PEYGAMBERLERİN FITRİ KABİLİYETLERİ

PEYGAMBERLERİN FITRİ KABİLİYETLERİ[1]


Peygamberlerin (A.S.) Fıtri Kabiliyetleri

Peygamberler (A.S.), Allah’ın insanlara doğru yolu göstermek üzere seçtiği özel şahsiyetlerdir. Bu seçilme, onların yaratılışında bulunan üstün fıtri kabiliyetlere dayanır. Peygamberlerin fıtri özellikleri şu şekilde özetlenebilir:

1. Doğruluk ve Güvenilirlik (Sıdk ve Emanet): Peygamberler, her zaman doğru sözlü ve güvenilir kişiliklere sahiptir. Bu, onların tebliğ görevlerini yerine getirebilmesinin temel dayanağıdır.

2. Yüksek Ahlak ve Sabır: Peygamberler, insanlara örnek teşkil edecek bir ahlaka sahiptir. Sabır, onların karşılaştıkları zorluklarla başa çıkmalarını sağlamıştır.

3. ZZekâve İletişim Kabiliyeti: İnsanlarla en iyi şekilde iletişim kurabilecek zeka ve ifade yeteneklerine sahiptirler.

4. Fıtri Temizlik: Peygamberler, doğuştan gelen manevi bir temizlikle yaratılmışlardır ve günahtan korunmuşlardır (ismet sıfatı).

Asr-ı Saadet ve Fıtratın En Güzel İnkişafı

Asr-ı Saadet, Hz. Muhammed (S.A.V.)’in yaşadığı ve İslam’ın ilk yayıldığı dönemdir. Bu dönem, insan fıtratının en güzel şekilde inkişaf ettiği bir zaman dilimidir. Bunun temel nedenleri:

1. Kur’an’ın Fıtrata Uygunluğu: Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılışına en uygun hükümleri ve öğretileri içerir.

2. Peygamberin Örnekliği: Hz. Muhammed (S.A.V.), insanlara fıtratın en güzel haliyle nasıl yaşanacağını göstermiştir.

3. Toplumun Manevi Yeniden İnşası: Cahiliye döneminin kötü alışkanlıkları yerine adalet, merhamet ve kardeşlik gibi değerler ön plana çıkmıştır.

İnsan Fıtratının Hikmeti

İnsan fıtratı, Allah’ın yarattığı saf ve bozulmamış bir yaratılış halidir. Bu hikmetin ana unsurları şunlardır:

1. Yaradan’ı Tanıma İsteği: İnsan, doğuştan Allah’ı tanıma ve O’na yönelme eğilimine sahiptir.
2. İyiyi ve Kötüyü Ayırt Etme: İnsan fıtratı, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilecek bir vicdana sahiptir.

3. Gelişime Açıklık: İnsan, yaratılış gereği kabiliyetlerini geliştirebilecek bir potansiyele sahiptir.

4. İmtihan Hikmeti: Fıtrat, insanın dünya hayatındaki sınavını kazanmasına uygun bir şekilde yaratılmıştır.

Kabiliyetlerin İnkişafı İçin Öneriler

İnsanın sahip olduğu kabiliyetlerin inkişaf etmesi, yaratılış amacına uygun bir hayat sürmesi için önemlidir. Bu noktada şu öneriler sıralanabilir:

1. İlim Talebi: Bilgi ve hikmet arayışı, kabiliyetlerin gelişiminde temel bir unsurdur.

2. Kendini Tanıma: İnsan, kendi güçlü ve zayıf yönlerini analiz etmeli, bu doğrultuda hedefler belirlemelidir.

3. Amel ve Gayret: Teori ile pratik birleşmeli, düzenli bir çalışma alışkanlığı kazanılmalıdır.

4. Doğru Çevre Seçimi: İnsanın çevresi, kabiliyetlerini geliştirmesinde büyük rol oynar.

5. Tevekkül ve Dua: İnsan, gayret gösterirken Allah’a tevekkül etmeli ve O’ndan yardım dilemelidir.

6. Sabır ve Azim: Uzun vadeli hedefler için sabırlı ve kararlı bir duruş sergilenmelidir.

Bu prensipler, hem bireysel gelişimi hem de toplumun genel ilerleyişini destekleyecek unsurlardır.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=gJ6MyojI3r0




YARATILIŞTAKİ SIRLARI SORGULAMA

YARATILIŞTAKİ SIRLARI SORGULAMA[1]

 

Allah’ın başta insan olmak üzere Mahlûkatı yaratmasındaki hikmet ve sırlar nelerdir?


Allah’ın mahlûkatı yaratmasındaki hikmet ve sırlar, İslam düşüncesinde derin bir şekilde ele alınmış ve pek çok alim tarafından açıklanmıştır. Kur’an-ı Kerim ve hadislerde bu konuya dair işaretler bulunur. İşte bu yaratılışın bazı hikmet ve sırları:

1. Allah’ın Zatî ve Sübûtî Sıfatlarının Tecellisi

Allah’ın varlığı ve birliği (Vahdaniyet), kudreti, ilmi, iradesi gibi sıfatları mahlûkat üzerinde tecelli eder. Yaratılmış her şey, Allah’ın sonsuz ilim, hikmet, kudret ve sanatının birer yansımasıdır.

“Allah, her şeyi en güzel şekilde yaratandır.” (Secde Suresi, 32/7)

2. İbadet ve Kulluk İçin Yaratılış

İnsan başta olmak üzere mahlûkatın yaratılış gayesi, Allah’ı tanımak, O’na ibadet etmek ve kulluk etmektir.

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat Suresi, 51/56)
İnsanın yaratılışı, Allah’a kulluk ederek kemale ermesi ve O’nun rızasına ulaşması içindir.

3. Allah’ın Rahmet ve Lütfunun Tecellisi

Allah, rahmet sahibi olduğu için mahlûkatı yaratmıştır. Varlık, Allah’ın rahmetinin bir tecellisidir. O, yarattıklarına merhamet eder ve rızıklandırır.

“Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.” (A’raf Suresi, 7/156)

4. İmtihan İçin Yaratılış

Özellikle insan, bu dünyada imtihan edilmek için yaratılmıştır. İyilik ile kötülük, hak ile batıl arasındaki seçim insana bırakılmıştır. Bu seçimle insan, ahirette karşılığını alacaktır.

“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı.” (Mülk Suresi, 67/2)

5. Allah’ı Tanıma ve Marifetullah

Mahlûkatın yaratılmasındaki sır, Allah’ın varlığını ve birliğini tanımak, O’nun kudretini anlamaktır. Kâinat, Allah’ın varlığına bir delil olarak yaratılmıştır.

“Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır.” (Al-i İmran Suresi, 3/190)

6. Varlık Düzeninin ve Hikmetinin Görülmesi

Her şey, bir düzen ve ölçü içerisinde yaratılmıştır. Bu mükemmel düzen, Allah’ın hikmetini ve sonsuz ilmini gösterir. İnsan bu düzeni görerek Allah’a iman eder ve O’na yaklaşır.

“Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer Suresi, 54/49)

7. Sevgi ve Muhabbetin Tecellisi

Yaratılışın bir diğer sırrı, Allah’ın varlıklara muhabbetidir. Varlığı yaratması, O’nun sevgi ve lütfunun bir yansımasıdır. Allah, insanı sevmiş, onu en güzel şekilde yaratmış ve ona ahsen-i takvim (en güzel kıvam) vermiştir.

8. Ahiretin Gerçekleşmesi İçin Dünyanın Yaratılışı

Dünya hayatı, ahiret hayatının tarlası olarak görülür. Burada yapılan her şey, ahirette karşılık bulacaktır. İnsan, bu dünyada sınanarak ebedi hayat için hazırlanır.

Sonuç: Allah’ın mahlûkatı yaratması, O’nun mutlak hikmetinin, ilminin ve rahmetinin tecellisidir. Yaratılışın en temel gayesi, Allah’ı tanımak, O’na ibadet etmek ve O’nun rızasına uygun bir hayat sürmektir. Mahlûkat, Allah’ın sanatının ve kudretinin birer aynasıdır; insan bu aynada O’nu görmeli, anlamalı ve iman etmelidir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=zt3sxxrDRjs




YARATILIŞTAKİ HİKMET

YARATILIŞTAKİ HİKMET[1]

 

Bediüzzaman Risale-i Nur’da eşyanın ve varlıkların yaratılıştaki hikmetlerini nasıl değerlendirmektedir?


Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur külliyatında eşyanın ve varlıkların yaratılışındaki hikmetlere oldukça geniş bir yer ayırır. Ona göre, her bir varlık, Allah’ın sonsuz kudret ve hikmetinin bir aynasıdır. Yani, evrendeki her şey, birer sanat eseri gibidir ve bu sanat eserlerinin her birinde Allah’ın isimlerinden bir ayna olduğu söylenebilir.
Risale-i Nur’a göre eşyanın hikmetleri şu başlıklarda incelenebilir:
* Kâinatın bir kitap olması: Bediüzzaman, kâinatı kocaman bir kitap olarak görür. Bu kitapta yazılan her harf, her kelime, birer hikmet ve birer ilahî işarettir. İnsan bu kitabı okuyarak Allah’ı tanıyabilir ve O’na yaklaşabilir.
* Eşyanın insan için birer imtihan aracı olması: Eşya, insanın imtihan edilmesi için birer araçtır. Zenginlik, fakirlik, sağlık, hastalık gibi durumlar, insanın sabrını, şükrünü ve imanını ölçmek içindir.
* Eşyanın insanın ihtiyaçlarını karşılaması: Eşya, insanın dünya hayatındaki ihtiyaçlarını karşılamak için yaratılmıştır. Toprak, su, hava, bitkiler, hayvanlar gibi her şey insanın hizmetindedir.
* Eşyanın Allah’ın birliğini ve kudretini göstermesi: Eşyanın mükemmel düzeni, Allah’ın birliğini ve kudretini gösterir. Evrendeki her şey birbirine bağlıdır ve kusursuz bir uyum içinde çalışır. Bu durum, tesadüflerle açıklanamaz ve ancak bilinçli bir yaratıcının varlığıyla açıklanabilir.
Risale-i Nur’da eşyanın beş tabaka ayrı ayrı gaye ve hikmetleri olduğu belirtilir:
* Güzel mânâlarının ve misalî hüviyetlerinin muhafaza edilmesi: Eşya, yok olsa bile içindeki güzel anlamlar ve örnekler farklı şekillerde yaşamaya devam eder.
* Gaybî hakikatleri ve elvâh-ı mahfuzadaki suretleri netice vermekle: Eşya, yok olurken hayatta iken gösterdiği anlamları gaybî âlemlere aktarır.
* İnsanların birbirine örnek olması: Her insan, farklı özelliklere sahip olduğu için diğer insanlara örnek olur.
* Kainattaki dengeyi sağlamak: Her varlık, kainattaki dengeyi sağlamak için bir görev üstlenir.
* İnsanın Allah’ı tanıması ve O’na ibadet etmesi: Eşya, insanın Allah’ı tanıması ve O’na ibadet etmesi için bir vesiledir.
Özetle, Bediüzzaman’a göre eşyanın yaratılışındaki hikmetler çok yönlüdür ve insanın hem dünya hayatında hem de ahirette mutluluğu için önemlidir. Eşyayı iyi bir şekilde anlamak ve değerlendirmek, insanın imanını güçlendirir ve Allah’a olan bağlılığını artırır.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=DwOBe3G8A2c




ALLAH’IN HAKİM İSMİ VE HİKMETİ

ALLAH’IN HAKİM İSMİ VE HİKMETİ[1]

 

Bediüzzaman Risale-i Nur Külliyatı’nda Allah’ın Hakim ismini ve hikmeti nasıl ele almaktadır?


Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı’nda Allah’ın Hakim ismi ve hikmeti üzerine derinlemesine bir inceleme yapar. Ona göre, Allah’ın her bir yaratışında ve olayda bir hikmet vardır. Bu hikmet, insan aklının tamamıyla kavramasını aşan bir derinliğe sahiptir. Ancak, insan bu hikmetleri kısmen de olsa anlayabilir ve Allah’ın büyüklüğünü ve kudretini takdir edebilir.
Risale-i Nur’da Allah’ın Hakim ismi ve hikmet ile ilgili öne çıkan bazı noktalar şunlardır:
* Kainatın bir sanat eseri olması: Bediüzzaman, kainatı Allah’ın eşsiz bir sanat eseri olarak görür. Bu sanat eserindeki her bir detay, birer hikmetin ifadesidir. İnsan bu sanat eserini inceleyerek Allah’ın hikmetini daha iyi anlayabilir.
* Eşyanın insan için birer imtihan aracı olması: Eşya, insanın imtihan edilmesi için birer araçtır. Zenginlik, fakirlik, sağlık, hastalık gibi durumlar, insanın sabrını, şükrünü ve imanını ölçmek içindir. Bu imtihanlar, insanın Allah’a daha çok yaklaşmasına ve O’nun hikmetini daha iyi anlamasına vesile olur.
* Kainattaki düzenin hikmeti: Kainattaki mükemmel düzen, Allah’ın hikmetinin en açık delillerinden biridir. Her şey, birbirine bağlı bir sistem içinde işler. Bu düzen, tesadüflerle açıklanamaz ve ancak bilinçli bir yaratıcının varlığıyla açıklanabilir.
* İnsanın sınırlı aklı ve Allah’ın sonsuz hikmeti: İnsan aklı, Allah’ın sonsuz hikmetini tam olarak kavrayamaz. Bu nedenle, bazı olayların hikmetini anlamakta zorlanabilir. Ancak, insanın görevi, Allah’ın hikmetine iman etmek ve O’nun bilgisine güvenmektir.
Risale-i Nur’da hikmetin önemi şu şekilde vurgulanır:
* İmanın kuvvetlenmesi: Allah’ın hikmetine inanmak, insanın imanını kuvvetlendirir ve onu zorluklara karşı daha sabırlı yapar.
* Şükür duygusunun artması: Allah’ın nimetlerini anlamak ve bunlardaki hikmeti görmek, insanın şükür duygusunu artırır.
* Kaderle barışmak: Allah’ın takdirine razı olmak, insanın iç huzurunu sağlar ve onu hayata daha olumlu bir bakış açısıyla yaklaştırır.
Özetle, Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı’nda Allah’ın Hakim ismi ve hikmetini, insan hayatının merkezine yerleştirir. Ona göre, her şeyde bir hikmet vardır ve insanın görevi, bu hikmeti anlamaya çalışmak ve Allah’ın büyüklüğünü takdir etmektir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=R1coh8OrTHU




NİYET VE NAZAR

NİYET VE NAZAR[1]

 

Risale-i Nur Külliyatı’nda Niyet ve Nazar ile ilgili cümleler ve izahı.


Risale-i Nur Külliyatı’nda Niyet ve Nazar
Risale-i Nur Külliyatı, İslam’ın temel kavramlarından olan niyet ve nazarı, derinlemesine inceleyerek insanın fiillerinin ve düşüncelerinin değerini nasıl belirlediğini açıklar. İşte bu konuyla ilgili bazı önemli noktalar ve örnek cümleler:
Niyet
* Niyetin Gücü: “Niyet, amellerin direği gibidir. Her ameli kıymetlendiren ve değerlendiren niyettir.” Bu cümle, bir işin kabul olup olmamasının niyete bağlı olduğunu vurgular. Yani aynı işi yapan iki insan, farklı niyetlerle yaptığında farklı sonuçlar elde edebilir.
* Niyetin Çeşitleri: Risale-i Nur, niyeti içsel ve dışsal olmak üzere ikiye ayırır. İçsel niyet, kalbin Allah’a yönelmesidir. Dışsal niyet ise, amelin şekli ve görünüşüdür. İdeal olan, içsel ve dışsal niyetin birbiriyle uyuşmasıdır.
* Niyetin Saflığı: “Niyetlerdeki karışıklık, müşevveşiyet nazarlara da niyetin libasını giydirir ve nazarlar da niyetin o rengiyle olayları ve hadiseleri değerlendirir.” Bu cümle, niyetin saf olmadığı takdirde, kişinin bakış açısının da olumsuz yönde etkilenebileceğini gösterir.
Nazar
* Nazarın Etkisi: “Ve keza nazar ile niyet, mahiyet-i eşyayı tağyir eder. Günahı sevaba, sevabı günaha kalbeder.” Bu cümle, bir şeye nasıl baktığımızın, o şey hakkındaki düşüncelerimizin ve hatta amellerimizin bile değişmesine neden olabileceğini ifade eder.
* Nazarın Çeşitleri: Risale-i Nur’da nazar, iman nazarı, şüphe nazarı, dünya nazarı gibi farklı türlere ayrılır. İman nazarı, her şeyi Allah’ın bir eseri olarak görme ve O’na yönelme demektir.
* Nazarın Önemi: “Her şeye hikmet gözlüğü ile bakar ki bu bakış ibret-i nazar olur.” Bu cümle, olaylara hikmet nazarıyla bakmanın önemini vurgular. Yani her şeyde bir hikmet aramalı ve olayları bu çerçevede değerlendirmeliyiz.
Niyet ve Nazarın Birlikteliği
Niyet ve nazar, birbirini etkileyen iki kavramdır. İyi bir niyet, güzel bir nazarı beraberinde getirir. Tersine, kötü bir niyet, her şeye olumsuz bir gözle bakmaya neden olur. Bu nedenle hem niyetimizi temiz tutmalı hem de her şeye doğru bir nazarla bakmaya çalışmalıyız.
Özetle, Risale-i Nur Külliyatı, niyet ve nazarın insan hayatındaki önemini vurgulayarak, imanlı bir müminin bu iki kavrama dikkat etmesi gerektiğini belirtir. İyi bir niyetle ve doğru bir nazarla yapılan her iş, hem dünya hem de ahiret saadetimize vesile olacaktır.

 

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=6lV1GY3mNSg&t=323s




İNSANİYETİN EN YÜKSEK MERTEBESİ

İNSANİYETİN EN YÜKSEK MERTEBESİ[1]

 

En yüksek makam Allah’ın isimlerinin tecellisine olan mazhariyettir.


Bu ifade, Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur külliyatında sıkça geçen ve derin anlamlar taşıyan bir kavramdır.
“En yüksek makam Allah’ın isimlerinin tecellisine olan mazhariyettir” ifadesi, kısaca şöyle açıklanabilir:
* Mazhariyet: Bir aynanın ışığı yansıtması gibi, bir varlığın Allah’ın isimlerini yansıtması, o isimlerin tecelli etmesi demektir.
* En yüksek makam: Burada bahsedilen makam, bir insanın ulaşabileceği en yüksek manevi mertebedir. Bu mertebe, Allah’ın isimlerini en mükemmel şekilde yansıtmak, yani O’nun sıfatlarını kendinde tecelli ettirmektir.
Bu ifadeyi daha detaylı açıklayacak olursak:
* Allah’ın isimleri: Allah’ın sonsuz güzel sıfatlarını ifade eden isimlerdir. Rahman (rahmetli), Rahim (merhametli), Hakim (hikmet sahibi), Kadir (kuvvetli) gibi.
* Tecelli: Bir ismin tecelli etmesi, o ismin bir varlıkta görülebilir hale gelmesi demektir. Mesela, bir insan merhametli davranışlarıyla Allah’ın Rahim ismini tecelli ettirir.
* Mazhariyet: Bir varlığın Allah’ın isimlerini tecelli ettirme yeteneği ve durumu. İnsan, Allah’ın bütün isimlerini tecelli ettirebilecek potansiyele sahiptir.
Neden en yüksek makam olarak kabul edilir?
* İnsanı diğer varlıklardan ayırır: İnsan, Allah’ın yeryüzündeki en mükemmel halifesi olarak yaratılmıştır. Diğer varlıklar sadece belli bir veya birkaç ismi tecelli ettirirken, insan bütün isimleri tecelli ettirebilecek kapasitededir.
* Kâmil insan olmanın yolu: Bir insan, Allah’ın isimlerini ne kadar çok tecelli ettirirse o kadar kâmil olur, yani Allah’a o kadar benzer.
* Mutluluğun kaynağı: Allah’ın isimlerini tecelli ettirmek, insana iç huzur, mutluluk ve gerçek özgürlük verir.
Risale-i Nur’da bu konunun önemi:
* İnsanı tanıma: Risale-i Nur, insanı Allah’ın bir aynası olarak görür ve insanın asıl amacının Allah’ın isimlerini tecelli ettirmek olduğunu vurgular.
* İman ve ibadet: İman, Allah’ın isimlerine inanmak ve O’nun sıfatlarını yaşamak demektir. İbadet ise, bu isimleri tecelli ettirmenin bir yoludur.
* Ahlak: Güzel ahlak, Allah’ın güzel isimlerinin tecellisidir.
Özetle, “En yüksek makam Allah’ın isimlerinin tecellisine olan mazhariyettir” ifadesi, insanın hayatındaki en önemli hedefin Allah’a benzemek olduğunu ve bunun da ancak O’nun isimlerini yaşayarak mümkün olduğunu ifade eder. Bu kavram, hem kişisel gelişim hem de toplumsal hayatta önemli bir rehber niteliğindedir.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=6fLbpNtoMqc