SONSUZA UZANAN ACZİYETİMİZ

SONSUZA UZANAN ACZİYETİMİZ

Enbiyalar ve evliyalar yoklukta varlığı bulmuşlar.

Adeta var olmak için yok olmuşlar.

İnsan ilmi ilahi de olup, vücutça yok iken, yoklukta ve yokluktan var olmuştur.

Allaha karşı var olmak ve varlık iddiasından vaz geçen zatlar, adeta, yok ol ki var olasın, hakikatine varmışlar.

Var ve varlık iddiasında bulunan şeytan gibi yok olmamış ve yokluğa hizmet etmemişlerdir.

İbrahim hakkının Zakir ve Şakir kıssası gibi,

Harabat elini hor görme Zakir

Defineye malik viraneler var.

İnsan acizliğinden dolayı çocuğun annesinin kucağına kendisini atması, annenin ise bağrına basıp göğsüne bastırdığı gibi.

Bu çocuğun acizliğindendir.

Acz, Samediyyetin bir ayinesidir.

Aczi mutlak, fakrı mutlak, şevki mutlak, şükrü mutlak.

Acz. Fakr, şefkat.

Acz nidanın madenidir. İhtiyaç duanın membaıdır.

-Bediüzzaman Mektubat adlı eserin Dördüncü Mektub’unda bu konu şöyle ele alınmaktadır:

”Tarik-i Nakşî hakkında denilen “Der tarik-i Nakşibendî lâzım âmed çâr terk / Terk-i dünya, terk-i ukbâ, terk-i hestî, terk-i terk” olan fıkra-i rânâ birden hatıra geldi.

O hatıra ile beraber, birden şu fıkra tulû etti:

“Der tarik-i aczmendî lâzım âmed çâr çiz / Fakr-ı mutlak, acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak ey aziz.”[1]

” Bu mektubunuzda Yirmi Altıncı Sözün Zeylinde bahis buyurulan ve alâ kaderi’t-taka hükmüne tevfik-i harekete  çalıştığım yol ki; acz, fakr, şefkat, tefekkür tarikidir. Aziz ve muhterem Üstadımın tarif ve tavsiye ve irşad buyurdukları kestirme, Kur’ânî ve nurânî caddedir”[2]

“Sizi karada ve denizde gezdirip dolaştıran O’dur. Öyle ki gemide bulunduğunuz ve o gemi, içindekilerle beraber hoş bir esintiyle akıp gittiği ve gemidekilerin bununla keyiflendikleri bir sırada, o gemiye şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her taraftan onlara dalgalar gelmeye başlar. Onlar zannederler ki her yerden kuşatıldılar.

İşte o vakit dini Allah’a has kılarak dua etmeye başlarlar. “Eğer bizi buradan kurtarırsan, andolsun ki şükredenlerden olacağız.” derler.”[3]

” İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, yatarken, otururken ve ayakta iken bize dua eder. Kendisinden sıkıntısını gideriverdik mi -sanki kendisine dokunan sıkıntı için bize hiç dua etmemiş gibi- sıvışıp gider.”[4]

-Ve le neblüvenneküm bi şey’im minel havfi vel cuı ve naksım minel emvali vel enfüsi ves semerat* ve beşşiris sabirın.

“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!”[5]

-Tavuğun acizken yavrusuna olan muamelesi. Taneyi yemez, ona verir. Bu acziyyetin tezahürüdür. Ancak yavru güçlenince elinden alır, ona vermez.

-Allah takdis edilirken, tacizden Müberra denir.

-Acizlik rahmetin cebine vesiledir.

-Hz. Eyyub gibi Hz. Yunus Peygamberin durumlarında da; 1.lema,da, esbab bil külliye sükut etmiş.

,”Hazret-i Yunus aleyhisselâmın kıssa-i meşhuresinin hülâsası: Denize atılmış, büyük bir balık onu yutmuş. Deniz fırtınalı ve gece dağdağalı ve karanlık ve her taraftan ümit kesik bir vaziyette  لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنّٖى كُنْتُ مِنَ الظَّالِمٖينَ münâcatı, ona süraten vasıta-i necat olmuştur.”

-İşte Gazze. Her taraftan ümit kesilmiş bir durumda.

Gel de Allah deme.

Acizliğin en fazla hissedildiği an ve zaman ise Ramazan orucudur.

“Bu Ramazan-ı Şerifte acz ve zaafı ve fakr ve ihtiyacı tam hissedip, Cenab-ı Hakka iltica etmek, bur surette intibah ve heyecan ve şuur ve şiddet verdi.”[6]

İnsan Allaha ihtiyacını Acz lisanıyla hissedip söyleyecek.

” Feyâ Rabbî, ya Hâlıkî, ya Mâlikî! Seni çağırmakta hüccetim hacetimdir.  Sana yaptığım dualarda uddetim fâkatimdir. Vesilem fıkdan-ı hile ve fakrımdır. Hazinem aczimdir. Re’sü’l-malım emellerimdir. Şefîim, Habibin aleyhissalâtü vesselâm ve rahmetindir. Affeyle, mağfiret eyle ve merhamet eyle! Ya Allah, ya Rahman, ya Rahîm. Âmin!”[7]

MEHMET ÖZÇELİK

16-12-2023

 

[1] Bak. Şualar.4. Şua, Asayı Musa 6. Mesele.

[2] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/barla-lahikasi/yirmi-yedinci-mektubun-ucuncu-kismi-ve-ucuncu-zeylinin-nihayetidir/95

[3] Yunus 22.

[4] Yunus 12.

[5] Bakara.155.

[6] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/barla-lahikasi/yirmi-sekizinci-mektubun-sekizinci-meselesinin-ucuncu-nuktesi/163

[7] https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mesnevi-i-nuriye/meclis-i-mebusana-hitaben-yazilan-bir-hutbe/91




YÜZ YILLIK ÖRÜLEN ÖRÜMCEK AĞI 

YÜZ YILLIK ÖRÜLEN ÖRÜMCEK AĞI 

1960 darbesiyle darbe anayasası oluştu.

1970 terör odakları harekete geçirilip, bir sonraki darbeye zemin hazırlandı.
1980 darbesiyle ahtapotun iki kolu oluşturuldu.
Solda PKK, sağda Fetö.
Bunlarla da 1997 28 şubat ile de irtica yaygaraları koparıp post modern darbe yapıldı.
624 yıldır Kur’an’ın bayraktarlığını yapan orduya, Kur’an’a darbe yaptırıldı.
Zayıflayan darbe gücü bu seferde, E-muhtıra ya da 27 Nisan Bildirisi, Türk Silahlı Kuvvetleri adına Genelkurmay Başkanlığının cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısı ile 27 Nisan 2007 tarihinde gece saat 23.20’de yaptığı, laiklikle ilgili açıklama ile muhtıra verildi.
Bir sonuç alınamayınca bütün planlar devreye konularak, içte ve dıştaki piyonlar aktif hale getirilerek Fetö çatısı altında 15 Temmuz 2016 işgal hareketine geçildi.
1950 den sonra ikinci defa millet, söz milletindir, dedi.
İşgale dur dedi.
Ordu dizgini eline aldı.
Ordudaki bin yıllık ruh ile, hapsolan ceset tekrar buluştu.
Ordu baltayı ayağına değil, düşmanına vurdu.
Bu sefer ABD ve özellikle 50 yıldır birikimi ve senaryolarıyla baş rolde oynayan Biden içteki muhalefeti destekleme kararı aldı.
Millet üçüncü seferde tokadını hem iç ve hem de dıştakilere vurarak kenetlendi.
Ambargolar, ekonomik yaptırımlar, terör, muhalefeti desteklemeler, irtica ve şeriat geliyor senaryoları, sağ sol kavgası, alevi Sünni fitnesi, bir asır boyunca bu milletin başına örülen ve vücuduna geçirilen senaryolardandı.
Bir kaç nesil mahvedilip yok edildi.
Maddi manevi kayıplar ve en önemlisi de yıllar kayboldu.
Biten ve kaybolan ve de kaybedilen nesiller olarak anıldı, Osmanlıdan sonraki bu yüz yıl.
Şimdi ise kendi kaybını telafiye çalışan bu millet, yüz yıl ihmal ettiği ancak eli, kolu, dili, ruhu ve aklı bağlı olup gidemediği kardeşlerinin imdadına koşmaya başladı.
Dikleşmeden dik durmaya başladı.
Artık dünyaya el uzatmaya, ses ve ümit olmaya başladı.
İnşallah dizginleri geçmişte olduğu gibi, gelecekte de eline almaya başladı.
İslam dünyasına ve insanlığa bir ışık ve bir parıltı oldu.
Kararan dünyayı aydınlatmaya aday oldu.
Kaybeden nesli ve asırları kazanacak yeni nesillerle hızla telafiye konuldu.
Çünkü artık asır teknolojik asır ve nur asrı idi.
Madde kırılmış ve aşılmış oldu.
Her şey online oldu.
Sürat peyda etti.
İslam güneşinin önündeki perdeler birer birer zevale mahkum oldu.
“Evet, hakaik-i İslâmiyetin mâzi kıt’asını tamamen istilâsına sekiz dehşetli mânialar mümanaat ettiler.”[1]
İnşallah bu engeller kalktı ve kalkacak. Sonuç olarak:
“Her halde iki harb-i umumî ile ettiği ve kâinatı ağlattıran cinayetleri ve yuttuğu zakkum şerleri hazmetmediği için kustuğu ve zeminin bütün yüzünü pislendirdiği vaziyetiyle, beşeriyeti en berbat bir dereceye düşürüp bin senelik terakkiyatını zîr ü zeber etmek cinayetini beşer hazmetmeyecek. Her halde çabuk başında bir kıyamet kopmazsa, hakaik-i İslâmiye beşeri esfel-i sâfilîn derece-i sukutundan kurtarmaya ve ru-yi zemini temizlemeye ve sulh-u umumiyi temin etmeye vesile olmasını Rahmân-ı Rahîmin rahmetinden niyaz ediyoruz ve ümid ediyoruz ve bekliyoruz.”[2]

-” Teğmen cuntasını Tuzla Piyade Okulu’nda yürütülen soruşturma ortaya çıkardı.

Tuzla Piyade Okulu’nda bazı askerlerin namaz kıldıkları için fişlenmeleri ve darp edilmelerinin ardından başlayan idari ve adli soruşturma bir “teğmen cuntası”nın varlığını ortaya çıkardı. Darbe dönemlerini hatırlatacak bir bildiri yayınlamayı da planlayan cuntacı teğmenler yargılanmaktan çekindikleri için vazgeçti.”[3]

-Hastalıklı ur bir türlü gitmedi ve bitmedi, bu millet bundan kurtulamadı. İçten içe büyüdü, büyütüldü. Sinek üreten bataklıklar bir türlü kurumadı ve kurutulmadı. Birileri sürekli bundan nemalandı. 

-“Âyâ, zanneder misin, bu milletin fakr-ı hali dinden gelen bir zühd ve terk-i dünyadan gelen bir tembellikten neş’et ediyor? Bu zanda hata ediyorsun. Acaba görmüyor musun ki, Çin ve Hintteki Mecusî ve Berâhime ve Afrika’daki zenciler gibi, Avrupa’nın tasallutu altına giren milletler bizden daha fakirdirler? Hem görmüyor musun ki, zarurî kuttan ziyade Müslümanların elinde bırakılmıyor? Ya Avrupa kâfir zalimleri veya Asya münafıkları, desiseleriyle ya çalar veya gasp ediyor.”

Bir sırdan fazla bu milletin fakru hali, hazine üzerine oturan bu milletin ve İslam ülkelerinin mallarına Avrupa zalimleriyle ortaklık yapan Asya’daki münafıkların cebir veya hile el koyup almaları sebebiyledir.
Yüz sene önce petrol yok denilip ABD’nin aldatmacasıyla kapatılmış olan kuyulardan bugün petrol fışkırıyor.
PKK’nın yıllarca çöreklendiği Gabar’da petrol fışkırıyor.

-Kim kaybetti, kim kazandı?

Gazze’de canlarımızı, dindaşlarımızı ve masumları kaybettik.Gerçekte onlar şehit olarak kazandılar.İsrailli Yahudiler Cehennem odunu oldular, kaybettiler.Asker olarakta kaybettiler.Maddi kayba gelince, PKK’yı destekleyip bize o zaman itibarıyla 300 milyar kaybettiren İsrail ve Batı, bugün maddi olarak da kaybetti.İsrail’in maddi kaybı 700 milyar, Batı İsrail ve Ukrayna’ya silah yardımıyla depolarını boşaltmış, kendi ifadeleriyle sapanla ve okla savaşacak hale gelmiş.

Biz ölsek de bir ölür, bin diriliriz. Tıpkı şunun gibi;

-Deprem bölgesinde 50 bin civarında kayıp verirken, Deprem bölgesinde 10 ayda 196 bin bebek doğdu.[4]

– Bu memlekette ve de dünyada örülen Yahudi ağı geç ve kayıplı da olsa bozuldu. 

” Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, kendine bir ev edinen örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümcek evidir. Keşke bilselerdi!”[5]

MEHMET ÖZÇELİK

16-12-2023

[1] https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/hutbe-i-samiye/13

[2] https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/hutbe-i-samiye/20

[3] https://www.yenisafak.com/gundem/tegmen-cuntasini-tuzla-piyade-okulunda-yurutulen-sorusturma-ortaya-cikardi-4581363

[4] https://www.yenisafak.com/gundem/deprem-bolgesinde-10-ayda-196-bin-bebek-dogdu-4581909

[5] Ankebût Suresi 41. Ayet.