YA CEHALET ASRI YA SAADET ASRI

YA CEHALET ASRI YA SAADET ASRI

Yılların biriken tecrübesiyle her koldan saldıran ve saldırgan şeytan, şimdi her zamankinden daha aktif durumda.

Oda tüm aveneleriyle beraber.
Ölümüne.
Öldüresiye.
Öldürtesiye.

İçimize yerleştirdiği Guguk kuşları ile…[1]

Bir asırdır Guguk kuşlarının istilası altındayız.

Şu anda bir araya gelen guguk kuşları bize ait yumurtaları kırmaya ve dışarıya atmaya çalışıyor.

Dünde biz asilleriz, demişlerdi.

Benim oyumla çobanın oyu nasıl bir olur, teranesini öttürmüşlerdi.

“Ve (halbuki)üstünlük, ancak Allah’a, Elçisine ve müminlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler. Derler ki: «Eğer Medine’ye döner gider isek elbette azîz olanlar, zelil olanları oradan çıkaracaklardır.» Halbuki izzet Allah’a mahsustur ve Peygamberi ile Müminlere mahsustur.”[2]

Bir güç ve kuvvet elde edersek, seçimi kazanırsak, hükûmeti ele geçirirsek, güç ve kudret sahibi olursak o zaman sizden hesap sorar, sizleri yurtlarınızdan çıkarırız.
Guguk kuşları gibi.
Çakallar ormana hâkim olduğunda yapacakları şeyler malumdur.

İşte Suriye…
Çakalın hakimiyeti, aslanın gaflet ve boşluk anıdır. İhmali ve ilgisizliğidir.

Kükreyene kadar.

İşte 15 Temmuz…

-Guguk Kuşunun Hikayesi:

Guguk kuşlarının bazı türleri kuluçka asalağıdır. Bu kuşlar yumurtalarını yapmak için yuva yapmak ve sonrasında kuluçkaya yatmak yerine başka bir yola baş vururlar. Dişi guguk kuşları yumurtalarını yapmak için başka kuşların yuvalarını takip ederler. Kuluçkaya yatmış bir kuş görünce yuvanın yakınında saatlerce beklerler. Kuluçkaya yatan kuş avlanmak için yuvadan ayrılır ayrılmaz dişi guguk kuşları yuvaya gelir ve yuvadaki yumurtalardan birini yuvanın dışına atar. Çok hızlı bir şekilde kendi yumurtasını yapar ve hızlıca oradan uzaklaşır. Yumurtası diğer kuşun yumurtasına benzer. Kuş yuvaya döndüğünde yumurtalarının eksiksiz olduğunu görür. Fakat yumurtalardan biri ona ait değildir ve o bunu hayatı boyunca bilmeyecektir.

Kuluçka dönemi bitince yumurtadan civcivler çıkar. Fakat bir civciv cüsse olarak diğerlerinden farklıdır. Büyüktür, saldırgandır ve diğer civcivler için tehlikelidir. Dişi kuş, yavrularını doyurmak için gün boyu çalışır. Fakat bir yavrusunu bir türlü doyuramaz. Doymak bilmeyen bir kursağı vardır. Dişi kuş onu kendi yavrusu zannederek büyütür. Hatta bazen kendi yavruları açlıktan ölür. Kimi zaman da yavru guguk kuşu dişi kuşun olmadığı bir esnada diğer yavruları yuvadan atar ve tüm yeme kendisi sahip olur. Dişi kuş ne kadar çalışsa da doymak bilmeyen bu yavruyu doyuramaz. Bu nedenle sürekli çalışır. Tüm mesaisini bu kuşa verir. Yavrusu değildir ama yavrusu olmadığını bilmez. Ona yavrusu muamelesi yapar ve onun büyümesini sağlayıncaya kadar onu besler.

Yavru guguk kuşu erişkinliğe ulaşınca yuvadan uçup gider. Sonra o da günün birinde başka bir kuşun yuvasına kendi yumurtasını bırakacak ve diğer kuşlar onun yumurtalarını kendi yumurtaları gibi ısıtacak ve onun yavrularını kendi yavruları gibi büyütecektir.” Alıntı

MEHMET ÖZÇELİK

12-04-2023

 

[1] https://www.yeniakit.com.tr/haber/fetonun-afrika-imami-icel-yazicioglunun-olumunde-212012.html 

https://www.internethaber.com/fetonun-afrika-imami-necdet-icel-yazicioglunun-olumunde-1715237h.htm

https://www.google.com/search?q=necdet+icel.in+muhsin+yazicio%C4%9Flu+itirafi&oq=necdet+icel.in+muhsin+yazicio%C4%9Flu+itirafi&aqs=chrome..69i57j33i160l2.22656j0j4&client=ms-android-samsung-trvo1&sourceid=chrome-mobile&ie=UTF-8 

https://www.instagram.com/reel/CnfSOu4IhU-/?igshid=MDJmNzVkMjY%3D

https://www.instagram.com/reel/CpfAU-MsRz0/?igshid=MDJmNzVkMjY=

https://www.yenisafak.com/gundem/hablemitogluna-miti-kim-teklif-etti-3897540

https://www.haber7.com/dunya/haber/3298235-gardasa-3-bin-500-ajan-yerlestirmis-tarihte-ornegi-yok

[2] Münafikun. 8.




KIBLE-YÖRÜNGE- ŞAKÜL

KIBLE-YÖRÜNGE- ŞAKÜL

Allah’ın peygamberi için ilk belirlediği şey, kıbledir.
Kıblesi olmayanın veya yanlış olanın varacağı menzilde yanlış olur.
Tıpkı bir binanın yapımında şakul kullanmayan ustanın yaptığı ve yapacağı binanın eğri büğrü ve yanlış olması gibi.

“Senin, yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Seni, razı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Bundan böyle yüzünü, Mescid-i Haram tarafına çevir. Ve siz de nerede olursanız olun, yüzlerinizi o tarafa çevirin. Kitap verilenler, onun Rabb’lerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir. “[1]

Kıblesi Kâbe olanların bu kıblesini şaşırmasıyla; kıblesi saparak soğan, patates yani mutfak oldu.

Mutfak ise tuvalete hizmet etmektedir.

Tuvalet ise mideden geçmektedir.

Hedefi ve gayesi midesi olanın, değerinin ne olacağını varın siz takdir edin.

Düşüncesinde, toplumu kasıtlı olarak karıştırmasında tonlarca soğanı sokaklara dökenlere ortak olanlar aynı soğan kafalılığında birleşmiş olur.

“Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz?”[2]

Mevcut nimetleri görmeyip, şükründe bulunmadık, elimizden alınmasına sebep olduk ve olmaktayız.

Toplumun kıblesi ve yörüngesi değiştirilmeye çalışılıyor.

Toplumun seçim ve iktidar uğruna fabrika ayarlarıyla oynanıyor.

Toplumun hassas olduğu, aslında hassas kılındığı ve kıble ettirilen midesine dokunuluyor.

Geçmişi görmeyen ve bilmeyen bir insan, günü ve geleceği anlayamaz.

Güne odaklandırıldık.

Günü kurtarmaya yönlendirildik.

Rektifiye edilmeye ihtiyacımız var.

Önümüzde sonsuz bir hayat var.

Orayı kazanmak da kaybetmekte burada gerçekleşecektir.

Madde uğruna, geçici menfaatler uğruna ebedi hayat kazanılmamalı, kaybedilmemelidir.

Kıssadan Hisse:

“Yaşlı bir adam ihtiyar devesiyle her zamanki gibi yollardaydı. Yorulunca bir ağacın altına yanaştı, devesi bir yana kendi bir yana uzandılar.

Yaşlı adam düşüncelere daldı. Ömrünce yaşadıkları gözünün önünden geçti… Devesiyle birlikte ne kadar zorluklara katlanmışlardı. Zaman nasıl da gelip geçmiş, devesi de kendisi de ihtiyarlamıştı.

Adam devesine bakarak konuşmaya başladı:

“Ey benim sadık yoldaşım! Bak ikimiz de yaşlandık… Seninle bunca yıldır birlikteyiz, benim çok kahrımı çektin; acı tatlı anlarımız oldu. Sana eziyet ettim, zaman oldu aç bıraktım, zaman oldu ağır yükler yükledim, hatta gün geldi seni hırpaladım… Ama üzgünüm. Gel seninle helâlleşelim. Ne olur bana haklarını helâl et!”

Hikâye bu ya; adamı dinleyen deve dile geldi ve cevap verdi:

“Ey efendi! Haklısın. Birlikte uzun yıllar yaşadık. Pek çok zorluğu birlikte aştık. Beni aç da bıraktın, bana olmadık eziyetler de ettin. Bana ağır yükler de yükledin. Hatta dövdün, hırpaladın. Bunların hepsi doğru. Hepsi geldi geçti. Bunlardan ötürü hakkımı sana helâl ediyorum. Çünkü ben insanlara hizmet etmek için yaratıldım… Ancak!.. Bir konu var ki, çok içerlerim; ondan dolayı sana hakkımı helâl etmem.”

Hayretle dinleyen adam “Nedir o?” diye sordu.

Deve de şu cevabı verdi:

“Bütün yükü taşıdığım, tüm eziyetlere katlandığım halde beni bir eşeğin arkasına bağladın, onu bana kılavuz yaptın. İşte sana bunun için hakkımı helâl etmiyorum.”[3]

-Mîzâna vur görüşdüğün ihvânı el-hazer

Rehber tasavvur eylediğin rehzen olmasın. Şair Nevres.

Rehber sandığın kişi/ler rehzen (yol kesici) olmasın.

MEHMET ÖZÇELİK

12-04-2023

 

 

[1] Bakara.144.

[2] Tekasür.8.

[3] https://www.zaferdergisi.com/makale/10665-helallik.html#:~:text=Deve%20de%20%C5%9Fu%20cevab%C4%B1%20verdi,bunun%20i%C3%A7in%20hakk%C4%B1m%C4%B1%20hel%C3%A2l%20etmiyorum.%E2%80%9D