KARA VE KARANLIKLI YILLAR

KARA VE KARANLIKLI YILLAR

Adı ne olursa olsun bu devletin ve milletin iradesi dışında faaliyet gösteren gizli bir örgüt ve de örgütler mevcuttur.

Bu örgüt bir yönlü değil, her yönlü çalışıyor.

Her zaman ve her dönemde ve de herkesle irtibatlı istihbarat örgütle faaliyet göstermekte, bilgi alıp, bilgi vermektedir.

Özellikle 1970-1980 ve 1990 ve özellikle 1993 yıllarındaki tek bir elden sağ ve sola, Alevi ve Sünniye, Türk ve Kürde verilen silahla ve kışkırtmalar bu kirli ellerin devlet içinde çöreklendiğini ve ahtapot gibi her tarafı sarıp faaliyet gösterdiğini bildirmektedir.

Bu yıllar öncesi ve sonrasıyla bizler için hep kayıp, kara ve karanlık yıllar oldu.

Cıa bunda büyük rol oynuyordu.

Türkiye adeta Abd’ nin kontrolünde idi.

Türkiye’ye Rus solunu gösterip, sağ ve sağdan vurdu.

Bu durum kargaşalarla ve anlaşmalı olarak darbelere zemin hazırlandı.

Türkiye sadece yerinde saydırılmadı ve hep en az yıl geri götürüldü.

Nitekim dünden bugüne hep bu uygulanmıştır.

-“1953 yılında askeri bir darbe ile Musaddık hükümeti devrildi. CIA’ın bu darbeye dair itirafı 60 yıl sonra geldi. Darbenin 60. yıldönümü olan 2013’te açıklanan Amerikan Ulusal Güvenlik Arşivi’nde yer alan belgelerde “Askeri darbe ABD dış siyasetinin bir parçası olarak, CIA yönetiminde gerçekleştirildi” ifadeleri açıkça yer alıyordu.”[1]

Bu gün bile bunu fırsat bilip korona vasıtasıyla İranı yıkmaya yeltenmektedir.

-“Amerika ve İngiltere, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından NATO üyesi ülkelerde gizli ordular oluşturdu. Düşman ise komü­nizmdi.
Amerikan Merkezi Haber alma Örgütü CIA ve İngiltere Gizli Haber alma Örgütü MI6, bu orduların kuruluş görevini üstlendi.
Bu ordular İtalya, Fransa, Yunanistan, Danimarka, İspanya, Portekiz, Almanya, Belçika, Norveç, Hollanda ve Türkiye’de oluşturuldu. NATO üyesi olmayan Avusturya, İsveç, Finlandiya ve İsviç­re’de de gizli ordular kuruldu.
Kuruluş amaçlan ve işlevleri aynı olan NATO’ya bağlı bu gizli orduların her ülkedeki ismi ayrıydı. Bu isimler genellikle ülkelerin belirgin yerel özelliklerine ve tarihlerine bakılarak seçildi.
İtalyan gizli ordusunun adı ‘Roma Kılıcı’ anlamına gelen Gladio’ydu. Fransa’nın ise gemilerdeki rotanın ayarlandığı pusuladaki sembollerden biri olan ‘Rüzgâr Gülü’ oldu. Danimarka’nın gizli ordusu ise adını elinde kılıcıyla Rusları yenilgiye uğratan Danimarkalı piskopos Absalon’dan aldı.
Türkiye’nin gizli ordusunun adı ise Özel Harp Dairesi oldu.
Gizli ordular içinde en çok güçlendirilen ve buna bağlı olarak en aktifi Özel Harp Dairesi oldu. Çünkü gizli orduların oluşturulduğu ülkeler arasında Sovyetler Birliği’ne sınırı olan tek ülke Türkiye’ydi.
Özel Harp Dairesi 27 Eylül 1952 tarihinde Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla kuruldu. Diğer ülkelerdeki gizli ordular gibi varlı­ğı sır gibi saklandı. TBMM’nin bile bilmediği bu gizli ordunun kurucuları ve sonraki yöneticileri Amerika’daki merkezlerde özel
harp eğitimden geçirildi.”[2]

-“Amerika, gizli örgütlerini eski Nazi subaylarından oluştururken, Türkiye’den Amerika’ya giden ilk ekip de İkinci Dünya Savaşı sırasında yine Nazilerle bağlantılı olan aşırı milliyetçi subaylardan seçildi.
Teğmen ile albay arası rütbedeki subayların yer aldığı listede Alparslan Türkeş’in yanı sıra önemli bir isim daha vardı: Turgut Sunalp.
Sunalp, 16 kişilik ekip içinde Amerika’ya giden ilk subay oldu.
Bu nedenle özel harp eğitimi alan ilk Türk subayının Turgut Sunalp olduğunu söyleyebiliriz.
Bursa Işıklar Askeri Lisesi’nden sonra 1945’te Harp Akademileri’nden mezun olan Turgut Sunalp, ileride Genelkurmay İkinci Başkanlığı’na kadar yükselecekti.”[3]

-“CIA kamplarında özel harp eğitiminden geçen çekirdek ekip, o güne kadar Türkiye’de çok etkin olarak kullanılmayan operasyonel istihbarat tarzına göre yetiştirildi.
Ekibin en önemli ismi Yarbay Fuat Doğu’ydu.
MAH artık CIA’yla bağlantılıydı, hatta yerel örgütü gibi çalışı­yordu. Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’ndan çok NATO bünyesi altında CIA’nın öncülüğünde kurulan Özel Harp Dairesi’yle sıkı ilişkileri vardı.
MAH’ın tüm masrafları CIA tarafından karşılanıyordu. Hatta MAH mensuplarının maaşları da artık CIA tarafından ödeniyordu. Karşılığında ise iç istihbarat bilgileri veriliyordu.
MAH’ı CIA’nın yerel örgütüne dönüştüren bu ilişkiler ağı Baş­bakan Adnan Menderes’in telefonlarının dinlendiği dedikoduları üzerine başlatılan araştırma sonucu tesadüfen ortaya çıktı.
Teşkilatla ilgili sorunların sık sık gündemde yer alması üzerine Başbakan Adanan Menderes, 1956 yılında Başbakanlık Müste­şarı Ahmet Salih Korur’a bunun nedenlerini ortaya çıkarması gö­revini verdi. Menderes, Korur’dan teşkilatla ilgili detaylı bir rapor
istedi.”[4]

-Sadece CIA değil İngiltere, Fransa ve İtalya gizli servisleri de MAH’a para veriyordu.
Hatta Yeşilköy’deki soruşturma teşkilatında Polonyalılar bile vardı.
Ama bu ülkeler, paraları MAH’ın Ankara’daki merkezine veriyordu. CIA’nın yardımı ise artık yardım olmaktan çıkmış, MAH’ı belli bir ücret karşılığında iç istihbaratta çalıştırmaya dö­nüşmüştü.
Yıllık 1-1.5 milyon lira karşılığında ülkenin tüm sırları CIA’nın eline veriliyordu.”[5]

* İtalya gizli ordusu üzerinde çalışan İtalyan Hakim Felice Casson, görevi Türkiye’deki Özel Harp Dairesi’yle aynı olan Gladyo’nun varlığını kanıtlayan belgeleri arşivde buldu. Ulaştığı belgeler sadece İtalyan gizli ordusu Gladyo değildi, Amerika ve İngiltere tarafından NATO bünyesinde diğer Batı ülkelerinde oluşturulan örgütlerin varlığını ve bunların sağ ve milliyetçi teröristlerle ilişkilerini ortaya koyan belgeleri de çıkarttı.[6]

-Olay bitmemiş ve o dönemde yetiştirilen iki binli yıllardan itibaren farklı kılık ve kılıfla varlığını sürdürmekteydi.

-“FLAŞ İDDİA: ÖZAL, GARİH VE YAŞAR TUNAGÜR’Ü GÜLEN ÖLDÜRTTÜ!”[7]

-Ahmet Özal babası Turgut Özal’ın ölümüne ilişkin yaptığı açıklamada, “Babamın kabrinde zehir bulundu” dedi.[8]

-O karanlık günlerden bir hatıra:

27 Mayıs 1960 ihtilâlinden sonra Senirkent’te Dr. Tahsin Tola ile Ali İhsan Tola’yı nezarete atıyorlar.

Nezarethaneden evleri görünüyor. Bir müddet sonra “Haydi serbestsiniz!” diyerek bırakıyorlar. Tam evlerine giderken çoluk çocuk sevinç içindeyken tekrar jandarmalara yakalatıp içeri atıyorlar. Bu durum üç ay tam üç defa tekrarlanıyor…

Sonra Senirkent’ten Uluborlu’ya naklediyorlar. Orada işkence daha büyük!. Tek odalı bir nezaret yeri. “Tuvaletinizi de burada yapacaksınız!..” diyorlar. Günlerce işkence sürüyor. Karşıdan Jandarma Karakolu’nun atlarının altının her gün bir er tarafından temizlendiğini görüyorlar. Bir gün “At kadar değerimiz yok!” diye hayıflanıyorlar ama “Bedduaya izin yok.” diyerek haklarında beddua etmeye dilleri varmıyor. Ama öbür gün bakıyorlar, atların ölüsünü dışarı çıkarıyorlar. Hepsi de ölmüş!..

Sonra bunları kırık camlı bir yere atıyorlar. Önce hiç olmazsa içeriye hava giriyor diye seviniyorlar. Ama kim vurduya gitmekten korkup sabaha kadar teker teker nöbet tutuyorlar. Bir hafta aç bırakıyorlar. Senirkent’ten evlerinden gönderilen yiyecekleri de vermiyorlar.

Bir hafta sonra Ondokuzuncu Mektup’ta geçen Peygamber Efendimiz’in (sas) mucizeleri üzerine konuşurken, bir kadının et yemeği içine attığı zehirle Efendimiz’i (sas) öldürme teşebbüsü üzerinde müzâkere sırasında, gardiyan kendilerine haşlanmış bir et getiriyor. Hemen o zehir meselesi akıllarına geliyor; yemeyip dışarı atıyorlar. Onu yiyen kedi ve köpekler anında kıvranmaya başlayıp ölüyorlar. O gardiyan evine gidiyor, kızı ile münakaşa ediyor. Kız zehir içip intihar ediyor.

Bunun üzerine hâkim telaşa kapılıp başıma bir şey gelmesin diye hepsini serbest bırakıyor.(İktibas)[9]

MEHMET ÖZÇELİK

20-04-2020


[1] https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nedim-sener/abdnin-iranda-rejimi-yikma-firsati-covid-19-41498471

[2] Türkiye’nin Gizli Tarihi-1- Ecevit Kılıç. Sh.7-8.

[3] Age. 21-22.

[4] Age.53.

[5] Age.54.

[6] Age.270. ve bak devamı…

[7] https://dosyatv.com/flas-iddia-ozal-garih-ve-yasar-tunaguru-gulen-oldurttu/

[8] https://m.yeniakit.com.tr/haber/ahmet-ozaldan-yeniakitcomtrye-flas-sozler-turgut-ozalin-kabrinde-bunu-bulduk-1189100.html

[9] https://www.facebook.com/100004025624000/posts/1869107736566729/




GÖÇÜŞ VE GEÇİŞ

GÖÇÜŞ VE GEÇİŞ

Sevinmiştim.

Bizde ve İslâm dünyasında da Materyalizm çöker diye.

Batıda çok yüz bulmayan materyalizm kendisine sığınacak bir liman arıyordu.

Bir asırdır açlığı yaşayan İslâm dünyası materyalizme gözünü kapayarak ve aklını örterek dalmaya başladı.

Materyalizm aradığı limanı bulmuş ve oraya demir atmıştı.

Materyalizm çökmüştü.

Bugün korona karşısında batının materyalizmi bir işe yaramadı.

Batıda materyalizm bir defa daha çökmüş oldu.

Çöküşü daha önce yazmıştım.[1]

Kapitalizm yüzünü değiştirdi, yerini bireysel kontrole bıraktı.

-İngiltere’nin çok satan tabloid gazetelerinden Daily Mail’in internet sitesinin manşetinde İngiltere’deki koronavirüs vakalarının yoğunluğu nedeniyle “Avrupa’nın hasta adamı” benzetmesi yapıldı. Benzetme ilk olarak son dönemlerindeki Osmanlı İmparatorluğu’nu tanımlamak için dönemin Rus Çarı Nikolas tarafından yapılmış ardından tarih literatüründe kendine yer bulmuştu.[2]

-Nobel ödüllü Fransız doktor, “Koronavirüsün Çin’de laboratuvarda üretildiğini” iddia etti

Nobel Tıp Ödülü’nü 2008’de alan Fransız doktor Luc Montagnier, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) Çin’in Vuhan kentindeki bir laboratuvarda üretildiğini ileri sürdü. Montagnier, “Bu virüs, doğal yollarla ortaya çıkmadı, bu tam profesyonel bir iş. Bunun hangi amaçla yapıldığını bilmiyorum” ifadelerini kullandı.[3]

-2018 yılında, Asya’daki en büyük virüs  bankasına bir bakalım. Çin-in Hubei eyaletindeki Wuhan Viroloji Enstitüsü Merkezinde 1.500 den fazla virüs çeşidi muhafaza ediliyor, saklanıyor.[4]

-ABD’de yaşlı bakım evlerinde kalan en az 6 bin 900 kişinin yeni tip koronavirüsten (Kovid-19) dolayı yaşamını yitirdiği ortaya çıktı. Eski New York Vali Yardımcısı Betsy McCaughey “Yaşlı bakım evleri toplu mezar gibi. Bu merkezler aşırı kalabalık ve yeterince personel yok. Tek bir Kovid-19 hastası bile kıyıma yol açıyor” açıklamasında bulundu.[5]

-Korona ABD’de sağlıkçıları da vuruyor: Vaka ve ölümlerin yüzde 4’ünü oluşturuyorlar

Kovid-19 salgınının yeni merkezi konumunda bulunan ABD’de Suriyeli doktor Abdulhafız Şeref, ülkedeki vaka ve ölüm oranının yüzde 4’ünü sağlık çalışanlarının oluşturduğunu belirtti. Yeni Şafak’a konuşan Şeref, sağlık sisteminin salgın karşısında zorlandığını, tedavi masraflarının yüksek meblağlar tuttuğunu belirtti. Suriyeli doktor, Çin’in yanlış yönlendirmesinin vaka sayısının artmasında etkili olduğunu da iddia etti.[6]

-Türkiye’nin yıldızı parladı: Koronada sağlık sistemi çöken Avrupa’dan kaçanlar ülkemize gelmek istiyor

Türkiye’nin koronavirüsle mücadeledeki başarısı, yabancıları Türk pasaportu ister hale getirdi. Dünya Sağlık Örgütü, uluslararası kuruluşlar ile ünlü yatırımcıların Türkiye’yi örnek ülke göstermesi, yabancıların ülkemizde yaşamaya dair taleplerini arttırdı.[7]

-İngiliz hemşireden kan donduran sözler: “Fişleri çekiyoruz”

İngiliz sağlık sistemi, corona virus nedeniyle derinden sarsıldı. Yoğun bakım ünitelerinde yoğunluk yaşanan ülkede görev yapan bir hemşire tedaviye cevap vermeyen Covid-19 hastalarının fişlerini çektiklerini itiraf etti.

BCC’ye konuşan Huanita Nitla, koronavirüs tedavisinde solunum cihazlarının hayati önem taşıdığını söyledi, “bazen o insanların ölümünden sorumlu olduğumu düşünüyorum” dedi..[8]

Hayata bakış açımız değişmelidir.

Musibetler hayata bakış açımızı ve sağlıklı bakışımızı sağlamak içindir.

Bu musibet hayatımızı ve de hayatları değiştirmelidir.

Sistemler kendilerini sorgulamalıdır.

Sistemler değişmeli, aksaklıkları gidermelidir.

Bir asırlık çürüyen sistemler bir virüsle yıkılmaya ve çatırdamaya başladı.

“Biz, hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri, “Biz, sizinle gönderileni inkâr ediyoruz” demişlerdir.

Ve dediler ki: “Malları ve çocukları en çok olan bizleriz, azaba uğratılacak da değiliz.

Ey Muhammed, de ki: “Şüphesiz, Rabbim rızkı dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler.”[9]

“Sizden önceki nesillerden aklı başında kimseler (insanları) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan alıkoysalardı ya! Ancak içlerinden kendilerini kurtardığımız pek az kimse bunu yapmıştı. Zulmedenler ise içinde şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve günahkâr kimseler oldular.”[10]

MEHMET ÖZÇELİK

20-04-2020


[1] http://www.tesbitler.com/2015/01/02/sira-materyalizmde/

[2] http://m.haber7.com/dunya/haber/2964709-osmanlidan-bir-asir-sonra-koronavirus-covid-19-manseti-avrupanin-hasta-adami

[3] https://www.yenisafak.com/koronavirus/nobel-odullu-fransiz-doktor-koronavirusun-cinde-laboratuvarda-uretildigini-iddia-etti-3535359

[4] http://m.haber7.com/guncel/haber/2965337-vuhandaki-virus-koleksiyonu-skandal-goruntuler-basina-sizdi?detay=1

[5] https://www.yenisafak.com/dunya/toplu-mezar-gibi-abddeki-bakim-evlerinde-7-bine-yakin-kisi-koronavirusten-oldu-3535358

[6] https://www.yenisafak.com/koronavirus/korona-abdde-saglikcilari-da-vuruyor-vaka-ve-olumlerin-yuzde-4unu-olusturuyorlar-3535342

[7] https://www.yenisafak.com/koronavirus/turkiyenin-yildizi-parladi-koronada-saglik-sistemi-coken-avrupadan-kacanlar-ulkemize-gelmek-istiyor-3535340

[8] https://www.ahaber.com.tr/video/dunya-videolari/ingiliz-hemsireden-kan-donduran-sozler-fisleri-cekiyoruz-video

[9] Sebe.34-36.

[10] Hud.116.