NİCE DEVLER VE DEVLETLER DEVRİLDİ

NİCE DEVLER VE DEVLETLER DEVRİLDİ

 

Nice devler devrildi.

Nice Firavun ve Nemrutlar gelip geçti.
Nice Dakyanuslar ve Karunlar battı göçtü.
Dünya kime kaldı?
Depremde yüz binlerce ev yıkıldı ve insan ölüp yaralandı.
Maliyet yüz milyar doların üzerinde bir kayıp.
Ya toprağın altında kalanlar?
Canlar, mallar ve hatıralar.
“Ve le nebluvennekum bi şey’in minel havfi vel cui ve naksın minel emvali vel enfusi ves semerat, ve beşşiris sabirin.

Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.”[1]

Ömrün muhasebesinin yapılması gerek.
Maalesef, insan nisyan ile malul.

-İşte tarihi bir uyarı:

“Kuss bin Sâide, Ukaz Panayırı’nda şöyle diyor: “Ey nâs! Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız. Yaşayan ölür, ölen fena bulur, olacak olur… Yağmur yağar, otlar biter, çocuklar doğar, analarının babalarının yerini alır. Sonra hepsi mahvolup gider. Vukuatın ardı arkası kesilmez, birbirini takip eder. Kulağınızı açınız, dikkat ediniz, gökte haber var, yerde ibret alacak şeyler var. Yeryüzü bir ferş-i eyvan, gökyüzü bir yüksek tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur, gelen kalmaz, giden gelmez. Acaba vardıkları yerden hoşnut olup da mı kalıyorlar, yoksa orda bırakılıp da uykuya mı dalıyorlar? Yemin ederim, Allah’ın indinde bir din vardır ki şimdi bulunduğunuz dinden daha sevgilidir. Allah’ın gelecek bir peygamberi vardır ki gelmesi pek yakın oldu. Gölgesi başımızın üstüne geldi. Ne mutlu o kimseye ki O’na iman edip de o dahi ona hidâyet eyleye. Vay o bedbahta ki O’na isyan ve muhalefet ede. Yazıklar olsun ömürlerini gafletle geçiren ümmetlere… Ey İyâd kavmi, Hani âba ü ecdâdınız? Hani zînetli kâşaneler ve taştan haneler yapan Ad ve Semûd? Hani dünya varlığına mağrur olup da milletine ‘ben sizin Rab’binizim’ diyen Firavun ve Nemrud? Onlar size nispeten daha kuvvetli ve kudretli idiler. Bu yer onları değirmeninde öğüttü, toz etti, dağıttı, kemikleri bile çürüyüp dağıldı. Şimdi evleri ıssız kaldı. Yerlerini yurtlarını köpekler şenlendiriyor. Sakın onlar gibi gaflet etmeyin. Her şey fânidir. Bâkî olan ancak Allah’tır. Birdir, şerîki ve nazîri yoktur. İbâdet ancak O’nadır. Doğmamış, doğurmamıştır. Evvel gelip geçenlerde bize ibret olacak şey çoktur. Ölüm ırmağının girecek yerleri var ama çıkacak yeri yoktur. Büyük, küçük göçüp gidiyor. Giden geri gelmiyor. Anladım ki herkese olan bana da olacaktır…”

 

MEHMET ÖZÇELİK

30-12-2023   

 

 

 

[1] Bakara.155.




RÜYADA BİR HİTABE

İstanbul’da Darü’l-Hikmette bulunduğu zaman, Sünûhat risalesinde yazdığı gayet acib bir vakıa-i ruhaniye:

RÜYADA BİR HİTABE
1335 senesi Eylülünde, dehrin hadisatının verdiği yeis ile şiddetle muztarip idim. Şu kesif zulmet içinde bir nur arıyordum. Manen rüya olan yakazada bulamadım. Hakîkaten yakaza olan rüya-i sadıkada bir ziya gördüm Tafsilatı terk ile bana söylettirilmiş noktaları kaydedeceğim. Şöyle ki:
Bir Cuma gecesinde nevm ile alem-i misale girdim. Biri geldi, dedi:
“Mukadderat-ı İslam için teşekkül eden bir meclis-i muhteşem seni istiyor. “
Gittim, gördüm ki; münevver, emsalini dünyada görmediğim, selef-i salihînden ve asarın mebuslarından her asrın mebusları içinde bulunur bir meclis gördüm. Hicab edip, kapıda durdum. Onlardan bir zat dedi ki:
“Ey felaket, helaket asrının adamı, senin de reyin var, fikrini beyan et!” Ayakta durup dedim:
“Sorun cevap vereyim.”
Biri dedi:
“Bu mağlûbiyetin neticesi ne olacak, galibiyette ne olurdu?” Dedim:
“Musîbet şerr-i mahz olmadığı için bazan saadette felaket olduğu gibi, felaketten dahi saadet çıkar. Eskiden beri Îla-i Kelimetullah ve beka-i istiklaliyet-i İslam için, farz-ı kifaye-i cihadı deruhte ile kendini yekvücud olan alem-i İslama fedaya vazifedar ve hilafete bayraktar görmüş olan bu devlet-i İslamiyenin felaketi, alem-i İslamın saadet-i müstakbelesiyle telafi edilecektir. Zîra, şu musîbet, maye-i hayatımız ve ab-ı hayatımız olan uhuvvet-i İslamiyenin inkişaf ve ihtizazını harikulade tacil etti. Biz incinirken, alem-i İslam ağlıyor; Avrupa ziyade incitse, bağıracaktır. Şayet ölsek, yirmi öleceğiz, üç yüz dirileceğiz. Harikalar asrındayız. İki-üç sene mevtten sonra, meydanda dirilenler var. Biz bu mağlûbiyetle bir saadet-i acile-i ( )muvakkate kaybettik.

“İşte onun için, bu medeniyet-i hazıra, beşerin yüzde seksenini meşakkate, şekavete atmış, onunu mümevveh (hayalı) saadete çıkarmış, diğer onu da beyne beyne (ikisi ortası) bırakmış. Saadet odur ki, külle, ya eksere saadet ola. Bu ise, ekall-i kalîlindir ki; nev-i beşere rahmet olan Kur’an, ancak umûmun, laakal ekseriyetin saadetini tazammun eden bir medeniyeti kabul eder.
“Hem, serbest hevanın tahakkümüyle, havaic-i gayr-i zarûriye havaic-i zarûriye hükmüne geçmişlerdir. Bedeviyette bir adam dört şeye muhtaç iken, medeniyet yüz şeye muhtaç ve fakir etmiştir. Sa’y, masrafa kafi gelmediğinden, hileye, harama sevk etmekle, ahlakın esasını şu noktadan ifsad etmiştir. Cemaate, nev’e verdiği servet, haşmete bedel; ferdi, şahsı, fakir, ahlaksız etmiştir.
“Kurun-u ûlanın mecmû vahşetini, bu medeniyet bir defada kustu!
“Alem-i İslamın şu medeniyete karşı istinkafı ve soğuk davranması ve kabulde ıztırabı cay-ı dikkattir. Zîra, istiğna ve istiklaliyet hassasıyla mümtaz olan Şeriattaki İlahî hidayet, Roma felsefesinin dehasıyla aşılanmaz, imtizaç etmez, bel’ olunmaz, tabî olmaz. Bir asıldan tev’em (ikiz) olarak neş’et eden eski Roma ve Yunan iki dehaları, su ve yağ gibi, mürûr-u a’sar (asırlar) medeniyet ve Hıristiyanlığın temzîcine çalıştığı halde, yine istiklallerini muhafaza, adeta tenasuhla o iki ruh şimdi de başka şekillerde yaşıyorlar. Onlar tev’em ve esbab-ı temzîc varken imtizaç olunmazsa, Şeriatın rûhu olan nûr-u hidayet, o muzlim pis medeniyetin esası olan Roma dehasıyla hiçbir vakit mezc olunmaz, bel’ olunmaz.”
Dediler:
“Şeriat-ı Garradaki medeniyet nasıldır?”
Dedim:
“Şeriat-ı Ahmediyenin (a.s.m.) tazammun ettiği ve emrettiği medeniyet ise ki; medeniyet-i hazıranın inkişaından inkişaf edecektir. Onun menfi esasları yerine, müsbet esaslar vaz’ eder. İşte: Nokta-i istinad, kuvvete bedel haktır ki, şe’ni adalet ve tevazündür; hedef de menfaat yerine fazîlettir ki, şe’ni muhabbet ve tecazübdür; cihetü’i-vahdet de unsuriyet-i milliyet yerine rabıta-i dînî, vatanî, sınıfıdır ki, şe’ni samîmi uhuvvet ve müsalemet ve haricin tecavüzüne karşı yalnız tedafü’dür; hayatta, düstur-u cidal yerine düstur-u teavündür ki, şe’ni ittihad ve tesanüddür; heva yerine hüdadır ki, şe’ni insaniyeten terakki ve rûhen tekamüldür. Hevayı tahdit eder, nefsin hevesat-ı süfliyesinin teshîline bedel, rûhun hissiyat-ı ulviyesini tatmin eder.
“Demek biz mağlûbiyetle ikinci cereyana takıldık ki, mazlumların ve cumhûrun cereyanıdır; başkalarından yüzde seksen fakir ve mazlumsa, İslamdan doksan belki doksan beştir. Alem-i İslam şu ikinci cereyana karşı lakayd veya muarız kalmakla hem istinadsız, hem bütün emeğini heder, hem onun istilasıyla istihaleye maruz kalmaktansa, akılane davranıp, onu İslamî bir tarza çevirip, kendine hadim kılmaktır. Zîra, düşmanın düşmanı, düşman kaldıkça dosttur; nasıl ki düşmanın dostu, dost kaldıkça düşmandır.
“Şu iki cereyan birbirine zıt, hedefleri zıt, menfaatleri zıt olduğundan, birincisi dese ’Öl!’; diğeri diyecek ’Diril!’ Birinin menfaati zarar, ihtilaf, tedenni, zaaf, uyumamızı istilzam ettiği gibi; ötekinin menfaati dahi kuvvetimizi, ittihadımızı bizzarûre iktiza eder. Şark husûmeti İslam inkişafını boğuyordu; zail oldu ve olmalı. Garb husûmeti, İslamın ittihadına, uhuvvetin inkişafına en müessir sebeptir, bakî kalmalı.”
Birden o meclisten tasdik emareleri tezahür etti.
Dediler:
“Evet, ümitvar olunuz; şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada, İslamın sadası olacaktır!”
Tekrar biri sordu:
“Musibet, cinayetin neticesi, mükafatın mukaddemesidir. Hangi fiiliniz ile kadere fetva verdirdiniz ki, şu musibetle hükmetti. Musîbet-i amme ekseriyetin hatasına terettüb eder. Hazırda mükafatınız nedir?”
Dedim:
“Mukaddemesi üç mühim erkan-ı İslamiyedeki ihmalimizdir: salat, savm, zekat. Zîra, yirmi dört saatten yalnız bir saati, beş namaz için Halık Teala bizden istedi; tenbellik ettik. Beş sene, yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrik ile, bir nevî namaz kıldırdı. Hem, senede yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi; nefsimize acıdık. Keffareten, beş sene oruç tutturdu. “On’dan, ya “kırk”tan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekat istedi; buhl ettik, zulmettik; O da bizden müterakim zekatı aldı.
“Mükafat-ı hazıramız ise; fasık, günahkar bir milletten, hums olan dört milyonu velayet derecesine çıkardı; gazilik, şehadetlik verdi. Müşterek hatadan neş’et eden müşterek musîbet, mazi günahını sildi.”
Yine biri dedi:
“Bir amir hata ile felakete atmış ise?..”
Dedim:
Musîbetzede mükafat ister; ya amir-i hatadarın hasenatı verilecektir-o ise hiç hükmünde-veya hazîne-i gayb verecektir. Hazîne-i gaybda böyle işlerdeki mükafatı ise, derece-i şehadet ve gaziliktir.”
Baktım, meclis istihsan etti. Heyecanımdan uyandım; terli, el pençe yatakta oturmuş kendimi buldum. O gece böyle geçti…

Amelin karşılığı kendi türünden birşeyle verilir.

Bediüzzaman, yanında başka kitaplar bulundurmuyordu.
“Neden başka kitaplara bakmıyorsun?” denildiğinde, buyururlardı ki:
“Herşeyden zihnimi tecrid ile Kur’an’dan fehmediyorum.”
Eserlerden nakletse de, bazı mühim gördüğü mesaili, tağyir etmeden alırdı.
“Ne için aynen böyle tekrar ediyorsun?” diye sorulduğunda, “Hakîkat usandırmaz, libası değiştirmek istemem” buyurdu.
Yukarıda bir nebze zikredilmişti ki, Bediüzzaman, hakaik-i Kur’aniyeye HAŞİYE ait on iki telifatını tab’ ettirmişti. Bu eserlerden üç-dördü Türkçe olup, mütebakisi Arabîdirler. Bu zamana kadar hiçbir kitapta emsali bulunmayan bir tarz-ı beyan ve ifade ile hakîkatleri ispat ediyorlar.

Darü’l-Hikmette bulunduğu zamanlarda geçirdiği bir inkılab-ı rûhîyi, bilahere neşrettiği bir eserinde şöyle beyan ediyor:
Eski Said’in gafil kafasına müthiş tokatlar indi,  kaziyesini düşündü; kendini bataklık çamurunda gördü. Medet istedi, bir yol aradı, bir halaskar taharri etti; gördü ki, yollar muhtelif. Tereddütte kaldı, Gavs-ı Azam olan Şeyh Geylanî’nin (r.a.) Futuhü’l-Gayb namındaki kitabıyla tefeül etti. Tefeülde şu çıktı:

Acibdir ki, o vakit ben, Darü’i-Hikmeti’i-İslamiye azası idim. Cüya ehl-i İslamın yaralarını tedaviye çalışan bir hakîm idim. Halbuki, en ziyade hasta, ben idim. Hasta, evvela kendine bakmalı, sonra hastalara bakabilir. İşte, Hazreti Şeyh bana der ki:
“Sen kendin hastasın, kendine bir tabib ara!”
Ben dedim:
“Sen tabibim ol!”
Tuttum, kendimi ona muhatap addederek o kitabı bana hitap ediyor gibi okudum. Fakat, kitabı çok şiddetli idi; gururumu dehşetli kırıyordu nefsimde şiddetli ameliyat-ı cerrahiye yaptı. Dayanamadım, yarısına kadar kendimi ona muhatap ederek okudum, bitirmeye tahammülüm kalmadı. O kitabı dolaba koydum. Fakat, sonra ameliyat-ı şifakaraneden gelen acılar gitti, lezzet geldi. O birinci üstadımın kitabını tamam okudum ve çok istifade ettim. Ve onun virdini ve münacatını dinledim, çok istifaza ettim.
Sonra, İmam-ı Rabbani’nin Mektubat kitabını gördüm, elime aldım, halis bir tefeül ederek açtım. Acaiptendir ki, bütün Mektubatında yalnız iki yerde `Bediüzzaman” lafzı var. O iki mektup, bana birden açıldı. Pederimin ismi Mirza olduğundan, o mektupların başında
“Mirza Bediüzzaman’a mektup” diye yazılı olarak gördüm.
“Fesübhanallah!” dedim. “Bu bana hitap ediyor.”
O zaman Eski Said’in bir lakabı `Bediüzzaman” idi. Halbuki, Hicretin üç yüz senesinde Bediüzzaman-ı Hemedani’den başka o lakabla iştihar etmiş zatları bilmiyordum. Demek, İmamın zamanında dahi öyle bir adam vardı ki, ona o iki mektubu yazmış. O zatın hali benim halime benziyormuş ki, o iki mektubu kendi derdime deva buldum.
Yalnız, İmam, o mektuplarında tavsiye ettiği gibi, çok mektuplarında musırrane şunu tavsiye ediyor: “Tevhîd-i kıble et!” Yani, “Birini üstad tut, arkasından git, başkasıyla meşgul olma!”
Şu en mühim tavsiyesi, benim istidadıma ve ahval-i ruhiyeme muvafık gelmedi. Ne kadar düşündüm, “Bunun arkasından mı, yoksa ötekinin mi arkasından gideyim?’;

Sen Darü’l-Hikmettesin. Kalbini tedavi edecek bir tabib ara tahayyürde kaldım. Herbirinde ayrı ayrı cazibedar hasiyetler var. Biriyle iktifa edemiyordum. O tahayyürde iken, Cenab-ı Hakkın rahmetiyle kalbime geldi ki: “Bu muhtelif turùkların başı ve şu cedvellerin menbaı ve şu seyyarelerin güneşi, Kur’an-ı Hakimdir. Hakikî tevhid-i kıble bunda olur. Öyle ise en ala mürşid de ve en mukaddes üstad da odur”; ona yapıştım. HAŞİYE

HAŞİYE
Yazının sonunda diyor: “Nakıs ve perişan istidadım, elbette layıkıyla, o mürşid-i hakîkinin ab-ı hayat hükmündeki feyzini massedip alamıyor. Fakat, ehl-i kalb ve sahib-i halin derecatına göre o feyzi, o ab-ı hayatı yine onun feyziyle gösterebiliriz. Demek, Kur’an’dan gelen o Sözler ve o Nurlar, yalnız aklî mesail-i ilmiye değil; belki kalbî, rûhî, halî mesail-i îmaniyedir ve pek yüksek ve kıymettar maarif-i İlahiye hükmündedirler.”

**************

 

 




AYAK OYUNLARI

AYAK OYUNLARI

Kaygan ve kaypak bir zeminimiz var.

Gerek Türkiye’de ve gerekse dünyada Kaostan beslenen büyük bir kesim var.
En basit ve güncel bir örnekle ifade edecek olursak, doların ve altının yükselmesini kim ister?
Elbette yüklü miktarda dolar ve altın baronları.
Milyonlarca doların yüzde 3,5,10 artışı olsa hesap belli.
Bununda olması için küçük çapta Türkiye’de ve büyük çapta da dünyada bir kaos, kargaşa, savaş olması gerek.
Tıpkı savaşın çıkmasının en başta silah üreticilerine yaraması gibi.
Onun içindir ki gerek Türkiye’de ve gerekse dünyada sürekli sun’i dalgalar oluşturuluyor.

Ayak takımı gezide de 15 Temmuz’da da bu ayak oyunlarıyla piyasaya çıkmıştı.

Yine de çıkacak, devam ettirecek.
Buradan iyi devşirme yapıyor.

-Türkiye’nin zemininin kaygan olduğu bir gerçek ancak hükümetin de bu kayganlığı gidermesi, kayganlığa sebep olacak amil ve faktörleri de kaldırarak, kötü niyetli insanların eline koz verilmemesidir.

Önemli çapta kozlar kaldırılmış ancak bitmiş değil.
5816 sayılı Koruma kanununun arkasına sığınıp, bunu kendisine koz yapanlar, dünden bugüne samimi olmadıklarını göstermişlerdir.
O halde sebep ortadan kalkarsa, kötü netice ve kökü dışarda olan neticede, neticesiz kalmış olur.

-Ahmet ÇAKAR, Galatasaray-Fenerbahçe SÜPER KUPA maçını yorumladı:

“Futbolun kuralları var. Maçlarda giyinilecek formalarla alakalı FIFA’nın kuralları net. En az 15 gün önceden hangi takımın ne giyeceği bildirilmek zorunda.”
“Maçta ne giyinilip ne giyinilmeyeceğine Suud-i Arabistan değil FIFA karar veriyor.
Son gün ‘Ben bunu değil şunu giyineceğim’ diyemezsin FIFA bunu kabul etmez. Maçtan önce Atatürk neden bu arkadaşların aklına gelmemiş?
En önemli kural: Oyun sırasında kural değiştirilmez.”

-Gündem alakasız da olsa, kendine çekiyor.

Beni bile alakam olmayan sporun alanına çekti.
Çünkü oradaki ayak oyununu gördüm.

-Ayak takımının ayak oyunları.

Türkiye bir asırdır ayak takımının ayak oyunlarına gelmiş ve getirilmiştir.[1]

Kasıt olduğu ve birilerine ve bir yerlere mesaj verildiği, Suud’un verdiği şu mesajdan da anlaşılıyor, “Yapılan açıklamada, “Türkiye Cumhuriyeti’nin milli marşının çalınması ve tribünlerde Türk bayraklarının sergilenmesi konusunda anlaşmaya varmıştık. Bu anlaşmaya rağmen, iki takımın da anlaşmaya uymaması üzücü oldu ve bu da maçın yapılamamasına yol açtı” ifadelerine verildi.”[2]

Tam bir tahrik. 

Planlı ve hesaplı. 

Bir kasıt var. 

Gündem oluşturma amaçlı.  

********************   

22-23 Aralık tarihlerinde düzenlenen hain saldırılarda 12 askerimizin şehit edilmesinden hemen sonra ABD’li askerler PKK’ya eğitim verdi. Teröristlere kalaşnikof kullanmayı öğretip, fotoğrafları sosyal medyada yayınladılar.[3]

Aynı oyun içte[4] ve İran tarafından da oynanmaktadır.

Acem parmağı Türkiye’de de boş durmuyor! İran da yayılma peşinde.[5]

-ABD ihanetini gizleniyor, oyunu açık oynuyor.[6]

-Ve de zaten İsrail saldıracağını söylüyordu.[7]

ABD ve İsrail’le örtülü ve gizli oynanan savaş açıktan oynanıyor.
Ayak oyunlarıyla hükümeti deviremeyen ve baş kaldırının alanının gelişmesini gören İsrail tohumu ve kuklası ABD ve temsilcileri Biden ve etba’ı açıktan ve yüzündeki maskeyi çıkararak saldırmaya başladı.

-Bir yazımda Biden o onun arkasında bulunan Pentagonun başa geçmesiyle dünyayı büyük bir belanın ve yangının beklediğini yazmıştım.

Bunlar 3. Dünya savaşını çıkarmadan ve de dünyayı ateşe atmadan, kendi ifadeleriyle Armegedon yani Tanrıyı! kıyamete zorlamadan gitmeyecekler.[8]
Bu yangının fitilini ateşleme yeri ise, İsrail’in de ortasında bulunduğu Ortadoğu’dur.
Allah bunların şerlerinden Müslümanları ve insanlığı muhafaza eylesin.

-Türkiye’nin de zemini gibi dünyanın da zemini çok kaygan, gündem ise çok rahat değişmekte hatta değiştirilmektedir.

-Organ çalacak kadar alçaldılar.

Çoğu kadın ve çocuk 21 binden fazla sivili katlederken her türlü savaş ve insanlık suçunu işleyen terör devleti İsrail’in, öldürdüğü kişilerin organlarını da çaldığı ortaya çıktı. Gazze’deki hükümet, konuyla ilgili bağımsız uluslararası soruşturma komitesi talebinde bulundu.[9]

****************   

Önce gündem Rusya Ukrayna savaşı idi. Üç aydır unutuldu, gündemden düştü.

Ve 12 şehidimizle Gazze gündemden çıkarıldı.

Şimdi de maç bahanesiyle 12 Şehidimiz gündemden çıkarılmış oldu. 

3 aya yakın süredir medyanın gündeminde hep Gazze vardı. 

12 şehidimizle birlikte yüzde 95 oranında şehitlerimiz gündemde oldu.

Gazze neredeyse unutturmaya çalışılıp, gündem dışına taşındı. 

Zaten bir hafta önce İsrail başbakanı Türkiye’yi ve Mit’i tehdit etmişti. 

ABD ortaklığıyla bunu gerçekleştirdi. 

Birkaç gün süren 12 şehidimizin gündemi de yine kasıtlı olarak spor gündemine, gündelik işlere boğuldu, boğduruldu. 

Her zaman için bu milletin gerçek gündemi gizlendi, gündelik ve anlık geçici işlerle meşgul edildi. 

Geçim derdi, seçim derdi oldu. 

Soğan patatesle günler geçirildi. 

Ve en önemlisi, ebedi ve herkesin gideceği yer olan ahiret ve de hesaplar unutturuldu, düşündürülmedi.

Bir Ömür kısır çekişmeler ve çekiştirmelerle heba edildi.

Toplum kirli ve hırçın bir avuç insanın gündemine kurban edildi. 

Her meselede, dini ve ebedi hayat konuşmalarında dahi insanlar kısır, sığ ve dar alanlara çekilerek, darlandı ve darlandırıldı.

Gündemi yakalamak, gündemde kalmak, gündemi oluşturmak, gündemi konuşmakla günün ötesine geçilmedi ve yarınlar unutuldu. 

Yarın ve gelecek mi?

Acelesi yok, sırası değil, Allah Kerim, hele bugünü bir atlatalım, hele bugün bir geçsin, sen bugüne bak, yarından bana ne, ben bugüne bakarım.

Gelecek feda edildi, bugüne ve gündeme. 

****************    

Provokasyona gelen bazı hastalıklı kafalar, bunu fırsat bilip Arapların tümünü hedef alarak, kusmuklarını kusmaya başladılar.

Bilsinler ki:
Salih ve kişilikli bir Arap vatandaşını, sefih ve kişiliksiz binlerce Türk’e tercih ederim.
Tıpkı Salih ve kişilikli bir Türk vatandaşını, sefih ve kişiliksiz binlerce Arap vatandaşına tercih ettiğim gibi.
Üstünlük takvadadır.
Kardeşlik imandadır.
Müminler ancak kardeştirler.
Hadiste:”Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”
“Mümin mümine karşı, parçaları birbirini bağlayıp tahkim eden bina gibidir, buyurdu ve (bu bağlılığı göstermek için Resul-i Ekrem) parmaklarını birbirinin arasına geçirip kenetledi.”[10]
Hadiste, “Allah indinde en şerefliniz takvâca en ileri olanınızdır. Arabın Arap olmayan (acem) üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Beyaz derili olanın siyah derili üzerine bir üstünlüğü yoktur, siyah derili olanın da beyaz derili üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece 

“Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler.”[11]

 

 

MEHMET ÖZÇELİK

30-12-2023

[1] https://www.yenisafak.com/gundem/disneye-ses-cikaramamislardi-unluler-super-kupa-iptali-sonrasi-piyasaya-cikip-ataturk-paylasimlari-yapti-4591023

https://www.yenisafak.com/gundem/fetocu-emre-uslu-ile-adem-yavuz-arslan-super-kupa-iptali-sonrasi-ikinci-gezi-hayaliyle-ortaya-cikti-4591039

https://spor.haber7.com/besiktas/haber/3379023-gazetecilerden-futbol-uzerinden-kaos-senaryosu-iddiasi-altayli-ali-koc-onermis

https://www.haber7.com/guncel/haber/3379027-suudi-arabistanda-suni-kriz-disneye-ses-cikaramayan-unluler-yeniden-ataturkcu-oldu

https://spor.haber7.com/futbol/haber/3379037-super-kupa-macinin-organizatoru-riyadh-seasondan-aciklama

https://spor.haber7.com/futbol/haber/3378992-super-kupa-maci-oncesi-ataturk-tisortu-krizi-dev-final-oynanacak-mi

[2] https://m.haber7.com/futbol/haber/3379037-super-kupa-macinin-organizatoru-riyadh-seasondan-aciklama

https://www.haber7.com/guncel/haber/3379039-super-kupa-finali-dunya-basininda-yankilandi-fetoculer-de-ortaya-cikti

[3] https://www.haber7.com/dunya/haber/3378822-12-sehit-verdigimiz-hain-saldirilardan-hemen-sonra-ulkeden-skandal-paylasim

[4] https://www.yenisafak.com/gundem/bakan-tunctan-bahcelinin-dokunulmazlik-cagrisina-cevap-vekiller-teroru-desteklerse-konu-yargiya-gelir-4590187

[5] https://www.turkiyegazetesi.com.tr/dunya/acem-parmagi-turkiyede-de-bos-durmuyor-iran-da-yayilma-1010040

[6] https://tesbitler.com/index.php?s=abd

[7] https://tesbitler.com/index.php?s=israil

[8] https://tesbitler.com/index.php?s=ARMEGEDON

[9] https://www.yenisafak.com/dunya/israilden-yeni-insanlik-sucu-organ-calacak-kadar-alcaldilar-4590561

[10] Buhari, Salat 88, Müslim, Birr 65.

[11] Bakara. 11. 




Hendek olaylarının iç yüzü nedir?

Hendek olaylarının iç yüzü nedir?


Hendek olayları, Türkiye-PKK çatışması sırasında gerçekleşen bir dizi çatışmadır. Bu çatışmalar, PKK militanlarının Sur, Silvan, Lice, Hani, Hazro, Bismil, Dicle, Bağlar, Kayapınar, Yenişehir, Kocaköy (Diyarbakır), Nusaybin, Dargeçit, Derik (Mardin), Silopi, Cizre, İdil (Şırnak), Varto (Muş) ve Sason, Kozluk (Batman) ilçelerinde hendekler açarak özyönetim talepleriyle başlattıkları saldırılarla başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti güvenlik güçleri tarafından bastırılmıştır.

Kaynaklar:
(2) Halk TV’de PKK propagandası! Mashuq Kurt, Türk askerini hedef aldı. 
https://www.yeniakit.com.tr/haber/halk-tvde-pkk-propagandasi-mashuq-kurt-turk-askerini-hedef-aldi-1742487.html.
(3) Hendek savaşlarında sona gelindi – DW – 29.05.2016. https://www.dw.com/tr/hendek-sava%C5%9Flar%C4%B1nda-sona-gelindi/a-19291491.
(4) Hendek Savaşı Sonuçları Ve Nedenleri: Hendek Savaşı Kimler Arasında …. https://www.cnnturk.com/yasam/hendek-savasi-sonuclari-ve-nedenleri-hendek-savasi-kimler-arasinda-yapildi-kisaca-onemi-nelerdir.
(5) Hendek Savaşı Nedir? Kısaca Hendek Savaşı’nın Sonuçları, Tarihi, Önemi …. https://www.diyadinnet.com/bilgi-829-hendek-savasi.

@@@@@@@

Hendek olayları, 2015 yılında başlayan ve Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanan çatışma ve şiddet olaylarıdır. Olaylar, PKK (Kürdistan İşçi Partisi) terör örgütünün 2015 yılında sona erdirdiği ateşkesin ardından şehirlerdeki hendek ve barikat oluşturma eylemleriyle başlamıştır.

PKK’nın gençlik yapılanmaları olan YDG-H (Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi) üyeleri, örgütün talimatıyla çeşitli Kürt bölgelerinde hendek kazarak, barikatlar kurarak ve silahlanarak güvenlik güçlerine karşı direniş göstermişlerdir. Bu eylemler sonucunda pek çok sivil ve asker hayatını kaybetmiş, binalar ve kamu kurumları büyük hasar görmüştür.

Hendek olaylarının iç yüzü, terör örgütünün bölgelerdeki gençleri silahlandırarak, bölgedeki Kürt nüfusu arasında bir kontrol mekanizması oluşturma amacını taşıdığı şeklinde yorumlanmaktadır. Örgüt, gençleri sürecin bir parçası olarak kullanmakta ve kendi ideolojileri uğruna mücadele etmeye teşvik etmektedir. Ancak bu durum, gençlerin yaşamlarını riske atması ve terör eylemlerine katılımının artması anlamına gelmektedir.

Hendek olayları, güvenlik güçlerinin terör örgütüne karşı operasyonlar düzenlemesiyle sona ermiştir. Operasyonlar sonucunda hendekler kapatılmış, barikatlar kaldırılmış ve terör örgütünün kontrolü azalmıştır. Ancak olaylar sırasında pek çok can kaybı ve yıkım yaşanmış, toplumda derin bir yara açılmıştır. Olayların iç yüzü, terör örgütü ile devlet güçleri arasındaki çatışmanın bir sonucu olarak değerlendirilmektedir.

@@@@@@@@

Başka hangi çatışmalar yaşandı?

Türkiye’de yaşanan diğer çatışmalar arasında şunlar yer alır:

1. Türkiye-PKK çatışması: Türkiye’nin doğusunda ve güneydoğusunda gerçekleşen bir dizi çatışma. PKK militanları, Sur, Silvan, Lice, Hani, Hazro, Bismil, Dicle, Bağlar, Kayapınar, Yenişehir, Kocaköy (Diyarbakır), Nusaybin, Dargeçit, Derik (Mardin), Silopi, Cizre, İdil (Şırnak), Varto (Muş) ve Sason, Kozluk (Batman) ilçelerinde hendekler açarak özyönetim talepleriyle başlattıkları saldırılarla başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti güvenlik güçleri tarafından bastırılmıştır.

2. Kıbrıs Barış Harekâtı: 1974 yılında Türkiye tarafından gerçekleştirilen bir askeri müdahale. Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs’ta bulunan Türk toplumunu korumak amacıyla adaya çıkarma yapmıştır. Bu harekât, Türkiye’nin Kıbrıs’ta kontrolü sağlamasına yol açmıştır ².

3. Bosna Savaşı: 1992-1995 yılları arasında Bosna Hersek’te gerçekleşen bir savaş. Sırp Cumhuriyeti, Hırvatistan ve Sırbistan, Bosna Hersek’in bağımsızlığını tanımamıştır. Bu durum, Bosna Savaşı’nın patlak vermesine neden olmuştur. Türkiye, NATO’nun bir parçası olarak savaşa katılmıştır.

@@@@@@@@@

Hendek olaylarında ne kadar şehit verildi ve PKK’dan kaç kişi öldü?

Hendek olayları, Türkiye-PKK çatışması sırasında gerçekleşen bir dizi çatışmadır. Bu çatışmalar, PKK militanlarının Sur, Silvan, Lice, Hani, Hazro, Bismil, Dicle, Bağlar, Kayapınar, Yenişehir, Kocaköy (Diyarbakır), Nusaybin, Dargeçit, Derik (Mardin), Silopi, Cizre, İdil (Şırnak), Varto (Muş) ve Sason, Kozluk (Batman) ilçelerinde hendekler açarak özyönetim talepleriyle başlattıkları saldırılarla başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti güvenlik güçleri tarafından bastırılmıştır.

Hendek olayları sırasında, **793 asker ve polis şehit olmuş**, 4 binden fazla güvenlik görevlisi ve 2 binin üzerinde vatandaş yaralanmıştır ²³. PKK tarafından öldürülen militan sayısı hakkında net bir bilgi bulunmamaktadır.

Kaynaklar:
²: [Yeni Şafak](https://www.yenisafak.com/gundem/793-sehitten-utanin-3356278)
³: [Akşam](https://www.aksam.com.tr/siyaset/muhalefet-cukur-ve-barikat-operasyonlarinda-sehit-olan-793-asker-ve-polisi-unuttu/haber-742595)

(2) Muhalefet, ‘çukur ve barikat operasyonları’nda şehit olan … – Akşam. https://bing.com/search?q=Hendek+olaylar%c4%b1+%c5%9fehit+say%c4%b1s%c4%b1+pkk+%c3%b6l%c3%bc+say%c4%b1s%c4%b1.
(3) Muhalefet, ‘çukur ve barikat operasyonları’nda şehit olan … – Akşam. https://www.aksam.com.tr/siyaset/muhalefet-cukur-ve-barikat-operasyonlarinda-sehit-olan-793-asker-ve-polisi-unuttu/haber-742595.
(4) Hendek savaşlarında sona gelindi – DW – 29.05.2016. https://www.dw.com/tr/hendek-sava%C5%9Flar%C4%B1nda-sona-gelindi/a-19291491.
(5) 793 şehidin hesabını kim verecek? | Hakkâri Haberleri – Yeni Şafak. https://www.yenisafak.com/gundem/793-sehitten-utanin-3356278.

@@@@@@@@

Türkiye’deki terör örgütleri nelerdir?

Türkiye’de terör örgütleri arasında şunlar yer almaktadır:

1. Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)
2. Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C)
3. Maoist Komünist Partisi (MKP)
4. Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP/ML)
5. Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP)
6. Kürdistan İşçi Partisi (PKK)
7. Kürdistan Devrim Partisi (PŞK)
8. Kürdistan Demokrat Partisi/Kuzey (PDK/Bakur)
9. Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK)
10. Hizbullah
11. Hilafet Devleti (HD)
12. İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi (İBDA/C)
13. Tevhid Selam (Kudüs Ordusu)
14. El-Kaide Terör Örgütü Türkiye Yapılanması
15. Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD/DAEŞ) ⁴

Kaynaklar:

(1) undefined. https://bing.com/search?q=.
(2) Türkiye’de terörizm – Vikipedi. https://bing.com/search?q=T%c3%bcrkiye%27deki+ter%c3%b6r+%c3%b6rg%c3%bctleri.
(3) Türkiye’de 12 aktif terör örgütü var – Günün Haberleri. https://www.cnnturk.com/turkiye/turkiyede-12-aktif-teror-orgutu-var.
(4) Türkiye’de Bilinen En Aktif 10 Terör Örgütü – Onedio. https://onedio.com/haber/turkiye-de-bilinen-en-aktif-teror-orgutleri-695029.

@@@@@@@@@@