NAR-I İRAN-İRAN ATEŞİ

NAR-I İRAN-İRAN ATEŞİ

Süper devletlikten siper devletliğe kadar gelen İran, Osmanlının yanması için çok kolay devreye konulmuş bir ateş küresi olmuştur.

Nitekim bizde farklı kana sahip bir kesimin; ‘zulüm 1453’ de başladı’ demesi gibi; İran’da da bir kesim; ‘Keşke İran Müslüman olmasaydı yani süper devlet olan Sasani imparatorluğunu devam ettirseydi’ demektedir.

Hz. Ömer’e olan düşmanlıkları da; Hz. Ömer’in komutanı Sa’d bin Ebi Vakkas tarafından fethedilmesidir.

İran kökü derinlere uzanan derin siyasi bir devlettir.

Geçmişinde İslam’a hizmeti varken özellikle 1500 yıllarından itibaren Safevi devleti ile ve Şeyh iken Şahlığa soyunan Şah İsmail’le, medrese eğitimi görmüş Haşhaşi Hasan Sabbah’ın krallığı ile ve de Fransa’da imam olarak yaşarken batının desteğiyle Şahı devirip yerine geçen İmam Humeyni ile İran; İmparatorluğuna dönme yoluna girmiştir.

Batı İran’ı bizi kontrol için ve geçmişte yirmiden fazla bizle savaştırarak, ateşiyle yakmıştır.

Aynı yakıcılığını bugün yayılmacı politikasıyla sürdürmektedir.

İran; Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ı desteklerken, PKK’nın Haşhaşi Hasan Sabbah’ın yerine ikame edilmesiyle bize yardım etmemesi, kendisini tek rakipsiz görmesindendir.

İran yeni bir Şahlığa soyunmuştur.

Batıdan ziyade, İslam ülkelerine problem olmuştur.

Bu konuda birçok makale yazdım ve video çektim.[1]

***************  

İran üzerine yapılan tesbitlerden bazı iktibaslar:

-İran, Afganistan, Türkistan ve Mavera-yı Hazar, satranç taşları gibidir. Onlarla dünyaya egemen olmak için oynanır. Curzon.

-1901’de İran’da bulunan İngiliz diplomat Harding, Rusların Kaçar idaresi üzerinde etkili olmaya başladıklarını Londra’ya rapor etmiştir. Harding, Londra’ya gönderdiği raporda; “Ruslar İran’ı kendi evleri olarak biliyorlar” demiştir.[2]

-“İngiltere, 1891’de İran ile ilişkileri düzeltmeye çalıştığı sırada Osmanlı hâkimiyetindeki Bahreyn Adası’na da el atmıştır. Necid Sancağı ve Basra Körfezi’ni kontrol altında tutmak için civardaki şeyhler ile ikili anlaşmalar yapıp

Osmanlı Devleti’ne karşı kullanmıştır.[3]

-“Curzon, 1903’te dışişleri bakanı Lansdowne’ye gönderdiği yazıda; “Biz Basra Körfezi’nde yeni deniz üsleri ve istihkâmlar kurmalıyız. Burada tam olarak kontrolü sağlamalıyız” demiştir (Nasır 1363: 317). Aynı yıl Basra Körfezi ile ilgili bir kararın yayınlanmasını sağlamıştır. Kararda; “İngiltere haricinde hiçbir devlet Basra Körfezi’nde askeri üs tesis etmeyecektir. İngiltere’nin askeri ve mali görevlileri her liman ve adayı kontrol edebilecektir. Hindistan dâhil İngiliz tüccarları körfezin her yerinde ticaret yapabileceklerdir” denilmiştir (Mahmud 1328: VIII/119). İngiltere, bunun yolunu İran’a daha fazla borç para verip karşılığında körfezin bütün gümrük gelirlerini teminat olarak almakta bulmuştur. İran’ın birçok şehrinde açtığı konsolosluklar eliyle işleri idare etmiş, müzakerelerin başından itibaren Rusya’nın dikkatini Türkistan ve Afganistan’dan İran’a çekerek stratejik mücadele sahasını kendisi belirlemiştir.[4]

-“Hablel-Metin gazetesinin 5 Kasım 1905 tarihli nüshasında, İngiltere ile Rusya arasında İran’ın taksimini içeren gizli görüşmelerin, anlaşmanın imzalanmasından iki yıl önce bilindiğine dair bir haber çıkmıştır. Haberde; “…İngiltere ve Rusya dışında başka bir ülkenin Orta Asya’ya nüfuzunun olmaması için İran, bu iki ülkenin nüfuz rekabetine sahne olmuştur.”[5]

-İran’ın bu günde ayakta durmak ve Ortadoğu’da yaygın hale gelip Şiiliği ihraç etmek için Rusya’yı hep arkasına almıştır.

-Şah İsmail’den bu yana İran hiçbir zaman için yayılmacılığını ve kuyruk acısını hiç mi hiç unutmadı, sürdürdü ve de sürdürmektedir.

-İran’daki Şia Hz. Aliye değil, Sasani imparatorluğundan Safevi devletine uzanmaktadır.

-“İranlılar millî bir devlet kurmaya çalışıp becerememişlerdi ama millî bir İslam anlayışı meydana getirme yolunda önemli mesafeler aldılar. Bunun içindeki birtakım inançları İranlılar geliştirdiler. Bunlar İslami değil, İranî inançlardır. 12 İmam inancı da bunlardan biridir. Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Zeynelabidin ve oğulları diye devam eder silsile. Dikkat edilirse bunlar Şehrbanu’nun soyundan gelirler. İran Şahının kızı orada belirleyici faktör. Sonrasında gelen imamlarla İranlıların inanış biçimi oluşmuştur. Onlarda 12 İmama iman ve masum olduklarını kabul etmek iman esaslarından İnanışlarının temelinde tutarlılık yok.

Bir de İran’ın kendine mahsus bir başka inancı vardı: Mehdi! Gelecekte kurtarıcı olan esrarengiz şahsiyet. Bu eski bir İran inanışıdır ve Avesta’da da vardır. Mehdi’ye atfedilen birtakım vasıflar var. Bunlara baktığımızda hepsinin İranî özellikler taşıdığını görürüz. Mehdi kıyamete yakın bir zamanda son kurtarıcı Zerdüşt’ün soyundan olacak, İsfahan’da bir minareye inerek gelecek, birine baktı mı hemen onu Müslümanlaştıracak (yüreğini ele geçirecek ve bu yöntemle Müslüman edecek), savaşlarda bir bakışlarıyla düşmanlarını kahredecek… Bu özelliklerin hepsi İranî inanıştan vasıflar taşır.”[6]

-“Bugünkü Şia’da başlıca iki temayül var: Daha dar zihniyette olup, dünya Şii olsa her problem hallolur diye düşünen din adamları ve onların etki çevrelerinden meydana gelen gruplar. Bir de yine Şii olmakla beraber İran’ın zengin irfan geleneğinden beslenerek olaylara mezhepçiliğin dar penceresinden bakmak yerine daha geniş vizyonla bakabilenler. Mesela bir yönden İmam Humeyni ve tâbileri ile diğer yönden Ali Şeriati ve öğrencileri bu ikinci grupta yer alan kimselerdir. Bugünkü İran’ın siyaseti ise ilk gruptakiler ile ikinci gruptakilerin fikirlerine meyletmek arasında gidip gelmektedir. Ahmedi Nejad sonrası ibre, ikinci gruptakilere doğru dönmüş gibi gözüküyor.”[7]

-Dünden bugün İslam ülkelerine kimliği belirleyen hariciler yani dış ülkeler olmuşlardır. Bu siyaset alanında olduğu gibi, din ve dil alanında da olmuştur.

“Genel anlamda Rıza Şah’ın 1925’ten 1941’e kadar süren saltanatı merkezileşme etrafında şekillenen otoriter politikalara sahne olmuştu. Eş zamanlı olarak Türkiye’de de Kemalist devrimler geleneksel toplumsal yapı- da 19. yüzyılda başlamış olan dönüşü- mü radikal politikalarla hayli hızlandırmıştı. Türkiye’dekine benzer şekilde İran’da da İslam öncesi İran tarihine yapılan vurgularla daha seküler ve İslam dünyasının kalanından farklılığı öne çıkarılan bir kimlik inşa edilmeye çalışıldı. Bunun için yine Türkiye’de yapılanlara benzer olarak İslam öncesi İran tarihine dair yabancılar ve İranlılar tarafından yapılan tarihî ve arkeolojik çalışmalar teşvik edilmiş, müzeler inşa edilmiş ve ders kitaplarına bu eksende bir tarih anlayışı hâkim olmuş.”[8]

MEHMET ÖZÇELİK

19-03-2023

[1] Tesbitler – islam bilgi arşivi » Arama sonuçları » iran

[2] İRAN’IN TAKSİMİ GÖRÜŞMELERİNDE İNGİLTERE’NİN RUSYA’YA KARŞI DİPLOMATİK MANEVRALARI (1907) Yılmaz KARADENİZ.sh.5.

[3] Bkz M. Mahmud, a. g. e VIII, s. 111.Age.

[4] Mahmud 1328: VIII/120).Agd.

[5] Bkz. Hablel-Metin 12, Şumare: 45, s. 3.agd.

[6] Derin.tarih.eylül.2015.sh.67.

[7] Agd.83.

[8] agd.96.

Loading

No ResponsesMart 19th, 2023