İLMİN CEHALETİ
İLMİN CEHALETİ
Varlıkların kendi kendilerini oluşturmaları ve tetikleyip meydana getirmeleri en safsata bir iddiadır.
Zincirleme olarak.
Ya zincirin ilk halkası?
Canlılar kendi kendilerini nasıl üretmektedir?
Yani canlılar veya canlı olmadan önceki canlı olma durumları nasıl kendi kendilerini canlı yaparlar?
Bunu tesadüfe verme tam bir körlüktür.
Anlatayım derken, havada kalmadır.
-Ne kadar garip değil mi?
Mesela; Picasso’nun yapmış olduğu bir tabloyu veya Picasso’nun kendisini taklit edecek resimdeki parçalar.
İkinci bir insan çıkmamışken ve çıkamıyor iken ve de çıkması zor olarak da düşünülüyor.
Bu durumda onu bu noktada eşsiz ve benzersiz olarak gören insanların; bu kainatı yaratan Yüce Allah için bir eş ve benzer aramaları, bir ortak bulmaya çalışmaları, O’na şirk koşup O’nun benzerini maddede, tabiatta vesaire de görmeleri ne kadar akıldan ve insaftan ve de vicdandan uzak olduğu anlaşılmaz mı?
************
SENİN İLİM ADAMLIĞIN BATSIN
“İnsanlığı bilim kurtaracak! Bu virüs, bunu öğretti bize” diyor!
Bir uluslararası ilişkiler Profesörü!’ nün bu ifadesini yazar uzunca tenkid ediyor.[1]
Haklı elbette.
Klişeli ve kısır bir hat çizilerek toplumda aydınlar kendi karanlık dünyalarını aydınlatma ve aydın göstermeye çalışmaktadırlar.
Kalb onaylı zihin aydın bir zihindir.
Mücerred ve hazmedilmemiş bilgi, ham ve pişmemiş bir malzemedir, yemek değildir.
Sanatı devre dışı bırakıp, sanat ve eseri göğe çıkarıp hayrette kalan, sanatkara karşı dehşetli bir hata ve yanlış içerisine girmiş demektir.
Kendisini ve maddeyi aşamayıp, maddede boğulan bir insan, ilim adamı olamaz. Olsa olsa bilgi hamallığı yapmaktadır.
En fazla Google gibi.
Bu durum insanı ve ruhunu sükut ettirir.
“İnsanın efradı arasında cismen ve sureten ayrılık varsa da pek azdır. Amma mânen ve ruhen, aralarında zerre ile şems arasındaki ayrılık kadar bir ayrılık vardır. Fakat sair hayvanat öyle değildir. Meselâ, balık ile kuş, kıymet-i ruhiyece birbirine pek yakındırlar. En küçüğü, en büyüğü gibidir. Çünkü insanın kuvve-i ruhiyesi tahdit edilmemiştir. Enaniyet ile o kadar aşağı düşerler ki, zerreye müsavi olur. Ubudiyet ile de o kadar yükseğe çıkıyor ki, iki cihanın güneşi olur: Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâm gibi.”[2]
Tam bir körlük ve nankörlüktür.
Küfür ve inkarın yumuşatıcı hali nankörlüktür.
Nankörlük küfrün farklı versiyonudur.
Nankörlüğün küfür ve inkardan farkı, bağlantıyı koparmamak ve tamamen ipi çözüp serbest bırakmamaktır.
Yani tamamen ipsizleşmemektir.
Bu da göstermektedir ki; İnsan olmak ayrı, İnsan kalmak daha farklıdır.
Herkes İnsan olur ancak Herkes İnsan kalamaz.
İnsan olmak bir şeref ise, insaniyette kalıp, insaniyete mensub olmak şerefli bir varlık olmaktır.
MEHMET ÖZÇELİK
02-01-2023
[1] https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/bilim-perestlik-yapmak-degil-dunyayi-cehenneme-ceviren-bati-uygarligini-sorgulamak-gerekiyor-2054733
[2] Bediüzzaman. Mesnevi-i Nuriye.170.