tanımlar. Diğerleri ise bu grubun Hanifler gibi tevhid inancına yakın bir grup olduğunu ileri sürer.

3. Önemli Tefsirlerde Yorumlar

a. Taberî Tefsiri

Taberî, bu ayetin genel olarak Allah’ın adaletini ve her topluluğa peygamber gönderildiği gerçeğini hatırlattığını belirtir. Ancak İslam geldikten sonra, hak dine uymayanların bu kapsam dışında kalacağını söyler.

b. İbn Kesir Tefsiri

İbn Kesir, bu ayetin İslam öncesi dönemi kapsadığını, İslam geldikten sonra ise yalnızca İslam’a inanmanın yeterli olduğunu ifade eder. İslam’dan önceki Yahudi ve Hristiyanların da kendi şeriatlarına göre Allah’a iman edip salih amel işlemeleri gerektiğini vurgular.

c. Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

Elmalılı, bu ayeti geniş bir bağlamda değerlendirir. Allah’a iman ve ahiret inancı gibi temel esasların evrensel olduğunu, ancak salih amelin ne olduğu konusundaki kriterlerin İslam’la birlikte daha açık şekilde ortaya konduğunu ifade eder.

4. Çağdaş Yorumlar

Bazı modern tefsirciler, bu ayeti farklı dinlere mensup bireylerin inanç ve amellerine bir çağrı olarak değerlendirir. Allah’ın adaletinin ve rahmetinin genişliğini vurguladıklarını belirtirler. Ancak yine de İslam’ın nihai hak din olduğu fikri korunur.

Sonuç

Bu ayet, hem farklı dinlerin mensuplarına bir mesaj hem de İslam’ın temel ilkelerini hatırlatmaktadır. Tefsirlerde genellikle, İslam geldikten sonra hak dine tabi olmanın gerekliliği vurgulanmış, ayetin İslam öncesi dönemde yaşayanlara yönelik olduğu belirtilmiştir. Ayetin nihai anlamını doğru şekilde kavrayabilmek için bütün Kur’an bağlamını ve diğer ayetleri dikkate almak önemlidir.

 

-“Fes’elû ehle’z-zikri in küntüm lâ ta‘lemûn” ayeti, Nahl Suresi 43. ayet ve Enbiya Suresi 7. ayette yer alır. Ayetin meali şöyledir:

“Eğer bilmiyorsanız, zikr ehline sorun.”

Bu ayetle ilgili müfessirlerin genel yorumları şu şekildedir:

1. Ayetin bağlamı ve anlamı

Ayetin indiği bağlamda, Mekke müşrikleri Hz. Peygamber’in peygamberliğini inkâr ediyor ve “Allah insanlardan birini peygamber yapar mı?” diye itiraz ediyorlardı. Ayette bu itirazlara cevap verilerek, müşriklere, önceki peygamberlerin de insanlar arasından seçildiğini belirtmek üzere bilgi sahibi kişilere başvurmaları öğütlenmiştir. “Zikr ehli” ifadesi burada, Tevrat ve İncil gibi kutsal kitaplara sahip olan Yahudi ve Hristiyan âlimlerini ifade eder.

2. Zikr Ehli Kimdir?

İbn Abbas: “Zikr ehli” ile kastedilenler, Tevrat ve İncil bilgisine sahip olan Yahudi ve Hristiyan bilginleridir. Çünkü o dönemde bu kutsal kitaplarda önceki peygamberlerin insanlardan seçildiği bilgisi yer alıyordu.

Taberî: Ayetin muhataplarının bilgi eksikliği varsa, uzmanlardan öğrenmeleri gerektiğini vurgular. “Zikr ehli” ifadesinin, kitap ehline ya da genel anlamda bilgili kişilere işaret ettiğini söyler.

Kurtubî: Ayette geçen “zikr” ifadesini, Kur’an, Tevrat, İncil veya genel olarak Allah’tan gelen bilgi olarak yorumlar. Bu nedenle “zikr ehli”, kutsal metinleri bilen uzmanlardır.

Elmalılı Hamdi Yazır: “Zikr ehli”, ehil ve uzman kişilerdir. Elmalılı, bilginin önemine vurgu yapar ve ayeti, her alanda bilgi sahibi insanlara danışmanın gerekliliğine işaret olarak yorumlar.

3. Genel mesaj

Ayetin doğrudan bağlamı önceki peygamberlerin durumuna işaret etse de, müfessirler ayetin daha genel bir ilkeyi öğrettiğini belirtir: Bilmeyen kişilerin, bilenlere danışması gerekir.
Bu, dini meselelerle sınırlı olmayıp tüm alanlar için geçerli bir ilkedir.

4. Güncel tefsir yaklaşımları

Günümüz müfessirleri, ayeti uzmanlık ve bilgiye başvurma gerekliliği açısından yorumlamışlardır. Örneğin:

Mevdudi: Ayet, her alanda ehil kişilere danışmanın önemine işaret eder. Cehalet, doğru bilgiye ulaşarak aşılabilir.

Seyyid Kutub: Ayet, İslam’ın akıl ve bilginin rehberliğine verdiği önemi vurgular. Müslümanların, bilmediklerini öğrenmek için uzmanlara yönelmesi gerektiğini ifade eder.

Sonuç

Bu ayet, hem dini hem de dünyevi konularda uzman kişilere danışmanın önemini vurgular. Müfessirler, ayeti müşriklerin itirazına bir cevap olduğu kadar, insanlara bilgiye dayalı bir yaşam tarzı benimsemeleri gerektiği mesajını da verdiğini belirtmişlerdir.

@@@@@@

Bak.
https://www.google.com/amp/s/sorularlaislamiyet.com/nahl-suresi-43-ayette-gecen-bilmiyorsaniz-alimlere-sorun-ifadesini-aciklar-misiniz-zikir-ehlinden%3famp

 

  1. Hristiyan Rahipler ve Din Adamları

    Kur’an, bazı Hristiyan rahiplerin dinlerine içtenlikle bağlı olduklarını, hoşgörülü ve yumuşak huylu olduklarını belirtir. “Onların içinde Allah’a karşı saygıyla eğilen rahipler ve keşişler vardır.” (Maide Suresi, 82. Ayet)

    Ancak, Hristiyan din adamlarının bazılarının dini ticarete dönüştürdüğü, halkı sömürdüğü ve kendi menfaatleri doğrultusunda dini değiştirdiği yönünde eleştiriler de yer alır.

    6. İnkarcı ve Ateist Yaşam Biçimleri

    Kur’an’da bazı toplumlar tamamen inançsız bir yaşam biçimi benimsemiş, Allah’ı ve ahiret inancını inkâr etmişlerdir. Örneğin, Ad ve Semud kavimleri gibi kavimler, Allah’a inanmadan dünya hayatını amaç edinmişler ve sonunda helak olmuşlardır. “Ad kavmi Rablerinin emrine baş kaldırdılar. Bunun üzerine onları şiddetli ve sürekli bir fırtınayla helak ettik.” (Hakka Suresi, 6. Ayet)

    İnançsız toplumların haz ve menfaat odaklı yaşayışları, geçici dünya hayatını tercih ederek ahireti unutmaları nedeniyle eleştirilir.

    7. Sabırlı ve Allah’a Teslimiyetle Yaşayan Toplumlar

    Kur’an’da bazı toplumlar örnek gösterilerek iman ve teslimiyetin güzelliği vurgulanır. Örneğin, Hz. İbrahim ve ona tabi olanlar, zor şartlar altında Allah’a olan inançlarından taviz vermemiştir.

    Aynı şekilde, Hz. Yusuf’un kıssasında sabırlı ve iffetli yaşamak, ahlaki değerlerden sapmamak ve Allah’a güvenmek örnek bir yaşam biçimi olarak anlatılır. “O, Allah’ın nimetlerine karşılık olarak bizden bir ihsan görmemizi beklerdi. Biz ise, ancak Allah’a ibadet ederiz.” (Yusuf Suresi, 52. Ayet)

    8. Dünya ve Ahireti Dengede Tutan Yaşam Biçimi

    Kur’an, Müslümanlara dünya ve ahiret dengesini gözetmeyi öğütler. Sadece dünya hayatına bağlanmayı ya da ahiret için dünyayı tamamen terk etmeyi önermez. “Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu ara; dünyadan da nasibini unutma.” (Kasas Suresi, 77. Ayet)

    Bu öğüt, Kur’an’da denge, ölçülülük ve orta yolu benimseyen bir yaşam biçimini teşvik eder.

    Kur’an-ı Kerim, farklı dinleri ve yaşam biçimlerini anlatarak, insanları tek bir Allah’a inanıp O’na teslim olmaya davet eder. Allah’ın birliğine iman, ahiret inancı, salih amel gibi temel ilkeler bu örnekler üzerinden vurgulanır ve insanlara rehberlik eder. Bu kıssalar, insanların doğru yolu bulmalarına, hakikate yönelmelerine yardımcı olur.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=KFMM-ZsucG4




KURAN-I KERİM’DE GEÇEN BİLİMSEL AYETLER

KURAN-I KERİM’DE GEÇEN BİLİMSEL AYETLER[1]

 

Kuranı Kerimde geçen bilimsel ayetler.


Kur’an-ı Kerim’de doğa olaylarına, göklerin ve yerin yaratılışına, insanın var oluşuna dair bazı ayetler bulunmaktadır. Bu ayetler, bilimsel konulara direkt bir rehber niteliğinde olmasa da, modern bilimle örtüşen bazı gözlemleri içerir. Bu ayetler insanları evreni, doğayı ve yaratılışı gözlemleyip tefekkür etmeye yönlendirir. İşte bazı örnekler:

1. Evrenin Genişlemesi

Kur’an’da evrenin genişlemesine dair bir işaret olduğu düşünülür. Modern bilim de evrenin genişlemekte olduğunu kanıtlamıştır.

“Biz göğü kudretimizle bina ettik ve Biz onu elbette genişletmekteyiz.” (Zariyat, 51:47).

2. Göğün Koruyucu Özelliği

Atmosferin dünya üzerindeki koruyucu etkisine dikkat çeken bir ayet olarak değerlendirilir. Atmosfer, zararlı güneş ışınlarını süzer ve meteorların dünyaya çarpmasını engeller.

“Gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık, onlar ise onun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.” (Enbiya, 21:32).

3. Gök Cisimlerinin Yörüngeleri

Kur’an, güneş, ay ve yıldızların belirli bir yörüngede hareket ettiğini belirtir ki, bu durum astronomik olarak doğrulanmıştır.

“Güneş ve Ay bir hesaba göre hareket etmektedir.” (Rahman, 55:5).

“Güneş de kendisi için belirlenen bir durakta akıp gitmektedir.” (Yasin, 36:38).

4. Dağların Sabitlenmesi ve Yeryüzündeki Rolü

Kur’an’da dağların yeryüzündeki dengeyi sağladığına işaret edilir. Jeoloji bilimi de dağların yer kabuğunu sabitleyici bir rol oynadığını ortaya koymuştur.

“Yeryüzünde, onları sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdik.” (Nahl, 16:15).

5. İki Deniz Arasındaki Farklılık

Farklı tuzluluk oranlarına sahip denizlerin birbirine karışmadığı anlatılır. Bugün, suyun farklı yoğunluklarda olduğu bölgelerde iki denizin birbiriyle karışmadığı bilinmektedir.

“İki denizi salıvermiştir, birbirine kavuşuyorlar; fakat aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar.” (Rahman, 55:19-20).

6. Embriyonun Gelişimi

Kur’an’da insanın anne karnındaki gelişim aşamaları ayrıntılı bir şekilde ele alınır. Bu ayetler modern embriyoloji ile paralellik taşır.

“Andolsun, insanı çamurdan bir özden yarattık. Sonra onu sağlam bir karargâhta nutfe (döllenmiş yumurta) haline getirdik. Sonra nutfeyi alaka (embriyo) yaptık, ardından alakayı bir çiğnemlik et parçası yaptık.” (Müminun, 23:12-14).

7. Parmak İzlerinin Benzersizliği

Parmak izlerinin benzersizliği ile ilgili olarak, kıyamet günü insanın parmak uçlarına kadar yeniden yaratılacağı belirtilir. Parmak izlerinin her bireyde farklı olduğu 19. yüzyılda bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

“Evet, biz onun parmak uçlarını bile yeniden düzenlemeye gücümüz yeter.” (Kıyamet, 75:4).

8. Yağmurun ve Bitkilerin Oluşumu

Kur’an’da, yağmurun yeryüzüne nasıl can verdiği ve bitkilerin bu suyla nasıl yetiştiği anlatılır.

“Ölü toprağa hayat verdik ve orada her türlü güzel bitkilerden çiftler yarattık.” (Kaf, 50:9).

9. Rüzgarların Döllenme Görevi

Rüzgarların bulutları taşıdığı ve bitkilerin döllenmesine yardımcı olduğu ifade edilir. Modern bilim, rüzgarların bitki döllenmesinde ve bulut oluşumunda önemli bir rol oynadığını doğrulamaktadır.

“Dölleyici rüzgarlar gönderdik.” (Hicr, 15:22).

10. Yerçekimi ve Denge

Kur’an’da yeryüzünde bir denge olduğuna dikkat çekilir. Bugün yerçekimi gibi fiziksel kuvvetlerin bu dengeyi sağladığı bilinmektedir.

“Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer, 54:49).

11. Demirin Yeryüzüne İndirilmesi

Kur’an’da demirin insanlık için yararlı olduğu ve indirildiği belirtilir. Bu, demirin dünyada doğal olarak değil de, meteorlar aracılığıyla yeryüzüne geldiği teorisiyle ilişkilendirilmiştir.

“Demiri de indirdik; onda büyük bir kuvvet ve insanlar için yarar vardır.” (Hadid, 57:25).

12. Ay’ın Işığı

Ay’ın kendi ışığını yaymadığı, sadece yansıyan bir ışıkla parladığına işaret edilir. Modern bilim de Ay’ın ışığının, Güneş’in yansıması olduğunu ortaya koymuştur.

“Allah, içinde yollar bulasınız diye güneşi bir aydınlık, ayı bir ışık kıldı.” (Yunus, 10:5).

13. Canlıların Çiftler Halinde Yaratılması

Kur’an’da bitkilerden hayvanlara kadar her canlının çiftler halinde yaratıldığı anlatılır. Bu, biyolojik olarak türlerin dişi ve erkek olarak yaratıldığı gerçeğiyle uyumludur.

“Her şeyi çift yarattık ki, düşünesiniz.” (Zariyat, 51:49).

14. Arının Bal Yapması

Arının bal yapması, Allah’ın ona ilham ettiği bir özellik olarak sunulmuştur. Arıların bu yapısal görev bilinci, modern bilim tarafından da inceleme konusu olmuştur.

“Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler edin. Sonra her türlü üründen ye, sonra Rabbinin yollarında boyun eğerek yürü. Karınlarından renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki onda insanlar için şifa vardır.” (Nahl, 16:68-69).

Sonuç

Kur’an’da geçen bu ayetler, evrendeki düzen, doğa olayları, insanın yaratılışı gibi konulara işaret ederek insanları düşünmeye ve araştırmaya teşvik eder. Bu ayetler bilimsel bilgi vermekten çok, Allah’ın yaratışındaki hikmeti göstermeye yöneliktir. Kur’an, insanları hem ilahi hakikati kavramaya hem de bilimsel gerçekleri keşfetmeye davet eder.

@@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de Geçen Bilimsel Ayetler Hakkında
Kur’an-ı Kerim’in indirildiği dönemde bilinmeyen birçok bilimsel gerçeğe işaret ettiği iddiası, uzun yıllardır tartışılan bir konudur. Bu iddiayı savunanlar, Kur’an’daki bazı ayetlerin modern bilimin bulgularıyla uyuştuğunu ve bu durumun Kur’an’ın mucizevi bir kitap olduğunu gösterdiğini öne sürerler.
Bu iddiaların temelinde yatan bazı yaygın örnekler şunlardır:
* Evrenin genişlemesi: Zariyat suresi 47. ayette geçen “ve sema’i bina’na” (ve göğü biz inşa ettik) ifadesi, bazı yorumcular tarafından evrenin genişlemesi olarak yorumlanır.
* Embriyonun gelişimi: Müminun suresi 14. ayetteki “Sonra onu bir alak (asılı pıhtı) kıldık, sonra o alak bir çiğnemlik et parçası oldu…” ifadesi, embriyonun gelişimiyle ilişkilendirilir.
* Dağların yerküreyi sabitlemesi: Enbiya suresi 31. ayette dağların yerküreyi sabitlemesiyle ilgili bir ifade geçer.
* Su döngüsü: Rahman suresi 6-7. ayetlerde su döngüsüyle ilgili bir açıklama olduğu iddia edilir.
Bu tür yorumlar yapılırken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır:
* Dil ve anlam: Arapça bir metin olan Kur’an’ın ayetleri, indirildiği dönemdeki Arapça anlayışı ve kültürel bağlamı içinde değerlendirilmelidir. Modern bilimsel terimlerin doğrudan Kur’an’a aktarılması, metnin anlamını çarpıtabilir.
* Metafor ve benzetmeler: Kur’an’da sıkça kullanılan metafor ve benzetmeler, bilimsel gerçekleri ifade etmek yerine, dini bir mesajı daha etkili bir şekilde anlatmak amacıyla kullanılabilir.
* Bilimsel bilginin gelişimi: Bilim sürekli olarak gelişen bir alandır. Bugün doğru kabul edilen bir bilimsel gerçek, gelecekte farklı bir şekilde açıklanabilir. Bu nedenle, Kur’an ayetlerini güncel bilimsel bilgilere göre yorumlamak yanıltıcı olabilir.
Sonuç olarak, Kur’an’daki bazı ayetlerin modern bilimsel bulgularla ilişkilendirilmesi, ilgi çekici bir konu olsa da, bu tür yorumlar yapılırken dikkatli olunmalıdır. Kur’an’ın asıl amacı, insanlara doğru yolu göstermek ve ahlaki değerler aşılamaktır. Bilimsel gerçekleri açıklamaktan ziyade, insanın iç dünyasına hitap eder.
Kur’an’ı bilimsel bir metin gibi ele almak yerine, dini bir metin olarak anlamak ve onun mesajlarını doğru bir şekilde kavramak önemlidir.

*********** 

Kuranı Kerimde bilimsel ayetler.


Kur’an-ı Kerim, birçok müfessir ve araştırmacı tarafından bilimsel içerikler barındırdığı iddiasıyla incelenmiştir. İşte bazı ayetler ve bunların bilimle ilişkilendirilen yorumları:

1. **Evrenin Yaratılışı**:
– **Ayet**: “Gökleri ve yeri yaratan O’dur. Onların arasında, O’nun emriyle bir süre kalacak olan her şey yaratılmıştır.” (A’raf 54)
– **Yorum**: Bu ayet, evrenin yaratılışı ve düzeni ile ilgili bilimsel düşünceleri destekleyen bir ifade olarak yorumlanır.

2. **Embriyo Gelişimi**:
– **Ayet**: “Sonra nutfeyi bir alaka (embriyo) haline getirdik.” (Müminun 13)
– **Yorum**: Bu ayet, embriyonun gelişim aşamalarını anlatır ve modern embriyoloji ile paralellik gösterildiği düşünülür.

3. **Dağların İşlevi**:
– **Ayet**: “Dağlar, yerin sarsılmasını önleyici olarak yerleştirilmiştir.” (Nebe 6-7)
– **Yorum**: Bu, dağların tektonik hareketler üzerindeki etkisine işaret ettiği şeklinde yorumlanır.

4. **Suyun Önemi**:
– **Ayet**: “Her canlı şeyi sudan yarattık.” (Enbiya 30)
– **Yorum**: Su, yaşamın temel unsuru olarak kabul edilir; bu ayet, suyun biyolojik önemi üzerinde durur.

5. **Karanlık ve Işık**:
– **Ayet**: “Gecenin karanlığını ve gündüzün aydınlığını yaratan O’dur.” (En’am 96)
– **Yorum**: Gecenin ve gündüzün oluşumunun, Dünya’nın dönmesi ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır.

Bu ayetlerin bilimsel içerik taşıdığına dair yorumlar, Kur’an’ın evrenselliği ve zamanla uyumlu olduğu düşüncesinden kaynaklanmaktadır.

********************   

Celalettin Suyutinin Kuran ilimleri adlı eserinde Özetle ne anlatmaktadır, misal verir misiniz


Celalettin Suyutinin “Kur’an İlimleri” adlı eseri, Kur’an’ın anlaşılması, yorumlanması ve öğretilmesi üzerine kapsamlı bir inceleme sunmaktadır. Eserde, Kur’an’ın kelime anlamları, lafzi özellikleri, tefsir çeşitleri, kıraat ilimleri, nazım ve belagat gibi konular detaylı bir şekilde ele alınmaktadır.

Suyuti, Kur’an’ın tarihsel bağlamı içinde incelenmesini ve çeşitli yorum ekollerinin (örneğin, Maturidi ve Eşari) nasıl şekillendiğini açıklar. Aynı zamanda, Kur’an’ı anlama konusunda kullanılan yöntemlerin yanı sıra, farklı kıraatlerin ve tefsirlerin önemini de vurgular.

Misal olarak: Eserde, Kur’an’ın nazım özellikleri üzerine yapılan bir inceleme örneği, ayetlerin ve surelerin yapılarına, kullanım şekillerine dair detaylar sunarak, okuyucunun Kur’an’ı daha derinlemesine anlamasına yardımcı olur. Ayrıca, Kur’an’ın sosyal ve hukuki boyutlarını ele alarak, dinin toplumsal hayattaki yeri hakkında bilgi verir.

Bu tür bilgiler, din bilimleri alanında çalışanlar ve Kur’an üzerine araştırma yapan akademisyenler için değerli bir kaynak niteliğindedir.

@@@@@@@@

Suyuti muterekul akran adlı eserinde Özetle ne anlatmaktadır

Celalettin Suyuti’nin “Muterekül Akran” adlı eseri, İslam ilim geleneğinde önemli bir yere sahip olan eserlerden biridir. Bu eser, özellikle hadis ilminde öğrencilerin ve hocaların ilişkilerini, ilmî çalışmaların düzenlenmesini ve nesil aktarımını konu alır.

Eserin temel başlıkları şunlardır:

1. İlim Öğrenme ve Öğretme: Suyuti, ilmin nasıl öğrenileceği, öğretileceği ve ilimle meşgul olmanın önemi üzerinde durur. İlim tahsilinin, sosyal ve dini hayatta nasıl bir rol oynadığını vurgular.

2. İlim Adamlarının Ahlak ve Davranışları: Eser, alimlerin nasıl bir ahlaka sahip olması gerektiğini, ilmi konusunda nasıl bir tutum sergilemeleri gerektiğini açıklar. Alimlerin, öğrencilerine ve birbirlerine karşı sorumluluklarını detaylı bir şekilde ele alır.

3. Gelenek ve Nesil Aktarımı: İslam tarihinde ilimlerin nasıl aktarıldığını ve bu aktarım sürecinin önemi üzerinde durur. İlimlerin, iyi bir eğitim ve hoca-öğrenci ilişkisi ile nasıl gelişebileceğini açıklar.

4. Hadis ve Tefsir: Eser, hadis rivayetinin güvenilirliğini ve tefsir ilmindeki önemini de ele alarak, hadislerin doğru anlaşılması ve aktarılması konusunda rehberlik sağlar.

Bu eser, özellikle İslam ilimleri alanında çalışanlar, öğrenciler ve akademisyenler için önemli bir kaynak olarak değerlendirilmektedir. Suyuti, bu eseriyle hem tarihi hem de pratik açıdan ilim ve eğitim konularına ışık tutmaktadır.

@@@@@@@@

Celal Yıldırım bilimsel Tefsirinde Özetle örnek olarak ne anlatmaktadır?

Celal Yıldırım’ın “Bilimsel Tefsir” adlı eseri, Kur’an ayetlerinin modern bilimle ilişkisini ele alarak, bilimsel verilerle Kur’an’ın içeriği arasında bir bağ kurmaya çalışmaktadır. Eser, özellikle bilim ve din arasındaki ilişkiyi sorgulamakta ve Kur’an’ın bilimsel gerçeklerle nasıl örtüştüğünü veya bu gerçeklerle nasıl etkileşimde bulunduğunu incelemektedir.

Eserin ana temaları şunlardır:

1. Kur’an ve Bilim: Yıldırım, Kur’an’da geçen bazı kavram ve olayların modern bilimle nasıl örtüştüğünü tartışır. Örneğin, evrenin yaratılışı, insanın gelişimi ve doğa olayları gibi konular üzerinde durur.

2. Ayetlerin Yorumu: Yıldırım, belirli ayetlerin bilimsel açıdan yorumlanmasını yaparak, klasik tefsir yöntemlerinin ötesinde, bilimsel bir perspektif sunar. Bu bağlamda, ayetlerin tarihsel ve kültürel bağlamı ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini savunur.

3. Din ve Bilim Arasındaki Uyum: Yıldırım, din ve bilim arasında bir çelişki olmadığına vurgu yapar ve bu iki alanın birbirini nasıl destekleyebileceğini açıklamaya çalışır.

Örnek olarak: Eserde, suyun döngüsü gibi doğal olaylar ile Kur’an’daki suyun yaratılışı ve onun önemiyle ilgili ayetler arasındaki bağlantı ele alınabilir. Yıldırım, bu bağlamda Kur’an’daki ilgili ayetleri modern hidroloji ile karşılaştırarak, doğa olaylarının Kur’an’daki yansımalarını bilimsel bir açıdan analiz eder.

Bu eser, din ve bilim alanında araştırma yapan akademisyenler, öğrenciler ve Kur’an’ı bilimsel bir bakış açısıyla anlamak isteyenler için önemli bir kaynak olarak öne çıkmaktadır.

@@@@@@@@

Bilimsel tefsirlerde hangileridir ve özellikleri nelerdir?

Bilimsel tefsir, Kur’an ayetlerini modern bilim ve çağdaş bilgi ışığında anlamaya yönelik yapılan yorumları ifade eder. Bu tür tefsirler, özellikle bilimsel verilerin Kur’an ile nasıl örtüştüğünü veya ilişkilendirilebileceğini incelemektedir. Bilimsel tefsirler arasında öne çıkan bazı önemli eserler ve özellikleri şunlardır:

1. Celal Yıldırım – Bilimsel Tefsir

Özellikleri: Yıldırım, Kur’an’ın içeriğini modern bilimle karşılaştırarak, özellikle doğa bilimleri ile ilgili ayetlerin bilimsel verilerle nasıl örtüştüğünü vurgular. Bilim ve dinin birbiriyle çatışmadığını savunur.

2. Muhammed Hamidullah – Kur’an ve Bilim

Özellikleri: Hamidullah, Kur’an’ın bilimsel bulgularla nasıl bir bütünlük oluşturduğunu ve bazı ayetlerin bilimsel gerçeklerle nasıl örtüştüğünü incelemektedir. Bilim ve dinin karşılıklı etkileşimine vurgu yapar.

3. İsmail Lütfi Çakan – Kur’an ve Bilim

Özellikleri: Çakan, Kur’an’ın bilimsel bilgileri içerdiğini öne sürer. Eserlerinde, çeşitli bilimsel konularla ilgili ayetlerin analizi ve yorumunu yapar.

6. M. Zeki Duman – Kur’an’da Bilim

Özellikleri: Duman, Kur’an’daki bazı ayetleri, özellikle doğa olayları ve insanın yaratılışı ile ilgili konularda, modern bilim verileriyle ilişkilendirir.

Genel Özellikler

Bilimsel Yaklaşım: Bu tür tefsirlerde, Kur’an ayetleri bilimsel bir metodoloji ile analiz edilir. Modern bilimsel veriler, gözlemler ve teoriler kullanılarak yorumlar yapılır.

Din ve Bilim Arasındaki İlişki: Bilimsel tefsirler, din ile bilim arasında bir çelişki olmadığını savunur ve bu iki alanın nasıl bir araya getirilebileceğini inceler.

Kur’an’ın Evrenselliği: Eserlerde genellikle Kur’an’ın zamana ve mekâna hitap eden evrensel bir mesaj taşıdığına vurgu yapılır.

Doğa Bilimleri Üzerine Odaklanma: Fizik, kimya, biyoloji, astronomi gibi alanlarda Kur’an’ın verdiği bilgilerin modern bilimin bulgularıyla nasıl ilişkili olduğu üzerinde durulur.

Bu eserler, din ve bilim arasında köprü kurmayı hedefleyerek, Kur’an’ı çağdaş bilgiyle anlamaya yönelik önemli katkılar sağlamaktadır.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=qpWou0ywD5k




KURAN-I KERİM’DE FESATLA İLGİLİ HUSUSLAR

KURAN-I KERİM’DE FESATLA İLGİLİ HUSUSLAR[1]

 

Kuranı Kerimde fesatlarla ilgili hususlar.


Kur’an-ı Kerim’de fesat, “bozgunculuk, fitne çıkarmak, düzeni bozmak, zarar vermek” anlamında kullanılır ve Allah’ın yaratılış düzenine aykırı olan her türlü eylemi ifade eder. Fesat, bireysel ve toplumsal olarak insanlara zarar veren, adaleti ve huzuru bozan kötülüklerdir. Kur’an’da, fesat çıkarmanın büyük bir günah olduğu bildirilmiş, bozgunculuk yapanlar kınanmış ve fesattan sakınılması emredilmiştir.

Fesadın Çeşitleri ve Kur’an’daki Ayetler

1. Yeryüzünde Fesat Çıkarmak: Kur’an, insanların yeryüzünde fesat çıkarmamasını emreder. Yeryüzünde fesat, toplumsal düzeni bozmak, insanlara zarar vermek, savaş ve kargaşaya yol açmak anlamına gelir. Allah, yeryüzünde fesat çıkarmayı büyük bir günah olarak kabul eder.

> “İyilik yapın; Allah iyilik edenleri sever. Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın.” (Bakara, 2/195).

> “Allah, fesadı sevmez.” (Bakara, 2/205).

2. Adaletsizlik ve Haksızlık: Adaletin yok edilmesi, insanların haklarının gasp edilmesi, zulüm ve baskı yoluyla insanların zarar görmesi, Kur’an’da fesat olarak kabul edilir. Adaletin olmadığı bir yerde toplumda huzursuzluk, kin ve nefret doğar.

> “Her kim zulüm ederse, Allah onu bağışlamaz ve ona acıklı bir azap hazırlar.” (İbrahim, 14/22).

3. Yetim ve Zayıf Kimselerin Haklarını Çiğnemek: Kur’an’da, özellikle yetimlerin haklarının yenmesi, onların zayıflığından faydalanarak mal varlıklarına el konulması bir fesat olarak nitelendirilmiştir.

> “Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ancak ateş doldurmuş olurlar.” (Nisa, 4/10).

4. Fitne ve Dedikodu Yaymak: Kur’an, fitne çıkarmayı, dedikodu ve iftira ile toplumun huzurunu bozmayı da fesat olarak kabul eder. Fitne, toplum içinde kin ve düşmanlık doğurur, insanlar arasındaki güveni yok eder.

> “Fitne, öldürmekten daha büyüktür.” (Bakara, 2/217).

5. Çevreyi ve Doğayı Tahrip Etmek: Kur’an’da, çevreyi korumak ve yeryüzünde düzeni sağlamak bir emir olarak verilmiştir. İnsanların doğaya zarar vermesi, doğal kaynakları israf etmesi ve çevreyi kirletmesi de fesat olarak kabul edilir. Allah, yeryüzünde bozgunculuk yapılmasını sevmez.

> “İnsanların kendi elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı.” (Rum, 30/41).

6. Hile ve Yalanla Menfaat Elde Etmek: Kur’an’da hile, aldatma, yalan ve menfaat uğruna yapılan her türlü kötü davranış fesat olarak görülür. Bu tür davranışlar, toplumdaki güven duygusunu zedeler ve insanları birbirine düşman hale getirir.

> “Yeryüzünde büyüklük taslayarak kötülük edenleri ayetlerimden uzaklaştıracağım.” (A’raf, 7/146).

Fesadın Kişisel ve Toplumsal Zararları

Kişisel Zararları: Fesat çıkaran kişi, hem kendini hem de ahiret hayatını tehlikeye atar. Fesat eylemlerinde bulunanlar Allah’ın gazabına uğrar ve insanlar arasında itibarını kaybeder. Fesat, kişinin ruhsal dinginliğini ve ahlaki değerlerini yitirerek içsel huzurunu bozmasına yol açar.

Toplumsal Zararları: Fesat, toplumda huzursuzluk, düşmanlık, güvensizlik ve kaos doğurur. İnsanlar arasında kin ve nefret oluşur, sosyal bağlar zayıflar, adalet kaybolur ve toplumda bozulma meydana gelir. Fesat, toplumdaki kardeşlik duygusunu yok eder ve toplumsal huzuru tamamen ortadan kaldırır.

Fesattan Sakınma ve Barışı Teşvik

Kur’an, insanları fesattan sakındırarak iyiliği ve barışı teşvik eder. Allah, insanlara adil ve merhametli olmalarını, aralarındaki sorunları barış ve hoşgörü ile çözmelerini emreder. Fesattan uzak durmak, yeryüzünde düzeni korumak, Allah’a bağlılığın bir göstergesidir.

> “Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin ve aranızdaki anlaşmazlıklardan uzak durun.” (Enfal, 8/46).

Sonuç

Kur’an’da fesat, hem bireysel hem de toplumsal açıdan büyük bir kötülük olarak görülmüştür. Allah, insanları her türlü fesattan sakındırmış ve toplumsal huzuru koruma yolunda adaletli, dürüst ve ahlaklı olmalarını emretmiştir. Fesattan uzak durmak, hem Allah’a yakınlaşmayı hem de dünya hayatında huzuru ve güveni sağlamayı hedefler.

@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de Fesat ve Fesatçılar
Fesat, Kur’an-ı Kerim’de sıkça geçen ve toplum düzenini bozan, huzuru kaçıran her türlü kötü davranışı, fitneyi ve karışıklığı ifade eder. Kur’an, fesadı ve fesatçıları şiddetle kınar ve müminleri bu tür davranışlardan uzak durmaya teşvik eder.
Fesadın Çeşitleri ve Zararları
Kur’an’da fesat, farklı şekillerde ortaya konur. Bunlardan bazıları şunlardır:
* Toplumsal fesat: İnsanlar arasında düşmanlık, kin ve nefret ekerek toplumsal birliği bozma.
* Siyasi fesat: Devlet düzenini bozma, otoriteye karşı gelme, fitne çıkarma.
* Ekonomik fesat: Haksız kazanç elde etme, rüşvet, yolsuzluk gibi eylemler.
* Dini fesat: Dini duyguları istismar etme, insanların inançlarını sömürme, mezhepler arası ayrılıkları körükleme.
Fesadın zararları ise saymakla bitmez. Fesat, toplumları karıştırır, kardeşliği bozar, adaleti ortadan kaldırır ve insanların huzurunu kaçırır. Kur’an, fesadın hem dünya hayatında hem de ahirette büyük zararlara yol açacağını vurgular.
Kur’an’da Fesat ile İlgili Ayetler
Kur’an’da fesat ve fesatçılarla ilgili birçok ayet bulunmaktadır. Bazı örnekler:
* Bakara suresi, 60. ayet: Allah’ın, insanı yeryüzünde halife kılmak istediğinde meleklerin endişelenerek fesat çıkaracak birini yaratıp yaratmayacağını sorması, fesadın ne kadar büyük bir sorun olduğunu gösterir.
* Bakara suresi, 205. ayet: Musa (a.s.) kavmi için su istediğinde Allah’ın, onlara su verdikten sonra yeryüzünde fesat çıkarmamalarını emretmesi, fesadın ne kadar büyük bir günah olduğunu vurgular.
* Bakara suresi, 220. ayet: Fesat çıkarmak isteyenlerin, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak istediği belirtilir.
* Bakara suresi, 191. ayet: Fitnenin öldürmekten daha kötü olduğu vurgulanır.
Müminlerin Görevi
Kur’an, müminlere fesadı önleme ve iyiliği yayma görevini verir. Müminler, toplumda barış ve huzurun sağlanması için çalışmalı, fesat çıkaranlara karşı durmalı ve iyiliği emredip kötülükten nehyetmelidirler.
Sonuç
Fesat, insanlık için büyük bir tehdittir. Kur’an-ı Kerim, müminleri fesattan uzak durmaya ve iyiliği yaymaya teşvik eder. Toplumda barış ve huzurun sağlanması için herkesin üzerine düşen görevi yapması gerekmektedir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=2JYqC3KLzP8