İÇİMİZDEKİ HAÇLILAR

İÇİMİZDEKİ
HAÇLILAR

Bin
yıl önceki hariçten gelen haçlı saldırıları, bu gün içten ve dıştan haçlı
sevdalılar ile birlikte saldırmaktadır.

Tarih
bir daha tekerrür etmektedir, zulümde…

İdlibdeki Esed-in bu
zulüm ve katliamı, 922 yıl önce yani 1098 yılında haçlılar tarafından da
yapılmıştı.

Esedin haçlı
zihniyetinden farkı nedir?

“Arap ve Frenk
vakanüvislerin anlatılarına göre, İdlib’teki insanları üç gün boyunca
kılıçtan geçiren Haçlı ordusu Müslümanların cesetlerini yemişti.

Frenk komutanların
ertesi yıl Papaya gönderdiği mektuplarda da doğrulanan kıyımdan sonra,
haçlılar, Arap destan edebiyatında sıklıkla yamyamlar olarak betimlenmeye
başlandı.

Suriye o dönemde de
tıpkı bugünkü gibi siyasi çekişmelerle parçalanmıştı.

Bugün de İdlib’in
kent ve köyleri acımasızca hedef alınıyor. Eylül 2018’deki Soçi Mutabakatından
bu yana, İdlib’te yaklaşık 2000 sivil öldü. Ocak 2019’dan bu yana ise şehirden
kaçanların sayısı 2 milyona ulaştı.

İdliblilerin mezar
taşları dahi rejim güçlerince tarumar ediliyor. Yaşananlar, İdlib’in haçlı
istilasındaki dehşetini hatırlatıyor.”[1]

O gün haçlıların
avrupaya yaptığı o hizmeti, bu gün Esed İsraile yapmaktadır.

-İçimizdeki haçlı
sevdalılarından olan Fetö-de şöyle demişti;

“Haçlının
ülkenizi işgal etmesi, çok tehlikeli değildir; çünkü sizin ve onların arasında
kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar, sizin kadınlarınıza kızlarınıza
ilişmezler, mâbedinize ilişmezler; ilişmemiş Haçlılar.” dedi. .
[2]

“Sırçadan
yapılmışız gibi parçalar bizi kader.

Ve yapışmaz bir daha
asla kırıklarımız…”

O günlerde İdlib için
söylenen bu söz, bu günü görür gibiydi.

-Bugün Esad ve İran
israilin hedeflerine hizmet etmektedir.

Milyonlarca insanı
göçe zorlarken, israilin arzı mev’ud olan topraklarının boşaltılmasına hizmet
etmekte ve önünü açmaktadır.

On milyonlarca insanı
öldüremez ancak o kadar insanı göçe zorlayıp, o toprakları boşaltmış olur.

Vadedilmiş
toprakların sahipsiz olmasıyla israilin kucağına bu topraklar verilmektedir.

Arzı Mev’udun yol
taşları döşenmektedir.

Armegedon yani Tanrı
kıyamete zorlanmaktadır.

-İdlib-de 36 Şehid
verdik. Allah hepsine rahmet eylesin. Makamları âli olsun.

Milletimizin başı
sağolsun. Dünya cihetiyle kayıp hepimizin kaybıdır.

Ancak onlar bu hayatı
verip ebedi hayatı kazandılar.

Kaybedenler
düşünsün!!!

MEHMET
ÖZÇELİK

29-02-2020


[1] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/hacli-mezaliminden-esed-katliamlarina-idlib/1749464

[2] https://www.yeniakit.com.tr/haber/gulen-haclilarin-ulkenizi-isgal-etmesi-kotu-bir-sey-degildir-204887.html

https://www.picuki.com/tag/Araplar%C4%B1nG%C3%B6z%C3%BCndenHa%C3%A7l%C4%B1Seferleri




61-ZUHRUF SURESİ




İKİNCİ ŞAH İSMAİL VAK’ASI

İKİNCİ
ŞAH İSMAİL VAK’ASI

Evvela
33 şehidimize ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Suriye’de  yüzde on yüzde doksanı kovuyor.

Dünya
bu zulme ortak oluyor.

1502
yılında, Şah İsmail Safevi devletinin alanını taa doğumuzu kapsayacak derecede yaygınlaştırma
çabalarını  Yavuz Sultan Selim
durdurarak, Şianın yayılma politikasını engellemiş oldu.

Beş
yüz yıl sonra bu gün aynı zihniyet İran destekli Esat eliyle sürdürülmeye
çalışılıyor.

Nuseyri
yani Şiiliğin bir kolu bugün yayılmacı bir faaliyet içerisindedir.

Kadın,
çocuk, yaşlı demeden milyonları öldürmekte bir beis görmemekte, imha
etmektedir.

Milyonlar
sürgünde ve yolda.

Hayat
bitmiş.

İnsanlık
bitmiş.

Suriye
insanlığın insanlığını kaybettiği, imtihan edildiği mekan.

Köpeğinin
ölümüne ağlayanlar, milyonların ölümüne suskun.

Esed’in
babası Hafız Esad 2 Şubat 1982- de 40 bin kişiyi öldürmüş, 800 bin Hamalı da
mülteci durumuna düşmüştü.

Atasözünde
boşuna denilmemiş; Otu çek köküne bak, diye…

82
milyon Türkiye tükürse Esad o tükürükte boğulur.

Ancak
arkasında İran ve Rusya her türlü desteği vermektedir.

İran
bu zulme ortak olmaktadır.

Rusya
ise, ayıdan post Rustan dost olmaz gerçeğini bir kere daha göstermiş oldu.

Bir
yandan katil Esedi koruyan Rusya ayısı, öbür yanda o ayının dayısı olan münafık
İran, öbür tarafta ABD ve Batı domuzunun beslediği PKK ve YPG, belki de en
önemlisi içimizde bulunan ihanet şebekesi Ortadoğu’daki ateşe benzinle karşılık
vermekte, yangını yaygınlaştırıp sürdürmektedir.

Suriye
meselesi Ahmet Davutoğlunun heyecanla uyguladığı politikasının, beceriksiz ve
kof bir sonucudur.

Bu
millete attığı kazıktır.

Eğer
içinde sinsi bir plan yoksa, oyuna getirilmiş, Büyük Ortadoğu planının maşası
olmuştur.

Allah
bu milletin ve ordusunun yar ve yardımcısı olsun.

-“Nûh,
şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma!”

Çünkü
sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlâksız ve kâfir kimseler
yetiştirirler.”[1]

MEHMET
ÖZÇELİK

28-02-2020


[1]
Nuh.26-27.




SORULAR VE CEVABLARI




HASTALIK HİÇ BU KADAR GÜZEL OLMAMIŞTI

HASTALIK
HİÇ BU KADAR GÜZEL OLMAMIŞTI

İbrahim
gençti. Daha lise çağında bir genç.

Sınıfta
sürekli aykırı hareketleri ve gereksiz ve alakasız soru ve sözleriyle öne çıkıyor,
çıkmaya çalışıyordu.

Sabretmek
bazen zorlaşıyordu.

Kendisini
ve ailesini öğrendiğimde bu durumun genellikle aile ortamından kaynaklandığını
gördüm.

İmam
Hatip öğrencisi profilini vermiyordu.

Dağıtımda
onun kısmetine de burası düşmüştü.

Hem
onun açısından, hem de diğer öğrenciler açısından uyum sağlamak kolay değildi.

Aykırı
duruşla beraber, aykırı bakışlarda eksik olmuyordu.

Zamanla,
hee o mu, o yapar, normaldir, havalarına giriliyordu.

Ancak
böyle farklı ailede yetişmesiyle beraber, ölçüsüz de olsa, kötü niyetli
değildi.

İçindekini
dobra dobra, tartmadan ve hesap etmeden söylüyordu.

Kendisi
 bundan pek de rahatsız olmuyordu,
başkaları olsa da…

Bir
gün bizim İbrahim-i derste görmeyince, nerede olduğunu sordum.

Hasta
olduğunu söylediler.

Diğer
hafta okula gelmiş ancak hastalığı hala devam etmekteydi.

İbrahim
her zamanki yerinde değil, kenarda, sakin ve de masum bir şekilde oturmaktaydı.

İbrahim-e
baktığımda, eski İbrahim-i onda göremedim.

Adeta
hareketli, hırçın, atak İbrahim gitmiş, yerine sakin, masum ve de yüzü nurlu,
melek gibi bir İbrahim gelmişti.

Kendisi
kimseye dokunmuyor, belli ki kendisine de dokunulmasını istemiyordu.

Geçmiş
olsun İbrahim, dedim.

Olgun
ve ağır bir şekilde, -Sağol hocam-, dedi.

Sima
bu kadar mı değişirmiş!

Hastalık
bir insanı bu kadar mı melekleştirip, saflaştırırmış!

Hastalık
İbrahim-e çok yakışmıştı.

Neredeyse
hiç iyi olmayıp, böyle kalmasını temenni edecektim.

Sınıf
özel dil sınıfıydı.

Sınıfa
İbrahim-in hatırına bir de çay ikram ettim.

Bu
durumu, kendisine hastalığın çok iyi yakıştığını, bir insana hastalığın bu
kadar mı yakışacağını söylediğimde tebessüm etmişti.

Bazen
ailenin ve de okulun terbiye edip dizginleyemediğini, gözle görülmeyen bir
mikrop çok daha iyi başarıyordu.

Hastalığın
hastaya kazandırdığından dolayı, hastalığı sevmiştim.

-“İnsanların
hayat-ı ictimâiyesine en kuvvetli medâr olan gençler, delikanlılar,
şiddet-i galeyânda olan hissiyâtlarını ve ifrâtkâr bulunan
nefis ve he­vâlarını tecâvüzâttan ve zulümden ve tahrîbâttan durduran ve
hayat-ı ictimâiyenin hüsn-ü cereyânını te’mîn eden, yal­nız cehennem
fikridir. Yoksa cehennem endişesi olmazsa, el-hükmü li’l-gālib kaidesiyle o
sarhoş deli­kanlılar, hevesâtlarının peşinde bîçâre zayıflara, âcizlere dünyayı
cehenneme çevireceklerdi. Ve yüksek insaniyeti, ayet süflî bir hayvaniyete
döndüreceklerdi.”(Bediüzzaman. Gençlik Rehberi)

MEHMET
ÖZÇELİK

26-02-2020




İNSAN BU

İNSAN
BU

İnsan cüzlerden
müteşekkil…

Kalbini çıkarınca sen
sen değilsin.

Aklını çıkarınca sen
sende değilsin.

Ruh çıkınca ölüsün.

Diğer organlar
çıkınca yarım ve eksiksin.

Vicdan çıkınca manen
hiçsin.

Duygular çıkınca proğramsız
boş bir bilgisayar kasasısın.

Sen alemden süzülmüş
cüzleri barındıran bir külsün.

-Ben
bile kendinden haberdar değilken, ben bile kendimi bilmiyor iken, kendim ile
ilgili bir şeye vakıf değil iken, beni bilen benden haberdar olan, beni yaratan
bir yaratıcının olduğundan dolayı hakikaten ne kadar şükretsem, ezelden ebede
ne kadar hamd etsem elbette ki azdır.

Geçmişte
beni unutmayan ve bu gün de unutmayıp hayatımı idame ettiren bir Rabbim;
Elbette ki bundan sonra da unutmayacağı kesinlik kazanmaktadır.

Binler
şükür olsun o beni unutmayan, hiçbir şeyi unutmayan Rabbe …

Beni
unutmadığı gibi yukarıya doğru anne ve babamı da unutmayan, aşağıya doğru
ailemi, çocuklarımı da unutmayıp onlar ile beraber bütün sevdiklerimle olan
irtibatı kuran bir Rabbim, o bağlantımı tesis eden bir Allah’ım, bana ne kadar
ehemmiyet verdiğini ve benimle beraber sevdiklerim ile olan ilgi ve alakayı ne
kadar önemsediğini de göstermiş olmaktadır.

Denizin
en derinliklerindeki en küçük bir canlıyı unutmayan, mikroskobik canlıların
hayatını var edip devam ettiren, uzayın en derinliklerinden haberdar olup orada
tasarruf eden bir Allah; kainatın ana merkezinde olan ve her şeyin kendisi için
yaratılmış olduğu bu insanı neden unutsun? Niye unutsun? Nasıl unutsun ve unuttursun?

MEHMET
ÖZÇELİK

25-02-2020




MASON ELİ

MASON
ELİ

-“
Tüm darbeleri masonlar
planladı.

Mason
İsmet İnönü, Türkiye’de CIA destekli 1960 darbesiyle yolu açtı. 12 Eylül askeri
darbesi, 28 Şubat postmodern darbesi, 12 Mart askeri muhtırası, 27 Nisan
e-muhtırası da mason patentlidir. 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin elebaşı
Gülen dahil, FETÖ’yü kuran 23 kişinin 16’sı da masondu.”[1]

-“ABD
Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper, “Darbe girişimi ve geri tepmesi,
Türkiye’deki ulusal güvenlik aygıtının tamamını etkiledi. Bizim bazı
muhataplarımız ya tasfiye edildi ya da tutuklandılar. Şüphesiz ki bu durum
ABD’nin Ortadoğu stratejisini daha güç hale getirecek” dedi.

Ardından,
Suriye’de PKK’lılarla işbirliği yapan ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı
General Joseph Votel, “darbe girişiminin ardından ABD ordusunun Türk
ordusundaki birçok yakın müttefikinin hapse konduğunu” söyledi. Daha
sonra ise ABD Avrupa Kuvvetleri ve NATO Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanı
Orgeneral Curtis M. Scaparrotti şu açıklamayı yaptı: “Bu
subaylar NATO’ya önemli hizmetler verdi. Burada yetenekli ve yetkin insanlarla
birlikte çalışıyordum ve şu anda ekibimde yetenek, uzmanlık ve üretilen iş
anlamında bir zayıflama görüyorum.”[2]

-Fetö
bir mason organizasyonu ve operasyonudur.

Fetönün
1965 lere dayanan bir mason oluşumudur.

-“Büyük
kalleşlik ortaya çıktı! FETÖ’cü hainler MİT’çileri deşifre etmiş.

7
Şubat MİT kumpası hakkında yeni detaylar ortaya çıktı. MİT kumpası iddinamesi
mahkemeye sunulurken davadaki tek müşteki olan Mustafa Özer, önemli
açıklamalarda bulundu. Özer, “FETÖ’nün MİT kumpasıyla ilgili olarak FETÖ
Dünya tv isimli bir kanal kurmak için Kandil’de Karayılan ile görüştü”
ifadelerini kullandı. Karayılan’ın “hükümetle aranızda arabuluculuk
yapabiliriz” diyen Selahattin Sevi’yi reddettiğini söyleyen Özer, FETÖ’nün
eli kanlı terör örgütü PKK ile anlaşmak için MİT’çileri deşifre ettiğini
açıkladı.”[3]

-“FETÖ’den tutuklu bulunan eski istihbaratçı
Enver Altaylı’nın Sincan Cezaevi’nde Almanya’nın önemli diplomatik isimleri tarafından
sık sık ziyaret edildiği ortaya çıktı.”[4]


[1] https://www.yenisafak.com/gundem/tum-darbeleri-masonlar-planladi-3526453

https://www.sabah.com.tr/gundem/2016/02/29/komutan-kisladaki-kurani-yaktirdi

[2] https://m.hurriyet.com.tr/yazarlar/nedim-sener/hangisinin-zamaninda-ne-kadar-fetocu-atildi-41450379

[3] https://www.yeniakit.com.tr/haber/buyuk-kalleslik-ortaya-cikti-fetocu-hainler-mitcileri-desifre-etmis-1072744.html

[4] https://www.siyasetcafe.com/enver-altayliyi-cezaevinde-kimler-ziyaret-ediyor-iste-dikkat-ceken-isimler-63970h.htm




DÜNYA HASTA

DÜNYA
HASTA

En
büyük hastalık, manevi hastalıktır.

Ebedi
hayat olan ahireti bitiren manevi ve fikri hastalık, en büyük kayıptır.

Gerçek hastalık; Hayatı
verip hayatı devam ettireni, hayatın içinden çıkarıp, emir ve yasaklarını
tanımamak, devre dışı bırakmak, hayatı ve hayatı vereni tanımamaktır.

Hayat O’nun elinde
olduğu gibi, devamı da O’nun getirdiği kurallar ile devam eder, ve de edebilir.

-Asya Gribi, 1957 yılında Çin’den başlayarak,
Uzak Doğu’ya daha sonra da Avustralya, Amerika ve Avrupa kıtasına yayılmış olmasından
ötürü bu adla anılmaktadır. Asya gribinden ölenlerin sayısının 2 milyon olduğu
tahmin ediliyor.

-Batmaz denilen gemi
Titanik.

2 bin 340 yolcusuyla
ilk yolculuğuna çıkan Titanik transatlantiği, bundan tam 102 yıl önce, 15 Nisan
1912’de New Foundland’ın güneyinde bir buzdağına çarparak battı: 1513 kişi
öldü.

-“Çin Başkanı Şi Cinping’in, “Çin’i durduracak
hiçbir güç yok”

Firavunda;” Ben sizin
en büyük rabbinizim, diyordu.

Su onu boğdu, suda
boğuldu.

Suya gücü yetmeyen
bir rab!?

Çindeki Korona virüsü
sadece çini trilyon dolarlarla vurmadı, aynı zamanda tüm dünyayı ve dünya
ekonomisini de vurdu.

Uçak seferlerinden,
turizme, çinde bulunan tüm binlerce dünya şirketlerinin şirketlerini kapatması
ve tüm kurumlardaki sözleşmelerin yani çinin dünya ile yaptığı anlaşmalar,
dünyanın çinle yaptığı anlaşmalar hep iptal edildi.

Merkez çin olsa da,
hedef dünya.

Fazla gelen dünya nüfusunu
hem savaşlarla, yetmeyince virüslerle yok etme ve bitirme hedefi…

Asrımız asırların
özeti bir asırdır.

Asırların kiri
asrımızda toplanmaktadır.

Hayırlar da…

Son raund…

MEHMET
ÖZÇELİK

23-02-2020




41 YASİNİN KERAMETİ




TÖKEZLEMEMELİYİZ

TÖKEZLEMEMELİYİZ

Tökezlersek biter,
tekrar eski eskimiş kavgalara döneriz.

Tıpkı belgesellerde
de görüldüğü, avcı hayvan avlayan ne kadar büyük olursa olsun, isterse fil ve
zürafa en önemli yapmaya çalıştığı ona diz çöktürmek, yere yatırmaktır.

Türkiye tökezlerse
ilk saldırı içerden gelecektir.

Ağzını açmış,
kulağını dikmiş, bir asırdır kıt ve kısır zihniyet tekrar saldırıya geçecektir.

Türkiye yeni yeni
ayağa kalkmaya, çocuk gibi yürüme heyecanını yaşamaya başlamışken, çelme takan
çok olur.

En acısı da bunu
yapanın aynı toprakta yeşermiş ayrık otlarının her tarafı sarmış olmasıdır.

-Çok
yönlü bir saldırı altındayız.

-Yüz
yıl önce İngiliz sömürgeciler bakanı Gladiston-un Kur’an-ı Kerimi ortadan
kaldırma çabası, bugün bunu içten dost görünümlü kimseler, bir yandan da meal
çalışması olarak yapmaktadırlar.

Bu durum;”SON DÖNEM MEALLERİNDE KUR’AN’IN
YENİDEN YORUMLANMASI ÇABALARI: TAHLİL VE TENKİT”

çalışmasında ele alınmıştır.[1]

*****************

Uyuşturucu ve benzeri
pkk ile irtibatlı tüm kirli ilişkisi olanlar nedense fetö ile de bir irtibatı
ortaya çıkıyor.

“FETÖ’den ihraç
edilen astsubay uyuşturucu satarken yakalandı.

Kahramanmaraş’ta
sokak satıcılarına yönelik düzenlenen operasyonda yakalanan uyuşturucu
satıcısı, FETÖ’den ihraç astsubay çıktı.”
[2]

Bizi iyi niyetimizden
dolayı hep münafıkane faaliyetlerle içten yıkmışlardır.

Bizi yaralayan balta
değil, onun sapı olmuştur.

***************

Bu günlerde ayak
takımlarının ayak oyunları ayaklanma ve ayaklandırma çabası ve entrikası
içerisine girmiştir.

İlker Başbuğ-la
başlatılan kavga Hilmi Özkök bu iki eski genelkurmay başkanlarıyla devam
ettirilip, ordu darbe yapacak sözleriyle hazırlanmaya çalışılıyor.

Yüz yıllık kirlenme
ve kirletme bitmiş değildir.

Kemalistler yüz
yıllık tahtlarını, keyfi açtıkları bahtlarını kolay kolay bırakmazlar.

Darbesiz durmazlar.

-Öymen anlatıyor: “Amerika
rahatsız olunca muhalefeti değiştirmeye karar verdiler. ABD iki şey
gördü. Hükümet her istediğini yapmayacak. Onun için hükümete tepki
göstermeye başladılar. Doğrudan Cumhurbaşkanı ve hükümete
yönelik yazılar yazıldı. İkincisi de muhalefet. Çünkü muhalefet bütün
bu konularda Türkiye’nin çıkarlarını savundu. Bir anlamda bunlara
tepki göstererek iktidarın da kendileriyle birlikte hareket etmesini
sağlamış oldular. Amerika’da bu defa da farklı yazılar yazılmaya
başlandı. ‘Erdoğan gitsin AK Parti kalsın’ şeklinde. Her
istediklerini yaptıramadıkları için Erdoğan’dan rahatsız
oldular. Olay böyle olunca da muhalefetten başladılar.”[3]

Kirli
ilişkiler yıllar öncesinde başlamıştı.

Ve
hala da devam etmektedir.


[1]
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/815917

[2] http://www.haber7.com/guncel/haber/2938191-fetoden-ihrac-edilen-astsubay-uyusturucu-satarken-yakalandi

[3] https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2020/02/14/en-onemli-feto-izi

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2020/02/16/7-subat-mit-operasyonu-ve-ikiz-orgutler




60-DUHAN SURESİ




SON KALE

SON
KALE

Yıktık,
bitirdik, kalkamaz dedikleri Osmanlı ruhunun yüz yıl gecikmeyle de olsa ayağa
kalkma çabaları içte ve dışta bir çoklarını tedirgin edip korkutmuş ve telaşa
düşürmüştür.

Buna
hınç da eklenerek bütün kuvvetleriyle adeta kaderin hükmünü zorlamaya
çalışmaktadırlar.

İç
ve dıştaki bu oyunların akıbetine baktığımız zaman olayların akışı şöyle
gerçekleşmektedir;

-Ordu
özellikle 1960 darbesi ile birlikte bu milletin iradesinden çıktı ve ordu ile
millet irtica, şeriat, tesettür bahaneleriyle karşı karşıya getirildi.

Askerlerin
temel yanlışı burada yatıyor. Onlar FETÖ’yü değil, Erdoğan’ı tasfiye etmeye
çalıştılar. Oysa muhtıra verip partisini kapatmaya kalkışmak yerine Erdoğan’la
işbirliği yapmayı tercih etselerdi FETÖ, TSK’da bu denli etkili olamazdı.

-Erdoğan’dan
Işık Koşaner’e sert yanıt! ‘Otur oturduğun yerde…’.[1]

******************

15
Temmuzda Fetöcülerin başlattığı işgal başarılı olsa veya olacağı hissedilseydi
hiç şüphesiz ordudaki Atatürkçü grub dahil olacak, şimdiye kadarki darbelerde
oynadığı rolü oynayacaktı.

Uğur
Mumcu;”Banka soyanlar kar maskesi,ülkeyi soyanlar ATATÜRK maskesi
taktılar.” demişti.

Aslında
15 Temmuz şimdiye kadarki darbelerin farklı versiyonudur.

Soldan
vuran, -Bizim çocuklar başardı.- diyen NATO ve ABD’nin yeşil kuşak çocukları bu
sefer başarısız oldu ancak bitti ve duruldu ve de durulacak anlamına
gelmemektedir.

İhanet
ve oyun içten ve dıştan devam etmektedir.

15
Temmuz failleri Ergenekon faillerine benzeyebilir.

Ahtapotun
iki kolu.

İslam
ülkeleri olmak üzere başta Türkiye-de çoğunlukla azınlıklara kurban edilmekte,
azınlıkların hakimiyeti sağlanarak, çoğunluklar bitmeyen bir kavganın içine
çekilmektedir.

Bugün
Fetö-nün siyasi ayağı diye gündemde tutulmaya çalışılan tartışmanın neticesi
çok zahirdir.

Yüz
yıllık siyasi ayak, Fetö-nünde ayağını oluşturmaktadır.

Bunu
dağ başında yaşayan çoban bile bilmektedir.

60
yıllık geçmiş bunun aynası ve yansımasıdır.

-Eski
MİT Müsteşarı Atasagun: ‘Gülen ABD’nin yeşil kuşak projesidir’.

Milli
Eğitim’le gençliği, İçişleri’yle devlet içinde kadrolaşmayı, Adalet’le
kendilerine yönelik bir durum olursa bunu önlemeyi, Sanayi’de de parayı kontrol
etmeyi hedefliyorlar. Bütün bunların sonunda devletin pek çok kademesinde yer
etmişler. 

….Gülenciler
başta 2000 yılını, 2005 yılını hedef seçmişlerdi. Şimdi 2025 diyorlar” cümlesi üzerinde
durmak gerekiyor. FETÖ açısından devleti ele geçirmek, Genelkurmay
Başkanlığı’nı ele geçirmekle eşdeğerdi. Nitekim dershane krizi, 17-25 Aralık,
15 Temmuz olmasaydı, darbe girişiminde başı çeken tümgeneraller 2025 yılında
orgeneral rütbesine yükselecek, FETÖ mensupları devleti tamamen ele geçirmiş
olacaklardı.[2]

 –15 Temmuzun
vehameti, tehlikesi, korkunçluğu günbegün daha net olarak ortaya çıkıyor. Belgeler,
ifşaatlar, bu konudaki yapılan icraatlar hakikaten 15 Temmuzun hatta
Çanakkale’ye denk gelebilecek derecede o derecede yedi düvelin vücudundan daha
büyük olaraktan, O zaman 256 şehidimize karşı 251 şehidi vermiş olmamız
hakikaten büyük bir hakikattır. Çünkü içten fethedilme ve daha doğrusu işgal
edilmeye, ele geçirilmeye ve Türkiye’nin ikiye bölünerek doğu- batı gibi aynen
Türkiye’nin Irak’ta, Suriye’de, İslam ülkelerinde parçalanmış bir halde ki hayalini
gerçekleştirmek üzere temel merkezi bu şekilde imha etmek, yok etmek, parçalara
bölmek, kardeş kavgasını arttırmak, Suriye’den daha tehlikeli bir şekilde uzun
sürecek olan iç savaşların tetiklenmesine vesile olmak, günbegün yara gittikçe
tehlike ve sızan kan işin vehametini daha da fazla göstermektedir.

15
Temmuz Beşer’in icraatı ile beraber büyük bir tehlikeyi, uçurumun kenarından
dönmeyi ifade ederken, Kader diyeti ile bir asırlık kirlerin, irinlerin,
yaraların temizlenmesine vesile oldu. Kader tersine çevirerek, elde edilip
işgal edilme durumunda olan bir memleketin, işgal edilmiş ülkelerin
kurtarılmasında tekrar eski haline gönderilmesinde, desteklenmesinde önemli ve aktif
bir rol oynamış oldu. Yani mağlup durumdan en son rauntta da olsa Galip durumuna
otomatikman geçmiş oldu.

Cenab-ı
Hak böylece İslam dünyasının, Müslümanların feryadını, isteklerini, dualarını,
yalvarışlarını karşılıksız bırakmadı. Onların imha edici ellerinden bayrağın
düştüğü yerde, tekrar bayrağı ve sancağı ayağa kaldırdı. Bu milletin eliyle…

******************

Birleşik Arap
Emirlikleri’nin (BAE) güvenlik görevlisi olma vaadiyle kandırarak habersizce
Libya’daki iç savaşa götürdüğü Sudanlı gençler BAE’nin sahibi olduğu Black
Shield güvenlik şirketinin temsilcisiyle Sudan’da tazminat talep etmek için
görüştü. Sudan basını, görüşmedeki çok ilginç Türkiye detayını yazdı.[3]

…yüz yıl önceki
hain plan ve oyunları artık şimdi daha iyi anlamak hiç de zor değil.

*****************

“Wuhan virüsü” da denilen
koronavirüs nedeniyle dünya çapında ölü sayısı gittikçe artarken, 1981 yılında
yayınlanmış olan çoksatan kitaptaki şoke edici benzerlik, Twitter
kullanıcılarının dikkatini çekti. Amerikalı yazar Dean Koontz’un imzasını
taşıyan 1981 tarihli gerilim türündeki “Karanlığın Gözleri” romanında “Wuhan-400” adı verilen
bir hastalık olduğu ortaya çıktı.
Kitapları defalarca New York Times’ın çoksatanlar listesinde
yer alan Koontz, kitabının 39. bölümünde Çin Komünist Partisi (ÇKP) tarafından
Wuhan yakınlarındaki askeri laboratuvarlarda biyolojik silah olarak
geliştirilen bir virüsten bahsediyor.

Koonz kitabında, “Wuhan-400
harika bir silah. Sadece insanları etkiliyor. Başka hiçbir canlıda yaşayamaz.
Frengi gibi Wuhan-400 de insan bedeni dışında bir dakikadan uzun süre
yaşayamaz. Bu da diğer ölümcül mikroorganizmalar gibi mekanlara ya da objelere
bulaşamadığı anlamına geliyor.” diye yazmış.[4]

-Son
kalenin son bekçileri yine kalelerinin başındadır.

Terazinin
ağır basan kefesi işte bu kefedir ve bu kefededir…

MEHMET
ÖZÇELİK

15-02-2020


[1] https://www.milliyet.com.tr/gundem/erdogandan-isik-kosanere-sert-yanit-otur-oturdugun-yerde-6143779

[2] https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nedim-sener/eski-mit-mustesari-atasagun-gulen-abdnin-yesil-kusak-projesidir-41447054

https://boldmedya.com/2020/01/01/2010lar-ya-da-adim-adim-15-temmuza/

[3] http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/GAZETE/

https://www.hurriyet.com.tr/dunya/belge-ortaya-cikti-panik-basladi-41440625

[4] https://seslimakale.com.tr/haberdetay/koronavirusu-39-yil-once-kitabinda-yazmis-o-ulke-askeri-laboratuvarda-silah-olarak-gelistirdi-19789




MEZARCIYLA RÖPORTAJ

MEZARCIYLA RÖPORTAJ

Selamünaleyküm
Mezarcı.

Aleykümselam
Bey’im.

Kaç
yıldır bu işi yaparsın, mezar kazarsın?

Ustam,
Vallahi tam 37 yıldır bu işi yaparım.

Şimdiye
kadar kaç kişi gömdün?

Vallahi
değişiyor, bazen 7, bazen 17, Ortalama olarak 7 ile 10 arasında gömerim.

Peki
şimdiye kadar kaç kişi gömdün?

Sene
365 gün, onu onunla çarp. çıkanı da 37 yıl ile çarptın mı bunlar çıkar. Ben
cahil adamım pek hesap bilmem.

Mezarcı
gömdüklerin içinde çocuklar var mıydı? Gençler var mıydı?

O
çocuk mezarı ayrıdır Ağam. Fakat artık Ordada yer bulunmamaktadır. Oraya
gömmeye çalışanlar zorla yer bulmaktadır. Artık çocuk mezarları da dolu.

Söyle
bakalım, ölülerle aran nasıl?

Vallahi
gayet iyi. Dışarıdakilerden iyi. İyi konuşuyorum onlarla. Onlar dinliyorlar.
Sessiz sedasız da, hiçbir şey yapmıyorlar. İtiraz bile etmiyorlar.

Gece
neyse gündüz de aynı. Hepsi Suskun, Sakin, sessiz. Ölüler mezarda işte böyle. Susmuş
insanlar. Dışarıdaki görüntüden ve gürültüden burada eser yok.

İnsanlar
sağlıklı bir ortamda olmak istiyorlarsa, gelsinler buraya, itiraz yok, şikayet
eden yok. Yerin altında olmalarına, yerleri dar olmalarına rağmen şikayet
etmiyorlar. Niye ışığımız yok, Niye zam geldi, niye yerimiz dar demiyorlar.

Benim
babam da bunlar arasında.

Hayatta
iken her şeyden şikayet ederdi.

Borçlardan,
alınacaklardan, ödemelerden bi-zar idi.

Hiç
sıkıntısı bitmedi.

Ancak
bu sıkıntılardan hiç bir şu anda yok.

Veya
bize göre, bizim tarafımızdan baktığımız pencereden bunlar görülmektedir.

Bazen
bazı sesler işitiyorum. Bazen derinlerden sesler geliyor. İmdat sesleri gibi,
çığlığa benzer sesler veya bazen buna benzer. Tamamen keşfedemediğim,
çıkartamadığım sesler.

Tefrik
edemediğim bazı sesler çok uzaktan öylece geliyor. Ama genelde uykuyu kaçıracak
cinsten değil gibi.

Deliler
de buraya gelmeli, veliler de buraya gelmeli.

Burası
ibret yurdu. İbretler Yurdu…

Aslında
herkesin geleceği Son Durak burası…

Dünyadaki
o kadar farklılıkların hiç biri burada yok.

Hepsinin
yeri de makamı da aynıdır.

Gözü
dünya ile doymayanların burada bir avuç toprakla dolmaktadır.

Dünyaya
geldiği gibi gitmektedirler.

“Ana
rahminden geldik pazara.

Bir kefen aldık
döndük mezara”

“Çeşmi ibretle
bakın dünya misafirhanedir.

Bir mukim adem
bulunmaz ne acep kaşanedir.

Bir kefendir
akıbet sermaye-i şah u geda.

Pes buna mağrur
olan mecnun değil de ya nedir?”

“Mevti
veren Odur. Yani, hayat vazifesinden terhis eder, fâni dünyadan yerini tebdil
eder, külfet-i hizmetten âzâd eder. Yani, hayat-ı fâniyeden, seni hayat-ı
bâkiyeye alır.
İşte şu kelime, şöylece fâni cin ve inse bağırır, der ki:

Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek
değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam
değil. Belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i
mekândır. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde
doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.” (Mektubat
20. Mektup sh. 220)




MÜJDE! OKULLAR TATİL

MÜJDE!
OKULLAR TATİL

Yarın
okula gitmiyoruz.

Holeyy,
okullar bir gün tatil.

Dinleneceğiz…

Şeyy.
Okul yoruyor mu?

Çok
mu yoruldunuz?

Hoca
yarın ödevlere bakacaktı, yarın Arapça, Matematik dersi vardı.

Kurtulduuukk.

Eziyetten
mi? Bir sıkıntı mı vardı?

Eğitim
sitresli mi oluyor?

Allah’ım
noolur karı kesme, haftalık gönder!!!

Milli
eğitimdeki Eğitimin ne durumda olduğunu daha iyi anlayabilmek için şuna bakmak
lazım.

Gerek
kar gibi bir sebepten dolayı okullar tatil edildiğinde başta öğrenciler olmak
üzere öğretmenler büyük Sevinç içerisine giriyorlar. Girmenin sevincini,
coşkusunu adeta haykırarak yaşıyorlar.

Üzülen
var mı?

İnsan
öğrenmemekten dolayı sevinir mı?

Hele
hele bir de geçmiş zamanlarda, o imkansızlıklar içerisinde ilim için seyahat
edenleri düşündükçe mukayeseye bile girmemektedir.

Yoksa
çok üst perdeden mi konuşuyorum acaba?

Bundan
sonra okul yok, ders verende alanda internet, 5G ve 6G üzerinden takip edilecek
ve internet üzerinden hologram yoluyla ve de telekonferans yöntemiyle sınavlar
olacak!

Nasıl
olur?

Benden
size büyük tatil.

Şimdiden
iyi tatiller.

Diğer
taraftan eğitim biter bitmez Hatta bitmeden öncesinde bile hatta ilk
haftalarında dahi kendilerine bedava kitap verilen öğrenciler, büyük bir emek
neticesinde yazılan eserler, O kitaplar bir bakıyorsunuz atılmış ya da geri
dönüşüme gönderilmiş. okulun bittiğinde de kütüphanelerde görmemekteyiz. Tam
tersine ortalıklarda, geri dönüşüm kutularında, kitaplar ambarlarda görülmekte,
kaynak eser olarak maalesef saklanmamaktadır.

O
halde bu eğitimin nasıl bir eğitim olduğu, Ruha uygun bir eğitim olup
olmadığını düşünmek, Ona göre hareket etmek gerekir.

Eğitim
sorgulanmalı.. İstekli hale getirilmeli.. Eziyet ve sıkıntılı hallerden
kurtulmalıdır.

Zorunlu
eğitim sorunlu eğitim olmaktan kurtarılmalıdır.

Eğitim
toplumun ruhuna, inancına, tarihine, geleceğine, akıl ve kalbine, dünya ve
ahiretine uygun ve uyumlu olmalıdır.

Kısaca,
akıl fen ilimleriyle, kalb de din ilimleriyle aydınlatılmalıdır.

MEHMET
ÖZÇELİK

09-02-2020




AKIL KİLİTLENMESİ

AKIL
KİLİTLENMESİ

Aklım
dondu.. aklında olması.. aklın kilitlenmesi..

Artık
çalışamaz bir hale gelmiş olmasından dolayı veya bazen aklında olmasında da
veya bazen aklın solmasında da ters durumlar olabilir. Bazı şeyleri almayabilir,
aldığı şeyleri unutabilir Öğrenenler, bilinenler gizlenebilir. Bunun için bazen
aklı rahatlatmak lazım  

Mesela
uyku beynin, aklın, şuurun, idrakin resetlenmesi adeta çalışmaz bir haldeki bir
bilgisayarın otomatikman kendisini güncellemesi, kendisini temizlemesi, arındırması,
temizlemesi gibi, diğer bir yandan kopyalarken diğer taraftan da temizlemeye
çalışması gibidir.

Akıl
zaten kelime anlamı itibariyle takmak, takılmak, akla bir şeyin takılması, askı
gibi manaya gelir. Onun için Askıya çok şeyleri asıp, her şeyi askıya asarsanız
artık askıda bazen yer kalmayabilir Hatta asılan şeylerin ağır gelmesinden
dolayı bazen akılda devre dışı olabilir.

Onun
için her şeyi akla takmamak, aklı her şeye de takmamaktır. Ne başka şeyi akla
takacaksın, ne de aklı başka bir şeye takmamaktır. Bu aynı zamanda aklın
yanması manası manasına da gelir.

Onun
için aklın sigortasını attırmamak lazımdır. Her şey olan akıl aynı zamanda müsbet
manaya da yönelir, menfi manaya da yönelir. Akıl aynı zamanda hırsızdır yani
kesicidir, yıkıcıdır, yakıcıdır. Diğer taraftan da yapıcıdır, olumludur,
olumsuz olsun, ölümsüz olsun, enlı olsun ensiz olsun, ünlü olsun ünsüz olsun,
birçok şeyi akıl kullanıldığı cihetiyle göstermiş olur.

En
mükemmel akıl Kur’an’ın da ifade etmiş olduğu aklı-selimdir. Salim bir akıl,
selametli bir akıl, korunmuş, arınmış, güncellenmiş, Rabbisi ile irtibatlı,
bağlantılı olan bir akıldır.

Akıl
kalp odaklıdır ve aynı zamanda kalp bağlantılıdır. Akıl akıldan beslenir. Külli
Akıl kaynak mevkiindeki olan ilahi akıldır. İnsan ise onu aklı ile tanımak için
kendisine verilen iyi akıl vasıtasıyla o Külli akla ulaşmayı hedeflemektedir. Yani
Kürlü Akıldan beslenen akıl gerçek bir akıldır.

Aynen
nasıl ki ruh bazen sıkılır, sıkıldığı gibi akıl da bazen daralır. Onun için
aklın alanını geniş tutmalıdır. Külli Akıl sahibi ve aklın yaratıcısı olan
gerçek Akıl sahibi, her şey elinde bulunan Rabb’i ile irtibatlı olmalıdır.
Tabiri caizse kendi fişini o ilahi, külli akıl prizine takmalıdır.

Evet
aklın akıl hocası kalptir, onun editörü ise vicdandır, ayakçısı ve ayaktakımı
ise nefistir, aklın Efendisi ise ruhtur, onun taşıyıcısı bedendir, onun
besleyicisi ise duygular olmuş olmaktadır.

Akıl
duygular yoluyla sürekli beslenmektedir, kuvvetlenmektedir, güçlenmektedir,
gerçek kimliğine bir derece ulaşmalıdır.

Akıl
soyut manası ile mükemmel değildir. Her şey akıl değildir, akıl da her şey
değildir. Bazen akıl tutulması olur artık düşünemez insan, anlayamaz, artık
kavrayamaz, akıl almaz olur. Çünkü artık tabiri caizse yerde kalmamıştır. Bazı
şeylerin boşaltılması gerekir.

Bazen
insan bir şeyin akıl dışı olduğunu, aklının dışında bir şey olduğunu ifade
edebilir. Tabi o aklında elbette akıl olması lazım.. Eğer o akıl akıl ise o
zaman o şeyin dışımı içimi olduğu daha iyi anlaşılmış olur. Ancak en mükemmel
akıl, meşveret halinde birçok aklın birleşmiş olduğu akıldır. Bir akıl başlı
başına soyut olarak da ne kadar mükemmel olursa olsun, birkaç aklın bir araya
gelmiş olduğu o akıldan ileride olsa, o birleşik akıl meşveret ve şura
neticesinde ortaya çıkan akıl ve aklın  kararları elbette daha mükemmel olanıdır.

Bazen
akıl taşıyamayabilir, ağırlığından dolayı taşıdığı şeyin altında bazen insan
kalabilir. Ondan dolayı sigorta atma durumu da vardır.

Aklın
örtülmesi ise artık aklın bir derece perdelenmesi ki buna mecnun da diyebiliriz.
Mecnun cinnet geçirmiş ve aklın üzeri perdeli demektir. Hatta Bazen olur ki bu
aklın perdelenmesi ve örtülmesinden dolayı yapılan işlerde bile insan mazur
olabilir. Durumuna göre hiddet anındaki akıl esir olduğu gibi, akıl birçokları
da esareti altına alabilir. Onun için aklın esareti, esir olması bir başkasının
aklı çerçevesinde hareket etmesi demektir, kendi aklının devre dışı olması
anlamına gelir.

En
kötü akıl işgal edilmiş, aklı başkaları tarafından meşgul edilmiş, ele
geçirilmiş, kumandası başkasında olan akıldır.

İşgal
edilmiş olan ve zapt edilmiş olan bir akıldır.

Bazen
akıl titrer. Akıl titremesi dediğimiz tahammül edememesinden ve şaşkınlıktan
dolayı akıl titremesi de gerçekleşebilir.

Bazen
öyle olur ki akıl durgundur. Aynen Suyun durumu gibi..

Denizin
bazen dalgasız hali gibi ki insan içine kapanır, aklın durgunluğundan dolayı
adeta diğer duygularda monoton bir hal almış olur, hareketsiz hale girmiş olur.

En
kötü akıl aynı zamanda bitmiş olan akıldır.

Hiçbir
kullanacak bir malzemesi olmayan akıl, Müflis olan akıl, en kötü akıldır.

Aklın
üstünde akıl da vardır. Her akıl Üstün değildir. Her aklın üzerinde üstün bir
akıl da vardır. İşte bu bir meşveret olabilir, bu onun üstünde dinlerin getirmiş
olduğu kurallar olabilir. Elbette ki onun en üstünde de ilahi akıl, ilahi irade
olmuş olur.

Gerçek
akıl hedefe varan akıl, istikametini koruyan akıldır.

Aklın
anladığı akıl: Alman birliğini kuran Otto von Bismark “Devlet
adamları içinde akılların yüzde doksanı Abdülhamid’de yüzde beşi bende diğer
yüzde beşi de öbür devlet adamlarında”

Kıssadan
hisse. 

-Eğer
insanları ikna edemiyorsan kafalarını karıştır. Harry Truman.

Aptalların
cenneti akıllılar için cehennemdir. Thomas
Fuller.
İsterseniz yanlış düşünün, ama her durumda kendi kafanızla düşünün. Doris Lessing.
Mehmet ÖZÇELİK

09-02-2020