HOŞ BİR SÂDÂ İMİŞ

HOŞ BİR SÂDÂ İMİŞ[1]

86 yıl boyunca müze olarak hizmet veren Ayasofya,[2] Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi ismiyle kılınan cuma namazı ile 24 Temmuz 2020 tarihinde resmen ibadete açıldı.

Baki kalan şu kubbede hoş bir sâdâ bıraktı.

*Belağa’l-ûlâ bi-kemâlihi

Keşefe’d-ducâ bi-cemâlihi

Hasunet cemî’i hısâlihi

Sallû aleyhi ve âlihi

 

Türkçesi:

Kemali ile yüksek derecelere ulaştı

Cemali le karanlıkları açtı

Bütün huyları güzeldi

Ona ve a’line salat edin

 

@@@@@@@

 

Ya Resûlallah cemâlin “keşefe’d-dücâ” değil mi

Habîbâ senin kemâlin “belağa’l-‘ulâ” değil mi

İki bergüzîde adın senin ey Habîbi’r-Rahmân

Biri Ahmed ü Muhammed biri Mustafâ değil mi

 

Eşiğinin taşına baş koyan Âdem ü melâik

Ayağın türâbı ey şâh tâc-ı enbiyâ değil mi

Gir anın yoluna Sâdî seri kıl fedâ safâ bul

Sen anın safâsını gör ne aceb safâ değil mi

 

@@@@@@@@

 

“N’ola tâcım gibi başımda götürsem dâim

Kadem-i nakşını ol Hazret-i Şâh-ı Rusûl’ün

Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidir

Ahmedâ durma yüzün sür kademine o gülün”

-Sultan I. Ahmed Han

-Günümüz  Türkçesi:

“Ne olur o Peygamberler Şahı’nın ayak izini (Kadem-i Şerîf)

Tacım gibi başımda taşıyabilsem her zaman.

Peygamberlik bahçesinin gülüdür o ayağın sahibi.

Öyleyse ey Ahmet, durma sen de yüzünü sür ayağına o gülün.”

 

@@@@@@@@

 

Haz ve hız.

Câhiliye de haz, bizde hız.

Asrı saadette Şair Aşa ve haz.

Müslüman olmayı ister, arkadaşı Muhammed’in zinayı yasakladığını söyler. Önemli değil der.

İçkiyi yasakladığını söyleyince;

O zaman o başka, o halde ben bir yıl iyice içeyim, sonra gider tövbe eder, inanırım der.

Bir yıl dolmadan ölür.

Üç H ile hayatımız devam eder;

  • Haz
  • Hız
  • Huzur

İlk ikisini esas alanlar kaybetti, huzuru bulamadı.

Huzur O’nda, O’nun ve O’nun emredip sevdiklerinin Huzurunda.

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2024

[1] https://www.youtube.com/watch?v=l14n4SDb8Kw&t=35s

[2] https://tesbitler.com/index.php?s=Ayasofya




1666 yıllarında İngiltere de başlayan yangın üzerine devreye konulan baca temizliği yöntemleri.

1666 yıllarında İngiltere de başlayan yangın üzerine devreye konulan baca temizliği yöntemleri.


1666 Büyük Londra Yangını ve Çocuk İşçiliğiyle Bağlantısı
1666’da Londra’yı yerle bir eden büyük yangın, İngiltere’de önemli bir dönüm noktası olmuş ve yangın güvenliği konusunda yeni düzenlemelerin yapılmasına yol açmıştır. Bu düzenlemelerden biri de periyodik baca temizliği zorunluluğuydu. Ancak bu önlem, ne yazık ki, tarihin en karanlık sayfalarından birine dönüşecek bir çocuk işçiliği sorununu beraberinde getirdi.
Neden Baca Temizliği Zorunlu Hale Geldi?
* Yangın Riskini Azaltmak: Büyük Londra Yangını’ndan sonra, ahşap evlerin ve dar sokakların oluşturduğu şehir yapısının yangına ne kadar açık olduğu bir kez daha anlaşılmıştı. Bacaların düzenli olarak temizlenmesi, yangın riskini azaltmak için önemli bir önlem olarak görülüyordu.
* Yeni İnşaat Yönetmelikleri: Yangından sonra çıkarılan yeni inşaat yönetmelikleriyle, bacaların daha dar ve belirli özelliklerde inşa edilmesi zorunlu hale geldi. Bu da bacaların daha sık tıkanmasına ve düzenli temizlik gerekmesine neden oldu.
Çocuk İşçiliğinin Başlaması
* Dar Bacalar ve Küçük Vücutlar: Yeni inşa edilen bacalar, yetişkin bir insanın rahatlıkla giremeyeceği kadar dardı. Bu nedenle, bacaları temizlemek için küçük ve zayıf vücutlara sahip çocuklar kullanılmaya başlandı.
* Ucuz İş Gücü: Fakir ailelerin çocukları, işverenler tarafından ucuz iş gücü olarak görüldü ve bacaları temizlemek için satın alındılar veya kiralandılar.
* Zorlu Çalışma Koşulları: Bu çocuklar, karanlık ve dumanlı bacalarda günlerce çalıştırıldılar. Sırtlarını, dirseklerini ve dizlerini kullanarak bacaları tırmanmak zorundaydılar ve bu sırada ciddi yaralanmalar alıyorlardı. Bazı işverenler, çocukları daha hızlı çalıştırabilmek için bacaların altına ateş yakıyorlardı.
Çocuk İşçiliğinin Sonuçları
* Sağlık Sorunları: Çocuklar, sürekli duman solumak, dar alanlarda çalışmak ve kötü beslenmek nedeniyle ciddi sağlık sorunları yaşıyorlardı. Çoğu, akciğer hastalıklarına, kemik erimesine ve gelişim bozukluklarına yakalanıyordu.
* Kısa Ömür: Bu zorlu çalışma koşulları nedeniyle, birçok çocuk genç yaşta hayatını kaybediyordu.
* Sosyal Sorunlar: Çocuk işçiliği, toplumda büyük bir sorun haline geldi ve çocukların hakları konusunda farkındalığın artmasına neden oldu.
Çocuk İşçiliğinin Bitişi
* yüzyıl boyunca, çocuk işçiliğiyle mücadele eden çeşitli sivil toplum örgütleri ve aktivistler ortaya çıktı. Kamuoyunda oluşan baskı ve yasaların değişmesiyle birlikte, çocuk işçiliği yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. Bugün, İngiltere’de ve diğer birçok ülkede çocuk işçiliği yasaktır.
Bu olay, bize çocuk işçiliğinin ne kadar acımasız ve insanlık dışı bir uygulama olduğunu bir kez daha göstermektedir. Çocukların korunması ve eğitim görme hakkı, evrensel bir değerdir.
Not: Bu konu hakkında daha detaylı bilgi almak için “İngiltere’de Baca Temizliği Uğruna Hayatlarından Olan Çocuk İşçiler” başlıklı Ekşi Sözlük yazısını okuyabilirsiniz.
Ek Bilgiler:
* Charles Dickens: Bu dönemde yaşamış olan ünlü İngiliz yazar Charles Dickens, romanlarında çocuk işçiliğinin olumsuz etkilerini gözler önüne sermiştir.
* Fabrika Yasaları: Çocuk işçiliğiyle mücadele amacıyla, 19. yüzyılda birçok ülkede fabrika yasaları çıkarılmıştır. Bu yasalar, çocukların çalışma saatlerini sınırlamış ve çalışma koşullarını iyileştirmiştir.

@@@@@@@@@

İngiltere’de ki müstemleket nazırlığı.

İngiltere’deki Sömürge Bakanlığı: Tarihi Bir Bakış
İngiltere’de, “Müstamleke Nazırlığı” olarak tam olarak adlandırılan bir bakanlık olmasa da, bu terim, İngiliz İmparatorluğu döneminde sömürgelerin yönetimiyle ilgilenen çeşitli bakanlık ve departmanları kapsayan genel bir ifade olarak kullanılabilir.
Tarihsel Gelişim
İngiliz İmparatorluğu, dünyanın en geniş imparatorluklarından biriydi ve bu geniş coğrafyadaki sömürgelerin yönetimi, farklı dönemlerde farklı bakanlıklar tarafından yürütülmüştür.
* Koloni ve Ticaret Bakanlığı: 17. yüzyıldan itibaren, İngiltere’nin Amerika ve Karayipler’deki kolonileri bu bakanlık tarafından yönetilmiştir.
* Savaş Bakanlığı: Savaş zamanlarında, sömürgelerdeki askeri işler Savaş Bakanlığı tarafından yürütülmüştür.
* Hindistan Ofisi: 1858’de Hindistan’ın doğrudan İngiliz tacı yönetimine alınmasıyla, Hindistan Ofisi kurulmuştur. Bu ofis, Hindistan’ın yönetimiyle özel olarak ilgilenmiştir.
* Dövllet Bakanlığı: 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, sömürge işleri genellikle Dışişleri Bakanlığı bünyesindeki bir devlet bakanlığı tarafından yürütülmüştür.
* Sömürgeler Bakanlığı: Bazı dönemlerde, “Sömürgeler Bakanlığı” adında özel bir bakanlık kurulmuş olsa da, bu bakanlığın varlığı sürekli olmamıştır.
Sorumluluk Alanları
Bu bakanlık ve departmanlar, genel olarak aşağıdaki konularda yetkili olmuşlardır:
* Sömürgelerin yönetimi: Yerel yönetimlerin kurulması, yasaların çıkarılması, vergi toplanması gibi konular.
* Ticaret: Sömürgelerle yapılan ticaretin düzenlenmesi, gümrük vergilerinin belirlenmesi.
* Askeri işler: Sömürgelerdeki askeri birliklerin konuşlandırılması, güvenliğin sağlanması.
* Diplomasi: Sömürgelerle ilgili uluslararası ilişkiler.
İngiliz İmparatorluğunun Çöküşü ve Bakanlıkların Değişimi
İkinci Dünya Savaşı sonrası, İngiliz İmparatorluğu’nun sömürgeleri bağımsızlıklarını kazanmaya başlamıştır. Bu süreçte, sömürge işleriyle ilgilenen bakanlıkların yetki ve sorumlulukları da değişmiştir. Bugün, İngiltere’de sömürge işleriyle ilgilenen özel bir bakanlık bulunmamaktadır.
Özetle, “Müstamleke Nazırlığı” terimi, İngiliz İmparatorluğu döneminde sömürgelerin yönetimiyle ilgilenen çeşitli bakanlık ve departmanları kapsayan genel bir ifadedir. Bu bakanlıkların yapısı ve yetkileri, tarihsel süreç içinde değişmiştir.
Not: İngiliz İmparatorluğu’nun sömürgecilik politikaları, günümüzde hala tartışılan ve eleştirilen konulardandır. Bu dönemde yaşanan birçok insan hakları ihlali ve sömürü, tarih kitaplarında önemli bir yer tutmaktadır.
Daha fazla bilgi için şu konuları araştırabilirsiniz:
* İngiliz İmparatorluğu: İmparatorluğun genişliği, sömürgeleri, siyasi yapısı gibi konular.
* Sömürgecilik: Tarih boyunca farklı devletlerin uyguladığı sömürgecilik politikaları, etkileri.
* Hindistan’ın Bağımsızlığı: İngiliz sömürgesi altındaki Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesi.

@@@@@@@

Tarih boyunca İngiliz sömürgeciliği, sömürdüğü ülkeler ve siyasetteki yeri.

İngiliz Sömürgeciliği: Tarih Boyunca Bir İz
İngiliz sömürgeciliği, 16. yüzyıldan 20. yüzyılın ortalarına kadar dünya tarihinde önemli bir yer tutmuş ve birçok ülkenin siyasi, ekonomik ve sosyal yapısını derinden etkilemiştir. İngiliz İmparatorluğu, bir dönem dünyanın en büyük imparatorluklarından biri olmuş ve “Güneşin Batmadığı İmparatorluk” olarak anılmıştır.
Sömürgeciliğin Başlangıcı ve Genişlemesi
İngiliz sömürgeciliği, 16. yüzyılın sonlarında Kuzey Amerika’da küçük koloniler kurulmasıyla başlamıştır. Zamanla, Asya, Afrika, Okyanusya ve Amerika’da geniş toprakları ele geçirerek büyük bir imparatorluk kurmuştur.
Sömürgeciliğin temel nedenleri arasında:
* Ticaret: Yeni ticaret yolları ve pazarlar bulma isteği
* Zenginlik: Doğal kaynaklara sahip topraklara sahip olma arzusu
* Siyasi güç: Dünya siyasetinde söz sahibi olma ve rakip devletleri geride bırakma çabası
* Din: Hristiyanlığı yayma isteği
Sömürülen Ülkeler
İngiliz sömürgeciliği, dünyanın hemen her kıtasında iz bırakmıştır. Bazı önemli sömürge bölgeleri şunlardır:
* Kuzey Amerika: 13 koloni (ABD), Kanada
* Karayipler: Jamaika, Barbados, Trinidad
* Afrika: Mısır, Nijerya, Güney Afrika, Kenya
* Asya: Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Singapur, Hong Kong
* Okyanusya: Avustralya, Yeni Zelanda
Siyasetteki Yeri
İngiliz sömürgeciliği, dünya siyasetini derinlemesine etkilemiştir.
* Dünya dengelerini değiştirdi: İngiliz İmparatorluğu, yüzyıllar boyunca dünya siyasetinde önemli bir güç olmuş ve diğer devletlerin politikalarını etkilemiştir.
* Sömürgecilik yarışını tetikledi: İngiltere’nin başarısı, diğer Avrupa devletlerini de sömürgecilik yarışına itmiştir.
* Soğuk Savaş’a zemin hazırladı: İngiliz sömürgeciliğinin yarattığı siyasi ve ekonomik dengeler, Soğuk Savaş döneminde dünya düzenini şekillendirmiştir.
Sömürgeciliğin Sonuçları
İngiliz sömürgeciliği, sömürülen ülkeler için hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar doğurmuştur.
* Olumlu sonuçlar:
* Altyapı gelişimi
* Eğitim sistemlerinin kurulması
* Ticaretin canlanması
* Olumsuz sonuçlar:
* Doğal kaynakların sömürülmesi
* Yerel kültürlerin yok edilmesi
* Siyasi ve ekonomik bağımlılık
* Sömürü ve eşitsizlik
Günümüzde İngiliz Sömürgeciliğinin Etkileri
İngiliz sömürgeciliğinin etkileri, günümüzde bile birçok ülkede hissedilmektedir. Sömürge döneminde yaşanan sömürü ve eşitsizlik, bazı ülkelerde siyasi istikrarsızlık, ekonomik sorunlar ve toplumsal gerilimlere yol açmıştır.

 




Kuranı kerimde ekseri ve çoğu ifadeleriyle geçen ayetler.

Kuranı kerimde ekseri ve çoğu ifadeleriyle geçen ayetler.


Kuran’da “ekseri” ve “çoğu” ifadeleriyle geçen ayetler:


Kuran’da sıklıkla insanların genel eğilimleri, toplulukların büyük bir kısmının davranışları veya belirli bir olayın çoğunlukla yaşandığı durumlar hakkında bilgi verirken “ekseri” veya “çoğu” gibi ifadeler kullanılır. Bu ifadeler, insan doğası, toplumsal olaylar ve ilahi hükümler hakkında önemli mesajlar içerir.
Neden bu ifadeler kullanılır?
* Genelleme: İnsanların genel eğilimlerini veya toplumsal olayların çoğunlukla nasıl gerçekleştiğini ifade etmek için kullanılır.
* İstisnaların varlığı: Herkesin aynı olmadığını, her olayın her zaman aynı şekilde gerçekleşmediğini vurgular.
* İlahi hükümlerin evrenselliği: İlahi hükümlerin tüm insanlara ve tüm zamanlara hitap ettiğini gösterir.
Bu ifadelerin geçtiği bazı örnekler:
* İnsanların genel eğilimleri: İnsanların mal sevgisi, şöhret düşkünlüğü gibi genel eğilimlerini ifade etmek için kullanılır.
* Toplumsal olaylar: Toplumların çoğunlukla belirli hatalara düşmesi, doğru yoldan sapması gibi durumları anlatmak için kullanılır.
* İlahi hükümler: İnsanların çoğunlukla ahiret hayatını unutması, dünya hayatına fazla bağlanması gibi durumları hatırlatmak için kullanılır.
Bu ayetlerin önemi:
Bu ayetler, insanlara kendi davranışlarını ve toplumdaki yerlerini sorgulamaları için bir fırsat sunar. Ayrıca, insanların genel eğilimlerinden sıyrılıp doğru yola yönelmeleri için bir teşviktir.
Not: Kuran’da “ekseri” ve “çoğu” ifadeleriyle geçen ayetlerin tamamını burada listelemek mümkün değildir. Bu konuda daha detaylı bilgi almak için ilgili tefsir kaynaklarına başvurabilirsiniz.
Anahtar kelimeler: Kuran, ekseri, çoğu, ayet, genel eğilim, toplumsal olay, ilahi hüküm, tefsir
Bu bilgiyi nasıl kullanabilirsin?
* Kuran’ı daha iyi anlamana yardımcı olabilir.
* Kendi hayatın ve toplum hakkında daha derin düşünmene katkı sağlayabilir.
* İnsan doğası ve ilahi hükümler hakkında daha geniş bir perspektif kazanmana yardımcı olabilir.

@@@@@##

Çoğu ile ilgili ayetler…
Kuran Bilgisi: Çoğunluğa değil hakka uyarlar
Kuran Bilgisi: Çoğunluğa göre hareket etmemek
Kuran Bilgisi: Çoğunluğa göre hareket edenler
Kuran Fihristi: Çoğunluk

Bakara Suresi, 100. ayet: Ne zaman bir ahidde bulundularsa, içlerinden bir bölümü onu bozmadı mı? Hayır, onların çoğu iman etmezler.
Bakara Suresi, 109. ayet: Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah’ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara ne sözle, ne de eylemle) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.
Bakara Suresi, 243. ayet: Binlerce kişinin ölüm korkusuyla yurtlarından çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara: “Ölün” dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı fazl sahibidir. Ancak, insanların çoğunluğu şükretmez.
Al-i İmran Suresi, 110. ayet: Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam’a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah’a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.
Nisa Suresi, 7. ayet: Anne ve baba ile akrabaların bıraktıklarından erkekler için bir pay vardır; anne ve baba ile akrabanın bıraktıklarından kadınlar için de bir pay vardır. Bunun azından ve çoğundan farz kılınmış bir pay vardır.
Maide Suresi, 15. ayet: Ey Kitap Ehli, kitaptan gizlemekte olduklarınızın çoğunu size açıklayan ve birçoğundan geçiveren elçimiz geldi. Size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi.
Maide Suresi, 49. ayet: Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma. Allah’ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu fasıklardır.
Maide Suresi, 62. ayet: Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta ve haram yiyicilikte çabalarına hız kattıklarını görürsün. Yapmakta oldukları ne kötüdür
Nisa Suresi, 114. ayet: Onların ‘gizlice söyleşmelerinin’ çoğunda hayır yok. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki başka. Kim Allah’ın rızasını isteyerek böyle yaparsa, artık ona büyük bir ecir vereceğiz.
Maide Suresi, 66. ayet: Ve eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve kendilerine Rablerinden indirileni (Kur’an’ı) ayakta tutsalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından (sayısız nimeti) yiyeceklerdi. İçlerinde aşırı olmayan (mutedil) bir ümmet vardır. Onlardan çoğunun yaptıkları ise ne kötüdür!
Maide Suresi, 81. ayet: Eğer Allah’a, peygambere ve ona indirilene iman etselerdi, onları dostlar edinmezlerdi. Fakat onlardan çoğu fasık olanlardır.
Maide Suresi, 71. ayet: Bir fitne olmayacak sandılar, körleştiler, sağırlaştılar. Sonra Allah, tevbelerini kabul etti, (yine) onlardan çoğunluğu körleştiler, sağırlaştılar. Allah yapmakta olduklarını görendir.
Maide Suresi, 80. ayet: Onlardan çoğunun inkara sapanlarla dostluklar kurduklarını görürsün. Kendileri için nefislerinin takdim ettiği şey ne kötüdür. Allah onlara gazablandı ve onlar azapta ebedi kalacaklardır.
Maide Suresi, 64. ayet: Yahudiler: “Allah’ın eli sıkıdır” dediler. Onların elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler. Hayır; O’nun iki eli açıktır, nasıl dilerse infak eder. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun taşkınlıklarını ve inkarlarını artıracaktır. Biz de onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kin salıverdik. Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez.
Maide Suresi, 68. ayet: De ki: “Ey Kitap Ehli, Tevrat’ı, İncil’i ve size Rabbinizden indirileni ayakta tutmadıkça hiçbir şey üzerinde değilsiniz.” Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun tuğyanlarını ve inkarlarını artıracaktır. Sen de kafirler topluluğuna karşı üzüntüye kapılma.
En’am Suresi, 37. ayet: “Ona Rabbinden bir ayet indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki: Şüphesiz Allah, ayet indirmeye güç yetirendir.” Ama onların çoğu bilmezler.
Maide Suresi, 59. ayet: De ki: “Ey Kitap Ehli, yalnızca Allah’a, bize indirilene ve önceden indirilene inanmamız ve sizin çoğunuzun fasıklar olmanız nedeniyle mi bizden hoşlanmıyorsunuz?”
En’am Suresi, 111. ayet: Gerçek şu ki, Biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık, -Allah’ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar.
Maide Suresi, 103. ayet: Allah Bahriye’den, Saibe’den, Vasiyle’den ve Ham’dan hiçbirini (meşru) kılmamıştır. Ancak inkar edenler, Allah’a karşı yalan düzüp-uyduruyorlar. Onların çoğu akıl erdirmezler.
En’am Suresi, 137. ayet: Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak.
En’am Suresi, 91. ayet: Onlar: “Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir” demekle Allah’ı, kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki: “Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kağıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu göz ardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir.” De ki: “Allah.” Sonra onları bırak, içine ‘daldıkları saçma uğraşılarında’ oyalanıp-dursunlar.
En’am Suresi, 119. ayet: Ne oluyor ki size, kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalmanız dışında, O, size haram kıldıklarını ayrı ayrı açıklamışken, üzerinde Allah’ın ismi anılan şeyleri yemiyorsunuz? Gerçekten çoğu, bir ilim olmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larıyla (kimilerini) saptırıyorlar. Şüphesiz, senin Rabbin haddi aşanları en iyi bilendir.
Araf Suresi, 17. ayet: “Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın.”
En’am Suresi, 116. ayet: Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminle yalan söylerler.’
En’am Suresi, 128. ayet: Onların tümünü toplayacağı gün: “Ey cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp kendinize kullar) edindiniz” (diyecek). İnsanlardan onların dostları derler ki: “Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tespit ettiğin süreye ulaştık.” (Allah) Diyecek ki: “Allah’ın dilediği dışta olmak üzere, ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama yerinizdir.” Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir.
Araf Suresi, 102. ayet: Onların çoğunda ‘verdikleri söze bağlılık’ görmedik, ama onların çoğunu fasıklar (yoldan çıkanlar) olarak gördük.
Enfal Suresi, 34. ayet: Onlar, Mescid-i Haram’dan (insanları) alıkoyarlarken ve onun (gerçek ve layık) koruyucuları değilken Allah, ne diye onları azaplandırmasın? Onun (asıl) koruyucularıyalnızca korkup-sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler.
Araf Suresi, 187. ayet: Saatin (kıyametin) ne zaman demir atacağını (gerçekleşeceğini) sorarlar. De ki: “Onun ilmi yalnızca Rabbimin Katındadır. Onun süresini O’ndan başkası açıklayamaz. O, göklerde ve yerde ağırlaştı. O, size apansız bir gelişten başkası değildir.” Sanki sen, ondan tümüyle haberdarmışsın gibi sana sorarlar. De ki: “Onun ilmi yalnızca Allah’ın Katındadır. Ancak insanların çoğu bilmezler.”
Araf Suresi, 131. ayet: Onlara bir iyilik geldiği zaman “Bu bizim için” dediler; onlara bir kötülük isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun, Allah Katında asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler.
Tevbe Suresi, 34. ayet: Ey iman edenler, gerçek şu ki, (Yahudi) bilginlerinden ve (Hıristiyan) rahiplerinden çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah’ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar… Onlara acı bir azabı müjdele.
Yunus Suresi, 55. ayet: Haberin olsun, göktekilerin ve yerdekilerin tümü gerçekten Allah’ındır. Haberin olsun; şüphesiz Allah’ın va’di haktır; ancak onların çoğu bilmezler.
Yunus Suresi, 36. ayet: Onların çoğunluğu zandan başkasına uymaz. Gerçekten zan ise, haktan hiçbir şeyi sağlayamaz. Şüphesiz Allah, onların işlemekte olduklarını bilendir.
Yunus Suresi, 60. ayet: Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerin kıyamet günü zanları nedir? Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ihsan (Fazl) sahibidir, ancak onların çoğu şükretmezler.
Tevbe Suresi, 8. ayet: Nasıl olabilir ki!.. Eğer size karşı galip gelirlerse size karşı ne ‘akrabalık bağlarını’, ne de ‘sözleşme hükümlerini’ gözetip-tanırlar. Sizi ağızlarıyla hoşnut kılarlar, kalpleri ise karşı koyar. Onların çoğu fasık kimselerdir.
Yunus Suresi, 92. ayet: Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler.
Hud Suresi, 17. ayet: Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan, onu yine ondan bir şahid izleyen ve ondan önce bir önder ve rahmet olarak Musa’nın kitabı (kendisini doğrulamakta) bulunan kimse, (artık onlar) gibi midir? İşte onlar, buna (Kur’an’a) inanırlar. Gruplardan biri onu inkar ederse, ateş ona vaadedilen yerdir. Öyleyse, bundan kuşkuda olma, çünkü o, Rabbinden olan bir haktır. Ancak insanların çoğunluğu inanmazlar.
Hud Suresi, 91. ayet: “Ey Şuayb” dediler. “Senin söylediklerinin çoğunu biz ‘kavrayıp anlamıyoruz’. Doğrusu biz seni içimizde zayıf biri görüyoruz. Eğer yakın-çevren olmasaydı, gerçekten seni taşa tutar-öldürürdük. Sen bize karşı güçlü ve üstün değilsin.”
Yusuf Suresi, 21. ayet: Onu satın alan bir Mısırlı (aziz,) karısına: “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz” dedi. Böylelikle Biz, Yusuf’u yeryüzünde (Mısır’da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik. Allah, emrinde galib olandır, ancak insanların çoğu bilmezler.
Yusuf Suresi, 38. ayet: “Atalarım İbrahim’in, İshak’ın ve Yakub’un dinine uydum. Allah’a hiçbir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara Allah’ın lütuf ve ihsanındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler.”
Yusuf Suresi, 68. ayet: Babalarının kendilerine emrettiği yerden (Mısır’a) girdiklerinde, (bu,) -Yakub’un nefsindeki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Allah’tan gelecek olan hiçbir şeyi (gidermeyi) sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu bilmezler.
Ra’d Suresi, 1. ayet: Elif, Lam, Mim, Ra. Bunlar Kitab’ın ayetleridir. Ve sana Rabbinden indirilen haktır. Ancak insanların çoğu iman etmezler.
Yusuf Suresi, 106. ayet: Onların çoğu Allah’a iman etmezler de ancak şirk katıp-dururlar.
Yusuf Suresi, 40. ayet: “Sizin Allah’tan başka taptıklarınız, Allah’ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah’ındır. O, Kendisi’nden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler.”
Yusuf Suresi, 103. ayet: Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir.
Nahl Suresi, 83. ayet: Onlar, Allah’ın nimetini biliyorlar, sonra da inkar ediyorlar; onların çoğu inkar edenlerdir.
Nahl Suresi, 101. ayet: Biz bir ayeti, bir (başka) ayetin yeriyle değiştirdiğimiz zaman, -Allah neyi indirdiğini daha iyi bilir.- “Sen yalnızca iftira edicisin” dediler. Hayır, onların çoğu bilmezler.
Nahl Suresi, 75. ayet: Allah, (Kendisi’ne ortak koştuğunuz ilahlar konusunda) hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile, tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’ındır; fakat onların çoğu bilmezler.
Nahl Suresi, 38. ayet: Olanca yeminleriyle: “Öleni Allah diriltmez” diye yemin ettiler. Hayır; bu, O’nun üzerinde hak olan bir vaidtir, ancak insanların çoğu bilmezler.
İsra Suresi, 89. ayet: Andolsun, bu Kur’an’da her örnekten insanlar için çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise ancak inkarda ayak direttiler.
İsra Suresi, 70. ayet: Andolsun, Biz Ademoğlunu yücelttik; onları karada ve denizde (çeşitli araçlarla) taşıdık, temiz, güzel şeylerden rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık.
Enbiya Suresi, 24. ayet: Yoksa O’ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki: “Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin. İşte benimle birlikte olanların zikri (kitabı) ve benden öncekilerin de zikri.” Hayır, onların çoğu hakkı bilmiyorlar, bundan dolayı yüz çeviriyorlar.
Furkan Suresi, 44. ayet: Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar.
Furkan Suresi, 50. ayet: Andolsun bunu, onların arasında öğüt alıp-düşünsünler diye çeşitli biçimlerde açıkladık. Ama insanların çoğu nankörlük edip ayak direttiler.
Şuara Suresi, 121. ayet: Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Mü’minun Suresi, 70. ayet: Yahut: “Onda bir delilik var” mı diyorlar? Hayır, o, onlara hak ile gelmiş bulunmaktadır ve onların çoğu hakkı çirkin karşılıyorlar.
Şuara Suresi, 67. ayet: Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Şuara Suresi, 158. ayet: Böylece azap onları yakaladı. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Şuara Suresi, 174. ayet: Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Şuara Suresi, 139. ayet: Böylelikle onu yalanladılar, Biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Şuara Suresi, 190. ayet: Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Şuara Suresi, 8. ayet: Şüphesiz, bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü’min değildirler.
Neml Suresi, 76. ayet: Gerçek şu ki, bu Kur’an, İsrailoğulları’na hakkında ayrılığa düştükleri şeylerin bir çoğunu aktarıp anlatıyor.
Şuara Suresi, 223. ayet: Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.
Kasas Suresi, 13. ayet: Böylelikle, gözünün aydın olması, üzülmemesi ve gerçekten Allah’ın va’dinin hak olduğunu bilmesi için, onu annesine geri vermiş olduk. Ancak onların çoğu bilmezler.
Şuara Suresi, 103. ayet: Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Neml Suresi, 61. ayet: Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan, onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara-engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır onların çoğu bilmiyorlar.
Ankebut Suresi, 63. ayet: Andolsun onlara: “Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?” diye soracak olursan, şüphesiz: “Allah” diyecekler. De ki: “Hamd Allah’ındır.” Hayır, onların çoğu akletmiyorlar.
Neml Suresi, 73. ayet: Şüphesiz, senin Rabbin, insanlara karşı büyük lütuf (fazl) sahibidir, ancak insanların çoğu şükretmiyorlar.
Rum Suresi, 42. ayet: De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın, böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi.”
Lokman Suresi, 25. ayet: Andolsun onlara; “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soracak olsan, tartışmasız; “Allah” diyecekler. De ki; “Hamd Allah’ındır.” Hayır, onların çoğu bilmezler.
Kasas Suresi, 57. ayet: Dediler ki: “Eğer seninle birlikte hidayete uyacak olursak, yerimizden (yurdumuzdan ve konumumuzdan) çekilip-kopartılırız.” Oysa Biz onları, Kendi Katımız’dan bir rızık olarak herşeyin ürününün aktarılıp toplandığı, güvenli bir haremde yerleşik kılmadık mı? Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
Rum Suresi, 30. ayet: Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.
Rum Suresi, 6. ayet: (Bu,) Allah’ın va’didir; Allah, vadinden geri dönmez. Ancak insanların çoğu bilmezler.
Rum Suresi, 8. ayet: Kendi nefisleri konusunda düşünmüyorlar mı? Allah, gökleri, yeri ve bu ikisi arasında olanları ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre (ecel) olarak yaratmıştır. Gerçekten, insanlardan çoğu Rablerine kavuşmayı inkar ediyorlar.
Sebe Suresi, 35. ayet: Ve: “Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız ve bir azaba uğratılacak da değiliz” de demişlerdir.
Sebe Suresi, 28. ayet: Biz seni ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.
Sebe Suresi, 41. ayet: (Melekler) Derler ki: “Sen Yücesin, bizim velimiz Sensin, onlar değil. Hayır, onlar cinlere tapıyordu ve çoğu onlara iman etmişlerdi.”
Sebe Suresi, 36. ayet: De ki: “Şüphesiz benim Rabbim rızkı dilediğine genişletir-yayar ve kısar da. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.”
Yasin Suresi, 7. ayet: Andolsun, onların çoğu üzerine o söz hak olmuştur; artık inanmazlar.
Saffat Suresi, 71. ayet: Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.
Zümer Suresi, 29. ayet: Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah’ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar.
Sad Suresi, 24. ayet: (Davud) Dedi ki: “Andolsun senin koyununu, kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu, (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan (ortak)lardan çoğu, birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır.” Davud, gerçekten Bizim onu imtihan ettiğimizi sandı, böylece Rabbinden bağışlanma diledi ve rüku ederek yere kapandı ve (Bize gönülden) yönelip-döndü.
Mü’min Suresi, 57. ayet: Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler.
Mü’min Suresi, 59. ayet: Şüphesiz kıyamet-saati, yaklaşarak gelmektedir; bunda hiçbir kuşku yok. Ancak insanların çoğu iman etmiyorlar.
Zümer Suresi, 49. ayet: İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: “Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi.” Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar.
Fussilet Suresi, 4. ayet: Bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak. Ama çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar dinlemezler.
Zuhruf Suresi, 78. ayet: “Andolsun, size hakkı getirdik, fakat sizin bir çoğunuz hakkı çirkin görüp-tiksinenlerdiniz.”
Duhan Suresi, 39. ayet: Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.
Mü’min Suresi, 61. ayet: Allah, kendisinde sükun bulmanız için geceyi, aydınlık olarak da gündüzü sizin için var etti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı (sınırsız) bir fazl sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmiyorlar.
Şura Suresi, 30. ayet: Size isabet eden her musibet, (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah,) Çoğunu da affeder.
Şura Suresi, 34. ayet: Ya da kazandıkları dolayısıyla onları yok eder, bir çoğunu da affeder.
Hucurat Suresi, 4. ayet: Şüphesiz, hücrelerin ardından sana seslenenler de, onların çoğu aklını kullanmıyor.
Casiye Suresi, 26. ayet: De ki: “Allah sizi diriltiyor, sonra sizi öldürüyor, sonra kendisinde hiçbir kuşku olmayan kıyamet günü O sizi biraraya getirip-toplayacaktır. Ancak insanların çoğu bilmezler.”
Tur Suresi, 47. ayet: Şüphesiz zulmedenlere bundan önce de bir azap vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar.
Hadid Suresi, 16. ayet: İman edenlerin, Allah’ın ve haktan inmiş olanın zikri için kalplerinin ‘saygı ve korku ile yumuşaması’ zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasık olanlardı.
Nuh Suresi, 24. ayet: “Böylece onlar, çoğu kimseyi şaşırtıp-saptırdılar. Sen de o zalimlere sapıklıktan başkasını arttırma.”
https://www.kuranfihristi.net/ayetleri/%C3%87o%C4%9Fu