HASTALIK HİÇ BU KADAR GÜZEL OLMAMIŞTI
HASTALIK
HİÇ BU KADAR GÜZEL OLMAMIŞTI
İbrahim
gençti. Daha lise çağında bir genç.
Sınıfta
sürekli aykırı hareketleri ve gereksiz ve alakasız soru ve sözleriyle öne çıkıyor,
çıkmaya çalışıyordu.
Sabretmek
bazen zorlaşıyordu.
Kendisini
ve ailesini öğrendiğimde bu durumun genellikle aile ortamından kaynaklandığını
gördüm.
İmam
Hatip öğrencisi profilini vermiyordu.
Dağıtımda
onun kısmetine de burası düşmüştü.
Hem
onun açısından, hem de diğer öğrenciler açısından uyum sağlamak kolay değildi.
Aykırı
duruşla beraber, aykırı bakışlarda eksik olmuyordu.
Zamanla,
hee o mu, o yapar, normaldir, havalarına giriliyordu.
Ancak
böyle farklı ailede yetişmesiyle beraber, ölçüsüz de olsa, kötü niyetli
değildi.
İçindekini
dobra dobra, tartmadan ve hesap etmeden söylüyordu.
Kendisi
bundan pek de rahatsız olmuyordu,
başkaları olsa da…
Bir
gün bizim İbrahim-i derste görmeyince, nerede olduğunu sordum.
Hasta
olduğunu söylediler.
Diğer
hafta okula gelmiş ancak hastalığı hala devam etmekteydi.
İbrahim
her zamanki yerinde değil, kenarda, sakin ve de masum bir şekilde oturmaktaydı.
İbrahim-e
baktığımda, eski İbrahim-i onda göremedim.
Adeta
hareketli, hırçın, atak İbrahim gitmiş, yerine sakin, masum ve de yüzü nurlu,
melek gibi bir İbrahim gelmişti.
Kendisi
kimseye dokunmuyor, belli ki kendisine de dokunulmasını istemiyordu.
Geçmiş
olsun İbrahim, dedim.
Olgun
ve ağır bir şekilde, -Sağol hocam-, dedi.
Sima
bu kadar mı değişirmiş!
Hastalık
bir insanı bu kadar mı melekleştirip, saflaştırırmış!
Hastalık
İbrahim-e çok yakışmıştı.
Neredeyse
hiç iyi olmayıp, böyle kalmasını temenni edecektim.
Sınıf
özel dil sınıfıydı.
Sınıfa
İbrahim-in hatırına bir de çay ikram ettim.
Bu
durumu, kendisine hastalığın çok iyi yakıştığını, bir insana hastalığın bu
kadar mı yakışacağını söylediğimde tebessüm etmişti.
Bazen
ailenin ve de okulun terbiye edip dizginleyemediğini, gözle görülmeyen bir
mikrop çok daha iyi başarıyordu.
Hastalığın
hastaya kazandırdığından dolayı, hastalığı sevmiştim.
-“İnsanların
hayat-ı ictimâiyesine en kuvvetli medâr olan gençler, delikanlılar,
şiddet-i galeyânda olan hissiyâtlarını ve ifrâtkâr bulunan
nefis ve hevâlarını tecâvüzâttan ve zulümden ve tahrîbâttan durduran ve
hayat-ı ictimâiyenin hüsn-ü cereyânını te’mîn eden, yalnız cehennem
fikridir. Yoksa cehennem endişesi olmazsa, el-hükmü li’l-gālib kaidesiyle o
sarhoş delikanlılar, hevesâtlarının peşinde bîçâre zayıflara, âcizlere dünyayı
cehenneme çevireceklerdi. Ve yüksek insaniyeti, ayet süflî bir hayvaniyete
döndüreceklerdi.”(Bediüzzaman. Gençlik Rehberi)
MEHMET
ÖZÇELİK
26-02-2020