KURAN-I KERİM’İN TARİF ETTİĞİ VE RASÛLULLÂHIN TAVSİYE VE TATBİK ETTİĞİ İNSAN MODELİ

KURAN-I KERİM’İN TARİF ETTİĞİ VE RASÛLULLÂHIN TAVSİYE VE TATBİK ETTİĞİ İNSAN MODELİ

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=Zpj-_GmdzME  
Kuran-ı Kerim’in ölçülerine göre bir Müslüman nasıl olmalı ve bir Müslümanda neler bulunmalıdır.?

Kur’an-ı Kerim’e göre bir Müslümanın karakterinde ve hayatında olması gereken özellikler oldukça geniş bir yelpazeyi kapsar. Kur’an, müminlerin ahlakını, yaşam tarzını ve insanlarla olan ilişkilerini düzenleyen temel ilkeleri içerir. İşte Kur’an ayetlerine göre bir Müslümanın sahip olması gereken temel özellikler:

1. Allah’a İman ve İtaat:

Müslümanın en temel özelliği, Allah’a iman etmesi ve sadece O’na kulluk etmesidir. Bu, hayatının her anında Allah’a güvenmeyi ve O’nun emir ve yasaklarına uymayı gerektirir.

İhlâs (samimiyet) ve sadakatle iman etmek, ibadetleri samimi bir niyetle yerine getirmek esastır. (Bakara, 2:285)

2. Adalet ve Doğruluk:

Kur’an, Müslümanların adaleti ayakta tutmalarını ve her koşulda doğruyu söylemelerini emreder. Bir Müslüman, adaletin sağlanmasında yakınlarına veya kendisine karşı bile olsa dürüst davranmalıdır. (Nisa, 4:135)

Doğru sözlü olmak, yalan söylememek, dürüst davranmak Kur’an’ın çokça vurguladığı erdemlerdir.

3. Sabır ve Şükür:

Sabırlı olmak, zorluklar karşısında yılmamak ve Allah’a sığınmak, Kur’an’da övülen davranışlardandır. (Bakara, 2:153)

Aynı zamanda Allah’ın verdiği nimetlere şükretmek, nankörlükten kaçınmak önemlidir.

4. Merhamet ve Affedicilik:

Müslüman, insanlara karşı merhametli, hoşgörülü ve affedici olmalıdır. Kötülükleri iyilikle savmak ve insanlara şefkatle yaklaşmak müminin özelliklerindendir. (A’raf, 7:199)

Peygamber Efendimizin hayatında da örnek olduğu gibi affedici olmak, Müslümanın davranışlarında yer bulmalıdır.

5. İyiliği Emretmek, Kötülükten Sakındırmak:

Kur’an, müminlerin birbirlerine iyiliği emretmelerini ve kötülükten sakındırmalarını öğütler. Toplumda huzur ve düzenin sağlanması için Müslümanlar birbirlerine rehberlik etmelidir. (Al-i İmran, 3:104)

6. Tevazu ve Alçakgönüllülük:

Müslüman, kibirden uzak, mütevazı bir kişilik sergilemelidir. Kur’an, kibirlenmenin yanlış olduğunu, insanın sadece Allah’a karşı mütevazı olması gerektiğini söyler. (Furkan, 25:63)

7. Güzel Ahlak ve Sabır:

Ahlaklı olmak, kötü söz ve davranışlardan sakınmak, her durumda güzel ahlakla hareket etmek Kur’an’ın önemli öğütlerinden biridir. Sabırlı olmak, zorluklara tahammül etmek de bu ahlakın parçasıdır.

8. İlim ve Hikmet:

İlim öğrenmek ve bilgiye değer vermek Kur’an’ın teşvik ettiği bir davranıştır. Kur’an, insanların düşünmelerini, akıllarını kullanmalarını ve dünyayı anlamalarını ister.

9. Müsrif Olmamak, İsraf Etmemek:

Kur’an, bir Müslümanın ölçülü davranması ve israftan kaçınması gerektiğini vurgular. Bu, hem maddi kaynakların korunmasını hem de insanın dünyadaki sınavını hatırlamasını sağlar. (A’raf, 7:31)

10. Allah’ı Anmak (Zikir):

Müslümanlar, Allah’ı anarak, dua ederek ve ibadetlerle O’na yakın olmaya çalışmalıdır. Kur’an, Allah’ı unutmamayı ve sürekli O’nu hatırlamayı önerir. (Rad, 13:28)

Özetle, Kur’an-ı Kerim, bir Müslümanın hayatında doğru, adaletli, merhametli, sabırlı, şükredici, bilgili, mütevazı ve ölçülü olmasını öğütler. Bu özellikler, bir Müslümanın hem Allah ile olan bağını güçlendirmesi hem de toplum içinde güvenilir ve saygı gören bir birey olması için önemlidir.

@@@@@@

Peygamber Efendimizin tavsiyelerine göre bir Müslüman neleri yapmalı ve nelerden kaçınmalıdır?
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) tavsiyelerine göre bir Müslümanın hayatında benimsemesi gereken davranışlar ve kaçınması gereken yanlışlar vardır. Peygamberimizin hayatı boyunca verdiği öğütler, İslam ahlakının temellerini oluşturur. İşte Peygamber Efendimizin tavsiyelerine göre bir Müslümanın yapması gerekenler ve sakınması gerekenler:

Yapılması Gerekenler

1. Allah’a İman ve İbadet:

Peygamberimiz, Allah’a iman etmeyi ve ibadetleri samimiyetle yerine getirmeyi tavsiye ederdi. Namaz, oruç, zekat gibi temel ibadetleri aksatmadan yapmak Müslümanın en önemli görevlerindendir.

2. Doğru ve Güvenilir Olmak:

Peygamber Efendimiz doğruluğa ve güvenilirliğe büyük önem verirdi. “Doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür” (Buhari, Edep, 69) diyerek doğru ve dürüst bir hayat sürmeyi öğütlemiştir.

Güvenilir olmak hem iş hayatında hem de insan ilişkilerinde müminin en ayırt edici özelliğidir.

3. Güzel Ahlaka Sahip Olmak:

Peygamberimiz, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” (Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8) diyerek ahlakın önemini vurgulamıştır. Bir Müslüman; yalan söylememeli, iftira atmamalı, iyi huylu olmalı ve insanlara karşı hoşgörülü davranmalıdır.

4. Merhametli ve Şefkatli Olmak:

Peygamber Efendimiz, özellikle çocuklara, yaşlılara, hayvanlara karşı merhametli ve şefkatli olmayı tavsiye etmiştir. “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” (Buhari, Edeb, 18) buyurmuş, her canlıya şefkat göstermeyi öğütlemiştir.

5. Komşuya İyi Davranmak:

“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” (Buhari, Edeb, 27) buyurarak komşuluk ilişkilerinin önemini vurgulamıştır. Müslümanın komşularına karşı yardımsever, hoşgörülü ve anlayışlı olması gereklidir.

6. İlim Öğrenmek ve Öğretmek:

Peygamber Efendimiz, ilim öğrenmenin önemini vurgulamış ve “İlim öğrenmek her Müslümana farzdır” (İbn Mace, Mukaddime, 17) buyurmuştur. Bilgi edinmek, kendini geliştirmek ve öğrendiklerini başkalarıyla paylaşmak Peygamberimizin öğütlerindendir.

7. Sabırlı Olmak:

Sabır, Peygamberimizin çokça teşvik ettiği bir erdemdir. Özellikle zorluklar karşısında sabırlı olmayı öğütler ve sabrın Allah katında büyük bir karşılığı olduğunu belirtir.

8. Sadağa ve Yardımlaşma:

Peygamberimiz, sadaka vermeyi, ihtiyaç sahiplerine yardım etmeyi sıkça tavsiye ederdi. Maddi durumu iyi olanların yoksullara yardım etmesi, Müslümanların dayanışmasını güçlendirir.

9. Affedici ve Hoşgörülü Olmak:

İnsanları affetmek ve kin tutmamak, Peygamberimizin sıkça teşvik ettiği davranışlardandır. Bir hata ile karşılaşıldığında hoşgörülü olmak Müslümanların arasındaki dostluğu kuvvetlendirir.

Kaçınılması Gerekenler

1. Kibir ve Gurur:

Peygamber Efendimiz, kibirden uzak durmayı öğütlemiştir. “Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete giremez” (Müslim, İman, 147) buyurarak mütevazı olmanın önemini vurgulamıştır.

2. Yalan Söylemek:

Peygamberimiz yalan söylemeyi yasaklamış ve “Yalan, münafıklık alametidir” (Buhari, İman, 24) diyerek doğruluğun değerini vurgulamıştır. Müslüman daima doğru konuşmalı ve yalandan uzak durmalıdır.

3. Zina, Kumar ve İçkiden Kaçınmak:

Peygamberimiz, zinanın, kumarın ve içkinin zararlarını sıkça dile getirmiş ve Müslümanların bunlardan kaçınmasını istemiştir. Bu davranışlar toplumu kötüye sürükleyen fiiller olarak görülmüştür.

4. Kıskançlık ve Haset:

Peygamber Efendimiz, kıskançlıktan uzak durmayı öğütler ve “Haset, iyilikleri ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi yer” (Ebu Davud, Edeb, 44) buyurur. Başkalarının sahip olduklarına göz dikmek yerine kendi nimetlerine şükretmek gerekir.

5. Dedikodu ve Gıybet:

Peygamber Efendimiz, gıybet yapmayı ve başkalarının arkasından konuşmayı yasaklamış; Müslümanların birbirlerinin hatalarını araştırmamasını öğütlemiştir. Gıybet, toplumda fitneye ve kalplerin kırılmasına yol açar.

6. İsraf ve Cimrilik:

Peygamberimiz, israf ve cimrilikten sakınmayı öğütlemiştir. Müslüman, kaynaklarını ölçülü kullanmalı ve fakirlere yardımda bulunacak şekilde paylaşımcı olmalıdır.

7. Öfke ve Kötü Sözlerden Kaçınmak:

Peygamberimiz, öfke kontrolüne ve sakinliğe çok önem vermiş, öfkenin kişiyi kötü yollara sürükleyeceğini belirtmiştir. Öfkelenmemeyi ve güzel sözler kullanmayı öğütlerdi.

8. Kin ve Nefret Tutmamak:

Peygamber Efendimiz, Müslümanların birbirlerine karşı kin tutmamasını tavsiye etmiştir. İslam, dostluk ve kardeşlik dinidir; bu yüzden kin ve nefret duygularından uzak durulmalıdır.

9. İnsanlara Zarar Vermemek:

Peygamberimiz, insanlara sözle veya fiille zarar vermemeyi öğütlemiş ve Müslümanların birbirlerine saygılı olmaları gerektiğini vurgulamıştır.

Özetle, Peygamber Efendimiz; doğruluk, sabır, hoşgörü, yardımseverlik ve ibadet gibi güzel davranışları tavsiye ederken, yalan, kibir, kıskançlık, israf, dedikodu gibi kötü alışkanlıklardan uzak durulmasını öğütlemiştir. Müslümanların, Peygamber Efendimizin ahlakını ve tavsiyelerini rehber edinerek yaşaması, hem bireysel hem de toplumsal huzuru sağlamada büyük rol oynar.

@@@@@@@

Üsve-i Hasene sahibi olmak ne demektir ve bu kişide neler bulunmalıdır?

“Üsve-i Hasene” kavramı, Kur’an-ı Kerim’de Ahzab Suresi’nin 21. ayetinde geçer ve “en güzel örnek” anlamına gelir. Bu kavram, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) müminler için örnek alınacak en güzel ahlaki ve davranış modelini temsil ettiğini ifade eder. Üsve-i Hasene sahibi bir kişi, Peygamberimizin davranışlarını, ahlâkını ve hayat tarzını örnek alarak yaşamaya çalışan kişidir. Böyle bir kişinin karakterinde ve hayatında bulunması gereken bazı temel özellikler vardır:

1. Samimi İman ve İbadet:

Üsve-i Hasene sahibi bir kişi, Allah’a ve Peygamberine karşı derin bir iman taşır ve ibadetlerini samimiyetle yapar. İbadetlerinde gösterişten uzak, yalnızca Allah rızası için hareket eder. Namaz, oruç, zekat gibi ibadetleri düzenli bir şekilde yerine getirir.

2. Güzel Ahlak:

Peygamber Efendimiz, insanlık için en güzel ahlak örneğidir. Üsve-i Hasene sahibi olmak, onun dürüstlüğünü, sadakatini, nezaketini ve sabrını örnek almayı gerektirir. Ahlakında doğruluk, güvenilirlik, merhamet, cömertlik gibi değerleri yaşatır.

3. Adaletli Olmak:

Adalet, Peygamber Efendimizin hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Üsve-i Hasene sahibi bir Müslüman, her durumda adaleti gözetir, hak ve hukuk ihlalinden kaçınır. Kendi aleyhine bile olsa doğruyu söylemekten çekinmez.

4. Sabırlı ve Şükredici Olmak:

Sabır ve şükür, Üsve-i Hasene ahlakında çok değerlidir. Zorluklar karşısında sabırlı olur, Allah’ın verdiği nimetler için sürekli şükreder. Bu, onun her durumda Allah’a güvenmesini ve kadere razı olmasını sağlar.

5. Merhametli ve Şefkatli Olmak:

Peygamber Efendimizin merhamet ve şefkati, onun en belirgin özelliklerinden biridir. Üsve-i Hasene sahibi olan bir Müslüman, tüm canlılara merhametle yaklaşır, insanlara karşı hoşgörülü ve affedici olur.

6. İyiliği Emretmek ve Kötülükten Sakındırmak:

Peygamber Efendimiz, iyiliği yaymak ve kötülükten sakındırmak konusunda çok hassastı. Üsve-i Hasene sahibi bir Müslüman, çevresindeki insanlara örnek olarak onları iyiliğe teşvik eder, kötülükten sakındırır. Aynı zamanda kendi davranışlarıyla da örnek olmaya çalışır.

7. Mütevazı Olmak:

Peygamberimiz kibirden uzak, son derece mütevazı bir insandı. Üsve-i Hasene sahibi kişi, gurur ve kibirden uzak durur, kendini insanlardan üstün görmez. Alçakgönüllü davranır ve her zaman kendisini geliştirmeye çalışır.

8. Affedici ve Hoşgörülü Olmak:

Peygamber Efendimiz, kendisine yapılan kötülükleri dahi affetmiş, insanlara karşı kin tutmamıştır. Üsve-i Hasene sahibi bir Müslüman da aynı şekilde affedici olur ve insanların kusurlarına karşı hoşgörülü davranır.

9. İlim ve Hikmet Arayışında Olmak:

Peygamber Efendimiz, ilme ve öğrenmeye büyük önem verirdi. Üsve-i Hasene sahibi bir Müslüman, bilgiye açık olur, kendini geliştirmeye çalışır. İlim, hikmet ve doğru bilgiye değer verir ve öğrendiklerini faydalı işler için kullanır.

10. İsraftan Kaçınmak:

Üsve-i Hasene sahibi bir kişi, israf ve aşırılıktan uzak durur. Peygamberimizin sade hayatını örnek alarak, ihtiyaç dışı tüketimden kaçınır. Maddi ve manevi nimetleri ölçülü kullanır, paylaşmayı sever.

11. Komşu ve Akraba Haklarına Dikkat Etmek:

Peygamber Efendimiz komşulara iyi davranmayı ve akraba ile bağı güçlü tutmayı tavsiye etmiştir. Üsve-i Hasene sahibi bir kişi, komşusuna karşı saygılı, akrabalarına karşı yardımsever olur.

12. Emanete ve Söze Sadık Kalmak:

Peygamber Efendimiz güvenilir bir insan olarak tanınırdı. Üsve-i Hasene sahibi bir Müslüman, kendisine verilen emanete sahip çıkar, söz verdiğinde yerine getirir. Güvenilir ve sadık bir kişilik sergiler.

Sonuç olarak, Üsve-i Hasene sahibi olmak, Peygamber Efendimizin ahlak ve davranışlarını hayatımıza yansıtmak, onun izinden gitmek anlamına gelir. Bu özelliklere sahip olan bir Müslüman, hem kendi hayatında huzur bulur hem de çevresindeki insanlara örnek olur. Peygamberimizin en güzel örneklik olduğunu unutmadan, onun tavsiyeleri doğrultusunda yaşamak, Müslümanın temel hedeflerinden biri olmalıdır.
************

 




BUNA KARŞI ALLAHU EKBER DEMELİ

BUNA KARŞI ALLAHU EKBER DEMELİ

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=qcS2j8vJpL4 

Kâinatın büyüklüğünü ve içinde olanları maddeler halinde sıralar mısın?

Kâinatın büyüklüğü ve içindeki unsurlar, insanın kavrayabileceğinin çok ötesinde muazzam bir yapıyı oluşturur. Bilimsel araştırmalar evrenin genişliğini ve çeşitliliğini ortaya koysa da bu yapıyı tam anlamıyla kavramak hâlâ zordur. İşte kâinatın büyüklüğü ve içindekileri anlamaya yönelik bazı temel maddeler:

1. Evrenin Muazzam Büyüklüğü:

Evrenin çapı tahmini olarak 93 milyar ışık yılıdır. Işık bir yılda yaklaşık 9,46 trilyon kilometre yol alır, bu yüzden evrenin boyutunu kilometre cinsinden ifade etmek neredeyse imkânsızdır.

Evren genişlemektedir ve bu genişleme sürekli devam etmektedir. Big Bang teorisine göre evren yaklaşık 13,8 milyar yıl önce oluşmuştur ve o zamandan beri genişlemektedir.

2. Galaksiler:

Evren, milyarlarca galaksi içerir. Her galaksi, içinde milyonlarca hatta milyarlarca yıldız, gezegen ve diğer gök cisimlerini barındırır.

Samanyolu Galaksisi, bizim de içinde bulunduğumuz galaksidir ve 100 milyardan fazla yıldız içerdiği düşünülmektedir.

3. Yıldızlar:

Yıldızlar, evrenin temel yapı taşlarından biridir. Güneş de bir yıldızdır. Yıldızlar, galaksilerin içinde farklı büyüklük ve kütlelerde bulunur.

Yıldızlar, hidrojenin füzyon yoluyla helyuma dönüşmesiyle enerji üretir. Bu enerji ışıma yoluyla çevreye yayılır ve yıldızların parlamasını sağlar.

4. Gezegenler:

Her yıldız sistemi, yıldızın etrafında dönen gezegenleri içerebilir. Güneş Sistemi’ndeki gezegenler, Dünya, Mars, Jüpiter gibi bilinen gezegenlerdir.

Sadece bizim galaksimizde milyarlarca gezegen olduğu tahmin edilmektedir. Bunlardan bazıları “yaşanabilir bölge”de bulunur ve su gibi yaşam için temel kaynakları barındırabilir.

5. Uydu ve Asteroitler:

Gezegenlerin çoğunun uyduları vardır. Örneğin, Dünya’nın uydusu Ay’dır. Jüpiter ve Satürn gibi dev gezegenlerin ise onlarca uydusu vardır.

Asteroitler ve kuyruklu yıldızlar, gezegenlerin ve uyduların çevresinde dolanan küçük gök cisimleridir.

6. Nebulalar (Bulutsular):

Nebulalar, yıldızlar arası ortamda bulunan gaz ve toz bulutlarıdır. Yıldızlar genellikle nebulalarda doğar.

Bu bulutlar, çoğunlukla hidrojen ve helyum içerir ve yıldızların doğum ve ölüm süreçlerinde rol oynar.

7. Kara Delikler:

Kara delikler, çok büyük kütleli yıldızların ömrünü tamamladıktan sonra kendi içine çökmesi sonucu oluşur. Çekim kuvveti çok güçlüdür; ışık bile kara deliklerden kaçamaz.

Galaksilerin merkezinde süper kütleli kara delikler bulunduğu düşünülmektedir. Bu kara delikler, çevresindeki yıldızlar ve gaz bulutları üzerinde büyük etkiye sahiptir.

8. Karanlık Madde ve Karanlık Enerji:

Evrenin büyük kısmı, karanlık madde ve karanlık enerji adı verilen gizemli bir yapıdan oluşur. Bu maddeler, doğrudan gözlemlenemese de etkileri sayesinde var oldukları anlaşılır.

Karanlık madde, galaksilerin bir arada kalmasını sağlayan görünmez bir maddedir. Karanlık enerji ise evrenin genişlemesini hızlandıran bir enerjidir.

9. Çoklu Evren Teorileri:

Bazı teorilere göre, bizim evrenimizin dışında da başka evrenler olabilir. Bu hipoteze “çoklu evren teorisi” denir.

Çoklu evrenlerin varlığı, bazı fizik teorilerine göre mümkündür, ancak henüz doğrudan kanıtlanmamıştır.

10. Kozmik Arka Plan Işınımı:

Big Bang’den kalan kozmik arka plan ışınımı, evrenin her noktasında mevcut olan çok düşük enerjili bir radyasyon formudur.

Bu ışınım, evrenin başlangıcındaki sıcak ve yoğun durumun bir kanıtı olarak kabul edilir.

11. Zaman ve Uzay Dokusu:

Evrenin yapısı, uzay ve zamanın birleşiminden oluşur. Einstein’ın görelilik teorisine göre, uzay-zaman kütleli cisimler tarafından bükülür ve bu, çekim kuvvetini oluşturur.

Uzay ve zaman, büyük gök cisimlerinin etkisiyle eğilip bükülebilir; bu durum, kara delikler ve diğer büyük kütleli objelerde daha belirgindir.

12. Evrenin Sonu (Termodinamik Ölüm):

Bilim insanları, evrenin genişlemesi nedeniyle bir gün “termal ölüm” olarak bilinen bir duruma ulaşabileceğini düşünmektedir. Bu durumda, evrendeki enerji yayılımı son bulacak ve yıldızlar yavaş yavaş sönerek evren karanlık bir hale gelecektir.

Bu maddeler, kâinatın büyüklüğünü ve karmaşıklığını anlamamızda yardımcı olur. Evrenin her bir parçası, insanı hayrete düşüren bir düzen içinde var olur ve bilim insanları bu yapıyı anlamak için araştırmalarını sürdürmektedir.

@@@@@@

Kâinatın büyüklüğü Allah’ın büyüklüğü ve kudreti açısından bize ne anlatmaktadır?

Kâinatın büyüklüğü, Allah’ın sınırsız kudretini, ilmini ve yaratma gücünü anlamamız için insana önemli işaretler sunar. Evrenin genişliği ve içindeki düzen, Allah’ın kudretinin ve azametinin delilleri olarak kabul edilir. İşte kâinatın büyüklüğünün Allah’ın büyüklüğü ve kudreti açısından bize anlattıkları:

1. Sonsuz Kudretin Tezahürü:

Evrenin sınırsız büyüklüğü ve derinliği, Allah’ın sınırsız kudretine işaret eder. Göklerin ve yerin yaratıcısı olan Allah, “Ol!” emriyle evreni yaratmış ve genişletmeye devam etmektedir. Bu, Allah’ın kudretinin hiçbir sınırlamaya tabi olmadığını gösterir.

2. İlahi İlim ve Hikmetin Sonsuzluğu:

Evrenin her bir köşesinde var olan düzen, Allah’ın sonsuz ilim sahibi olduğunun delilidir. Milyarlarca galaksiyi, yıldızı ve gezegeni belirli bir düzen ve ölçü içerisinde yaratmak, her birini kendine özgü yapıda şekillendirmek ancak sınırsız bir ilmin eseri olabilir. Allah, her bir varlığı hikmetle yaratır ve hiçbir şey tesadüfe bırakılmamıştır.

3. Sanatın ve Estetiğin Yüceliği:

Allah, evrendeki her detayı ince bir sanatla yaratmıştır. Nebulalardan yıldızlara, gezegenlerden galaksilere kadar her bir varlık, Allah’ın sanatının bir yansımasıdır. Bu estetik güzellikler, Allah’ın “El-Musavvir” (şekil veren) isminin tecellisidir.

4. İlahi Kudret Karşısında İnsanın Aczi:

Kâinatın büyüklüğünü düşündükçe, insan kendi acziyetini ve küçüklüğünü daha iyi anlar. Evrenin sadece küçük bir parçası olan dünyada yaşayan insan, Allah’ın kudreti karşısında ne kadar sınırlı ve muhtaç olduğunu idrak eder. Bu, insanın Allah’a yönelmesine, O’na sığınmasına ve ibadet etmesine vesile olur.

5. Allah’ın Tekliğinin (Vahdaniyet) Delilleri:

Evrenin tek bir düzen içinde, kusursuz bir uyumla işlemesi Allah’ın birliğinin delilidir. Evrende görülen düzen ve uyum, tek bir yaratıcının var olduğunu ve her şeyin O’nun iradesiyle meydana geldiğini gösterir. Allah, her şeyi yoktan var eden ve her şeye hükmedendir.

6. Her Şeye Gücü Yeten Yaratıcı:

Kâinatın yaratılması ve sürekli genişlemesi, Allah’ın her şeye gücünün yettiğinin bir göstergesidir. Karanlık madde, kara delikler gibi insanoğlunun henüz tam olarak anlayamadığı varlıklar, Allah’ın gizli ilimlerinin bir parçasıdır. Allah, evrende bizim göremediğimiz, kavrayamadığımız nice şeyleri yaratmaya kadirdir.

7. İlahi Rahmet ve Lütuf:

Allah, kâinatı insanın yaşamını sürdürebileceği şekilde düzenlemiştir. Güneşin uzaklığı, dünyanın atmosferi, su ve diğer kaynaklar, insanın hayat bulması için hassas dengelerle yaratılmıştır. Bu, Allah’ın insanlara olan rahmetinin ve lütfunun bir ifadesidir. Evrenin büyüklüğü içinde insanı özel olarak yaratması, Allah’ın insanı ne kadar değerli kıldığını gösterir.

8. Evrenin Sonsuzluğu ile Allah’ın Sınırsızlığı Arasındaki Fark:

Evren ne kadar büyük olursa olsun, Allah’ın kudreti yanında sınırlıdır. Kâinat yaratılmıştır ve başlangıcı vardır; oysa Allah ezeli ve ebedidir. Evrenin büyüklüğü Allah’ın büyüklüğü ile kıyaslanamaz; Allah, kâinatı var edendir ve O’nun büyüklüğü hiçbir şeyle ölçülemez.

9. Allah’ın Zaman ve Mekândan Münezzeh Oluşu:

Evrenin genişliği zaman ve mekân boyutunda kavranırken, Allah zaman ve mekândan münezzehtir. Allah, tüm bu zaman ve mekânı yaratan varlık olduğu için bunlardan etkilenmez. Bu da O’nun kudretinin ve zatının insan aklının ötesinde olduğunu gösterir.

10. Kâinatın Faniliği Karşısında Allah’ın Baki Oluşu:

Evren genişlemekte ve bir gün son bulmaya doğru ilerlemektedir. Oysa Allah, varlığı sonsuz olandır. Kâinat bir gün yok olduğunda bile Allah baki kalacaktır. Evrenin sonlu yapısı Allah’ın baki oluşunu ve varlığının asla son bulmayacağını hatırlatır.

Kâinatın büyüklüğü, Allah’ın büyüklüğünü ve kudretini anlamamız için bir vesiledir. Bu büyüklük karşısında insanın kendini ve Allah’ın azametini idrak etmesi, O’na yönelmesine ve ibadetle O’na yakınlaşmasına yol açar. Allah’ın yarattığı bu evren, O’nun isim ve sıfatlarının tecelli ettiği muazzam bir yapıdır ve her bir detay, Allah’ın varlığına ve birliğine işaret etmektedir.
**************
Allahü Ekberin ihtiva ettiği manalar nelerdir?

“Allahü Ekber” ifadesi, “Allah en büyüktür” anlamına gelir ve İslam’ın en temel ve derin anlamlı zikirlerinden biridir. Bu ifade, Allah’ın yüceliğini, kudretini, eşi benzeri olmadığını ve her şeyden üstün olduğunu vurgular. “Allahü Ekber” ifadesiyle Allah’ın büyüklüğü ve üstünlüğü tüm sınırlamalardan, kavrayışlardan ve kıyaslardan bağımsız bir şekilde dile getirilir. İşte “Allahü Ekber” ifadesinin ihtiva ettiği bazı derin manalar:

1. Allah’ın Sınırsız Kudret ve Azamet Sahibi Olduğu:

“Allahü Ekber” ifadesi, Allah’ın sonsuz kudretine işaret eder. Allah her şeyden güçlüdür; evrendeki her şey, her hareket, her olay Allah’ın iradesiyle var olur ve O’nun emriyle gerçekleşir. Allah’ın kudreti, insan aklının ötesindedir ve bu büyüklüğü tanımlamak bile mümkün değildir.

2. Allah’ın Eşi ve Benzeri Olmadığı:

Allah en büyüktür, çünkü O’nun hiçbir eşi, benzeri veya ortağı yoktur. Hiçbir varlık Allah’ın gücüne, kudretine ve yüceliğine denk olamaz. O, mutlak bir varlıktır ve tüm yaratılmışlardan farklıdır. “Allahü Ekber” ifadesi, O’nun tek olduğunu, başka bir varlıkla kıyaslanamayacağını ifade eder.

3. Allah’ın Her Şeyden Üstün Olduğu:

Allah, kâinattaki her varlıktan, tüm ilimlerden, her türlü güç ve kudretten daha üstündür. O’nun büyüklüğü, evrendeki her şeyi ve ötesini kapsar. İnsan, bu dünyada karşılaştığı hiçbir şeyin Allah’tan büyük olmadığını “Allahü Ekber” diyerek hatırlar ve O’nun üstünlüğünü kabul eder.

4. Dünya ve Maddi Bağlardan Üstün Bir Anlayış:

“Allahü Ekber” ifadesi, dünya hayatına dair her şeyin Allah’ın yanında önemsiz olduğunu, dünya işlerinin O’nun büyüklüğü karşısında bir değer taşımadığını hatırlatır. İnsan için dünya geçicidir, Allah ise baki (sonsuz) olandır. Bu ifade, insanın Allah’a olan bağlılığını artırır ve dünyadan bağımsız bir manevi anlayışa yönlendirir.

5. İbadetlerdeki Tevhit Vurgusu:

Namaz başta olmak üzere birçok ibadette “Allahü Ekber” ifadesi tekrar edilir. Bu, ibadete Allah’ın büyüklüğünü ve yüceliğini kabul ederek başlamayı simgeler. İbadet sırasında bu ifadeyi tekrar etmek, Allah’a teslimiyetin ve O’na olan bağlılığın en önemli sembollerindendir.

6. Allah’ın Her Şeyi Kapsayan İlim Sahibi Olduğu:

Allah’ın büyüklüğü, O’nun ilminin sınırsızlığını da kapsar. Allah, geçmişi, geleceği ve şimdiyi aynı anda bilendir; her şeyden haberdar olandır. “Allahü Ekber” ifadesi, O’nun her şeyi bilen, gören ve işiten bir varlık olduğuna işaret eder.

7. Allah’ın Zaman ve Mekândan Bağımsızlığı:

Allah büyüktür, çünkü O zamandan ve mekândan münezzehtir (bağımsızdır). Yaratılan her şey, zaman ve mekâna bağlıdır; ama Allah bu sınırlamalardan tamamen uzaktır. “Allahü Ekber” demek, Allah’ın her türlü beşerî ve fiziksel sınırdan yüce olduğunu ifade eder.

8. İnsanın Acziyetini ve Kulluk Bilincini Hatırlatması:

Allah’ın büyüklüğü karşısında insanın acizliğini ve sınırlılığını anlamasına vesile olur. “Allahü Ekber” diyerek insan, Allah’ın kudretine karşı kendi zayıflığını kabul eder ve O’na yönelir. Bu ifade, insanın kulluk bilincini güçlendirir ve Allah’a olan teslimiyetini artırır.

9. Allah’ın Tüm Korku ve Endişelerden Daha Büyük Olduğu:

“Allahü Ekber”, tüm korku, endişe ve sıkıntıların üzerinde olan yegâne gücün Allah olduğunu ifade eder. Bu, insanın karşılaştığı zorluklar ve korkular karşısında Allah’a dayanmasını, O’ndan güç almasını sağlar. Allah’ın büyüklüğüne sığınmak, insana huzur ve güven verir.

10. Allah’ın Sadece Kendisine Kulluk Edilmeyi Hak Eden Tek Varlık Olduğu:

“Allahü Ekber”, ibadet edilmeye layık tek varlığın Allah olduğunu ve tüm varlıkların yalnızca O’na ibadet etmekle yükümlü olduğunu ifade eder. Allah’ın büyüklüğü, ibadetlerin sadece O’na yöneltilmesi gerektiğinin altını çizer ve insanı şirkten (Allah’a ortak koşmaktan) uzaklaştırır.

11. Allah’ın İradesinin Mutlaklığı:

Allah büyüktür, çünkü O’nun iradesinin üstünde hiçbir irade yoktur. O’nun hükmü, her şeyin üstündedir ve O’nun dilediği mutlaka gerçekleşir. “Allahü Ekber” demek, Allah’ın iradesine teslim olmayı ve O’nun kaderine razı olmayı kabul etmektir.

12. Allah’ın Her Zaman ve Her Yerde Hâkim Olduğu:

Allah büyüktür ve her şeyin üzerinde hâkimiyet sahibidir. Her olay, her durum, O’nun bilgisi ve kudreti dâhilindedir. Bu da Allah’a güven duymayı, O’na teslim olmayı ve tevekkül etmeyi gerektirir.

Sonuç olarak, “Allahü Ekber” ifadesi, Allah’ın büyüklüğünü, yüceliğini, her şeyin üzerinde ve ötesinde olan mutlak hâkimiyetini ifade eder. Bu kelime, Müslümanlar için hem bir zikir hem de bir teslimiyet ifadesidir. Allah’ın büyüklüğünü kabul etmek, O’na teslim olmayı ve O’na güvenerek yaşamanın önemini vurgular.
*********
Sanma Ki Hakkın Kalır Adem’de,
Kâğıtta Şahittir Yazan Kalemde,
Bırak Ertelensin Tüm Duruşmalar;
Şaşmaz Adalet, İlahi Alemde.
Allah’ın Değirmeni Ağır Döner,
Lakin Ununu İnce İnce Eler.




HAYATIN ÖZETİ- ISRA 84.

HAYATIN ÖZETİ- ISRA 84.

BAK: https://www.youtube.com/watch?v=fGf2R6wT5s4 

İsra 84. Ayette geçen Şakiletihi kelimesinin geldiği anlamları sıralar mısın?

“İsra” suresi 84. ayette geçen “şakîletihi” kelimesi, kök anlamı ve türevleriyle birlikte çeşitli anlamları barındırır. Ayette bu ifade, kişinin karakteri, mizacı veya alışkanlıkları doğrultusunda davranışını ifade eder. Bu kelimenin kökü olan “ş-k-l” Arapça’da temel olarak “şekil”, “yapı”, “tabiat” anlamlarına gelir ve türevleri, kişinin mizacı veya karakter yapısı gibi anlamlar kazanır.

Şakîletihi kelimesi ile ilgili anlamlar şunlardır:

1. Tabiat – Kişinin doğuştan getirdiği, alışkanlık veya karakter özellikleri.

2. Mizaç – Bir kimsenin kendine özgü ruhsal özellikleri; davranış biçimlerini etkileyen kişilik yapısı.

3. Yol ve Usul – Bir kişinin hayatta izlediği yol veya yöntem.

4. Alışkanlık – Belli bir süre tekrarlanan, zamanla kişiye özgü hale gelen davranış biçimleri.

5. Kabiliyet – Belli bir konuda yetenek veya yatkınlık, kişinin kendine has becerileri.

İlgili ayetteki ifade, her insanın kendi mizacına göre hareket ettiğini ve Allah’ın herkesin bu özelliklerine göre sınav sunduğunu vurgulamaktadır.
*********
İsra 84. Ayet tefsiri ve izahı.
Herkes kendi hayat binasını kurar.
İsra Suresi 84. ayet, insanların hayat tarzları, inanç ve davranışları ile ilgili önemli bir mesaj içermektedir. Ayet şöyledir:

> “De ki: Herkes kendi mizacına göre davranır. Rabbiniz, kimin doğru yolda olduğunu en iyi bilendir.”
(İsra, 17:84)

Bu ayetin tefsir ve izahını detaylandırmak için bazı ana başlıklar altında inceleyebiliriz:

1. Ayetin Genel Anlamı

Ayet, insanların farklı mizaca (tabiata) ve davranışlara sahip olduklarını ifade eder. İnsanlar, kendilerine özgü düşünce ve yaşam tarzlarına göre hareket ederler. Her bireyin inanç, ahlak, değer yargıları ve alışkanlıkları kendi kişiliğini şekillendirir ve bu farklılıklar doğal bir gerçektir. Ancak her insanın kendi mizaç ve tercihleri doğrultusunda davranması, mutlaka doğru yolda olduğu anlamına gelmez. Bu yüzden ayet, “Rabbiniz, kimin doğru yolda olduğunu en iyi bilendir” ifadesiyle Allah’ın insanları her yönüyle bildiğini ve doğru yolda olanı ancak O’nun bilebileceğini hatırlatır.

2. Mizaç ve Davranışlar Arasındaki İlişki

İnsanın mizaç (tabiat) ve karakteri, davranışlarını belirleyen önemli bir etkendir. Her insanın fıtri özellikleri, huyları, eğilimleri ve içsel dinamikleri farklıdır. Bu mizaç, kişinin çevresiyle kurduğu ilişkilerde, düşünce tarzında ve olaylara yaklaşım biçiminde kendini gösterir. Bu ayet, insanların çeşitliliğine ve her bir bireyin farklı bir yapıya sahip olduğuna işaret eder. Ancak Kur’an, mizacın tek başına insanın kurtuluşu için yeterli olmadığını; Allah’ın yoluna göre yaşamanın esas olduğunu vurgular.

3. Davranışların Sonucunun Allah Katında Bilinmesi

Ayet, insanların davranışlarının nihai sonucunun ve doğru yolda olanların yalnızca Allah tarafından bilindiğini vurgulamaktadır. İnsanın yaptığı eylemler, her zaman iyi niyetli ve doğru olmayabilir; ancak Rab, her insanın niyetini, kalbindeki gizli duygu ve düşünceleri en iyi bilendir. Bu nedenle insan, sadece kendi mizacı doğrultusunda değil, Allah’ın gösterdiği doğru yolda olabilmek için bilinçli seçimler yapmalıdır.

4. Mizaca Göre Hareket Etmek ve İlahi Hidayet

İnsanların mizaçlarına göre hareket etmeleri bir yönüyle doğal karşılanırken, bunun hidayet ve doğruluk ile uyumlu olup olmadığını bilmenin insanın kendi başına karar verebileceği bir durum olmadığı anlatılır. İnsanın, mizacını ve karakterini İslami öğretilerle şekillendirerek doğru yolu bulması esastır. Allah, her insanın kalbine, zihnine ve niyetine vakıftır. Hidayetin ve doğru yolun sahibinin Allah olduğu hatırlatılarak insanın kendisine değil, Allah’a güvenmesi gerektiği mesajı verilir.

5. Ayetin İslam Ahlakı Açısından Yorumu

İslam ahlakına göre, kişinin iyi bir insan olabilmesi ve Allah’ın rızasını kazanabilmesi için mizacını İslami değerlere göre şekillendirmesi gerekir. Mizaç doğuştan gelen bir özellik olabilir; ancak ahlak ve erdem insanın kendi iradesiyle yönlendirdiği bir seçimdir. Bu yüzden kişi, kendi eğilimleriyle hareket etmek yerine, kendini Allah’ın yoluna yönlendirmelidir. Bu ayet, ahlak eğitimine ve irade terbiyesine dikkat çeker.

6. Ayetten Alınacak Dersler

Kendi Eğilimlerini Sorgulama: İnsan, kendi mizacına göre hareket etse bile, Allah’ın rızasını gözetmeyen bir yaşam tarzının nihai olarak doğru yoldan sapma riski taşıdığını unutmamalıdır.

Allah’a Güven ve Bilinçli Hareket Etme: Doğru yolun Allah tarafından bilindiği ve insanların kendi anlayışlarına güvenerek hareket etmek yerine, Allah’ın yolunu aramaları gerektiği vurgulanır.

İçsel Eğilimlere Göre Davranmak ve Sorumluluk: İnsanların, kendi mizacıyla hareket etse bile Allah’ın yolundan sapmamaya özen göstermesi gerektiği anlaşılır. Her bir birey kendi eğilimlerine göre değil, ilahi hidayete göre kendini yönlendirmelidir.

Tefsirlerde Ayetin Yorumu

Birçok tefsir alimi, bu ayetin insanların çeşitli özelliklerini vurgulamakla birlikte, Kur’an ahlakının ve ilahi rehberliğin önemine dikkat çektiğini belirtmiştir. Örneğin, Elmalılı Hamdi Yazır bu ayetin, insanların farklı mizaca sahip olmasının doğal olduğunu ancak bunun rehberlikten bağımsız olmaması gerektiğini vurguladığını söyler. Aynı şekilde, İbn Kesir de ayeti insanların amellerinin farklılığını ve her birinin kendi niyetine göre bir karşılık göreceğini ifade eden bir uyarı olarak yorumlar.

Sonuç

İsra Suresi 84. ayet, insanların kendi mizaçlarına göre hareket ettiklerini ve Allah’ın kimin doğru yolda olduğunu en iyi bilen olduğunu vurgular. Bu ayet, insanlara yalnızca içsel eğilimlerine göre değil, Allah’ın gösterdiği doğru yolda yürümeleri gerektiğini hatırlatır. İnsanın mizacı ne olursa olsun, nihai başarı ve hidayet Allah’ın yoluna bağlıdır; dolayısıyla insanın Allah’a yönelerek doğru yolda kalma çabası içinde olması teşvik edilir.