VATAN SEVGİSİ İMANDANDIR

VATAN SEVGİSİ İMANDANDIR

 

Bu millet bugünlere geldiyse, vatanı ve vatan sevgisi sayesinde olmuştur.
VATAN sadece toprağı değil; altında yatan nice muhteremler ve üstünde gezip var olan nice mukaddesleri içerisinde barındırmaktadır.
Vatan, en önemlisi gelecektir, geleceğimizdir.
Örnek olarak, Suriyelilerin geleceklerini bitiren, vatanlarının olmayışı ve kaybıdır.
Vatan olmayınca ne olacak, ne yapılacak ve ne korunacaktır?
Her şeyi koruyan Vatan korunması olmazsa, korunması gerekenlerde korunamaz.
Vatanın kaybına sebep olmak ancak vatansızlık, Vatan sevginin olmaması ve köksüzlüktür.

Vatana ihanet edenlerde ancak ve ancak köksüz insanlardır.
Vatanın kaybı, kaybedecek bir şeyi olmayan değersiz biri için kolay bir kayıptır.
Vatan, ruhu taşıyan ceset gibidir.
Beden gidince, ruhta göçüp kayboluyor.
Vatan manayı taşıyan bir lafız, ruhu taşıyan bir cesettir.

Cennetten atılan bizler için bir kucak.
Cennetten gelenlere bir sığınaktır.
Asli vatandan gelip, yine tekrar asli vatana dönmek için arada bir köprü ve bir handır.
Geçici bir yar ve yarandır.
Bizden bir parça, bizim bedenimiz odur ve ondandır.
Ruhun evidir.

************

15 Temmuz bir kırılma noktasıdır.

Yeni bir devrin ve dönemin başlangıcıdır.Münafıkların nifak hareketinin sonu ve sonuncusudur.Yüz sene sonrada olsa bu milletin asaletini bir kere daha isbatıdır.Tehlike geçti mi?Elbette hayır.Hala muhipleri, taraftarları, menfaat bekleyen ve uyuşmuşluğu sürenler var.Onların aileleri, çevreleri ve yakınları var.Dostun ve yakının hatırını, Hakkın hatırının önünde tutan var.En yakın tarihi 14 ve 28 Mayıs 2023 seçimleri oldu.Koltuk uğruna vaatlerde bulunuldu.Neredeyse yüzdelik olarak yarıyı buldu.[1]
Şahsi menfaatler, vatanın istiklal ve istikbalinin önüne geçildi.Bu sefer bu seçimle denendi ve tedbir alınmazsa denenmeye de devam edecektir.Münafık yapıdan takiye ve sinsi yapıyla sürdürülmektedir.Askeri darbenin yerini siyasi darbeler almış durumdadır.Partileri ele geçirme, kaset operasyonuyla şahısları devre dışı bırakarak, her gayri meşru yol meşrulaştırılarak sürdürülmektedir.Her ne kadar 15 Temmuzda bir ders verilmiş olsa da, mesele ondan ders çıkaracak karakter ve kapasiteye sahip olmaktır.Nitekim Çanakkale’nin öncesinden bugüne, batıya ve Haçlı güruhuna onca ders verilmişken hala pek ders alınmış görünmemektedir.Rehavete gerek yok.Çünkü 17-25 aralık 2013’de bir öğretmen ve bir esnaf yapılan beddua üzerine ayrı zamanlarda bana;

-Hocam, bu durumun sonu ne olacak, dediğinde şunu demiştim;

Eğer yarın öbürkü gün Güle elinize silah verip bu milletle ve cemaatlerle karşı karşıya getirirse şaşırmayın.

Öğretmen ses çıkarmamış, esnaf ise; olur mu yav, demişti.

Öğretmen 4 sene açığa alınıp geri dönü, esnaf ise darbeden bir ay kadar evvel dükkanını devredip Almanya’ya kaçmıştı.

Öğretmenin durumunu takip edip, yakınıma sordurduğumda o kişinin;

Hem Gülene hem de Erdoğan’a beddua ettiğini söyledi.

Bende kendisine hala Güleni tanımadığını söyleyip, dürüst olmadığını hatırlattım.

 ************

Ayıpları geçici olarak iki şey örter;
Toprak ve maske.
ABD’lilere; hainlere ne yapıyorsunuz diye sorduklarında cevaben;
Bizden olursa öldürüyoruz.
Başkalarından olursa besliyoruz.
Hatta bazen başka devletlerin hainlerini besleyip kullananlar, işleri bitince kullandıkları o aparatı ve aleti de imha etmektedirler.
Zira kendi milletine ve vatanına ihanet eden, her kesede çok rahat ihanette bulunur.
15 Temmuz İşgal girişimi tam bir ihanettir.
Cezası ise idam edilip, toprağa gömmektir.
Belki dünya cihetiyle toprak bir nebze onun üstünü örtmüş olur.
Hayatta kalıp da tövbe etmeyen ise, her gün utanç verici, ölmek gibi olan acıyı bir nebze hafifletmek için ya maske taksın veya yüzünü değiştirsin.
-Farzı muhal olarak, işin vahametini dile getirmek amacıyla şöyle bir kıyas yapacağım;
15 Temmuz işgalinin emrini vermek için değil kainat imamlığının verilmesi, kainatın kendisinin verilmesi karşılığında dahi kabul edilemez.
Bu vahşet ve dehşet işgal vebalinin üzerinden 7 okyanus dahi aksa ve tüm sabun fabrikaları çalışsa bu kir ve lekeyi temizleyemez.
Hain iflah olmaz.[2]

Neredeyse 50 yıldır şehitliği anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum.

Ancak 15 Temmuz’un verdiği ve anlattığı o külli mana, değil yıllara hatta asırlara anlatacak manaları ihtiva edip taşımaktadır.

Tıpkı Çanakkale, İstanbul’un Fethi ve Malazgirt Savaşı gibi.
Anlayıp anlatma ile, yaşayıp yaşatma arasındaki o derin fark ve mana kendisini göstermektedir.

 Şehitlerimizin ruhu şad olsun. Gazilerimiz sağlıklı uzun ömürler olsun.

Milletimizin başı sağ olsun.

MEHMET ÖZÇELİK

15-07-2023

[1] https://tesbitler.com/2023/05/28/cok-sevinemedim-durum-vahim/https://tesbitler.com/2023/06/23/ucurumun-kenarindan/

[2] https://tesbitler.com/2023/07/09/sakin-nankor-ve-hain-olma/
https://tesbitler.com/index.php?s=Hain
https://tesbitler.com/index.php?s=Temmuz+
https://tesbitler.com/2019/08/07/ata-vatan/




FEVZİ ÇAKMAK VE KÜÇÜK HÜSEYİN EFENDİ’NİN BÜYÜK SIRRI

FEVZİ ÇAKMAK VE KÜÇÜK HÜSEYİN EFENDİ’NİN BÜYÜK SIRRI

FETÖ’nün Beyaz Türkler yani Sabetay tarafından kurulup işletildiğini yazdığım yazı, çok büyük ilgi gördü.

Meseleyi delilleriyle ortaya koyunca, kimsenin diyecek kelamı kalmadı.

Yazım üzerine AK Parti’nin önemli isimleri de aradı. Meslektaşlardan da arayanlar oldu.

Böylece FETÖ’nün ne olduğuna yönelik fotoğraf net olarak ortaya çıktı.

Yazıklar olsun o tabandaki FETÖ’cülere ki hala bu adama peygamber gibi inanıyorlar.

Ne yapalım.

Herkes kendi yolunu seçen, o seçtiği yol nereye götürürse oraya gider.

Bazı arkadaşlar FETÖ’nün Sabetaycılar tarafından kurulmasına çok şaşırmış.

Oysa şaşıracak bir şey yok.

FETÖ Sabetaycıların kurduğu ilk cemaat değil, muhtemelen son da olmayacak.

Bugün size FETÖ’den önceki Sabetay cemaatini anlatacağım.

Şeyh Küçük Hüseyin Efendi denilince; yenilerin aklına Üzeyir Garih eskilerin de aklına Fevzi çakmak gelir.

Musevi İşadamı Üzeyir Garih, Şeyh Küçük Hüseyin Efendi Türbesi’nde bıçaklanarak öldürüldüğünde hepimiz şok olduk.

Musevi bir işadamının bir İslami cemaatin şeyhinin türbesinde ne işi vardı?

O şeyhin ayakucunda da Atatürk’ün en önemli adamlarından Fevzi Çakmak’ta vardı.

Küçük Hüseyin, Fevzi Çakmak ve Üzeyir Garih.

Fevzi Çakmak’ın baba tarafından dedesi Hacı Derviş Hüseyin ve anne tarafından dedesi Hoca Bekir Efendi Limni Adasında yaşıyordu.‘HACI-HOCA’ya dikkat ettiniz sanırım.

1876’da doğan Fevzi Çakmak; Atatürk’ten sonraki ikinci ve son mareşaliydi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Millî Savunma Bakanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Cumhuriyet dönemindeki ilk genelkurmay başkanıdır.

Fevzi Çakmak Atatürk’ün A takımı içerisinde en İslamcı kişi olarak tanındı ve muhafazakâr çevreler tarafından sevilip sayıldı.

1950 yılında öldü. Fevzi Çakmak öldüğünde gazeteler yas için siyah başlıklarla çıktı.

TRT radyosu ise yas yerine müzik yayını yaptı.

Halk, bilhassa Irak ve Suriye radyoları matem marşları çalarak, acılarını paylaştıkları halde Türk radyosunun ilgisiz kalmasına kızıyordu.

Çakmak’ı seven muhafazakâr ve milletçi gençler olay çıkardı. Radyoevinin önünde gençlerle polis arasında çatışmalar oldu. Taksim Gazinosu ve birçok sinemaların camları kırıldı. Şehir Tiyatrosu zorla kapatıldı.

Olaylar cenaze merasimi sırasında da sürdü. Yüzlerce kişi tutuklandı.

Fevzi Çakmak’ın cenazesi Eyüp Sultan Mezarlığı’nda Küçük Hüseyin Efendi dergâhı türbesine defnedildi.

Hükümet cenazeni Anıtkabir’de devlet mezarlığı açılınca oraya nakledilmek istedi ancak ailesi buna razı olmadı.

Fevzi Çakmak, cenazesinin Şeyhi Küçük Hüseyin’in ayak uçuna defnedilmesini vasiyet etmişti. Yine anlaşıldı ki Fevzi Çakmak Küçük Hüseyin’in müritlerinden birisiydi.

İrili ufaklı bütün cemaatlerin doğrandığı, tekkelerin kapatıldığı ve şeyhlerin asıldığı bir dönemde, Küçük Hüseyin ve cemaati nasıl ayakta kaldı?

Atatürk’tün en yakın ismi Genelkurmay Başkanı Çakmak, bu şeyhe nasıl mürit oldu ve görevine nasıl devam edebildi?

Sorular, sorular, sorular.

 

PEKİ, BU KÜÇÜK HÜSEYİN EFENDİ KİM?

Küçük Hüseyin Efendi 1828 yılında Ankara’da doğdu ve 1930 yılında, 102 yaşında öldü.

120 santimetre boyunda, zayıf cüsseliydi. Sol yanağında beni vardı. Sakalı seyrek, siyah beyaz karışımıydı. Elleri, ayakları da ufaktı.

Hiç hacca gitmemesi şüphe oluşturunca, bir başkasını kendi yerine bedel olarak hacca gönderdi.

Küçük Hüseyin Efendi’nin arkadaşları; 1859’da Sultan Abdülmecid hana suikast girişimde bulunan 41 kişinin arasında yer aldı. Çoğu yakalanıp Kıbrıs ve midilli adasına sürgün edildiler. Bir tek Küçük Hüseyin bu işten sıyrıldı.

Küçük Hüseyin Efendi Yahudilerle çok içli dışlı idi.

Yahudi, Hıristiyan veya başka kimseleri tenkitte bulunmayın. Onları kötülemeyin derdi. (Fetullah Gülen gibi)

Dişlerinden rahatsız olan Hüseyin Efendi, kendisine bir Musevi diş hekimi bulunmasını istedi. Müritleri, Yahudi olan Ezra Garih’e götürdü.

Ezra Garih, Küçük Hüseyin’in türbesinde öldürülen Üzeyir Garih ’in babasıydı.

Ezra Garih daha sonra Küçük Hüseyin’e mürit oldu. Üzeyir Garih bu yüzden babasının şeyhi olan Küçük Hüseyin’in türbesini düzenli olarak ziyaret ederdi ve bakımını yaptırırdı.

Anlayacağınız; Küçük Hüseyin Efendi de Beyaz Türklerden yani ‘SABETAY’dı.

Hepinizin anladığı gibi Fevzi Çakmak’ta bir Sabetaydı. O yüzden başına bir şey gelmedi.

Fevzi Çakmak öldükten sonra eşi Caddebostan’daki sarayı andıran malikânelerini Yahudilere verdi. O malikâne daha sonra Sinagog yapıldı.

Caddebostan’da bulunan Bet-El Sinagogu, Fevzi Çakmak’ın sarayı idi.

Küçük Hüseyin Efendi’nin müritlerinin tamamına yakını Mason ve Sabetay isimlerden oluşuyordu.

Aralarında dönemin en ünlü isimleri vardı.

Eski Başbakan, Atatürk’ün en yakını olan Hüseyin Rauf Orbay,

Prof. Dr. Ahmet Süheyl Ünver,

Eski Washington Büyükelçisi Münir Ertegün,

Eski Adalet ve Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk,

Sağlık eski Bakanı Prof. Dr. Nihat Reşat Belger,

Eski Atina Büyükelçisi Enis Akaygen,

Eski Müzeler Müdürü Prof. Dr. Burhan Toprak.

İlk Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak

Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Kurtcebe Noyan

Atatürk’ün doktoru Prof. Dr. Mim Kemal Öke.

Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tekin Arıburun

Eski Başbakan Suat Hayri Ürgüplü

Şeyhülislam Hayri Efendi

Prof. Hasan Reşat Sığındım (Ender Mermerci’nin babası)

İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın babası Mehmet Emin Paşa,

Koç holding den Can Kıraç’ın eşi İnci Kıraç Küçük Hüseyin Efendi’nin torunudur.

(Sevgi Koç) sonradan (Gönül soyadı) Küçük Hüseyin Efendi’nin torunlarından Sabiha Hanım’ın akrabasıdır. (Medyamit)

Mason ve Sabetayistlerin bolca olduğu bir liste uzar gider…

Arusiler’in ve Mason-Yahudi güdümlü İttihat ve Terakkinin Şeyhi olan Küçük Hüseyin Efendi’nin ilk hocası Feyzullah Efendi sürgün edilmiş bir darbecidir.

Sonraki şeyhi ise Şeyh Cevdet Efendi’dir ve Şeyh Cevdet Efendi Selanik asıllı Sabataist bir YAHUDİ DÖNMESİDİR.

(Kaynak: HÜSEYİN VASSAF: SEFİNE-İ EVLİYA:2.CİLT SHF.334 de bakabilir.)

Üzeyir Garih Küçük Hüseyin Efendi’nin türbesinde öldürüldüğünde; Bazı saf yazarlar Garih ‘in gizli Müslüman olduğunu iddia etti.

Gerçek şu ki; Küçük Hüseyin ve Fevzi Çakmak Sabetaydı ve Garih de bir Yahudi idi.

Dolayısıyla olağan dışı bir durum yoktu.

Zaten Eyüp Sultan mezarlığında Küçük Hüseyin Efendi’nin türbesine gidenler, tuhaflığı anında fark ediyor.

Türbe tam olarak kıbleye bakmıyor.

Türbe İsrail yıldızı (Davut yıldızı) gibi 6 köşeli.

Küçük Hüseyin Efendi sözde çok büyük bir İslam âlimi ve şeyh olmasına rağmen türbesinde tek kelime Arapça bir yazı bulunmuyor.

Türbenin herhangi bir yerinde; Ayet ve Besmele yok.

Mezarda Türkçe yazılmış ismi var ve yine her Müslüman mezarında bulunan ‘Ruhuna Fatiha’ ibaresi de bulunmuyor. Bırakın Arapçası, Türkçesi de yok.

Kısaca Müslüman mezarlığında bir yabancı.

Sabetaycılar kendi din adamlarını İslami tarikatlar içinde yetiştirdiler.

Adam hahamdır, ama dışarıdan baktığınız zaman Melamilik, Mevlevilik ve Bektaşilik tarikatları içinde yetişmiş din adamı gibi görünür.

Bir örnek olarak, Selanik’teki Şemsi Efendi Okulu’nun kurucusu hahamdı.

Haham olduğu cemaat içinde belgelenmiştir.

Şemsi Efendi deyince aklıma bir şey geldi.

Soner Yalçın Sabetayları anlatan ‘EFENDİ’ bir kitap yazmıştı.

O kitabında uzun uzun bütün Sabetaycıların isimlerinin sonuna ‘Efendi’ unvanı aldıklarını yazmıştı.

Malum şahıs için de biliyorsunuz ‘Hocaefendi’ diyorlar. Buradaki ‘Efendi’ de sanırım Sabetay olduğunun şifresi.

Buraya nereden geldik?

Beyaz Türklerin FETÖ’yü nasıl kurduklarını anlatmıştık.

FETÖ Sabetayların ilk kurup işlettikleri cemaat değildi.

Birisi de Küçük Hüseyin’in cemaati idi.

Küçük Hüseyin’in ömrünün yetmediği işi Fetullah Gülen devraldı.

Gülen hala gözü açılmayan FETÖ’cüleri büyük bir hızla Cehenneme götürüyor.

Ölüm uykusuna giren FETÖ’cüler ise cennete gittiklerini sanıyor.

Ne büyük bir gaflet, ne büyük bir dalalet ne büyük bir felaket ve ne çirkin bir akıbet.

Kazım Karabekir bir kitabında;

Erzurum’da yakaladığımız Müslüman olmuş Rus casusunu temize çıkarmak için bir mahalle halkının karargâhıma geldiği zaman hâllerine bakıp da hatıratıma şunu kaydetmiştim:

Ey Türk oğlu! Sen pek sâfsın, seni herkes aldattı!

Erdim diyen, döndüm diyen çemberinden atlattı!

HÂLÂ DA ATLATMAYA DEVAM EDİYOR..

METİN ÖZER / HABERVİTRİNİ