BÜYÜKLERE OYNAYAN BÜYÜK OYUNCULAR
BÜYÜKLERE OYNAYAN BÜYÜK OYUNCULAR
BÜYÜKLERİN BÜYÜK SAVAŞI
Büyük Osmanlı
Osmanlı İmparatorluğu, 1299 yılında Osman Gazi tarafından kurulan ve 1922 yılına kadar varlığını sürdüren büyük bir imparatorluktu. Yaklaşık 600 yıllık bir geçmişe sahip olan Osmanlı, zirve döneminde üç kıtaya yayılan geniş topraklarıyla dünyanın en güçlü devletlerinden biri haline gelmişti. İstanbul’un fethi (1453) ile Doğu Roma İmparatorluğu’na son veren Osmanlı, Sultan II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet) önderliğinde imparatorluk statüsüne ulaşmıştır.
Osmanlı’nın en parlak dönemi, Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde yaşanmıştır. Bu dönemde Osmanlı, Avrupa, Asya ve Afrika’nın geniş bölgelerini kontrol etmiş, hem askeri hem de kültürel anlamda büyük bir güç haline gelmiştir. Devletin yönetim sistemi, merkeziyetçi yapısı, etkili idari ve askeri kurumları ile güçlü bir bürokrasiye sahipti.
Ancak, 17. yüzyıldan itibaren Osmanlı İmparatorluğu, iç karışıklıklar, ekonomik sorunlar ve Avrupa’daki güç dengelerindeki değişiklikler nedeniyle yavaş yavaş gerilemeye başladı. 19. yüzyılda Osmanlı, “Hasta Adam” olarak anılmaya başlandı ve toprak kayıpları hızlandı. 1. Dünya Savaşı’nın ardından, 1922 yılında resmen sona erdi ve yerine Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
Osmanlı İmparatorluğu, hukuk, sanat, mimari ve kültürel alanlarda önemli miraslar bırakmıştır. Osmanlı mimarisi, özellikle Mimar Sinan gibi büyük mimarların eserleri ile tanınır. Ayrıca Osmanlı’nın hoşgörü politikası, farklı din ve milletlerin bir arada yaşadığı kozmopolit bir toplum yapısına da olanak sağlamıştır.
@@@@@@@@
Büyük Türkiye
“Büyük Türkiye” kavramı, Türkiye’nin ekonomik, askeri, siyasi ve kültürel açıdan güçlü bir devlet olma idealiyle ilişkilidir. Bu kavram, Türkiye’nin bölgesel ve küresel ölçekte etkili, bağımsız ve güçlü bir ülke olma hedefini ifade eder. “Büyük Türkiye” fikri, tarihi ve kültürel mirasıyla öne çıkan bir ülkenin, modern dünyanın dinamiklerine ayak uydurup, kendi çıkarlarını koruyarak bölgesinde ve dünyada lider bir rol üstlenme amacını yansıtır.
Bu kavramın içini dolduran temel unsurlar şunlardır:
1. Ekonomik Güç: Türkiye’nin güçlü bir ekonomiye sahip olması, teknolojik gelişmelere ayak uydurması ve küresel ticarette söz sahibi olması büyük Türkiye ideali için önemlidir. Yüksek ihracat, sanayi ve tarımda üretim kapasitesi artırılması, enerji kaynaklarının etkin kullanımı bu hedeflerin bir parçasıdır.
2. Askeri Güç: Türkiye, coğrafi konumu gereği önemli bir stratejik konuma sahiptir. Bu nedenle güçlü bir savunma sanayisine sahip olmak, caydırıcı bir ordu bulundurmak ve bölgesel güvenliği sağlayabilecek kapasitede olmak, büyük Türkiye’nin temel taşlarından biridir. Milli savunma sanayisinin gelişimi ve Türkiye’nin NATO’daki rolü bu bağlamda öne çıkar.
3. Siyasi Bağımsızlık ve Etkin Diplomasi: Büyük Türkiye, bağımsız bir dış politika yürütmek, uluslararası ilişkilerde söz sahibi olmak ve kendi ulusal çıkarlarını koruyarak dünya düzenine katkı sağlamakla mümkündür. Bu ideal, Türkiye’nin komşu ülkelerle ilişkilerini güçlendirmesini, bölgesel barışın sağlanmasına yönelik adımlar atmasını ve küresel sorunlara çözüm önerileri sunmasını içerir.
4. Kültürel ve Tarihi Miras: Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve daha eski medeniyetlerin mirasını taşıyan bir ülkedir. Bu mirasın korunması, dünyaya tanıtılması ve Türkiye’nin kültürel diplomasi yoluyla etkisini artırması, büyük Türkiye idealinin önemli bir parçasıdır.
5. Bilim, Teknoloji ve Eğitim: Büyük bir Türkiye, eğitimde kaliteyi artırmayı, bilimsel araştırmaları teşvik etmeyi ve teknolojik yeniliklerle kendini güçlendirmeyi hedefler. Yüksek teknoloji üreten bir ülke olmak, bilgiye dayalı bir ekonomiye sahip olmak bu yolun gerekliliklerindendir.
Son yıllarda, Türkiye’nin dış politikadaki aktif rolü, savunma sanayisindeki yerli üretim hamleleri ve bölgesel güç olma yolundaki adımları, bu “Büyük Türkiye” vizyonunun hayata geçirilmesine yönelik çabalar olarak yorumlanabilir.
@@@@@@1@
İttihadı İslam
İttihad-ı İslam (İslam Birliği), Müslümanlar arasında siyasi, ekonomik ve sosyal birlik sağlama ideali üzerine kurulu bir düşünce akımıdır. Bu kavram, İslam dünyasındaki ülkeler ve topluluklar arasında dayanışma, birlik ve ortak hareket etme fikrini savunur. İttihad-ı İslam, özellikle 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma döneminde güçlenmiştir. Bu dönemde, İslam dünyası Batı’nın sömürgecilik faaliyetlerine maruz kalırken, İslam ülkeleri arasındaki parçalanmışlık daha belirgin hale gelmişti.
İttihad-ı İslam’ın Temel İlkeleri
1. Müslümanların Birliği: İttihad-ı İslam, mezhep farkı gözetmeksizin tüm Müslümanların birleşmesini savunur. Bu fikir, İslam coğrafyasında mevcut olan ayrılıkların ve çatışmaların sona erdirilmesini amaçlar. Özellikle ümmet kavramı çerçevesinde Müslümanların ortak bir hedef etrafında toplanması gerektiği vurgulanır.
2. Siyasi ve Ekonomik Bağımsızlık: İttihad-ı İslam, İslam dünyasının siyasi ve ekonomik bağımsızlığını elde etmesini savunur. Batı sömürgeciliğine ve emperyalizmine karşı Müslüman ülkelerin birlikte hareket ederek güçlenmesi gerektiği düşünülür.
3. Batıya Karşı Mücadele: Bu fikir, İslam dünyasının Batı kültürünün etkisine ve sömürgecilik girişimlerine karşı korunmasını içerir. 19. yüzyılda özellikle Osmanlı aydınları arasında Batı’ya karşı İslami bir direniş fikri güçlenmiştir.
4. Osmanlı İmparatorluğu’nun Liderliği: 19. yüzyılın sonlarında İttihad-ı İslam, Osmanlı İmparatorluğu tarafından da benimsendi. Sultan II. Abdülhamid, İslam Birliği fikrini özellikle dış politikada bir araç olarak kullanmış ve Osmanlı’nın İslam dünyasının lideri olarak kabul edilmesini sağlamaya çalışmıştır. Abdülhamid, İslam dünyasındaki Müslümanların Osmanlı’nın liderliği altında birleşmesini sağlayarak, Osmanlı’nın Batı’ya karşı daha güçlü bir duruş sergileyebileceğini düşünmüştür.
5. İslam Hukuku ve Değerleri: İttihad-ı İslam, İslam dünyasında sosyal ve hukuki düzenin İslam’ın temel prensiplerine göre yeniden yapılandırılması gerektiğini savunur. Bu fikir, Batı kaynaklı modern hukuk sistemlerine karşı İslam hukukunun uygulanmasını öngörür.
İttihad-ı İslam’ın Tarihi Gelişimi
19. Yüzyıl ve Osmanlı Dönemi: İttihad-ı İslam fikri, özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı emperyalizmi karşısında zayıfladığı dönemde önem kazanmıştır. Osmanlı aydınları ve yöneticileri, Müslüman dünyasının Osmanlı’nın himayesi altında birleşmesi gerektiğini savunmuşlardır. II. Abdülhamid, bu politikayı bir dış politika aracı olarak etkin bir şekilde kullanmış ve Hindistan, Orta Doğu, Kuzey Afrika gibi İslam coğrafyasındaki Müslümanlarla ilişkileri güçlendirmiştir.
20. Yüzyıl: Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından İttihad-ı İslam fikri çeşitli İslamcı hareketler tarafından benimsendi. 20. yüzyıl boyunca, Panislamizm ve İslam birliği düşüncesi, modern İslamcı hareketler içinde önemli bir yer tutmaya devam etti. Birçok İslamcı lider ve düşünür, İslam ülkelerinin bağımsızlığı ve birliği için çalışmışlardır.
Günümüzde İttihad-ı İslam
Günümüzde İttihad-ı İslam düşüncesi, birçok İslam ülkesi ve topluluğunun gündeminde yer almakta, özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası örgütlerle bu birliği sağlama çabaları devam etmektedir. Ancak mezhepsel farklılıklar, siyasi çıkar çatışmaları ve dış güçlerin müdahaleleri, bu birliğin tam anlamıyla sağlanmasını zorlaştırmaktadır.
Özetle, İttihad-ı İslam fikri, Müslümanların tarih boyunca yaşadığı parçalanmışlık ve dış tehditlere karşı bir araya gelerek daha güçlü bir siyasi ve ekonomik varlık oluşturma idealini temsil eder.
@@@@@@@@@
Simon yıldızı
“Simon Yıldızı” ifadesi, tarihsel ya da dini literatürde bilinen bir terim değildir. Ancak, “Simon” ismi çeşitli tarihi figürlerle ve “yıldız” sembolüyle ilişkilendirilebilecek birkaç farklı anlam taşıyabilir. Bunlardan biri, Simon bar Kokhba (Kokhba İsyanı) olabilir.
Simon bar Kokhba İsyanı (132-136 CE)
Simon bar Kokhba, Roma İmparatorluğu’na karşı Yahudi direniş hareketine liderlik eden önemli bir figürdü. İsyan, 132-136 yılları arasında gerçekleşti ve Roma İmparatorluğu’nun Yahudiye bölgesinde büyük bir ayaklanmaya yol açtı. Bar Kokhba, Yahudiler arasında bir kurtarıcı ve mesih olarak görülüyordu ve bu isyanın sonunda bağımsız bir Yahudi devleti kurulması umuluyordu. Ancak, Roma’nın sert müdahalesiyle isyan bastırıldı ve Yahudiye’deki Yahudi nüfusunun büyük bir kısmı sürgüne gönderildi.
“Yıldız” kelimesi, bar Kokhba ismiyle ilişkilendirilebilir çünkü “Kokhba” İbranice’de “yıldız” anlamına gelir. Bu, Yahudi halkının bar Kokhba’yı Mesih olarak görmesi ve onun gökyüzünde parlayan bir yıldız gibi bir kurtarıcı olmasını beklemeleriyle bağlantılıdır.
Diğer Anlamlar
Simon ismi Hristiyanlıkta da yaygın olarak kullanılır ve özellikle İncil’deki çeşitli figürlerle ilişkilendirilir. Ancak “Simon Yıldızı” ifadesi doğrudan bir İncil hikayesi ya da Hristiyan sembolizmiyle ilişkili değildir.
Eğer başka bir bağlamda “Simon Yıldızı” terimini duymuşsanız ya da farklı bir konuya işaret ediyorsanız, daha fazla bilgi verirseniz konuyu daha iyi anlayabilirim.
@@@@@@@
Davut yıldızı
Davut Yıldızı (İbranice: מָגֵן דָּוִד, Magen David), Yahudi kültürünün en tanınan sembollerinden biridir. Altı köşeli bir yıldız olan bu sembol, iki eşkenar üçgenin üst üste gelmesiyle oluşur. Yahudilikle ve Yahudi halkıyla sıkça ilişkilendirilir, ancak tarih boyunca farklı kültürlerde ve dinlerde de kullanılmıştır.
Davut Yıldızı’nın Anlamı ve Tarihçesi
1. Yahudi Kültüründe Kullanımı:
Magen David ismi İbranice’de “Davut’un Kalkanı” anlamına gelir. Yahudi geleneğinde bu sembolün Kral Davut’un (David) savaşlarda kullandığı kalkanı temsil ettiği düşünülür. Ancak bu ilişki, tarihi belgelerle doğrulanmış değildir ve daha çok efsanelere dayanır.
Davut Yıldızı, Yahudiliğin sembolü olarak 17. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Modern Yahudilikle en çok özdeşleştirilen sembollerden biri haline gelmiştir ve özellikle sinagoglar, mezar taşları, bayraklar gibi çeşitli yerlerde görülür.
19. yüzyılda Davut Yıldızı, Siyonist hareket tarafından Yahudi kimliğinin ve birliğinin bir simgesi olarak kullanılmıştır. İsrail Devleti’nin kurulmasından sonra, Davut Yıldızı İsrail bayrağının ortasında yer almıştır ve Yahudi kimliğinin önemli bir sembolü haline gelmiştir.
2. Sembolizmi:
Mistik Anlamlar: Bazı mistik Yahudi öğretilerinde (Kabala), altı köşeli yıldızın altı yönü (kuzey, güney, doğu, batı, yukarı ve aşağı) ve Tanrı’nın bu yönlerdeki varlığına işaret ettiği söylenir. Ortada kalan boşluk ise Tanrı’nın birliğini ve evrensel kontrolünü simgeler.
Yahudi Halkı ve Tanrı İlişkisi: Üçgenlerden biri Tanrı’yı, diğeri ise Yahudi halkını temsil eder. Bu iki üçgenin birleşmesi, Yahudilerin Tanrı ile olan manevi bağını sembolize eder.
3. Tarihsel Kullanımı:
Davut Yıldızı, yalnızca Yahudi sembolizmiyle sınırlı kalmamış, eski Mısır ve Hindistan gibi çeşitli kültürlerde de farklı anlamlarla kullanılmıştır. Orta Çağ’da Avrupa’da bazı Hristiyanlar tarafından da kullanıldığı bilinmektedir.
Nazi Almanyası döneminde Davut Yıldızı, Yahudilerin kimliklerini belirtmek amacıyla sarı bir arma olarak zorla kullanılmaya başlandı. Bu uygulama, Yahudi halkının maruz kaldığı zulüm ve soykırımı simgeleyen acı bir hatıra haline gelmiştir.
4. Modern Kullanımı:
Bugün Davut Yıldızı, Yahudiliğin uluslararası tanınan bir sembolü olarak kabul edilir. İsrail Devleti’nin bayrağında yer almasının yanı sıra, Yahudi toplulukları arasında dini ve kültürel bir simge olarak kullanılmaktadır. Sinagoglar, Yahudi mezarlıkları, Yahudi takıları ve hatta günlük eşyalar üzerinde de bu sembole rastlanabilir.
Davut Yıldızı, Yahudiliğin uzun tarihini ve Yahudi kimliğinin evrensel simgelerinden biri olarak kabul edilen güçlü bir sembol olarak varlığını sürdürmektedir.
@@@@@@@@
Siyonizm devleti ve Toroslar
Siyonizm, 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan ve Yahudi halkının, özellikle Filistin topraklarında (bugünkü İsrail) yeniden bir devlet kurma hareketidir. Theodor Herzl gibi düşünürlerin önderliğinde şekillenen bu siyasi ve milli hareket, Yahudilerin tarihi vatanları olan İsrail topraklarında bağımsız bir Yahudi devleti kurmayı amaçlamıştır. 1948 yılında İsrail Devleti’nin kurulmasıyla bu amaç büyük ölçüde gerçekleşmiştir.
Siyonizm Devleti: İsrail
1. Siyonizm’in Doğuşu:
19. yüzyılın sonunda, Avrupa’daki Yahudi halkı, antisemitizm ve pogromlar gibi ciddi zulümlerle karşı karşıya kalıyordu. Bu baskılar, Yahudi entelektüellerini ve liderlerini kendi ulusal devletlerini kurma fikrine yönlendirdi.
Siyonist düşünce, Yahudilerin tarihsel ve dini bağları olan Filistin’e (o dönemde Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı bir bölge) göç etmelerini ve burada bir Yahudi devleti kurmalarını savundu.
1897’de Theodor Herzl tarafından organize edilen İlk Siyonist Kongre’de, Yahudilerin Filistin’de bir vatan kurması gerektiği kararlaştırıldı.
2. İsrail Devleti’nin Kurulması:
II. Dünya Savaşı ve Nazi Almanyası’nın Yahudilere uyguladığı soykırım (Holokost), Siyonist hareketin hızlanmasına yol açtı. Yahudilerin kendilerini koruyabilecekleri bir devlete olan ihtiyaç daha da acil hale geldi.
1948 yılında Birleşmiş Milletler’in onayıyla Filistin topraklarında İsrail Devleti kuruldu. Ancak bu süreç, Filistin halkıyla uzun süren ve halen devam eden çatışmalara yol açtı. İsrail’in kurulması, Siyonist hareketin temel hedefinin gerçekleşmesi olarak görüldü.
3. Siyonizm ve İsrail’in Modern Politikası:
Siyonizm, bugün hala İsrail devletinin temel dayanaklarından biri olarak kabul edilir. Ancak modern Siyonizm, orijinal hareketten farklı bir noktaya evrilmiştir ve günümüzde çeşitli siyasi akımlar arasında farklı yorumlarla uygulanmaktadır.
İsrail devleti, Yahudi halkının güvenliği ve ulusal kimliğinin korunması amacıyla Siyonist ideallere dayalı politikalar uygulamaktadır. Ancak bu politikalar, özellikle Filistin-İsrail çatışması bağlamında tartışmalı bir konu olmayı sürdürmektedir.
Toroslar ve Siyonizm Bağlantısı
Toros Dağları, Türkiye’nin güneyinde yer alan büyük bir dağ silsilesidir ve Siyonizm ile doğrudan bir bağı yoktur. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, Filistin toprakları Osmanlı’ya bağlıydı ve bu dönemde Siyonist hareket Osmanlı topraklarına Yahudi yerleşimlerini teşvik ediyordu. Toroslar, Anadolu’nun önemli coğrafi unsurlarından biri olarak Osmanlı ve sonrasında Türkiye tarihindeki stratejik öneme sahip bir bölgedir.
Toroslar Osmanlı döneminde Siyonist hareketin Anadolu’nun çeşitli bölgeleriyle olan ilişkileri ya da bu bölgenin stratejik önemiyle ilgilidir.
@@@@@@@@@
Büyük Ermenistan
Büyük Ermenistan (Ermenice: Մեծ Հայք, Mets Hayk), tarihsel olarak Ermeni halkının kurduğu en geniş krallığı ifade eden bir kavramdır. Bu terim, günümüz Ermenistan Cumhuriyeti’nden çok daha büyük bir coğrafyayı kapsayan tarihsel bir devleti temsil eder ve özellikle Ermenilerin geçmişte yaşadığı toprakların genişliğini anlatmak için kullanılır.
Tarihi Büyük Ermenistan
1. Büyük Ermenistan Krallığı:
Büyük Ermenistan Krallığı, M.Ö. 321’den M.S. 428’e kadar varlığını sürdüren bir devletti. Bu krallık, Kafkaslar, Doğu Anadolu ve Batı İran’ın bazı bölgelerini içine alan geniş bir alanı kontrol ediyordu.
En geniş sınırlarına M.Ö. 1. yüzyılda Kral II. Tigran (Tigran Büyük) döneminde ulaşmıştır. Bu dönemde Ermeni Krallığı, Kuzey Mezopotamya, Suriye’nin bazı bölgeleri, Kilikya ve Kapadokya gibi alanları içeren güçlü bir bölgesel güç haline gelmişti.
II. Tigran, Roma İmparatorluğu ve Part İmparatorluğu gibi büyük güçler arasında denge politikası güderek Ermenistan’ın bağımsızlığını korumuştur. Ancak daha sonra Roma ile yapılan savaşlarda Ermeni Krallığı yenilgiye uğramış ve Roma İmparatorluğu’na bağlı bir devlet haline gelmiştir.
2. Ermeni Krallığı’nın Zayıflaması:
Roma’nın kontrolüne girmesiyle birlikte Büyük Ermenistan Krallığı, güç ve toprak kaybetmeye başladı. 428 yılında Ermeni Krallığı resmen sona erdi ve Ermenistan, Bizans İmparatorluğu ve Sasani İmparatorluğu arasında bölüşüldü.
Ermeniler, bu süreçte Hristiyanlığı kabul eden ilk halklardan biri oldular. 301 yılında Kral III. Tiridates döneminde Ermenistan, Hristiyanlığı resmi din olarak kabul eden ilk devlet oldu. Bu durum, Ermeni kültürünün ve kimliğinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Büyük Ermenistan Fikri ve Modern Siyasi Talepler
1. Büyük Ermenistan Hayali:
Tarihsel olarak Ermenilerin yaşadığı toprakları kapsayan “Büyük Ermenistan” fikri, 19. ve 20. yüzyıllarda Ermeni milliyetçi hareketlerinde tekrar gündeme gelmiştir. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde Ermeni milliyetçileri, Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni devleti kurma talepleriyle öne çıkmışlardır.
Rusya, Osmanlı İmparatorluğu ve Persler arasında sıkışan Ermeniler, özellikle Rus Çarlığı’nın 19. yüzyılda Kafkaslar’daki yayılma politikası sırasında önemli bir nüfusa sahip oldular. Ancak bu dönemde Ermenilerin bağımsızlık talepleri, Osmanlı İmparatorluğu ve Rusya ile zaman zaman çatışmalara neden oldu.
2. 1915 Olayları ve Ermeni Soykırımı İddiaları:
Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde, I. Dünya Savaşı sırasında, 1915 yılında Ermeni halkına yönelik zorunlu tehcir ve ölümler yaşandı. Bu olaylar, Ermeni Soykırımı olarak adlandırılan bir süreçle sonuçlandı. Ermeniler, bu dönemde yüz binlerce kişinin hayatını kaybettiğini ve kendi tarihsel topraklarından sürüldüklerini iddia etmektedir. Türkiye bu iddiaları reddetmekte ve olayları savaş koşulları altında karşılıklı çatışmalar olarak tanımlamaktadır.
1915 olayları, Büyük Ermenistan idealiyle bağlantılı olarak günümüzde de Ermeni diasporası ve Ermenistan Devleti tarafından gündeme getirilmektedir. Ermeni milliyetçileri, Batı Ermenistan olarak adlandırdıkları Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesinde hak iddia eden söylemler geliştirmiştir.
3. Sovyet ve Modern Ermenistan:
20. yüzyılın başlarında, Ermeni halkı için kısa süreliğine bağımsız bir devlet kuruldu (1918-1920), ancak bu devlet Sovyetler Birliği’nin kurulmasıyla ortadan kalktı ve Ermenistan, Sovyetler Birliği’ne bağlı bir cumhuriyet haline geldi. Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasıyla, bugünkü Ermenistan Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etti.
Modern Ermenistan Devleti, tarihsel Büyük Ermenistan topraklarının küçük bir kısmını kapsamakta olup, özellikle Azerbaycan ile Karabağ bölgesinde toprak anlaşmazlıkları yaşamaktadır.
Büyük Ermenistan’ın Geopolitik Boyutu
Türkiye ve Azerbaycan ile İlişkiler: Ermenistan’ın Büyük Ermenistan söylemi, özellikle Türkiye ve Azerbaycan ile olan ilişkilerde sorun yaratmıştır. Ermenistan’ın Türkiye’nin Doğu Anadolu bölgesinde hak iddia ettiği yönündeki söylemler, iki ülke arasında diplomatik ilişki kurulmasını zorlaştırmıştır.
Dağlık Karabağ Sorunu: Ermenistan ile Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ bölgesi üzerinde yaşanan toprak anlaşmazlığı, bölgedeki jeopolitik gerilimlerin önemli bir kaynağıdır. 2020’de Ermenistan ve Azerbaycan arasında yeniden patlak veren çatışmalar, bu sorunun hala çözüme kavuşmadığını göstermektedir.
Sonuç
Büyük Ermenistan kavramı, tarihsel bir imparatorluğu ve Ermeni halkının geçmişte yaşadığı toprakları simgeleyen bir idealdir. Ancak bu ideal, modern siyasi gerçekliklerle örtüşmemekte ve özellikle Ermenistan’ın komşu ülkeleriyle olan ilişkilerini etkilemektedir. Ermenistan’ın bağımsızlık sonrası yaşadığı jeopolitik sorunlar, bu tarihe dayalı iddiaları ve çatışmaları da günümüze taşımaktadır.
@@@@@@@@
Büyük İsrail
Büyük İsrail (İbranice: ארץ ישראל השלמה, Eretz Yisrael Hashlema, yani “Tam İsrail Toprağı”), Siyonist ideolojinin bazı versiyonlarında ya da dini söylemlerde geçen, tarihsel olarak Yahudilere ait olduğuna inanılan geniş bir coğrafi alanı ifade eder. Bu kavram, modern İsrail Devleti’nin mevcut sınırlarını aşan, İncil’de (Tevrat’ta) geçen toprakları kapsamaktadır. Ancak Büyük İsrail fikri, modern İsrail Devleti’nin resmi politikası değil, daha çok dini, milliyetçi ya da radikal bazı gruplar tarafından savunulan bir idealdir.
Büyük İsrail’in Tarihsel ve Dini Kökenleri
1. Tevrat ve Büyük İsrail:
Büyük İsrail kavramı, Tevrat’ta (Tanah) Yahudilere vaat edilen toprakların sınırlarına dayanır. İncil’e göre, Tanrı Yahudi halkına Nil Nehri’nden (Mısır) Fırat Nehri’ne kadar uzanan geniş bir bölgeyi vaat etmiştir. Bu sınırlar, günümüzde İsrail, Filistin, Lübnan, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan’ın kuzeybatısı ve Mısır’ın bazı bölgelerini kapsayan geniş bir alanı içerir.
Özellikle Yaratılış Kitabı ve Çıkış Kitabı gibi bölümlerde, Yahudi halkının Kenan diyarına (günümüzdeki Filistin ve İsrail toprakları) yerleşmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu dini referanslar, tarih boyunca Yahudi milliyetçiliğinin bazı kesimlerinde “Büyük İsrail” hayalini beslemiştir.
2. Siyonizm ve Büyük İsrail:
Siyonist hareketin 19. yüzyıl sonlarında başlamasıyla, Yahudilerin Filistin’de (o dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası) bir Yahudi devleti kurma fikri güçlendi. Ancak modern Siyonist hareketin liderleri, esasen tarihi Filistin bölgesiyle sınırlı bir Yahudi devleti kurmayı amaçlamışlardır.
Büyük İsrail fikri, Siyonist hareketin ana akımından ziyade daha çok radikal sağcı Siyonist gruplar tarafından savunulmuştur. Bu gruplar, İsrail Devleti’nin sınırlarını genişletmesi gerektiğini savunarak, Yahudilerin Tanrı tarafından vaat edilen toprakları geri almasını istemişlerdir.
Büyük İsrail’in Modern Dönemdeki Anlamı
1. Altı Gün Savaşı (1967) ve İşgal Edilen Topraklar:
1967’deki Altı Gün Savaşı sırasında İsrail, Ürdün, Suriye ve Mısır’a karşı büyük bir zafer kazandı. Bu savaş sonucunda İsrail, Doğu Kudüs, Batı Şeria, Golan Tepeleri, Gazze Şeridi ve Sina Yarımadası’nı işgal etti. Bu topraklar, Büyük İsrail hayalini savunan bazı gruplar için önemliydi çünkü bu bölgeler Tevrat’ta vaat edilen toprakların bir kısmını oluşturuyordu.
Bu savaşın ardından, özellikle Batı Şeria ve Golan Tepeleri üzerindeki İsrail kontrolü, Büyük İsrail fikrini savunan kesimlerde bir zafer olarak görüldü. Ancak bu topraklar uluslararası hukuka göre işgal edilmiş bölgeler olarak kabul edilmekte ve İsrail ile Filistinliler arasında hala çözülemeyen bir çatışma kaynağıdır.
2. Yerleşimci Hareketi:
Batı Şeria’da Yahudi yerleşimciler tarafından kurulan yerleşim birimleri, Büyük İsrail idealinin günümüzdeki en somut ifadesidir. Yerleşimci hareketi, özellikle dini Siyonist gruplar tarafından desteklenmektedir ve bu hareketin savunucuları, Batı Şeria’nın Yahudi halkına Tanrı tarafından vaat edilmiş bir toprak olduğuna inanmaktadır.
Bu yerleşim birimleri, İsrail-Filistin barış görüşmelerinin önündeki en büyük engellerden biri olarak görülmektedir. Çünkü Batı Şeria, Filistinliler tarafından gelecekte kurulması planlanan Filistin Devleti’nin toprakları olarak talep edilmektedir.
3. Siyasi ve Dini Gruplar:
İsrail’de, Büyük İsrail’i savunan siyasi partiler ve gruplar bulunmaktadır. Bu partiler genellikle sağ ya da aşırı sağcıdır ve dini referanslarla genişlemeci politikaları savunurlar. Ancak İsrail hükümetinin resmi politikası, uluslararası sınırlarla ilgili konularda daha temkinli bir tavır almayı tercih etmektedir.
Likud Partisi gibi sağcı partiler zaman zaman genişlemeci söylemler kullanmakla birlikte, Büyük İsrail’in kurulması yönünde açıkça bir politika izlememektedir. Ancak radikal dini ve milliyetçi gruplar bu fikri desteklemeye devam etmektedir.
Büyük İsrail’in Jeopolitik ve Bölgesel Etkileri
1. Filistin Sorunu:
Büyük İsrail fikri, özellikle Filistin toprakları üzerinde hak iddia eden radikal Siyonist gruplar tarafından kullanıldığı için, İsrail-Filistin çatışmasının temelindeki gerilimleri daha da derinleştiriyor. Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri, Filistin’in bağımsızlık talebine ve iki devletli çözüm arayışına karşı bir tehdit olarak görülüyor.
Bu nedenle Büyük İsrail ideali, bölgedeki barış süreci için bir engel olarak değerlendiriliyor. İsrail içinde ve dışında barışı savunan gruplar, Büyük İsrail söylemlerini radikal ve bölgedeki istikrarsızlığı artıran bir unsur olarak nitelendiriyor.
2. Komşu Ülkelerle İlişkiler:
Büyük İsrail’in geniş toprakları kapsadığı düşünüldüğünde, bu idealle ilişkili söylemler, İsrail’in komşu ülkeleri olan Ürdün, Suriye, Lübnan ve Mısır gibi ülkelerle gerginliklere neden olabilir. Ancak İsrail’in resmi politikası bu genişlemeci ideali uygulamaktan uzaktır ve mevcut sınırları koruma üzerine kuruludur.
Sonuç
Büyük İsrail, tarihsel ve dini metinlere dayanan genişlemeci bir idealdir ve bazı Siyonist ya da dini gruplar tarafından savunulmaktadır. Ancak İsrail Devleti’nin resmi politikası, bu idealden çok daha sınırlıdır ve modern İsrail, uluslararası hukuk ve sınırlar çerçevesinde varlığını sürdürmektedir. Büyük İsrail fikri, özellikle Filistin sorunu bağlamında çatışmaların daha da derinleşmesine yol açabilecek bir unsur olarak görülmektedir.
@@@@@@@
Büyük Yunanistan
Büyük Yunanistan (Megali İdea), Yunanistan’ın tarihsel ve kültürel mirasına dayanan bir idealdir. 19. yüzyılda ortaya çıkan bu fikir, Yunan halkının Osmanlı İmparatorluğu’na ait olan, ancak tarihsel olarak Yunan kültürüne ait olduğu düşünülen toprakları yeniden fethetmeyi ve Büyük Bizans İmparatorluğu’nu diriltmeyi amaçlar.
Megali İdea’nın Tarihi Arka Planı
1. Megali İdea’nın Doğuşu:
Megali İdea (Μεγάλη Ιδέα), 19. yüzyılda Yunan milliyetçiliğiyle ortaya çıkmış bir idealdir. Bu fikir, Yunanistan’ın bağımsızlığını kazandığı 1821 Yunan İsyanı sonrasında şekillenmiştir. Yunan milliyetçileri, Yunanistan’ın sınırlarının sadece Mora Yarımadası ve Atina ile sınırlı kalmaması gerektiğini, Bizans İmparatorluğu’nun tarihsel başkenti olan Konstantinopolis’i (İstanbul) geri alarak büyük bir Yunan devleti kurmayı hedeflemişlerdir.
Megali İdea, Yunanların Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrolünde yaşayan büyük Yunan nüfusunu kurtarmayı ve bu toprakları Yunanistan’a katmayı amaçlayan bir milliyetçi düşüncedir. Özellikle Batı Anadolu, İstanbul, Kıbrıs, Trakya ve Ege Adaları gibi bölgeler bu idealle bağlantılıydı.
2. Yunanistan’ın Büyüme Çabaları:
Yunanistan, bağımsızlığını kazandıktan sonra, Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamasıyla birlikte kendi topraklarını genişletme fırsatları aramaya başladı. Girit, Selanik, Ege Adaları, Teselya gibi bölgeler, Yunanistan’a katıldı.
Özellikle I. Dünya Savaşı ve sonrasında Yunanistan, Batı Anadolu’yu ele geçirme çabalarına girişti. 1919-1922 arasında Yunan-Türk Savaşı (Türk Kurtuluş Savaşı) sırasında Yunan ordusu İzmir’e çıkarma yaptı ve Batı Anadolu’nun büyük kısmını kontrol etti. Bu dönem, Megali İdea’nın en somut hale geldiği dönemdir.
Megali İdea’nın Zirvesi ve Sonu
1. Yunan-Türk Savaşı ve İzmir Felaketi:
Yunanistan’ın Batı Anadolu’daki yayılması, Türkiye’de Kurtuluş Savaşı’nın başlamasına yol açtı.
Türk kuvvetleri, 1922’de Yunan ordusunu geri püskürttü ve İzmir’in geri alınmasıyla Yunanistan’ın Batı Anadolu’daki varlığı sona erdi.
1923 Lozan Antlaşması ile Yunanistan ve Türkiye arasında nüfus mübadelesi gerçekleştirildi. Yunanistan, Batı Anadolu’daki Rum nüfusunu Türkiye’ye, Türkiye ise Yunanistan’daki Türk nüfusu Yunanistan’a gönderdi. Bu durum, Megali İdea’nın gerçekleşmesinin önündeki en büyük engel oldu.
2. Megali İdea’nın Siyasi Çöküşü:
Batı Anadolu’daki Yunan yenilgisi, Megali İdea’nın sonunu getirdi. Yunanistan, 20. yüzyıl boyunca bu ideali gerçekleştirmek için fırsat bulamadı. Özellikle 1922 felaketinden sonra Yunanistan, iç ve dış politikada büyük zorluklar yaşadı.
Kıbrıs Meselesi ve Ege Adaları gibi bazı bölgesel konular Megali İdea’nın etkisiyle zaman zaman gündeme gelse de, Yunanistan modern dönemde toprak genişletme politikasını terk etti ve daha çok Batı yanlısı bir politika izlemeye başladı.
Megali İdea’nın Günümüzdeki Yansımaları
1. Kıbrıs Meselesi:
20. yüzyılın ortalarında Yunanistan, Megali İdea’nın bir uzantısı olarak Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama fikrini destekleyen ENOSİS hareketini teşvik etti. Ancak bu girişim, Türkiye’nin askeri müdahalesiyle 1974 yılında sona erdi ve Kıbrıs adası ikiye bölündü. Kıbrıs Sorunu, Yunanistan ile Türkiye arasında günümüzde de çözülmemiş bir mesele olarak kalmaktadır.
2. Ege Denizi ve Adalar:
Ege Denizi’ndeki adalar ve kıta sahanlığı tartışmaları, Yunanistan ile Türkiye arasındaki gerilimlerin temel konularından biridir. Bu mesele, iki ülke arasında hala sürmekte olan diplomatik anlaşmazlıkların bir parçasıdır.
3. Modern Yunanistan ve Megali İdea:
Bugünkü Yunanistan, resmi olarak Megali İdea’yı terk etmiş durumda. Ancak bu ideal, bazı aşırı sağcı gruplar veya milliyetçi çevreler tarafından nostaljik bir ideal olarak zaman zaman gündeme getirilir. Ancak bu düşünce, Yunanistan’ın resmi politikalarında etkili değildir.
Sonuç
Büyük Yunanistan (Megali İdea), 19. yüzyılda Yunan milliyetçiliğiyle şekillenen ve Bizans İmparatorluğu’nun eski topraklarını geri alma hedefi taşıyan bir idealdir. Yunanistan, bu amacı gerçekleştirmek için Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıfladığı dönemde çeşitli toprak genişlemeleri yapmış olsa da, Türk Kurtuluş Savaşı sonrasında bu idealin gerçekleşmesi mümkün olmamıştır. Günümüzde Megali İdea, daha çok tarihi bir ideal olarak hatırlanmakta ve Yunanistan’ın resmi politikasında yer almamaktadır.
@@@@@###”
Büyük İran
Büyük İran, tarihsel olarak Pers İmparatorluğu ve günümüz İran sınırlarının çok ötesine yayılan bir kültürel, siyasi ve coğrafi alanı ifade eden bir kavramdır. Bu terim, yalnızca İran’ın mevcut sınırlarını değil, tarih boyunca İran/Pers medeniyetinin etkisinde kalan bölgeleri ve halkları da içine alır. Büyük İran, İran’ın tarih boyunca Asya, Ortadoğu ve Kafkaslar üzerindeki etkisini ve genişlemesini ifade eder.
Büyük İran’ın Tarihi Kapsamı
1. Pers İmparatorluğu (Ahameniş İmparatorluğu):
Pers İmparatorluğu, M.Ö. 6. yüzyılda I. Kiros (Cyrus) tarafından kurulan Ahameniş İmparatorluğu ile başlamıştır. Bu imparatorluk, tarihin en geniş imparatorluklarından biriydi ve günümüzdeki İran, Türkiye’nin doğusu, Mısır, Hindistan’ın bir kısmı, Orta Asya ve Yunanistan’a kadar uzanan geniş bir coğrafyayı kontrol ediyordu.
Pers İmparatorluğu, sadece askeri fetihlerle değil, aynı zamanda etkili bir yönetim ve kültürel entegrasyon politikalarıyla bilinir. Zerdüştlük, Pers İmparatorluğu’nun resmi dini olarak bu dönemde büyük bir etki yaratmış ve Pers kültürü birçok medeniyet üzerinde kalıcı izler bırakmıştır.
2. Sasani İmparatorluğu:
Sasani İmparatorluğu (M.S. 224-651), Ahameniş İmparatorluğu’ndan sonra İran’da kurulan en büyük imparatorluklardan biridir. Bu imparatorluk, Roma ve Bizans İmparatorluklarıyla uzun yıllar süren savaşlar yapmış ve o dönemde dünyanın en güçlü medeniyetlerinden biri olmuştur.
Sasani İmparatorluğu, Ortadoğu’nun büyük kısmını, Batı Asya’yı, Mezopotamya’yı, Kafkasya’yı, Orta Asya’yı ve Doğu Akdeniz’i kontrol etmiştir. Bu dönem, İran kültürünün altın çağı olarak kabul edilir ve Sasani sanatı, mimarisi ve kültürü bu dönemde büyük bir gelişme göstermiştir.
3. İslam İmparatorluğu Dönemi:
Sasani İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra, İran toprakları Arap fetihleri ile Müslüman kontrolüne girdi. Ancak İran, İslam dünyası içinde de önemli bir kültürel ve siyasi merkez olarak kalmaya devam etti. Özellikle Şii İslam’ın yükselişi, İran’ın İslam dünyasında özel bir konum kazanmasına neden oldu.
Safevi İmparatorluğu (1501-1736), İran’ı bir kez daha bölgesel bir güç haline getirdi ve Şiilik, Safevi İmparatorluğu’nun resmi dini olarak benimsendi. Bu dönemde İran, Osmanlı İmparatorluğu ile uzun süren çatışmalar yaşadı ve Doğu Anadolu, Kafkaslar, Mezopotamya gibi bölgelerde nüfuz sahibi oldu.
Büyük İran’ın Coğrafi Kapsamı
Büyük İran, tarihsel olarak sadece bugünkü İran topraklarını değil, aynı zamanda İran kültürünün etkili olduğu geniş bir coğrafi alanı ifade eder. Bu bölgeler, İran’ın tarihsel yayılma alanlarını ve kültürel etkisini gösterir:
1. Kafkasya:
İran, tarih boyunca Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Dağıstan gibi Kafkasya bölgelerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. Özellikle Sasani ve Safevi dönemlerinde bu bölgeler, İran’ın kontrolü altında bulunmuştur.
Bugün bile İran, Kafkasya ile kültürel ve tarihi bağlara sahiptir. Azerbaycan Cumhuriyeti’nde konuşulan Azeri dili, Farsçayla birçok ortak unsura sahiptir ve Şiilik bu bölgede önemli bir dini inançtır.
2. Orta Asya:
İran’ın kültürel etkisi, Türkmenistan, Tacikistan, Özbekistan ve Afganistan gibi Orta Asya ülkelerine kadar uzanmıştır. Özellikle Sasani döneminde İran, bu bölgeler üzerinde siyasi ve kültürel hakimiyet kurmuştur.
Tacikistan gibi ülkelerde konuşulan Tacikçe, Farsçanın bir lehçesidir ve bu bölge halkları İran kültürünü ve İslam öncesi Pers etkilerini taşır.
3. Mezopotamya ve Irak:
Mezopotamya (bugünkü Irak), İran’ın tarih boyunca en çok etkilediği bölgelerden biridir. Ahameniş ve Sasani İmparatorlukları bu bölgeyi kontrol etmiştir ve İran’ın Şii etkisi günümüzde de devam etmektedir. Kerbela ve Necef gibi önemli Şii merkezleri, İranlılar için dini ve kültürel bağlarla bağlıdır.
İran, günümüzde de Irak’taki siyasi ve dini yapılar üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Özellikle Şii nüfusu nedeniyle İran-Irak ilişkileri tarihsel derinliğe sahiptir.
4. Doğu Anadolu ve Kürdistan:
İran’ın tarih boyunca Doğu Anadolu ve Kürdistan bölgesi üzerinde de etkisi olmuştur. Safevi ve Osmanlı İmparatorlukları arasındaki savaşlar, bu bölgelerin kontrolü için önemli çatışmalara neden olmuştur. Günümüzde İran, Irak ve Suriye’deki Kürt bölgeleri üzerinde kültürel ve siyasi nüfuzunu sürdürmektedir.
Büyük İran’ın Günümüzdeki Yansımaları
1. İran’ın Bölgesel Etkisi:
Günümüzde İran, tarihsel etkisinin bulunduğu bölgelerde hala güçlü bir nüfuz sahibidir. Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen gibi ülkelerde İran’ın dini, siyasi ve askeri etkisi büyüktür. Özellikle Şii hilali olarak adlandırılan bölgede İran, aktif bir rol oynamaktadır.
İran’ın nükleer programı ve bölgedeki askeri varlığı, Ortadoğu’daki güç dengelerini etkilemektedir. İran, tarihsel olarak kontrol ettiği ve etki ettiği bu bölgelerde, hem dini hem de politik bir liderlik iddiasındadır.
2. Kültürel Etki:
İran kültürü, bugün de geniş bir coğrafyada etkisini sürdürmektedir. Fars dili ve edebiyatı, Tacikistan, Afganistan ve birçok Orta Asya ülkesinde hala önemli bir yere sahiptir. İran’ın film, müzik ve sanatı da bölgesel olarak büyük bir etkiye sahiptir.
3. Şii İslam’ın Rolü:
İran, Şii İslam’ın merkezi olarak kabul edilir ve bu kimliğiyle, Şii nüfusun yoğun olduğu bölgelerde (Irak, Bahreyn, Lübnan, Suriye) etkisini artırmaktadır. İran’ın dini liderliği ve Velayet-i Fakih sistemi, Şii dünyasında geniş bir etki alanı yaratmaktadır.
Sonuç
Büyük İran, yalnızca coğrafi bir kavram değil, aynı zamanda tarihsel ve kültürel bir medeniyetin ifadesidir. Tarihte büyük imparatorluklar kuran İran, günümüzde de bölgesel bir güç olarak etkisini sürdürmektedir. İran’ın tarihsel yayılma alanları olan Orta Asya, Kafkasya, Mezopotamya ve Ortadoğu, bugün bile İran’ın siyasi, dini ve kültürel etkisinin görüldüğü bölgelerdir.
@@@@@@@@@@
Büyük İngiltere
Büyük İngiltere terimi genellikle Birleşik Krallık anlamında kullanılsa da, tarihsel olarak Britanya Adası’nın coğrafi ve politik yapısını ifade eden bir kavramdır. Terim, çoğunlukla İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’nın birleşimi ile oluşan Birleşik Krallık’a atıfta bulunur. İşte Büyük İngiltere’nin tarihi, politik yapısı ve kültürel etkileri hakkında daha fazla bilgi:
Tarihi Arka Planı
1. Anglosakson Dönemi:
5. yüzyıldan itibaren, Britanya Adası’na gelen Anglosakson kabileleri, adanın büyük kısmını işgal etti. Bu dönemde çeşitli krallıklar oluştu ve bölge, kabileler arası savaşlarla parçalandı.
2. Norman Fethi (1066):
1066’da Normanların lideri William the Conqueror, İngiltere’yi fethetti ve Norman İmparatorluğu’nu kurdu. Bu fetih, İngiltere’nin siyasi ve toplumsal yapısında büyük değişikliklere neden oldu. Normanlar, yerel Anglo-Sakson aristokrasisini devre dışı bırakarak kendi yönetim sistemlerini kurdular.
3. Orta Çağ ve Feodal Sistem:
Norman fethinden sonra, İngiltere feodal bir sistemle yönetilmeye başlandı. Topraklar, lordlar ve onların vasalları arasında paylaşıldı. Bu dönem, İngiliz hukuk sisteminin temellerinin atıldığı bir dönemi de içerir.
Birleşik Krallık’ın Oluşumu
1. İskoçya ve Galler’in Birleşmesi:
13. yüzyılda İskoçya ile İngiltere arasındaki ilişkiler, sürekli savaş ve çatışma ile doluydu. 1603’te İskoçya Kraliçesi I. Elizabeth’in ölümüyle İngiltere ve İskoçya, James VI’nın James I olarak İngiltere kralı olmasıyla birleşti. Ancak iki ülke, resmen 1707’de birleşerek Büyük Britanya Krallığı’nı kurdu.
Galler, 1536 ve 1542’deki yasalarla İngiltere’ye katıldı ve Galler, İngiltere ile birleşerek Britanya’nın bir parçası oldu.
2. Kuzey İrlanda’nın Durumu:
Kuzey İrlanda, 1921’de İrlanda Cumhuriyeti’nin ayrılmasının ardından İngiltere’ye bağlı bir bölge olarak kalmaya devam etti. Kuzey İrlanda, hem Protestan hem de Katolik topluluklar arasındaki çatışmalara sahne oldu ve bu durum Belfast Anlaşması (1998) ile azalmaya çalışılsa da, bölgedeki gerilimler sürmüştür.
Siyasi Yapı
Parlamento:
Büyük Britanya, parlamenter demokrasi ile yönetilmektedir. Parlamento, iki odadan oluşur: Avam Kamarası ve Lordlar Kamarası. Avam Kamarası, halk tarafından seçilen temsilcilerden oluşurken, Lordlar Kamarası, atanan ve miras yoluyla gelen üyelerden oluşur.
Kraliyet:
Britanya’nın sembolik lideri, Kraliçe veya Kraldır. Kraliyet, hükümetin resmi sembolüdür ve devlet işlerinde sınırlı bir rol oynar.
Kültürel Etkiler
1. Dil ve Edebiyat:
İngilizce, dünyanın en çok konuşulan dillerinden biridir ve Britanya, dünya edebiyatında Shakespeare, Dickens, Austen gibi önemli yazarlar yetiştirmiştir.
2. Sanat ve Müzik:
Britanya, tarih boyunca müzikte büyük bir etki yaratmış ve rock müzikten popüler müziğe kadar birçok akıma ev sahipliği yapmıştır. The Beatles, Rolling Stones gibi gruplar, dünya çapında büyük bir etki yaratmıştır.
3. Bilim ve Teknoloji:
Britanya, bilim ve teknoloji alanında da önemli bir rol oynamıştır. Isaac Newton, Charles Darwin, James Clerk Maxwell gibi bilim insanları, önemli keşiflere imza atmışlardır.
Günümüzde Büyük İngiltere
1. Birleşik Krallık:
Günümüzde Birleşik Krallık, İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’yı içermektedir. Her bölgenin kendine özgü bir yönetim yapısı ve yasaları bulunmaktadır.
2. Brexit:
2016 yılında yapılan referandum sonucunda, Birleşik Krallık Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı aldı (Brexit). Bu karar, ülkenin iç politikası ve uluslararası ilişkileri üzerinde önemli değişikliklere yol açtı.
3. Küresel Etki:
Britanya, tarihi boyunca sahip olduğu deniz gücü ve koloniyal geçmişi ile dünya çapında önemli bir etki yaratmıştır. Bugün hala finans, eğitim, kültür ve sanatta önemli bir merkezdir.
Sonuç
Büyük İngiltere, tarihsel olarak Britanya Adası’nın birleşmesini, siyasi gelişimini ve kültürel etkilerini ifade eder. Bugünkü Birleşik Krallık, zengin bir tarih, kültür ve siyasi yapıya sahip olup, küresel ölçekte önemli bir etkiye sahiptir.