MASONİK YAPI

MASONİK YAPI

 KARANLIK VE KARANLIKTAKİ YAPI

Osmanlının yıkımında önemli bir rolü olan mason teşkilatı, ittihat ve Terakkinin içerisindeki hakimiyeti ile bu faaliyetini sürdürmüştür.

“Mason Cunta Sultan Abdülaziz’i delirdi diye tahtından indirmişti. Ama ne var ki, aynı Cunta padişah yaptığı mason V. Murat’ı da üç ay sonra 31 Ağustos’ta gerçekten delirdiği için tahttan indirmek ve gözetimi altına almak zorunda kalmıştır. Cunta’nın
başı olan Serasker Hüseyin Avni Paşa ellerindeki Padişah kanı kurumadan 15 Haziran’da Çerkez Hasan adlı genç bir subay tarafından delik deşik edildi. Cunta’nın başta Mithat Paşa olmak üzere hiçbir üyesinin sonu iyi olmadı.
İmparatorluğun yönetimini tümüyle ele geçiren masonlar ilk iş olarak Abdülaziz’in yaptığı reformları İngiliz-Yahudi tüccar ve bankerlerin istediği biçimde değiştirmek oldu. Sultan Abdülaziz’in kurduğu görkemli donanma, İngilizlerin isteğine uygun olarak, çürümeye terk edildi. Ve bu ihanetin faturası da II. Abdülhamit’e çıkarıldı. Osmanlı İmparatorluğu, 1876’da Abdülaziz’i öldürerek siyasal erki ele geçiren masonlar tarafından, II. Abdülhamit’in Meclis-i Mebusanı kapattığı 13 Şubat 1878’e kadar doğrudan yönetilmiştir. Ve bu iki yıl felâketlerle dolu bir yıldır. Osmanlı İmparatorluğu bu iki yılda gördüğü yıkımı tarihinin hiçbir kesitinde görmemiştir.”[1]

-“ İttihat ve Terakki’nin kuruluşu ve yöneticileri Enver Paşa hariç masondu. Mason örgütleri kendilerine Selanik kentini seçmişlerdi; çünkü Selanik, Avrupa Kıtasına açılan ticaretin ve burjuvazinin geliştiği bir liman kenti idi ve nüfusunun yarısından fazlasını
Avrupa ile sıkı ilişkiler içerisinde olan Yahudiler oluşturuyordu; Türkler ikinci sırada yer alıyordu, Rum, Ermeni ve Bulgarlar sayısal olarak Türkleri izliyorlardı. Bu kentte kurulan locaları büyük devletlerin konsoloslukları korumaları altına almışlardı; bu nedenle devletin güvenlik ve istihbarat örgütleri hiçbir şey yapamıyordu.”[2]

-“ II. Abdülhamit’in yönetimine karşı olanlar başta masonlar, azınlıklar, Batı yanlısı Türkler, ortak bir adla anıldılar: Jön Türkler.”[3]

“Masonuk Türklerce dinsizlik ve küfür sayılmıştır. Ve buna karşı halkta umumi nefret ve kin vardı… Meşrutiyet ilan olunca Rahmi, Talat ve arkadaşlarından çoğu İstanbul’a gelince derhal İstanbul’da mason locaları açtılar. Bir çok Türkleri localara kaydettiler. Bunların mühim bir kısmı Dönmeler idi. İttihatçılar locaları kendilerine kuvvet ve alet yaptılar.
Rıza Nur Selanik’li İttihatçıların mason olmasına karşılık Manastır’daki cemiyet reislerinin Melami tarikatından olduklarını ve bunu yaydıklarını, başkalarını da Miralay Sadık’ın yaptığını belirtiyor.”[4]

Mason teşkilatı gizli bir teşkilattır. Gücünü de işte bu gizemli, gizli ve kapalı oluşundan almaktadır.[5]

Sağladığı imkanlar gücü ve güçlüleri toplamasında önemli rol oynar. Her türlü güç imkanlarını ellerinde bulundurup, devreye koyarlar.

Bunun için ekonomi, ordu, medya gibi güç odakları bunların başında gelir.

Nitekim,” Türkiye’de, Adalet Partisi’nin genel başkanlık seçimleri için Süleyman Demirel’e 14.11.1964 tarihinde Bilgi Locasından verilen belgeyle Türk Tarihine farmasonlar tarafından açık ve net bir biçimde müdahale edilmiştir.”[6]

Bir çok devlet adamı bizde ve Kıbrıs Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’da masonluğun değirmenine su taşıyanlardandı.[7]

Masonlar her dönemin adamı olup, kendilerine destek bulmakta veya kriptolarını devreye koymaktadırlar.

“Mason yöneticileri bir açıklama yapmışlardı: ‘Bizim umdelerimiz (ilkelerimiz) CHP’de zaten bulunduğundan kendimizi kapatıyoruz’ dediler.[8]

Birinci bağlayıcı ortak nokta, menfaattir.[9]

Bu güçle;” Farmasonlar XVIII. yüzyılda, sonradan Fransız Devrimi adını verdikleri insan vicdanının ve aklının sınırlarını çok zorlayan o büyük mahşeri çılgınlıkla tarihe müdahale ettiler. ABD Bağımsızlık Savaşında ve ABD devleti kurulurken tarihe müdahale ettiler. XIX. yüzyılda ABD’de B’nai B’rith’ı ve Ku Kulux Klan’ı kurarak tarihe müdahale ettiler.”[10]

“İngiliz masonlar, mason töre ve geleneklerini İngiltere dışına silahlı kuvvetler ve diplomatları aracılığı ile taşıdılar. İşgal ettikleri ya da antlaşmalarla kendilerine bağladıkları, sömürdükleri ülkelerdeki, önce Hıristiyan azınlıkları, sonra da beyazları masonlaştırdılar; daha sonra, kurdukları bu mason localarına, o ülke bürokrasisinin ileri gelenlerini ve ekonomisini denetleyen sermayedarlarını üye olarak aldılar; ikinci aşama olarak, kendi büyük localarını kurmalarını sağladılar.”[11]

Yahudiliğin arkasında Yahudi gücü bulunmaktadır.

Mason duvarcı adıyla ismi Fransa’ya ait ise de, anavatanı İngiltere’dir.

Öyle ki;” Fransa’daki ilk localar, İngiltere İç Savaşından kaçarak Fransa’ya
sığınan İngiliz kralları, soyluları ve İskoç alaylarındaki askerler tarafından kurulmuştur (1688 yılında).”[12]

Bu durum Abd’ de de görülmektedir.” ABD’ye masonluk göçmenler ve İngiliz ve Fransız orduları tarafından taşınmıştır. Bugün ABD’deki büyük localar köklerini
İngiltere, İrlanda ve İskoçya’ya bağlamaktadırlar. Bu nedenle ABD’de egemen olan masonluk, Anglosakson geleneğine bağlı İskoç ritidir. Başlangıçta bazı localar, patentlerini Fransız ve İspanyol Büyük Localarından aldılar.[13]

Din konusunda ise;” İngiliz kiliseleri masonluğun bir din olup olmadığını ya da
masonların Tanrı anlayışını tartışmaktan hep kaçındılar. Bu uzak duruş diğer ülke mason örgütleri tarafından da benimsendi. Çünkü S. Knight’ın ünlü çalışmasında gösterdiği gibi, Anglikan Kilisesi tümüyle masonların denetimine geçmişti: “Anglikan Kilisesi, iki yüzyıldan daha uzun bir süredir Masonların kalesi haline gelmiştir.
Teamüllere göre mason olmak, kilise içinde yükselmekte bir avantaj olarak kabul edilmektedir.”[14]

Ancak bu dinin yerine inşa edilecek bir şeylerin olması gerekti. O da;

-“Masonlar neden satanist kökenli, cinselliği ön plana çıkaran semboller kullanıyor ve eski çağların şeytanını çağrıştıran (Baal gibi) Tanrılarına (Yahbulon) tapınıyorlar? Farmasonlar yoksa eski çağlardan beri sürüp gelen okült bir inancın modern çağlardaki, bazı değişimlere uğramış, örgütlenmiş biçimi midir? Bu soruyu,
evet diye yanıtlayan mason karşıtları vardır. Bu soruyu, evet diye yanıtlamak ve sonra tarihin derinliklerinde saklanmış okült kavramlar, törenler ve sembollerle oynayarak onları yorumlamak ve masonların nasıl şeytana tapıcılar olduklarını göstermek son
derece cazip ve kolay bir iştir; ama, en az masonların yapıp ettikleri kadar, bilim dışı bir tavır, bir ruhsal bozukluk, kocaman bir saç­malıktır.”[15]

-Masonların en iyi işlettikleri kurum ise istihbarattır.

“İngiliz masonlarının kendi üyelerinden bile sakladıkları, en tepedeki birkaç yüksek dereceli masonun dışında pek az kişinin bildiği, diğer bir önemli sırları da İngiliz İstihbarat Sevişleri (MI.6,MI.5) ile olan bağlarıdır.”[16]

-“Atatürk masondu.”Bino Mishan da şöyle diyor: “Mustafa Kemal masonluğa resmen intisab etmiş ve Nidana locasına katılmıştır.”[17]

“İngiltere’de son zamanlarda ortaya çıkan ve El Muctema Dergisi’nin (Kuveyt), Irak’ta yayımlanan El Âfak Dergisi’nden alıntı yaparak, ilk defa 25 Aralık 1978 tarihinde 425 ve 429. sayılarında yayınladığı bu belgenin en önemli kısımlarını aktarıyoruz:

Yüz kırk bin nüfuslu Selanik kentinin 80 binini İspanyol asıllı Yahudiler (İspanya’dan kaçanlar), 20 binini de Levi kabilesinden olanlar ve kendilerini Müslüman gibi gösteren (dönme) Yahudiler oluşturuyor.

İspanyol Yahudiler’in çoğu İtalyan vatandaşlığına sahip ve İtalyan localarına üye olan masonlardır. Bunun için de kovuşturma ve teftişe karşı Osmanlı Devleti’nin yabancılara verdiği dokunulmazlık hakkından faydalanmaktadırlar.

Yahudi Emanuelle Carasso (Karasu) birkaç yıl önce Selanik’te -İtalyan masonlarıyla işbirliği içinde- Makedonya Risorta Locası’nı kurdu. Ve Türkiye’deki genç subayları ve sivilleri masonluğa üye olmaları yönünde ikna etti.

Amacı Türkiye’deki yeni durumlar üzerinde Yahudi nüfuzunu dayatmaktır.

-Selanik’teki Jön Türkler Hareketi’nin mimarlarının çok büyük olasılıkla Yahudiler olduğu anlaşılıyor.

-1908 devriminden kısa bir süre sonra, hareketin liderlerinden birçoğunun

mason olduğu ortaya çıktı.

-Bütün Yahudiler mutlak olarak yeni dönemin savunucularını destekliyordu.

-Yahudiler’in tümü İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin casusu oldu.”age.32.

“-Abdulhamid’in tahttan indirilmesinden sonra, iki sene süreyle örfi idare

(sıkıyönetim) ilan edildi. Ve örfi mahkemelerdeki subayların çoğu masondu.

-Devletin yayın müdürü Selanikli bir Yahudi idi ve herhangi bir gazetenin

yayınını durdurma yetkisine sahipti.

-İttihatçıların iç ve dış olaylara ilişkin görüşlerini sunan Telgraf Haber Ajansı’nın müdürü Bağdatlı bir Yahudi idi.

-İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Konstantiniye’deki ana şubesinin başkanı

Selanikli bir Yahudi idi.

-Devletin Kamu Güvenliği Müdürlüğü Selanikli bir masonun yönetimindeydi.”33.

“-Talat ve Cavit, Türkiye’de masonluğun zirvesini temsil ediyordu ve tabii ki

Cavit Yahudi idi.

-Talat, içişleri bakanı olduğundan beri ülkenin bütün bölgelerinde masonluk ağını yaymaya çalıştı. Ve bölgelerdeki önemli görevlere masonları atamaya başladı.

-Lawther, “Buradan anlaşılmaktadır ki; Büyük Doğu Mason Locası Türkiye’nin gizli hükümetidir ve başında da büyük üstat Talat Bey vardır.” demiştir.”35.

 

-İbretli bir hatıra:

“Ertuğrul Düzdağ, Eşref Edip’den naklen şunu yazıyor:
‘Mason olduğunu masonlardan başka kimsenin bilmediği (M.C.) ye bir gün sordum:
-Sizin de mason olduğunuzu söylediler. Sizin gibi aklı başında bir adam nasıl mason olur?
-Sorma dedi, bir zaman masonluğa girmek için deli divane olmuştum. Talat Paşa’nın kalem -i mahsus müdürü Fuad Beye gittim. Masonluğa kabulüm için Talat Paşa’ya söylemesini rica ettim.
Söylemiş, fakat Paşa aldırmamış. Çok üzüldüm. Mutlaka girmeğe azmetmiştim. Tekrar müracaat ettim. Talat Paşa’ya söylemiş. ‘Ben onu akıllı bir adam sanırdım, demiş; bunun maskaralıktan başka bir şey olmadığını bilmez mi?’
Fuad bey bunu bana söyleyince çok canım sıkıldı. Beni kabul etmek istemiyorlar, onun için böyle söylüyorlar, dedim. Tekrar ısrar ettim. Nihayet kabul edildim. İçine girip de bir müddet geçtikten sonra Talat Paşa’ya hak verdim. Hakikaten onun dediği gibi maskaralıktan başka bir şey değilmiş.
– Sonra ne oldu?
– Ne olacak? Böyle kalıp gitti.’
Mason ve Yahudi düşmanlığında doruğa ulaşan, bunun sonucu Alman Nazi partisiyle işbirliğine bile kalkışan C R. Atilhan’ın bu psikolojiye varışının öyküsü de öğreticidir.
‘Farmasonluğun iç yüzüne ve mahiyetine dair hiç bir fikre ve ilmi bir kanaate sahip değildim. Sadece babamdan ve aile dostlarımdan olan büyük adamlardan çocukluğumuzda işittiğimiz şey farmasonluğun tamamen bir dinsizlik olduğundan ibarettir. Hatta merhum pederin bu tabiri bir hakaret ve bir küfür makamında kullandığı da hala hatırımdadır.’”[18]

-“ Osmanlı masonluğu hakkındaki bazı gö­rüşler içeriyor:
‘Bizde Osmanlı dünyasında bazı sebepler yüzünden sırf çıkarları için heyeti hazıramızı avlamaya çalışırlar… Zannımıza kalırsa muvaffak da oluyorlar. Farmasonlukta birleşilmiş, belirgin bir fikir yoktur. Farmasonlar adeta ‘beynelmilel serserilerdir.’

Bizde olduğu gibi bazı İhtilalciler, özellikle mason localarına maksatlı olarak girerler… Bu sayede kendilerine tarafdarlar bulmaya kadir olurlar. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Selanik’teki kuruluş zamanında masonlukdan, masonlardan yararlanma düşünülmüş­tü. Localara girildi. Bugünkü büyük ilgiyi sağlayan o zamanki giriştir. Bugün batıdan, İngiltere’den, İtalya’dan gelen ve burada Doğu(maşrık) locaları açan, üzüntüyle söylüyoruz pek çok kişi işe, hasis ihtiraslara alet oluyorlar. Bir çok emeller, siyasi ihtiraslar tatmin ediliyor.’”[19]

-“1955’de Angelo Roncalli Türkiye’ye gönderiliyor. Papa olunca, Celal bayar’ın idamına karşı olduğunu bildiriyor. (Celal Bayar, Mason) *Vatikanın İstanbul’da çalışmalara başlayabilmesi için gerekli izni 1952’de Celal Bayar vermiştir.”[20]

-1856, Hattı Hümayın’la Ermeniler Müslümanlar ile eşit haklara sahip oldular. Osmanlının son 50 yılında devlet bürokrasisinde en çok Ermeniler yer almıştır. Ermkeni-Yahudi rekabeti iftiralara ve idamlara yol açmıştır.”[21]

Aynı mücadele bugünde devam etmektedir.[22]

MEHMET ÖZÇELİK

11-05-2022

[1] MASONLARIN SAKLI TARİHİ.Yazar: Tuncar TUĞCU.Sh. 195.

[2] Age.203, İTTiHATÇILAR VE MASONLAR. ORHAN KOLOĞLU. SH.18.

[3] Age.202,İttihatçılar ve Masonlar.Age.32.

[4] İttihatçılar ve Masonlar.Age.219, http://habervitrini.com/yazarlar/metin-ozer/feto-bir-sabetay-orgutudur%E2%80%A6-kestanepazarinin-buyuk-sirri

https://yalantarih.com/bir-yahudi-itiraf-ediyor/

https://www.timeturk.com/tr/2013/09/20/kurtulus-savasini-yahudiler-baslatti.html

[5] http://www.tesbitler.com/index.php?s=MASON

https://youtu.be/kFySPVc8VEc

https://youtu.be/cFtaXx9wrFc

https://youtu.be/0p5PQ7X-aX0

https://youtu.be/0lQI0bA7Z4g

https://youtu.be/iuHYJewqEbM

https://www.yenisafak.com/gundem/katircioglu-hala-mason-kiskacinda-hicbir-sucu-olmamasina-ragmen-hastaneye-kapatilmisti-3547712

https://www.yenisafak.com/gundem/masonluk-dosyasi-tvnette-acildi-yuce-katircioglu-masonlarla-ilgili-bilinmeyenleri-anlatiyor-3834228

https://www.google.com/amp/s/www.yenisafak.com/amphtml/gundem/kumpasi-boyle-kurmuslar-mason-arsivi-boyle-yok-oldu-3542796

[6] Age..14,229-239.Bak. Necip Fazıl Kısakürek. Süleymanname- şiirinde belirtir.

[7] POPULER MASONLAR. SÜLEYMAN YEŞİLYURT.1-278, Bak.14.

[8] https://www.yenisafak.com/yazarlar/tamer-korkmaz/zafer-partisi-2062942

http://www.habervitrini.com/yazarlar/metin-ozer/feto%E2%80%99yu-diyanet-isleri-baskan-yardimcisi-kurdu

https://www.facebook.com/656108373/posts/10159139240993374/

https://www.dailymotion.com/video/x4pv4rf

https://www.google.com/amp/s/m.haberturk.com/son-dakika-yunan-tv-sinde-skandal-feto-roportaji-haberler-3003263-amp

OSMANLIDAN GÜNÜMÜZE MASONİK BİLDERBERG ÇETESİ.sh.71-72.

https://m.haber7.com/guncel/haber/3223285-bulent-ecevit-desifre-etmisti-iste-icimizdeki-natonun-gladyosu

https://www.yenisafak.com/yazarlar/tamer-korkmaz/1909-meral-tahtaya-2062928

https://www.facebook.com/TEPDG/posts/2839138012979699/

https://www.facebook.com/100005913671300/posts/1994017667472003/

https://dintahripcileri.com/elhamdulillah-hiristiyaniz-fethullah-gulen-cemaatinin-hizmetleri/

https://www.facebook.com/150152325017838/photos/a.518305028202564/4468437606522600/?type=3

Türkiye düşmanı, kirli ittifak odakları 2023 öncesi masonların açık desteği ile Erdoğan’a ve ülkemize karşı yeni bir saldırı mı planlıyorlar? – Yeni Şafak (yenisafak.com)  

[9] Bak. Mason Diktatörlüğü -Fransızcadan Çeviren: ESKİ BİR SEFİR. A. G. MICHEL.

[10] Age.13.

[11] Age.141.

[12] Age.143.

[13] Age.157.

[14] Age.116.

[15] Age.129.

[16] Age.138.

[17] Kayıp minare.(Kemalizm Tahlili).Dr. Abdullah Azzam.sh.26, MASONLARIN SAKLI TARİHİ.Yazar: Tuncar TUĞCU.211,213.

[18] İttihatçılar ve Masonlar.Age.220-221.

[19] [19] İttihatçılar ve Masonlar.Age.226-227.

[20] OSMANLIDAN GÜNÜMÜZE MASONİK BİLDERBERG ÇETESİ.sh.2.

[21] Age.5.

[22] https://www.haberturk.com/polemik/haber/543297-annem-ermeni-babam-eskiya-diye-kendisi-dedi

https://www.facebook.com/100008346600781/posts/3243186745969514/

https://www.facebook.com/100010149558667/posts/1058537071161268/?sfnsn=scwspmo&extid=XVzj3TvRz3KPQdUM&d=n&vh=i

https://www.facebook.com/100035541676666/posts/654518445742872/

http://www.haber7.com/guncel/haber/2089342-fetonun-karanlik-dunyasi,  Erişim: 29.08.2019, 20.20 19 (Gündüz, 2016, s. 1) Bak. Türkiye’de Mason Tarikatı. Hürol Tasdelen. Sh.37.

 




HİSSE-22

HİSSE-22

NECMİ ABİ VE BİR PROFESÖR

 

Tanıdığı bir profesörü ilk defa makamında ziyaret eder, Necmi Abi.

Profesör Bey biraz sohbetten sonra: Necmiciğim kahveni nasıl alırsın,der.

Necmi Abide şakayla karışık: Koca profesör oldun da, benim nasıl kahve içtiğimi bilmiyor musun, der.

O da der: İlk defa sana kahve ısmarlayacağım, nereden bileyim.

Necmi abi der: baksana odunlar bile benim nasıl şekerli, elma, portakal, karpuz, kavun yiyeceğimi biliyor da, sen nasıl koca profesörsün bilmiyorsun, hayret der.

**************   

SOKRATES DEMOKRASİ’DEN NEDEN NEFRET ETTİ?

 

Bir gün Sokrates yine taleberiyle sohbet ederken bir talebesi Sokrates’ e sorar ki:

– “Eğer demokrasi çoğunluğun kararını kabul etmekse, adil olan da bu değil midir?

Mesela yüz kişinin oy kullandığı bir yerde, elli bir kişinin kararına mı uymak daha adil ve doğru olur, yoksa kırk dokuz kişinin kararına uymak mı?

Hem çok mümkündür ki, daha çok insanın daha az insandan yanılma ihtimali daha azdır. Şu halde sizin demokrasiye karşı çıkmanız doğru olmadıgı gibi haklı da sayılmaz.”

Bunun üzerine Sokrates her zaman olduğu gibi soru cevap yöntemini kullanarak o talebeye önce sorar:

– “Bize söyler misin bilge olmak mı daha zordur yoksa cahil olmak mı daha zordur? “

Talebe:

– “Elbette ve hiç şüphesiz bilge olmak daha zordur.

Bilge olmak için çok okumak araştırmak ve yorulmak gerekirken cahil olmak için bir şey yapmaya gerek yoktur.”

Sokrates:

– “Peki o halde bize yine söyler misin toplumlarda cahil insanların sayısı mı çok olur, yoksa bilge insanların sayısı mı çok olur? “

Talebe:

– “Elbette ve hiç şüphesiz cahil insanların sayısı fazla olur.”

Sokrates:

– “Peki bize yine söyler misin, bir gemide yüz yolcu bulunsa, geminin nerde nasıl hangi yönde yelken açması gerektiğini kaptan mı daha iyi bilir, yoksa o yüz yolcu mu?”

Talebe:

– “Eğer yolcular içinde Denizcilik bilgisi olan yoksa pek tabi en iyi bilen kaptandır.”

Sokrates:

– “Peki o halde diyebilir miyiz ki herkes her konuda karar veremez .

Herkes bildiği yerde konuşmalı.

Her iş ehline verilmeli….”

Talebe:

– “Pek tabi olması gereken budur.”

Sokrates:

– “Peki o halde, bize yine söyler misin,kimin hangi konuda bilgili olup olmadığını bilmeden,sadece çoğunluk oldukları için kararlarını doğru bulmak adil ve doğru olabilir mi ?

Hem sen de kabul ettin ki,bir toplumda cahillerin sayısı bilgelerden hep daha çok olur.” ALINTI

**************  

“Bir gün bir ağacın altında oturmuş dinleniyordum.

Bir karınca dikkatimi çekti. Kendinden hayli büyük bir ekmek kırıntısını yüklenmiş, sürükleye sürükleye götürüyordu.

Bazen bir su birikintisiyle karşılaşıyor ve etrafından dolaşıyor, bazen de otlara takılan ekmeğin ucunu kurtarmak için didinip duruyordu.

Ama ne ekmek parçasını bırakıyor, ne de rahatça taşıyabilmek için ekmeği ufaltıp küçültmeye râzı oluyordu.

Bu şekilde o sıcak günde, bu ekmek parçasını uzun bir mesafe taşıdı. Nihâyet yuvasına geldi.

Lâkin yuvasına giden koridor küçük, taşıdığı lokma ise büyüktü. Binbir zahmetle yuvanın ağzına kadar getirdiği ekmek parçasını bir türlü içeriye sokamıyordu. Ekmeğin etrafında dolaşıyor, parçayı döndürüyor, öbür tarafından çekiyor, ama bir türlü lokmacık yuvaya girmiyordu.

Bu manzara, beni, insanın hâlini düşünmeye sevk etti. İnsan, bir ömür boyunca istif edip biriktirdiği dünyalıkları, köşkleri, serveti, ufacık kabir kapısından (mezarına) nasıl

sokabilecek, bu aklıma geldi.”(Mesnevi / MEVLANA)

***************   

Eski Bir İstanbul hanımefendisi anlatıyor ;

Yıl 1919 . İstanbul baştan aşağı İngilizlerin işgali altındaydı. Liseyi yeni bitirmiştim.

Güzel bir kızdım. Dünür gelmeye başladılar.

Biri avukatmış. Gösterdiler uzaktan, boylu poslu yakışıklı bir delikanlıydı, beğendim. Nişanlandık. Nişanlımı seviyordum.

Mutlu bir yuva kurmak hevesi ile lamba ışığının altında sabahlara kadar oyalar örüyor, çeyizler hazırlıyordum.

Ama çok geçmedi ki mahallede bir dedikodu yayıldı.

(Ayşe’nin nişanlısı avukat değilmiş, ipsizin biriymiş, üstelik cami önlerinden tabut taşıyarak karnını doyuruyormuş) dediler. Alt üst oldum.

Babam götürdü, uzaktan izledik, gerçekten de tabut taşıyordu…Yıkıldım. Nişanı atıp, ayrıldık.

Aradan 5 yıl geçti. Evlenmiştim, Bir de çocuğum olmuştu.

1924 yılıydı. Artık ülkemiz özgürdü.

Bir gün Beyoğlu’nda rastladım ona. Oğlum yanımdaydı.

Beni görünce titredi, çeketini düğmeledi.

Saygı göstererek durdu önümde.

Vaktiniz varsa size bir çay ikram etmek isterim, dedi.

Olur, dedim. Bir büroya girdik.

Burası bir avukatlık bürosuydu ve kapıda adı yazıyordu.

İçerde yardımcıları çalışıyordu.

Siz gerçekten avukat mısınız, dedim. Evet, dedi.

Peki, avukatsınız da neden cami önlerinden tabut taşıyordunuz, diye sordum.

Durdu, başı öne eğildi.

Beni affedin,dedi. İstanbul işgal altındaydı,

Her taraf İngiliz askeri kaynıyordu.

Her şeyi didik didik arıyorlardı.

Biz de Anadoluya ,Milli kuvvetlere ancak,cenaze süsü vererek tabutlarla silah kaçırıyorduk.

Bu ülke için hayati bir işti.

Bunu size bile söyleyemezdim… !

Alıntıdır

******************  

New York’ta küçük bir çocuğu azgın bir köpeğin dişlerinden kurtaran

ve hayvanı boğan iri yarı delikanlının yanına koşan muhabir sorar:

– “Kahraman Amerikalı, çocuğun hayatını kurtardı!” diye yazabilir miyim?

– “Ben Amerikalı değil, Afganistanlıyım…” der adam.

Ertesi gün gazetede bir manşet:

“Köktendinci Müslüman, Central Park’ta bir köpeği boğdu!

FBI, olayın El Kaide bağlantısını araştırıyor.”

***************  

Blil Gates e : “Bu dünyada senden daha zengini var mı?” Diye sordular..

Gates :”Evet benden daha zengini var..”

Ona : “Peki kim bu?” diye sordular.

Gates : “Eğitimi tamamlayıp Microsoft şirketini kurmaya karar aşamasında bir uçuş öncesinde Newyork havaalanındaydım.. Birden gözüme gazete satıcısı ilişti… Elindeki gazetelerinin birindeki başlık ilgilimi çekti.. Elimi cebime attım ama hiç bozuk param yoktu.. Oradan uzaklaşmak üzere ayrılıyordum ki..

Siyahi ve genç delikanlı birden atılarak :”beyefendi buyurun gazete benden size hediyem olsun..” dedi. Ben de ona : “elimde bozuk param yok ” dedim.

O da : “Sana ben onu hediye ediyorum” dedi.

Bu olaydan 3 ay sonra yolcuğum yine aynı hava alanına denk geldi..

Gözüm bir gazeteye ilişti.. Elimi cebime attım ama yine de bozuk param yoktu. Aynı çocuk geldi :”gazeteyi al” dedi.

Ben de ona : “oğlum geçen gün aynı durum yaşandı. Sen bu durumla her karşılaştığında insanlara gazeteyi hediyemi ediyorsun?” dedim..

Dedi ki : “Tabi ki.. Ben verdiğimde, tüm kalbimle veriyorum. Bu beni mutlu edip rahat kılıyor…

Bil Gates diyor ki : “Bu cümle benim aklımı o kadar kurcaladı ki daima acaba çocuk hangi mantık esasına ve hangi hissiyata göre böyle söylüyordu..”

19 yıl aradan sonra… Ekonomik gücümün doruğuna ulaşıp, dünyanın en zengin adamı olduğumda.. Bu genç delikanlının iyiliğinin karşılığını verebilmek için onu arayıp bulmaları için bir grup oluşturdum.. Onlara falan havaalanına gidin ve bana o gazete satıcı siyahi genç delikanlıyı bulun dedim. Bir buçuk ay aradan sonra alanın birinde bekçilik yaptığını öğrendim… Ona bir davetiye gönderip ofisimde ağırladım. Ona “beni tanıyor musun?” diye sordum.

O da : “Tabi ki sen Bil Gates sin herkes seni tanır”

Ona : “Hatırlar mısın sen ufakken gazete satıyordun bende bozuk yoktu ve sen bana gazeteyi hediye ettin. Bunu neden yaptın?

O da : “Belli kesin bir neden yok. Yalnız birine karşılık beklemeden bir şey verdiğim zaman mutluluk duyuyorum ve beni rahat ve huzurlu kılıyor” dedi.

Ona dedim ki : “Sana iyiliğinin karşılığını vermek istiyorum.. Dile benden ne dilersen..!”

Dedi ki : “Nasıl..”

Ona : “Sana istediğin ne ise vereceğim..”

Gülerken bana dedi ki :”Ne istersem onu mu bu gerçek mi?”

Ona : “Evet. Ne istersen vereceğim..”

O da : “Size teşekkür ediyorum beyefendi. Fakat hiç bir şeye ihtiyacım yok…”

Ona : “Bir şey istemen lazım sana iyiliğinin karşılığını telafi etmek istiyorum..”

O da : “Sayın Bil Gates her şeyi yapacak gücün var ama benim iyiliğimi telafi edemezsin..”

Ona : “Ne demek istiyorsun ve nasıl olur da telafi edemem”

O da :” Seninle benim aramızdaki fark ben sana yoksulluğumun doruğunda verdim, ama sen zenginliğinin doruğunda bana veriyorsun buda durumu telafi etmez… Ama senin yaptığın (karşılık vermeye çalışman) bu güzellik beni çok mutlu etti.. Teşekkür ederim”

 

Bil Gates anlatıyor : “İşte o sözü kendisinin benden daha zengin olduğunu hissetmeme neden oldu…

Çünkü en makbul verme, senin ihtiyacın var iken vermen.. Çocuğun bana yaptığı da budur…En makbul iyilik hiç bir karşılık beklemeden yapılan iyiliktir ..

****************  

“Hakiki Türkler zulmetmez”

  “Hazret-i Üstad, iman nuruyla baktığı için Anadoluyu çok severdi. İslâmın ileri karakolu olarak bakardı Türkiye’ye… Ve burada meskûn ahaliye kalbinin tâ derinliğinden şefkat gösterirdi. Türk milletini çok severdi.

 

  “Ben bakıyorum; kim bana zulmediyor, dikkat ediyordum, onlar katiyen Türk değillerdir. Çünkü, hakiki Türklerde zulmetmek damarı yoktur. Bana zulmedenler, Türklük perdesi altına girmiş başka millettendir, ‘ ve ‘Her milletten ziyade yüksek bir haslet, bir manevi kahramanlık Türklerde görüyorum’ derdi.

Tanıyanların Dilinden-sh-289.(Mustafa Sungur)

 

MEHMET ÖZÇELİK

23-05-2022