YASAK AĞAÇ

YASAK AĞAÇ

Şeytan Adem ve Havva’ya günah işletmek için o ağacın huld yani ebedilik ağacı olduğunu teklif etmişti.

Onlarda ebedi olma düşüncesiyle o yasağa yaklaştı, Rablerinden yani onun emrinden uzaklaşıp, şeytanın isteğine yöneldiler.

Aynı uygulama bugün de şeytanın çocukları tarafından devreye konulmaktadır.

İnsanın ebediliğini ifade sadedinde adeta o insanın tüm organlarına sahip olmayı, onları kontrol etmeyi adeta tüm insanları tek bir noktadan ve bağlantıdan ele alarak sahiplenmeye çalışılmaktadır.

Tıpkı şeytanın Adem ve Havva’ya bu aldatma ile sahip olmaya çalışması gibi.

Ancak Allah affetmesiyle şeytanın sahiplenmesinin önüne geçmiştir.

Batı daha doğrusu Yahudi zihniyeti şeytanın vekili olarak dünyayı global, küresel, tek bir noktadan idare, yönetim yani tek dünya devleti ve tek bir insan sistemine doğru sevketmektedir.

Şeytan mensuplarıyla Ademle başlattığı oyunun son kozunu devreye koymuş durumdadır.

-Bugün askeri alanda ve teknolojide geldiğimiz bu günkü noktanın şimdiye kadar ki engelleri ve engellemeleri Milli Eğitimde de ve diğer kurumlarda da hala sürmektedir.

Okul yönetiminden tutunda Bakanlık seviyesine kadar devletin tüm kurumlarındaki düşünce; bana zarar dokunmasın, bana problem getirmede ne yaparsan yap!!!

Belki buna ek olarak zahiren olumlu gibi şu noktalar görülmektedir;

657- ye aykırı olmasın, acaba kim ne der, medyada nasıl karşılanır, makamımı kaybeder miyim, kısırlaştırıcı ve kayıtlayıcı engeller bitmiş değildir.

Sadece ufak çapta bazı açılımlar veya bizde falandan geri kalmayalım veyahut yerimi sağlamlaştırmak ve bana bazı katılımlar sağlaması için ufak katılımlarda bulunma yoluna gidilmelidir.

Zincirler hala kırılmış değildir.

Nokta…

Evvela yöneticilerin kendisini aşamaması, aşanların önünde engel teşkil etmektedir.

Gölge etme başka ihsan istemez, hala geçerlidir.

Bizde büyük, engellenemez bir enerji birikimi var.

Ancak zayi edilip harcanmakta, israf edilmekte, kayba uğramaktadır.

-Selçuk Bayraktar İHA, Süha, Tiha’ların şimdiye kadarki serüvenini anlatırken yaşadığı bürokratik engelleri dile getirdi.

Ancak şu anda dünkü gibi mühendislerin öldürülmesi gibi bir durum yaşanmasa da, bürokratik ve hainane engellemeler kalkmış ve bitmiş değildir.

-Son günlerde siyasi cinayetlerin olacağı iddiası, aslında geçmişten günümüze düşünülen ve yapılan darbe zihniyetinin temennisi, dışa vurmuş hali ve de bir yerlere verilen mesajdır.

Bide’nın başkan olmadan önce içteki muhalif unsurları Sayın Erdoğan’a karşı harekete geçirme faaliyetleridir.

Yani uyuyan hücrelerin uyandırılması ve uyarılmasıdır.

Kanalizasyon kapağı açılmaya ve pislikler etrafa saçılmaya çalışılıyor.

İşte son günlerdeki ve aslında rezil olan ve bir an evvel valizlerini toplaması gereken 10 büyük elçi ve Kavala meselesi, ikinci bir 17-25 Aralık kalkışma fitilinin ateşlenmesidir.

-Gözü yukarıda olanlar hangi makamda olursa olsun iş yapamazlar.

Belediye reisleri, okul müdürleri ve bakanlar gibi.

MEHMET ÖZÇELİK

28-10-2021




ŞAHSİYET KAYBI

ŞAHSİYET KAYBI

Gerçekten insan hakkında haklı olarak çok şeyler söylenmiş ancak insanın tam açılımını görmediğimiz veya göremediğimizden dolayı işin çok da farkında değiliz.

Bunu ebediyete kulaç atacak ve kucaklayacak bir varlık diye düşünmeden edemiyoruz.

Tıpkı II. Murat İstanbul’un fethiyle ile ilgili olarak Hacı Bayram Veliye sorduğunda o Zat beşikteki çocuk ile, kendi öğrencisi olan Akşemseddin’i işaret etmişti.

Fatih büyümüş, yaramaz bir çocuktu.

Bunun üzerine baba bu yaramaz oğlu için;

Bu mu İstanbul’u fethedecek? Diye küçümserken, olaya vakıf olan Akşemseddin;

Peder ne der, Kader ne der…

Yani peder adam olarak görmezken, kader fetih ve Fatihi İstanbul’un fethine hazırlıyordu.

Allah-u A’lem, Allah’da bizim görmediğimiz, bilmediğimiz ve de bilemediğimiz sonsuz boyutlarıyla bu insanlara bakıp değerlendirmektedir.

Aslında biz kendimizi bilmiyor, değerimizi anlamıyoruz.

Her insan kendi kemâlatına doğru yol almaktadır.

Allah’da onlar içerisinde kâmil olanları alıyor ve seçiyor.

İnsan gibi kâinatta kendi kemâlatına doğru yol alıyor.

Dökülenler dökülüyor, eleğin üstünde kalıp, alta dökülenler de ortaya çıkıyor.

Allah kâinatı eliyor.

İnsan kâinattan eleniyor.

Tıpkı insan vücuduna giren her şey vücutta kalmıyor. Vücuda liyakat kesbeden, vücutta kalıyor.

Veya kalitesine göre, vücudun kalitesine, vücudun kaliteli yerine yerleşiyor.

İşe yaramayan veya vazifesi biten, kısa veya uzun süre, sonra vücuttan atılıyor.

Kâinatta büyük bir insan olup; her bir insan da kıymetine göre yer almakta, yerini almaktadır.

***************  

Gerçekten zor bir durum. 950 yıl boyunca anlatıp da dinlenilmemesi, üstüne birde tehdit edilmesi, Nuh Peygamberin son raddede ağır bir şekilde helakleri için, ağır bedduada bulunması yerinde bir durumdu.

Öyledir ki; bedduası kabul oluyor ve kavmi helak oluyordu. Oda yer ve göğün ortak hareketiyle.

Hz. Musa hakeza. O da böyle isyankâr bir millete…

Bunu biz içinde 3 veya 5 tane uygunsuz veya uyumsuz çocukların olduğu sınıflardan çok rahatlıkla mukayese edip, anlayabiliyoruz.

Zor iş…

Zor tahammül…

Sürekli aradığımız insanın alıcıları kapalı olduğundan ulaşılamıyor.

Kasıtlı kapalı tutuyor. Kapsam alanı dışına çıkıyor.

************  

Her insan dünyaya gelirken kumaşı uygun, takım elbise bünyesine uygun, kapsayacak ve kavrayacak bir şekilde olabilirken, yırtıp tahrip edilen kumaşlar çöpe gidiyor.

İnsan madden ve manen yıpranıyor. Kişiliği törpüleniyor hatta değiştiriliyor. Yırtık geziyor. Yırtık ve aşınmış olarak yaşıyor.

Topraktan beslenen ağaçlar meyve verirken, topraktan yaratılan insan kavak gibi meyvesiz, neticesiz, nura inkılap edinceye kadar ateşte yanması gerek.

Ya burada yanılacak ya da orada…

Kul olmayan, kül olur.

MEHMET ÖZÇELİK

27-10-2021




MANİLERİN DEF’İ

MANİLERİN DEF’İ

DENİZE DÜŞENLER VE YILANLAR

İkide bir Türkiye dengesizleştirilmek için seçim hattı mailine çekilmeye çalışılıyor.

Gerçi yenilen güreşçi yenildiği için, sürekli yenilmekten usanmazmış. Ancak bu sefer yenerim diye cesaretlenen insanlar, hakikaten kendisini ispat etmemiş, kendisini tanımamış, milletin kendisini tanıdığını bilmeyen insanlardır.

Bu insanlar böylece bu millete hizmet için değil, tam tersine hezimete sebep olmak için, sürekli bir şekilde geçmiş yıllarda olduğu gibi seçim lafları ile, seçim yapılmasını istemek atılacak adımları, yapılacak yatırımları ve hizmetlere de mani olmaya çalışmaktadır.

Muhalefet daha doğrusu muhalefetler, muhalefeti kendilerine dayanak yapıp, iktidar yolu ve kapısı görenler; ne yaptıklarıyla ve ne de yapacaklarına hiç bir surette güven vermiyor.

Şaibeli!!!???

-Allah korusun, 2023’ten itibaren iktidar değiştiği zaman, şimdiye kadar askeri alanda, teknolojik alanda yapılan, uzay alanında yapılan yatırımlar inanınız duracaktır. Sekteye uğrayacaktır ve en azından ilerlemeyecektir.

Çünkü bugün İstanbul, İzmir ve Ankara’da daha önceden yapılması tasarlanan şeylerin durumu şu anda nedir? Sadece heykel yapmaktan ve heykel açılışlarından öteye gidemeyen bu insanlar, acaba ne yaptıkları bir yana, acaba yapılanları durdurmuş olmaları bile bu konuda olumsuzluk olarak yetmez mi?

Bunun için bu konuda 2023 ne kadar önemli ise, 2023’ten sonraki ondan daha önemlidir

-Dışarıdakiler Türkiye’deki Bu gelişimi çok iyi görmektedirler. Ondan dolayıdır ki içerideki birtakım kimselerin iktidar hırsını çok iyi değerlendirirler. Onlar çok iyi kullanmaktadırlar.

Gerçekten şimdiye kadar 20 yıldır yapılanlar önemli olaraktan, 2023’ den sonra ne kadar devam edebilecek ve Allah korusun 100 Yıl geriye mi gidecek yoksa büyük bir atak yaparak yüzyıl ötesine bir geçiş mi yapacak?

Türkiye şu anda kavşak noktada ve geçiş noktasındadır, ya olacak ya ölecek ya da 100 yıl daha geriye giderek, 100 yıldır yaşadığı bunca maddi manevi sıkıntıları yaşayacak veyahut da 300 yılı telafi ederek yüzyıl ve 300 yıl öteye bir adım atarak bir geçiş sağlayacaktır.

Hatta bu durum sadece bizi değil, tüm İslam dünyasını ve orta doğuyu yeniden şekillendirmedir.

Büyük Kürdistan hayali, Yunan rüyası, Büyük Ermenistan ideali ve de Diyarbakır, Gaziantep ve Adıyaman’a kadar uzanan va’dedilmiş topraklar.

************  

Devlet midesini temizledikçe zincirlerinden kurtuluyor ve atağa geçiyor.

İnsanlara büyük vaatlerde bulunanlar daha önce de ve de İstanbul’da da vaatlerde bulunmuş ancak vaatlerini gerçekleştirmemiş, aksini yapmıştır.

İndirimde değil, bindirimde bulundular.

Ne garip değil mi, oy uğruna ümitler hapistekilerle dağdakilerin affına bel bağlanmış.

Tıpkı gezidekilere bel bağlama gibi.

Denize düşen yılanlara sarılmaktadır.

Milleti sokup, zehirlese de…

Ancak millet uyandı, hele hele yalancı vaatleri ve ağzının yanmasını unutmadı. Nitekim;” Nadir Nadi, Cumhuriyet gazetesindeki başyazısında CHP’nin yayınladığı beyanname üzerinden şunları söylemektedir: “‘Bizi seçerseniz size şunları şunları vaad ediyoruz’ diye sahifeler karalamak her halde pek inandırıcı bir metod sayılmaz. Bu şartlar altında halk gayet tabii olarak tereddüde düşecek ve bunca tatlı vaidlere girişen iktidar partisinin geçen devrede neler yaptığını kendi kendine soracaktır.”[1]

-Partilerin en büyük problemi kendi içindeki netsizlik yani bulanıklık halleridir.

İçle dışa yansıyan noktanın birbirinden kopuk olmasıdır.

Dindar görünmeye veya dini koruyacağına dair yarım ağız konuşanlar, şimdiye kadarki uygulamalarında bunun hep tersini yapmıştır.

Bir yandan çarşafa rozet takarken, diğer taraftan çarşafları yırtmaktadır.

Beden ile ruh uyuşmazlığı içerisindedirler.

Nitekim;” Nadir Nadi, Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde CHP’nin bu durumunu şöyle eleştirmektedir: “Atatürk’ün kurduğu prensiplerden bir kısmı (bilhassa devletçilik ve laiklik) iyice zedelendiği için Halk Partisi kendi ideolojik bünyesine bir çekidüzen vermek zorundadır. Aman sempatik olayım düşüncesiyle softalara avans vermek, yahud da rey kaybetmek korkusu ile iktisadi politikada ileri geri bocalamalara düşmek bir parti için sadece zaaf alametleridir. Yazık ki Halk Partisi bu za’fı göstermiştir.”[2]

Bu dindeki bulanıklığı olumlu bir görüntü haline getirmeye çalışsa da sırıtmaktadır.

“CHP’nin şeyhlerle seçim pazarlığına oturması, DP’nin CHP karşıtı dinsel söyleminin gücünü kırmak amacıyla iktidarda olmanın getirdiği avantajları kullanması ile geliştirilmiştir denilebilir. Örneğin, CHP, Doğu Anadolu’da DP’ye yakın duran şeyhlerin karşısına daha güçlü şeyhlerle çıkarak oradaki etkinliği eline geçirmeye çalışmaktadır. CHP’nin bu duruma açıklaması, ilişkide olunan kişilerin “Cumhuriyet inkılabına inanmış” din adamları olduğu şeklindedir. Buna karşılık CHP, DP’nin ilişkide olduklarını “mürteci” ve “yobaz” olarak suçlamaktadır.”[3]

-“İsparta’da Garip Bir Hadise”, Cumhuriyet, 6 Mayıs 1950. Bu habere göre camide vaaz veren Keçiborlu müftüsü CHP’yi överek bu partiye oy vermenin Allah’ın emri olduğunu söyleyince cemaat karşı çıkarak camiyi terk etmiştir. Bedii Faik, CHP tarafından Adana’da dağıtılan bir tarafı altı oklu muskaların varlığından bahsetmektedir. Faik, s. 46. Zafer gazetesi CHP’nin bastırmış olduğu ve Karaköse’de dağıtılan bir kitapçıkta, CHP’nin bir din gibi halka tanıtıldığını ve DP’nin bir düşman partisi olduğu söylendiğini açıklamaktadır. Kitapçıkta, bu iddiaları desteklemek için birçok hadis ve ayetin kullanılmış olduğu söylenmektedir.”[4]

Kendini ana parti ilan edenlerin geçmişi kabre kadar hatta kıyamete kadar hangi şekle girerse girsin, peşini bırakmayacaktır.

-“DP iktidarının ilk günlerinde dinsel kesimlerin gösterdikleri tepkilere verilebilecek örnekler şöyledir: “Ankara Tacettin camii imamı Tevfık Efendi’nin, 30 Mayıs 1950’de camideki vaazından: ‘Halk Partisi hükümeti kanımızı emiyordu. Milyonları çalıp dinsizliği yaydılar. Allah bizi onlardan kurtardığı için hep beraber, Allah’a ve Demokrat Parti hükümetine dua edelim'”; “Ankara’da Hacı Bayram camiinde 4 Temmuz 1950’de vaaz veren vaiz şöyle konuşuyordu: ‘Cumhuriyet Halk Partililer, Fransa’dan bile daha kafirdirler. Çeyrek asırlık cumhuriyet ve inkılap hareketi, onların bu küfür yoluna sapmalarına vesile vermiştir. Bu gün, iyi idareye sahip olduğumuza göre, Allah indinde inşallah mevkiimiz düzelmiştir.” Aydemir, s. 107; Giritlioğlu, s. 278-279. Sebillürreşad dergisi, DP iktidara geldikten sonra önceki dönemde yapılanların intikamının alındığını şu sözlerle anlatmaktadır: “İşte kendi mevkilerinden bu kadar emin ve mutmain oldukları sırada azabı ilahi başlarına indi. Allah, yine kendilerinden olmak üzere, bir kuvvet halk etti ve kuvveti onlara musallat etti. ‘Ahaznahüm bağteten’ bu kuvvet ansızın onları enselerinden yakaladı, sığındıkları yerlerden söküp attı. Neye uğradıklarını şaşırdılar. Ümitsizliğe, müthiş bir yeis ve fütura düştüler. İste Allah onlardan böyle intikam aldı. Kim onlar gibi olursa, ondan da intikam almaya kadirdir. ‘Vallahü azizün züntikam’.”[5]

-Bu insanların bir türlü dinle büyük bir problemi var.

İşte bizi yönetenlerden biri Erdal İnönü; “Erdal Hocanın söyledikleri hala kulaklarımda çınlıyordu: “Tanrı yoksa da, olmasını istiyorum. Öldükten sonra yok olmak istemiyorum.”[6] 

Zaten İttihat ve Terakkiden beri meşru yollarla iktidara gelemeyeceklerini bilenler, bunu askeri darbelerle ve toplumda terörü destekleyip besleyerek sürdürmüşlerdir.

-“Seçimlerden sonra, DP ileri gelenlerinin en büyük korkusu, CHP’nin seçimi kaybetmesine rağmen, özellikle İnönü’nün ağırlığına dayanarak ordunun DP’ye karşı yapabileceği bir darbe olmuştur. Bu korkunun sonucunda, DP kısa bir zaman içinde ordu içinde yeni düzenlemelere giderek bir darbe olasılığını ortadan kaldırmaya çalışacaktır. O dönemlerde ordu ile yakın ilişikleri bulunan Bekir Tünay, bütün bu korkuların aslında gereksiz olduğunu, çünkü, ordunun büyük bir çoğunluğunun DP’yi desteklediğini, bunu da subay mahallelerindeki sandıklardan çıkan oylardan anlayabileceğimizi söylemektedir. Hatta, eğer İnönü DP’nin seçimleri kazanması sonucu bunu engelleyecek bir girişimde bulunursa, karşı darbe yapabilecek subayların bile bulunduğunu belirtmektedir.”

Bekir Tünay, Menderes Devri Anıları-Gördüklerim, Bildiklerim, Duyduklarım, (İstanbul: Nilüfer Matbaacılık Tesisleri, 1960?), s., 91-96. Tünay, ordu mensuplarının DP iktidarını istediklerini, çünkü eğer DP iktidara gelirse ordunun daha modern bir görünüme kavuşacağını düşündüklerini iddia etmektedir.”[7]

– 15 Temmuz’un mimarı FETÖ,[8] Çatı Soruşturması kapsamında tanık olarak ifadesine başvurulan Cem Fadıl Bozkurt, 15 Nisan 2018 tarihli ifadesinde İzhak Alaton’un 28 Şubat darbe sürecine dair konuşmalarında,

Alaton’un şöyle konuştuğuna şahit olduğunu söylüyordu:

“Ben bu ülkede tankları yürütebilmek için dört ev verdim!”[9]

-Bu netsizlik bunları kirli oyunlara da sevk etmektedir.[10]

-Bu dün böyle olduğu gibi, bugün de aynen değişik kimselerce de sürdürülmektedir.[11]

 Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.

-CHP’li Sağlar skandal sözlerini savunmaya devam etti.

CHP’li Fikri Sağlar, “Türbanlı hakim karşısına gittiğimde adaleti savunacağı konusunda kuşkum var. Bazıları militanca ve ideolojik takıyor” sözleri ile CHP zihniyetinin özüne dönüşünün en net örneği oldu. Skandal sözlerin ardından tepkiler çığ gibi yükselirken Sağlar, başörtüsüyle ilgili çirkin sözlerini savunmaya devam etti.[12]

-2021’in ilk gününde Sözcü’den skandal manşet! Ayasofya’nın ibadete açılmasına felaket dedi.[13]

Tinet meselesi. Herkes kendi tinetinin gereğini yapar. Herkes kendi kabındakini dışarıya boşaltır.

Arı su içer bal akıtır. Yılan su içer zehir akıtır.

karakter meselesi.

Kömür da maden, bakır gümüş de maden, altın ve Elmas da Maden.

Ve Ebu Cehil de insan görünümlü, Hz Ebubekir de insan ama aralarında dağlar kadar fark var.[14]

-“De ki: “Herkes kendi mizaç ve karakterine göre iş yapar.” Rabbiniz kimin doğru bir yol tuttuğunu çok iyi bilmektedir.”[15]

Gerçek yüzler şu ifadelerde görülmektedir, bunlar karara başlanmıştır;

Bir yandan irtica bahanesiyle dine, diğer yandan da kızıl kominizme karşı olduklarını ifade etmişlerdir. Age.22.

-“Cumhuriyet, 12 Nisan 1950; Cumhuriyet, 20 Nisan 1950. Ticani tarikatının başı olduğu gerekçesiyle tutuklanan Kemal Pilavoğlu, mahkemedeki savunmasında, evlerinde tarikat toplantısı değil CHP’ye oy vermeleri için çevresindeki insanlara propaganda yaptığını söylemiştir. Mahkemede iken, müritlerinin dışarıda olay çıkartması, Kemal Pilavoğlu’nun tarikat bağlantısı olduğunu kanıtlamaktadır. Fakat, savunmasında CHP propagandası yaptığını söylemesi doğru olabileceği gibi, verilecek cezadan kurtulabilmek için iktidara yakın görünmeye çalışmasının da bir sonucu olabilir.”[16]

-1950’deki seçimlerde; Demokrat Parti dört buçuk milyon oyla 434, Halk Partisi ise dört milyon oyla yalnız elli küsur yer kazanmıştı.

Demokrat parti millete ve milletin değerlerine kulak vermiş, değerlendirmiş ve değer vermişti.

“Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte buluşmak üzere kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Mûsâ dedi ki: “Ey rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.”[17]

**************   

Kime oy verdiniz ve vereceksiniz?

Kime oy verirseniz verin ancak bilinçli verin.

Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz…

Zira bu durum dünya ve ahiret büyük sorumluluğunu da beraberinde getirmektedir.

Eğer oy verdiğiniz dağdaki eşkiyayı devlet dairelerine yerleştirmeyi, kaymakam yapmayı, vali yapıp cumhurbaşkanı yapmayı düşünen Marksist, sosyalist, terörist biri mi veya onlarla beraber hareket edip hapistekilerin çıkarılacağını söyleyip adeta hukuksuzluğu uygulayacağını söyleyen bir zihniyet mi?

Eğer gerçekten hapistekiler masum ve hukuksuzsa, o bugün de mücadele edilip, bugün de çıkarılmalıdır.

Yani bu insanlar yüz yıllık zaten ortada olan zihniyet ve uygulamalarıyla acaba bu milletin değerlerini ne kadar temsil etmektedirler?

Zihniyet, yaşayış ve uygulama, kökü ve tarihinin nereye bağlı olduğu veya kopuk olup olmadığı göz ardı edilebilir mi?

Bu millet veya milletin fertleri nasıllarsa elbette kendi gibilerini seçer ve tercih ederler.

Seçtiğine bak, kendini gör.

-Geçmiş yıllarda maliyenin bir sloganı vardı; Vereceğiniz her vergi size yol, köprü, çeşme ve cami olarak geri döner.

Aynen bunun gibi de; verilen her oy bize ya terör, ya dünya, ya ahiret, ya kazanç ya da kayıp olarak geri döner.

Kimi desteklememiz, kimle olup, kimle yürümemiz gerektiğine bakmalıyız.

Oklar kime gidiyor? Kim kimi niçin hedefliyor?

Artık tarafsızlık kalkmıştır. Zira bi-taraf olan, ber -taraf olur.

Karınca misal.. Sinsi Fir’avun-cuklar ve Nemrutlarla görünmek isteyen var mı?

Kişi sevdiğiyle beraberdir.

Allah sizi sevdiğinizle beraber etsin.

-Yüz yılın kavşağındayız.

Dünya darbelerle karşı karşıya.

Biz hariç olabilir miyiz?

-İki sıkıntımız var. Biri, bu toprakların başkaları tarafından sürülmüş olması.

Diğeri ise, o tarlaya bize aid olmayan tohumların ekilmiş olmasıdır.

Ayrık otları da cabası.

MEHMET ÖZÇELİK

18-09-2021


[1] Nadir Nadi, “C.H.P. Beyannamesi”, Cumhuriyet, 29 Nisan 1950.” 1950 SEÇİMLERİ V E PROPAGANDA. Sinan YİLDİRMAZ.

[2] Nadir Nadi, “Başlarken”, Cumhuriyet, 29 January 1950. Seçimlerden önce açılan türbeler ve açılış tarihleri şunlardır: Gazi Osman Paşa, 5 Nisan 1950; Barbaros Hayrettin Paşa, 18 Nisan 1950; Kanuni Sultan Süleyman, 20 Nisan 1950; Yavuz Sultan Selim, 21 Nisan 1950. Age.16.

[3] Haluk Durukal, “Doğu Anadolu’da Her İki Parti Ateşle mi Oynuyor?”, Cumhuriyet, 29 Nisan 1950. Tarikat şeyhi olduğu iddiasıyla DP’den çıkartılan milletvekili adaylarının, daha sonra CHP listelerine alındığı da söylenmektedir. Haluk Durukal, “Diyarbakır’da Baskı İddiaları Ortaya Atıldı”, Cumhuriyet, 10 Mayıs 1950.Age.17.

[4] Zafer, 25 Şubat 1950.Age.17.

[5] Eşref Edib, “Hakka Arka Çevirenlerin Akıbeti”, Sebillürreşad, IV, 78 (Mayıs 1950), s. 36.Age.18.

[6] https://www.karar.com/yok-olmak-istemiyorum-1592588

[7] Tünay, s. 96.Age.21.

[8] 15 temmuz darbe planları

https://www.yenisafak.com/foto-galeri/gundem/akinci-ussunde-yapilan-aramada-bulundu-fetonun-darbe-plani-valizden-cikti-2054182

https://www.haber7.com/guncel/haber/3154524-mavi-valizden-hain-darbe-planinin-detaylari-cikti-erdogan-detayi-dikkat-cekti

[9] https://www.yenisafak.com/yazarlar/tamer-korkmaz/kapali-kapilarin-ardindaki-cevik-bir-2059421

[10] https://www.ensonhaber.com/gundem/iyi-partili-bahadir-erdemin-escinsellere-destek-videosu-ortaya-cikti

https://www.facebook.com/656108373/posts/10159036464383374/

https://www.haber7.com/foto-galeri/65820-18-kasim-gazete-mansetleri

https://www.haber7.com/foto-galeri/66568-chpnin-2020ye-damga-vuran-yalanlari

[11] http://www.tesbitler.com/index.php?s=chp

https://www.google.com.tr/search?q=chp+d%C3%B6nemlerinde+t%C3%BCrkiye&prmd=nisv&sxsrf=ALeKk0271uOGTw4JfsBCIZEQgtDhjGRtdg:1593701310697&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=2ahUKEwiiwYGE6K7qAhVpzoUKHUbUDbEQ_AUoAnoECA0QAg&biw=360&bih=559&dpr=3

https://www.google.com.tr/search?biw=360&bih=559&tbm=vid&sxsrf=ALeKk03dIPhGMXn_u6thFXEjbZG6XT9zQg%3A1593701866422&ei=6vX9XrezGZuP1fAPpvuTqAI&q=chp+d%C3%B6nemlerinde+t%C3%BCrkiye&oq=chp+d%C3%B6nemlerinde+t%C3%BCrkiye&gs_l=mobile-gws-serp.12…0.0.0.18746.0.0.0.0.0.0.0.0..0.0….0…1c..64.mobile-gws-serp..0.0.0….0.Ob69L44BQ4c

https://www.google.com.tr/search?q=chp+d%C3%B6nemlerinde+t%C3%BCrkiye&prmd=nisv&sxsrf=ALeKk014XoZFjDD9xKYY934p-PIx1N41SQ:1593701890995&source=lnms&sa=X&ved=0ahUKEwi4styY6q7qAhWdUBUIHVD_Ag4Q_AUIEygA&biw=360&bih=559&dpr=3

[12] https://m.haber7.com/guncel/haber/3051551-chpli-saglar-skandal-sozlerini-savunmaya-devam-etti

[13] https://m.haber7.com/guncel/haber/3051576-2021in-ilk-gununde-sozcuden-skandal-manset-ayasofyanin-ibadete-acilmasina-felaket-dedi.

[14] https://www.haber7.com/siyaset/haber/3045814-hdp-haddi-asti-terorist-cenazelerine-gidecegiz

[15] İsra.84

[16] Age.17.

[17] Araf.155.




FIKIH BİLMEZ BEDEVİLER

FIKIH BİLMEZ BEDEVİLER

“Râsibî, Basra’da bulunan Hâricîlere yazdığı mektupta onların kendilerine katılmalarını, iyiliği emredip kötülükten menetmelerini istemişti[64]. Râsibi’nin bu teklifine olumlu cevap veren Basra Hâricîleri, Nehrevan Köprüsünde toplanmış olan Kûfe Hâricîlerine katılmak üzere Basra’dan çıkıp, Nehrevan’a yaklaşmışlardı. Bu arada, içlerinde Abdullah b. Habbab b. Erett ile doğumu yaklaşmış bir derecede gebe bulunan karısı veya cariyesi olan, bir topluluğa rastladılar. Abdullah b. Habbab’ın[65] boynunda bir Kur’ân asılı idi.

Hâricîler, Abdullah’a kim olduğunu sordular; ona, kendisini güvende hissetmesi gerektiğini söylediler ve sorularını doğru cevaplamasını istediler. İlk olarak, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer hakkındaki görüşlerini sordular. Habbab, onları hayırla andı. Hz. Osman’ı sorduklarında ise, onun başlangıçta da sonrasında da haklı olduğunu ifade etti. Hz. Ali ile ilgili sorularına ise, “O, Allah’ı sizden daha iyi bilir ve dindeki ittikası sizden ziyadedir, görüşü de sizden daha açıktır.” cevabını verdi. Hâricîler İbn Habbab’ın verdiği bu cevaplardan memnun olmadılar ve kızarak şöyle dediler: “Sen havaya uyuyor ve kişileri işleri ile değil, adları ile tanıyorsun. Allah’a yemin ederiz ki, seni görülmedik bir şekilde öldüreceğiz.”

Bundan sonra, Abdullah’ı hamile olan eşi ile birlikte alıp, kollarını arkasına bağladılar ve yolda bir hurmalığa vardılar. Abdullah bunlara; “Ben Ehl-i İslam’ım, öldürülmemi gerektirecek bir harekette bulunmadım. Ayrıca size ilk rastladığımda bana emniyette olduğumu söylediniz” dedi. Ancak onlar, “Senin boynunda asılı olan Kitab, bize senin öldürülmeni emrediyor” diyerek, İslamiyet’e büyük hizmetler etmiş, birçok gazalarda bulunmuş bu önemli zatı yere yatırıp koyun keser gibi kestiler; karısının da hiçbir suçu yokken onun feryat ve yalvarmalarına bakmadan karnını yararak şehid ettiler. Ayrıca bu kafilede bulunan diğer dört kadını da kestiler[66].

Haber Hz. Ali’ye ulaşınca, olayı soruşturmak üzere el-Hâris b. Mürre’yi görevlendirdi. Hâris, oraya varır varmaz, Hâriciler tarafından sorgusuz sualsiz öldürüldü. Bunun üzerine, Hz. Ali’nin yanındakiler dehşete kapılarak, Muâviye’nin üzerine gitmeden, öncelikle Hâricilerin işinin bitirilmesi gerektiğini söylediler. Zira onlar, Şam’a gittiklerinde geride kalan ailelerine ve mallarına Hâricilerin zarar vereceklerinden korkuyorlardı.

….Abdullah b. Habbab’ı ve masum kadınları şehit ettikleri hurma ağaçları altında bir Harici, ağaçtan düşen bir hurmayı ağzına almıştı. O, “bedelini vermediğin bu hurmayı nasıl yersin?” diye arkadaşları tarafından öldürülmüştü[73]. Yine bu sırada zimmilerden birinin domuzu orada dolaşmaktaydı. Hâricilerden biri kılıcıyla bu hayvanı öldürdü. Hârici arkadaşları onu; “Yeryüzünde fesat icra ediyorsun” diye öldürmeye kalkıştı. O ise, domuz sahibini buldu, onu razı etti ve böylece ölümden kurtuldu.

….Hâriciler, bir Hıristiyandan bir hurma ağacı istediler. Adam; “Alın sizin olsun” dedi. Onlar ise; “Vallahi bunu parasız almayız.” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Hıristiyan adam; “Bu ne garip şey, Abdullah b. Habbab gibi bir adamı öldürüyorsunuz, fakat bizim hurma ağacımızı para vermeden almak istemiyorsunuz?” dedi[75]. Böylece Hâriciler; “iyiyi emr, kötüyü men” hükmünü yerli yersiz uyguladılar.

….Mu’tezile’nin önde gelen isimlerinden biri olan Vâsıl b. Ata, arkadaşları ile çıktığı bir yolculukta Hâricîlerden bir gurubun kendilerine doğru geldiğini gördü. Arkadaşları bu durumdan çok korktular. Vâsıl, arkadaşlarından kendisini Hâricîlerle yalnız bırakmalarını istedi ve bir çaresini bulup kurtulacakları yolunda ümit verdi. Arkadaşları, yaklaşan Hâricîlerin korkusundan dehşete düşmüş bir vaziyette idiler ve ümitlerini Vâsıl’ın bulacağı çareye bağlamışlardı. Hâricîler yanlarına geldiğinde, aralarında özetle şöyle bir konuşma cereyan etti: Hâricîlerin; “Siz kimlersiniz?” sorusuna Vâsıl; “Allah kelamını dinlemek ve hudud-u İlâhiyi öğrenmek isteyen müşrikleriz.” şeklinde cevap verdi. “Dehaletinizi kabul ettik” diyen Hâricîlere Vâsıl, kendilerine talimde bulunmalarını istedi. Bunun üzerine Hâricîler, kendilerinin ahkamını onlara tebliğ ettiler. Vâsıl da “Ben ve arkadaşlarım söylediklerinizi kabul ettik” dedi. Bunun üzerine Hâricîler, Vâsıl ve arkadaşlarına kendileri ile birlikte yürümelerini, artık bundan böyle arkadaşları olduklarını söylediler. Vasıl ise onlara; “Buna hakkınız yoktur, çünkü Allahu Teâlâ kitabında; “Eğer müşriklerden biri sana sığınacak olursa, Allah’ın sözünü dinleyinceye kadar onu koru. Sonra da onu güvenilir bir yere gönder.[69]” buyuruyor. Siz bizi, emin olacağımız yere götürmeye mecbursunuz.” dedi. Bunun üzerine Hâricîler birbirlerine bakındılar ve buna mecbur olduklarına karar verdiler. Kalkarak Vâsıl ve arkadaşlarını gidecekleri yere kadar götürdüler.

….Hâricîlerden bir grup, bir gün yolda giderken bir müslümanı ve bir hıristiyanı yakalamışlar, müslümanı öldürüp, zimmet-i nebeviyeyi muhafaza düşüncesi ile hıristiyana dokunmamışlardı.

…(Necdet b. Âmir el-Hanefî) demiştir ki: “Kim küçük bir günah işler veya küçük bir yalan söyler ve bunlarda da ısrar ederse, o kimse müşriktir. Fakat üzerinde ısrar etmeksizin, zina eden, hırsızlık yapan ve içki içen biri, inanışında kendisine uyanlardan olmak şartıyla, Müslümandır.” 

…..Hz. Ali’nin Hâricilere yaptığı şu konuşma, konumuzla ilgili güzel bir örnektir:

“Hele benim hata ettiğimi ve saptığımı iddia ediyorsunuz. Peki neden bütün ümmet-i Muhammed’i de sapıklıkla itham ediyor, benim hatam yüzünden onları hesaba çekiyor ve onları, benim günahlarım sebebiyle kafir sayıyorsunuz? Kılıçlarınız devamlı havada, onları suçluya da indiriyorsunuz, suçsuza da. Suçsuzu, suçlu ile karıştırıyorsunuz. Halbuki siz, Rasulullah (s.a.v.)’in evli olduğu halde zina eden kişiyi recmettirdikten sonra, cenaze namazını da kıldırdığını, daha sonra da mirasçılarını ona varis yaptığını; haksız yere birini öldürene kısas uyguladıktan sonra onun terekesini mirasçılarına dağıttığını, hırsızın elini kesip, evli olmadığı halde zina edene dayak attırıp daha sonra ganimet malından hisse verdiğini ve bunların Müslüman kadınlarla evlendiğini çok iyi bilmektesiniz.”

….Hâricîler, kendilerini gerçek Müslüman, diğer Müslümanları ise kafir, zalim ve fasık olarak görmekte idiler. Yaptıkları toplantılarda sürekli bunu dile getiriyorlar ve cihad konusunu sıklıkla işliyorlardı. Özellikle, Allah’ın verdiği güç ve takat nisbetinde kendi dışındakilerin yüzlerine ve alınlarına kılıçlarıyla vurmalarını istiyorlardı[102]. Bu durum onların hayat felsefesi olmuştu. Onlardan Sıffin’de ilk kılıç çeken şahıs, Urve b. Üdeyye’dir. Urve, Ziyad zamanında öldürülmüş ve hizmetçisine efendisinin özelliklerini anlatması istenilmişti. O da, onun önüne hiçbir zaman gündüzleri yemek koymadığını ve geceleri de yatak sermediğini söylemişti[103]. Görülüyor ki, Hâriciler şahsi yaşayışlarında son derece ibadetlere düşkündüler. Ancak onlarda başkalarıyla olan ilişkilerinde ve dini anlatmada denge bulunmamaktaydı. Aynı durumu zamanımızda da gözlemek mümkündür.

…..Bediüzzaman Said Nursi büyük günahların insanı dinden çıkarmayacağı, bu konuda Haricilerin hata ettiğini ifade ile şöyle der:

“Sonra, sabık işaretlerdeki hakikat inkişaf etti, karanlıklı çok noktaları aydınlattı. O nur ile lillâhilhamd, hem Kur’ân-ı Hakîmin azîm tergibat ve teşvikatı tam yerinde olduğunu; hem ehl-i imanın desâis-i şeytaniyeye kapılmaları imansızlıktan ve imanın zayıflığından olmadığını; hem günah-ı kebâiri işleyen küfre girmediğini; hem Mutezile mezhebi ve bir kısım Hariciye mezhebi “Günah-ı kebâiri irtikâpeden kâfir olur veya iman ve küfür ortasında kalır” diye hükümlerinde hata ettiklerini; hem benim o biçare arkadaşım da yüz ders-i hakikati bir herifin iltifatına feda etmesi, düşündüğüm gibi çok sukut ve dehşetli alçaklık olmadığını anladım, Cenâb-ı Hakka şükrettim, o vartadan kurtuldum. Çünkü sabıkan dediğimiz gibi, şeytan, cüz’î bir emr-i ademî ile insanı mühim tehlikelere atar. Hem insandaki nefis ise, şeytanı her vakit dinler. Kuvve-i şeheviye ve gadabiye ise, şeytanın desiselerine hem kabile, hem nâkile iki cihaz hükmündedir.

İşte, bunun içindir ki, Cenâb-ı Hakkın Gafûr, Rahîm gibi iki ismi, tecellî-i âzamla ehl-i imana teveccüh ediyor. Ve Kur’ân-ı Hakîm’de peygamberlere en mühim ihsanı mağfiret olduğunu gösteriyor ve onları istiğfar etmeye davet ediyor. Bismillâhirrahmânirrahîm kelime-i kudsiyesini her sûre başında tekrar ile ve her mübarek işlerde zikrine emretmesiyle, kâinatı ihata eden rahmet-i vâsiasını melce ve tahassungâh gösteriyor ve فَاسْتَعِذْ emriyle, اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ kelimesini siper yapıyor.”[1]

…Belki biraz zamana bırakmakla birlikte, Taliban ve Afganistan’ın geleceği ve ABD’nin 20 yıl sonra tıpış tıpış Afganistan’ı altın tepside,altı kirli vaziyette teslim etmesi ibret amizdir.

Zaman en büyük müfessirdir.

Derleyen: MEHMET ÖZÇELİK

18.10.2021


[1] https://www.iikv.org/arsiv/2214-islam-tarihinde-farkliliklara-tahammulsuz-bir-firka-olan-haricilik-ve-gunumuze-yansimalari




FİRAVUNLAR MUSALARIN PEŞİNDE

FİRAVUNLAR MUSALARIN PEŞİNDE

Kovid son bir ayda hamile ölüm oranını 22 kat artırdı.

Dünyayı saran ve çok sayıda ölüme neden olan yeni tip koronavirüs, herkesi olduğu gibi anne adaylarını da tedirgin ediyor. Ankara Şehir Hastanesi Kadın Doğum Bölümü Başhekimi Prof. Dr. Özlem Moraloğlu Tekin, Türkiye’de ve dünyada son 1 ayda hamile ölüm oranının 22 kat arttığını söyledi.[1]

Yoksa bu durum Musa’nın doğmasına engel olmak için midir?

Ortada bir firavunluk olduğu kesin.

Eskinin bir Firavun’una karşı, şimdi firavunlar ittifak etmiş, Musaların doğumunu engellemeye..!!

Birileri belli ki rüya görmüş.

Yorum ise; Adı sanı bilinmeyen, suda bulunan Musa’nın ve Musaların tehdit oluşturacağı

Ancak bu onun tacının düşmesine, tahtının yıkılmasına yönelik bir gelişme olarak tecelli edecektir, İnşaallah…

************ 

Bütün çaba, batının içte ve dışta giriştiği tüm entrikalar Musa’nın ve Musaların doğumunu engellemek.

Gerekirse bu uğurda binleri değil, milyonları bile gözlerini kırpmadan öldürmeyi hedeflemektedirler.

Suriye’de bir milyon, Irak’ta bir milyon iki yüz ellibin insanın ve de Afganistan gibi İslam dünyasında yapılan imhalar hep firavun ve firavunların taçlarının korunmasına yönelik öldürmelerdir.

Kanlarla yıkanan taçlar…

Firavunlar Musaların peşinde…

Firavunlar hayatta, Musa ve Musalar dünyanın rahminde…

Firavunlar kıtalar gezip, doğacak Musaları arıyor.

-“Özür dilemedi: Papa, Fransa’da 216 bin çocuğun cinsel istismar mağduru olması nedeniyle üzgün.

Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus, Fransa’daki kiliselerde 1950’den bu yana 216 bin çocuğun cinsel istismar mağduru olmasından büyük üzüntü duyduğunu belirtti. Franciscus’un istismarlar nedeniyle mağdurlardan özür dilememesi dikkati çekti.[2]

*************  

Yıllardır evrim teorisi ile İnsanı maymundan türetemeyip getiremeyenler, insanları maymun, domuza ve de maymun, domuz ahlakına götürecekler.[3]

************* 

“Şeytan uyuyakaldı bir gün. Rüzgâr sert esti. Üç tüy düştü şeytandan. Birisi paraya yapıştı, diğeri makama, öteki de ihtirasa. O günden sonra şeytan hiçbir iş yapmadı…” Dostoyevski

MEHMET ÖZÇELİK

16-10-2021


[1] https://video.haber7.com/video-galeri/195239-son-bir-ayda-olum-orani-22-kat-artti-7-ekim-2021-gunun-onemli-gelismeleri

[2] https://www.yenisafak.com/dunya/ozur-dilemedi-papa-fransada-216-bin-cocugun-cinsel-istismar-magduru-olmasi-nedeniyle-uzgun-3705632

https://m.haber7.com/dunya/haber/3148371-fransiz-kiliselerindeki-cocuk-istismari-avrupanin-mansetlerinde

[3] http://www.tesbitler.com/2015/01/03/evrim-bilimsel-degildir/

http://www.tesbitler.com/2015/01/02/e-v-r-i-m-t-e-o-r-i-s-i/

http://www.tesbitler.com/2019/09/07/ilk-insan/




KANAYAN YARAMIZ

KANAYAN YARAMIZ

Hassas karnımız, kanayan yaramız, iltihaplı uzvumuz, 1400 yıllık hüznümüz Cemel ve Sıffin vakalarıdır.

Hassas karnımızı Cemel ve Sıffin vakalarında Peygamber Efendimizin eşi Hz Aişe’den Cennetle müjdelenenlere kadar olan şahsiyetler bulundu.

Ancak fitnenin onların bütün parlaklıklarını gizlemiş olduğu ve bir kıvılcımın koca ormanı yaktığı gibi; fitne ateşi de Cemel ve Sıffin de çok sahabi şahsiyetleri yaktı.

Bugün aynı oyun Cemel ve Sıffin Vakası doğrultusunda alevi-sünni bahanesiyle, İslam  dünyası birbirleriyle karşı karşıya getirilmektedir.

Suriye bu yöntemle dağıldı ve dağıtıldı. Bir milyon insan ölüp, milyonlarca insanda farklı yerlere dağıldı. 4,5 milyon kadar Türkiye’de bulunmaktadır.

Beyrut’ta da aynı şekilde oyun sergilenmektedir.

İslam dünyası böylece farklı olan grupların birbirleriyle çatıştığı bir ortama itilmektedir.

Yok edilmeye, yıpratılmaya ve en azından gücünün azaltılmasına, kaos ortamının oluşturulmasına sebep olunmaktadır.

-1970’ten bu yana Türkiye’de Kahraman Maraş ve Çorum olaylarıyla bu sürekli alevlenmeye çalışıldı, hala da bitmiş değil.

Şu anda da her yönüyle tahrik edilmeye, yıpratılmaya çalışılıyor.

Afganistan’da nitekim öyle oldu. Son haftalarda iki cuma peş peşe şiilerin bulunduğu camiler bombalanarak, ölümlere ve birçok İnsanın yaralanmasına neden oldu.

Evet batı dünyası, gizli dinsiz komiteler İslam dünyasını alevi-sünni diye aynen asr-ı saadet’te olduğu gibi, başlangıçtaki noktaya çekmeye çalışmaktadırlar.

Müslümanı Müslümana kırdırmaya çalışmaktadırlar.

*************  

20 yıl Afganistan’da kalan ABD, yeteri kadar Afganlıyı öldüremeyip, bunun yöntemini değiştirerek tıpkı Irak’taki gibi terör saldırılarıyla, sürekli kaos ortamı oluşturmayı hedeflemektedir.

Evet, Afganistan Irak gibi yapılmaya çalışılıyor.

Özellikle Şii camisine yapılarak, alevi Sünni çatışması ve arkasından sünni camilerin bombalanmaya başlamasıyla körüklenmeye çalışılıyor.

Haçlı zihniyeti Suriye’de uyguladığı mezhep kavgasını, tüm İslam dünyasına uygulamaya çalışıyor.

*************   

BATI BALTASININ BİZDEKİ SAPI: İRAN

Lübnan’daki Hizbullah’ın ilk genel sekreteri Subhi et-Tufeyli, İran’ın Dağlık Karabağ krizinde neden Ermenistan’ın yanında yer aldığını açıkladı. Tufeyli, İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in kendisine ”Türkiye’nin önünde koridor olması için Ermeniler ile birlikteyiz” dediğini iddia etti.[1]

Bunu İran körüklemekte, batının oyunu, oyuncağı ve piyonu olarak.

İçimizdeki Truva atları…

-Almanya’da Alevilik din olarak kabul edildi! ‘Yeni bir çatışma hedefleniyor’[2]

-Erdebili okulu 3 kuşak sonra Şiiliğe geçip, Şah ismaile de katılmıştır.

Yavuz Sultan Selim 1502 yılında Şah İsmail’le başlayan Şiiliği, bugün İran’ın uyguladığı yayılmacı haliyle olan çıkışını engellemiş, durdurmuştu.

-“Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Karabağ zaferinin ardından İran üzerinden Ermenistan’a, oradan da Avrupa’ya gönderilen çok miktarda uyuşturucu ele geçirdiklerini belirterek “Bu Ermenistan’ın yaklaşık 30 yılda İran ile birlik olarak Azerbaycan’ın daha önce işgal altında bulunan topraklarını Avrupa’ya uyuşturucu güzergahı olarak kullandığı anlamına geliyor.” dedi.”[3]

-“Aliyev’den ağır suçlama: İran, Karabağ’da uyuşturucu hattı kurdu.”[4]

MEHMET ÖZÇELİK

16-10-2021


[1] https://video.haber7.com/video-galeri/195177-iran-haddi-asiyor-zarifin-turkiye-hakkindaki-skandal-sozlerini-boyle-acikladi

[2] https://www.haber7.com/dunya/haber/3044406-almanyada-alevilik-din-olarak-kabul-edildi-yeni-bir-catisma-hedefleniyor

[3] https://www.haber7.com/dunya/haber/3151823-aliyev-ifsa-etti-cok-konusulacak-iran-ermenistan-cikisi

[4] https://www.yenisafak.com/dunya/aliyevden-agir-suclama-iran-karabagda-uyusturucu-hatti-kurdu-3707176




ABD VE BATI MEDENİYETİ

ABD VE BATI MEDENİYETİ

Batı medeniyeti menfaat üzerine kurulu bir medeniyettir.

Menfaati olan şey ne olursa olsun, değerlerini ve inançlarını ayak altına almak da olsa, menfaatleri önceliklidir.

Kısaca batının dini, ya menfaatleridir veya menfaat üzerine kurulu bir dindir.

İslam dünyası ve de memleketimizde piyon olarak, ihanet şebekesi olarak ve de dinsiz komiteleri ve parayla besledikleri yazarları desteklemesi hep o menfaat üzerine kurulu olan siyaseti gereğidir.

20 yıl sonra da olsa, Afganistan’dan ayrılırken casus ve piyon olarak kullandığı elemanlarını orada Taliban’ın kucağına attı.

Aynı şekilde; hiç şüphe yok ki; yarın veya bir sonraki gün PKK- YPG ve kullandığı her türlü oyun aletini kıracak, ortada bırakacaktır.

Bakın başınızın çaresize, diyecektir.

Pkk bunun tehlikesini duyunca Biden’ dan garanti aldığını söyledi.

Menfaatinden başka onlarla kendisini bağlayan gerek geçmişten ve değerlerden hangi bir şey var ki?

Artık Allah bir kere bize yürü kulum, dedi.

Zincirler kırıldı.

Yüz yıl sonra sürünen felçli çocuk, ayağa kalktı.

Sancağı düşürdüğü ve yarım kaldığı işinin başına tekrar geçti, o da maddi ve teknolojik imkânlarla.

Bunu engelleyemeyeceğini çok iyi bilen ve içimizdeki bir kısım beyinsizlerden çok daha iyi farkında olan batı, bütün çabasıyla bunu geciktirmeye çalışıyor.

O da; çatışma ortamını hazırlamak ve toplumu basit meselelerle meşgul ederek, kaos ortamı oluşturmak.

CIA’in ajanı Graham Fuller; ”Türkiye daha fazla İslami olmamalı: Türkiye’nin daha çok Sol’a ihtiyacı var.”[1]

-İçimizde güya bizden yani bu milletten görülüp de, ihanet şebekesi içinde olanlara şunu derim;

Gerçekten şu üç günlük dünyada fırıldak olmaya gerek var mı?

Gerçekten makam için, mal için, geçici dünya için bu kadar 72 takla atmaya… Gerçekten var mı ki; içi ayrı, dışı ayrı, görüntüsü ayrı, bulunduğu yer ayrı, 50 yerde fırıldak gibi dönen insan, adeta kiralık kiralanma gibi, her tarafta rengi farklı, bukalemun gibi renklere bürünmeye;

Gerçekten şu üç günlük dünyada gerek var mı bunlara…

Elbette yok.

MEHMET ÖZÇELİK

02-10-2021


[1]https://www.yenisafak.com/yazarlar/tamer-korkmaz/bugunku-derin-taslar-nasil-dosendi-filmi-geriye-sarip-birlikte-izleyelim-2059735

https://www.yenisafak.com/gundem/cetede-tsknin-ucus-kayitlari-cikti-3702641 PKK niye bitmiyor, anlaşılıyor, değil mi?

https://m.yeniakit.com.tr/haber/iyi-parti-genel-baskani-meral-aksenerin-gundeme-bomba-gibi-dusen-28-subat-videosu-1567523.html

https://video.haber7.com/video-galeri/192069-aksenerin-28-subat-soylemleri-gundeme-damga-vurdu