İSLAMİ İLİMLERİN BİRBİRİYLE OLAN İLGİSİ

İSLAMİ İLİMLERİN BİRBİRİYLE OLAN İLGİSİ[1]

 

Tefsir, Hadis, Fıkıh ve Kelam İlminin örnekleriyle birbiriyle olan ilgi ve bağlantısı.


Tefsir, hadis, fıkıh ve kelâm ilimleri, İslam’ın ana kaynaklarını (Kur’an ve sünnet) farklı açılardan ele alan, birbiriyle sıkı bir ilişki içinde olan ilimlerdir. Her biri İslam’ın anlaşılması ve uygulanmasında belirli bir görev üstlenirken, ortak bir amaca hizmet eder: Müslümanların doğru bir inanç, ibadet ve ahlak sistemine sahip olmasını sağlamak. Bu ilimler arasındaki bağlantıyı örneklerle açıklayalım:

. Tefsir ile Diğer İlimler

a. Tefsir ve Hadis

Tefsir ilmi, Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini açıklarken, hadislerden büyük ölçüde faydalanır. Hadisler, Kur’an ayetlerinin detaylarını ve bağlamlarını açıklar.

Örnek: Kur’an’da geçen “Namazı dosdoğru kılın…” (Bakara, 2/43) ayeti, namazın nasıl kılınacağını belirtmez. Ancak, hadisler namazın rekâtları, duaları ve uygulama biçimi hakkında ayrıntılı bilgi sunar.

b. Tefsir ve Kelâm

Tefsir ilmi, inanç esaslarını açıklarken kelâm ilminin kavramlarından ve yöntemlerinden faydalanır.

Örnek: “Rahman, Arş’a istiva etti” (Tâhâ, 20/5) ayeti, kelâm ilminde tevhid ve Allah’ın sıfatları bağlamında ele alınır. Kelâmcılar, bu ayeti Allah’a cisim isnad etmeden te’vil ederken tefsir ilmine katkıda bulunurlar.

c. Tefsir ve Fıkıh

Tefsir, fıkıh ilminin temelini oluşturur; çünkü fıkhî hükümler genellikle Kur’an ayetlerine dayanır.

Örnek: Kur’an’da “Hırsızlık yapan erkek ve kadının ellerini kesin” (Mâide, 5/38) ayeti, hırsızlık cezasını belirtir. Fıkıh ilmi, bu ayetin detaylarını (ellerin kesilme şartları, hırsızlığın miktarı, istisnalar) açıklar.

2. Hadis ile Diğer İlimler

a. Hadis ve Tefsir
Hadisler, Kur’an’ın anlaşılmasında birincil kaynaktır. Ayetlerin iniş sebepleri (esbab-ı nüzul) ve bağlamı hadislerde açıklanır.

Örnek: “Ey örtüye bürünen!” (Müzzemmil, 73/1) ayetinin sebeb-i nüzulü, Peygamberimizin ilk vahiy sonrası yaşadığı durumu hadislerle öğreniriz.

b. Hadis ve Fıkıh

Hadisler, fıkıh hükümlerinin çıkarılmasında ikinci temel kaynaktır.

Örnek: Peygamberimizin “Alışverişte karşılıklı rıza esastır” hadisi, İslam ticaret hukukunun temel prensiplerinden biridir.

c. Hadis ve Kelâm

Kelâm ilmi, inanç meselelerini savunurken hadislerden naklî delil olarak faydalanır.

Örnek: “İmanın yetmiş küsur şubesi vardır, en üstünü Allah’tan başka ilah yoktur demektir…” hadisi, imanın tanımı ve dereceleri konusunda kelâm ilminde referans olarak kullanılır.

3. Fıkıh ile Diğer İlimler

a. Fıkıh ve Tefsir

Fıkıh, şer’î hükümlerin çıkarılmasında öncelikle Kur’an ayetlerine dayanır. Tefsir, bu ayetlerin hüküm ifade eden kısımlarını açıklamada fıkha zemin hazırlar.

Örnek: “Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır” (Bakara, 2/275) ayeti, fıkıhta ticaret ve faiz hükümlerinin temelini oluşturur.

b. Fıkıh ve Hadis

Fıkıh, şer’î hükümlerin detaylarını hadislerden alır. Hadisler, ibadetlerin nasıl yapılacağını ve ahkâmı açıklar.

Örnek: Peygamberimiz, abdestte ayakların yıkanması gerektiğini açıklayan hadisinde, Kur’an’daki “ayaklarınızı meshedin” ifadesini açıklamış ve bunu uygulamalı olarak göstermiştir.

c. Fıkıh ve Kelâm

Kelâm ilmi, iman ve amelin ilişkisini açıklarken, fıkıh bu ilişkinin pratikte nasıl uygulanacağını düzenler.

Örnek: Kelâmda, “Namaz kılmayan bir kişi dinden çıkar mı?” tartışması yapılırken, fıkıh, namazın kılınmaması durumunda uygulanacak dünyevî hükümleri (kaza, keffaret vb.) ele alır.

4. Kelâm ile Diğer İlimler

a. Kelâm ve Tefsir

Kelâm, tefsir ilmine aklî bir altyapı sunar. Özellikle müteşabih ayetlerin (açık olmayan) yorumlanmasında kelâm ilminin yöntemleri kullanılır.

Örnek: “Allah göklerin ve yerin nurudur” (Nur, 24/35) ayetinde geçen “nur” kavramı, kelâmcılar tarafından Allah’ın varlık ve hikmetine işaret eden mecazî bir anlamda açıklanır.

  1. Kelâm ve Hadis

    Kelâmcılar, Allah’ın sıfatları ve ahiret konularında hadislerden delil getirir.

    Örnek: Peygamberimizin, “Kıyamet günü Allah’ı göreceksiniz” hadisi, kelâm ilminde Ehl-i Sünnet’in rü’yetullah (Allah’ın görülmesi) görüşünü savunmak için kullanılmıştır.

    c. Kelâm ve Fıkıh

    Kelâm, fıkıhta iman-amel ilişkisini tartışır ve hükümlerin temellendirilmesine katkı sağlar.

    Örnek: Kelâm ilminde, “Amel imandan bir parça mıdır?” tartışması yapılırken, fıkıhta amelin hukuki sonuçları detaylandırılır (örneğin, zina veya içki gibi günahların cezası).

    Sonuç

    Bu dört ilim, İslam’ın anlaşılması ve uygulanmasında birbirini tamamlayan yönlere sahiptir. Tefsir, Kur’an’ı anlamayı amaçlar; hadis, sünneti aktarır; fıkıh, bireysel ve toplumsal hayata dair kuralları belirler; kelâm ise inanç esaslarını savunur ve temellendirir. Her biri, diğerinin eksiklerini tamamlar ve İslam’ın bütüncül bir şekilde hayata geçirilmesini sağlar. Örnekler üzerinden bu ilişkiler, İslam ilimlerinin birbirine ne kadar bağlı olduğunu göstermektedir.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=9gQtYfTa09w&t=22s




UMUMÜL BELVA-GENEL PROBLEM

UMUMÜL BELVA-GENEL PROBLEM[1]

 

Umumül Belva ve Bediüzzaman’ın buna getirdiği çözümler.

Umûmü’l-Belvâ ve Anlamı

Umûmü’l-Belvâ, İslam hukukunda, toplumda yaygın olarak karşılaşılan ve kaçınılması zor olan bir durum ya da uygulamayı ifade eder. Fıkıh terimi olarak, bu durum, insanların çoğunun karşılaşmak zorunda kaldığı veya uygulamak zorunda olduğu fiillerde kolaylaştırıcı hükümler getirilmesini gerektirir. Şer’î hükümlerde, “zorlukların kolaylaştırılması” ve “güçlüklerin kaldırılması” prensibi doğrultusunda bu tür durumlar değerlendirilir.

Umûmü’l-Belvâ’nın Fıkıhtaki Rolü

Kolaylaştırma İlkesi (Tevessür): İslam hukukunda, “Dinde zorluk yoktur” (Bakara, 2/185) ve “Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez” (Bakara, 2/286) ayetleri, bu tür durumlar için rehber kabul edilir.

Örneğin, bir işin yapılması zorunlu hale geldiğinde ve bu durumdan kaçınmak imkânsızsa, şer’î hükümler kolaylaştırılabilir.

Örnek: Suların kirlendiği bir toplumda, temiz su bulunmadığında kirli suyla abdest alınmasına ruhsat verilmesi.

Umûmü’l-Belvâ Örnekleri:

Kadınların zorunlu durumlarda erkek doktorlara muayene olması.

Gıda sektöründe yaygın kullanılan bazı katkı maddelerinin şüpheli kaynaklardan gelmesi.

Ticari işlemlerde faiz gibi unsurların yaygınlaşması ve bunlardan kaçınmanın çok zor hale gelmesi.

Bediüzzaman Said Nursî ve Umûmü’l-Belvâ

Bediüzzaman Said Nursî, yaşadığı dönemin sosyal, siyasi ve ekonomik koşullarında Müslümanların karşılaştığı zorluklara, özellikle de umûmü’l-belvâ kapsamına giren meselelere çözümler üretmiştir. Onun getirdiği yaklaşımlar, İslam’ın temel ilkelerinden ödün vermeden, kolaylaştırma prensibini esas alır.

Bediüzzaman’ın Çözümleri
1. Zaruret ve Kolaylık Prensibi:

Bediüzzaman, umûmü’l-belvâ durumlarının zaruret ve kolaylık prensibi ile çözülmesi gerektiğini savunmuştur. Zaruret halinde haramların sınırlandırılmış ölçüde mübah olabileceğini ifade eder.

Örnek: Modern ekonomik sistemlerin faizli yapısı içinde, faizden tamamen kaçınmanın zor olduğu durumlarda, temel ihtiyaçları karşılamak için sınırlı bir ölçüde ruhsat verilebilir.

2. Niyet ve İhlasın Önemi:

Bediüzzaman, bir Müslümanın umûmü’l-belvâ durumlarında niyetine odaklanması gerektiğini vurgular. Eğer kişi, içinde bulunduğu zorluğu aşmak için elinden geleni yapıyor ve niyetini Allah rızasına yöneltiyorsa, bu gibi durumlarda bir çıkış yolu bulabilir.

Örnek: Zorunlu olarak şüpheli bir malı tüketmek durumunda kalan bir kişi, bunu bir alışkanlık haline getirmemek ve bu durumdan çıkış yolları aramak niyetinde olmalıdır.

3. Çağdaş Problemlere Dair Esnek Yorumlar:

Bediüzzaman, modern dönemin sorunlarının klasik fıkıh metotlarıyla çözümünün zor olduğunu ifade etmiş ve zamanın ihtiyaçlarına uygun içtihatların yapılması gerektiğini savunmuştur.

Örnek: Günümüzdeki ticaret, ekonomi ve sağlıkla ilgili karmaşık sorunlar için, yeni çözümler üretmek gerektiğini belirtmiştir.

4. Hikmetli Yaklaşım:

Bediüzzaman, “mecelle kaideleri” gibi İslam hukukunun genel prensiplerinden faydalanarak, umûmü’l-belvâ durumlarında hikmetli bir yol izlenmesini önerir. Özellikle “Zarar kadim olmaz” (yaygın bir zarara dayalı hüküm sabit kalmaz) gibi kaidelerle kolaylaştırıcı çözümler sunar.

Bediüzzaman’ın Yaklaşımlarına Örnekler

Faiz Meselesi:

Faizin kaçınılmaz hale geldiği ekonomik sistemlerde, alternatif çözümler bulununcaya kadar yalnızca zaruri ihtiyaçlar için faizle işlem yapılabileceğini belirtmiştir. Ancak bunun alışkanlık haline getirilmemesi gerektiğini vurgular.
Modern Eğitim ve Zorunlu Durumlar:

Seküler eğitim sistemlerinde dinî eğitimin kısıtlandığı durumlarda, temel bilgilerin bireysel çabalarla kazanılmasını önerir ve bunu bir zorunluluk olarak görür. Bu bağlamda, iman hakikatlerinin eğitim yoluyla yayılması gerektiğini savunmuştur.

Kıyafet ve Sosyal Hayat:

Modern kıyafetlerin yaygınlaşmasıyla, İslamî ölçülere uygun giyinmenin zorlaştığı durumlarda, tesettüre uygun kıyafetlerin tercih edilmesini teşvik etmiştir. Ancak tamamen İslam’a aykırı bir kıyafet tercih edilmemesi gerektiğini hatırlatır.

Sonuç

Bediüzzaman Said Nursî, umûmü’l-belvâ durumlarında Müslümanların temel ilkelerden sapmadan, niyetlerini doğru tutarak ve hikmetli yaklaşımlarla çözümler aramasını önermiştir. Onun öğretileri, İslam’ın kolaylaştırıcı yönünü modern çağın problemleriyle birleştiren önemli bir rehber niteliğindedir. Umûmü’l-belvâ, birey ve toplum düzeyinde dikkatle ele alınması gereken bir durumdur ve Bediüzzaman, bu konudaki yorumlarıyla Müslümanlara pratik ve uygulanabilir çözümler sunmuştur.

*********** 

(Dişlerin kaplanması hakkındaki suale cevaptır)


1932 tarihli sualinize şimdilik etrafıyla cevap veremiyorum. Fakat bu meseleyle münasebettar bir-iki mesele-i şeriatı icmalen yazıyorum. Şöyle ki:

Abdest vaktinde ağzı yıkamak farz değil, sünnettir. Fakat gusül hengâmında ağzını yıkamak farzdır. Az birşey de yıkanmadık kalsa olmaz, zarardır. Onun için dişleri kaplama lehinde ulemâlar fetva vermeye cesaret edemiyorlar.

İmam-ı Âzam ile İmam-ı Muhammed (radıyallahü anhümâ) gümüş ve altından dişlerin yapılmasına fetvaları, sabit kaplama hakkında olmamak gerektir. Halbuki bu diş meselesi umûmü’l-belvâ suretinde o derece intişarı var ki, ref’i kabil değil. Ümmeti bu belvâ-yı azîmeden kurtarmak çaresini düşündüm; birden kalbime bu nokta geldi. Haddim ve hakkım değil ki, ehl-i içtihadın vazifesine karışayım. Fakat bu umûmü’l-belvâ zaruretine karşı, fetvalara taraftar olmadığım halde diyorum ki:

Eğer mütedeyyin bir hekîm-i hâzıkın gösterdiği ihtiyaca binaen kaplama sureti olsa, altındaki diş ağzın zahirîsinden çıkar, bâtın hükmüne geçer. Gusülde yıkanmaması, guslü iptal etmez. Çünkü üstündeki kaplama yıkanıyor, onun yerine geçiyor. Evet, cerihaların üstündeki sargıların zarar için kaldırılmadığından ceriha yerine yıkanması, şer’an o yaranın gasli yerine geçtiği gibi, böyle ihtiyaca binaen sabit kaplamanın yıkanması dahi dişin yıkanması yerine geçer, guslü iptal etmez.

وَالْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ 1


Madem ihtiyaca binaen bu ruhsat oluyor. Elbette yalnız süs için, ihtiyaçsız dişleri kaplamak veya doldurmak bu ruhsattan istifade edemez. Çünkü, hattâ zaruret derecesine geldikten sonra, böyle umûmü’l-belvâda, eğer bilerek, su-i ihtiyarıyla olsa, o zaruret ibâhaya sebebiyet vermez. Eğer bilmeyerek olmuşsa, zaruret için elbette cevaz var. Said Nursî.[2]

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=daiBBZA_VIc

[2] https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/barla-lahikasi/221/221




FIKIH İLMİNİN GÜNÜMÜZ MESELELERİNE ÇÖZÜMÜ

FIKIH İLMİNİN GÜNÜMÜZ MESELELERİNE ÇÖZÜMÜ[1]

 

Fıkıh İlminin günümüz meselelerine getirdiği çözümler.


Fıkıh İlminin Günümüz Meselelerine Çözümleri

Fıkıh ilmi, İslam’ın şer’î hükümlerini sosyal, ekonomik, teknolojik ve kültürel değişimlere uygun olarak ele alan bir disiplindir. Günümüzde, modern hayatın ortaya çıkardığı yeni sorunlar karşısında fıkıh ilmi, İslam’ın temel kaynaklarına (Kur’an ve sünnet) dayanarak, ictihat, kıyas, örf, zaruret ve maslahat gibi yöntemlerle çözümler üretmektedir.

1. Ekonomi ve Finans

Günümüz dünyasında faiz, bankacılık, sigorta ve modern ticaret sistemleri gibi konular, İslam’ın ekonomik hükümleri çerçevesinde yeniden ele alınmaktadır.

Faizsiz Bankacılık (İslami Finans):

Fıkıh, faizi haram kılmıştır. Modern finans sisteminde bu yasağı aşmak için murabaha (kâr payı), icara (kira finansmanı) ve müşaraka (ortaklık) gibi modeller geliştirilmiştir. Faizsiz bankacılık, bu yöntemleri kullanarak İslam’a uygun ekonomik çözümler sunmaktadır.

Kripto Paralar:

Kripto paraların İslam’a uygunluğu konusunda, fıkıh alimleri bu yeni teknolojiyi incelemiş ve şu kriterlere göre değerlendirme yapmıştır:

Para biriminin somut bir karşılığı var mı?

Adil bir değişim aracı olarak kullanılıyor mu?

Spekülasyon ve dolandırıcılık riskleri var mı?

Bazı alimler, kripto paraları meşru görmüş; bazıları ise spekülatif yapısından dolayı şüpheli kabul etmiştir.

Sigorta Sistemleri:

Geleneksel sigorta, faiz ve kumar unsurları içerdiği gerekçesiyle eleştirilmiştir. Bunun yerine, İslam’a uygun tekâfül (katılım sigortası) sistemi geliştirilmiştir. Bu sistem, dayanışma ve yardımlaşma esasına dayanır.

2. Teknoloji ve Tıp

Teknolojik gelişmeler ve tıptaki yenilikler, fıkıh alimlerinin yeni ictihatlar geliştirmesini gerektirmiştir.

Organ Nakli:

Fıkıh alimleri, organ naklini zaruret hali kapsamında değerlendirmiştir. Can kurtarma amacıyla ve kişinin rızasıyla yapılan organ nakli, birçok alim tarafından caiz kabul edilmiştir. Ancak, organ ticareti kesinlikle yasaktır.

Tüp Bebek ve Suni Döllenme:

Tüp bebek yöntemi, yalnızca evli çiftlerin kendi sperm ve yumurtası kullanıldığında caiz görülmüştür. Taşıyıcı annelik veya üçüncü şahıslardan sperm/yumurta temini ise haram kabul edilmektedir.

Klonlama ve Genetik Mühendislik:

İnsan klonlama, Allah’ın yaratma sıfatına müdahale olarak görüldüğü için büyük ölçüde caiz kabul edilmemiştir. Ancak genetik mühendislik, hastalıkların tedavisi amacıyla sınırlı ve kontrollü bir şekilde uygulanabilir.

Aşılar ve İlaçlar:

Zaruret ilkesi gereğince, İslam’a uygun olmayan maddeler içerse bile (örneğin domuz enzimi), alternatif bulunamadığında sağlık açısından gerekli olan ilaçlar ve aşılar kullanılabilir.

3. Kadın ve Aile Meseleleri

Modern çağda kadın hakları, evlilik ve aile hayatına dair birçok yeni durum ortaya çıkmıştır.

Çalışan Kadının Durumu:

Kadınların, İslam’ın tesettür ve mahremiyet kurallarına uymak şartıyla çalışabileceği fıkıh alimlerince ifade edilmiştir. Ancak, aile ve çocuk sorumluluğu göz önünde bulundurulmalıdır.

Boşanma ve Nafaka:

Günümüzde sıkça tartışılan boşanma süreçleri, İslam’ın “adalet” ve “merhamet” ilkelerine göre yeniden ele alınmaktadır. Boşanan kadının ekonomik güvencesi için nafaka hakkı fıkhî bir temele dayandırılmaktadır.

Doğum Kontrolü:

Fıkıh alimleri, doğum kontrolünün haram olmadığını, ancak aile planlamasının İslam’ın neslin korunması prensibiyle dengeli bir şekilde yapılması gerektiğini belirtir. Kalıcı kısırlık işlemleri ise zaruret olmadıkça haram kabul edilmiştir.

. Çevre ve Doğal Kaynaklar

Modern çevre sorunları, fıkıh ilminin “emanet” ve “israf” ilkeleriyle çözümler geliştirmesini gerektirmiştir.

Çevre Kirliliği:

İslam, çevreyi koruma sorumluluğunu insana yüklemiştir. Fıkıh, doğal kaynakların israf edilmesini ve çevreye zarar verilmesini haram kabul eder.

Örnek: İsrafın haram kılınması (Araf, 7/31) ayeti, doğal kaynakların korunması için temel bir rehberdir.

Sürdürülebilirlik:

İslam’a göre, toprak, su ve diğer kaynaklar toplumun ortak malıdır. Bu nedenle, çevre koruma politikaları geliştirmek hem bireysel hem toplumsal bir sorumluluktur.

5. Sosyal ve Kültürel Meseleler

Helal Gıda Sertifikaları:

Günümüzde yaygınlaşan katkı maddeleri ve üretim yöntemleri, gıda ürünlerinin İslam’a uygunluğunu sorgulatmaktadır. Helal gıda sertifikaları, fıkıh kriterleri doğrultusunda bu soruna çözüm sunmaktadır.

Sanat ve Medya:

Müzik, sinema ve sosyal medya gibi alanlar, fıkıh alimleri tarafından İslam ahlakına uygunluk açısından değerlendirilmektedir. Müstehcenlik içermeyen sanat faaliyetleri ve bilgi paylaşımı caiz görülmüştür.

Küresel İlişkiler ve Göç:

Fıkıh, Müslümanların azınlık olarak yaşadığı ülkelerde, o ülkenin kanunlarına uyma ve dinlerini koruma dengesini gözeten fetvalar sunmaktadır.

Fıkhın Esas Aldığı İlkeler

1. Zaruret Hali: Zorunlu durumlarda, haramlar sınırlı ölçüde mübah hale gelir.

Örnek: Helal gıda bulunmadığında, domuz eti veya haram ürünler hayatta kalmak için kullanılabilir.

2. Maslahat (Kamu Yararı): Toplumun yararına olan hükümlerin öncelenmesi.

Örnek: Çevreyi korumak için alınan önlemler.

3. Kolaylaştırma Prensibi: “Dinde zorluk yoktur” ilkesiyle bireylerin hayatını kolaylaştıracak çözümler geliştirilir.

Sonuç

Fıkıh ilmi, modern hayatın karmaşık sorunlarına, İslam’ın temel ilkelerine bağlı kalarak çözüm üretmeye devam etmektedir. Günümüz meselelerine yönelik getirilen çözümler, İslam’ın zamana uygun bir şekilde yaşanabilirliğini ortaya koyar. Bu, fıkhın hem esnek hem de sağlam bir temele dayandığını gösterir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=2W3Qerq4LGU