KUR’AN-I KERİMDE ELEDDUL HİSAM

KUR’AN-I KERİMDE ELEDDUL HİSAM[1]

Bakara suresi 204. ayette geçen ‘Eleddül hisam’ kelimesini müfessirler nasıl açıklamıştır?


Bakara Suresi 204. Ayet ve “Eleddül Hisam” Kelimesi
“Eleddül hisam” kelimesi, Kur’an-ı Kerim’in Bakara suresinin 204. ayetinde geçmekte ve müfessirler tarafından farklı şekillerde yorumlanmıştır. Bu kelimenin tam olarak ne anlama geldiği konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır.
Müfessirlerin Görüşleri
* Silah Kınına Koymak: Birçok müfessir, “hisam” kelimesini kılıç kını anlamında alarak, bu ifadenin münafıkların kalplerinde kin ve düşmanlık beslediklerini, ancak bunu gizleyerek mümin gibi göründüklerini ifade ettiğini belirtmiştir. Yani münafıklar, kılıçlarını kına koymuş gibi görünseler de kalplerinde iman yerine kin beslemektedirler.
* Sözünü Tutmak: Bazı müfessirler ise “hisam” kelimesini sözünü tutmak veya sözleşme anlamında almışlardır. Bu görüşe göre, ayet münafıkların sözleriyle değil, kalplerindeki kin ve düşmanlıkla yemin ettiklerini belirtmektedir. Yani onlar, sözleriyle Allah’a yemin etseler de kalplerinde O’na karşı düşmanlık beslemektedirler.
* Diğer Yorumlar: Başka müfessirler de bu kelimeye farklı anlamlar vermişlerdir. Örneğin, “hisam” kelimesinin “güçlü bağ” veya “sert tutum” gibi anlamlara geldiğini öne sürenler olmuştur.
Ayetin Genel Anlamı
Bakara suresinin 204. ayeti, münafıkların ikiyüzlü ve çelişkili davranışlarını anlatmaktadır. Münafıklar, dışarıdan bakıldığında mümin gibi görünseler de kalplerinde iman yerine kin ve düşmanlık beslemektedirler. Bu ayet, müminleri münafıklardan ayırt etme konusunda önemli bir uyarıdır.
Özetle, “Eleddül hisam” kelimesinin kesin bir anlamı üzerinde müfessirler arasında tam bir ittifak bulunmamakla birlikte, genel olarak bu kelimenin münafıkların kalplerindeki kin ve düşmanlığı ifade ettiği kabul edilmektedir.

@@@@@@@

Bakara Suresi 204. ayette geçen “eladdül hisam” (أَلَدُّ الْخِصَامِ) ifadesi, müfessirler tarafından detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Ayetin ilgili kısmı şu şekildedir:

“İnsanlardan, dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna giden kimseler vardır. Kalbindekine Allah’ı şahit tutar; oysa o, düşmanlıkta en amansız olandır.” (Bakara, 2/204)

Buradaki “eladdül hisam” ifadesi Arapça’da “çok şiddetli düşmanlık eden, tartışmada ileri giden, sert ve inatçı kimse” anlamına gelir. Müfessirlerin bu kelimeyi açıklamaları şu çerçevede olmuştur:

1. Taberî: Bu kelimeyi, hakikate karşı inatla karşı koyan, sert ve uzun tartışmalara giren kişi olarak tanımlar. Taberî’ye göre, bu kişi tartışmada üstün gelmek ve haksız olduğu halde haklı çıkmak için laf oyunları yapar.

2. Zemahşerî (Keşşaf): “Eladdü’l-hisam” ifadesini, hak ile batıl arasında sürekli tartışan, kavgacı ve kötü niyetli insanlar için kullanır. Bu kişiler, doğru olanı kabul etmez ve sürekli inatla hakikate karşı gelirler.

3. Beydavî: Beydavî, bu ifadenin anlamını “düşmanlıkta ileri giden, kavgada aşırıya kaçan ve tartışmayı kişisel bir mesele haline getiren” olarak açıklar. Beydavî’ye göre bu kişiler dışarıdan dost gibi gözükse de içten içe büyük bir düşmanlık beslerler.

4. Elmalılı Hamdi Yazır: Eladdü’l-hisam ifadesini, “Kavgada en inatçı olan” olarak tercüme eder ve bu kişinin, güzel konuşmasına ve insanları etkileme kabiliyetine rağmen, aslında yalan, riyakârlık ve kötülük taşıdığını belirtir.

Bu müfessirlerin ortak noktasına göre, ayetteki bu ifade, içi kin ve düşmanlık dolu fakat dışarıya dost görünmeye çalışan, özellikle tartışmalarda inatçı ve saldırgan olan kişileri tarif eder.

@@@@@@@

“İnsanların inananlara düşmanlık bakımından en azılısı olarak Herhalde Yahudilerle Allah’a ortak koşanları bulacaksın.” Mâide/82.

*** 

Hacc Suresi

Bismillahirrahmanirrahim.

19.Ayet: “Şu iki gurup, Rableri hakkında çekişen iki hasımdır: İmdi, inkâr edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir. Onların başlarının üstünden kaynar su dökülecektir!

20.Ayet: Bununla, karınlarının içindeki (organlar) ve derileri eritilecektir!

21.Ayet: Bir de onlar için demir kamçılar vardır!

22.Ayet: Izdıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve: «Tadın bu yakıcı azabı!» (denilir).

23.Ayet: Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir.

24.Ayet: Ve onlar, sözün en güzeline yöneltilmişler, övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna iletilmişlerdir.”

 

[1] https://www.youtube.com/watch?v=ZCivUB1DnI8&t=33s




ARAPÇADA CEALE VE CEALNA KELİMESİNİN ÖZELLİKLERİ

ARAPÇADA CEALE VE CEALNA KELİMESİNİN ÖZELLİKLERİ[1]


Arapça’da “ceale” (جَعَلَ) fiili, oldukça yaygın kullanılan bir fiildir ve çeşitli anlamlar taşır. Bu fiilin dilbilgisel ve anlam özelliklerine dair önemli noktalar şunlardır:

1. Köken ve Çekim

Köken: Üç harfli (sülasi) köklü fiillerdendir. ج (cim), ع (ayın), ل (lam) harflerinden oluşur.

Fiil Kalıbı: Mazi (geçmiş) zaman fiilidir. “Ceale” üçüncü tekil şahıs mazi halidir (O yaptı/kıldı).

Muzari: “Yecealu” (يَجْعَلُ) olarak gelir. Şimdiki ve geniş zaman için kullanılır (O yapar/kılar).

2. Anlamları

Yapmak, kılmak, dönüştürmek: En temel anlamıdır. Bir şeyi başka bir duruma, hale veya şekle getirmek anlamında kullanılır. Örneğin:

“Cealehû kâtiben” (Onu bir yazar yaptı).

Atamak: Birini belli bir göreve veya konuma getirmek anlamında kullanılır.

“Cealehû emîran” (Onu emir yaptı).

Koymak, yerleştirmek: Bir şeyi belirli bir yere koymak anlamında da kullanılabilir.

“Ceale kitâbe ale’l-mekteb” (Kitabı masaya koydu).

3. Geçişli ve Geçişsiz Kullanım

Geçişli fiil: Genellikle geçişli bir fiil olup, iki nesne alabilir. Örneğin, “Onu bir yazar yaptı” anlamında hem onu (birinci nesne) hem de yazar (ikinci nesne) kullanılır.

Geçişsiz kullanım: Bazı durumlarda tek nesne ile de kullanılabilir, bu durumda fiilin anlamı biraz daha soyut olabilir.

4. Mastar ve Türetilmiş Kelimeler

Mastar: “Ce’l” (جَعْل) olarak kullanılır. “Yapma, kılma, dönüştürme” anlamına gelir.

Türevler: Bu kökten türeyen birçok kelime ve fiil vardır, örneğin:

“İsticâl” (acele etmek, bir şeyi hızla yapmak)

“Mecâl” (alan, saha, yer)

5. Kuran’daki Kullanımı

“Ceale” fiili Kuran-ı Kerim’de de sıklıkla geçer ve çoğunlukla Allah’ın bir şeyi yaratması, bir durumu değiştirmesi anlamında kullanılır. Örnekler:

“Ve cealne’l-leyle libâsen” (Ve geceyi bir örtü kıldık) [Nebe Suresi, 10].

Ceale fiili bu özellikleriyle Arapça’da çok yönlü ve geniş anlam kapasiteli bir fiil olarak bilinir.

 

*Kuranı kerimde Caalna ile ilgili ayetler


Kur’an-ı Kerim’de “caalna” (جعلنا) kelimesi, “biz yaptık”, “biz kıldık”, “biz yarattık” anlamlarına gelir ve çeşitli ayetlerde Allah’ın yaratma, düzenleme veya belli bir duruma getirme fiillerini ifade eder. Bu kelime genellikle Allah’ın kudretini ve insan hayatındaki düzenlemelerini vurgular. Aşağıda “caalna” kelimesinin geçtiği birkaç ayete örnekler bulabilirsiniz:

1. Enbiya Suresi, 30. Ayet:

> “İnkar edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken, bizim onları birbirinden ayırdığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Hâlâ inanmayacaklar mı?”

Burada “caalna” kelimesi, “her canlı şeyi sudan yarattık” şeklinde geçmektedir.

2. Nebe Suresi, 6. Ayet:

> “Biz yeryüzünü bir beşik yapmadık mı?”

Bu ayette, yeryüzünün insanlar için yaşamaya elverişli bir ortam haline getirilmesi, “caalna” ifadesiyle belirtilmiştir.

3. Mülk Suresi, 15. Ayet:

> “Yeryüzünü size boyun eğdiren O’dur. Haydi, onun sırtlarında dolaşın ve Allah’ın rızkından yiyin. Sonunda dönüş yalnız O’nadır.”

Burada da yeryüzünün insanlar için yaşanabilir kılındığı vurgulanıyor.

4. Secde Suresi, 27. Ayet:

> “Kendilerine fayda vermesi için suyu kupkuru toprağa sevk ettiğimizi görmüyorlar mı? O su ile hayvanlarının ve kendilerinin yiyeceklerinden bitkiler çıkarıyoruz. Hâlâ görmeyecekler mi?”

Bu ayette, Allah’ın suyu kuru toprağa yönlendirip bitkiler çıkardığına dair bir ifade “caalna” ile vurgulanmaktadır.

“Jaalna” ya da “caalna” kelimesi bu ayetlerde Allah’ın bir şeyi belli bir duruma getirdiğini ya da yarattığını ifade eden bir fiil olarak kullanılır. Allah’ın kudreti ve yaratışıyla ilgili pek çok farklı bağlamda geçebilir.

Başka bir soru sormak ister misiniz?

@@@@

Kuranı kerimde Caalna ile ilgili ayetler kaç yerde geçmektedir

Kur’an-ı Kerim’de “جعلنا” (caalna) ifadesi, yani “biz kıldık”, “biz yaptık”, “biz yarattık” anlamına gelen fiil, birçok ayette geçmektedir. “Caalna” ve bu kelimenin türevleri Kur’an’da yaklaşık 40 yerde geçmektedir. Bu kullanım genellikle Allah’ın yaratma, düzenleme ve insanların hayatını etkileyen düzenlemeleri anlatmak için kullanılır.

Kur’an’da “caalna”, Allah’ın hem maddi hem manevi yaratışını ifade eden farklı bağlamlarda kullanılır. Örneğin, yeryüzünü yaşanabilir kılması, bitkileri, gece ve gündüzü yaratması, insanların ruhsal durumlarını belirlemesi gibi geniş kapsamlı ayetlerde yer alır.

Bu sayı, bazı varyasyonlara ve fiilin çekimlerine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Her ne kadar “caalna” doğrudan bu formda 40 civarında olsa da, aynı kökten gelen diğer türevler de Kur’an’da yaygın olarak yer almaktadır.

Daha detaylı bir inceleme ya da belirli ayetler hakkında bilgi isterseniz, yardımcı olabilirim.

@@@@@

Kur’an-ı Kerim’de “جعلنا” (caalna) kelimesi, Allah’ın yaratma ve düzenleme fiillerini ifade eden bir terim olarak birçok ayette geçer. Allah’ın yarattığı düzeni, dünya ve evreni nasıl şekillendirdiğini ve insanlara ne tür nimetler sunduğunu anlatır. Aşağıda bazı ayetlerde “caalna” kelimesinin geçtiği örnekleri detaylandırdım:

1. Enbiya Suresi, 30. Ayet:

> “İnkar edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken, bizim onları birbirinden ayırdığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Hâlâ inanmayacaklar mı?”

Caalna: Allah, canlıları sudan yarattığını ve evreni düzenlediğini ifade ediyor.

2. Secde Suresi, 27. Ayet:

> “Kendilerine fayda vermesi için suyu kupkuru toprağa sevk ettiğimizi görmüyorlar mı? O su ile hayvanlarının ve kendilerinin yiyeceklerinden bitkiler çıkarıyoruz. Hâlâ görmeyecekler mi?”

Caalna: Allah’ın toprağa suyu sevk ederek bitkileri çıkardığını ifade ediyor.

3. Nebe Suresi, 6-7. Ayetler:

> “Biz yeryüzünü bir beşik yapmadık mı? Dağları da birer kazık yapmadık mı?”

Caalna: Allah, yeryüzünü insanlar için yaşanabilir hale getirdiğini, dağları da sabit ve sağlam yarattığını belirtiyor.

4. Zuhruf Suresi, 12. Ayet:

> “O, bütün çiftleri yaratmış ve binmeniz için size gemiler ve hayvanlar var etmiştir.”

Caalna: Allah’ın, insanların binip kullanmaları için gemileri ve hayvanları yaratması.

5. Kehf Suresi, 7. Ayet:

> “Şüphesiz biz, yeryüzünde olanları, hangisinin daha güzel işler yapacağını deneyelim diye ona bir süs yaptık.”

Caalna: Yeryüzünün güzelliklerini insanları denemek için bir süs olarak yarattığını ifade ediyor.

6. Furkan Suresi, 53. Ayet:

> “Birbirine kavuşan iki denizi salıveren O’dur. Şu tatlı ve susuzluğu giderici, bu tuzlu ve acıdır. Ve aralarına aşılmaz bir engel koymuştur.”

Caalna: Tatlı ve tuzlu suyun karışmaması için aralarına bir engel yarattığını ifade eder.

7. Mülk Suresi, 15. Ayet:

> “Yeryüzünü size boyun eğdiren O’dur. Haydi, onun sırtlarında dolaşın ve Allah’ın rızkından yiyin. Sonunda dönüş yalnız O’nadır.”

Caalna: Yeryüzünün insanlar için yaşanabilir ve rızkın elde edilebileceği bir yer haline getirildiğini anlatır.

Bu örneklerde görüldüğü gibi, “caalna” kelimesi Allah’ın yaratıcı gücünü, evrendeki düzeni nasıl kurduğunu ve insanlara sunduğu nimetleri vurgular. Kur’an’ın birçok yerinde Allah’ın kudretini ve insan hayatındaki düzenleyici gücünü ifade eden ayetler mevcuttur.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=9M_hnNhDOfE