KURAN-I KERİM’DE DÜNYA VE DÜNYA HAYATI

KURAN-I KERİM’DE DÜNYA VE DÜNYA HAYATI[1]

 

Kuranı Kerimde dünya ve dünya hayatı.


Kur’an-ı Kerim’de dünya ve dünya hayatı, genellikle geçici, aldatıcı ve insanı ebedi hayata hazırlayan bir dönem olarak tanımlanır. Dünya hayatı, ahiret hayatının bir sınav süreci olarak görülür ve kişinin Allah’a olan bağlılığını ve iyi amellerini test ettiği bir yer olarak nitelendirilir.

1. Dünya Hayatının Geçiciliği

Kur’an’da dünya hayatının geçici olduğu ve gerçek hayatın ahiret hayatı olduğu sıklıkla vurgulanır. Örneğin, “Dünya hayatı oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.” (Ankebut Suresi, 64. Ayet) ifadesiyle dünya hayatının geçici doğası ve aldatıcılığı anlatılır.

Başka bir ayette de “Bu dünya hayatı, sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurdu ise, asıl hayattır. Keşke bilselerdi!” (Ankebut Suresi, 64. Ayet) denilerek asıl hayatın ahiret olduğu vurgulanır.

2. Sınav ve İmtihan Yeri Olarak Dünya

İnsanlar için dünya hayatı, bir sınav yeri olarak kabul edilir. “O, hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk Suresi, 2. Ayet) ayetinde, dünya hayatının Allah’ın emir ve yasaklarına uyup uymama bakımından bir imtihan alanı olduğu belirtilir.

3. Dünya Hayatının Aldatıcı Oluşu

Kur’an’da dünya hayatının geçici güzelliklerinin insanları aldatabileceği, gerçek mutluluğun ise Allah’a bağlılık ve ahiret inancında olduğu vurgulanır. “Dünya hayatı ancak bir aldanış metaından ibarettir.” (Ali İmran Suresi, 185. Ayet) denilerek, dünya nimetlerinin yanıltıcı yönü dile getirilir.

4. Dünya Hayatında Ölçülü Olma

Dünya nimetlerinden faydalanmanın yanlış olmadığı, ancak aşırıya kaçmamak gerektiği de belirtilir. Örneğin, “Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu ara; dünyadan da nasibini unutma.” (Kasas Suresi, 77. Ayet) ayeti, dünya ve ahiret arasında bir denge kurmayı önerir.

Kur’an-ı Kerim’in bu ayetlerdeki mesajı, insanların dünya hayatına gereğinden fazla değer vermeden, ahiret hayatı için çalışmaları gerektiği, dünya nimetlerinden faydalanırken Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmeleri gerektiğidir.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=5Ssw_eSkvws




KURAN-I KERİM’DE EHLİ KİTAP

KURAN-I KERİM’DE EHLİ KİTAP[1]

 

Kuranı Kerimde ehli kitap.


Kur’an-ı Kerim’de “Ehli Kitap” terimi, özellikle Yahudiler ve Hristiyanlar için kullanılmaktadır. Bu terim, Allah’ın vahyini kabul eden ve kendi kutsal kitapları olan toplulukları ifade eder. Kur’an, Ehli Kitap ile ilgili çeşitli hususları ele alarak, onlarla olan ilişkileri, inançları ve ibadetleri hakkında bilgiler sunmaktadır.

1. Ehli Kitap’ın Tanımı

Ehli Kitap: Kur’an’da geçen Ehli Kitap terimi, genellikle Tevrat (Yahudilere) ve İncil (Hristiyanlara) sahip olan toplulukları ifade eder. Bu gruplar, Allah’ın gönderdiği peygamberleri ve kutsal kitapları kabul ettikleri için bu adla anılırlar.

2. Kur’an’da Ehli Kitap’a Yönelik Mesajlar

Ortak İnançlar: Kur’an, Ehli Kitap ile Müslümanlar arasında birçok ortak inanç ve değer bulunduğunu belirtir. “De ki: ‘Ey Ehli Kitap! Bizimle sizin aranızda ortak bir kelimeye gelin.'” (Ali İmran, 64) ayeti, bu ortak noktaları vurgular.

İnanç Eleştirisi: Kur’an, Ehli Kitap’a hitaben inançlarında sapkınlıklar ve yanlışlar olduğunu da dile getirir. Örneğin, “Onların çoğu, sadece boş bir laf ile inançlarını bozuyorlar.” (Bakara, 174) ifadesi, bazı Ehli Kitap mensuplarının din anlayışındaki yanlışları eleştirir.

3. Ehli Kitap ile İlişkiler

Barışçıl İlişkiler: Kur’an, Müslümanlar ile Ehli Kitap arasında barışçıl ilişkilerin kurulmasını teşvik eder. “Sizin dininize, benim dinim.” (Kafirun, 6) ayeti, inanç farklılıklarına rağmen karşılıklı saygıyı öne çıkarır.

Beslenme ve Evlilik: Kur’an, Ehli Kitap’ın yiyeceklerini helal kılar ve Müslümanların Ehli Kitap mensuplarıyla evlenebileceğini belirtir. “Bugün size temiz olanlar helal kılındı. Ehli Kitap’ın yiyecekleri sizin için helaldir.” (Maide, 5)

4. Ehli Kitap’ın Kutsal Kitapları

Tevrat ve İncil: Kur’an, Tevrat ve İncil’in Allah’ın kelamı olduğunu kabul eder, ancak zamanla bu kitapların bazı bölümlerinin değiştirildiğini veya tahrif edildiğini belirtir. “Tevrat ve İncil, hidayet ve nur olarak göndermiştir.” (Maide, 44) ayeti, bu durumun altını çizer.

5. İslam’ın Mesajı

Davet ve Hidayet: Kur’an, Müslümanları Ehli Kitap’a İslam’ı tebliğ etmeye ve onları doğru yola davet etmeye teşvik eder. “De ki: ‘Ey Ehli Kitap! Niçin Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz?'” (Ali İmran, 98)

Sonuç

Kur’an-ı Kerim’de Ehli Kitap konusu, dinler arası ilişkilerin ve diyalogların önemini vurgular. Ehli Kitap, inançları ve kutsal kitapları ile tanınan bir grup olarak, İslam’ın tevhid inancına ve ahlaki değerlere saygı gösterilmesini teşvik eder. Kur’an, barışçıl bir anlayışla, ortak inançları ve değerleri öne çıkarırken, farklı inançlara sahip olanlar arasında adalet, saygı ve hoşgörü ilkesini ön plana çıkarır. Bu bağlamda, Müslümanların Ehli Kitap ile olan ilişkilerinde, diyalog ve anlayış temel alınmalıdır.

@@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Kitap
Ehl-i Kitap terimi, Kur’an-ı Kerim’de genellikle Yahudi ve Hristiyanlar için kullanılan bir kavramdır. Bu terim, “kitap sahibi olanlar” anlamına gelir ve bu dinlere mensup insanların, kendilerine indirildiğine inandıkları kutsal kitaplara sahip olmalarından dolayı bu şekilde anılmalarını ifade eder.
Kur’an’da Ehl-i Kitabın Anlamı ve Önemi
* İlahi Kitabın Varlığı: Ehl-i Kitap kavramı, Allah’ın insanlığa farklı zamanlarda peygamberler göndererek kutsal kitaplar indirdiğini ve bu kitapların temelde aynı mesajı verdiğini gösterir.
* Ortak İnançlar: Yahudiler ve Hristiyanlarla Müslümanlar arasında Allah’a inanma, ahiret hayatına inanma gibi ortak noktalar olduğu vurgulanır.
* Farklılıklar ve Eleştiriler: Kur’an, Ehl-i Kitap’ın bazı inanç ve uygulamalarını eleştirirken, onların da Allah’ın kitabı olan Tevrat ve İncil’e iman eden insanlar olduğunu kabul eder.
* Diyalog ve Mücadele: Kur’an, Ehl-i Kitap ile diyalog kurulmasını teşvik ederken, aynı zamanda onların yanlış inanç ve uygulamalarına karşı mücadele edilmesi gerektiğini de vurgular.
Kur’an’da Ehl-i Kitap Hakkında Belirtilen Noktalar
* Ortak Atalar: Yahudiler ve Hristiyanların İbrahim (a.s.)’a dayanan ortak bir ataya sahip olduğu belirtilir.
* Peygamberlere İnanç: Ehl-i Kitap’ın da diğer peygamberlere inandığı ancak bazı peygamberlerin mesajlarını tahrif ettikleri belirtilir.
* Kutsal Kitaplara Saygı: Kur’an, Tevrat ve İncil’in Allah tarafından indirilmiş kutsal kitaplar olduğunu kabul eder ancak zamanla bu kitaplarda tahrifatlar yapıldığını belirtir.
* Ahiret İnancı: Ehl-i Kitap’ın da ahiret hayatına inandığı ve yaptıklarının karşılığını göreceği vurgulanır.
* Salih Amellerin Önemi: İman etmenin yanı sıra salih amellerin de önemi vurgulanır. Ehl-i Kitap’tan da salih ameller işleyenlerin mükafatlandırılacağı belirtilir.
Ehl-i Kitap ile Müslümanlar Arasındaki İlişkiler
Kur’an, Ehl-i Kitap ile Müslümanlar arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiği konusunda önemli ilkeler ortaya koyar. Bu ilkeler arasında;
* Adaletli Olma: Ehl-i Kitap’a karşı adil davranılması, haklarına saygı gösterilmesi
* Diyalog Kurma: Onlarla diyalog kurulması, ortak noktaların vurgulanması
* Yanlış İnançları Düzeltme: Yanlış inanç ve uygulamaları nazikçe düzeltmeye çalışılması
* Barışçıl Birlikte Yaşama: Birlikte yaşayan toplumlarda barış ve huzurun sağlanması için çaba gösterilmesi
Sonuç olarak, Ehl-i Kitap kavramı, Kur’an’da önemli bir yer tutar. Bu kavram, farklı dinlere mensup insanların ortak noktalarını ve farklılıklarını ortaya koyarak, insanlar arasında diyalog ve anlayışın önemini vurgular.

************  

* Evet, eski ümmetlerde bir şeye necaset bulaşması durumunda onu temizleme yöntemleri arasında o kısmı kesip atmak veya çıkarmak da vardı. İslam’dan önceki bazı dini uygulamalarda, temizlik konusunda çok katı kurallar bulunuyordu. Özellikle Musevilikte (Yahudilikte) necaset bulaşan şeylerin kesilerek temizlenmesi gerektiği rivayet edilir. Bu tür kuralların amacı, bedensel ve ruhsal temizliği korumak olarak değerlendirilmiştir.

İslam’da ise temizlik konusunda daha kolaylaştırıcı hükümler vardır. Necaset bulaşmış olan bir yer, kesilip atılmak yerine yıkanarak temizlenebilir. Örneğin, İslam fıkhına göre elbiseye necaset bulaşırsa onu yıkamak yeterlidir; kesip atmaya gerek yoktur. Bu, İslam’ın zorlukları hafifleten ve pratik çözümler sunan yaklaşımının bir örneği olarak görülür.

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=ogwIEC6jv-o




KURAN-I KERİM’DE PEYGAMBER DUALARI

KURAN-I KERİM’DE PEYGAMBER DUALARI[1]

 

Kuranı Kerimde dua ve peygamber duaları.


Kur’an-ı Kerim’de dua, Allah’a yönelme, O’ndan yardım dileme ve çeşitli ihtiyaçların karşılanması için yapılan bir ibadet biçimi olarak önemli bir yere sahiptir. Dua, müminlerin Allah ile olan ilişkilerini derinleştirir ve ruhsal bir bağ kurmalarını sağlar. Ayrıca, peygamberlerin duaları da Kur’an’da özel olarak yer almakta ve ibret alınması gereken örnekler sunmaktadır.

Dua

1. Duanın Önemi: Dua, müminlerin Allah’a olan bağlılıklarını gösteren, O’na olan ihtiyaçlarını ifade eden bir ibadettir. Kur’an’da dua edenlerin Allah’ın rahmetine ve affına mazhar olacağına dair birçok ayet bulunmaktadır. “Rabbiniz buyurdu ki: ‘Bana dua edin, dualarınızı kabul ederim.'” (Mümin, 60) ayeti, duanın kabul edileceğine dair bir vaatte bulunur.

2. Dua Çeşitleri: Dua, yalnızca maddi ihtiyaçlar için değil, ruhsal ve manevi ihtiyaçlar için de yapılır. Kur’an’da hem bireysel dualar hem de toplumsal dualar yer almaktadır.

3. Samimiyet ve İçtenlik: Dua, samimi bir kalple yapılmalıdır. “Ona (Allah’a) içten bir şekilde dua edin.” (Müminun, 60) ayeti, duanın içtenlikle yapılması gerektiğini vurgular.

Peygamber Duaları

Kur’an’da birçok peygamberin duaları yer alır. Bu dualar, onların Allah’a olan bağlılıklarını, teslimiyetlerini ve ihtiyaçlarını ifade eder. İşte bazı örnekler:

1. Hz. Adem: Hz. Adem, Allah’tan bağışlanma diledi. “Rabbimiz! Kendimize zulmettik; eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, elbette kayıplara uğrayanlardan oluruz.” (Araf, 23)

2. Hz. Nuh: Hz. Nuh, kavminin sapkınlığından dolayı Allah’tan yardım istemiştir. “Rabbim! Beni ve ailemi kurtar.” (Nuh, 28) Bu dua, zorluk anında Allah’a yönelmenin güzel bir örneğidir.

3. Hz. İbrahim: Hz. İbrahim, Allah’a olan bağlılığını ve kendisi ile soyunun koruması için dua etmiştir. “Rabbim! Beni ve soyumu namaz kılanlardan eyle.” (İbrahim, 40) Bu dua, nesillerin doğru yolda olması için yapılan bir temennidir.

4. Hz. Musa: Hz. Musa, Allah’tan yardım talep etmiş ve kavminin sorunlarına karşı dua etmiştir. “Rabbim! Beni bağışla, bana merhamet et.” (Şuara, 118)

5. Hz. Yunus: Hz. Yunus, balığın karnında bulunduğu sırada Allah’a dua etmiş ve bu duası kabul edilmiştir. “Senden başka ilah yoktur, seni tenzih ederim; ben zalimlerden oldum.” (Enbiya, 87) Bu dua, sıkıntılı zamanlarda Allah’a yönelmenin önemli bir örneğidir.

Dua ve İbadet

1. Duanın İbadet Olarak Önemi: Dua, ibadetlerin bir parçasıdır ve müminlerin ruhsal durumlarını güçlendirir. “Dua, ibadetin özüdür.” (Tirmizi) hadisi, duanın ibadet olarak önemini belirtir.

2. Toplu Dua: Kur’an, topluca dua etmenin de önemine vurgu yapar. “Rabbimiz! Bizi ve bizden sonra gelenleri affet.” (Araf, 155) şeklindeki dualar, toplumsal bağların güçlenmesine katkıda bulunur.

Sonuç

Kur’an-ı Kerim’de dua ve peygamber duaları, müminlerin Allah’a yönelme, yardım dileme ve O’na olan bağlılıklarını ifade etme yollarıdır. Dua, ruhsal bir arınma ve güçlenme aracı olarak, bireylerin ve toplumların manevi hayatlarını zenginleştirir. Peygamberlerin duaları, örnek alınması gereken güçlü iman ve teslimiyet örnekleridir. Müminler, bu dualardan ilham alarak Allah’a yönelmeli ve samimi bir şekilde dua etmelidirler.

@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de Dua ve Peygamber Duaları
Kur’an-ı Kerim, sadece Allah’ın emir ve yasaklarını içeren bir kitap olmakla kalmaz, aynı zamanda müminlere örnek teşkil eden birçok duayı da barındırır. Dua, insanın Allah’a yönelmesi, O’ndan yardım istemesi ve O’na yakınlaşmasının en önemli ibadetlerinden biridir.
Kur’an’da Dua Kavramı
Kur’an’da dua, Allah’a yönelmenin en güzel ifadesi olarak görülür. İnsanların her türlü ihtiyaçları, sıkıntıları ve istekleri için Allah’a dua etmeleri teşvik edilir. Dua, sadece zor zamanlarda değil, her daim Allah’la iletişim halinde olmanın bir yoludur.
Peygamberlerin Duaları
Kur’an’da birçok peygamberin duası yer alır. Bu dualar, hem o dönemin insanlarına örnek olmuş hem de sonraki nesillere yol gösterici olmuştur. Peygamberlerin duaları, içtenlikle edilen, samimi ve etkili duaların en güzel örnekleridir.
Kur’an’da yer alan bazı peygamber dualarına örnekler:
* İbrahim (a.s.)’ın duası: “Rabbim! Bana bir hikmet ver ve beni salihler arasına kat. Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.” (En’am Suresi, 83)
* Yunus (a.s.)’ın duası: “Göklerde ve yerde hiçbir ilah olmadığına ancak Sen’in olduğuna, ve şüphesiz ben hatalardanım diyecek hiçbir söz yok.” (Enbiya Suresi, 87)
* Zekeriya (a.s.)’ın duası: “Rabbim! Bana katından hayırlı bir nesil ihsan et. Şüphesiz Sen duayı işitensin.” (Al-i İmran Suresi, 38)
Dua Etmenin Faydaları
Dua etmek, hem psikolojik hem de manevi açıdan birçok fayda sağlar:
* Ruhsal rahatlama: Dua etmek, insanı iç huzura kavuşturur ve stresini azaltır.
* Allah’a yakınlaşma: Dua, insanı Allah’a yaklaştırır ve kul ile Rabb arasındaki bağı güçlendirir.
* İhtiyaçların karşılanması: Allah, samimiyetle yapılan duaları kabul eder ve kullarının ihtiyaçlarını karşılar.
* Sabır ve tevekkül: Dua, insanı sabırlı olmaya ve Allah’a güvenmeye teşvik eder.
Dua Ederken Dikkat Edilmesi Gerekenler
* İçtenlik: Dua ederken kalpten inanmak ve samimi olmak önemlidir.
* Saygı: Allah’a karşı saygılı bir dil kullanmak gerekir.
* Sabır: Dua etmek, hemen sonuç alınacağı anlamına gelmez. Sabırlı olmak ve Allah’a güvenmek gerekir.
* Adab: Dua ederken belli başlı adablara uymak gerekir. Mesela abdestli olmak, kıbleye yönelmek gibi.
Sonuç olarak, Kur’an-ı Kerim, dua etmenin önemini vurgulayan ve birçok peygamberin duasını örnek gösteren bir kitaptır. Dua, insanın en temel ihtiyaçlarından biridir ve hayatın her alanında Allah’a 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=z9OScpnvJp4




DÜNYA BİR TEZGÂH VE BİR TARLADIR

DÜNYA BİR TEZGÂH VE BİR TARLADIR[1]

 

Dünya bir tezgâh ve bir mezraadır; âhiret pazarına münasip olan mahsulâtı yetiştirir.


Bu ifade, İslamî tasavvuf ve ahiret anlayışına dayalı derin bir metafordur. Dünya, bir üretim yeri (tezgâh) ve bir tarla (mezra) olarak tasvir edilir. Bu tarlada yapılan işlerin ve yetiştirilen ürünlerin, ahiret pazarında “karşılık” bulacağına işaret edilir. Yani bu dünyadaki her türlü çaba, amel ve davranış, ahiret hayatında sonuçlarını verecek birer ürün gibidir.

Bu anlayış, insanın bu dünyada sorumluluk bilinciyle hareket etmesini, yaptığı işlerin yalnızca dünya hayatı için değil, ebedi hayat için de önemli olduğunu vurgular. Aynı zamanda dünya hayatının bir hazırlık aşaması olduğunu hatırlatır. “Ahiret pazarı” ise bu ürünlerin değerlendirilip mükafat ya da ceza olarak geri döneceği nihai yeri ifade eder. Bu metafor, İslam ahlakında sıkça geçen “ekilen her tohumun ahirette meyvesini vereceği” düşüncesini derinleştirir.[2]

@@@@@@@@

Risale-i Nur Külliyatı’nda geçen Tezgah ifadeleriyle ne anlatılmaktadır?

Risale-i Nur Külliyatı’nda geçen “tezgâh” ifadeleri, genellikle dünya hayatının bir imtihan yeri olduğunu, burada işlenen amellerin ahiret için bir sermaye veya hazırlık olduğunu ifade etmek için kullanılan bir metafordur. Said Nursî, eserlerinde sık sık tabiat olaylarını, günlük yaşamdaki işleyişleri ve üretim süreçlerini, insanın bu dünyadaki vazifesi ve yaratılış gayesiyle ilişkilendirerek açıklar.

Tezgâh Metaforunun Anlamı

1. Dünya Hayatı Bir Çalışma Alanıdır: Tezgâh, bir şeylerin üretildiği, hazırlık yapıldığı yerdir. Dünya, ahiret için gerekli olan manevî sermayenin hazırlandığı, insanın çalışıp kulluk ettiği bir üretim alanıdır. Ahirette sonuç verecek olan mahsuller (amel, ibadet, ahlak vb.) burada işlenir.

2. Geçicilik ve Süreç Odaklılık: Tezgâh, sürekli işleyen ama nihayetinde tamamlandığında toplanan bir süreçtir. Dünya da böyle bir “tezgâh”tır; işler bir süre devam eder, ardından dünya hayatı sona erer ve ahiret devreye girer. Bu, dünyanın faniliğini ve geçici bir hazırlık yeri olduğunu ifade eder.

3. İlahi Hikmetin Tezahürü: Risale-i Nur’da tezgâh, Allah’ın yaratma fiilindeki hikmet ve düzeni de anlatır. Dünya, Allah’ın kudret ve sanatını sergilediği bir tezgâhtır. İnsan bu tezgâhta Allah’ın sanatını seyretmeli, hikmetlerini düşünmeli ve buna uygun şekilde hareket etmelidir.

Metinlerdeki Örnekler

“Dünya bir ticaret yeri ve bir tezgâhtır; âhiret için çalışılacak bir yerdir.”
Bu ifade, dünya hayatını bir ticaret ve üretim yeri olarak tanımlar. İnsan, burada amellerini üretir ve ticaretini yapar. Bu ticaretin kazancı ise ahirette ortaya çıkar.

“Kâinat bir meşherdir (sergi alanı), dünya bir mezraadır (tarla), insan ise bu tezgâhta iş gören bir işçidir.”
Burada insanın yaratılış gayesi ve kulluk vazifesi özetlenir. İnsan, dünya tezgâhında bir işçi olarak çalışmakla yükümlüdür. Amellerini ve ibadetlerini işleyerek ahiret için hazırlanır.

Sonuç

Risale-i Nur’daki tezgâh metaforu, insanın yaratılış hikmetini ve dünya hayatındaki vazifesini anlamasına yardımcı olur. Dünya, geçici bir hazırlık yeri ve üretim alanı; ahiret ise bu çalışmaların sonuçlarının görüleceği yerdir. Bu metafor, insanın sorumluluk bilincini artırmayı ve dünya-ahiret dengesini doğru bir şekilde kurmayı hedefler.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=ClH6dW9LO9M

[2] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mektubat/yirmi-dorduncu-mektub/284