ANKEBUT SURESİ-52-63
ANKEBUT SURESİ-45-51
ANKEBUT SURESİ-31-44
TASLAK
TASLAK
Geçmişten günümüze tarikat ve cemaatler bu milletin ve bu toprakların tapusu, mayası ve manevi temsilcileridirler.
Beldeler madden fethedilmeden önce bu manevi erlerle gönüller önceden fethedilir ve geriye kalan taştan duvarların yıkılması kolaylaşır.
Önce kalplerdeki ve kafalardaki küfür duvarlarının yıkılması gerekir.
Tarikat ve cemaatler Peygamber mesleğinin tebliğ görevini deruhte etmişlerdir.
Ancak yüz yıldır tarikat-tekke-zaviye ve medreselerin kapatılması, bu kurumların merdiven altına inip sağlıksız ortamda hizmet vermesiyle birlikte bir zaaf ve çözülmeye uğramıştır.
Sadece onunla da kalmayıp kasıtlı olarak iç ve dıştaki kirli istihbarat örgütlerinin bunları kullanıp devreye koymasıyla bu nezih kurumlar kirletilmeye ve toplum darbe ortamlarına hazır hale getirilmiştir.
Nitekim uyuşturucudan yakalanan Ali Kalkancı, fuhuşta basılan Müslim Gündüz ve Fadime Şahin gibi piyonlarla bu milletin dini değerlerine darbe vurulmaya çalışılmıştır.
Darbe vuranların derdi bu milletle değil, bu milletin dayandığı inancı ve Rabbi iledir.
Teşeyyuh yani şeyh olmadığı halde şeyh görünen bir şeyh taslak ve bozuntusunun çıkarak küçük kıza taciz etmesi bu projenin bir uzantısıdır.
Israrla bu kişi hakkında ihbarda bulunulduğu halde kirli odaklar tarafından şeyh gösterilmiş ve onun kanalıyla devlete vurulmaya çalışılmıştır.
Tıpkı 28 Şubattaki oyun ve entrikalar gibi.
Dün tekkeleri kapatarak tarikatların altını boşaltanlar, bu gün istedikleri gibi içine doldurmaya çalışmaktadırlar.
Bu geçmişten bugüne olagelmiştir.
Ankara’da bulunan Hacı Bayramı Veliye mensup olanlardan devlet vergi almayınca kısa sürede ehliyetli ehliyetsiz herkes katılmıştır.
Vergi verenler azalında devlet zaafa uğramıştır. Bu durumu gören Hacı Bayramı Veli devlete kendisinin 1,5 müridinin olduğunu söylemiş ve onları imtihan etmiştir.
Yüksekçe bir yere kurduğu çadırda bir hayvan kurban etmiş ve kendisine mensup olanları da kurban edeceğini söyleyerek çadıra davet etmiştir.
Kanın aktığını görenler kaçmış ve sadece bir erkekle bir kadın kalarak;
Canımız dahi kurban olsun diyerek kurban edilmeyi kabul etmişlerdir.
Samimi olanlar olmayan ortaya çıkmıştır.
Bugün de gerçek şeyhler ile şeyh taslak ve bozuntuları ortaya çıkmaktadır.
Tıpkı dine ve dindara saldırmak için bahane arayıp salyasını akıtan, milyonlarca İmam Hatipliyi hedef alan güya sözde aydın taslak ve bozuntusunun yaptığı gibi.
Bu şeyh taslak ve aydın bozuntusunun burnu sürünsün.
Sahte şeyh, sahte Dindar, sahte İlahiyatçı rejimin kendiliğinden üretmesidir. Otomatik üretmektedir. İmam Hatiplere olan düşmanlıkları aslında dine olan düşmanlıklarından kaynaklanmaktadır. Dine içten vurmaya çalıştıkları darbenin bir neticesidir. İmam Hatiplere olan bu hınç, kin ve nefret onların temsil ettikleri dinedir.[1]
Bir asırdır milletin dini inancını engelleyenler, Güya bu ihtiyacı gidermek için istedikleri adamlarını ve kendilerine mensup olan Dinden uzak insanları, din kılıfı içerisinde bu millete sunarak onları gündemde tuttular, öne çıkarttılar. Onları içten ve dıştan destekle, maddi ve manevi arkalarında oldular, darbelerde kullanıp onları içeriye atmadılar. Tıpkı Fetö gibi, 28 Şubat’ta yapıldığı gibi.
Daha sonra da onların etrafında insanları toplayarak olumsuzluklarda dindarları, Müslümanları ve Neticede hedefe konulan İslamiyeti vurmaya çalıştılar.
İslamiyet içten vurulmaktadır, dıştaki destekçileriyle…
– Her zaman için ve her devirde İmamı Azam gibi, Ahmet Bin Hanbel gibi zatlar devletle problem yaşamıştır. Sıkıntıya girmiş, hapse girmiş, eziyet çekmişlerdir. Ölümleri zulüm ve baskı ile olmuştur.
Aynen bu durum gibi; bir devlet kurumunda bir yanlış yapan olduğunda o kurumun tüm mensupları kötülenmiyor ve kurum kapanmıyor.
Parayla kötü işler çevriliyor diye, parayı kullanmamazlık etmiyoruz.
Cemaat ve tarikatlarda yanlış insan var diye o camianın tümünü kötülemek ve kapatılmasına gitmek zulüm ve haksızlıktır.
Elbette ki o konuda devlet tarafından istihbari yönden takip edilmelidir. Kontrol edilmelidir. Dini olarak Diyanet raporunu tutmalı ve gerektiğinde onları uyarmalı ve devlette mali olarak, hukuki olarak bu görevini yapmalıdır.
Cemaatlerde elbette ki maddeden, makamdan, siyasetten uzak bir şekilde, hasbi Allah rızası için, ahirete yönelik hareket içerisinde olmalıdırlar.
Yüz yıllık uygulamalar, bu millete dayatılan kanunlar hiçbir kesimi mutlu etmemiştir. Sürekli bir asırdır toplum birbirleriyle kavgalı hale gelmiştir. O halde bir fert dahi hariçte kalmamak üzere, umumun hukukuna gözeterek bir kanun ve bir uygulama içerisine girilmesi lazımdır.
-Bir Kıssa: Derviş ve Kuş.
Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman aleyhisselama gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Hazreti Süleyman aleyhisselam dervişi hemen huzuruna çağırtır.
Ve ona sorar;
“Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”
Derviş kendini savunur;
“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı.
Bende bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;
“Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin.
Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?”
Kuş kendini savunur.
“Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”
Hazreti. Süleyman aleyhisselam bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
“Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.
Kuş o anda;
“Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
“Neden” diye sorar Hazreti Süleyman.
Kuş sebebini şöyle açıklar;
“Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar…
Siz en iyisi mi, bunun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın… Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”
MEHMET ÖZÇELİK
12-09-2020
ANKEBUT SURESİ-23-30
ANKEBUT SURESİ-14-22
ANKEBUT SURESİ-1-13
KASAS SURESİ-83-88
KASAS SURESİ-76-82
KASAS SURESİ-61-75
KASAS SURESİ-52-60
KASAS SURESİ-29-51
KASAS SURESİ-14-28
ARKADAN VURULMAK
ARKADAN VURULMAK
Türkiye arkadan vurulmadan daha ziyade ve daha tehlikeli olarak maalesef içten ve içimizden vurulmaktadır.
Bu milletten görünenlerce…
Arakadan gelen Brütüsler tarafından.
-Mekke ve Medine ve de 5 milyon m2 elimizden çıkmasaydı, burada dikilen heykeller o mukaddes beldelerde de dikilecek ve burada uygulanan tüm laik uygulamalar o İslam ülkelerinde de uygulanacaktı.
-Türkiye’nin sürekli yalnızlık içerisinde olduğunu iddia eden insanlar samimi insanlar değildirler.
Sanki 15 Temmuz’dan önce Yunanistan, İsrail, ABD, Avrupa ülkeleri bize ciddi manada tamamı açık bir cephe almayıp, savaş pozisyona girmemiş gibi değerlendirilmektedir.
Ellerindeki sebep öyle zannediyorum ki; 15 Temmuz’un tahakkuku konusunda kendi altyapılarını oluşturup, suya sabuna dokunmayıp kirlenen ve kirletenler 15 Temmuz’daki başarısızlık üzerine siyasetlerini odaklandırıcı zemin oluşturmakta ancak bunda başarılı olamadılar.
Bizim çocuklar başardı demişti ABD 1980’de.
Ama bu sefer O’nun çocukları -nasıl çocuksa- bu sefer başaramadılar.
Başaramamalarındaki sebep neticesinde; Amerika ve İsrail karıştı. Yunanistan çöküyor ve Avrupa ülkeleri teker teker dökülüyor.
Akabinde Ayasofya’nın açılmış olması. Avrupa ülkelerini geri adım atmaya yöneltmiş oldu. İnşallah yakında Kudüs ile tüm zincirlerden kurtulmuş ve İslam dünyasının ayağa kalkmasını netice verecek bir hakikattir ki; dünya ve insanlık sona doğru yaklaşmaktadır.
Allah asla ve asla dünya sahnesinin sonunu kendi aleyhine olaraktan kapatmaz.. kapatılmaz, kapatılmasına müsaade etmez..
Bekleyin ehli iman geliyor. İnsanlık için yeni bir Saadet Asrı geliyor. Bir yükseliş, maddi ve manevi bir yüceliş geliyor an be an, yakındır…
-Yusuf suresinin tefsirini yeni bitirmiştim. Yusuf suresi rüya odaklı bir sure.
Yusuf’un rüyası, zindandaki iki kişinin rüyası, Kralın rüyası.
O sırada Sefer Akgül hocam Watsapp grubunda görmüş olduğu ibretlik, harika ve düşündürücü rüyasını paylaştı.
Rüyalar özellikle ve özellikle ahirzamanda görülen rüyaların büyük bir ehemmiyeti vardır.
Görülen rüya bir hayal değil, hakikatti.
Hissi kabl-el vuku idi.
“15 Temmuz 2016’ dan 1 veya 2 gün önce rüyamda şunu görmüştüm: Adıyaman Ulu Camiinin önünden geçiyordum. Cami o günlerde restore edilmişti. Kirli Derviş-gilin dükkânının oradan kaldırımda yürürken baktım; Adıyamanlı Fetö cemaatine mensup 7- 8 kişi ellerinde altın renkli büyük bir haç, caminin Hilal şeklindeki âlemini sökmeye çalışıyorlardı. Aşağıdan onlara öfkeyle ” Siz ne yapıyorsunuz orada?” diye bağırdım. Beni tanıyorlardı.
Dediler ” Bu caminin aslı kilise imiş. Biz aslına çevireceğiz “
-Lan siz Manyak mısınız, inin oradan. Bir cami tekrar kilise mi olurmuş? İnin oradan!” dedim.
15 Temmuz olayı oldu. Bu rüyam hiç aklıma bile gelmedi. Aylar sonra hatırladım.”
-Ayasofya kilidi açtı. Ayasofya perdeyi açtı. Sofia Seddini devirdi. Bunun peşinde mutlaka ve mutlaka Kudüs ve İslam’a hamile olan Avrupa’nın doğumu İnşallah yakındır, hem de pek yakındır.
Allah hiçbir zaman için sahneyi kendi aleyhine kapatmaz.
Dünya son Kavşağı dönerken çok hakikatlara, gerçeklere hamiledir. Çok farklı doğumlar gerçekleşecektir.
-Bırakın Deniz’i, ırmağı geçemeyenler, gölü aşamayanlar maalesef damlada boğuldular. İlahiyat Camiası ise tahrip etme yeri haline getirilmeye çalışılıyor.
İçten vurma, içten yıkma.
Bizim dönemlerde ilahiyatta bir öğrenci ateistti. Yine bir Din dersi öğretmeni ateist olarak, ben ikinci bir meslek olarak ilahiyatı seçtim, demişti.
İlahiyat camiası içindeki kurtlar tarafından kemirilmeye başlanmaktadır.
-“(Bediüzzaman) Van’a gitmek üzere İstanbul’dan ayrılır, Batum yoluyla Van’a giderken Tiflis’e uğrar. Tiflis’te, Şeyh San’an Tepesine çıkar. Dikkatle etrafı temaşa ederken yanına bir Rus polisi gelir ve sorar:
Niye böyle dikkat ediyorsun?
Bediüzzaman der: Medresemin plânını yapıyorum.
O der: Nerelisin?
Bediüzzaman: Bitlisliyim.
Rus polisi: Bu Tiflis’tir!
Bediüzzaman: Bitlis, Tiflis, birbirinin kardeşidir.
Rus polisi: Ne demek?
Bediüzzaman: Asya’da, âlem-i İslâmda üç nur, birbiri arkasından inkişafa başlıyor. Sizde birbiri üstünde üç zulmet inkişafa başlayacaktır. Şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallüs edecek. Ben de gelip burada medresemi yapacağım.
Rus polisi: Heyhat! Şaşarım senin ümidine.
Bediüzzaman: Ben de şaşarım senin aklına. Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır.
Rus polisi: İslâm parça parça olmuş.
Bediüzzaman: “Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâmın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır, İslâmın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslâmın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim ediyorlar. İlâ âhir…
Yahu, şu asilzade evlât, şehadetnamelerini aldıktan sonra, herbiri bir kıt’a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyetin bayrağını âfâk-ı kemâlâtta temevvüc ettirmekle, kader-i Ezelînin nazarında, feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir. (Tarihçe-i Hayat)
-Bir hayatın oluşumu olan doğum bile sancısız olmuyor. O sancı çocuğu dünyaya getiriyor.
İslâm dünyası sancıda. Doğum sancısında…
MEHMET ÖZÇELİK
09-09-2020