1-ÜÇ KUVVE VE DUYGU




A’RAF SURESİ-32-39




A’RAF SURESİ-26-31




HURDALAR VE HURDALIKLAR

HURDALAR VE HURDALIKLAR

Cehennem kâinatın genel bir hurdalığıdır.

Bu hurdalıkta insanlar dünyasından tutunuzda, Cinler dünyasına kadar, Nebatat ve Hayvanat dünyasından Camidat dünyasına kadar bütün varlıkları kapsar.

Adeta kâinatın süzülerek özünü çıkartıp, ebedi ahirete diğer bir ifadeyle cennete gönderdiği öz ve özetlerin dışında geriye kalan artıkların çöplük olarak atıldığı ve hurdalık olarak kullanılmış olduğu bir yerdir.

Cehennem bu dünyada özellikle insanlar dünyasında, hurdalık yapılı insanlardan ve onların atık ve artıklarının toplandığı yerdir.

Hurdalık ehli olan insanlar, Hayatları hurda ve hurdada geçmiş yani diğer bir ifade ile kendisi Maddi Manevi olarak çökmüş olan insanların artık işe yaramayan, kaliteden düşmüş, Efendimizin ifadesi ile; insanlar Madenler gibidirler. Altın ve elmas madeni hatta Gümüş madeni olamayacak tıynette olan insanların, kömür halindeki dökülmüş olduğu ana hurdalıkları, Cehennem hurdalığıdır.

İnsanların kötü amellerinin toplandığı yerdir cehennem hurdalığı.

Kâinatın zerreden küreye kadar tüm atık artıklarının atıldığı yerdir cehennem hurdalığı.

Kâinatın genel kanalizasyonudur cehennem hurdalığı.

Ölen ve ışığı sönen yıldızların atıldığı büyük hurdalıktır.

Aynı zamanda fosil yakıtlarının yanarak yıldızlara ışık taşıdığı kalorifer kazanıdır cehennem hurdalığı.

Cehennem hurdalığı başta küfür içerisinde olup, kâinatta başta insan olarak tüm günah kirlerinden maddi atıklarına kadar depo edildiği ve en önemlisi de yokluk ile varlık arasında bulunan berzah bölümüdür cehennem hurdalığı.

Ne var ve ne de yok.

Ancak büyük bir görevi var, oda; varlıkları var olduktan sonra yokluğa düşmekten alıkoyan duvar, set ve engeldir O…

İman ve hayır bir vücut iken, küfür ve şer vücuda çıkmaya çalışan sun’i bir vücut giydirilmiş ademi ve yokluğa aid, hurdalığa sahip bir hurdadır.

Zira Allah’ın varlığının zıddı olan yokluğu yoktur ki, ona bir vücut giydirilsin ve vücut bulmuş olsun ve de vücut denilebilsin.

Onun içindir ki; küfür ve küfre aid her şey, kâinatın ve insanın posasının atıldığı yer, yokluğa düşmekten alıkoyan cehennem hurdalığıdır.

Cehennem bir yandan Allah’ın Celal, Cebbar, Kahhar gibi isimlerinin tecelli ettiği yer olmakla beraber, Rahmeti ilâhiyyenin de tezahür ettiği makam olmaktadır.

Zira idama mahkum olacaklar adeta idam edilmeyip, müebbed hapse çevrilmektedir.

Cehennem tüm atıkların durumuna göre ya ebedi veya belli bir süre kalacakları batakhane, atık-hane ve de hurdalıktır.

Geri dönüşümü mümkün olanlar dönecek, geri dönüşüme kazandırılacaklardır.

Cehennemin çok vazifeleri içinde birisi de, geri dönüşüm makine ve fabrikası olmasıdır.

Bazen hamam gibi olup temizleme görevi yapmaktadır.

Su, sabun, lif veya kese ile…

Veyahut da….

Ateş ile…

Cennet Cemal isminin tüm tecellilerine mazhar bir mekân, Cehennem ise Celâl isminin tüm tecellisinin yansıması olan hurdalık ve atık yeridir.

-Bazı hakikatler var ki, temsille fehme takrib edilir. Nasıl ki, bir vakit huzur-u Nebevîde derince bir gürültü işitildi. Ferman etti ki: “Şu gürültü, yetmiş senedir yuvarlanıp şimdi Cehennemin dibine düşmüş bir taşın gürültüsüdür.” Bir saat sonra cevap geldi ki, “Yetmiş yaşına giren meşhur bir münafık ölüp Cehenneme gitti.”[1] Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâmın beliğ bir temsille beyan ettiği hadisenin tevilini gösterdi.


[1] Müslim, Cennet: 31; Müsned, 3:341, 346..

MEHMET ÖZÇELİK

30-01-2021




KUR’AN-I KERİM-DEN İLMİ VE GAYBİ HAKİKATLER




A’RAF SURESİ-23-25




ESMANIN HAKİKATI




A’RAF SURESİ-11-22




ZÂT VE SIFÂT




A’RAF SURESİ-1-10




PERDELİ HAKİKATLAR

PERDELİ HAKİKATLAR

Allah neden Hakikatlerin perdesini birdenbire açıp göstermiyor?

Tüm hakikatleri neden toptan ve birdenbire göstermiyor?

İnsan neden -Peygamber de dahil- tüm hakikatlere birdenbire vakıf olamıyor?

Çünkü insan tahammül edemez, altında kalır, ezilir, sigortası atar.

İdrâki meâli bu küçük akla gerekmez/ Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez.

Bir damlada bazen boğulan insana, bütün okyanusun kendisine doğru gelmesi halinde ne gibi sel olup kendisini götüreceği barizdir.

Allah sindire sindire, tesbit ve takrir ve ikrar ettirmektedir. Zihne yerleştirme durumundadır. Hakikatleri insan duygularına nüfuz ettirerek böylece anlatma yoluna gitmektedir.

**************

Kur’an-ı Kerim geçmişten haber verip onun doğrusunu bildirdi.

Hakka Suresinin 40. ayetinden itibaren O’na Şair dediler. Allah onları yalanladı ve O’na şair dediler. Allah cevaben; Biz O’na şiir öğretmedik. Kur’an şiir değildir, ihtiyacı da yoktur.

Mekke’de Muallakat-ı Seb’a vardı. Peygamberimiz onlardan şiir öğrenmedi. Hiçbir zaman için şiirden konuşmadı, Şairde değildi.

Kur’an gelince şairlikte bitti. Yani O bitirdi, O başlatmadı, ortadan kaldırdı.

Sihirbaz dediler. Orada bir sihirbazlık olupta, gidip ondan sihir öğrenmedi. Kimden öğrendi? Şiiri kimden öğrendi? Var mı öyle birisi?

O Zat sihirbazlık da yapmadı. Sihirbazlık da orada cari değildi. Orada sadece edebiyat ve belâgat vardı.

O 7 büyük şairin hiçbirine şiir okumadı. Hiçbiri O’na onu öğretmedi.

O Zat hiçbir zaman Şair olmadı, Sihirbaz da değildi.

Hele onların ifadesi ile yalancı hiç değildi. O sonsuzdan haber verdi. Sonsuzu haber verdi. Ahiret var dedi.

-Peygamber Efendimizin gelişi Ebu Cehil ve Ebu Leheplerin ortaya çıkmasına sebep olmadı. Onlar zaten var idi. Belki Ebu Cehil ve Ebu Leheplerin oluşu, Efendimizin ortaya çıkmasına ve o zulmet ve dalaletleri ortadan kaldırmaya vesile oldu.

Tıpkı zalimlerin etrafa salgın gibi yayılmış olmasından dolayı, zulmün ve zalimin olması kahramanları devreye koyduğu gibi.

***************

Bazı makamlar bazı musibetleri gerektiriyor.

Hz. Eyyub’un sabırda kahraman olması için o musibet gerekliydi.

Devletin açtığı yüzlerce sınavlarda kabiliyete ve mesleğe göre eleman alınır.

İnsan bu dünyaya amelleri yönüyle ekmeye, duyguları yönüyle de ekilmeye gelmiştir.

MEHMET ÖZÇELİK

26-01-2021




EN’AM SURESİ-155-165




EN’AM SURESİ-151-154




DUYGULARIN KEŞFİ

DUYGULARIN KEŞFİ

Hayattaki tüm olumsuzluklar, olumlulukların ortaya çıkması içindir. Menfi olan şeyler müspet olan şeyleri tetiklemektedir.

Mesele, güzel görenin güzel düşünmesidir. Zira Güzel düşünen Hayatından lezzet alır. Hastalığı kaldırdığınız zaman hayatta her şey biter. Bilim biter. Üretim biter ve aynı zamanda hiçbir oluşum, icat, keşif, gayret, çaba kesinlikle olmaz.

Zira hiç hasta olmayacağını düşünen bir kimse; neden çalışsın, ev yapsın, evlensin, giyim sektörü oluşsun, Tıp, Eczacılık gibi eğitim birimleri ve okul okumaya neden ihtiyaç duyulsun?

Madem acıkmıyor ve hasta olmuyor, o halde hayatı devam ettirecek araçların oluşumu için neden bir çalışma içerisine gidilsin?

Her alanda örnekleri çoğalta bilirsiniz.

Bir hastalığın olmaması halinde hayat stabil adeta kabir hayatına dönmüş olacaktır.

Yardımlaşma, güzel huylar, destekleme ve bütün bu olumlu iyi şeyler devre dışı olmuş olur.

Aynı zamanda belgesellerde seyrettiğimiz bazı hayvanların, bazı hayvanları parçalaması insanlardaki olumlu duyguların oluşumuna sebeptir.

Sakın bununla onların yaptıklarının doğru olduğunu söylediğim çıkmasın. Zira zaten o hayvanların helal rızıkları, ölmüş hayvanların etleridir.

Aslında onlar akıl yönüyle sorumlu değiller ancak Allah’ın adaleti noktasından baktığınız zaman, onlar da haram olan yere gitmekte ve böylece dolaylı olarak kendisi bir Ceylan’ın yavrusunu parçaladığı gibi, bir Arslan da gelir o Çıta ve sairenin yavrusunu öldürür.

Bütün olumsuzluklara baktığımız zaman, bu perspektiften bakarak ve netice itibarıyla toprağın altındaki olumsuz olarak tohumu etkileyen yağmur, dolu ve yakıcı olan gübre, karanlık olan durum, toprağın basınç ve baskı durumu;

Neticede bahardaki onun bire yedi yüz derecesinde verim vermesini tetiklemektedir. Buna benzer hayattaki her türlü şeyler, olumsuz gibi görünen zahiri durumlar, olumlu şeyleri netice verir.

Mesela, eğer şeytan olmasaydı ve tüm olumlu olan şeylerin olmasını gerektirecek şeytanın olmamasından dolayı olmaması nasıl olurdu?

Mesela Peygamber olmayacak, Kitaplar olmayacak, Din olmayacak ve böylece Kur’an-ı Kerim olmayacaktı.

Hayatını dengeleyen, törpüleyen şeyler olmayacaktı. Böylece adeta insan her yönüyle, yontulması yönünde, Kemal’e ermesi yönünde olgunlaşması, Mevlana’nın ifadesiyle; Hamdım- Piştim- Yandım mânâsıyla tamamen olumlu yönde ki bu gelişimler olmayacak, hayat monoton olacaktı.

Evet dökülenler var. Kaybedenler var ama netice itibarıyla sonuca bakmalıdır.

Ehemmiyet kemiyette yani sayı çokluğunda değil, keyfiyette yani kalitededir.

Nitekim Hadiste;” İnsanlar madenler gibidir.” buyurulur.

Kimi kömür, kimi bakır, gümüş, altın ve elmastır.

Hepsi maden iken, değerleri farklıdır. Buda işlenmeleri, tinet ve yapıları itibariyledir.

-Bugün Corona tüm dünyayı tetikledi, ayağa kaldırdı, araştırma ve yardımı tahrik etti.

*************** 

Ruhlar; ruhlar aleminde bir ön inceleme ve ilk elemeden geçiriliyor.

‘Elestü bi Rabbiküm’ yani -Ey ruhlar Ben sizin Rabbiniz değil miyim yani Beni kendinize Rab olarak kabul ettiniz mi?

Bu dünyadaki şekillenmeler oradaki verilen cevap ve mukabele ile alakalıdır.

Buradaki dostluklar, oradaki dostluk ve yakınlığın tezahürüdür.

Tıpkı Hz. Alinin, ben oradaki toplantıyı hatırlıyorum derken, Abdullah adında bir zatında; Ben önümde, arkamda, sağımda ve solumdakini hatırlıyorum demektedir.

Efendimizin buradaki farkı, oradaki farkından kaynaklanmaktadır.

Ve de O Zattan sonrakilerin kıymet ve ehemmiyeti, ruhlar alemindeki gösterdikleri intibah, iştiyak, ihlas ve samimiyetleri nisbetinde tecelli ve tezahür etmektedir.

MEHMET ÖZÇELİK

25-01-2021




EN’AM SURESİ-145-150