Yeniçeriler kuruluşu nasıl ve kimlerden oluşmuş ve de nasıl gelişip sonuçlanmıştır?

Yeniçeriler kuruluşu nasıl ve kimlerden oluşmuş ve de nasıl gelişip sonuçlanmıştır?


Yeniçeriler, Osmanlı İmparatorluğu’nda padişaha bağlı Kapıkulunun en büyük birimiydi. Kesin kuruluş tarihi bilinmese de on dördüncü yüzyılın son yarısında I. Murad döneminde (1362-1389) kurulduğu kabul edilir.

Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşunun temel nedeni, Osmanlıların Rumeli’deki ilk istilasında bu bölgede daimi ve muvazzaf bir orduya ihtiyaç duymalarıydı. Bu ihtiyaç, Bizans İmparatorluğu’ndan alınan Gelibolu’da ilk olarak 1000 kişilik bir birlik halinde karşılanmaya çalışıldı. Bu birlik, 9-12 yaşlarında, Hristiyan ailelerden alınan ve Müslümanlaştırılan çocuklardan oluşuyordu.

Yeniçeriler, düzenli ve disiplinli bir eğitimden geçirilerek, Osmanlı ordusunun en önemli unsurlarından biri haline geldiler. Savaşlarda büyük başarılar elde eden Yeniçeriler, Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesinde önemli bir rol oynadılar.

Yeniçeriler, kuruluşundan itibaren zamanla güçlenerek, Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi ve sosyal yaşamında önemli bir konuma geldiler. Bu durum, Yeniçeri Ocağı’nın giderek bozulmasına ve 1826 yılında II. Mahmut tarafından kaldırılmasına yol açtı.

**Yeniçerilerin kuruluşu**

Yeniçerilerin kuruluşu ile ilgili kesin bir tarih bilinmemekle birlikte, 1362 yılında I. Murad döneminde Gelibolu’da 1000 kişilik bir birlik halinde kurulduğu kabul edilir. Bu birlik, Bizans İmparatorluğu’ndan alınan ve Müslümanlaştırılan çocuklardan oluşuyordu.

Yeniçerilerin kuruluşunda etkili olan faktörler şunlardır:

* Osmanlıların Rumeli’deki fetihlerinin hızlanması ve bu bölgede daimi ve muvazzaf bir orduya ihtiyaç duyulması
* Yeniçerilerin, savaşlarda elde ettikleri başarılar sayesinde Osmanlı ordusunda önemli bir konuma gelmesi

**Yeniçerilerin yapısı**

Yeniçeriler, 9-12 yaşlarında, Hristiyan ailelerden alınan ve Müslümanlaştırılan çocuklardan oluşuyordu. Bu çocuklar, devşirme olarak adlandırılıyordu. Devşirmeler, öncelikle Gelibolu’da bulunan Acemi Ocaklarında eğitim görüyorlardı. Acemi Ocağındaki eğitim süresi 5-6 yıl sürüyordu. Acemi Ocağı’ndan mezun olan devşirmeler, Yeniçeri Ocağına alınıyordu.

Yeniçeriler, düzenli ve disiplinli bir eğitimden geçiriliyordu. Bu eğitimde, savaş taktikleri, silah kullanma, dini eğitim ve ahlak eğitimi yer alıyordu.

Yeniçeriler, sarık, şalvar, ceket ve çizme giyiyordu. Sarıklarının üzerinde, Yeniçeri Ocağı’nın simgesi olan tuğra bulunuyordu.

**Yeniçerilerin gelişimi ve sonuçları**

Yeniçeriler, kuruluşundan itibaren Osmanlı ordusunun en önemli unsurlarından biri haline geldiler. Savaşlarda büyük başarılar elde eden Yeniçeriler, Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesinde önemli bir rol oynadılar.

Yeniçeriler, zamanla güçlenerek, Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi ve sosyal yaşamında önemli bir konuma geldiler. Bu durum, Yeniçeri Ocağı’nın giderek bozulmasına ve 1826 yılında II. Mahmut tarafından kaldırılmasına yol açtı.

Yeniçerilerin kaldırılması, Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri ve siyasi yapısında önemli bir dönüm noktası oldu. Yeniçerilerin yerine kurulan Nizam-ı Cedid ordusu, daha modern bir yapıya sahipti ve Yeniçeriler ‘den daha başarılı oldu.

Yeniçeriler, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihinde önemli bir yere sahiptir. Kuruluşundan kaldırılmasına kadar geçen yaklaşık 500 yıllık süreçte, Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselişinde ve gerilemesinde önemli bir rol oynamışlardır.

@@@@@@@@@

Osmanlıda gayrı Müslimlerin hukuki durumu ve de yaşantıları nasıldı?

Osmanlı Devleti, gayrimüslimlere oldukça geniş bir hoşgörü ve tolerans göstermiştir. Gayrimüslimlerin, kendi dinlerini ve geleneklerini serbestçe yaşamalarına izin veriliyordu. Ayrıca, kendi meclisleri, mahkemeleri ve okulları vardı.

**Hukukî durum**

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimler, “zimmi” olarak adlandırılıyordu. Zimmiler, İslam hukukuna göre, Müslüman olmayan vatandaşlara verilen bir statüydü. Zimmilere, bazı kısıtlamalar olmakla birlikte, birçok hak ve hürriyet tanınıyordu.

Zimmilerin sahip olduğu haklar ve hürriyetlerden bazıları şunlardır:

* Hayat, mal ve ırz güvenliği
* Kendi dinlerini ve geleneklerini serbestçe yaşama hakkı
* Kendi meclisleri, mahkemeleri ve okulları kurma hakkı
* Vergi ödeme yükümlülüğü

**Yaşam tarzları**

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin yaşam tarzları, Müslümanlarla oldukça benzerdi. Gayrimüslimler, kendi dinlerini ve geleneklerini serbestçe yaşamalarına rağmen, genel olarak Osmanlı toplumunun bir parçası olarak kabul ediliyorlardı.

Gayrimüslimlerin meslekleri, Müslümanlarla benzerdi. Gayrimüslimler, ticaret, zanaat, bilim ve sanat gibi alanlarda önemli bir rol oynamışlardır.

Gayrimüslimlerin yaşadığı mahalleler, genellikle Müslümanların yaşadığı mahallelerden ayrı olurdu. Ancak, bu mahalleler, Müslümanların yaşadığı mahallelerle oldukça yakın ilişkiler içerisindeydi.

**Örnek**

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin yaşadığı en önemli şehirlerden biri olan İstanbul’da, gayrimüslimlerin yaşadığı mahalleler, genellikle “mahalle-i ehl-i kitap” olarak adlandırılırdı. Bu mahallelerde, gayrimüslimlerin kendi kiliseleri, sinagogları ve camileri bulunurdu.

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin hukuki durumu ve yaşantıları, oldukça hoşgörülü ve toleranstı. Gayrimüslimlerin, kendi dinlerini ve geleneklerini serbestçe yaşamalarına izin veriliyordu. Ayrıca, kendi meclisleri, mahkemeleri ve okulları vardı.

@@@@@@@

Osmanlıda yaşayan gayrı Müslimlerin Osmanlı hakkındaki intibaları nelerdir?

Osmanlı Devleti’nde yaşayan gayrimüslimlerin Osmanlı hakkındaki intibaları, genel olarak olumludur. Gayrimüslimler, Osmanlı Devleti’nin kendilerine geniş bir hoşgörü ve tolerans gösterdiğini düşünüyorlardı. Kendi dinlerini ve geleneklerini serbestçe yaşamalarına izin veriliyordu. Ayrıca, kendi meclisleri, mahkemeleri ve okulları vardı.

Gayrimüslimler, Osmanlı Devleti’nin bir parçası olmaktan memnuniyet duyuyorlardı. Osmanlı Devleti’nin, diğer devletlere göre daha adil ve hakkaniyetli olduğunu düşünüyorlardı.

Osmanlı Devleti’nde yaşayan gayrimüslimlerin Osmanlı hakkındaki intibalarını gösteren bazı örnekler şunlardır:

* 16. yüzyılda yaşamış olan Ermeni tarihçi Krikor Anavarzatlı, Osmanlı Devleti’nin gayrimüslimlere tanıdığı haklar ve hürriyetlerden övgüyle söz eder. Anavarzatlı, Osmanlı Devleti’nin gayrimüslimlere, kendi dinlerini ve geleneklerini serbestçe yaşama hakkı tanıyan tek devlet olduğunu belirtir.
* 17. yüzyılda yaşamış olan Rum tarihçi Panayotis N. Apostolidis, Osmanlı Devleti’nin gayrimüslimlere karşı uyguladığı adalet ve hakkaniyeti övgüyle söz eder. Apostolidis, Osmanlı Devleti’nin, gayrimüslimlere karşı ayrımcılık yapmadığını ve onları kendi topraklarında birer vatandaş olarak gördüğünü belirtir.
* 18. yüzyılda yaşamış olan Yahudi tarihçi Joseph ha-Kohen, Osmanlı Devleti’nin gayrimüslimlere tanıdığı hakların, diğer devletlere göre daha geniş olduğunu belirtir. ha-Kohen, Osmanlı Devleti’nin gayrimüslimlere, kendi meclisleri, mahkemeleri ve okulları kurma hakkı tanıdığını ve bu hakların gayrimüslimlerin refahı için önemli olduğunu belirtir.

Sonuç olarak, Osmanlı Devleti’nde yaşayan gayrimüslimler, Osmanlı Devleti’nin kendilerine geniş bir hoşgörü ve tolerans gösterdiğini düşünüyorlardı. Kendi dinlerini ve geleneklerini serbestçe yaşamalarına izin veriliyordu. Ayrıca, kendi meclisleri, mahkemeleri ve okulları vardı. Bu durum, gayrimüslimlerin Osmanlı Devleti’ne olan bağlılığını ve memnuniyetini artırıyordu.

@@@@@@

Gayrı Müslimlerin Osmanlıya isyan ve ihanetler olmuş mudur? Sebepleri nelerdir?

Evet, Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimler tarafından isyanlar ve ihanetler olmuştur. Bu isyan ve ihanetlerin sebepleri, çeşitli faktörlere dayanmaktadır.

**Siyasi nedenler**

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimler, genellikle azınlık durumundaydılar. Bu durum, zaman zaman gayrimüslimlerde ayrımcılık ve baskı hissi yaratabiliyordu. Bu hisler, gayrimüslimlerin isyan ve ihanet girişimlerine yol açabiliyordu.

Örneğin, 16. yüzyılda Rumeli’de çıkan bazı isyanlar, gayrimüslimlerin Osmanlı Devleti’nin kendilerine karşı ayrımcılık yaptığını iddia etmelerinden kaynaklanmıştır.

**Ekonomik nedenler**

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimler, genellikle ekonomik açıdan dezavantajlı durumdaydılar. Bu durum, gayrimüslimlerde hoşnutsuzluk yaratabiliyordu. Bu hoşnutsuzluk, gayrimüslimlerin isyan ve ihanet girişimlerine yol açabiliyordu.

Örneğin, 18. yüzyılda bazı bölgelerde çıkan isyanlar, gayrimüslimlerin ekonomik sıkıntılar yaşadığını iddia etmelerinden kaynaklanmıştır.

**Dinî nedenler**

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimler, genellikle Müslüman çoğunluğun baskısı altındaydılar. Bu baskı, gayrimüslimlerde dinî hassasiyetlerin artmasına yol açabiliyordu. Bu hassasiyetlerin artması, gayrimüslimlerin isyan ve ihanet girişimlerine yol açabiliyordu.

Örneğin, 19. yüzyılda bazı bölgelerde çıkan isyanlar, gayrimüslimlerin dinî özgürlüklerinin kısıtlandığını iddia etmelerinden kaynaklanmıştır.

**Dış güçlerin etkisi**

Osmanlı Devleti’nin düşmanları, genellikle gayrimüslimleri isyan ve ihanet girişimlerine teşvik ediyorlardı. Bu teşvikler, gayrimüslimlerin isyan ve ihanet girişimlerinin artmasına yol açıyordu.

Örneğin, 19. yüzyılda Avrupalı devletler, Osmanlı Devleti’nin topraklarında yaşayan gayrimüslimleri isyan ve ihanet girişimlerine teşvik ediyorlardı.

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimler tarafından yapılan isyanlar ve ihanetler, genellikle kısa sürede bastırılmıştır. Ancak, bu isyanlar ve ihanetler, Osmanlı Devleti’nin iç huzurunu ve istikrarını olumsuz yönde etkilemiştir.

@@@@@@@

Gayrı Müslimlerin Osmanlıda ticari durumları nasıl ve ne üzerine idi?

Osmanlı Devleti, gayrimüslimlere oldukça geniş bir hoşgörü ve tolerans göstermiştir. Bu hoşgörü ve toleransın bir yansıması olarak, gayrimüslimler, Osmanlı Devleti’nde ticaret alanında önemli bir rol oynamışlardır.

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin ticari faaliyetleri, çeşitli alanlara yayılmıştı. Bu alanlar arasında, iç ticaret, dış ticaret, zanaat ve sanayi sayılabilir.

**İç ticaret**

Osmanlı Devleti’nde iç ticaret, gayrimüslimler tarafından büyük ölçüde yürütülüyordu. Gayrimüslim tüccarlar, Osmanlı Devleti’nin iç kesimlerinde, çeşitli malların ticaretini yapıyorlardı. Bu mallar arasında, gıda, tekstil, hayvancılık ürünleri, madenler ve diğer ürünler sayılabilir.

**Dış ticaret**

Osmanlı Devleti, güçlü bir deniz imparatorluğu olması nedeniyle, dış ticarette de önemli bir rol oynamıştır. Bu dış ticarette, gayrimüslim tüccarlar önemli bir rol oynamışlardır. Gayrimüslim tüccarlar, Osmanlı Devleti’ni, Avrupa, Asya ve Afrika’daki diğer ülkelerle bağlayan ticaret yollarını kontrol ediyorlardı.

**Zanaat ve sanayi**

Osmanlı Devleti’nde zanaat ve sanayi, gayrimüslimler tarafından da önemli bir rol oynamıştır. Gayrimüslim zanaatkarlar, çeşitli zanaat dallarında faaliyet gösteriyorlardı. Bu zanaat dalları arasında, kuyumculuk, halıcılık, dokumacılık, dericilik, madencilik ve diğer zanaat dalları sayılabilir.

**Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin ticari faaliyetlerinin gelişmesinde etkili olan faktörler şunlardır:**

* Osmanlı Devleti’nin gayrimüslimlere tanıdığı geniş haklar ve hürriyet
* Osmanlı Devleti’nin geniş bir coğrafyaya yayılmış olması
* Osmanlı Devleti’nin güçlü bir deniz imparatorluğu olması

Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin ticari faaliyetleri, Osmanlı Devleti’nin ekonomisine önemli katkı sağlamıştır. Bu katkı, Osmanlı Devleti’nin zenginleşmesinde ve güçlenmesinde önemli bir rol oynamıştır.




İçişleri bakanlığı İbb-de tesbit ettiği terör iltisaklı çalışanlar.

İçişleri bakanlığı İbb-de tesbit ettiği terör iltisaklı çalışanlar.


İçişleri Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) çalışan bazı personelin terör örgütleriyle iltisaklı veya irtibatlı olduğu iddiasıyla özel teftiş başlattığını duyurdu¹. Bu konu siyasi bir tartışmaya yol açtı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, soruşturmayı “cadı avı” olarak nitelendirerek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu istifaya çağırdı². Soylu ise soruşturmanın bir güvenlik meselesi olduğunu ve İBB’de işe alınan bazı kişilerin terör suçlarından mahkumiyet kararı almış kişiler olduğunu belirtti³.

Bu konuyla ilgili daha fazla bilgi için aşağıdaki bağlantılara tıklayabilirsiniz:

– [BBC News Türkçe: ‘İBB’de terörle iltisaklı personel’ polemiği: İmamoğlu ve İçişleri Bakanlığı ne diyor?](^1^)
– [BBC News Türkçe: Ekrem İmamoğlu: İçişleri Bakanlığı, yüzlerce İBB personeli hakkında özel teftiş başlattı, İBB Başkanı ‘İçişleri Bakanı istifa etsin’ dedi](^2^)
– [İçişleri Bakanlığı: Bakanımız Sn. Soylu: İBB’de İmamoğlu Döneminde İşe Alınmış 505 Kişinin İşe Girmelerinde Engel Durum Söz Konusu](^3^)

(1) ‘İBB’de terörle iltisaklı personel’ polemiği: İmamoğlu ve İçişleri …. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-60994316.
(2) Ekrem İmamoğlu: İçişleri Bakanlığı, yüzlerce İBB personeli hakkında …. https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-59798529.
(3) Bakanımız Sn. Soylu: İBB’de İmamoğlu Döneminde İşe Alınmış 505 Kişinin …. https://www.icisleri.gov.tr/bakanimiz-sn-soylu-ibbde-imamoglu-doneminde-ise-alinmis-505-kisinin-ise-girmelerinde-engel-durum-soz-konusu.
(4) ‘İBB’de terörle iltisaklı personel’ polemiği: İmamoğlu ve İçişleri …. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-60994316.
(5) Ekrem İmamoğlu: İçişleri Bakanlığı, yüzlerce İBB personeli hakkında …. https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-59798529.
(6) Bakanımız Sn. Soylu: İBB’de İmamoğlu Döneminde İşe Alınmış 505 Kişinin …. https://www.icisleri.gov.tr/bakanimiz-sn-soylu-ibbde-imamoglu-doneminde-ise-alinmis-505-kisinin-ise-girmelerinde-engel-durum-soz-konusu.




Husiler inanç ve statüsü nedir, kimleri temsil etmektedir?

Husiler inanç ve statüsü nedir, kimleri temsil etmektedir?


Husiler, Yemen’de Şii Zaidi mezhebine mensup bir gruptur. 1990’lı yıllardan itibaren siyasi ve askeri alanda güç kazanmaya başlayan Husiler, 2014 yılında başkent Sana’yı ele geçirerek Yemen’in büyük bir kısmını kontrol altına aldı.

Husiler, Şii İslam’ın Zaidi mezhebine mensuptur. Zaidi mezhebi, Şiiliğin en eski mezheplerinden biri olup, Yemen’in kuzeyinde ve güneybatısında yaygın olarak görülmektedir. Zaidi mezhebi, Şiiliğin diğer mezheplerinden farklı olarak, imametin nesilden nesile geçmesini ve imamların hem siyasi hem de dini liderlik yetkilerine sahip olmasını kabul eder.

Husiler, Zaidi mezhebinin öğretilerine göre Yemen’de bir imamlık devleti kurmak istemektedir. Bu nedenle, Husiler Yemen’in resmi mezhebinin Şiilik olmasını ve imamlığın Zaidi mezhebine mensup bir kişiye verilmesini talep etmektedir.

Husiler, Yemen’deki Şii nüfusu temsil etmektedir. Yemen nüfusunun yaklaşık %30’u Şiidir ve bu nüfusun çoğunluğu Zaidi mezhebine mensuptur. Husiler, Yemen’deki Şiilerin haklarını savunmak ve Şiilerin yönetimde daha fazla söz sahibi olmasını sağlamak için mücadele etmektedir.

Husiler, Yemen’in iç savaşının en önemli taraflarından biridir. Husiler, savaşın başından beri Yemen hükümetine karşı savaşmaktadır. Husiler’in savaştaki müttefikleri arasında İran, Lübnan’daki Hizbullah hareketi ve Irak’taki Şii milis grupları yer almaktadır.

Husiler’in Yemen’deki statüsü tartışmalı bir konudur. Birleşmiş Milletler, Husiler’i bir terör örgütü olarak kabul etmektedir. Ancak, Husiler kendilerini bir siyasi hareket olarak tanımlamaktadır.

Husiler’in Yemen’deki geleceği belirsizdir. Husiler, Yemen’de bir imamlık devleti kurmayı başarabilirse, Yemen’in siyasi ve dini yapısında köklü değişiklikler meydana gelecektir.

@@@@@@@

Haşdi Şabi inanç ve statüsü nedir, kimleri temsil etmektedir?

Haşdi Şabi, Irak’ta Şii milislerden oluşan bir gruptur. 2014 yılında IŞİD’in Irak’ın büyük bir kısmını ele geçirmesinin ardından kurulmuş ve Irak hükümetinin IŞİD’e karşı mücadelesinde önemli bir rol oynamıştır.

Haşdi Şabi, Şii İslam’ın Şiiyye mezhebine mensuptur. Şiiyye mezhebi, İslam’ın en büyük iki mezhebinden biridir ve Irak nüfusunun yaklaşık %60’ı Şiidir. Haşdi Şabi, Şiilerin Irak’ta siyasi ve dini alanda daha fazla söz sahibi olmasını sağlamak için mücadele etmektedir.

Haşdi Şabi, Irak’ın resmi askeri bir gücüdür ve Irak hükümeti tarafından finanse edilmektedir. Ancak, Haşdi Şabi’nin İran’dan da önemli ölçüde destek aldığına inanılmaktadır.

Haşdi Şabi’nin statüsü tartışmalı bir konudur. Bazıları Haşdi Şabi’yi bir terör örgütü olarak görürken, diğerleri ise Irak’ın güvenliği için gerekli bir güç olduğunu savunmaktadır.

Haşdi Şabi, Irak’ın siyasi ve dini yapısında önemli bir rol oynamaktadır. Haşdi Şabi’nin Irak’ın geleceği üzerinde önemli bir etkisi olması beklenmektedir.

@@@@@@@@

Saniyen: Yemen imamı olan Zeydîler Seyyidi hakkındaki sualiniz, hakikaten ehemmiyetli ve yümünlüdür. Fakat meymenetsiz bir zamana rastgeldi. Hem zihnim kapalı, hem hal müsait değil, hem ve hem… Yalnız bu kadar var ki, meşhur İmam-ı Zeyd sâdât-ı azîmeden ve eimme-i Âl i Beyttendir. Ve müfrit ?îaları reddeden ve deyip Hazret-i Ebu Bekir ve Hazret-i Ömer’den teberrîyi kabul etmeyen ve o iki halife-i zîşânı hürmet edip kabul eden bir zattır. Onun etbâları, Şîaların en mutedili ve en Sünnîsidir. Bunlar hem ehl-i insaf ve hem çabuk hakkı kabul eder bir taifedir. İnşaallah, Vehhâbîlerin tahribatını tamire sebep oldukları gibi, Ehl-i Sünnet ve Cemaatten Zeydîlerin inhirafları dahi istikamet kesb edip, Ehl-i Sünnete iltihak edip imtizaç edecekler. Bu âhirzaman çok çalkalanıyor; bu fitne-i âhirzaman acip şeyler doğuracağını ihsas ediyor.
https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/barla-lahikasi/yirmi-sekizinci-mektubun-sekizinci-meselesinin-ucuncu-nuktesi/181

 

 




Türkiye’de 2001 krizi.

Türkiye’de 2001 krizi.

2001 Türkiye ekonomik krizi, Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden biridir. 21 Şubat 2001 tarihinde, Millî Güvenlik Kurulu toplantısında cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile başbakan Bülent Ecevit arasındaki siyasi kriz bir anda tüm ülkeyi etkisi altına alan ekonomik bir krize dönüşmüştür.

Krizin temel nedenleri arasında, 1990’lı yıllarda uygulanan yanlış ekonomik politikalar, kamu bankalarının mali disiplinden uzaklığı, uluslararası piyasalarda yaşanan dalgalanmalar ve siyasi istikrarsızlık yer almaktadır.

Kriz, Türkiye ekonomisinde çok ciddi bir yıkıma neden olmuştur. Borsa %14,6 oranında değer kaybetmiştir. Faizler %760’a yükselmiştir. İç borcun GSMH’ya oranı %69’a, dış borcun GSMH’ya oranı %79’a çıkmıştır. 800 bin işsiz ve %9 küçülme yaşanmıştır. Kriz sürecinde toplam 24 banka batmıştır.

Kriz sonrası dönemde, Türkiye ekonomisi IMF destekli bir program çerçevesinde toparlanmaya başlamıştır. 2002 yılında %7,9, 2003 yılında %5,9, 2004 yılında %9,9 gibi rekor bir büyüme hızına ulaşılmıştır. Enflasyon oranı da hızlı bir düşüş göstermiştir.

Kriz, Türkiye ekonomisi ve siyaseti üzerinde derin bir iz bırakmıştır. Kriz, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi yapısını yeniden şekillendirmesine neden olmuştur.
[Image of 2001 Türkiye ekonomik krizi]

Krizin etkileri günümüzde de hissedilmektedir. Kriz, Türkiye ekonomisinde artan eşitsizlik, yoksulluk ve güvensizlik gibi sorunların temelinde yer almaktadır.