İSTİDAT VE LATİFELERİN İNBİSATI-3

İSTİDAT VE LATİFELERİN İNBİSATI-3

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=BSHYdSNQuC4 

Risale-i Nur’da İnbisat konusu. Risale-i Nur’da inbisat konusu, Bediüzzaman Said Nursi’nin insanın manevi gelişimi ve Allah’a yakınlaşma süreciyle ilgili önemli kavramlarından biridir. İnbisat, kelime anlamı olarak “genişleme, açılma, ferahlama” demektir. Manevi anlamda ise insanın kalbinin, ruhunun ve latifelerinin (manevi duygularının) Allah’a ve yaratılış hakikatlerine karşı açılması, genişlemesi, kabiliyetlerinin ortaya çıkması anlamında kullanılır.
1. İnbisatın Manevi Anlamı Bediüzzaman, insanın yaratılış gayesinin Allah’a yakınlaşmak olduğunu vurgular ve bu yakınlaşma sürecinde kalp, ruh ve diğer manevi duyguların gelişmesi, genişlemesi yani inbisat etmesi gerektiğini ifade eder. İnbisat, kişinin iman ve tefekkür yoluyla Allah’a daha yakın hissetmesi, manevi bir ferahlık ve huzur bulması anlamına gelir. Bu genişleme, Allah’ın kainattaki sanatını, yaratılışın hikmetlerini ve varlıkların Allah’a işaret eden yönlerini daha derin bir idrak ile görebilme kapasitesidir.
2. İnbisatın Kalp ve Ruh Üzerindeki Etkisi Risale-i Nur’da, inbisatın insan kalbi ve ruhu üzerinde derin bir etkisi olduğu belirtilir. Kalp ve ruh, inbisat yoluyla dünyadan ve nefsani arzulardan uzaklaşıp Allah’a yönelmeye başlar. Kalp, Allah’ın sonsuz nimetlerini ve yarattığı güzellikleri inbisat sayesinde daha iyi idrak eder, her şeyi Allah’a ulaşma yolunda bir vesile olarak görmeye başlar. Bu ruhsal genişleme sayesinde insan, kainattaki varlıkların Allah’ı tesbih ettiğini ve her şeyin bir anlam ifade ettiğini daha derin bir şuurla idrak eder.
3. İnbisatın İman ve İbadetle Gelişmesi Bediüzzaman, inbisatın iman ve ibadet yoluyla gelişeceğini ifade eder. İman, Allah’a olan bağlılığı arttırır; ibadet ise bu bağlılığı kuvvetlendirir ve insanın kalbini genişletir. İnsan, ibadet ve tefekkürle inbisat ettikçe, Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellilerini daha derinden idrak etmeye başlar. İbadet, insanın içindeki kabiliyetleri geliştirir ve manevi anlamda genişleme sağlar. Bu durum, insanın Allah’a olan muhabbetini ve imanını güçlendirir; kalpte huzur, ferahlık ve sükûnet duygusunu arttırır. İbadet ile inbisat eden ruh, Allah’ın huzurunda olmanın verdiği bir genişlikle tatmin bulur.
4. Kâinat ve İnkişaf Bağlantısı Risale-i Nur’da kâinat, Allah’ın isim ve sıfatlarının tecelli ettiği büyük bir kitap olarak tanımlanır. İnsanın kainattaki bu güzellikleri tefekkür ederek inbisat etmesi, Allah’a olan yakınlığını artırır. İnbisat, kâinatın tefekkürü yoluyla gelişir. İnsan, kainattaki düzen, sanat ve güzellikleri görüp Allah’ın kudretini, ilmini ve hikmetini anladıkça, manevi olarak genişler ve Allah’a olan bağlılığı güçlenir. Böylece, insanın ruhu kâinatın güzellikleri ile beslenir ve bu genişleme (inbisat), insanın Allah’a olan kulluğunu güçlendirir.
5. İnbisat ve İnsanın Potansiyelinin Ortaya Çıkışı
Bediüzzaman’a göre insanın ruhunda büyük bir istidat (potansiyel) saklıdır. İnbisat, bu potansiyelin ortaya çıkması sürecidir. İnsan, inbisat ettikçe içindeki kabiliyetleri keşfeder ve yaratılış amacına uygun bir şekilde hareket eder. İnsanın ruhunda, iman, ibadet ve tefekkür yoluyla açığa çıkmayı bekleyen birçok kabiliyet bulunmaktadır. İnbisat, insanın manevi anlamda kemale ermesini sağlayarak, onu hakiki anlamda olgunlaştırır. Bu potansiyelin ortaya çıkmasıyla insan, Allah’ın kendisine verdiği özellikleri daha iyi anlar ve bu yetenekleri O’nun yolunda kullanır. Bu da insanın Allah’a yaklaşmasını, yaratılış gayesini gerçekleştirmesini sağlar.
6. İnbisatın Önündeki Engeller: Dünyevileşme ve Nefsani Arzular Bediüzzaman, dünya sevgisi, mal-mülk hırsı ve nefis arzularının inbisatın önündeki en büyük engeller olduğunu ifade eder. İnsan, kalbini dünya sevgisiyle doldurdukça, manevi genişlemesi zorlaşır ve dar bir alanda kalır. İnbisat için, nefsin arzularına ve geçici dünya sevgisine kapılmaktan kaçınılması gerektiğini belirtir. Çünkü bu dünyevi meşguliyetler, kalbin Allah’a yönelmesini engeller ve insanı manevi olarak dar bir alanda bırakır. İnsanın kalbinin ve ruhunun Allah’a yönelmesi için dünya sevgisinden sıyrılması ve ibadet, tefekkür ile kalbini Allah’a açması gerekir.
7. İnbisat ve İnsan-Allah İlişkisi İnbisat eden bir ruh, Allah’a olan sevgisini ve bağlılığını derinleştirir. İnbisat, insanın Allah ile ilişkisini güçlendiren ve manevi olgunluğa ulaşmasını sağlayan bir süreçtir. Risale-i Nur, Allah’a olan sevginin ve muhabbetin kalpte inbisat etmesini, kalbin bu sevgiyle genişleyip huzur bulmasını teşvik eder. Bu genişleme, insanı yaratılış gayesine uygun bir hayat sürmeye yönlendirir. Allah ile insan arasındaki bu yakınlık, insanın kendisini daha huzurlu ve güvende hissetmesini sağlar. İnbisat, insanın Allah’a teslimiyetini ve tevekkülünü artırır; böylece insan hayatın zorluklarını daha kolay aşar. Sonuç Risale-i Nur’da inbisat, insanın kalbinde, ruhunda ve manevi duygularında genişleme sağlayarak Allah’a daha yakın olmasını mümkün kılan bir süreç olarak ele alınır. İman,
İbadet, tefekkür ve dünya sevgisinden uzaklaşma gibi manevi yöntemlerle inbisat eden insan, yaratılış gayesine uygun bir hayat yaşar. Bu genişleme, insanın hem dünyada hem de ahirette huzurlu ve Allah’a yakın bir hayat sürmesini sağlar. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/Inbisat

 




İSTİDAT VE LATIFELER ÜZERİNE TESBİTLER-2

İSTİDAT VE LATIFELER ÜZERİNE TESBİTLER-2

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=hH5xkzwDTEc 

5. İnsan Ruhunun Çok Yönlülüğü ve Latifelerin Çeşitliliği Bediüzzaman, insan ruhunun çok yönlü ve çeşitli latifelere sahip olduğunu belirtir. Her latife, Allah’ın farklı isim ve sıfatlarını anlamaya yönelik bir kapıdır. Bu latifeler, insanın manevi yolculuğunda bir rehber görevi görür. Örneğin, insanın vicdanı adalet ve merhamet duygusunu, kalbi ise sevgi ve Allah’a yönelişi temsil eder. İnsan bu latifeleri geliştirip doğru şekilde kullandığında, yaratılış gayesine uygun bir hayata ulaşır. İnsanın latifelerinin gelişmesiyle, Allah’a olan yakınlığı artar. 6. Risale-i Nur’da Terbiye ve İman Eğitimi Bediüzzaman Said Nursi’ye göre, insanın istidat, kabiliyet ve latifeleri, iman eğitimi ile en güzel şekilde gelişir. İman, bu potansiyellerin Allah’ın rızasına uygun bir hale gelmesini sağlar.
Risale-i Nur, iman hakikatlerini anlatarak, insanın yaratılışındaki sırları ve Allah’a yakınlaşma yollarını öğretir. Bu eserler, insanın ruhsal yönlerini keşfetmesine yardımcı olur ve istidatlarını geliştirir. Sonuç Bediüzzaman, insanın ruhunda Allah’ın isim ve sıfatlarını anlamaya yönelik güçlü bir potansiyel olduğunu belirtir. İstidat, kabiliyet ve latifeler, insanın bu potansiyeli ortaya koymasını ve Allah’a yaklaşmasını sağlar. İnsan, bu yönlerini geliştirdiğinde, hakiki kulluğa ve yaratılış amacına uygun bir hayata ulaşır. Risale-i Nur, bu yolda insana rehberlik ederek, insanın manevi yeteneklerini doğru bir şekilde kullanmasına yardımcı olur.
@@@@@@
Hatıratı kalb. İnsanda öyle bir latife, öyle bir halet vardır ki, o latife lisanıyla her ne sual edilirse-velev ki fasık da olsun-Cenab-ı Hak o latifeye hürmeten o matlubu yerine getirir.
O latife pek uzaktan bana göründü ise de teşhis edemedim. (Mesnevi-i nuriye)

 




İSTİDAT VE LATIFELER ÜZERİNE TESBİTLER-1

İSTİDAT VE LATIFELER ÜZERİNE TESBİTLER-1

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=79Tu35dCu0w 

Risale-i Nur’da istidat, kabiliyet ve latifeler üzerine tesbitler. Risale-i Nur Külliyatı’nda Bediüzzaman Said Nursi, istidat (potansiyel yetenek), kabiliyet (geliştirilebilir yetenek) ve latifeler (manevi hisler ve duygular) üzerine derin tespitlerde bulunur. Bu kavramlar, insanın yaratılışındaki anlamı, manevi yolculuğunu ve Allah’a kulluğunu anlama açısından önemli bir yere sahiptir.
İşte Risale-i Nur’da bu kavramlarla ilgili bazı temel görüşler:
1. İstidat (Potansiyel Yetenek) Bediüzzaman’a göre insan, Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellilerini yansıtmak üzere yaratılmış bir varlıktır. İnsan ruhu, bu yansımaları ve tecellileri kabul etmeye açık bir potansiyelle (istidatla) donatılmıştır. İstidat, insanın yaratılışında var olan kabiliyetlerin potansiyel halidir. Bu potansiyelin geliştirilmesi ve hakikate yönlendirilmesi insanın iradesine bağlıdır. Said Nursi, her insanın bir cevher gibi olduğunu ve her insanın içinde Allah’a yaklaşmasını sağlayacak potansiyel yeteneklerin bulunduğunu söyler. Bu yeteneklerin geliştirilmesi, insanın yaratılış gayesine ulaşmasını sağlar.
2. Kabiliyet (Geliştirilebilir Yetenek) İstidat, içsel potansiyelken; kabiliyet, bu potansiyelin geliştirilmesiyle ortaya çıkan yetenektir. Kabiliyetler, eğitim ve tefekkürle (derin düşünme) ortaya çıkar ve insanın Allah’a daha yakın olmasını sağlar. Bediüzzaman, kabiliyetlerin doğru yöne yönlendirilmesini önemser. İnsanın kabiliyetleri Allah’a kulluk, O’na yakınlık ve hakikati anlamak için kullanılmalıdır. Kabiliyetlerin ahlaki ve manevi gelişimle geliştirilmesi gerektiğini ifade eder. Eğer kabiliyetler nefis (bencil arzular) veya şeytan tarafından yönlendirilirse, bu yetenekler insana zarar verebilir. Bu nedenle kabiliyetlerin terbiye edilmesi, Allah rızasına uygun bir şekilde geliştirilmesi önemlidir.
3. Latifeler (Manevi Hisler ve Duygular) Latifeler, insanın ruhunda bulunan ince, manevi duygular ve hislerdir. Bu duygular,
Allah’a yaklaşmak ve hakikati idrak etmek için yaratılmıştır. Her insan, latifelerini doğru şekilde kullanarak Allah’ın marifetine (O’nu tanımaya) ulaşabilir. Bediüzzaman’a göre insanın kalbi, aklı, vicdanı gibi latifeler Allah’a yöneldiğinde, insan yaratılış amacına uygun bir şekilde hareket eder. Bu latifeler, insanı hayvani ve dünyevi duygulardan ayırarak, manevi olgunluğa ulaştırır. Latifeler doğru bir şekilde kullanıldığında, insan Allah’ın tecellilerine açık hale gelir ve iman, ibadet, tefekkür yoluyla Allah’a yakınlaşır. Ancak bu latifeler nefsin etkisiyle dünya sevgisine veya menfi duygulara kapıldığında, insanın manevi olarak zayıflamasına yol açar.
4. İstidat, Kabiliyet ve Latifelerin Terbiye Edilmesi Bediüzzaman, insanın içindeki bu potansiyel yeteneklerin (istidat), kabiliyetlerin ve latifelerin doğru bir şekilde yönlendirilmesi gerektiğini söyler. Bu terbiye ve yönlendirme, kişinin iman ve ibadet yoluyla Allah’a yaklaşmasını sağlar. İstidat ve kabiliyetlerin gelişmesi, insanın marifetullah’a (Allah’ı tanımaya) ulaşması için bir vesiledir. İnsan, Allah’ı tanıdıkça latifeleriyle O’nu sever, kabiliyetleriyle O’na ibadet eder ve istidatlarıyla O’nu tefekkür eder. Bediüzzaman, bu yeteneklerin terbiye edilmesinde Kur’an’ın rehberliğini ve Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sünnetini örnek gösterir. Kur’an ve sünnet, insanın ruhunu ve manevi yönünü geliştirir, kabiliyetlerini doğru yöne sevk eder.
http://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/Istidat

 




HZ. ADEMI CENNET’TEN ÇIKARAN ZİHNİYETİN DÜNYADAKİ UZANTISI

HZ. ADEMI CENNET’TEN ÇIKARAN ZİHNİYETİN DÜNYADAKİ UZANTISI

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=wr6SAb_hQFI 
Tat alma duygusu olanla olmayanın durumu ne kadar farklı değil mi?
Birde bunun sürekli olduğunu düşünün.
Ve yine koronadan dolayı bu hastalığa yakalananlar koku alma duygusunu kaybettiler.
İşte günahlarda insanların sayısız bilemediğimiz bir çok duygularının kapanmasına sebep olmaktadır.
Adeta insan dışa açılan kapılarının kapanmasına sebep olmaktadır.
Bütün dış ve iç duyguları buna kıyas edin.
Onun içindir ki günah kalbe girince, kalbi siyahlandıra siyahlandıra ta nuru imanı çıkarıncaya kadar tesir eder.
Zira her bir günah içinde küfre gidecek bir yol vardır.
-Hz. Âdem atamız hangi suçtan cennetten çıkarılıp dünyaya gönderildiyse, bugün dünyada işlenen benzer suçlarla da buradan gönderilmeye ve dünya sahnesinin kapatılmasına çalışılmaktadır.
-Atamız Âdem’i cennetten çıkartan zihniyet, bugün aynı şekilde, aynı minval üzere, aynı yöntemi uygulayarak, onun çocuklarını da dünyadan çıkartmak için her türlü çabayı gösteriyor ancak onların unuttukları bir şey var; Allah insanı dünyaya önemli üç temel esas için göndermiştir.
Bunlardan birisi; cennette tenasülün yokluğu, çoğalma ve çoğalmanın olması için gönderilmiştir.
İkincisi; cennette zıtlıklar yok mesela haram olsun, savaş olsun, ağıt gözyaşı, elem, keder, hüzün, olumsuzluklar orada yoktur. İnsan bu dünyada işte o istidat ve kabiliyetlerinin, aynen kışta tohumların toprağın altında kar ve yağmur ile pişmesi, oluşması, çatlaması, sümbül vermesi gibi adeta dünyanın bu kış ortamında da insanın duygularının açığa çıkması amacıyla gönderilmiş olmaktadır.
Yani Hz. Adem’e talim-i esma denilen eşyanın a’dan z’ye kadar her şeyinin öğretilmiş olması, tıpkı nasıl ki Hz. Âdem’in sulbünde kıyamete kadar gelecek son insan mevcuttur aynen onun gibi de Hz. Âdem’e talim edilen esmanın içerisinde daha binlerce yıl öncesinde olmayan kompüter veya bilgisayar, yapay zeka ve ona öğretilen o talim-i esma da vardır.
İşte bunun tahakkuk etmesi ve açığa çıkması için istidat ve kabiliyetlerin devreye girerek bunu gerçekleştirmesi için dünyaya gelmesi gerekti.
Aslında şeytan Cenab-ı Hakk’ın planına bilinçsiz ve şuursuz olaraktan alet olmuş oldu. Onun tezahürüne ve açığa çıkmasına vesile olmuş oldu.
Zahiren kendisi tamamen şer olan şeytan birçok hayırlarında bu manada istidat ve kabiliyetlerin adeta bir savaş alanında kahramanlarını ortaya çıkması gibi, zorluklarda güç ve güçlü durumların güçlüleri ortaya çıkarması ve gayretlerinin ortaya çıkması gibi bu dünya imtihanında da bu gibi durumlar ortaya çıkmış oldu.