SİLİNMEYEN KAN LEKESİ

SİLİNMEYEN KAN LEKESİ

Dünyada birçok insanın ya eli kanlı ya ona ortak olmakla düşüncesi kanlı, ya doğrudan kana bulaşmış ya da dolaylı olarak kan lekesi üzerine bulaşmış bir dünya ve dünya insanlarıyla iç içeyiz.

Ateşten yaratılan Şeytan gibi, çocukları da dünyayı ateşe veriyor, kana buluyor. 

Bu da Yahudi’yi temsil eden İsrail eliyle sürdürülüyor.

Çünkü onlara göre diğer insanlar, insan değil.

“İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz demişlerdi: İşte İsrail’in “insan dışsallaştırma” stratejisi.

İsrail’in, Gazze’deki sivil alanlara yönelik saldırılarını meşrulaştırmak için “insan dışsallaştırma” stratejisini kullandığı belirtiliyor.”[1]

Bu tahrif edilmiş Tevrat’ın ifadelerini. 

Bütün ciğer parçalayıcı vahşice öldürmelerin altında işte bu hayvandan aşağı düşünce yatmaktadır.

Arşı titrettiler ama zalim dünyanın vicdanını titretemediler![2]

İsrailli Hahamdan skandal sözler: Tanrı bize çocukları öldürmemizi emrediyor

İsrail’in Gazze’deki çocuk ve sivil katliamı devam ederken İsrailli Haham Yaron Reuven skandal sözler sarf etti. Yahudi Haham, çocuklara merhamet edilmemesi gerektiğini belirterek “Tanrı çocukları öldürmemizi emrediyor.” dedi.[3]

Gazze’de Cehennem yaşanıyor. 

Batı buna benzinle gidiyor.

Batı menfaati için öldürmekten çekinmiyor 

-Çocukların kanı elinde bulunan iki yüzlü batı.[4]

-Korkak ABD ve batı her zamanki gibi.[5] 

-Filistin’i Rusya bile anladı ancak medeni geçinen Medeniyetten uzak Batı ve ABD anlamadı. [6]

ABD cepheyi genişletiyor. 

Rusya, Türkiye ve İran.[7]

Asıl hedef bu büyük ateşi yakmak ta ki kıvılcım tüm Ortadoğu’yu sıçrasın.[8]

İran ise İslam dünyasının içinde Truva Atı.

Sırada neresi var?

Balkanlar mı var? 

-Şu ifade birinci ağızdan bir ifşaattır.

“İsrail-Hamas çatışması, bölgesel hatta küresel bir savaşa doğru ilerliyor. Gerilimin parçası olan Hizbullah’ın kurucularından Subhi Tufeyli “Bazı rejimler değişecek” dedi ve İran’ın büyük Haçlı projesindeki rolünü deşifre etti

“Olaylar Gazze’den ibaret kalmayacak. Çok kan akacak, Orta Doğu haritası bir kez daha değişecek. Bazı ülkelerde rejim değişimi kaçınılmaz. İslam dünyası bu katliamı yeni Haçlı seferi olarak görmeli. Müslümanların içerisine sızdırılmış bir Truva atı olan İran, Batı ve İsrail’in kazanması adına kusursuz bir misyon ifa ediyor. Ali Hamaney’in İran’ı ve kuklası Hizbullah’ın, Filistin için savaşacağını düşünenler yanılıyor. İran, Hamas’a samimi destek verse bugün çok farklı şeyler konuşurduk.

Osmanlı sonrası ümmet öksüz kaldı. Batı, son kalesi yıkılan Müslümanları çökertme adına her yolu deniyor. Osmanlı ve Hilafeti yıkan güçler bitirici darbeyi indirmek için 100 yıldır hazırlanıyor. Şimdi harekete geçtiler. Batı’ya en etkili hizmeti de İran sunuyor. Tahran rejimi, Müslüman coğrafyaları darmadağın etti. Lübnan, Suriye, Yemen ve Irak’ı, Batı’nın teşviki ve koruması altında ele geçirdiler. 

….Bizimle aynı safta olmayan İran, Müslümanlara komplo kurarken Türkler barış elçisi olarak görev üstleniyor. “[9]

Vahşetin 19. Günündeki bilançosu;

-Hiroşima’ya atılan bombanın bir benzeri 19 gün içerisinde İsrail tarafından Gazze’ye atıldı

-İsrailli siyasetçi olan Ayelet Shaked şöyle demişti:

“Özellikle Filistinli kadınları öldürmeliyiz. Çünkü Filistinli teröristleri onlar doğuruyor!”

Filistinli kadın ve çocukların sığındığı hastane gibi yerlerin özellikle niye vurulduğunu iyi anlayın. Stratejik katliam. Dikkat.

-Kassam Tugayları tarafından serbest bırakılan esir Lifshitz:

“Esir alınınca beni götürdükleri tünelde Kur’an okuyan birilerini gördüm. Bana anneleriymişim gibi davrandılar. Tuvaletimi yaptığım yeri bile bana temizletmediler.”[10]

-İşi yine çözüme kavuşturacak olan Türkiye ve gerçek Müslüman-Türklerdir.

-TBMM heyeti Gazze’ye gitmeye hazırlanıyor.[11]

-Devlet Bahçelinin çıkışı alkışlanacak yerinde bir çıkış.

“Bahçeli’den Gazze için müthiş çıkış: Şafak sökmeden orada olmasını biliriz!

İsrail’e verdiği 24 saat süre dolan Bahçeli, Türkiye’nin barışı sağlamak için en sert şekilde tepkisini ortaya koymasını istedi. Bahçeli, kendisinin de gerekirse Gazze’ye gideceğini söyledi, “Şafak sökmeden orada olmasını biliriz” dedi.

– TÜRK ORDUSU, AĞLAYAN ALEM-İ İSLAMI GÜLDÜRECEK,KILINCINI DÜŞMANA VURACAK………..
Türk Ordusu kuvvetini kendi milleti aleyhinde değil, İslâm Dünyasının selâmet ve zaferinde kullanıp bü­yük vazifeler göreceğini ihbar sadedinde şöyle der:
.Kılıcını ayağına vurdurmaz, Düşmanına vurdurur.
Kur’an’a hizmetkar eder. Ağlayan alem-i İslam’ı güldürür.
-Orduda bir ruh var, o benimle beraberdir, demesi
-Bizim kilit Ayasofya, İslam dünyasının ki Kudüs, buda İttihadı İslam’la ve özellikle Arapların intibahıyla gerçekleşir.

MEHMET ÖZÇELİK

25-10-2023

 

 

 

 

 

 

[1] https://www.haber7.com/dunya/haber/3361762-insansi-hayvanlarla-savasiyoruz-demislerdi-iste-israilin-insandisilastirma-stratejisi

[2] https://video.haber7.com/video-galeri/253400-arsi-titrettiler-ama-zalim-dunyanin-vicdanini-titretemediler

https://video.haber7.com/video-galeri/253403-israilin-yaraladigi-bilal-el-masri-uyandiginda-sehit-oldugunu-zannetti

[3] https://www.haber7.com/dunya/haber/3361780-israilli-hahamdan-skandal-sozler-tanri-bize-cocuklari-oldurmemizi-emrediyor

[4] https://www.haber7.com/foto-galeri/81743-katliamin-ortaklari-artiyor-7-ulkenin-lideri-isgalci-israile-giderek-destek-verdi

[5] https://www.haber7.com/dunya/haber/3361907-savas-gazze-sinirlarini-asti-catisma-basladiabdden-kacis-plani

[6] https://www.haber7.com/dunya/haber/3362045-kremlinden-gazze-aciklamasi-bu-bizim-kesin-tavrimizdir

https://www.haber7.com/dunya/haber/3362064-batinin-cirkin-iki-yuzu-asil-cehennem-burada

[7] https://sputniknews.com.tr/20231024/eski-pentagon-danismani-abd-iranla-buyuk-bir-savasa-dogru-gidiyor-1076688430.html

[8] https://www.haber7.com/dunya/haber/3362202-israil-ve-batinin-asil-hedefi-ortaya-cikti-200-yillik-plani-devreye-soktular

[9] https://www.turkiyegazetesi.com.tr/dunya/hizbullahin-kurucusu-tufeyli-gazetemize-konustu-998587

[10] https://www.haber7.com/dunya/haber/3362089-abd-askeri-ucaklarini-yunanistandaki-uslere-yerlestirmeye-basladi

[11] https://www.haber7.com/guncel/haber/3362082-tbmm-heyeti-gazzeye-gitmeye-hazirlaniyor




DÖRT KİTABIN MUHTEVASI

DÖRT KİTABIN MUHTEVASI

 

Tevrat genel olarak özetle hangi konuları ele alır?


Tevrat, Yahudilik ‘in kutsal kitabıdır ve İbranice ‘de “Yasaların Beş Kitabı” anlamına gelir. Tevrat’ta birçok konu ele alınır, ancak ana başlıkları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

Yaratılış: Tevrat’ın ilk kitabı olan Yaratılış, dünyanın nasıl yaratıldığını anlatır ve yeryüzündeki ilk insanların hikayesini aktarır.

Soyun kaynağı: Soyun kökeni hakkında bilgi verilir ve İsrailoğulları’nın soy ağacı izlenir. İbrahim, İshak, Yakup ve onların soyundan gelen kişilerin hayatları anlatılır.

Yasalar: Tevrat’ın ikinci, üçüncü ve dördüncü kitapları olan Çıkış, Levililer ve Sayılar, İsrailoğulları’na Tanrı’nın yasalarını ve emirlerini verir. Bu kitaplarda tapınma, törenler, kurallar, ahlaki prensipler ve cezalar anlatılır.

Tarih: Tevrat’ın beşinci kitabı olan Tesniye, Musa’nın ölümünden önce İsrailoğulları’na hitap eden son konuşmasını içerir ve Büyük Göç’le başlayan İsrailoğulları’nın yolculuğunu ve topraklarına ulaşma süreçlerini anlatır.

Tevrat aynı zamanda peygamberleri, kralları ve İsrailoğulları’nın tarihini anlatır. Ayrıca bu kitapta ahlaki öğretiler, ailesel ilişkiler, toplumsal yapı ve Tanrı’yla olan ilişkiler gibi birçok konu ele alınır.

@@@@@@@

İncil genel olarak özetle hangi konuları ele alır?

İncil, genel olarak şu konuları ele alır:

İsa Mesih’in yaşamı ve öğretileri: İncil, İsa Mesih’in doğumundan çarmıha gerilmesine kadar olan hayatını anlatır. İsa’nın mucizeleri, vaazları, Kutsal Ruh’un tezahürleri ve öğretileri gibi birçok önemli olaya yer verir.

İsa’nın ölümü ve dirilişi: İsa’nın çarmıha gerilmesi ve üçüncü gün dirilmesi İncil’in merkezi konularıdır. Bu olay, Mesih’in insanlık için günahları bağışladığını gösterir.

İsa’nın öğretileri ve mesajları: İncil, İsa’nın öğretilerini ve ona inanmanın önemini vurgular. İsa, sevgi, merhamet, affetme, dürüstlük ve adalete dayalı bir yaşamın önemini öğretir.

İsa’nın takipçilerine ve İsa’nın kilisesine yönelik öğütler: İncil’de yer alan mektuplar, İsa’nın takipçilerine nasıl yaşamaları gerektiği konusunda yol gösterir. Bu mektuplarda, sadakat, hizmet, birbirlerine yardım etme ve toplumda iyi bir şekilde yaşama gibi konular ele alınır.

Tanrı’nın Krallığı ve gelecek umutları: İncil, Tanrı’nın Krallığı’nın insan hayatında nasıl yaşanabileceğini ve gelecekteki umutları anlatır. İncil’e göre, Tanrı’nın Krallığı, insanların Tanrı’ya olan bağlılığı ve İsa’nın Mesih olarak döneceği zaman gerçekleşecek.

Bu konuların yanı sıra, İncil’de ahlak, doğruluk, başkalarıyla ilişkiler, dua ve ibadet gibi birçok farklı konu da ele alınır. İncil, Hristiyanlık dininin kutsal kitabı olarak kabul edilir ve Hristiyanların inancına, tarihine ve etiğine temel oluşturur.

@@@@@@@@@

Zebur genel olarak özetle hangi konuları ele alır?

Zebur, çeşitli konuları ele alan bir dini metindir. Genel olarak ahlaki değerler, insanın ilişkisi Tanrı ile, adalet, sabır, umut, dua gibi konuları ele alır. Aynı zamanda peygamberlerin hayatları, ibadetler, Tanrı’nın doğası ve kutsal yasalar gibi konular da Zebur’un içeriğini oluşturur. Ayrıca, Zebur’da insanların Tanrı’ya olan itimadını ve ona yönelik hayranlıklarını ifade eden şiirler ve ilahiler bulunur.

@@@@@@@

Kur’an-ı Kerim genel olarak özetle hangi konuları ele alır?

Kur’an-ı Kerim, çeşitli konuları ele almaktadır. Bazı ana konular şunlardır:

Allah’a İman: Kur’an, Allah’ın birliği ve O’na olan inancın önemini vurgular.

İnanç ve Ahiret: Kur’an, ölüm, diriliş, hesap verme ve cennet-cehennem gibi ahiret konularını ele alır.

İnsanın Yaratılışı ve Amacı: Kur’an, insanın yaratılışını, ilahi bir amaca hizmet ettiğini ve dünya hayatında sınavdan geçtiğini öğretir.

İslam’ın Temel İbadetleri: Kur’an, Müslümanların beş temel ibadetini (namaz, oruç, zekat, hac ve şehadet) açıklar.

Ahlaki İlkeler ve İyi Davranışlar: Kur’an, ahlaki değerleri, adaleti, dürüstlüğü, merhameti, sabrı ve affı vurgular.

Peygamberler ve İslam Tarihi: Kur’an, peygamberlerin ve İslam tarihindeki olayların anlatıldığı birçok hikaye içerir. Örnek olarak Hz. Adem, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. Muhammed gibi peygamberler ele alınır.

Toplumsal Meseleler: Kur’an, toplumsal adalet, aile hayatı, evlilik, boşanma, miras, ticaret ve liderlik gibi konularda yönergeler sunar.

@@@@@@@




Felluce savaşının mahiyeti nedir?

Felluce savaşının mahiyeti nedir?


Felluce savaşı, Irak’ın işgaline karşı direnen Sünni direnişçiler ile ABD ve Şii milisler arasında 2004-2014 yılları arasında Felluce şehrinde yaşanan bir dizi çatışmadır. Felluce savaşı, Irak Savaşı’nın en kanlı ve en tartışmalı bölümlerinden biri olarak kabul edilir. ABD güçleri, şehri bombalayarak ve kuşatarak binlerce sivili öldürmüş, yüz binlercesini yerinden etmiş ve şehri büyük ölçüde harabeye çevirmiştir.

Felluce savaşı, ABD’nin Irak’ı işgal etmesine tepki olarak başlayan direniş hareketinin en güçlü olduğu bölgelerden biriydi. Felluce halkı, Saddam Hüseyin rejimine hem bağlı hem de muhalif olan dindar ve gelenekçi bir toplumdu. ABD askerleri, şehre girdikten sonra sivil göstericilere ateş açmış, ev baskınları düzenlemiş ve motosikletlere el koymuşlardır. Bu olaylar, halkın ABD’ye karşı öfkesini artırmış ve direnişi körüklemiştir.

Felluce savaşı, dört ana aşamadan oluşmaktadır:

I. Felluce Muharebesi: Nisan-Mayıs 2004’te ABD askerleri, Felluce’yi ele geçirmeye çalışmış ancak direnişçilerin şiddetli savunması karşısında geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bu muharebe, ABD’nin Irak’ta ilk kez yenilgiye uğradığı an olarak görülmektedir.
II. Felluce Muharebesi: Kasım-Aralık 2004’te ABD askerleri, Şii milislerin de desteğiyle Felluce’ye ikinci bir saldırı başlatmıştır. Bu saldırı, Irak Savaşı’nın en büyük ve en kanlı operasyonu olarak tarihe geçmiştir. ABD güçleri, şehri ağır silahlarla bombardıman etmiş, kimyasal silahlar kullanmış ve sivilleri katletmiştir. Direnişçiler ise sokaklarda ve evlerde çetin bir mücadele vermiştir. Sonunda ABD güçleri, şehrin kontrolünü ele geçirmiş ancak büyük kayıplar vermiştir.
III. Felluce Muharebesi: Mart-Nisan 2007’de ABD askerleri, Felluce’deki direnişi tamamen ortadan kaldırmak için yeni bir operasyon başlatmıştır. Bu operasyon, daha çok istihbarat toplama ve tutuklama odaklı olmuştur. ABD güçleri, şehirdeki direniş liderlerini yakalamaya çalışmış ancak başarılı olamamıştır.
IV. Felluce Muharebesi: Aralık 2013-Ocak 2014’te IŞİD’e bağlı militanlar ve bölgedeki isyancı Sünniler, Felluce’yi ele geçirmiş ve ABD destekli Irak ordusuna karşı savunmuştur. Bu muharebe, IŞİD’in Irak’ta ilk kez büyük bir şehri kontrol altına alması olarak kaydedilmiştir56
Felluce savaşı, Irak’taki siyasi ve toplumsal dengeleri değiştiren bir olay olmuştur. Şehirde yaşanan katliamlar ve yıkımlar, hem Irak halkının hem de dünya kamuoyunun ABD’ye karşı tepkisini artırmıştır. Şii milislerin ABD ile işbirliği yapması, Sünni direnişçileri daha da radikalleştirmiş ve IŞİD gibi örgütlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Felluce savaşı, Irak’ın parçalanmasına ve mezhep çatışmalarına yol açan bir faktör olmuştur.

1: https://tr.wikipedia.org/wiki/I.Felluce_Muharebesi 2: https://www.memurlar.net/haber/1080607/katliam-gorevi-felluce-kasabi-na.html 5: https://tr.wikipedia.org/wiki/Felluce_Muharebesi%282014%29 6: https://bing.com/search?q=Felluce+sava%c5%9f%c4%b1 3: https://www.yeniakit.com.tr/haber/hem-katil-hem-haysiyetsiz-abd-yeni-savas-gemisine-onbinlerce-sivili-katlettigi-fellucenin-1716163.html 4: https://www.mepanews.com/tarih-7-kasim-2004-felluce-savasi-48415h.htm : https://www.turkiyegazetesi.com.tr/dunya/israilin-kara-harekati-icin : https://www.globalsecurity.org/military/ops/oif-fallujah_iii.htm

@@@@@@@

Neden ABD askerleri Irak’ta bulunuyorlardı?

ABD askerleri Irak’ta, 2003 yılında Saddam Hüseyin rejimini devirmek için başlattıkları işgalin devamı olarak bulunuyorlardı. ABD, Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğunu ve uluslararası barışı tehdit ettiğini iddia ediyordu. Ancak bu iddiaların kanıtlanması mümkün olmadı12. ABD, Irak’taki askerlerini çekmeye çalışsa da, ülkede yaşanan siyasi ve güvenlik sorunları nedeniyle bunu tam olarak gerçekleştiremedi. ABD Başkanı Joe Biden, 2023 yılında Irak’taki muharip güçlerin yıl sonuna kadar çekileceğini açıkladı3. Ancak eğitim ve danışmanlık desteği veren askerlerin Irak’ta kalmaya devam edeceği belirtildi. ABD’nin Irak’taki askeri varlığı, hem Irak halkı hem de bölgedeki diğer ülkeler tarafından eleştiriliyor. ABD askerleri, zaman zaman İran destekli milislerin saldırılarına maruz kalıyor456. Ayrıca IŞİD gibi terör örgütlerinin yeniden güçlenmesi de endişe yaratıyor. ABD’nin Irak’taki askerleri, 20 yıldır süren bir savaşın sonucu olarak görülebilir. Bu savaş, hem Irak’ın hem de bölgenin geleceğini derinden etkiledi.

@@@@@@#

Irak’ın kitle imha silahları var mıydı?

Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğu iddiası, ABD ve bazı müttefiklerinin 2003 yılında Irak’ı işgal etmesinin ana gerekçesiydi. Ancak daha sonra yapılan araştırmalar, Irak’ın kitle imha silahları programını 1991’den sonra durdurduğunu ve 2003’te hiçbir kitle imha silahına sahip olmadığını ortaya çıkardı. Bu iddianın yanlış olduğu, Duelfer Raporu adı verilen bir raporla da doğrulandı. Bu rapor, Irak’ta kitle imha silahları arayan bir grup tarafından hazırlandı ve 2004 yılında yayınlandı. Raporda, ABD Başkanı George W. Bush başta olmak üzere ABD hükümetinin Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğunu iddia ettiği kanıtların çoğunun yanlış veya yanıltıcı olduğu belirtildi. Bu rapor, Irak Savaşı’nın meşruiyetini sorgulayan birçok eleştiriye neden oldu. Irak Savaşı hem Irak’ta hem de bölgede büyük yıkım ve istikrarsızlık yarattı. Savaşın başlangıcından bu yana yaklaşık 200 bin sivil öldü. Ayrıca savaş, IŞİD gibi terör örgütlerinin ortaya çıkmasına ve yayılmasına da zemin hazırladı5. Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olmadığı gerçeği, savaşın gereksizliğini ve trajedisini göstermektedir.

1: https://www.bbc.com/turkce/articles/cgreyr87gr4o 2: https://tr.wikipedia.org/wiki/Kitle_imha_silah%C4%B1 3: https://tr.wikipedia.org/wiki/Duelfer_Raporu 4: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-56592140 5: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-56592140

@@@@@@@

ABD’nin Irak’a müdahalesi neden tartışmalı bir konu?

ABD’nin Irak’a müdahalesi, birçok açıdan tartışmalı bir konudur. Bu konunun tartışmalı olmasının bazı nedenleri şunlardır:

ABD, Irak’ı işgal etmek için kitle imha silahlarına sahip olduğunu iddia etti. Ancak bu iddia daha sonra yanlış çıktı. ABD, Irak’ta hiçbir kitle imha silahı bulamadı. Bu durum, ABD’nin işgalin meşruiyetini sorgulayan birçok eleştiriye maruz kalmasına neden oldu.
ABD, Irak’ı özgürleştirmek ve demokratikleştirmek istediğini söyledi. Ancak işgal sonrasında Irak’ta siyasi ve güvenlik sorunları arttı. Irak’ta mezhep çatışmaları, terör saldırıları, yolsuzluk ve insan hakları ihlalleri yaşandı. ABD, Irak’ın yeniden inşasında yetersiz kaldı ve ülkeyi istikrara kavuşturamadı.
ABD, Irak’taki askeri varlığını uzun süre sürdürdü. Bu durum, hem Irak halkının hem de bölgedeki diğer ülkelerin tepkisini çekti. ABD askerleri, zaman zaman İran destekli milislerin saldırılarına maruz kaldı. ABD askerleri, ayrıca sivil ölümlerine ve insan hakları ihlallerine sebep oldu1. ABD askerleri, Irak’ın egemenliğine ve bağımsızlığına saygısızlık ettiği gerekçesiyle eleştirildi.
Bu nedenlerden dolayı, ABD’nin Irak’a müdahalesi neden tartışmalı bir konu olduğunu anlayabilirsiniz.

3: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-57966344 1: https://www.voaturkce.com/a/irak-isgalinden-20-yil-sonra-abd-hangi-noktada/7013122.html 2: https://www.sosyalbilimler.com.tr/index.php/disosbilder/article/download/79/81 4: https://www.orsam.org.tr/d_hbanaliz/1serhat_21.pdf

@@@@@@@@

ABD askerleri Irak’tan çekildi mi?

ABD askerleri Irak’tan çekildi mi sorusunun cevabı, ABD’nin muharip güçlerinin ne zaman çekildiğine bağlı olarak değişiyor. ABD, 2003 yılında Irak’ı işgal etti ve 2011 yılında muharip güçlerini çekti1. Ancak 2014 yılında IŞİD’in ortaya çıkmasıyla ABD, Irak ordusuna destek vermek için yeniden asker gönderdi. Bu yılın Temmuz ayında ABD Başkanı Joe Biden, ABD’nin muharip güçlerinin yıl sonuna kadar Irak’tan ayrılacağını açıkladı. Ancak eğitim ve danışmanlık desteği veren ABD askerlerinin sayısının değişmeyeceğini söyledi. Bu nedenle, ABD’nin Irak’tan tamamen çekildiğini söylemek zor.

@@@@@@@@@

ABD’nin işgal ettiği devletler ve özellikle İslâm ülkeleri hangileridir?

ABD’nin işgal ettiği devletler ve özellikle İslâm ülkeleri hakkında size bazı bilgiler verebilirim. ABD, 2001 yılından bu yana Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Yemen, Somali ve Pakistan gibi yedi Müslüman ülkeyi bombaladı1. Bu ülkelerden Afganistan ve Irak’ı doğrudan işgal etti. Afganistan’da 2001’den beri Taliban’a karşı savaşan ABD, 2021 yılında çekilmeye başladı. Irak’ta ise 2003’te Saddam Hüseyin rejimini deviren ABD, 2011’de çoğunlukla çekildi ancak IŞİD tehdidi nedeniyle yeniden askeri varlık gösterdi. Diğer ülkelerde ise ABD, hava saldırıları ve özel kuvvetler aracılığıyla müdahale etti.

ABD’nin bu ülkelere müdahalesinin sonuçları ise çok yıkıcı oldu. Milyonlarca insan hayatını kaybetti, mülteci oldu veya yoksulluğa sürüklendi. Ülkelerin altyapısı, kültürü ve toplumsal dokusu zarar gördü. Bazı bölgelerde terör örgütleri güç kazandı ve insan hakları ihlalleri arttı. ABD’nin işgalleri aynı zamanda bölgesel ve küresel istikrarsızlığa yol açtı.

@@@@@@@@

ABD’nin işgallerinin nedenleri nedir?

ABD’nin işgallerinin nedenleri çok karmaşık ve tartışmalıdır. Ancak genel olarak, ABD’nin bölgedeki çıkarlarını korumak, kitle imha silahlarına karşı mücadele etmek, terörizmi önlemek ve demokrasiyi yaymak gibi amaçları olduğu söylenebilir. Bazı analistler, ABD’nin petrol kaynaklarına erişmek, İsrail’i desteklemek, İran’ı sınırlamak ve askeri gücünü göstermek gibi başka nedenleri de olduğunu ileri sürerler.

Örneğin, ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesinin nedeni olarak, Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğu iddiası gösterilmişti. Ancak bu iddia daha sonra yalanlandı. Bazıları da ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin, 11 Eylül saldırılarının intikamını almak ve Saddam Hüseyin rejimini devirmek için bir fırsat olduğunu düşünüyor1.

ABD’nin diğer İslam ülkelerine müdahale etmesinin nedenleri de benzerdir. ABD, bu ülkelerde terör örgütlerine karşı savaştığını, insan haklarını savunduğunu ve istikrar sağlamaya çalıştığını iddia ediyor. Ancak bu ülkelerde yaşanan savaşlar ve çatışmalar, ABD’nin bu iddialarını sorgulamaya açık hale getiriyor.

@@@@@@

ABD’nin işgalleri ne kadar başarılı oldu?

ABD’nin işgalleri ne kadar başarılı olduğu konusunda farklı görüşler vardır. Bazıları, ABD’nin işgallerinin terörizmi önlediğini, demokrasiyi desteklediğini ve insan haklarını koruduğunu savunur. Ancak bazıları da, ABD’nin işgallerinin sadece daha fazla şiddet, istikrarsızlık ve yoksulluk yarattığını, ABD’nin bölgedeki çıkarlarını güvence altına almak için yaptığını iddia eder.

ABD’nin işgallerinin başarısını ölçmek için kullanılan kriterler de tartışmalıdır. Bazı kriterler şunlardır:

ABD’nin işgal ettiği ülkelerdeki siyasi durum
ABD’nin işgal ettiği ülkelerdeki güvenlik durumu
ABD’nin işgal ettiği ülkelerdeki ekonomik durum
ABD’nin işgal ettiği ülkelerdeki sosyal durum
ABD’nin işgal ettiği ülkelerdeki insan hakları durumu
ABD’nin işgal ettiği ülkelerdeki terör örgütleriyle mücadele durumu
ABD’nin işgal ettiği ülkelerdeki kitle imha silahlarıyla mücadele durumu
ABD’nin işgal ettiği ülkelerdeki mülteci sorunu
ABD’nin işgal ettiği ülkelerdeki uluslararası ilişkiler
ABD’nin işgallerinin maliyeti
Bu kriterlere göre, ABD’nin işgallerinin başarılı olduğu söylenemez. Örneğin, Afganistan’da 20 yıl süren en uzun savaşında 2 bin 400’den fazla Amerikan askeri hayatını kaybetti. Savaşta şimdiye kadar 172 binden fazla kişi yaşamını yitirdi. Afganistan’daki ilk demokratik hükûmet kuruldu ancak Taliban yeniden iktidarı ele geçirdi. Irak’ta ise 2003’te Saddam Hüseyin rejimini deviren ABD, 2011’de çoğunlukla çekildi ancak IŞİD tehdidi nedeniyle yeniden askeri varlık gösterdi. Irak’ta 4 bin 500’den fazla Amerikan askeri öldü. Irak’ta da demokratik bir hükûmet kuruldu ancak ülke siyasi ve güvenlik açısından bölünmüş durumda.

ABD’nin işgallerinin maliyeti de çok yüksektir. ABD’nin 2020 itibarıyla borçlanarak finanse ettiği Afganistan ve Irak savaşlarının maliyeti 2 trilyon doları geçiyor, 2050’ye kadar ise bu borçlanmanın faizinin 6,5 trilyon doları bulması bekleniyor.

@@@@@@

ABD, İslam dünyasına karşı nasıl bir tutum sergiliyor?

ABD, İslam dünyasına karşı nasıl bir tutum sergiliyor sorusu çok geniş ve karmaşık bir soru. ABD’nin İslam dünyasıyla ilişkileri hem ABD’nin iç siyaseti hem de bölgedeki gelişmeler ve çıkarlar tarafından etkileniyor. ABD, İslam dünyasında hem iş birliği hem de çatışma içinde olduğu ülkeler ve gruplar bulunuyor. Bu nedenle, ABD’nin İslam dünyasına karşı tek bir tutumdan bahsetmek zor.

ABD, İslam dünyasının önemli bir bölümünü oluşturan Ortadoğu’da uzun süredir etkili bir rol oynamaya çalışıyor. ABD, bölgede petrol kaynaklarına erişim, İsrail’in güvenliği, terörizmle mücadele, nükleer silahların yayılmasını önleme gibi çıkarlarını korumak için hem askeri hem de diplomatik yollarla müdahale ediyor. ABD, bu amaçlarla bölgedeki bazı ülkeleri işgal etti, bazı ülkelere yaptırım uyguladı, bazı ülkelere silah ve yardım sağladı, bazı ülkelerle barış anlaşmaları imzaladı.

ABD’nin bu müdahaleleri, bölgede hem destekçileri hem de muhalifleri olan bir imaj yarattı. Bazı ülkeler ve gruplar, ABD’nin bölgeye demokrasi ve istikrar getirdiğini, insan haklarını savunduğunu ve terörizmi önlediğini düşünüyor. Ancak bazı ülkeler ve gruplar da, ABD’nin bölgeye şiddet ve istikrarsızlık getirdiğini, insan haklarını ihlal ettiğini ve terörizmi körüklediğini iddia ediyor.

ABD’nin İslam dünyasına karşı tutumu aynı zamanda ABD’nin iç siyasetine de bağlı. ABD’de farklı partiler ve gruplar, İslam dünyasıyla ilişkiler konusunda farklı görüşlere sahip. Bazıları daha sert ve müdahaleci bir politika savunurken, bazıları daha ılımlı ve işbirlikçi bir politika öneriyor. ABD Başkanları da bu görüşlerden etkilenerek farklı stratejiler izliyor.

Örneğin, eski Başkan Donald Trump döneminde ABD, İran’a karşı maksimum baskı politikası uyguladı, Suriye’den asker çekti, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı, Suudi Arabistan’ın Yemen’deki savaşına destek verdi, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Fas ve Sudan’ın İsrail ile normalleşme anlaşmalarına aracılık etti1. Ancak mevcut Başkan Joe Biden döneminde ABD, İran ile nükleer anlaşmaya dönmeye çalıştı, Suriye’de askeri varlığını sürdürdü, Kudüs konusunda BM kararlarına uyacağını açıkladı, Suudi Arabistan’ın Yemen’deki savaşına desteği kesti2.

ABD’nin İslam dünyasına karşı tutumu ayrıca küresel ve bölgesel gelişmelere de uyum sağlamak zorunda. ABD, son yıllarda Çin ve Rusya gibi rakiplerinin bölgedeki etkisini artırmasından endişe ediyor. Ayrıca ABD, iklim değişikliği, pandemi gibi küresel sorunlarla da ilgilenmek zorunda. Bu nedenle ABD, bölgedeki müttefikleriyle daha fazla iş birliği yapmak istiyor.

Sonuç olarak, ABD’nin İslam dünyasına karşı tutumu, çok boyutlu ve dinamik bir tutumdur. ABD, İslam dünyasında hem iş birliği hem de çatışma içinde olduğu ülkeler ve gruplarla ilişkilerini yönetmeye çalışıyor. ABD’nin bu tutumu hem ABD’nin iç siyaseti hem de bölgedeki gelişmeler ve çıkarlar tarafından şekilleniyor.

@@@@@@

Bu ülkelerdeki savaşların sonuçları nelerdir?

Bu ülkelerdeki savaşların sonuçları çok çeşitli ve dramatik olmuştur. Öncelikle, milyonlarca insan hayatını kaybetmiş, yaralanmış, sakat kalmış veya mülteci durumuna düşmüştür. Bu savaşlar, insan hakları ihlalleri, toplumsal yıkım, kültürel kayıp, çevresel tahribat gibi pek çok olumsuz etkiye yol açmıştır. Ayrıca, bu savaşlar, bölgesel ve küresel siyasi dengeleri de değiştirmiştir.

Örneğin, ABD’nin Afganistan ve Irak’ı işgali sonucunda bu ülkelerde demokratik hükümetler kurulmuş ancak istikrar sağlanamamıştır. Bu ülkelerde terör örgütleri güç kazanmış ve radikalizm artmıştır. ABD’nin bu işgalleri aynı zamanda İran’ın bölgedeki etkisini artırmış ve Suudi Arabistan gibi müttefikleriyle arasını açmıştır.

ABD’nin Suriye, Libya, Yemen, Somali ve Pakistan’a müdahale etmesi de bu ülkelerdeki iç savaşları ve insani krizleri derinleştirmiştir. Bu ülkelerdeki çatışmalar, bölge ülkelerini de etkilemiş ve göçmen akını, güvenlik tehdidi, ekonomik sorunlar gibi sorunlara neden olmuştur. ABD’nin bu müdahaleleri ayrıca Rusya ve Çin gibi rakiplerinin bölgedeki rolünü güçlendirmiş ve uluslararası toplumun tepkisini çekmiştir.

@@@@@@@@

Abd eski başkanı Trump, Işidi Obama’nın kurduğunu söyledi. O halde Obama Işidi niçin kurdu? İsrail’in amaçlarına hizmet amacıyla mı kuruldu?

ABD eski başkanı Donald Trump, 2016 yılında yaptığı bir konuşmada, IŞİD’in ABD Başkanı Barack Obama tarafından kurulduğunu ve yardımcılığını da Hillary Clinton’ın yaptığını iddia etmişti.

IŞİD, 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin ardından ortaya çıkan cihatçı gruplardan biridir. IŞİD’in öncüsü olan Irak el-Kaidesi, 2004 yılında Ürdün asıllı Ebu Musab ez-Zerkavi tarafından kurulmuştur. Zerkavi, 2006 yılında ABD tarafından öldürülmüştür. IŞİD’in bugünkü lideri Ebu Bekir el-Bağdadi ise 2010 yılında örgütün başına geçmiştir. Bağdadi, 2019 yılında ABD’nin düzenlediği bir operasyonda ölmüştür.

IŞİD, 2013 yılında Suriye’deki iç savaşa müdahil olmuş ve burada geniş topraklar ele geçirmiştir. 2014 yılında ise Irak’ta ilerleyerek Musul ve diğer şehirleri ele geçirmiş ve Bağdadi kendini halife ilan etmiştir. IŞİD, bu dönemde hem Irak hem de Suriye’de büyük bir tehdit haline gelmiştir. IŞİD, aynı zamanda dünyanın pek çok yerinde terör saldırıları düzenlemiş veya bunlara ilham kaynağı olmuştur.

IŞİD’in ortaya çıkışında ve güçlenmesinde ABD’nin Irak politikasının rolü olduğu söylenebilir. ABD’nin Irak’ı işgal etmesi ve Saddam Hüseyin rejimini devirmesi, ülkede siyasi ve güvenlik boşluğu yaratmıştır. ABD’nin Şii hükümetleri desteklemesi ve Sünnileri dışlaması, Sünni cihatçılara sempati kazandırmıştır. ABD’nin Irak’tan çekilmesi ise IŞİD’in ülkede ilerlemesine fırsat vermiştir.

ABD, IŞİD’e karşı savaşan Irak ordusu, Suriye muhalefeti ve Kürt güçlerine destek vermiştir.

İsrail IŞİD’in Suriye’deki iç savaşta Esad rejimine karşı savaşan muhalif gruplara zarar verdiğini söylemiştir. İsrail, IŞİD’e karşı sınırlı da olsa askeri müdahalede bulunmuş ve örgütün saldırılarına karşı önlem almıştır.

1: https://www.ntv.com.tr/dunya/trump-isidi-obama-kurdu,IvjbKqlmhkqaoLmoZdSxtw 2: https://t24.com.tr/yazarlar/akdogan-ozkan/isidi-kim-kurdu-kim-buyuttu,14051 4: https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/isidi-kim-kurdu-kim-silahlandirdi-255471 3: https://t24.com.tr/haber/isid-hamas-a-nasil-bakiyor-israil-in-benzetmesi-gercegi-yansitiyor-mu,1135821

@@@@@@@@




ABD’yi nasıl bir son ve sonuç beklemektedir?

Sübjektif bir bakış açısıyla baktığımızda genel durumu itibariyle ABD’yi nasıl bir son ve sonuç beklemektedir?


ABD’nin geleceği hakkında sübjektif bir bakış açısıyla yorum yapmak zor. ABD, dünyanın en büyük ekonomisi ve askeri gücü olarak küresel bir etkiye sahip. Ancak aynı zamanda iç siyasi kutuplaşma, ekonomik kriz, salgın, iklim değişikliği gibi pek çok sorunla da karşı karşıya. ABD’nin geleceği, kendi içindeki ve dışındaki dinamiklere bağlı olarak değişebilir.

ABD’nin son seçimleri, ülkenin derin bir bölünmüşlük yaşadığını gösterdi. Seçim sonuçlarına itiraz eden ve mahkemeye başvuran eski Başkan Donald Trump, demokratik kurumları zayıflatmaya çalıştı. Yeni Başkan Joe Biden ise ülkeyi birleştirmeye ve müttefikleriyle ilişkileri onarmaya çalışıyor1. Ancak Biden’ın karşılaştığı zorluklar çok büyük. ABD’de 28 milyon kişi işsiz2, 500 binden fazla kişi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti3, ırkçılık ve şiddet olayları arttı4. ABD’nin bu sorunları çözmesi hem kendi halkının hem de dünyanın refahı için önemli.

ABD’nin diğer bir sorunu da Çin ile rekabeti. Çin, ekonomik, askeri ve teknolojik açılardan ABD’yi tehdit eden bir süper güç haline geldi. Çin’in dünya ticaretindeki payı, kredi verdiği ülkelerin sayısı, perakende piyasasının büyüklüğü gibi göstergelerde ABD’yi yakaladı ya da geçti. ABD ve Çin arasında ticaret savaşı, teknoloji yarışı, Güney Çin Denizi’nde gerilim gibi pek çok alanda çatışma yaşanıyor. ABD ve Çin’in gelecekte nasıl bir ilişkiye sahip olacağı, küresel barış ve istikrar için belirleyici olacak.

@@@@@@##

ABD’de ırkçılık ve şiddet olayları arttı mı?

ABD’de ırkçılık ve şiddet olayları, tarihsel bir sorun olarak devam ediyor. FBI açıklamasına göre, ABD’de polise ihbar edilen nefret suçları 2021’de bir önceki yıla göre yüzde 11,6 arttı1. Ayrıca, son yıllarda siyahi Amerikalıların polis şiddeti sonucu hayatını kaybetmesi, ülke genelinde büyük protestolara yol açtı. Bu protestolar, ABD’de ırkçılık karşıtı hareketin sembol isimlerinden Martin Luther King’in suikastından sonra yaşananlara benzetiliyor. ABD’de ırkçılığın kökenleri, kölelik dönemine ve Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’ne kadar uzanıyor. ABD’de ırkçılığın kaldırılması için çeşitli yasalar çıkarılmış olsa da, bu yasalar fiili ırksal ayrımcılığı engellemeye yetmemiş gibi görünüyor.

@@@@###

ABD’de ırkçılığın kökenleri nelerdir?

ABD’de ırkçılığın kökenleri, kolonicilik zamanlarına dayanır. ABD’yi kuran İngiliz koloniciler, Afrika’dan getirdikleri siyahları köle olarak çalıştırmışlardı. Böylece Amerikan köleciliği ve ırkçılığı ortaya çıkmıştı.

ABD’de ırkçılık, hem siyahi hem de Kızılderili halklara karşı uygulanmıştır. ABD kurulurken, “Gerçek Amerikalılar” Anglosakson olanlardı. Diğer ırklar ise ötekileştirilip dışlanmıştı. ABD’nin tarihinde, ırkçılığa karşı pek çok mücadele ve protesto yaşanmıştır. Ancak bu mücadeleler, ırkçılığı tamamen ortadan kaldırmaya yetmemiştir.

@@@@@@@@@

ABD’de Kızılderililerin yaşam koşulları nasıl?

ABD’de Kızılderililerin yaşam koşulları, genel olarak çok zor. ABD’deki yerli halklar baskı, yoksulluk ve ayrımcılığa maruz kalmaya devam ediyor. Kızılderililerin çoğu, kendilerine ayrılan rezervasyonlarda yaşıyor. Bu rezervasyonlarda temel altyapı, sağlık, eğitim ve istihdam olanakları yetersiz1. Kızılderili kadın ve çocuklar, şiddet ve suçun yaygın olduğu bu bölgelerde, cinsel saldırı ve insan kaçakçılığı gibi suçların kurbanı olabiliyor1.

ABD’de resmi olarak tanınmış 574 Kızılderili kabilesi var. Bu kabilelerin her biri kendi kültürüne, diline ve geleneklerine sahip. Ancak bu kültürleri korumak için mücadele ediyorlar. ABD’nin asimilasyon politikası sonucunda, Kızılderili dillerinin çoğu yok oldu ya da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.

@@@@@@

ABD’de Kızılderililerin hakları nelerdir?

ABD’de Kızılderililerin hakları, hem anayasal hem de yasal olarak tanınmıştır. ABD Anayasası’nın 1. Maddesi’ne göre, Kızılderili kabileleri, “bağımsız uluslar” olarak kabul edilir ve kendi iç işlerini yönetme hakkına sahiptir. ABD Kongresi, Kızılderili kabilelerine, kendi topraklarını, kaynaklarını, kültürlerini ve geleneklerini koruma ve geliştirme yetkisi vermiştir. ABD Yüksek Mahkemesi de, Kızılderili kabilelerinin egemenliğini ve haklarını koruyan pek çok karara imza atmıştır.

Ancak bu haklar, pratikte her zaman uygulanmamıştır. ABD hükümeti, tarih boyunca Kızılderili kabileleriyle yaptığı anlaşmaları ihlal etmiş, onların topraklarını gasp etmiş, kültürlerini yok etmeye çalışmış ve onlara karşı ayrımcılık yapmıştır. Kızılderili kabileleri, bu haksızlıklara karşı direnmiş ve hak aramıştır. Ancak bu mücadeleler, çoğu zaman şiddetle bastırılmış veya görmezden gelinmiştir.

Bugün ABD’de Kızılderili kabileleri, hem federal hem de eyalet hükümetleriyle ilişkilerini düzenleyen karmaşık bir yasal sistem içinde yaşamaktadır. Bu sistem, kabilelerin egemenliğini ve haklarını korumak için tasarlanmış olsa da, bazen çelişkili ve tutarsız olabilmektedir. Bu nedenle, Kızılderili kabileleri, haklarını savunmak için sürekli olarak hukuki mücadele vermektedir.

@@@@###

 




Nil Nehri’nden (Mısır) Fırat Nehri’ne kadar olan bölgenin özelliği nedir?

Nil Nehri’nden (Mısır) Fırat Nehri’ne kadar olan bölgenin özelliği nedir?


Nil Nehri’nden Fırat Nehri’ne kadar olan bölge, tarih boyunca önemli bir medeniyetler beşiği olmuştur. Bu bölge, antik Mısır Medeniyetinin doğduğu ve geliştiği yerdir. Nil Nehri vadisinde tarımın mümkün olduğu verimli topraklar bulunur ve bu da tarıma dayalı bir medeniyetin gelişmesine olanak sağlamıştır.

Bu bölgenin bir diğer önemli özelliği ise su kaynaklarıdır. Nil Nehri ve Fırat Nehri gibi büyük nehirler bu bölgeden geçmektedir. Bu nehirler, tarımın yanı sıra ulaşım ve ticaret için de büyük avantajlar sağlamıştır. Su kaynağına erişim, yerleşik yaşamın sürdürülebilirliği için kritik öneme sahiptir.

Ayrıca, bu bölge, tarih boyunca farklı medeniyetlerin etkisi altında kalmıştır. Bu medeniyetler arasında antik Mısır, Asur, Babil, Pers, Helenistik ve Roma medeniyetleri bulunur. Bu medeniyetler, bu bölgenin kültürel ve tarihsel zenginliğine katkıda bulunmuş ve etkileşimler sonucunda birçok farklı kültürel miras oluşmuştur.

Son olarak, bu bölgenin stratejik konumu da önemli bir özelliktir. Hem Nil Nehri hem de Fırat Nehri, Ortadoğu’nun önemli geçiş ve ticaret yollarının üzerinden geçmektedir. Bu nedenle, bu bölge tarih boyunca farklı medeniyetlerin egemenlik mücadelelerine sahne olmuştur.

@@@@@@@@

Nil Nehri’nden (Mısır) Fırat Nehri’ne kadar olan bölge neden Yahudilere vadedilmiş olmaktadır?

Dini olarak, Yahudi inancına göre, Tanrı’nın Kutsal Kitap’ta Yahudi halkına verdiği sözler arasında Nil Nehri’nden Fırat Nehri’ne kadar olan bölgenin onlara vadedildiği ifade edilmektedir. Bu bölge, Tanrı’nın İsrail halkına vaat ettiği topraklar olarak kabul edilir. Bu vaatler, örneğin Eski Ahit’in Tekvin bölümünde yer almaktadır.

Tarihi olarak, Yahudiler, bu bölgede birçok dönem boyunca hüküm süren bir krallık kurmuşlardır. İsrail krallığı ve daha sonra Yahuda krallığı olarak adlandırılan bu topraklar, Yahudi tarihinin önemli bir parçasını oluşturur. Yahudi halkı, bu toprakları tarihsel olarak kutsal kabul eder ve bu nedenle onlara geri dönme hakkına sahip olduklarını düşünür.

Politik olarak, İsrail’in modern devletinin kurulmasıyla birlikte, Yahudilere bu topraklarda bir ulusal yurt kurma hakkı tanındı. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından İngiltere yönetimindeki Filistin Mandası, Yahudilere yerleşme hakkı tanımıştır. İsrail’in bağımsızlığının ilan edilmesiyle birlikte, Yahudiler Nil Nehri’nden Fırat Nehri’ne kadar olan bölgede bir ulusal devlet kurmuş oldular.

Ancak, bu konu hala tartışmalıdır ve İsrail-Filistin çatışması gibi sorunları beraberinde getirmektedir. Yahudilere bu toprakların vadedilip edilmediği konusu, farklı yorumlara ve anlayışlara sahip olan dini ve politik gruplar arasında farklılık gösterebilir. Dolayısıyla, bu konu üzerinde farklı görüşler ve tartışmalar mevcuttur.

@@@@@@@@

Yahudi inancına göre neden tanrı özellikle diğer insanlara değil de Yahudilere bu kutsal toprakları vadetmiştir?

Yahudi inanışına göre Tanrı, İsrailoğullarını seçmiş bir topluluk olarak kabul etmiştir. Tanrı’nın Yahudilere bu kutsal toprakları vadetmesi, Tanrı ile İsrailoğulları arasındaki özel bir bağa dayanmaktadır.

Yahudi inancına göre, İsrailoğulları atalarının Mısır’dan kaçarak Kuzey Kızıldeniz bölgesine ulaşmaları ve burada Tanrı tarafından belirtilen Yasa’nın kabul edilmesiyle Antik İsrail Krallığı’nın temelleri atılmıştır. Bu dönemde Tanrı, İsrailoğullarına bu kutsal toprakları vadetmiştir.

Tanrı’nın neden diğer insanlara değil de sadece Yahudilere bu toprakları vadetmesi sorusu birçok tartışmaya konu olmuştur. Yahudi inancında bu durum, Tanrı’nın özellikle İsrailoğulları ile kurduğu özel ve seçkin bir ilişkiye dayanmaktadır. Tanrı’nın seçkinlik kavramı, Yahudilikte bir misyonu yerine getirme gerekliliği ve sorumluluğu anlamına gelir. Bu misyon, Tanrı’nın adaletinin ve ahlaki değerlerin yayılması, diğer milletlerin de bu değerleri benimsemesi için İsrailoğulları tarafından yerine getirilmesi gereken bir görevdir.

Yahudi inancına göre, Tanrı’nın bu kutsal toprakları İsrailoğullarına vadettiği anlatılarının temelinde, İsrailoğulları arasındaki toplumsal ve dini birliktelik, Tanrı’ya olan bağlılık ve bu topraklarda yaşayarak Tanrı’nın yasalarını yerine getirme konusunda biraz daha fazla sorumluluk taşıdığına inanılmaktadır. Ancak bu inanış diğer insanları aşağılama veya dışlama anlamında kullanılmamalıdır. Yahudi inancı, diğer insanların da kendi inançları ve halklarına özgü bir misyonu olduğunu kabul eder.

@@@@@@

Hahamların yahudi halkına telkin ettikleri üstünlükleri ve farklılıkları ile ilgili sözleri nelerdir?

Hahamların yahudi halkına telkin ettikleri üstünlükleri ve farklılıklarını belirten bazı sözler şunlar olabilir:

“Yahudi bir birey, Tanrı tarafından seçilmiş olan özel bir halkın ferdi olmanın ayrıcalığına sahiptir.”

“Yahudiler, diğer uluslardan farklı bir kutsal misyona sahiptir ve bu nedenle diğer uluslarla ayrışır.”

“Yahudiler, eşsiz bir ahlaki ve etik sistemle donatılmışlardır ve bu da onları diğer halklardan üstün kılar.”

“Yahudilik, Haşem’in kesin talimatlarına bağlı kalmak için özel bir yeteneğe sahip olan bir halka verilen ayrıcalıklı bir dindir.”

“Yahudi bir birey, diğer uluslardan farklı olarak Tanrı ile özel bir bağlantıya sahiptir ve bu da onları diğerlerinden farklı ve üstün kılar.”

“Yahudilik, özel olarak seçilmiş bir halkı temsil eder ve bu seçilmişliği, insanlık tarihinde önemli bir yer işgal eder.”

Bu sözler, hahamların bazen yahudi halkını diğer uluslardan üstün gören inançlarına dayanır ve yahudi kimliğini ayrıcalıklı bir statü olarak kabul eder. Ancak bu söylemler, tüm hahamlar ve yahudi toplumu tarafından paylaşılmamaktadır ve farklı yorumlar ve görüşler bulunmaktadır.

@@@@@@@@@

Hahamların, Yahudilerin karşısında diğer insanların durumunun ve özelliklerinin mukayesesinde ne vaziyette olduğunu belirten ifadeleri nelerdir?

– “Biz Yahudiler, Allah’ın seçilmiş kavmiyiz ve diğer milletlerden üstünüz.”
– “Dünya tarihindeki en büyük filozoflar, bilim adamları ve liderler Yahudi kökenlidir. Bu da bize diğer insanlardan daha üstün olduğumuzu gösterir.”
– “Bir Yahudi’nin zekası ve yeteneği, diğer insanlarınkinden farklıdır. Bunun sebebi de Tanrı’nın bize verdiği özel bir lütuftur.”
– “Diğer insanlar gibi biz de hata yapabiliriz ama bizim hatalarımız bile diğerlerinin yanında daha değerlidir. Çünkü biz Tanrı’nın sevdiği kullarıyız.”

Yahudi düşünce geleneği içerisinde insanların tümünün Tanrı’nın yaratıkları olduğu ve eşit değere sahip olduklarına dair öğretiler bulunur. Talmud ve diğer Yahudi metinlerinde insanların ortak insanlık değerine vurgu yapılır. Bu nedenle Hahamlar, insanların Yahudi veya başka bir kökene bakılmaksızın eşit şekilde değerli olduğunu savunabilirler.

@@@@@##

İslama göre hahamlar tevratta ne gibi tahrif ve değişiklikler yapmışlardır?

İslama göre hahamlar Tevrat’ta bazı tahrif ve değişiklikler yapmışlardır. Bunlar şunlardır:

Tevrat’ın kelimelerinin yerlerini değiştirmek, anlamını bozmak veya gizlemek. Kur’an bunu tahrif olarak adlandırır ve Yahudileri bu yüzden kınar (el-Bakara 2/75; en-Nisâ 4/46; el-Mâide 5/13, 41).
Tevrat’taki bazı hükümleri unutmak veya uygulamamak. Kur’an bunu nisyan olarak adlandırır ve Yahudileri bu yüzden azarlar (el-Mâide 5/13)1.
Tevrat’taki bazı kelimeleri ağızlarını eğip bükerek okumak veya değiştirmek. Kur’an bunu leyy olarak adlandırır ve Yahudileri bu yüzden uyarır (en-Nisâ 4/46).
Tevrat’ta Hz. Muhammed’i müjdeleyen ifadeleri çıkarmak veya değiştirmek. Kur’an bunu tebdil olarak adlandırır ve Yahudileri bu yüzden ayıplar (el-Bakara 2/79; el-Mâide 5/15).
Tevrat’ın tahrifi konusunda İslam alimleri farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bazıları tahrifin sadece anlamda olduğunu, bazıları ise hem anlamda hem metinde olduğunu savunmuşlardır. Bazıları da Tevrat’ın büyük bir kısmının tahrif edildiğini, ancak bazı cümlelerin Allah tarafından korunduğunu iddia etmişlerdir.

@@@@@@

Tevrat’ın tahrifi konusunda hangi alimler ne düşünüyor?

Tevrat’ın tahrifi konusunda İslam alimleri arasında farklı görüşler vardır. Bazıları Tevrat’ın sadece anlamda tahrif edildiğini, bazıları ise hem anlamda hem metinde tahrif edildiğini savunmuşlardır. Bazıları da Tevrat’ın büyük bir kısmının tahrif edildiğini, ancak bazı cümlelerin Allah tarafından korunduğunu iddia etmişlerdir.

Anlamda tahrif edildiğini söyleyen alimler arasında Taberî, Fahreddin er-Râzî, Reşîd Rızâ gibi isimler vardır. Onlara göre Kur’an’da geçen tahrif kelimesi, yahudilerin kendi kitaplarını kasten yanlış yorumladıkları veya kelimeleri bağlamlarından uzaklaştırdıkları anlamına gelir.

Metinde tahrif edildiğini söyleyen alimler arasında İbn Hazm, İbn Teymiyye, İbn Kayyım el-Cevziyye gibi isimler vardır. Onlara göre Kur’an’da geçen tahrif kelimesi, yahudilerin kendi kitaplarının lafızlarını değiştirdikleri, bazı kelimeleri ekledikleri veya çıkardıkları anlamına gelir.

Tevrat’ın büyük bir kısmının tahrif edildiğini, ancak bazı cümlelerin Allah tarafından korunduğunu söyleyen alimler arasında İbn Haldun gibi isimler vardır. Onlara göre yahudilerin Tevrat’ta tahrif yaptıkları iddiasını kabul etmez; çünkü âdet, vahyedilmiş bir dine sahip insanların kutsal kitaplarına karşı böyle bir şey yapmalarına manidir.

@@@@@@#

Tevrat’ın tahrifi konusunda hangi cümleler korunmuştur?

Tevrat’ın tahrifi konusunda hangi cümlelerin korunduğu konusu tartışmalıdır. Bazı İslam alimleri Tevrat’ın büyük bir kısmının tahrif edildiğini, ancak bazı cümlelerin Allah tarafından korunduğunu iddia etmişlerdir. Bu cümleler arasında Hz. Muhammed’i müjdeleyen ifadeler, Hz. İbrahim’in soyundan gelecek olan peygamberler, Hz. Mûsâ’nın mucizeleri, Hz. İsa’nın doğumu ve havarileri gibi konular sayılabilir. Ancak bu cümlelerin hangileri olduğu ve nasıl yorumlanması gerektiği konusunda farklı görüşler vardır.

@@@@@###

Tevrat’ın değiştirildiğine dair delil ve belgeler nelerdir?

Tevrat’ın değiştirildiğine dair delil ve belgeler, hem Kur’an’dan hem de tarihi kaynaklardan bulunabilir. Kur’an’da Yahudilerin kendi kitaplarını tahrif ettikleri, kelimeleri yerlerinden kaydırdıkları, bazı hükümleri unuttukları veya uygulamadıkları, Hz. Muhammed’i müjdeleyen ifadeleri gizledikleri veya değiştirdikleri açıkça bildirilir. Tarihi kaynaklarda ise Tevrat’ın farklı kopyalarının birbirinden farklı olduğu, bazı eklemeler ve çıkarmalar yapıldığı, bazı metinlerin sonradan yazıldığı veya değiştirildiği gösterilir. Bu delil ve belgeler, Tevrat’ın orijinal halini korumadığını ve insan müdahalesine maruz kaldığını ortaya koymaktadır.

 

QQQQQQQQQQQ

 

Tevratta Yahudilere vadedilmiş topraklar nerelerdir?


Tevrat’ta Yahudilere vadedilmiş topraklar, Tanrı tarafından İbrahim’e ve onun soyundan gelenlere verileceği söylenen bölgedir. Bu bölgenin tam sınırları belli değildir, ancak genellikle Filistin ve İsrail’in bulunduğu toprakları kapsadığı düşünülür. Bazı yorumlara göre, vadedilmiş topraklar Fırat ve Nil nehirleri arasındaki geniş bir alanı içerir. Yahudiler, bu topraklara kavuşmak için Tanrı’nın kendilerine verdiği ahitlere uymaları gerektiğine inanırlar. Siyonizm hareketi de bu idealin gerçekleşmesi için çalışmaktadır.

“RAB İsrailoğullarına şöyle dedi: ‘Siz Fırat nehrinin kıyısındaki Levo-Hamat’tan güneydeki Akabe Körfezi’ne kadar olan topraklara sahip olacaksınız. Bu topraklar size ait olacak.’” (Sayılar 34:5)

 




RUHLARI VE CESETLERİ ÇALINAN GAZZELİLER

RUHLARI VE CESETLERİ ÇALINAN GAZZELİLER


Psikiyatri sendromu nedir? Gazzelilerde bu yaşanıyor mu?

Psikiyatri sendromu, psikiyatrik bir bozukluk veya hastalık ile ilişkili belirli bir grup semptom veya bulguyu ifade eden bir terimdir. Örneğin, huzursuz bacak sendromu, bireyin bacaklarını hareket ettirmek üzere kontrol edilemeyen bir dürtü duyması ile karakterize bir psikiyatri sendromudur. Psikiyatri sendromları, nedenleri, belirtileri ve tedavileri bakımından farklılık gösterebilir. Psikiyatri sendromları için nöroloji ya da psikiyatri bölümünden randevu alınabilir.

Gazze’de yaşayan insanların, uzun süreli çatışma, yoksulluk, işsizlik ve izolasyon gibi zorlu koşullar altında travma ve stres yaşadıkları bilinmektedir. Bu durum, Gazze’de psikolojik sorunların yaygın olduğunu göstermektedir. Gazze’de yapılan bir araştırmaya göre, katılımcıların %49’u depresyon, %33’ü anksiyete ve %17’si post-travmatik stres bozukluğu (PTSB) belirtileri göstermiştir. Gazze’de psikolojik destek sağlayan kuruluşlar mevcuttur ancak yetersiz kalmaktadır. Gazze’deki insanların psikolojik sağlıklarını korumak için uluslararası toplumun desteğine ihtiyaç duyulmaktadır.

@@@@@

Gazze’deki çocukların ruh dünyası nasıldır?

Gazze’deki çocukların ruh dünyası, yaşadıkları zorluklar ve travmalar nedeniyle çok sarsılmış durumda. İsrail’in bombaladığı Gazze Şeridi’nde her gün çok sayıda çocuk hayatını kaybediyor veya ağır yaralar alıyor. Bazı çocuklar, ölmeleri halinde aileleri cesetlerini teşhis edilebilsin diye isimlerini avuçlarına yazıyor. Bu çocuklar, korku, kaygı, depresyon, öfke, suçluluk ve umutsuzluk gibi duygularla baş etmeye çalışıyorlar. Psikolojik destek alabilecekleri çok az imkan var. Gazze’deki çocukların ruh sağlığını korumak için uluslararası toplumun acil müdahalesine ihtiyaç duyuluyor.

@@@@@@

Çocukların travmaları nasıl tedavi edilir?

Çocukların travmaları, yaşadıkları olumsuz olayların etkisini azaltmak ve psikolojik sağlıklarını iyileştirmek için farklı yöntemlerle tedavi edilebilir. Tedavi sürecinde çocuğun yaşına, kişilik özelliklerine, travmanın türüne ve şiddetine göre uygun bir yaklaşım seçilir. Genel olarak, çocuklarda travma tedavisinde şu adımlar izlenir:

Güvenli bir ortam sağlamak: Çocuğun travmatik olayı tekrar yaşamaması veya başka bir tehlikeye maruz kalmaması için güvenli bir ortam oluşturulmalıdır. Çocuğun kendini güvende hissetmesi, tedaviye katılımını ve başarısını artırır.
Duygusal desteğin verilmesi: Çocuğun yaşadığı duyguları anlamak, kabul etmek ve paylaşmak için duygusal destek verilmelidir. Çocuğun kendini yalnız, suçlu veya utanmış hissetmemesi için aile, arkadaş ve öğretmenler gibi önemli kişilerin desteği önemlidir.
Travmatik olayın anlatılması: Çocuğun travmatik olayı kendi kelimeleriyle anlatması, olayı anlamlandırmasına ve işlemesine yardımcı olur. Çocuk, olayı anlatırken resim çizme, oyun oynama, hikaye yazma gibi yaratıcı yöntemler kullanabilir. Bu aşamada çocuğa baskı yapılmamalı, istemediği kadar konuşması sağlanmalıdır.
Bilişsel yeniden yapılandırma: Çocuğun travmatik olayla ilgili yanlış veya zararlı düşünceleri varsa, bunların değiştirilmesi için bilişsel yeniden yapılandırma yöntemi kullanılabilir. Bu yöntemde çocuğa gerçekçi ve olumlu düşünce becerileri öğretilir. Örneğin, çocuk kendini suçluyorsa, suçluluk duygusundan kurtulması için yardım edilir.
Davranışsal müdahaleler: Çocuğun travmatik olay sonrasında geliştirdiği uyum sorunları varsa, bunların çözülmesi için davranışsal müdahaleler uygulanabilir. Bu müdahalelerde çocuğa uygun davranışlar öğretilir ve pekiştirilir. Örneğin, çocuk uyku sorunu yaşıyorsa, uyku hijyeni kuralları öğretilir ve uygulanması takip edilir.
Çocuklarda travma tedavisi için profesyonel bir yardım almak önemlidir. Psikolog veya psikiyatrist gibi uzmanlar, çocuğun durumunu değerlendirerek en uygun tedavi planını hazırlayabilir ve uygulayabilir. Ayrıca ailelerin de tedavi sürecine katılması ve çocuklarına destek olması faydalıdır.

@@@@@@#

Çocuklarda travma sonrası stres bozukluğu nedir?

Çocuklarda travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), çocukların ölüm, yaralanma veya cinsel şiddet gibi travmatik bir olaya doğrudan maruz kalmaları, tanıklık etmeleri veya sevilen birinin başına geldiğini öğrenmeleri sonucunda geliştirdikleri bir psikolojik rahatsızlıktır1. Bu durum, çocukların duygusal, davranışsal ve bilişsel olarak olumsuz etkilenmesine ve günlük yaşamlarında zorluklar yaşamalarına neden olabilir. TSSB belirtileri, travmatik olaydan hemen sonra veya aylar sonra ortaya çıkabilir. Belirtiler bir aydan uzun sürerse TSSB teşhisi konulabilir.

TSSB belirtileri arasında şunlar sayılabilir:

Travmatik olayı tekrar tekrar yaşamak veya hatırlamak
Travmatik olayı çağrıştıran durumlardan kaçınmak
Olumsuz duygu durumu ve düşünceler
Aşırı uyanıklık, gerginlik ve ürkeklik
Uyku bozuklukları, kabuslar
Öfke patlamaları, agresyon
Sosyal içe çekilme, ilgi kaybı
Suçluluk, utanç, korku gibi duygular
Çocuklarda TSSB tedavisi için profesyonel bir yardım almak önemlidir. Psikolog veya psikiyatrist gibi uzmanlar, çocuğun durumunu değerlendirerek en uygun tedavi planını hazırlayabilir ve uygulayabilir. Ayrıca ailelerin de tedavi sürecine katılması ve çocuklarına destek olması faydalıdır.

@@@@@@@

Travmatik olayların çocuklar üzerindeki etkileri nelerdir?

Travmatik olaylar, çocukların fiziksel, duygusal, bilişsel ve sosyal gelişimlerini olumsuz yönde etkileyebilen olaylardır. Travmatik olaylar arasında kaza, savaş, afet, terör, istismar ve ihmal gibi durumlar sayılabilir. Travmatik olayların çocuklar üzerindeki etkileri şunlardır:

Regresyon: Çocukların daha önce bıraktıkları küçüklük davranışlarına geri dönmeleridir. Örneğin, altını ıslatma, parmak emme, emekleme gibi.
Travmatik stres: Çocukların travmatik olayı tekrar tekrar yaşamaları veya hatırlamalarıdır. Bu durumda çocuklar korku, kaygı, depresyon, öfke, suçluluk gibi duygular hissederler.
Duygusal ve davranışsal sorunlar: Çocukların duygularını ifade etmekte zorlanmaları, aşırı ağlama, ebeveyne bağımlılık, titreme, irkilerek uyanma, karanlıktan ve seslerden korkma, öfke patlamaları, sosyal içe çekilme, ilgi kaybı gibi sorunlar yaşamalarıdır.
Bilişsel sorunlar: Çocukların dikkatlerini toplamada güçlük yaşamaları, öğrenme ve hafıza problemleri göstermeleri, gerçeklik algısında bozulma yaşamalarıdır.
Travmatik olayların çocuklar üzerindeki etkilerini azaltmak için yetişkinlere önemli görevler düşmektedir. Çocuklara travma farkındalık eğitimi verilmeli, duygularını paylaşmaları teşvik edilmeli, sakin ve şefkatli bir tutum sergilenmeli, travmatik görüntülerden uzak tutulmalı ve profesyonel yardım alınmalıdır.

@@@@@@@

Filistin ve gazzelilerin geçirdiği travmalar nedir ve nasıldır?

Travmatik olaylar, yetişkinlerin de psikolojik sağlıklarını olumsuz yönde etkileyebilen olaylardır. Travmatik olaylar arasında kaza, savaş, afet, terör, istismar ve ihmal gibi durumlar sayılabilir. Travmatik olayların yetişkinler üzerindeki etkileri şunlardır:

Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB): Travmatik olaya doğrudan maruz kalmak, tanıklık etmek veya sevilen birinin başına geldiğini öğrenmek sonucunda gelişen bir psikolojik rahatsızlıktır. TSSB belirtileri arasında travmatik olayı tekrar tekrar yaşamak veya hatırlamak, travmatik olayı çağrıştıran durumlardan kaçınmak, olumsuz duygu durumu ve düşünceler, aşırı uyanıklık, gerginlik ve ürkeklik, uyku bozuklukları, kabuslar, öfke patlamaları, sosyal içe çekilme, suçluluk, utanç, korku gibi duygular sayılabilir.
Depresyon: Travmatik olay sonrasında bireylerde ortaya çıkabilen yaygın bir ruh hali bozukluğudur. Depresyon belirtileri arasında üzüntü, mutsuzluk, umutsuzluk, değersizlik hissi, ilgi kaybı, yorgunluk, uyku ve iştah sorunları, konsantrasyon güçlüğü, intihar düşünceleri sayılabilir.
Anksiyete: Travmatik olay sonrasında bireylerde ortaya çıkabilen yaygın bir kaygı bozukluğudur. Anksiyete belirtileri arasında endişe, korku, panik ataklar, nefes darlığı, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, mide bulantısı sayılabilir.
Alkol ve madde bağımlılığı: Travmatik olay sonrasında bireylerde ortaya çıkabilen yaygın bir bağımlılık sorunudur. Alkol ve madde bağımlılığı belirtileri arasında alkol veya madde kullanımını kontrol edememe, alkol veya madde kullanımına bağlı olarak iş veya okulda sorunlar yaşama, alkol veya madde kullanımını bırakmaya çalışırken yoksunluk belirtileri yaşama sayılabilir.
Travmatik olayların yetişkinler üzerindeki etkilerini azaltmak için profesyonel bir yardım almak önemlidir. Psikolog veya psikiyatrist gibi uzmanlar, bireyin durumunu değerlendirerek en uygun tedavi planını hazırlayabilir ve uygulayabilir. Ayrıca sosyal destek ağlarından faydalanmak ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinmek de faydalı olabilir.

@@@@@@@

Filistin ve gazzelilerin geçirdiği travmalar nedir ve nasıldır?

Filistin ve Gazze halkı, yıllardır İsrail’in işgali, saldırıları, ablukası ve insan hakları ihlalleri altında büyük travmalar yaşamaktadır. Bu travmalar, Filistinlilerin fiziksel, duygusal, sosyal ve ekonomik sağlıklarını olumsuz etkilemektedir. Filistin ve Gazze’deki travmaların neler olduğunu ve nasıl olduğunu şöyle açıklayabilirim:

Fiziksel travma: Filistin ve Gazze’de yaşayan insanlar, İsrail’in düzenlediği askeri operasyonlar, hava saldırıları, roket atışları, yerleşimcilere karşı direniş eylemleri, sınır çatışmaları gibi durumlarda ölüm, yaralanma, sakatlanma gibi fiziksel travmalarla karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle çocuklar, hamile kadınlar, yaşlılar ve engelliler bu travmalardan daha fazla etkilenmektedir. Filistin ve Gazze’de sağlık sistemi yetersiz ve yıkılmış durumdadır. Yaralı ve hasta insanlara yeterli tıbbi yardım ulaştırılamamaktadır. Ayrıca elektrik, su, gıda gibi temel ihtiyaçlar da karşılanamamaktadır.
Duygusal travma: Filistin ve Gazze’de yaşayan insanlar, sürekli bir korku, kaygı, stres, depresyon, öfke, umutsuzluk gibi duygusal travmalarla mücadele etmektedir. Sevdiklerini kaybetme, evlerini terk etme, gözaltına alınma, işkence görme gibi olaylar duygusal travmanın nedenleri arasındadır. Filistin ve Gazze’de psikolojik destek hizmetleri de yetersizdir. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), depresyon, anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıklar yaygındır. Özellikle çocuklar bu rahatsızlıklardan daha fazla etkilenmektedir .
Sosyal travma: Filistin ve Gazze’de yaşayan insanlar, sosyal hayatlarını sürdürmekte zorlanmaktadır. Aile içi şiddet, boşanma, ayrılık gibi sorunlar artmaktadır. Eğitim sistemi de bozulmuştur. Okullar kapatılmış veya hasar görmüştür. Çocukların eğitim hakkı ihlal edilmektedir. İşsizlik oranı da yüksektir. Ekonomik kriz nedeniyle insanlar geçim sıkıntısı çekmektedir. Ayrıca Filistin ve Gazze halkı uluslararası toplumun desteğinden yoksundur. İnsani yardım kuruluşlarına engel olunmaktadır .
Filistin ve Gazze’deki travmaların sonuçları çok ciddidir. Bu travmaların önlenmesi ve iyileştirilmesi için uluslararası toplumun acil olarak harekete geçmesi gerekmektedir. Filistin ve Gazze halkının haklarına saygı duyulması, işgalin sona erdirilmesi, barışçıl bir çözüm bulunması için çalışılması gerekmektedir .

#@@@@@@@@@

Filistin ve Gazze’deki çocukların on yıl ve yirmi yıl sonraki halleri nasıl ve ne boyutta olur?

Bu sorunun kesin bir cevabı yoktur. Filistin ve Gazze’deki çocukların geleceği, yaşadıkları travmaların yanı sıra, uluslararası toplumun ve bölgesel aktörlerin tutumuna da bağlıdır. Ancak genel olarak, travmaların uzun vadeli etkileri arasında şunlar sayılabilir:

Duygusal sorunlar: Travmatik olaylara maruz kalan çocuklarda depresyon, anksiyete, öfke, suçluluk, utanç, korku gibi duygusal sorunlar görülebilir. Bu sorunlar çocukların kendilik algısını, özgüvenini ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir.
Bilişsel sorunlar: Travmatik olaylara maruz kalan çocuklarda öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği, hafıza kaybı, konsantrasyon bozukluğu gibi bilişsel sorunlar görülebilir. Bu sorunlar çocukların akademik başarısını, problem çözme becerisini ve yaratıcılığını olumsuz etkileyebilir.
Davranışsal sorunlar: Travmatik olaylara maruz kalan çocuklarda saldırganlık, şiddet eğilimi, madde bağımlılığı, suç işleme, intihar girişimi gibi davranışsal sorunlar görülebilir. Bu sorunlar çocukların sosyal uyumunu, ilişkilerini ve topluma katılımını olumsuz etkileyebilir.
Bu etkilerin boyutu ve süresi, çocuğun yaşına, kişilik özelliklerine, travmanın türüne ve şiddetine, aile ve toplum desteğine göre değişebilir. Bazı çocuklar travmaları daha kolay atlatırken, bazıları daha derin yaralar alabilir. Bu nedenle Filistin ve Gazze’deki çocukların psikolojik sağlıklarını korumak ve iyileştirmek için profesyonel yardım almak önemlidir. Ayrıca barışçıl bir ortamın sağlanması ve insan haklarının korunması da gereklidir.