VİRÜS SAVAŞI- GÜNAHLARIN ÜRÜNÜ
VİRÜS SAVAŞI-
GÜNAHLARIN ÜRÜNÜ
1980
yıllarında Hürriyet gazetesinde gördüğüm bir haber, beni tedirgin etmiş,
dikkatimi çekmişti.
Haberde;”
Ruslar labaratuvarda virüs üretiyorlar.”
Uzun
yıllar gazeteden o haberi kesip saklamıştım.
Depremi
tetikleyerek depremlerle devletleri yok etmek gibi, yeni bir biyolojik savaş mı
başlatılmaktadır?
Bu
savaş yaygınlaştırılıp tüm dünyanın karşılıklı savaşları haline döner mi?
Bizde
olduğu gibi dünyanın elebaşları beyanatlarında şöyle diyorlardı; Dünyanın bu
kadar insanı taşıyamayacağı yönünde idi.
Virüs,
gıda, ilaç ve sularla dünya nüfusu bir milyar oranında azaltılmaya mı
gidilmektedir?
Artık
savaşların tarz ve yöntemleri değişmişti.
Aslında
bu günahlarında yönteminin ve yönünün değiştiğini göstermektedir.
Günahlar
sanal aleme taşınmıştır.
Sevaplar
da…
Öldürmek
ve çökertmek daha da ucuzlamış ve ucuza mal edilmişti.
Tıpkı
her şeyinizin saklı olduğu bilgisayarınızın bir anda çöküp, her şeyin yok
olması veya bankadaki hesapların bir anda boşaltılması veya devlet birimlerine
yapılan sanal saldırı ve hacker ile tüm bilgilerin ortaya dökülmesi veya askeri
gizli bilgilerle beraber elektronik harp araçlarının çalışmaz hale
getirilmesine kadar her şey, virüs ve günahlar sanal ortama taşınarak alanı
genişletilmiş oldu.
Bu
durum sizi ümitsizliğe sevk etmesin.
Artık
sadaka-i cariyeden tüm nur ve nurani hizmetlerde sanal ortama taşınmış oldu.
Dinin
hizmet alanı da sanal alemde yerini almış oldu.
Ulaşılamayan
çok noktalara çok da rahat ulaşılması mümkün oldu.
Unutulmamalıdır
ki Şeytan da tüm avaneleriyle ve mensuplarıyla sanal alemdedir.
-Son
senelerde gündeme gelen domuz gribinden kuş gribine, şimdi ise milyonları
tehdit eden korona virisü salgını Çin-de çıkmasına rağmen tüm dünyayı tehdit
etmektedir.
Çıkış
nedeninin bir hayvan pazarında yılan veya yarasa çorbası gibi bir çok hayvanın
tüketilmesinden kaynaklandığı ifade edilmektedir.
Ekolojik
denge insanlık tarafından bozulmaktadır.
Bediüzzamanın
ifadesiyle; “Nev-i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse ve maddî ve mânevî
bir kıyamet başlarında kopmazsa…”[1]
-“Eğer beşer çabuk aklını başına alıp adalet-i İlâhiye namına
ve hakaik-i İslâmiye dairesinde mahkemeler açmazsa, maddî ve mânevî
kıyametler başlarına kopacak, anarşilere, Ye’cüc ve Me’cüclere teslim-i silâh edecekler…”[2]
Yani
Hz. Âdemin ve dolayısıyla insanoğlunun cennetten çıkarılmasına sebep olan ağaca
diğer bir ifadeyle harama yaklaşması gibi, insanlık yine kendi eliyle; ya bir
ağaç kesme ve Avustralya’daki yangınlar, orman yangınları veya bunu bahane edip
on binlerce develerin suları tüketmesi düşüncesiyle öldürülmesi veya rast gele
ekolojik dengeyi bozacak hayvanların tüketilmesi dengeyi bozmakta, hastalıklar
ve mikropları ve virüsleri engelleyen hayvanların devre dışı olmasıyla meydan
virüslere terk edilmektedir.
Tüm
dünyada oluşan depremler, tsunamiler, sel ve fırtınalar bu tehdidin
habercileridir.
Büyük
kıyametin provalarıdır.
Irak,
Suriye gibi ülkelerde milyonlarca insanın öldürülüp ve milyonlarcasının
sürülmesi belaların celbine bir değil bir çok yönüyle hızlandırıcı sebeplerdir.
Yahudilerin
ve pentagon destekli bir kısım Hristiyanların içerisindeki Evangelist tarikatın
ortadoğuyu kana bulayıp Armageddon diğer adıyla tanrıyı kıyamete
zorlamak amacıyla her türlü entrikayı çevirmesi insanlığı tehlikeli bir yola
sürüklemektedir.
-Dünya yeni bir
doğumun ve doğuşun eşiğindedir.
Yıkarak doğmaya
çalışanlar, yıkılarak doğumun önünü açacaklar.
Şerler hayırların
celbine ve doğuşuna sebep olacaktır.
Kararan gecelerin
sabahları yakındır.
Dünya fecre doğru
doğuştadır.
Dünyanın şer babası Abd
yıkılarak tıpkı orta doğudaki İslami devletlerin başına getirilip, demode
olanların götürülerek, yerine yenilerinin getirilmesi ve kan değişimi gibi, Abd-yi
yıkacak olanlar yine içinden olup, yeni bir kan değişimine gidecektir.
-“Elbette nev-i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse ve maddî ve
mânevî bir kıyamet başlarında kopmazsa, İsveç, Norveç, Finlandiya ve
İngiltere’nin Kur’ân’ın kabulüne çalışan meşhur hatipleri ve din-i hakkı arayan Amerika’nın
çok ehemmiyetli dinî cemiyeti gibi, rû-yi zeminin kıt’aları ve hükûmetleri, Kur’ân-ı
Mu’cizü’l-Beyânı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklar. Çünkü, bu hakikat noktasında kat’iyen Kur’ân’ın misli yoktur ve olamaz ve hiçbirşey bu mu’cize-i ekberin yerini tutamaz.”
Peygamber Efendimiz
Ahirzaman peygamberidir. Yani insanlığın ömrünün son zamanında gelmiş olup,
kendisinden sonra bir dönem de olmayacaktır.
Aradan da 1400 küsur
sene geçmiştir.
Bizler Ahirzamanın
ahirinde bulunmaktayız.
İnsanlık tarihi
boyunca tüm günah ve menfilikler bu asrın havuzunda toplanıp bir araya geldiği
gibi, tüm helal ve olumluluklar ve olumlu şeylerde bu asırda bir araya
gelmektedir.
Bir günahtan dolayı
helak edilen peygamberlerin ümmetlerinin tümünün yaptıkları günahlar toptan bu
asırda birden işlenmektedir.
-“Mûsâ tayin
ettiğimiz vakit ve yerde bulunmak üzere kavminden yetmiş adam seçti. Onları o
müthiş deprem yakalayınca Mûsâ dedi ki: “Ey rabbim! Dileseydin onları ve
beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden
bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir;
onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim
velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.”[3]
MEHMET
ÖZÇELİK
30-01-2020
[1] https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/emirdag-lahikasi-i/191/191
[2] https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/hutbe-i-samiye/37
[3]
A’raf.155.