Müstağribler.

Müstağribler.

 

**Müstağripler**, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda ortaya çıkan ve Batı kültürünü taklit eden kişilere verilen bir addır. Bu kişiler, Batı’nın teknolojik, bilimsel ve kültürel üstünlüğüne hayran olmuş ve kendi kültürlerini geride bırakmaya başlamıştır. Müstağripler, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecine katkıda bulunan önemli bir faktör olmuştur.

**Müstağripler**, genellikle eğitimli ve varlıklı kişilerden oluşuyordu. Bu kişiler, Batı’da eğitim görmüş veya Batı’yla yakın ilişkilere sahipti. Müstağripler, Batı’nın kıyafetlerini, yaşam tarzlarını ve kültürel değerlerini benimsemeye başladı. Bu durum, Osmanlı toplumunda ciddi bir rahatsızlık yarattı.

**Müstağripler**, Osmanlı toplumunda farklı şekillerde karşılandı. Bazıları, onları Osmanlı toplumunun modernleşmesine katkıda bulunan kişiler olarak gördü. Diğerleri ise, onları Osmanlı kültürünün yozlaşmasına neden olan kişiler olarak gördü.

**Müstağripler**, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecine katkıda bulunan önemli bir faktör olmuştur. Bu kişiler, Batı’nın etkisiyle Osmanlı toplumunda bir yabancılaşma ve kimlik bunalımı yarattı. Bu durum, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına zemin hazırladı.

**Müstağripler**, Türk edebiyatında da önemli bir yer tutmuştur. Cemil Meriç, “Müstağripler” adlı makalesinde, bu kişilerin Osmanlı toplumuna etkilerini eleştirel bir şekilde ele almıştır. Meriç, müstağriplerin Batı’nın etkisiyle kendi kültürlerini ve değerlerini unuttuğunu savunmuştur.

@@@@@@@@

Cemil Meriç’in “Müstağripler” adlı makalesi.

**Cemil Meriç, “Müstağripler” adlı makalesinde, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda ortaya çıkan ve Batı kültürünü taklit eden kişileri eleştirel bir şekilde ele alır. Meriç, müstağriplerin Batı’nın etkisiyle kendi kültürlerini ve değerlerini unuttuğunu savunur.**

Meriç, makalesinde müstağriplerin kimliğini şu şekilde tanımlar:

> “Müstağrip, Batı’nın kültür ve medeniyet karşısında kendine güvenini yitirmiş, kendi kültürünü ve değerlerini unutmuş, Batı’yı taklit etmeye çalışan kişidir.”

Meriç, müstağriplerin Osmanlı toplumuna etkilerini şu şekilde değerlendirir:

> “Müstağripler, Osmanlı toplumunda bir yabancılaşma ve kimlik bunalımı yarattı. Kendi kültürlerini ve değerlerini unutarak Batı’ya özenmeye başladılar. Bu durum, Osmanlı toplumunun çöküş sürecine katkıda bulundu.”

Meriç, müstağriplerin Batı kültürünü taklit etmelerinin altında yatan nedenleri şu şekilde açıklar:

> “Müstağripler, Batı’nın teknolojik, bilimsel ve kültürel üstünlüğüne hayran olmuşlardır. Batı’yı modernlik ve ilerlemenin sembolü olarak görmüşlerdir. Bu nedenle, kendi kültürlerini geride bırakıp Batı’yı taklit etmeye başlamışlardır.”

Meriç, müstağriplerin Batı kültürünü taklit etmelerinin tehlikelerini şu şekilde vurgular:

> “Müstağripler, Batı kültürünü taklit ederek kendi kültürlerini yozlaştırmaktadır. Bu durum, Osmanlı toplumunun özgünlüğünü kaybetmesine neden olmaktadır. Müstağripler, Batı’nın kültürel hegemonyasına boyun eğiyor ve kendi kültürel kimliklerini inkar ediyorlar.”

Meriç, müstağriplere şu şekilde seslenir:

> “Müstağripler, kendi kültürlerini ve değerlerini unutmayın. Kendinize güvenin ve özgünlüğünüzü koruyun. Batı’yı taklit etmek yerine, kendi kültürünüzden ilham alın.”

“Müstağripler” adlı makale, Cemil Meriç’in düşünce dünyasının önemli bir yansımasıdır. Meriç, bu makalesinde, Batı’nın etkisiyle kendi kültürlerini ve değerlerini unutmuş olan kişileri eleştirel bir şekilde ele alır. Meriç’e göre, bu kişiler, Osmanlı toplumunun çöküş sürecine katkıda bulunmuşlardır.

@@@@@@@@




Osmanlıda yetişen edebiyatçılar ve özellikleri nelerdir?

Osmanlıda yetişen edebiyatçılar ve özellikleri nelerdir?


Osmanlı edebiyatı, 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yaşayan Türklerin oluşturduğu edebiyattır. Bu edebiyat, Türk kültürünün önemli bir parçasıdır ve Türk dili ve edebiyatı tarihinin en önemli dönemlerinden birini oluşturur.

Osmanlı edebiyatı, genel olarak iki ana döneme ayrılır:

* **Divan edebiyatı: ** 13. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar süren bu dönem, Osmanlı edebiyatının klasik dönemidir. Bu dönemde, Arapça ve Farsça edebiyatın etkisiyle gelişen bir edebiyat anlayışı hakimdir. Divan edebiyatı, şiir, nesir, musiki, minyatür, hat gibi birçok sanat dalını kapsayan bir edebiyattır.

* **Yeni edebiyat: ** 19. yüzyılın sonlarında başlayan ve 20. yüzyılın başlarında gelişen bu dönem, Osmanlı edebiyatının modernleşme dönemidir. Bu dönemde, Batı edebiyatından etkilenen yeni bir edebiyat anlayışı ortaya çıkmıştır. Yeni edebiyat, şiir, nesir, roman, hikâye, tiyatro gibi birçok sanat dalında eserler vermiştir.

**Divan edebiyatında yetişen edebiyatçılar ve özellikleri**

Divan edebiyatında yetişen edebiyatçılar, Arapça ve Farsça edebiyatın etkisiyle gelişen bir edebiyat anlayışına sahip olmuşlardır. Bu edebiyat anlayışında, şiir en önemli sanat dalı olarak kabul edilmiştir. Divan şiiri, genellikle aruz ölçüsü ile yazılmıştır. Divan şiirinin başlıca türleri şunlardır:

* **Gazel:** Divan şiirinin en yaygın türü olan gazel, aşk, ayrılık, tabiat, tasavvuf gibi konuları işleyen bir şiir türüdür.
* **Kaside:** Övgü, yergi, öğüt, teşvik gibi konuları işleyen bir şiir türüdür.
* **Mesnevi:** Uzun hikayeleri anlatan bir şiir türüdür.
* **Şarkı:** Makamla söylenen bir şiir türüdür.
* **İlahi:** Allah’ı öven bir şiir türüdür.

Divan edebiyatında yetişen önemli edebiyatçılar arasında şunlar yer alır:

* **Mevlana Celaleddin-i Rumi:** Tasavvufi şiirin en önemli şairidir.
* **Fuzuli:** Aşk şiirinin en önemli şairidir.
* **Bakî:** Kaside ve gazel türünde önemli eserler vermiştir.
* **Nedim:** Şarkı türünde önemli eserler vermiştir.
* **Şeyh Galip:** Divan şiirinin en önemli şairlerinden biridir.

**Yeni edebiyatta yetişen edebiyatçılar ve özellikleri**

Yeni edebiyat, Batı edebiyatından etkilenen yeni bir edebiyat anlayışına sahip olmuştur. Bu edebiyat anlayışında, şiir, nesir, roman, hikaye, tiyatro gibi birçok sanat dalı gelişmiştir.

Yeni edebiyatta yetişen önemli edebiyatçılar arasında şunlar yer alır:

* **Namık Kemal:** Türk romanının kurucularından biridir.
* **Recaizade Mahmut Ekrem:** Türk şiirinin Batılılaşmasında önemli rol oynamıştır.
* **Şinasi:** Türk gazeteciliğinin kurucularından biridir.
* **Abdülhak Hamit Tarhan:** Romantik şiirin öncülerinden biridir.
* **Mehmet Emin Yurdakul:** Milliyetçi şiirin öncülerinden biridir.

Yeni edebiyat, Osmanlı edebiyatında önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu edebiyat, Türk edebiyatına yeni temalar, yeni şekiller ve yeni bir bakış açısı kazandırmıştır.

 

****************  

 

Osmanlı edebiyatı.


Osmanlı edebiyatı, 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yaşayan Türklerin oluşturduğu edebiyattır. Bu edebiyat, Türk kültürünün önemli bir parçasıdır ve Türk dili ve edebiyatı tarihinin en önemli dönemlerinden birini oluşturur.

Osmanlı edebiyatı, genel olarak iki ana döneme ayrılır:

* **Divan edebiyatı: ** 13. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar süren bu dönem, Osmanlı edebiyatının klasik dönemidir. Bu dönemde, Arapça ve Farsça edebiyatın etkisiyle gelişen bir edebiyat anlayışı hakimdir. Divan edebiyatı, şiir, nesir, musiki, minyatür, hat gibi birçok sanat dalını kapsayan bir edebiyattır.

* **Yeni edebiyat: ** 19. yüzyılın sonlarında başlayan ve 20. yüzyılın başlarında gelişen bu dönem, Osmanlı edebiyatının modernleşme dönemidir. Bu dönemde, Batı edebiyatından etkilenen yeni bir edebiyat anlayışı ortaya çıkmıştır. Yeni edebiyat, şiir, nesir, roman, hikâye, tiyatro gibi birçok sanat dalında eserler vermiştir.

Osmanlı edebiyatı, Türk edebiyatında çok önemli bir yere sahiptir. Bu edebiyat, Türk dilinin ve kültürünün gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı edebiyatı, günümüzde de Türk araştırmacıları tarafından ilgiyle incelenmektedir.

**Divan edebiyatı**

Divan edebiyatı, Osmanlı edebiyatının klasik dönemidir. Bu dönemde, Arapça ve Farsça edebiyatın etkisiyle gelişen bir edebiyat anlayışı hakimdir. Divan edebiyatı, şiir, nesir, musiki, minyatür, hat gibi birçok sanat dalını kapsayan bir edebiyattır.

Divan edebiyatında şiir, en önemli sanat dalıdır. Divan şiiri, genellikle aruz ölçüsü ile yazılmıştır. Divan şiirinin başlıca türleri şunlardır:

* **Gazel:** Divan şiirinin en yaygın türü olan gazel, aşk, ayrılık, tabiat, tasavvuf gibi konuları işleyen bir şiir türüdür.
* **Kaside:** Övgü, yergi, öğüt, teşvik gibi konuları işleyen bir şiir türüdür.
* **Mesnevi:** Uzun hikayeleri anlatan bir şiir türüdür.
* **Şarkı:** Makamla söylenen bir şiir türüdür.
* **İlahi:** Allah’ı öven bir şiir türüdür.

Divan edebiyatının önemli şairleri arasında şunlar yer alır:

* **Mevlana Celaleddin-i Rumi:** Mevlana, tasavvufi şiirin en önemli şairidir.
* **Fuzuli:** Fuzuli, aşk şiirinin en önemli şairidir.
* **Bakî:** Bakî, kaside ve gazel türünde önemli eserler vermiştir.
* **Nedim:** Nedim, şarkı türünde önemli eserler vermiştir.
* **Şeyh Galip:** Şeyh Galip, divan şiirinin en önemli şairlerinden biridir.

**Yeni edebiyat**

Yeni edebiyat, Osmanlı edebiyatının modernleşme dönemidir. Bu dönemde, Batı edebiyatından etkilenen yeni bir edebiyat anlayışı ortaya çıkmıştır. Yeni edebiyat, şiir, nesir, roman, hikaye, tiyatro gibi birçok sanat dalında eserler vermiştir.

Yeni edebiyatın başlangıcı, Namık Kemal’in “Vatan Yahut Silistre” adlı tiyatrosunun 1873 yılında sahnelenmesi olarak kabul edilir. Yeni edebiyatın önemli temsilcileri arasında şunlar yer alır:

* **Namık Kemal:** Namık Kemal, Türk romanının kurucularından biridir.
* **Recaizade Mahmut Ekrem:** Recaizade Mahmut Ekrem, Türk şiirinin Batılılaşmasında önemli rol oynamıştır.
* **Şinasi:** Şinasi, Türk gazeteciliğinin kurucularından biridir.
* **Abdülhak Hamit Tarhan:** Abdülhak Hamit Tarhan, romantik şiirin öncülerinden biridir.
* **Mehmet Emin Yurdakul:** Mehmet Emin Yurdakul, milliyetçi şiirin öncülerinden biridir.

Yeni edebiyat, Türk edebiyatında önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu edebiyat, Türk edebiyatına yeni temalar, yeni şekiller ve yeni bir bakış açısı kazandırmıştır.

@@@@@@@@

Osmanlıda kıraathane kültürü.

Osmanlıda kıraathane kültürü, 16. yüzyılda ortaya çıkmış ve 19. yüzyılın sonlarına kadar varlığını sürdürmüştür. Kıraathaneler, Osmanlı toplumunda önemli bir sosyal ve kültürel merkez haline gelmiştir.
[Image of Osmanlı Kıraathanesi]

Kıraathaneler, genellikle kahve, çay ve meşrubat satan, gazete ve dergilerin okunabildiği, insanların sohbet ettiği ve vakit geçirdiği yerlerdi. Kıraathanelerde çeşitli oyunlar da oynanırdı. En yaygın oyunlar arasında satranç, tavla, domino ve bilardo yer alıyordu.

Kıraathaneler, Osmanlı toplumunda farklı kesimlerden insanların bir araya geldiği yerlerdi. Buralarda farklı mesleklerden, farklı gelir düzeylerinden ve farklı kültürlerden insanlar bir araya gelerek sohbet eder, bilgi alışverişinde bulunur ve kültürel paylaşımlarda bulunurlardı.

Kıraathaneler, Osmanlı edebiyatı ve kültüründe de önemli bir yere sahip olmuştur. Kıraathanelerde şairler, yazarlar ve diğer sanatçılar bir araya gelerek şiirler yazar, eserler kaleme alırdı. Kıraathanelerde yapılan sohbetler ve tartışmalar, Osmanlı toplumunun kültürel ve sosyal gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.

Kıraathaneler, Osmanlı toplumunda önemli bir yere sahip olsa da, 19. yüzyılın sonlarında modernleşme hareketleri ile birlikte önemini kaybetmeye başlamıştır. Bu dönemde, gazete ve dergilerin yaygınlaşması, sinema ve tiyatro gibi yeni eğlence mekânlarının ortaya çıkması, kıraathanelerin popülaritesini azaltmıştır.

Ancak, kıraathane kültürü günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Özellikle turistik yerlerde ve üniversite kampüslerinde kıraathanelere rastlamak mümkündür.

 

******************* 

 

İbnü’l Emin Mahmut inal.


İbnülemin Mahmut Kemal İnal, 17 Kasım 1871’de İstanbul’da doğdu. Babası, II. Abdülhamid’in son sadrazamı ve Osmanlı Devleti’nin 100. sadrazamı olan İbrahim Edhem Paşa’dır. Annesi, Fatma Hanım’dır.

İnal, ilk eğitimini evde aldı. Daha sonra, Enderun’da eğitim gördü. Enderun’dan mezun olduktan sonra, 1890 yılında Tarik gazetesinde bir makale yayımlayarak basın hayatına girdi. Gazete yazılarına devrin önemli basın organlarında devam etti. Gazete yazılarını “Sa’y-i Beşer” adıyla bir araya getirdi ama bastıramadı. Namık Kemal’in Cezmi adlı eserini örnek alarak “Sabîh Târihe Müstenid Hikâye” adlı tarihi roman yazdı.

İnal, 1894 yılında Osmanlı Arşivi’nde görev almaya başladı. 1923 yılından ölümüne kadar, Türk Tarih Kurumu’nda görev yaptı. Bu süre zarfında, Osmanlı arşivlerinde yaptığı araştırmalarla, Osmanlı tarihinin ve kültürün önemli bir kısmını gün ışığına çıkardı.

İnal, özellikle kaleme aldığı biyografi çalışmalarıyla dünyaca meşhurdur. “Son Asır Türk Şairleri” adlı eseri, Osmanlı edebiyatı tarihinin en önemli eserlerinden biridir. Bu eserde, 18. ve 19. yüzyıllarda yaşamış Türk şairlerinin biyografilerini ve eserlerini incelemiştir.

İnal, 24 Mayıs 1957’de İstanbul’da öldü. Mezarı, Eyüp Sultan Mezarlığı’ndadır.

İnal’ın en önemli eserleri şunlardır:

* Son Asır Türk Şairleri
* Son Hattatlar – İbnülemin Külliyati
* Hoş sâdâ: son asır Türk musikişinasları
* Hatira-i Atif
* Divan Mukaddimeleri: Seyhülislam Yahya Efendi, Leskofcali Mustafa Galib Bey, Hersekli Arif Hikmet Bey
* Son Asır Türk Müellifleri
* Osmanlı Tarihi

İnal, Osmanlı tarihinin ve kültürün önemli bir kısmını gün ışığına çıkaran, büyük bir bilim insanıdır. Eserleri, günümüzde de Osmanlı araştırmacıları tarafından başvuru kaynağı olarak kullanılmaktadır.

Bak.
https://youtu.be/jFkNnrLdaJk?si=xFd_eIn5XCKKCWgg
https://youtu.be/BHKhsIeaksc?si=ZtRDr1XJTZ98SUFT https://youtu.be/r-1QOtyI_z0?si=PhLe8WkAge8B36CR

 

*****************    

 

Son Sadrazamlar kitabı üzerine.


**Son Sadrazamlar**, Osmanlı Devleti’nin son döneminde görev yapmış 12 sadrazamın biyografilerini içeren bir eserdir. Eser, İbnülemin Mahmut Kemal İnal tarafından yazılmış ve ilk olarak 1940-1953 yılları arasında 14 fasikül olarak yayımlanmıştır. Daha sonra, 1982 yılında Dergah Yayınları tarafından 4 cilt olarak yeniden yayımlanmıştır.

Eser, Osmanlı Devleti’nin son dönemindeki siyasi ve sosyal olayların yanı sıra, bu dönemde görev yapmış sadrazamların kişisel hayatlarını da ele alır. İnal, eserde, sadrazamların doğumları, eğitimleri, siyasi kariyerleri ve ölümleri hakkında ayrıntılı bilgiler verir. Ayrıca, sadrazamların devlet yönetimindeki rollerini ve bu dönemde yaşanan önemli olayları da değerlendirir.

**Son Sadrazamlar**, Osmanlı Devleti’nin son dönemindeki siyasi ve sosyal hayatı anlamanın önemli bir kaynağıdır. Eser, sadrazamların kişisel hayatlarını ve devlet yönetimindeki rollerini derinlemesine inceleyerek, bu dönemin önemli bir dönemini aydınlatmaktadır.

Eserin önemli özellikleri şunlardır:

* Osmanlı Devleti’nin son döneminde görev yapmış 12 sadrazamın biyografilerini içermektedir.
* Osmanlı Devleti’nin son dönemindeki siyasi ve sosyal olayları da ele almaktadır.
* Sadrazamların kişisel hayatlarını ve devlet yönetimindeki rollerini derinlemesine incelemektedir.

Eser, tarihçiler, siyaset bilimciler ve Osmanlı tarihiyle ilgilenen herkes için önemli bir kaynaktır.

 

********************    

 

Ali Emiri Efendi


Ali Emiri Efendi, 1857 yılında Diyarbakır’da doğdu. İlk eğitimini Diyarbakır’da Sülükiyye Medresesi’nde tamamladı. Amcası Fethullah Feyzi Efendi’den Farsça dersleri aldı.

1878 yılında İstanbul’a geldi ve memuriyet hayatına başladı. 1892 yılında Meclis-i Mebusan’a Diyarbakır mebusu olarak seçildi. 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanından sonra da mebus olarak görevine devam etti.

Ali Emiri Efendi, bir yandan memuriyet hayatına devam ederken, diğer yandan da araştırma ve yazma faaliyetlerine de devam etti. Özellikle Türk dili ve edebiyatı tarihi alanında yaptığı çalışmalarla büyük bir ün kazandı.

Ali Emiri Efendi’nin en önemli eseri, 1915 yılında bir tesadüf sonucu sahaflardan satın aldığı ve Millet Kütüphanesi’ne bağışladığı Divânu Lügati’t-Türk adlı eserdir. Bu eser, bilinen en eski Türkçe sözlüktür. Ali Emiri Efendi, bu eseri bulup kültür hayatına kazandırmasıyla Türk dili ve edebiyatı araştırmalarında önemli bir dönüm noktası yaratmıştır.

Ali Emiri Efendi’nin diğer önemli eserleri arasında şunlar yer alır:

* Osmanlı Doğu Vilayetleri
* Cevâhirü’l-mülûk
* Mir’âtü’l-fevâ’id fî terâcimi meşâhîri Âmid
* Yemen hatıratı

Ali Emiri Efendi, 23 Ocak 1924 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Mezarı, Fatih Camii Haziresi’ndedir.

Ali Emiri Efendi, Türk kültür ve edebiyatı tarihinin önemli isimlerinden biridir. Özellikle Divânu Lügati’t-Türk’ü bulup kültür hayatına kazandırmasıyla büyük bir hizmette bulunmuştur. Eserleri, günümüzde de Türk araştırmacıları tarafından başvuru kaynağı olarak kullanılmaktadır.

 

************************    

 

 




Osmanlıda gayri Müslimlere devlette hangi görevler veriliyor ve hangi görevler verilmiyordu?

Osmanlıda gayri Müslimlere devlette hangi görevler veriliyor ve hangi görevler verilmiyordu?


Osmanlı Devleti, çok uluslu ve çok dinli bir devletti. Bu nedenle, gayrimüslimlere de devlette önemli görevler verilmiştir. Gayrimüslimlere verilen görevler, genel olarak şu şekilde sıralanabilir:

* **Ticaret ve sanayi: ** Gayrimüslimler, Osmanlı Devleti’nde ticaret ve sanayinin önemli bir kısmını kontrol ediyorlardı. Bu nedenle, gayrimüslimlere ticaret ve sanayi alanında önemli görevler verilmiştir. Örneğin, gayrimüslimler, tüccar, sanayici, banker, vergi tahsildarı, gümrük komiseri gibi görevlerde bulunabiliyorlardı.
* **Eğitim ve kültür: ** Gayrimüslimler, Osmanlı Devleti’nde eğitim ve kültür alanında da önemli bir yere sahipti. Bu nedenle, gayrimüslimlere eğitim ve kültür alanında da önemli görevler verilmiştir. Örneğin, gayrimüslimler, öğretmen, yazar, şair, filozof, bilim insanı gibi görevlerde bulunabiliyorlardı.
* **Hukuk ve adalet: ** Gayrimüslimler, Osmanlı Devleti’nde hukuk ve adalet alanında da önemli görevler üstlenebiliyorlardı. Bu nedenle, gayrimüslimlere hukuk ve adalet alanında da önemli görevler verilmiştir. Örneğin, gayrimüslimler, yargıç, avukat, hukukçu gibi görevlerde bulunabiliyorlardı.

Ancak, gayrimüslimlere verilmeyen bazı görevler de vardı. Bu görevler, genellikle devlet yönetiminin en üst düzeyindeki görevlerdi. Örneğin, gayrimüslimler, sadrazam, vezir, kadı, molla gibi görevlerde bulunamıyordu.

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin devlette görev almaları, “millet sistemi” adı verilen bir sistemle düzenlenmiştir. Bu sistemde, gayrimüslimler, kendi dinlerine göre örgütlenmiş ve yönetilmişlerdir. Gayrimüslimlerin kendi dinlerine göre örgütlenmeleri, onların devlette görev almalarını kolaylaştırmıştır.

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin devlette görev almaları, Osmanlı’nın çok uluslu ve çok dinli bir devlet olduğunun bir göstergesidir. Bu durum, Osmanlı Devleti’nin dini hoşgörüsüne de işaret etmektedir.

@@@@@@@@

Osmanlıda gayri Müslimlerin devletteki ve toplumdaki statüsü ne idi?

Osmanlı Devleti, çok uluslu ve çok dinli bir devletti. Bu nedenle, gayrimüslimler de Osmanlı Devleti’nde önemli bir yere sahipti.

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin devletteki ve toplumdaki statüsü, “millet sistemi” adı verilen bir sistemle düzenlenmiştir. Bu sistemde, gayrimüslimler, kendi dinlerine göre örgütlenmiş ve yönetilmişlerdir. Gayrimüslimlerin kendi dinlerine göre örgütlenmeleri, onların devlette görev almalarını ve toplumda önemli bir yere sahip olmalarını kolaylaştırmıştır.

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin devletteki statüsü, genel olarak şu şekilde özetlenebilir:

* **Gayrimüslimler, Osmanlı Devleti’nin “tebaa”sıydı. Bu, gayrimüslimlerin Osmanlı Devleti’nin bir parçası olduğu ve Osmanlı Devleti’nin koruması altında olduğu anlamına geliyordu.
* **Gayrimüslimler, kendi dinlerine göre örgütlenmişti. Bu, gayrimüslimlerin kendi dinlerine göre kanunlara tabi olduğu ve kendi dinlerine göre yönetildiği anlamına geliyordu.
* **Gayrimüslimler, devlette önemli görevler alabiliyordu. Örneğin, gayrimüslimler, tüccar, sanayici, banker, vergi tahsildarı, gümrük komiseri, öğretmen, yazar, şair, filozof, bilim insanı gibi görevlerde bulunabiliyordu.

Ancak, gayrimüslimlerin devlette görev alabilmeleri için bazı sınırlamalar vardı. Örneğin, gayrimüslimler, sadrazam, vezir, kadı, molla gibi görevlerde bulunamıyordu.

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin toplumdaki statüsü de genel olarak iyiydi. Gayrimüslimler, kendi dinlerine göre ibadetlerini özgürce yapabiliyorlardı. Gayrimüslimlerin dini kurumları ve mülkleri korunuyordu. Gayrimüslimler, ticaret ve sanayide önemli bir yere sahipti.

Ancak, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, gayrimüslimlerin toplumdaki statüsü bazı olumsuz gelişmeler gösterdi. Örneğin, II. Abdülhamid döneminde, gayrimüslimlerin hakları bazı kısıtlamalara tabi tutuldu. Ayrıca, I. Dünya Savaşı sırasında, gayrimüslimlerin bir kısmı tehcir edildi.

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin devletteki ve toplumdaki statüsü, Osmanlı Devleti’nin dini hoşgörüsüne ve çok uluslu ve çok dinli bir devlet olmasına işaret etmektedir.

@@@@@@@@

Osmanlıda gayri Müslimler devlet tarafından ne kadar tanınıyor ve ne gibi vazifeler veriliyordu?

Osmanlı Devleti, çok uluslu ve çok dinli bir devletti. Bu nedenle, gayrimüslimler de Osmanlı Devleti’nde önemli bir yere sahipti. Gayrimüslimler, Osmanlı Devleti’nin “tebaa”sıydı. Bu, gayrimüslimlerin Osmanlı Devleti’nin bir parçası olduğu ve Osmanlı Devleti’nin koruması altında olduğu anlamına geliyordu.

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin devletteki statüsü, “millet sistemi” adı verilen bir sistemle düzenlenmiştir. Bu sistemde, gayrimüslimler, kendi dinlerine göre örgütlenmiş ve yönetilmişlerdir. Gayrimüslimlerin kendi dinlerine göre örgütlenmeleri, onların devlette görev almalarını ve toplumda önemli bir yere sahip olmalarını kolaylaştırmıştır.

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlere verilen vazifeler, genel olarak şu şekilde sıralanabilir:

* **Ticaret ve sanayi: ** Gayrimüslimler, Osmanlı Devleti’nde ticaret ve sanayinin önemli bir kısmını kontrol ediyorlardı. Bu nedenle, gayrimüslimlere ticaret ve sanayi alanında önemli vazifeler verilmiştir. Örneğin, gayrimüslimler, tüccar, sanayici, banker, vergi tahsildarı, gümrük komiseri gibi vazifelerde bulunabiliyorlardı.
* **Eğitim ve kültür: ** Gayrimüslimler, Osmanlı Devleti’nde eğitim ve kültür alanında da önemli bir yere sahipti. Bu nedenle, gayrimüslimlere eğitim ve kültür alanında da önemli vazifeler verilmiştir. Örneğin, gayrimüslimler, öğretmen, yazar, şair, filozof, bilim insanı gibi vazifelerde bulunabiliyorlardı.
* **Hukuk ve adalet: ** Gayrimüslimler, Osmanlı Devleti’nde hukuk ve adalet alanında da önemli görevler üstlenebiliyorlardı. Bu nedenle, gayrimüslimlere hukuk ve adalet alanında da önemli vazifeler verilmiştir. Örneğin, gayrimüslimler, yargıç, avukat, hukukçu gibi vazifelerde bulunabiliyorlardı.

Ancak, gayrimüslimlere verilmeyen bazı vazifeler de vardı. Bu vazifeler, genellikle devlet yönetiminin en üst düzeyindeki vazifeleriydi. Örneğin, gayrimüslimler, sadrazam, vezir, kadı, molla gibi vazifelerde bulunamıyordu.

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin devlette görev almaları, Osmanlı’nın çok uluslu ve çok dinli bir devlet olduğunun bir göstergesidir. Bu durum, Osmanlı Devleti’nin dini hoşgörüsüne de işaret etmektedir.

Özetle, Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimler, devlet tarafından tanınmış ve önemli vazifeler üstlenmişlerdir. Gayrimüslimlerin devlette görev almaları, Osmanlı Devleti’nin dini hoşgörüsünün bir göstergesidir.

 




ÇÖKEN ZULÜM ABİDESİ! ABD

ÇÖKEN ZULÜM ABİDESİ! ABD


ABD kurulduğundan bu yana yaşadığı iç savaşlar.

Amerika Birleşik Devletleri, kurulduğundan bu yana iki büyük iç savaş yaşadı. İlki, 1861-1865 yılları arasında gerçekleşen Amerikan İç Savaşıydı. Bu savaş, köleliğin kaldırılması ve Amerikan Birleşik Devletleri’nin geleceği konusundaki anlaşmazlıklardan kaynaklandı. Savaşın sonunda, Birlik güçleri Güney’i yendi ve kölelik kaldırıldı.

İkinci iç savaş, 1960’larda sivil haklar hareketi sırasında meydana geldi. Bu savaş, ırksal eşitlik için mücadele eden siyahiler ile beyazların haklarına karşı çıkan beyazlar arasındaydı. Savaş, siyahların oy verme, eğitim ve istihdam gibi temel haklara sahip olmasını sağladı.

Bu iç savaşların her ikisi de Amerika Birleşik Devletleri’nin tarihini ve gelişimini şekillendirdi. Amerikan İç Savaşı, köleliğin kaldırılmasına ve Amerikan Birleşik Devletleri’nin sağlamlaştırılmasına yol açtı. Sivil haklar hareketi, ırksal eşitlik için önemli kazanımlar elde etti ve Amerika Birleşik Devletleri’ni daha demokratik bir ülke haline getirdi.

@@@@@@@@

ABD’yi yıkıma götürecek sebepler nelerdir?

Amerika Birleşik Devletleri’ni yıkıma götürebilecek birçok faktör var. Bu faktörler arasında şunlar yer alır:

* **Ekonomik çöküş: ** Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın en büyük ekonomisine sahiptir. Ancak, ekonomi çökerse, bu ülkeyi önemli ölçüde zayıflatacaktır. Bu, sosyal huzursuzluk, siyasi istikrarsızlık ve hatta iç savaşa yol açabilir.

* **Sosyal bölünme: ** Amerika Birleşik Devletleri, son yıllarda önemli bir sosyal bölünme yaşadı. Bu bölünme, siyaset, din, ırk ve kültür gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanıyor. Sosyal bölünme devam ederse, ülkeyi iç savaşa veya hatta bir parçalanmaya götürebilir.

* **Siyasi istikrarsızlık: ** Amerika Birleşik Devletleri, uzun bir siyasi istikrar geçmişine sahiptir. Ancak, son yıllarda siyasi istikrarsızlık arttı. Bu, siyasi kutuplaşma, aşırılık ve hatta şiddet artmasına yol açtı. Siyasi istikrarsızlık devam ederse, bu ülkeyi otoriterliğe veya hatta bir diktatörlüğe götürebilir.

* **Dış tehditler: ** Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın en güçlü ülkelerinden biridir. Ancak, dış tehditler, ülkeyi savunmasız bırakabilir. Bu tehditler arasında şunlar yer alır:
* **Askeri saldırı: ** Bir düşman ülkenin Amerika Birleşik Devletleri’ne askeri saldırısı, ülkeyi yıkıma götürebilir.
* **Terör saldırıları:** Terör saldırıları, büyük kayıplara ve maddi hasara neden olabilir. Bu, ülkeyi istikrarsızlaştırabilir ve iç savaşa yol açabilir.
* **Ekonomik yaptırımlar: ** Ekonomik yaptırımlar, ülke ekonomisini çökertebilir. Bu, sosyal huzursuzluk ve siyasi istikrarsızlığa yol açabilir.

Bu faktörler, Amerika Birleşik Devletleri’ni yıkıma götürebilecek potansiyele sahiptir. Ancak, bu faktörlerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini söylemek zor. Amerika Birleşik Devletleri, güçlü bir ülkedir ve bu faktörleri atlatabilir. Ancak, bu faktörlerin ciddiye alınması ve önlenmesi için önlemler alınması önemlidir.

@@@@@@@@

ABD de ne gibi iç çatlaklıklar oluşmaktadır?

Amerika Birleşik Devletleri, son yıllarda önemli bir iç bölünme yaşadı. Bu bölünme, siyaset, din, ırk ve kültür gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanıyor.

**Siyaset**

Amerika Birleşik Devletleri’nde siyaset, son yıllarda giderek daha kutuplaştı. Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasındaki ayrım, giderek daha derinleşti. Bu kutuplaşma, siyasi istikrarsızlığa ve hatta şiddete yol açtı.

**Din**

Amerika Birleşik Devletleri, çok dinli bir ülkedir. Ancak, son yıllarda dini bölünme arttı. Hristiyanlar ve Müslümanlar arasındaki ayrım, giderek daha belirgin hale geldi. Bu bölünme, sosyal huzursuzluğa ve hatta şiddete yol açtı.

**Irk**

Amerika Birleşik Devletleri, bir kölelik geçmişine sahiptir. Bu geçmiş, günümüzde de ırksal eşitsizliklere yol açmaktadır. Siyahlar ve beyazlar arasındaki ayrım, giderek daha belirgin hale geldi. Bu ayrım, sosyal huzursuzluğa ve hatta şiddete yol açtı.

**Kültür**

Amerika Birleşik Devletleri, çok kültürlü bir ülkedir. Ancak, son yıllarda kültürel bölünme arttı. Geleneksel Amerikalı değerler ile modern Amerikalı değerler arasındaki ayrım, giderek daha belirgin hale geldi. Bu ayrım, sosyal huzursuzluğa ve hatta şiddete yol açtı.

Bu iç çatlaklıklar, Amerika Birleşik Devletleri’ni yıkıma götürebilecek potansiyele sahiptir. Ancak, bu çatlaklıkların önlenmesi için önlemler alınabilir. Bu önlemler arasında şunlar yer alır:

* **Siyasi kutuplaşmayı azaltmak için önlemler almak:** Bu önlemler arasında, siyasi diyalogu teşvik etmek, siyasi liderleri uzlaşmaya teşvik etmek ve siyasi şiddeti önlemek için önlemler almak yer alır.
* **Dini hoşgörüyü teşvik etmek:** Bu önlemler arasında, dini eğitim ve farkındalığı artırmak, dini ayrımcılığı önlemek için önlemler almak ve dini şiddeti önlemek için önlemler almak yer alır.
* **Irksal eşitliği sağlamak:** Bu önlemler arasında, ırksal ayrımcılığı önlemek için önlemler almak, ırksal eşitlik için fırsatlar yaratmak ve ırksal şiddeti önlemek için önlemler almak yer alır.
* **Kültürel çeşitliliği kucaklamak:** Bu önlemler arasında, kültürel farkındalığı artırmak, kültürel ayrımcılığı önlemek için önlemler almak ve kültürel şiddeti önlemek için önlemler almak yer alır.

Bu önlemlerin alınması, Amerika Birleşik Devletleri’nin iç çatlaklıkları azaltmasına ve daha istikrarlı ve birleşik bir ülke olmasına yardımcı olabilir.

@@@@@@@@

ABD’nin çöküşü Türkiye gibi bazı devletlerin yükselişine sebep olur mu?

Amerika Birleşik Devletleri’nin çöküşü, Türkiye gibi bazı devletlerin yükselişine neden olabilir. Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın en büyük ekonomisine, askeri gücüne ve siyasi etkisine sahip bir ülkedir. Bu nedenle, çöküşü dünya düzeninde önemli bir değişime neden olacaktır.

Amerika Birleşik Devletleri’nin çöküşü, aşağıdaki nedenlerle Türkiye gibi bazı devletlerin yükselişine neden olabilir:

* **Ekonomik fırsatlar: ** Amerika Birleşik Devletleri’nin çöküşü, küresel ekonomide bir boşluk yaratacaktır. Bu boşluğu doldurmak isteyen Türkiye gibi ülkeler, ekonomik fırsatlar elde edebilirler.
[Image of Türkiye haritası]
* **Siyasi güç: ** Amerika Birleşik Devletleri’nin çöküşü, küresel siyasi güç dengesini değiştirecektir. Bu değişim, Türkiye gibi ülkelere daha fazla siyasi güç elde etme fırsatı verebilir.
* **Askeri güç: ** Amerika Birleşik Devletleri’nin çöküşü, küresel askeri güç dengesini de değiştirecektir. Bu değişim, Türkiye gibi ülkelere daha fazla askeri güç elde etme fırsatı verebilir.

Ancak, Amerika Birleşik Devletleri’nin çöküşü, Türkiye gibi bazı devletlerin yükselişine de engel olabilir. Bu engeller arasında şunlar yer alır:

* **Ekonomik kriz: ** Amerika Birleşik Devletleri’nin çöküşü, küresel ekonomide bir krize neden olabilir. Bu kriz, Türkiye gibi ülkeleri de ekonomik olarak olumsuz etkileyebilir.
* **Siyasi istikrarsızlık: ** Amerika Birleşik Devletleri’nin çöküşü, küresel siyasi istikrarsızlığı artırabilir. Bu istikrarsızlık, Türkiye gibi ülkeleri de siyasi olarak olumsuz etkileyebilir.
* **Askeri tehditler: ** Amerika Birleşik Devletleri’nin çöküşü, küresel güvenlik ortamını değiştirebilir. Bu değişim, Türkiye gibi ülkeleri de askeri tehditlere daha açık hale getirebilir.

Sonuç olarak, Amerika Birleşik Devletleri’nin çöküşü, Türkiye gibi bazı devletlerin yükselişine veya düşüşüne neden olabilir. Bu durumun net etkisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin çöküşünün şekline ve hızına bağlı olacaktır.

@@@@@@@

ABD de ırkçılık ne seviyede ve siyahilere Kızılderililerin durumu nedir?

Amerika Birleşik Devletleri’nde ırkçılık, ülkenin kuruluşundan beri var olan ve hala devam eden bir sorundur. Irkçılık, ırk temelinde ayrımcılık, önyargı ve nefret anlamına gelir. Irkçılık, Amerikan toplumunun her alanında varlığını sürdürüyor.

**Siyahilere karşı ırkçılık**, Amerika Birleşik Devletleri’nde en yaygın görülen ırkçılık türüdür. Siyahiler, kölelik, Jim Crow yasaları ve modern zamanlarda polis şiddeti dahil olmak üzere yüzyıllardır ırkçılık ve ayrımcılıkla karşı karşıya kaldılar.

Siyahiler, Amerika Birleşik Devletleri’nde eşit fırsatlara erişimden yoksundurlar. Siyahlar, beyazlara göre daha düşük ücret alıyor, daha az eğitim görüyor ve daha az iş fırsatına sahip. Siyahlar ayrıca, hapishanede daha fazla zaman geçirme ve polis şiddetine maruz kalma olasılıkları daha yüksek.

**Kızılderililere karşı ırkçılık**, Amerika Birleşik Devletleri’nde daha az yaygın olsa da yine de önemli bir sorundur. Kızılderililer, Amerika’nın yerli halklarıdır ve yüzyıllardır Amerikan hükümeti tarafından ırkçılığa ve ayrımcılığa maruz kalmışlardır.

Kızılderililer, Amerika Birleşik Devletleri’nde eşit fırsatlara erişimden yoksundurlar. Kızılderililer, beyazlara göre daha düşük ücret alıyor, daha az eğitim görüyor ve daha az iş fırsatına sahip. Kızılderililer ayrıca, hapishanede daha fazla zaman geçirme ve polis şiddetine maruz kalma olasılıkları daha yüksek.

Amerika Birleşik Devletleri’nde ırkçılık, Amerikan toplumunun her alanında varlığını sürdüren karmaşık bir sorundur. Irkçılık, Amerika’nın eşitlik ve adalet ideallerine meydan okuyor.

@@@@@@@@

ABD de Müslümanların durumu nedir? Bir baskı uygulanmakta mıdır?

Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın en büyük Müslüman nüfusuna sahip altıncı ülkedir. 2022 itibariyle, ülkede yaklaşık 3,85 milyon Müslüman yaşamaktadır. Müslümanlar, Amerika Birleşik Devletleri’nin her yerinde yaşıyorlar ve toplumun her alanında aktif rol alıyorlar.

Ancak, Müslümanlar, Amerika Birleşik Devletleri’nde dini ayrımcılık ve nefret söylemi ile karşı karşıya kalıyorlar. 11 Eylül saldırıları ve daha sonraki terör saldırıları, Müslümanlara yönelik nefret söylemi ve şiddetin artmasına neden oldu.

Amerika Birleşik Devletleri’nde Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve nefret söylemi aşağıdaki şekillerde kendini gösteriyor:

* **İş yerinde ayrımcılık: ** Müslümanlar, işverenlerince işe alınma, terfi edilme veya işten çıkarılma gibi konularda ayrımcılığa maruz kalıyorlar.

* **Eğitimde ayrımcılık:** Müslümanlar, eğitim kurumlarında ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Örneğin, Müslümanların başörtüsü takmasına izin verilmemesi veya Müslüman öğrencilere yönelik nefret söylemi.

* **Polis şiddeti: ** Müslümanlar, polis şiddetine maruz kalma olasılıkları daha yüksek.

* **Nefret söylemi:** Müslümanlar, nefret söylemine maruz kalıyorlar. Örneğin, Müslümanlara karşı tehditler, hakaretler veya saldırılar.

Amerika Birleşik Devletleri hükümeti, Müslümanlara yönelik ayrımcılığı ve nefret söylemini azaltmak için adımlar atıyor. Örneğin, 2010 yılında, Adalet Bakanlığı, Müslümanları hedef alan nefret suçlarına karşı bir kılavuz yayınladı. Ancak, bu adımlar yeterli değil ve Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve nefret söylemi devam ediyor.

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Müslümanlar, dini ayrımcılık ve nefret söylemi ile mücadele etmek için çeşitli çalışmalar yürütüyorlar. Örneğin, Müslüman sivil toplum kuruluşları, Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve nefret söylemi hakkında farkındalık yaratmak için çalışıyorlar. Ayrıca, Müslüman liderler, hükümet yetkilileri ile görüşerek Müslümanlara yönelik ayrımcılığı ve nefret söylemini azaltmak için çalışıyorlar.

@@@@@@@

ABD de ekonomik durum nedir? Bu ABD’nin çökmesine sebep olur mu?

Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi, dünyanın en büyük ekonomisidir. 2023 yılı itibarıyla, nominal GSYİH’si 26,949 trilyon dolar ve kişi başına düşen GSYİH’si 80,412 dolar olarak tahmin edilmektedir.

Ancak, Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi, son yıllarda bazı zorluklarla karşı karşıya kaldı. Bu zorluklar arasında şunlar yer alır:

* **Yüksek enflasyon: ** Amerika Birleşik Devletleri’nde enflasyon, son yıllarda önemli ölçüde arttı. 2023 yılı itibarıyla, yıllık enflasyon oranı yüzde 7,5’tir. Bu, son 40 yılın en yüksek enflasyon oranıdır. Yüksek enflasyon, tüketicilerin satın alma gücünü azaltıyor ve işletmelerin maliyetlerini artırarak kar marjlarını düşürüyor.
* **Faiz oranlarının artışı: ** Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası (Fed), enflasyonu kontrol altına almak için faiz oranlarını artırdı. Fed, 2023 yılı içinde faiz oranlarını 1,5 puan artırdı ve 2024 yılı içinde faiz oranlarını daha da artırmayı planlıyor. Faiz oranlarının artması, işletmelerin ve tüketicilerin borçlanma maliyetlerini artıracak ve ekonomiyi yavaşlatabilir.
* **Soğuyan küresel ekonomi: ** Küresel ekonomi, son yıllarda yavaşlama eğilimindedir. Bu, Amerika Birleşik Devletleri ekonomisini de olumsuz etkileyebilir.

Bu zorluklar, Amerika Birleşik Devletleri ekonomisinin çökmesine neden olabilir mi? Bu sorunun kesin bir cevabı yok. Ancak, bu zorlukların ekonomiyi önemli ölçüde yavaşlatabileceği ve işsizliği artırabileceği açıktır. Bu durum, sosyal huzursuzluğa ve siyasi istikrarsızlığa neden olabilir.

Amerika Birleşik Devletleri ekonomisinin çökmesini önlemek için, hükümetin ve özel sektörün bu zorluklara karşı gerekli önlemleri alması önemlidir. Bu önlemler arasında, enflasyonu kontrol altına almak için politikalar uygulamak, faiz oranlarını yavaşça ve kademeli olarak artırmak ve küresel ekonomi ile daha güçlü ilişkiler kurmak yer alır.

@@@@@@@@

ABD de hukuk sistemi nasıl işlemekte ve işletilmektedir?

Amerika Birleşik Devletleri hukuk sistemi, federalizm ilkesine dayanır. Bu ilkeye göre, federal hükümet ve eyalet hükümetleri, kendi yetki alanlarına sahip iki ayrı hükümettir. Federal hükümet, egemenliği elinde bulunduran ve tüm ülkeyi kapsayan üst düzey hükümettir. Eyalet hükümetleri ise, federal hükümetin yetki alanında olmayan konularda yetki sahibidir.

Amerika Birleşik Devletleri hukuk sistemi, iki ana bölümden oluşur: federal hukuk sistemi ve eyalet hukuk sistemi.

**Federal hukuk sistemi**, federal hükümetin yetki alanına giren konularda uygulanan hukuktur. Bu konular arasında, vergilendirme, ticaret, yabancı ilişkiler ve anayasanın yorumlanması yer alır. Federal hukuk sistemi, federal yasalarla, federal mahkeme kararlarıyla ve federal anayasa ile oluşur.

**Eyalet hukuk sistemi**, eyalet hükümetlerinin yetki alanına giren konularda uygulanan hukuktur. Bu konular arasında, aile hukuku, miras hukuku, ceza hukuku ve eyalet anayasasının yorumlanması yer alır. Eyalet hukuk sistemi, eyalet yasalarıyla, eyalet mahkeme kararlarıyla ve eyalet anayasasıyla oluşur.

Amerika Birleşik Devletleri hukuk sistemi, **çekişmeli adalet** sistemine dayanmaktadır. Bu sistemde, taraflar arasındaki anlaşmazlık, bir mahkeme tarafından karara bağlanır. Mahkemeler, tarafların iddialarını dinler ve kanıtları değerlendirerek bir karar verir.

Amerika Birleşik Devletleri hukuk sisteminde, **jüri** önemli bir rol oynar. Ceza davalarında, jüri, sanığın suçlu olup olmadığını belirler. Hukuk davalarında ise, jüri, davanın sonucunu belirler.

Amerika Birleşik Devletleri hukuk sistemi, **savunma hakları**na büyük önem verir. Bu haklar arasında, adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü hakkı ve suçsuzluk karinesi yer alır.

Amerika Birleşik Devletleri hukuk sistemi, dünyanın en karmaşık hukuk sistemlerinden biridir. Bu sistem, federalizm, çekişmeli adalet, jüri ve savunma hakları gibi temel ilkeler üzerine kuruludur.

@@@@@@@@

ABD’deki eyaletlerin durumu ve özellikleri nelerdir?

Amerika Birleşik Devletleri, 50 eyalet ve bir federal bölgeden oluşan bir federal cumhuriyettir. Her eyalet, kendi yasama organına, yürütme organına ve yargı organına sahip özerk bir yönetim birimidir.

Eyaletler, nüfus, ekonomi, coğrafya ve kültür gibi çeşitli faktörlere göre farklılık gösterir. Nüfus bakımından en büyük eyaletler Kaliforniya, Teksas, Florida ve New York’tur. Ekonomi bakımından en büyük eyaletler Kaliforniya, Teksas, New York ve Illinois’tir. Coğrafi olarak en büyük eyaletler Alaska ve Texas’tır. Kültürel olarak en çeşitli eyaletler California, New York ve Florida’dır.

Eyaletler, federal hükümetle birlikte Amerika Birleşik Devletleri’nin temelini oluşturur. Eyaletler, federal hükümetin yetki alanında olmayan konularda yetki sahibidir. Bu konular arasında, eğitim, sağlık hizmetleri, ulaşım ve çevre koruma yer alır.

Eyaletler, Amerika Birleşik Devletleri’nin kültürel çeşitliliğine de katkıda bulunur. Her eyaletin kendine özgü bir kültürü vardır. Bu kültür, eyaletlerin tarihi, coğrafyası ve nüfusu gibi faktörlerden etkilenir.

İşte Amerika Birleşik Devletleri’nin bazı eyaletlerinin özellikleri:

* **Kaliforniya: ** Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük ve en kalabalık eyaletidir. Kaliforniya, Hollywood, San Francisco ve Los Angeles gibi dünyaca ünlü şehirlere ev sahipliği yapmaktadır. Kaliforniya, teknoloji, eğlence, tarım ve turizm gibi sektörlerde lider bir eyalettir.

* **Teksas: ** Amerika Birleşik Devletleri’nin ikinci en büyük ve en kalabalık eyaletidir. Teksas, Houston, Dallas ve San Antonio gibi büyük şehirlere ev sahipliği yapmaktadır. Teksas, petrol, gaz, tarım ve turizm gibi sektörlerde lider bir eyalettir.

* **Florida: ** Amerika Birleşik Devletleri’nin üçüncü en büyük ve en kalabalık eyaletidir. Florida, Miami, Tampa ve Orlando gibi popüler tatil yerlerine ev sahipliği yapmaktadır. Florida, tarım, turizm ve emeklilik gibi sektörlerde lider bir eyalettir.

* **New York: ** Amerika Birleşik Devletleri’nin en kalabalık altıncı eyaletidir. New York, New York şehri, Buffalo ve Albany gibi şehirlere ev sahipliği yapmaktadır. New York, finans, medya, moda ve kültür gibi sektörlerde lider bir eyalettir.

 




KAÇAN DÜNYEVİ VE UHREVİ FIRSATLAR

KAÇAN DÜNYEVİ VE UHREVİ FIRSATLAR

 

Rabbimiz ne fırsatlar sunar kuluna cennete vesile olsun diye “Anayı babayı emanet eder evladına cenneti kazanmak için, evlat verir Rızasına vesile için, mal verir, belki vermez imtihan eder. Lakin insan nefsine uyar dünyaya dalar bu fırsatları kaçırır. Sonra bu fırsatlara acımaz üzülmez de Dünyalık fırsatları kaçırdığına üzülüyor. Ne kadar tuhaf değil mi.

         Daha nice tuhaflıklar var ki aynen öğrencinin sınav olacağı derse değil de başka derse çalışması gibi üstümüze vazife olmayan mahşerde bize sorulmayacak nice şeylere, işlere ömrümüzü verirken Rabbimizin verdiği esas vazifeleri unutuyoruz. Ana baba için en güzel yatırım HAYIRLI EVLAT YETİŞTİRMEK iken, dünyaya dalan rabbini tanımayan, İslami yaşantısı olmayan evlatlar yetişiyor, sonuç bu dünyada sahipsiz itilen kakılan ana babalar. Ahirette şikâyet ve hesaplaşma.

            Hemen her insan zamandan, halinden, içtimai hayattan şikayetçi. Sadece şikayetçiyiz ama bu olumsuzlukların ıslahı için neler yapabiliyoruz. EMRİ BİL MARUF NEHYİ ANİL MÜNKERİ ne kadar yapabiliyoruz. Zamanın sahibi rabbimize ahiretimize ne kadar zaman ayırabiliyoruz.24 saatin ne kadarını dünyaya ne kadarını ahirete ayırıyoruz. Bu soruların kendimize sormalıyız. RABBİMİZ HAYRUL HALEF OLACAK NESİLLER YETİŞTİRMEK NASİP ETSİN ÇOCUKLARIMIZI ŞİKAYETÇİ DEĞİL ŞEFAATÇİ EYLESİN.