RUBÛBİYETİN İNSAN TERBİYESİNDEKİ TEZAHÜRÜ-3-

RUBÛBİYETİN İNSAN TERBİYESİNDEKİ TEZAHÜRÜ-3-[1]

 

İbadet ve Şükür Bilinci


4.2.2. Dua ve Teslimiyet
4.3. Rubûbiyyetin Ahlâkî ve Sosyal Boyutları

4.3.1. Sorumluluk ve İhsan Bilinci

4.3.2. Toplum Hayatında Adalet ve Merhamet.

İbadet ve Şükür Bilinci

4.2.2. Dua ve Teslimiyet

Dua:
Dua, insanın Allah’a yönelerek O’ndan yardım dilemesi ve Rubûbiyyetine teslimiyetin bir göstergesidir. Dua, insanın acziyetini kabul edip, Allah’ın kudretine sığınmasıdır. Kur’an’da şöyle buyrulur:
“Bana dua edin, size cevap vereyim.” (Mümin, 40:60).
Dua, insan ile Rabbi arasındaki bir bağdır ve insanın Rubûbiyyeti idrak etmesini sağlar.

Teslimiyet:
Allah’ın Rubûbiyyetini tanıyan insan, O’na teslimiyetle yönelir ve hayatını O’nun emirlerine göre şekillendirir. Teslimiyet, insanın Allah’a olan güveninin bir yansımasıdır. Rubûbiyyeti idrak eden bir kul, zorluklar karşısında sabırlı, nimetler karşısında ise şükredici olur.
“Kim Allah’a tevekkül ederse, O ona yeter.” (Talak, 65:3).

4.3. Rubûbiyyetin Ahlâkî ve Sosyal Boyutları

4.3.1. Sorumluluk ve İhsan Bilinci

Sorumluluk Bilinci:
Allah’ın Rubûbiyyetini tanıyan bir insan, yeryüzünde bir emanetçi olduğunun farkındadır. Bu sorumluluk bilinciyle, Allah’ın verdiği nimetleri korur, çevresine zarar vermekten kaçınır ve adaletli bir yaşam sürer.
“İnsan, yarın için ne hazırladığına baksın.” (Haşr, 59:18).
Bu ayet, insanın hem bu dünyadaki hem de ahiretteki sorumluluklarını hatırlatır.

İhsan Bilinci:
İhsan, “Allah’ı görüyormuş gibi kulluk etmek” anlamına gelir. İnsan, Allah’ın her şeyi görüp bilmesi gerçeğiyle hareket ederek işlerini en güzel şekilde yapar ve hem bireysel hem de toplumsal hayatta ahlaki bir duruş sergiler.

4.3.2. Toplum Hayatında Adalet ve Merhamet

Adalet:
Allah’ın Rubûbiyyetinin bir tecellisi olarak, adalet toplumsal düzenin temel taşıdır. Adalet, her hak sahibine hakkını vermek ve zulümden uzak durmaktır. Kur’an’da şöyle buyrulur:
“Allah adaleti, ihsanı ve yakınlara vermeyi emreder.” (Nahl, 16:90).
Bu emir, bireyler ve toplumlar için adaletin önemini vurgular.

Merhamet:
Allah’ın Rahman ve Rahim sıfatlarının yansıması olan merhamet, toplum hayatında insanlar arası ilişkilerin temelinde yer alır. Rubûbiyyeti idrak eden bir insan, Allah’ın mahlukatına merhametle yaklaşır, yardıma muhtaçlara destek olur ve toplumsal dayanışmayı güçlendirir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Buhari, Edeb 27).

Sonuç

Allah’ın Rubûbiyyetini tanıyan bir insan hem bireysel hem de toplumsal hayatında ahlâkî bir duruş sergiler.

Dua ve teslimiyet ile Allah’a yönelir, O’na güvenip dayanır.

Sorumluluk ve ihsan bilinci ile işlerini en güzel şekilde yapar.

Adalet ve merhamet ile toplumsal barışa katkıda bulunur.
Rubûbiyyet bilinci, insanı hem Allah’a yakınlaştırır hem de yeryüzünde O’nun rızasına uygun bir hayat sürmeye teşvik eder.

                                                                                       **************  

Melekler ve İlâhî Yönetim

3.3.2. Ruhlar ve Gayb Âlemi

4. Allah’ın Rubûbiyyetinin İnsana Bakan Yönleri

4.1. İnsan ve Rubûbiyyet Bağı

4.1.1. İnsan Fıtratında Rubûbiyyet Bilinci

4.1.2. İnsan Aklı ve Rubûbiyyeti Kavrama
4.2. Rubûbiyyetin İnsan Üzerindeki Tesirleri.

Melekler ve İlâhî Yönetim (3.3.2. Ruhlar ve Gayb Âlemi)

Ruhlar ve Gayb Âlemi

Allah’ın Rubûbiyyeti, yalnızca görünen fiziksel âlemde değil, gayb âleminde (görünmeyen âlemde) de tecelli eder. Bu boyut, melekler, ruhlar ve insan idrakinin ötesindeki varlıklarla ilgilidir.

Ruhların Yaratılışı:
Allah, her insana özel bir ruh bahşetmiştir. Ruh, insanın varlığının özüdür ve Allah’ın yaratıcı kudretinin bir tecellisidir. Kur’an’da ruhun Allah tarafından üflenerek insana verildiği şöyle ifade edilir:
“Ona kendi ruhumdan üfledim…” (Hicr, 15:29).
Ruh, insanın bedeni aşan bir yönüdür ve Allah’ın Rubûbiyyeti ile sürekli bağlantı hâlindedir.

Gayb Âlemi:
Gayb, insanın bilgisi ve kavrayışının ötesinde olan âlemleri ifade eder. Allah’ın Rubûbiyyeti bu âlemleri de kuşatmıştır. Meleklerin, cinlerin ve diğer metafizik varlıkların yaratılışı ve görevleri gayb âlemine dâhildir.
“Gaybın anahtarları O’nun yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez.” (En’am, 6:59).

Melekler ve Ruhlar Arasındaki İlişki:
Melekler, Allah’ın emirlerini yerine getiren nurani varlıklardır. Ruhlar ise insanların İlâhî kaderle bağlantısını sağlar. Melekler, insan ruhunu korumak, kayıt altına almak ve İlâhî emirleri ruhlara ulaştırmak gibi görevlerle Rubûbiyyetin bir parçasıdır.

4. Allah’ın Rubûbiyyetinin İnsana Bakan Yönleri

4.1. İnsan ve Rubûbiyyet Bağı

4.1.1. İnsan Fıtratında Rubûbiyyet Bilinci

Fıtrî İnanç:
İnsan, yaratılışında Allah’ı tanıma ve O’na yönelme yeteneğiyle donatılmıştır. Bu, insanın fıtratında (yaratılışında) bulunan Rubûbiyyet bilincidir. Kur’an’da bu durum şu şekilde ifade edilmiştir:
“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dediklerinde onlar, ‘Evet, (buna) şahidiz.’ dediler.” (Araf, 7:172).
Bu ayet, insanın yaratılıştan gelen bir Allah bilinciyle doğduğunu ifade eder.

Allah’a Yönelme:
İnsan, ihtiyaç duyduğunda, çaresiz kaldığında ya da büyük bir nimetle karşılaştığında, içgüdüsel olarak Allah’a yönelir. Bu, insanın Rubûbiyyet bilinciyle doğrudan bağlantılıdır.

4.1.2. İnsan Aklı ve Rubûbiyyeti Kavrama

Akıl ve Tefekkür:
İnsan aklı, Allah’ın Rubûbiyyetini kavramak ve bu düzeni anlamak için en önemli araçtır. Kur’an, insanları kainatı ve yaratılışı tefekkür etmeye davet eder:
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde akıl sahipleri için deliller vardır.” (Al-i İmran, 3:190).

İrade ve Sorumluluk:
İnsan, aklı ve iradesiyle Allah’ın Rubûbiyyetine teslimiyet göstermek ve O’nun rızasına uygun yaşamakla sorumludur. Bu, insanın yeryüzünde bir halife olarak yaratılmasının bir gereğidir.
4.2. Rubûbiyyetin İnsan Üzerindeki Tesirleri

Tevekkül ve Teslimiyet:
İnsan, Allah’ın Rubûbiyyetini idrak ettikçe, hayatındaki olayların İlâhî hikmete uygun olarak gerçekleştiğini anlar ve tevekkül eder. Bu, insana huzur ve güven verir.
“Allah, kuluna yeter.” (Zümer, 39:36).

Şükür ve İbadet:
Allah’ın Rubûbiyyetini fark eden insan, nimetlerin Allah’tan geldiğini idrak eder ve O’na şükreder. Bu bilinç, ibadet ve kulluk şuurunu artırır.

Sorumluluk Bilinci:
Rubûbiyyet bilinci, insana yeryüzündeki nimetleri koruma, adaletle hükmetme ve Allah’ın rızasına uygun bir hayat yaşama sorumluluğu yükler. İnsan, Allah’ın verdiği emaneti korumakla yükümlüdür.

Sonuç

Allah’ın Rubûbiyyeti, hem gayb âlemindeki ruhlar ve melekler üzerinde, hem de insanın fıtratında, aklında ve hayatında derin bir şekilde tecelli eder. İnsan, Rubûbiyyeti kavradıkça hem dünya hem de ahiret saadetine ulaşır. Bu bilinç, insanı Allah’a yakınlaştırır ve O’nun huzurunda tevazu sahibi yapar.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=VXleo53mCAo




RUBÛBİYYETİN PEYGAMBERLERDEKİ TEZAHÜRÜ-2-

RUBÛBİYYETİN PEYGAMBERLERDEKİ TEZAHÜRÜ-2-[1]

 

Rubûbiyyetin Tarihsel ve Evrensel Yansımaları


5.1. Peygamberlerin Tebliğinde Rubûbiyyet
5.2. İlâhî Kitaplarda Rubûbiyyet Mesajları
5.3. Felsefi ve İdeolojik Yaklaşımlar Açısından Rubûbiyyet

Rubûbiyyetin Tarihsel ve Evrensel Yansımaları

Allah’ın Rubûbiyyeti, tarih boyunca peygamberlerin tebliğlerinde, İlâhî kitaplarda ve insanlığın düşünce dünyasında farklı şekillerde yansımış ve anlaşılmıştır. Bu bölümde, Rubûbiyyetin tarihsel süreçte nasıl tecelli ettiği ele alınacaktır.

5.1. Peygamberlerin Tebliğinde Rubûbiyyet

Peygamberlerin temel mesajı, Allah’ın birliğini (tevhid) ve Rubûbiyyetini insanlara bildirmek olmuştur. Bu tebliğ, her peygamberin ümmetine yönelik davetinde ortak bir tema olarak karşımıza çıkar.

Tevhid ve Rubûbiyyet:
Peygamberler, Allah’ın Rab olduğunu, tüm mahlukatın O’nun tasarrufu altında bulunduğunu vurgulamışlardır. Bu mesaj, insanları putperestlikten, şirke dayalı inançlardan ve Allah’a ortak koşmaktan uzaklaştırmayı amaçlamıştır.
Örneğin, Hz. İbrahim’in (a.s.) kavmine olan tebliği:
“Ben, gerçekten yüzümü, gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben müşriklerden değilim.” (En’am, 6:79).

Kulluk ve İtaat:
Peygamberler, insanların yalnızca Allah’a kulluk etmelerini ve O’nun emirlerine itaat etmelerini istemiştir. Bu davet, Rubûbiyyetin insana yöneltilmiş bir çağrısıdır.
Hz. Musa’nın (a.s.) Firavun’a olan daveti de Rubûbiyyet bilincini ifade eder:
“Eğer iman edecekseniz bilin ki, O sizin Rabbiniz ve atalarınızın Rabbidir.” (Şuara, 26:26).

5.2. İlâhî Kitaplarda Rubûbiyyet Mesajları

Allah’ın Rubûbiyyeti, gönderilen İlâhî kitaplarda açıkça yer almıştır. Bu mesaj, insanların Allah’ın birliğini anlaması ve O’nun Rubûbiyyetine teslim olması için temel bir öğreti olarak sunulmuştur.

Kur’an’da Rubûbiyyet:
Kur’an, Allah’ın Rubûbiyyetini vurgulayan birçok ayeti içermektedir. Allah, kainatın yaratıcısı, düzenleyicisi ve hükümranı olarak tanıtılır:
“Göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. Her şey O’na boyun eğmiştir.” (Bakara, 2:116).
Bu, Allah’ın Rubûbiyyetinin evrenselliğini ifade eder.

Diğer İlâhî Kitaplarda Rubûbiyyet:
Tevrat, Zebur ve İncil gibi önceki İlâhî kitaplar da Allah’ın Rubûbiyyetini insanlara anlatmıştır. Örneğin, Tevrat’ta Allah, tüm kâinatın Rabbi olarak tanıtılır ve insanlara O’nun buyruklarına itaat etmeleri emredilir. Zebur’da Allah’ın kudreti ve yaratışı övülürken, İncil’de de Rabbin merhamet ve sevgisi işlenmiştir.

5.3. Felsefi ve İdeolojik Yaklaşımlar Açısından Rubûbiyyet

Rubûbiyyet anlayışı, farklı felsefi ve ideolojik yaklaşımlarda farklı şekillerde ele alınmıştır. İlâhî bir bakış açısıyla net bir şekilde kabul edilen bu kavram, bazı ideolojilerde farklı şekillerde yorumlanmış, bazı felsefi yaklaşımlar ise tamamen reddetmiştir.

Teistik Yaklaşımlar:
Teistik (Allah’ın varlığını kabul eden) felsefi yaklaşımlar, Rubûbiyyeti Allah’ın varlığının en açık göstergesi olarak ele alır. Örneğin, İslam felsefesinde Allah’ın yaratıcı ve yönetici sıfatları üzerinde durulmuş, Rubûbiyyetin evrendeki düzenle bağlantısı kurulmuştur.

Deizm:
Deizm, Allah’ın yaratıcı olduğunu kabul etmekle birlikte, O’nun evrene müdahil olmadığını savunur. Bu anlayış, Rubûbiyyeti eksik ve yetersiz bir şekilde ele alır, çünkü Allah’ın yaratıcı kudretini kabul etmekle birlikte, O’nun sürekli hükümranlığını ve idaresini reddeder.

Ateizm:
Ateist yaklaşımlar, Rubûbiyyeti tamamen reddeder ve kainatın kendi kendine var olduğunu iddia eder. Bu görüş, İlâhî bir düzeni ve hikmeti inkâr eder, ancak evrendeki düzen ve yaratılışın delilleri karşısında tatmin edici bir açıklama sunamaz.

Sekülerizm:
Seküler ideolojiler, Rubûbiyyeti hayatın manevi boyutundan soyutlayarak, Allah’ın hâkimiyetini toplumsal ve bireysel alanlardan uzak tutmaya çalışır. Bu, Allah’ın Rubûbiyyetini kavrayamamanın bir sonucudur.

Sonuç

Rubûbiyyetin tarihsel ve evrensel yansımaları, insanlığın her döneminde Allah’ın birliğini ve hâkimiyetini vurgulayan bir mesaj olarak var olmuştur.

Peygamberlerin tebliğlerinde, Rubûbiyyet insanları tevhid inancına çağıran bir davet olarak öne çıkmıştır.

İlâhî kitaplarda, Allah’ın yaratıcı, rızık verici ve yöneten sıfatları açıkça işlenmiştir.

Felsefi ve ideolojik yaklaşımlarda, Rubûbiyyet çeşitli şekillerde ele alınmış, ancak bu anlayışlarda eksiklikler görülmüştür.
Bu süreçler, Rubûbiyyetin her zaman insanlık için evrensel bir gerçek olduğunu göstermektedir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=OaMISdowFz8




RUBÛBİYETİN ALEMDEKİ TEZAHÜRÜ-1-

RUBÛBİYETİN ALEMDEKİ TEZAHÜRÜ-1-[1]

 

– Bir fırıncı ekmeği, bir terzi elbiseyi, bir taş ustası taşı, bir mobilyacılar odunu vs nasıl terbiye ediyorsa, Allah da varlıkları öyle terbiye diyor.

-Rubûbiyyet ve Modern İnsan


6.1. Modern Dünyada Rubûbiyyet Anlayışının Değişimi
6.2. Sekülerizm ve Rubûbiyyetin İnkârı
6.3. Rubûbiyyetin İnsan Ruh Sağlığı ve Maneviyat Üzerindeki Etkisi

7.1. Rubûbiyyetin Bütüncül Anlamı
7.2. İnsan ve Evren Üzerinde İlâhî Hükümranlık.

Rubûbiyyet ve Modern İnsan

6.1. Modern Dünyada Rubûbiyyet Anlayışının Değişimi

Modern dünya, bilimsel gelişmeler, teknolojik ilerlemeler ve toplumsal dönüşümlerle şekillenmiştir. Bu değişim, Rubûbiyyet anlayışında da farklılaşmalara yol açmıştır.

Bilimsel Gelişmeler ve Rubûbiyyet:
Bilim, evrenin işleyişine dair detayları açıklama konusunda büyük ilerleme kaydetmiştir. Ancak, modern insan bu bilgileri kimi zaman Rubûbiyyeti kavramaktan uzaklaşarak değerlendirmiştir.
Oysa Kur’an, bilimsel gerçeklerle Rubûbiyyeti bağdaştırır:
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardı ardına gelişinde, akıl sahipleri için deliller vardır.” (Al-i İmran, 3:190).

Bireyselcilik ve Dünyevileşme:
Modern çağın bireyselcilik ve dünyevileşme anlayışı, insanı Allah’ın Rubûbiyyetinden uzaklaştırarak kendine yeterli görmesine neden olmuştur. Bu durum, insanın manevi boşluğa düşmesine ve İlâhî bir rehberliğe ihtiyaç duymasına yol açmıştır.

6.2. Sekülerizm ve Rubûbiyyetin İnkârı

Sekülerizm, dinin bireysel ve toplumsal hayattan soyutlanması gerektiğini savunan bir anlayıştır. Bu bakış açısı, Rubûbiyyetin inkârını veya göz ardı edilmesini beraberinde getirmiştir.

Seküler Dünyanın Etkisi:
Seküler düşünce, Allah’ın evrendeki hâkimiyetini ve yaratıcı sıfatlarını bir kenara bırakıp, tüm sorumluluğu insana yüklemiştir. Bu, insanın hayatını anlamlandırma çabasında ciddi boşluklara yol açmıştır.

Rubûbiyyeti Reddetmenin Sonuçları:
Rubûbiyyetin inkârı, insanın yaratılış amacını unutmasına ve manevi bir rehbersizlik içine düşmesine sebep olmuştur. Bu durum, ahlâkî yozlaşma, adalet eksikliği ve toplumsal sorunların artması gibi sonuçları beraberinde getirmiştir.

6.3. Rubûbiyyetin İnsan Ruh Sağlığı ve Maneviyat Üzerindeki Etkisi

Allah’ın Rubûbiyyetini kabul etmek, insanın ruh sağlığı ve manevi huzurunda olumlu etkiler bırakır.

Manevi Huzur:
Rubûbiyyeti idrak eden bir insan, hayatındaki olayların bir hikmet ve düzen çerçevesinde gerçekleştiğini anlar. Bu bilinç, sıkıntılar karşısında sabırlı olmayı, nimetler karşısında şükretmeyi ve tevekkül etmeyi sağlar.
“Kalpler, Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Rad, 13:28).

Ruh Sağlığına Etkisi:
Rubûbiyyet bilinci, insanın kaygı, depresyon ve umutsuzluk gibi sorunlarını hafifletir. Çünkü kişi, Rubûbiyyeti kabul ederek her şeyin Allah’ın kontrolünde olduğunu ve İlâhî hikmetin her işte galip olduğunu bilir.

Rubûbiyyetin Evrensel Anlamı ve İlâhî Hükümranlık

7.1. Rubûbiyyetin Bütüncül Anlamı

Rubûbiyyet, Allah’ın evreni yaratması, yönetmesi, düzenlemesi ve mahlukatını rızıklandırması gibi İlâhî fiillerin tamamını ifade eder. Bu kavram, tüm varlıkları kuşatan bir anlam taşır.

Bütüncül Bir Perspektif:
Rubûbiyyet, insanın hem bireysel hem de toplumsal hayatını şekillendiren bir hakikattir. İnsan, bu gerçeği idrak ettiğinde, Allah’a teslimiyet, ibadet ve şükür bilinciyle hareket eder.
“O, göklerin, yerin ve bunların içindekilerin Rabbidir.” (Zuhruf, 43:85).

Evrendeki Düzen:
Allah’ın Rubûbiyyeti, evrendeki kusursuz düzen ve hikmetle anlaşılır. Güneşin, ayın, yıldızların hareketi ve doğanın işleyişi, Allah’ın Rubûbiyyetinin birer delilidir. Bu bütüncül düzen, Rubûbiyyetin evrenselliğini ortaya koyar.

7.2. İnsan ve Evren Üzerinde İlâhî Hükümranlık

Allah’ın Rubûbiyyeti, hem insanın hayatında hem de tüm evrende açıkça tecelli eder.

İnsanın Rubûbiyyete Teslimiyeti:
İnsan, Allah’ın yarattığı en üstün varlık olarak, İlâhî hükümranlığı kabul etmekle yükümlüdür. Bu, yalnızca ibadet ve şükürle değil, aynı zamanda adaletli, ahlâklı ve sorumlu bir hayat sürmekle gerçekleşir.

Evrensel Hükümranlık:
Evrenin tüm işleyişi, Allah’ın Rubûbiyyetinin bir göstergesidir. Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’a boyun eğmiştir.
“Görmüyor musun ki, göklerde ve yerde kim varsa Allah’a secde ediyor.” (Hac, 22:18).

Sonuç

Modern insan, Rubûbiyyeti anlamakta zorluk çekse de, bu bilinç insanın hem bireysel hem de toplumsal sorunlarını çözmesinde rehberlik edebilir.

Sekülerizmin etkileri Rubûbiyyeti zayıflatsa da, insanın manevi huzuru ve ruh sağlığı Allah’a bağlılıkla sağlanabilir.

Rubûbiyyet, İlâhî hükümranlığın evren ve insan üzerindeki tezahürüdür ve insanın hayatını anlamlandıran en temel gerçeklerden biridir.
Rubûbiyyeti kavramak, insanın hem dünya hem de ahiret saadeti için vazgeçilmezdir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=JbJOqrhrYWU