ESFELDEKİLER

ESFELDEKİLER

Bütün mesele baştaki mesele. Kabil’in Habil-den pay kapma, malını kapma, eşini alma, yetkisini kapma, güç ve kudretini kapma.

Üstün gelme, onu devre dışı bırakma, kendi menfaatinin bütün şartlarını kurma. Onun üzerine bina et.

Sonuçta İman ve Küfür mücadelesi. Sonuçta şeytan ve melek mücadelesi. Sonuçta nefis ve vahiy meselesi. Sonuçta akıl ve kalbin ittifakı veya iftirakı meselesi.

Mesele ahlak meselesi.

Hepimiz imtihan oluyoruz.

Öğretmeni, doktoru, emniyetçisi esnafı ve herkesin meselesi.

Şeytanın ilk yaptığı iş, fuhşun ve sefahetin kapısını açmak oldu.

Bu da cennette Hz. Havva ve Hz. Ademin yasak ağaca yaklaşmasını sağlayarak, avret yerlerinin açılmasına sebeb olmakla başlamıştır.

Onun içindir ki; Tevratta ve İslam hukukunda zinanın yasaklanmasının ve de ağır müeyyide olan recmin konulmasındaki sebeb işte bu fuhşun kapısını kapatmaktır.

Nitekim, Osmanlıda 2 recm uygulaması olmuş, birisinde kadın gelmiş ve kendi itiraf ederek cezalandırılmasını istemiştir.

Diğerinde ise, 23 kişinin şehadetiyle uygulanmıştır.[1]

Lut kavminin livatadan helak edilmesi, her zamanki gibi bugünkü Lgbt-lilere de mesajını göndermektedir.

Tarihte Hasan Sabbah da aynı fuhşu cennet vaadiyle oluşturdu.

Demek ki batıl mezhepler ve farklı itikat ve ameldeki değişik düşünceler birisinin peşine körü körüne takılanları alıp götürmesiyle olmaktadır.

Bir Hasan Sabbah Haşhaşi yani uyuşturucu sapık düşüncesiyle peşinden on binleri çok rahat sürükleyebiliyor.

Zamanımızda ve İslam dünyasında bundan çokça da bulunmaktadır.

Kader ayrıştırıyor.

Maalesef zamanımızda da Hashaşilik ve sefahet ve de ahlaksızlık yaptığı halde peşine bir çoklarını takabilmektedir..

Münafıkane yapısını bina edebilmekte.

Peygamberlik iddiasında bulunulduğu halde cenazesine binler katılabilmektedir.

Vel Hasıl, acaib bir asırda yaşamaktayız.

Ruhlar hasta.

Hastalık ruhlarda.

İngiliz bu hasta ruhları çok iyi kullanıyor.

Koca bir İslam’ın merkezi olan Suudi Arabistanın ihdas ettiği bir vehhabilikle çok rahat idare ediyor.

Bunu da daha çok para, makam ve kadınla yapıyor.

MEHMET ÖZÇELİK

15/09/2021


[1] http://www.tesbitler.com/2015/01/02/z-i-n-a/                                                      http://www.tesbitler.com/2015/01/01/i-s-l-a-m-h-u-k-u-k-u/

https://www.haberturk.com/gundem/haber/1048320-iste-osmanli-tarihinde-bilinen-tek-kadin-recminin-belgeli-oykusu




BURNU SÜRÜNSÜN

BURNU SÜRÜNSÜN

Burnu sürünsün kimin mi?

İha- Siha- Tiha bu gibi başarıların ortaya konulmasına rağmen, şahsı için ve düşmanlığından dolayı, siyaset ve partiden dolayı görmeyip tenkid eden hatta öncelerinde engellemeye kadar giden insanların burnu sürünsün.

Yüzyıllardır bu topraklarda Abdülhamit zamanından beri Petrol yerleri tespit edilmesine rağmen, Amerikalıların ya yok demeleri veya üstünü örtmeleriyle bunları ortaya koyanlara engel olanların burnu sürünsün.

Nice mühendislerimizin öldürülerek intihar süsü verilmesi ile onu gizleyen, ortak olanların burunları sürünsün.

Şimdiye kadar gençlerin önünü tıkayarak beyin göçlerine sebep olanların burnu sürünsün.

Yapılanları sadece görmekle kalmayıp, sulandıranların burnu sürünsün.

Düşmanın bile takdir etmesine ve de dünyanın övmesine rağmen tenkid ederek gölge olanların burnu sürünsün.[1]

Bu meseleler şahsi değil, milli meselelerdir.

Düşmanlığı, kin ve nefreti, kemikleşmeyi, bölünme ve çatışmayı sürekli körükleyenler, bu milletin ayak bağı olmuş olan ihanet şebekesi ve gizli dinsiz bir komitenin işidir.

Açılan Ayasofya, Çamlıca, Taksim ve uzun Mehmet Camiilerin açılmasından içten ve dıştan rahatsız olanların burnu sürünsün.

“Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazını kılan, zekâtını veren ve yalnız Allah’tan korkup çekinen kimseler imar edebilirler. İşte bunların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.”[2]

Camilerin açılmasından rahatsız olanların ve kapatma yönünde çaba gösterenlerin burnu sürünsün.

Peygamber Efendimiz (a.s.m) bir keresinde minbere çıkarken, her adımda “âmin” dedi: Bir adım çıktı, “âmin…”; bir adım daha çıktı, “âmin…”; bir adım daha çıktı, “âmin…”

Hutbesi bittikten sonra: “Yâ Rasûlallah! Minbere çıktığınız zaman ‘âmin’ dediniz, her adımınızda bunu neden söylediniz?” diyerek sebebini sordular.

Buyurdu ki: “Cebrail (a.s.) üç dua etti, ben de onlara amin dedim.

– Birisi: Cebrail (a.s.): ‘Annesine, babasına veya sadece onlardan birine ulaşmış bir evlat, (onlara güzel hizmet edip, onların hayır duasını alıp) cenneti kazanamadıysa, ona yazıklar olsun/burnu yerde sürtünsün!’ dedi, ben de amin dedim.”

(Demek ki insanın bir evlat olarak, anne babasının rızasını kazanması, onların elini öpmesi, gönlünü alması, hizmet eylemesi, böylece cenneti kazanması gerekiyor. Ve bu yoldan cenneti kazanmak çok da kolaydır. Buna rağmen bunu başaramayana, anne babasının rızasını almadığı için cennete giremeyene yazıklar olsun ve olacaktır.)

– İkincisi: “Cebrail (as): ‘Sen peygamber olarak bir insanın yanında anıldığın zaman, sana salat-ü selâm getirmezse; ona yazıklar olsun!.. Onun burnu yere sürünsün!’ dedi. Ben de ona amin dedim.”

“Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere hep salat (rahmet ve sena) ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir içtenlikle selâm verin.” [3]mealindeki ayet de Salavat-ı Şerifenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Allah’ın bu açık teşvik ve davetine rağmen, yanında ismi anıldığı halde Peygamber Efendimize (asm) salavat getirerek kısa yoldan büyük sevaplar kazanmayı düşünmeyen kimse, herhalde “yazıklar olsun”u çoktan hakketmiştir.)

– “Üçüncüsü: “Cebrail (as): ‘Ramazana eriştiği halde bir insan, buna Ramazanın feyzinden, bereketinden istifade edememiş, Ramazan gelmiş geçmiş de hâlâ Allah’ın mağfiret ettiği bir kul olamamışsa, Allah’ın affını, mağfiretini kazanamamışsa; yazıklar olsun o kula!.. Burnu yerde sürtsün!’ diye  dua etti. Ben de ona amin dedim.”[4]

MEHMET ÖZÇELİK

15-09-2021


[1]https://www.google.com/search?q=abdden+sihalara+ovgu&oq=abdden+sihalara+ovgu&aqs=chrome..69i57.16497j0j4&client=ms-android-asus&sourceid=chrome-mobile&ie=UTF-8

[2] Tevba.18.

[3] Ahzab, 33/56.

[4] bk. Buharî, el-edebu’l-müfred- 1419/1998, Riyad- 1/338; Taberanî-evsat- h. no: 8994; Bezzar, h. no: 1405; Mecmau’z-zevaid, 10/164