TASMA
TASMA
Tasmasız olarak dünyada dolaşanlar ve doluşanlarla beraber yaşamaktayız.
Taşların bağlandığı, salyaların aktığı ve akıtıldığı bir dünyadayız.
Tasmasız veya tasması başkalarının elinde olanlarla karşı karşıyayız.
Kontrolsüz kuduz gibi kudurmuş ortada ve ortalıkta gezenlerin tehlikesi altındayız.
Dünya devletlerini temsil edenlerin tasması dağılmış, tasma takmaktan aciz kaldığı bir dünyadayız.
Dünya cihetiyle yanlış yapanların yaptıklarının yanlarına kar kaldığı bir devirdeyiz.
Öldürülen polisten ziyade, öldüren eşkıyanın yüksek ve çığırtkan bir sesle hakkının savunulduğu bir ortamdayız.
Kötülüğün hızlı işlendiği, adaletin yavaş gittiği topal, sakat, bir gözü görmeyen bir hukuksuzluk sisteminin içerisindeyiz.
Masum ve maktullerin kabirde kemikleri dahi çürürken, katilin dışarıda hukuk ve davasının sürdüğü bir dünyadayız.
Katillerin ve katil avukatlarının, suçsuzları savunanlardan davacı olduğu bir konumdayız.
Hakimlerin mahkum, mahkumların hakim pozisyonunda olduğu bir çarkın içerisinde dönüp durmaktayız.
Sorumlunun sorumluluğunu bilerek sorgulanmaktan korktuğu, sorumsuzun sorumsuzca elini kolunu sallayıp gezdiği bir mengenenin arasında sıkışıp kalmaktayız.
İkinci Hitleri temsil eden İşgalci, katil, terörist Netenyahunun yüz sekseni aşkın devlet başkanlarının toplanıp konuştuğu mecliste terör devletini temsilen konuşma yaptığı bir ortamdayız.
Aynı soyu kuruyasıcanın ABD meclisinde alkışlarla konuşmasını dünya üzüntüyle, sessizce, normal bir şeymiş gibi dinleyip seyretti, içinden mırıldanarak…
Çivisi çıkan dünyada taşlar bağlanırken, kudurmuşlar serbest gezmektedir.
Köpek ve hayvan hakları, insan haklarından daha iyi ve hızlı işliyor.
Savunucuları da daha iyi savunuyor.
Dünyada eşine benzerine rastlanmamış bir şekilde, devletin askerinin dağda eşkıya ile savaşıp şehitler verirken, eşkıyayı savunanlardan milletin meclisinde temsil ediliyor olması.
Ve yine Garip gurebanın, fakir fukaranın, yetim ve öksüzün boğazından kesilen katrilyonların, o teröristleri savunanlara Anayasa Mahkemesinin onaylamasıyla verilmiş olması.
İyi ki Cehennem var.
Yoksa bu cehennemi haleti hiç bir şey söndüremez.
Bu kadar pisliği okyanuslar bile temizleyemez.
Bu kadar kanı hangi su yıkar, ne kadar sabun temizlemeye yeter?
Kokutulan dünyanın havasını hangi aspiratör arındırır.
Kirlenen dünyada temiz kalanların büyük gayreti gerek.
Yoksa bedeli daha da ağır olur.
Dünya ile top yekûn ödemekle karşı karşıya kalınır.
Yine de ümitsiz değiliz.
O ümit geleceklere umut olmalı.
Tutunup ayakta kalmalı.
-Dün İsrail’in yanında savaşan Ukrayna, bugün Rusya’yla savaşıyor.
Hataylılar savaştan göç eden Suriyelilere kızıyor, bağırıp çağırıyordu. Depremle kendileri daha da ağır bir duruma düştüler.
-Evet, Ümitsiz değiliz.
Bazen öldürülen binlerce çocuk içinden çıkan bir Musa, Firavunu da ve onun askerlerini de boğar ve boğabilir.
Bazen bittik denilen bir noktada, bir Seyyid Çavuşun attığı bir bomba, dünyada ve tarihte bomba etkisi yapar, gemiyle birlikte denizin dibine gömer.
Hatta topal bir karınca bile Nemrudun burnundan girer, beynini oyup, kafayı darmadağın eder.
Bazen mübarek bir maymun çıkar Lloyd George’u kudurtur ve Venizelos’u gebertir, yunanı delirtip, siyaset çarkını da bozar.
“Rabbinin ordularını Ondan başkası bilemez.”[1]
**************
Kıssadan Hisse;
Koyun Postu Giyen Kurdun Sonu
Bir kurt, çayında otlayan koyunları günlendir gözetliyor, “şunlardan birini karnıma nasıl indirsem,” diye düşünüyordu.
Fakat çoban, koyunları bir an için dahi yalnız bırakmadığından, kurt da bir türlü koyunlara yaklaşamıyordu.
Nihayet, kurt bir gün, çobanın attığı bir koyun postu buldu. Hemen sırtına geçirdi; koyunların arasına katıldı.
Koyunlar kurdu kendilerinden sanmışlardı; çoban bile fark etmemişti. Koyun postuna bürünmüş kurt o gün güneş batmadan, koyunlarla birlikte ağıla girdi.
Aradan kısa bir müddet geçtikten sonra çobanın karnı acıktı ve koyunlardan birini kesmek için ahıra girdi. Önüne çıkan ilk hayvanı yakaladı. Çobanın koyun diye bir bıçakta kafasını kestiği hayvan gerçekte kurttu.
@@@@@@
Hz. Mevlana Ve Kurt Postu.
Hz. Mevlânâ bir gün eve geldiğinde oğlunu üzgün görmüş. Sebebini sorduğunda ise oğlu, “Hiç…” demiş.
Hz. Mevlânâ tekrar dışarı çıkmış ve kapıda asılı bir kurt postunu üstüne geçirmiş. Oğlunun yanına gelip ellerini havaya kaldırmış ve kurt gibi ses çıkarmış. Oğlu da babasının bu yaptığına bakıp gülmüş…
Hz. Mevlânâ:
“Evladım, gördün mü?” demiş, “Dünya dertleri de böyledir. Kurt, aslında korkutucu bir hayvandır. Ama sen o postun arkasında babanın olduğunu bildiğin için korkmadın ve güldün. İşte dünya dertlerinin arkasında da Rabbinin hikmetinin olduğunu unutma ki, dünyanın fani dertleri seni çok üzmesin.”
MEHMET ÖZÇELİK
27-09-2024
[1] Müddessir Sûresi, 74:31.